30.04.2024

CHP Lideri Özgür Özel, TBMM Grup Toplantısında Konuştu: Taksim’e Toplum Girerse İktidarlarını Kaybedeceklerini Sanıyorlar

Cumhuriyet Halk Partisi,CHP Genel Başkanı Özgür Özel,TBMM Grup Toplantısı,Taksim,1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı ,Anayasa Mahkemesi,anayasa,toplumsal mutabakat metni,eğitimci  Sevinç Atabay,yeni üye üçüzler,amedspor,göztepe,soma,manisa,müsavat dervişoğlu,meral akşener,iyi parti,gezi parkı,içişleri bakaı,gazze,boğaziçi üniversitesi,öğretim görevlileri,odtü,atanmaış öğretmen,bülent ecevit,mülakat,milli eğitim bakanlığı,yap boz tahtası,müfredat,hasta tutuklu ve hükümlüler,tasarruf genelgesi,makam araçları,israf,cesur siyaset,chp.org.tr

“ENİNDE SONUNDA KAYBETMEYE MAHKUMLAR”

“ERDOĞAN İÇİN ANAYASA YAPILMAZ”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM Grup Toplantısında 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı için Taksim’in açılması çağrısını yineledi. Özel, “Esasen Taksim, Gezi Parkı birileri tarafından kendi egemenlik sancaklarıymış da oraya toplum giderse egemenliklerini, iktidarlarını kaybedeceklerini sanıyorlar. Oysa siz bir yasaklama ile egemenlik kurmaya başladıysanız, zaten orada artık egemenlikten, muktedirlikten, iktidardan bahsedilemez. Baskı, güçle tesis edilen iktidarlar eninde ve sonunda kaybetmeye mahkumdur” dedi. Özel, yeni anayasa tartışmaları için de “Anayasalar, toplumsal mutabakat metinleridir. Anayasalar her doğan için yapılır. Erdoğan için anayasa yapılmaz. Anayasalar toplumu kuşatırlar, elbise gibidirler. Özelliği, hemen herkesin üzerine uymasıdır. Öyle kapsayıcı, öyle çoğulcu, öyle aşkın zamanlı metinlerdir. Durdukça değer kazanır, demlenirler” ifadesini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, partisinin TBMM Grup Toplantısında, “Geçtiğimiz hafta başlarken bayağı heyecanlı, bayağı ilgi çekici dakikalar yaşamıştık. Bunların bir tanesi de grubumuza uzun süre sonra bir bağımsız milletvekili katılmıştı. İstanbul Milletvekili Ayşe Sibel Hanım’ı, hep birlikte grubumuza katmıştık. Biraz önce sordum, nasıl geçtiği ilk hafta diye ve gayet iyi dedi. CHP grubu Türkiye’nin en büyük, köklü ailelerinden bir tanesinin Meclis’teki temsilcilerinden oluşuyor. Ailemiz büyümeye devam ediyor. Geçtiğimiz hafta olduğu gibi bu hafta da çok önemli bir katılım var” dedi.

“ATATÜRK’ÜN PARTİSİNE HOŞ GELDİ”

Özel, “42 yıllık bir eğitimci. Uzun yıllar Milli Eğitim Bakanlığı’nın çeşitli kademelerinde görev yapmış. Şikago’da eğitim ataşeliği görevinde bulunmuş. Talim Terbiye Kurulu gibi önemli görevleri yapmış. AB sürecinde AB’nin tanınmasıyla ilgili takımında görev almış. Bir dönem Brüksel’de eğitim alanlarında çalışmış. Geçtiğimiz dönem ortak mutabakat metninin milli eğitim politikaları ile ilgili ki çok önemsediğimiz çalışmalar vardı, oraya inanılmaz emekler vermiş. Türk Eğitim Derneğinin uzun yıllardır genel müdürlüğünü yürütmüş. Sayın Sevinç Atabay, CHP’ye katılmak üzere kürsüye geliyor. Sevinç Hanım’ın çalışmalarını uzun yıllardır çok dikkatlice takip ediyoruz. CHP iktidara yürürken birazdan bahsedeceğim müfredat meselelerinde belki de Türkiye’deki en deneyimli isimlerden birisi bu yürüyüşte CHP’nin değişiminden sonra ve bu yürüyüşte bizlere katkı vermek istedi. Bizim zaten çok yakından takip ettiğimiz, çok önemli bir hem bilim insanı, hem bu konularda çok önemli bir idareci. Milli eğitimden sorumlu gölge bakanımızın, parti okulumuzun önümüzdeki dönemde parti içinde yerel yönetimler akademimizin gücüne güç, çalışmalarına önemli katkıları olacak. Sevinç Atabay aramıza hoş geldi. Baba evine, Atatürk’ün partisine hoş geldi” ifadelerini kullandı.

ÜÇÜZLER ÜYE OLDU

Özel, “Genç ve kadın üye başvurularında CHP’deki yaşanan sorun üye kayıt formunun basılmış olanları tükendi, baskıyı bekliyoruz. İnanılmaz bir yönelim var. Geçen hafta ikizler çok hoş bir anı bıraktı. Gençlik Kolları Genel Başkanım, Gençosman Başkanım, bu iş acayip bir yere gidiyor dedi. Ben de dedim ki nereye gidiyor olabilir? Bakın nereye gidiyor. Yeni üye katılımı. Ayşegül Kılıç, kardeşi Enes Kılıç, üçüzleri Eren Kılıç. Ayşegül, Enes ve Eren. Üçüzler aramıza katılıyor. Buyurun bakalım. Değerli ailemiz, CHP ailesi büyümeye devam ediyor. Geçen hafta ikizler olunca çok dikkat çekti, hatta bazı yandaş basın kurgu olabilir mi dedi. İkizler devam ediyor, üçüzler geldi, gelecek hafta dördüzler gelirse kapı açık. Baba evinde kapı herkese açık. Ayşegül, Enes ve Eren baba evine hoş geldiniz. Baba ocağına hoş geldiniz” şeklinde konuştu. Özel, grup toplantısında şunları kaydetti:


“AMEDSPOR’U KUTLUYORUM”

“Murat Emir arkadaşımıza görevinde başarılar diliyorum. Diğer yandan Busenazlar yüzümüzü güldürdü. Telefon açtım, tebrik ettim. Bir kez daha madalyalarını kutluyorum. İzmir’in artık süper ligde bir temsilcisi var. Göztepe’yi kutluyorum. Hafta sonu Manisa’nın Soma ilçesinde çok önemli bir müsabaka vardı. Amedspor’u ağırladık. Zaman zaman geçmişte çok olumsuz ve Türkiye’yi, toplumsal barışı çok rahatsız edecek durumlar oluşuyordu. Daha önce Kastamonu’da Hasan Baltacı, bu sefer belediye başkanımız Sercan Okur. Üzerlerine düşen ev sahipliğini yaptılar. Amedspor, Soma’da geldi, bir gün önceden yöneticileri geldi. Dostluk, kardeşlik içinde bir müsabaka oldu. Matematiksel olarak belki değil ama artık Manisa’dan futbolun normal şartlarında şampiyonluğu garantilemiş olarak ayrıldılar. Çok duygulandım, tebrik etmek için aradım. Mesir festivalinden dolayı yoktum. Başkanlarının, sanayi ve ticaret odası başkanı değerli meslektaşım Mehmet Kaya’nın Amedspor Başkanının, Manisa, Soma ve başkanlarımız ile ilgili söyledikleri çok önemlidir. Türkiye’de bundan sonraki süreçte böyle futbolun, böyle günlerde, böyle yaşanması. Kentlerin dostluğuna, hepimizin kardeşliğine katkı sağlamasını ümit ederek, Amedspor’u da kutluyorum.”

“BUNDAN SONRAKİ YAŞAMINDA MUTLULUK DİLİYORUM”

“Yine hafta sonu bir siyasi partide, geçmişte ittifak yaptığımız İYİ Parti’de Sayın Meral Akşener’in görevi bırakmasından sonra onun vedası, bir bayrak değişimi vardı. Meral Hanım’a bir kez daha bundan sonraki yaşamında sağlık ve mutluluk diliyorum. Değerli ailesiyle birlikte. Çoklu bir yarışta, rekabetçi bir ortamda ki bu parti içi demokrasi Türkiye için önemlidir. Daha önce birlikte grup başkanvekilliği yaptığımız Sayın Müsavat Dervişoğlu seçildi. Az önce mazbatasını almış. Bir kez daha hayırlı ve uğurlu olsun diyor, kendisine ve partisine başarılar diliyoruz.”

“1 MAYIS KARARINDAN DÖNÜLSÜN”

“Geçtiğimiz hafta grup toplantısında çağrı yapmış, Taksim’in 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamalarına kapatılması kararından dönülmesini talep etmiştim. Bir meydanın 1 Mayıs’a kapalı olması, o iktidarın başarısını değil muktedir olamadığını, iktidarda olduğunu ama o meydanda kutlamaya yasak getirerek, lüzumsuz bir tedirginlik içinde olduğunu, güvenliği sağlayamayacağını peşinen itiraf ettiğini, demokrasilerde özgüvensizliğin iktidarlara hiç iyi gelmeyeceğini, bu yüzden sorumluluk almaya hazır olduğumuzu, sendikalarla görev yaparak kimsenin burnu kanamadan, meydandaki kutlamalara izin verilmesini talep etmiştik. Bir hafta geçti. Dün Sayın İçişleri Bakanını aradım. Bu konudaki talebimi, taahhüdümü, meseleye koyduğumuz kefaleti ifade ettim. İşbirliği teklif ettim. Kendisi bana görevi gereği birtakım mahsurları, birtakım istihbaratları, birtakım yasadışı örgütlerin yapmış olduğu çağrıları gerekçelendirerek, izin vermeyeceklerini tekrar etti. İletişime açık, olumlu yaklaşım içindeydi. Ama sonuçta bir yasaklama vardı. O ona kısıtlama diyordu. Yasak değil kısıt var, işte 50 kişi değil 300 kişi ile geliyorlar. Çelenk koysunlar, yarım saat arayla ayrılsınlar. Ama biz orayı açmayız. Açamayız diyordu. Esasen Taksim, Gezi Parkı birileri tarafından kendi egemenlik sancaklarıymış oraya toplum giderse egemenliklerini, iktidarlarını kaybedeceklerini sanıyorlar. Oysa siz yasaklama ile egemenlik kurmaya başladıysanız, orada artık egemenlikten, muktedirlikten, iktidardan bahsedilemez. Baskı, güçle tesis edilen iktidarlar eninde ve sonunda kaybetmeye mahkumdur.”

“ANAYASALAR DURDUKÇA DEĞER KAZANIR”

“İktidarın güçlüsü rıza ile tesis edilendir, gönülle tesis edilendir. Demokrasi ile korunandır. Demokrasi de gösterinin, protestonun özgürce yapıldığı, anayasal sınırlar içinde davranıldıkça izne dahi ihtiyaç olunmadığı işlerdir. Ama maalesef, ülkeyi yöneten akıl bu özgüvenden de bu demokrasi anlayışından da mahrum. Bütün uyarılarımıza rağmen olmadı. Bu sabah İçişleri Bakanı ile bir görüşme daha yaptık. Benim önerimi, talebimi yerine getiremeyeceklerini söylediler. Biz kendilerine bunun doğru olmadığını söyledik. Hala geç değildir. Buradan çağrımı tekrar ediyorum. Bugün bir anayasa tartışması var. Sayın Kurtulmuş geldiler. Diyorlar ki yeni anayasa yapma sürecine CHP dahil olsun. Açıklamamda da söyledim. İçeride de söyledim. Anayasalar toplumsal mutabakat metinleridir. Her doğan için yapılır. Erdoğan için anayasa yapılmaz. Anayasalar toplumu kuşatırlar, elbise gibidirler. Özelliği hemen herkesin üzerine uymasıdır. Öyle kapsayıcı, öyle çoğulcu, öyle aşkın zamanlı metinlerdir. Durdukça değer kazanır, demlenirler. Böyle bir metni yapmak, yani topluma yeni bir elbise dikmek… Giymeyeceğimiz bir elbiseyi alır mıyız? Yeni bir elbise alalım ama kullanmayalım. Bu israf olur. Anayasa demokrasinin elbisesiyse, sen mevcut anayasaya uymuyorsan, yenisini alsan ne olur, eskisinde kalsan ne olur?”

“ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI HERKES İÇİN BAĞLAYICIDIR”

“Bugün Türkiye Cumhuriyetinin yürürlükte olan anayasası var. Hepimizin beğendiğimiz maddeleri var, beğenmediğimiz maddeleri var. Ama herkes beğendiği maddeye uyar, beğenmediği maddeye uymazsa ortada anayasa da, devlet de kalmaz. Biri mülkiyet hakkını tanımaz, mala çöker. Hırsızlık yapar, gasp yapar. Birisi döner, örneğin kadınlar için çok önemli olan güvencelerden birini tanımaz. Bambaşka, miras hukukunu tanımaz, kadına miras bırakmaz. Öbürü seyahat hakkına saygısızdır, şehrin dışına kimseyi salmaz. Herkes anayasanın uymadığı bir maddesi ile 100 kişi 100 maddeye uymaz, toplum ve devlet düzeni ortadan kalkar. O yüzden yenisi yapılana kadar eskisine uymak her vatandaşın görevidir. Dün vatandaşlığa kabul edilen birisinin de bu ülkenin Cumhurbaşkanının da görevi anayasaya sadakattir, onun üstüne ant içerek de göreve başlarız. Anayasa derki Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcıdır. Herkes için, yasama, yürütme ve yargı için bağlayıcıdır. O karara uymak herkesin yükümlülüğüdür. Elimde bir Anayasa Mahkemesi kararı var. 12 Ekim 2023 günü yazılan kararda, işçi ve sendika kültürünün yapıtaşlarından biri olan Taksim Meydanı yalnızca 1 Mayıs günü orada bulunanların dayanışmasını değil aynı zamanda emekçilerin ortak hafızasının varlığını göstermektedir. Bu durumda kendisini o kültürün bir parçası olarak gören her kişinin, 1 Mayıs günlerinde Taksim Meydanının ifade ettiği anlamı doğrudan tecrübe etmek ve edindiği tecrübeyi kuşaklar boyunca aktarmak için orada bulunma hakkı vardır. 1 Mayıs’ın Taksim Meydanı ile özdeşleşmesi nedeniyle anılan mekanın sınırlanması, aktarılmak istenilen düşüncenin de sınırlanmasına neden olmaktadır deyip Anayasa Mahkemesi yürütmeye Taksim’i yasaklayamazsın diyor. Bu Anayasa Mahkemesi üyelerini ben atamadım. Sen atadın. Bu karara daha bugün uymayan birisi, bu Anayasa’ya uymayan birisi, yarın, yarından sonra kendisiyle görüşeceğiz. Elbette müzakere edeceğiz, pozitif gündemleri konuşacağız ama iş anayasaya gelince, mevcut Anayasa’ya uyulmasını beklemek kadar doğal bir şey yoktur.”

“TAKSİM’İ KAPATMAK ANAYASA’YI TANIMAMAKTIR”

“Taksim kararı ortadadır. Taksim’i kapatmak Anayasa tanımamaktır. Can Atalay kararı ortadadır, Can Atalay’ı bırakmamak Anayasa’yı tanımamaktır. Gezi’deki Gezi tutuklularının her birinin hakkında verilmiş hak ihlali kararı vardır. Onları Bakırköy, Silivri’de tutmak, Anayasa tanımamaktır. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını uygulamamak ittifak ortağınızın Anayasa Mahkemesi kapatılsın söylemlerine sessiz kalmak, açı yapmamak Anayasa tanımamaktır. O yüzden ben siyasilerin el sıkışmasını hep savundum, savunacağım. Siyasiler el sıkışmazsa demokrasi düşmanları ellerini ovuşturmaya başlarlar. 1970’lerin sonunda siyasetin el sıkışamamasının Türkiye’ye nelere mal olduğunu hep beraber yaşadık. O yüzden müzakere başka bir şeydir, iletişim başka bir şeydir, aynı fikirde olmak başka bir şeydir. Ama anayasaya yemin etmiş bizlerin, anayasaya sadakate yemin etmiş bizlerin, birbirine yeminlerine sadık kalmasını beklemek ve hatırlatmak da her birimizin görevidir.”

“1 MAYIS İŞÇİ VE EMEKÇİ BAYRAMINI KUTLUYORUM”

“Yarına kadar CHP, şu ana kadar alınan bilgiye göre 55 ilde, 120 merkezde ancak hangi ilde nerede 1 Mayıs kutlaması varsa bu gruptan bir temsilcimiz o kutlamada yer alacak. Hak-İş’in, Türk-İş’in yaptığı kutlamaya da gideceğiz, her ne kadar Kocaeli ve Bursa yerine o kutlamaların doğru yerinin Taksim olduğunu düşünsek de hiçbir sendikayı ayırmadan, üyelerine, kurumsal yapılarına hürmeten, zaman zaman farklı düşünsek de her sendikanın her yerde yaptığı her şehirdeki etkinlikte olacağız. Yarın işçiler Anayasa’ya uygun olarak, Anayasa Mahkemesi işçiler haklı dediği için, Beşiktaş’tan ve Saraçhane’den toplanarak Taksim’e yürüyorlarsa CHP olarak onlarla birlikte olacağız. Buradan tek uyarım, en önemsediği uyarım şudur. 1 Mayıs bayramdır, işçinin ve emekçinin bayramıdır. Bu ülkenin her ne kadar sendikal hakları olmasa da polisi de emekçidir. Askeri de emekçidir. Güvenlik görevlileri de emekçidir. Onlara kanunsuz emirler verenler yüzünden ekmekleri ile oynandığı için ve o emre uymadığında her türlü disiplin süreciyle tehdit edildikleri için, uygulamak zorunda oldukları kararlar o kardeşlerimizin kişisel kararları değildir. Bazı ortamlarda işçilerle polisleri, güvenlik güçleri ile emekçileri çatıştırmak isteyen, yasa dışı yapılar olabilir ya da yasal zeminde görev yapan birtakım kötü niyetli kişiler olabilir. Her iki tarafın provokasyonları olabilir. Onun için herkesi 1 Mayıs’ı bayram gibi kutlamaya, 1 Mayıs’ta gaz, cop, kelepçe görmek istemediğimizi 1 Mayıs’ta güvenlik güçleri ile çatışma görüntüleri görmek istemediğimizi bir kez daha hatırlatarak, tüm kamu görevlilerini sorumluluğa, tertip komitelerini bu konuda kanunsuz emri veren, Anayasa tanımazlarla evladına ekmek götürmek için bu emirlere uymak zorunda olan emekçi polis kardeşlerimi birbirinden ayırmak, özdeşleştirmemek noktasındaki hassasiyeti bekliyor ve 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramını şimdiden kutluyorum.”

“AKLINIZI BAŞINIZA ALIN”

“Gazze’de tüm insanlığın yüreklerini sızlatan katliamlara, batı üniversitelerinden tepki yükseliyor. Bu tepkiler şiddetle bastırıldığında son derece utanç verici görüntülerdir. Biz tepki gösteriyoruz. Öğrencilerin yaptığı İsrail karşıtı Filistin dayanışma eylemlerine Türkiye’den destek veren iktidarın, o eylemleri öven iktidarın ki eylemleri ben de övüyorum. Dönüp Boğaziçi’nde öğrencilerin yaptığı eylemlere müdahale etmesinin, Boğaziçi’nin kampüsüne öğretim görevlilerini, önceki dönem dekanlarını sokmayacak kadar ileri gitmesinin, ODTÜ’de Devrim Stadı’nda mezuniyet töreni yapılmasına izin vermeyenlerin, öğrencilerimizi Boğaziçi ve ODTÜ’de kriminalize eden, gözaltı yapan, tutuklayan zihniyetin ABD’deki eylemleri övmesi, ikiyüzlülükten başka bir şey değildir. ODTÜ’deki Devrim Stadı’na o silinemez devrim yazısını yazan Filistin davasında hepimizin önderi Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıdır. Aklınızı başınıza alın. Bu kadar ikiyüzlülüğün ne siyasette, ne beşeri ilişkilerde kaldırılır tarafı yoktur. Bunları görmemek, Filistin meselesinde ABD’ye demokratlık taslayıp, Boğaziçi ve ODTÜ’de bir yanda despot kesilmenin izahı yoktur. İzah arıyorsanız, bunun izahı için bakmanız gereken yer 31 Mart seçim sonuçlarıdır. İzahı orada yaptılar size. 25 Ağustos 2023 KPSS seçme sınavı bitmiş. Bu sınavdan o günden bugüne 8 ay geçmiş. Halen atanmayan öğretmenler var. Milli Eğitim Bakanlığı 85 bin ücretli öğretmen çalıştırıyor. Bir taraftan öğretmenler 85 bin atama bekliyor. Atamalarını yapmıyor. Erdoğan söz verdi, seçim sözü mülakat kaldırılacak, kaldırmıyorlar. Milli Eğitim Bakanı mülakat gibi mülakat yapacağız diyor. Siz seçimde bu milletten bunu diyerek oy almadınız. Mülakatı kaldıracağız diyerek oy aldınız. Şimdi mülakatı kaldırmamak seçmeni kandırmanın itirafından başka bir şey değildir. Bundan 22 yıl önce, 23 yıl önce rahmetli Ecevit’e 68 bin atanmamış öğretmen var, niye atamıyorsun, madem atamayacaksın, neden okutuyorsun diyen Erdoğan bugün itibariyle 1 milyon öğretmeni okutmuş ve atamamıştır. Rahmetlinin manevi huzurunda o hesabı şimdi size soruyoruz. Madem atamayacaksınız, niye okuttunuz kardeşim?”

“ATANAMAYAN DEĞİL ATANMAYAN ÖĞRETMEN”

“Hafta sonu atanmayan öğretmenlerin mitingindeydik. Ben memleketim Manisa’da ilk kez yaptığımız mesir festivalinde ev sahibi olduğum için grup başkanvekillerim, milletvekillerim bizi temsil etti. Önemli mücadele verildi. O mücadeleyi saygı ile karşılıyoruz. Öğretmenlerimizin sonuna kadar arkasındayız. Verdikleri her mücadele tarafımızdan desteklenecek. Her görüşmede, her platformda, imkan buldukça onların haklı mücadelelerini ifade etmeye, hatırlatmaya, onları takip etmeye devam edeceğim. Bu parlamentoda en çok temsil edilen meslek grubu hukukçular, avukatlardır. Hukuk yapılan bu yüce çatının altında en çok onların bulunması gayet doğaldır. Kendileri bu hafta büyük savunma mitingi gerçekleştirdiler, Avukat için adalet dediler. Avukatların sorunlarını dile getirdiler. Aralarına siyasetin, görüş ayrılıklarının girmesine izin vermeden, bir bütün olarak mesleklerini savunmaya, sosyoekonomik sorunlarına, kendilerine yönelik her geçen gün artan şiddete, yargı ve hukuk düzenine ilişkin sıkıntılara yönelik tepkilerini dile getirdiler. Hukuk ve yargı sisteminde yaşanan her türlü aksaklığın savunma mesleğine nasıl yansıdığını ifade ettiler. Biz savunma hakkının en kıymetli insan haklarından bir tanesi olduğunu, savunma mesleğinin en saygın mesleklerden bir tanesi olduğunu, adalet arayan her yurttaşımızın gece, gündüz imdadına koşan bu önemli mesleğin mensuplarının sorunlarının takipçisi olduğumuzu ifade ediyoruz. Tüm avukatlara, tüm hukukçulara dayanışma duygularımızı iletiyoruz.”

“AKP’YE OY VERMİŞ BÜTÜN SEÇMENE SESLENİYORUM”

“Biraz önce Sevinç Hanım’ın katılımıyla CHP’nin eğitim takımı bir kat daha güçlendi. Bugünlerde eğitimde müfredat değişikliği gündemde. Eğitim sisteminde büyük reform yapılmasına ihtiyaç olduğu konusunda milli mutabakat var. AKP’nin anketlere baktığınızda, doğru bakarlarsa görmeleri gereken en önemli nokta şudur. AKP’li kadın seçmen kırılımına bakın. AKP’den en az memnun olduğu nedir diye bakın, çocuğunun aldığı eğitimdir. Memnuniyet düzeyi yüzde 19. AKP’li kadın seçmen, Tayyip Erdoğan’a en yüksek oy veren seçmen gruplarından birisi evladının eğitiminden 100 üzerinden 19 veriyor. Kültür Bakanından sonra en çok değiştirilen bakanlık Milli Eğitim Bakanlığı. Yazboz tahtası. Her gelen reform yapıyor. Yahu Milli Eğitim’i reforma muhtaç hale getireni kim atadı? Aynı dolmakalem atadı. Aynı mürekkep atadı, aynı kişi atadı. Mesele efendim kindar bir nesil yetiştirelim. Değerleri bizim gibi olsun. Bize bağlı olsun. Potansiyel seçmen olsun bakış açısı eğitimci bakış açısı değildir. Bu yüzden yapboz tahtasına dönmüş, sürekli kuralları ile değişen, müfredatı değişen, siyasetçilerin elinde, zihninde oyuncak haline getirilen eğitim sistemine şimdi bir müfredat değişikliği ile hem de adı Türkiye yüzyılı maarif modeli olarak, bütün AKP’li ve AKP’ye oy vermiş seçmenlere sesleniyorum. Bir an için geçen mayısta seçimi AKP’nin, Tayyip Bey’in değil de CHP’nin ve Kemal Bey’in kazandığını düşünelim. CHP’nin hepimizin evlatlarının okuyacağı müfredatın adını kendi partisinin sloganı olarak koyduğunu düşünelim. Ne hissedersiniz?”

“TÜRKİYE YÜZYILI, BİR SEÇİM SLOGANIDIR”

“Türkiye yüzyılı, AKP’nin bakanlıkları da alet ederek, imkanlarını kullanarak, bir seçim kampanyasının sloganıdır. Bir yerde mutabakat olacaksa önce eğitimde olacak. Almanya’yı dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri yapan eğitimde ellerindeki milli mutabakattır. Oturmuştur. Tıkır tıkır yürür. Alman çocuğu anası ve babası hangi görüşten olursa olsun PİSA sınavını takır takır çözer. Senin çocuğun okuduğunu anlamıyorsa, hesapta, kitapta, PİSA’da sondan ikinciyse kusur çocukta değil kusur senin seçtiğin kafada. Şimdi yollamış. 10 yılda hazırladık, 7 günde görüş verin diyor. Be mübarek, 10 gün bile demiyor. Bu ülke haftalar süren milli eğitim şuralarını biliyor. Ortak akıl olmadan milli eğitim olmaz. Bilimsel eğitim olmadan milli eğitimde başarı olmaz. Çağdaş, laik, bilimsel eğitimden uzaklaşınca kalkınma olmaz, zenginleşme olmaz. Nokta. O yüzden bu müfredatı reddediyoruz. Bu müfredatı elbette çalışacak ve uyaracağız. Elbette eleştireceğiz. Ancak bir oldubitti ile boyacı küpüne sokar, çıkarır gibi bir müfredat yapılması sakıncalıdır. Bu konuda bir kez daha ilgilileri uyarıyorum. Milli Eğitim Bakanını uyarmıyorum. Çünkü onun en zayıf olduğu konu, okuduğunu ve duyduğunu anlama. O dersten baştan kalmış bu arkadaş. Baştan kalmış.”

“YASALAŞMASI İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ”

“Çok yağmurlar yedim, hasta oldum, sesim kısıldı. Perişan oldum. Bir gün Edremit’e gittim ve güneş açmış. O güneşin altında birileri tadını çıkarırken, ben derdimi anlatmaya çalışırken, Ahmet’ime, Edremit Belediye Başkanına oy isterken, bir baktım aşağıda mavi bereliler var. Böyle bağırıyorlardı, dedim ki sizin derdinizle dertlenen arkadaşlarım var. Gölge içişleri bakanım, Murat Bakan astsubay çocuğudur. Ama her fırsatta derdinizi dile getirir. Ancak yanımda Umut Akdoğan arkadaşım vardı. Buradan talimat veriyorum dedim. Bir araştırma önergesi yazın. Grup başkanvekillerimize danışın. Uygun haftada gündeme alın. Astsubaylarımızın sorunlarını bir kez daha gündeme getirin dedik. Bugün 43 emekli astsubayımız Türkiye’deki bütün emekli astsubayların sorunlarını görünür kılmak için çareyi bizleri yolladıkları bu Meclis’e gelmekte buldular. Önümüzdeki günlerde bir kanun teklifimiz, bir acil eylem planımız var. Astsubay emeklileriyle ilgili. Bunun yasalaşması için mücadele edeceğiz. Astsubaylara 10 bin gösterge rakamı üzerinden tazminat verilmesinden başlayıp, göreve başlangıç derecenizin 9’a 2 olmasından, aleyhte nasıpları düzeltilenlerin aldıkları disiplin cezalarının bir kereye mahsus affına kadar, tabi ki devlete karşı işlenen suçlar gibi meslekle bağdaşmayacak suçları kapsamıyor. 60 yaşına kadar görevde kalıp emekli edilenlerin subaylardaki gibi kadrosuzluk tazminatından yararlanmasından tutun, onur kırıcı bir deyim olan adi malullük yerine sağlık malullüğü kelimesinin kanuna girmesine kadar, askeri kaynaktan müfettiş yardımcılığı sınavının astsubaylara da açılmasından, astsubay yetiştiren okulların ön lisanstan, lisans düzeyine, astsubay meslek yüksekokullarının lisans düzeyine çıkarılmasıyla ilgili, dört başı mahmur, sahadan gelen, sizin sesinizi duyan bir kanun teklifimizi önümüzdeki haftalarda Meclis’te görüştüreceğiz. Kim kabul edecek, göreceğiz. Kim kabul etmeyecek, göreceğiz. Çıkıp MHP’nin sıralarından uzman çavuşu severiz, astsubayı koruruz, ordumuzun arkasındayız diyenlerin o kanun teklifinde oylarını göreceğiz. Bütün emekli astsubaylar da görsün, emekli astsubaylar da dostunu da bilsin dost olmayanı da bilsin. Biz evimizde rahat uyuyalım diye sınır boyunda ölümü göze alanların, bayrak dalgalansın diye arkasında yetim çocuklar bırakanların, bu ülkede sokaklar güvenli olsun diye herkes uyurken gözünü kırpmayanların her birisi ile biz gurur duyuyoruz. Sizinle biz gurur duyuyoruz.”

“EN ÖNEMLİ SORUNLARDAN BİRİ HASTA TUTUKLU VE HÜKÜMLÜLERDİR”

“Geçen hafta değindim. Türkiye cezaevlerinin en önemli sorunlarından bir tanesi hasta tutuklu ve hükümlülerdir. Bu konuda geçtiğimiz hafta 83 yaşındaki Çetin Doğan’ın hastaneden hapishaneye taburcu edildiğini üzülerek ifade etmiştim. Yine dilini bilmediği bir hastayı muayene ettiği için, kim olduğunu bilmeden ettiği için şifacı Makbule Özer’in yeniden hapishaneye konulduğu, hasta hasta konulduğunu ifade etmiştim. Yine aynı davadan Çetin Doğan ile tutuklu, 83 yaşındaki Fevzi Türkeri’nin aynı yaştaki Yıldırım Türker’in, 79 yaşındaki Cevat Temel Özkaynak’ın, 78 yaşındaki Erol Özkasnak’ın da sağlık durumlarının hiç elverişli olmadığı halde hapishanede tutulduklarının, Fevzi Türkeri hakkında Adli Tıp Kurumunun cezaevinde kalması sakıncalıdır raporuna rağmen halen daha hapishanede tutulduğunu üzüntü ile takip ediyoruz. Bir kez daha yetkilileri vicdan ve insafa davet ediyoruz.”

TASARRUF GENELGESİ VURGUSU

“Bir başka bitmez, tükenmez bilmez, AKP çalışmasını yine AKP gururla sunar. Kamuda tasarruf. Nasıl milli eğitimde her değişen bakan reform yapıyorsa, 8’incisi geliyor kamuda tasarruf genelgesinin. Bugüne kadar 7 tane yayınladılar. 7’sine uymadılar. 7’ncide Meclis ile sarayı kapsam dışında tuttular. Şimdi 8’inciyi göreceğiz ama kamuda tasarruf deyince bunu sadece merkezi yönetim hiyerarşisindeki kamu olarak düşünmüyoruz. Türkiye’deki nüfusun yüzde 65’ini yönetiriz, CHP’li belediyeler olarak, ekonominin yüzde 80’inini yönetiriz, verginin yüzde 86’sı bizim yönettiğimiz belediyelerden toplanırken, oradaki halktan, şirketlerden toplanırken, tasarrufun dışında biz kalamayız. Hazırlanmakta olan CHP’nin tasarruf genelgesi ile belediyelerimizin geçmiş dönemde israfı bitirip, hizmeti getirdikleri anlayışını tüm belediyelere örnek tutan, uygulama birliği sağlayan ve israfın kötüye harcamanın ortadan kalktığı, tasarruf edilen paranın sosyal belediyecilik uygulamaları ile gerçek hak edenlere harcandığı bir süreci başlatıyoruz.”

“LÜZUMSUZ MAKAM ARAÇLARI”

“Geçtiğimiz günlerde Denizli’deydim. Denizli Büyükşehir Belediye Başkanını makamında ziyaret ettim. Kendisi bana belediyede 45 lüzumsuz makam aracı tespit ettiğini, başkanların, daire başkanlarının, yardımcılarının özel kalemlerine kadar makam arabası tahsis edildiğini, dışarıda makam araçları olduğunu, il ve ilçe başkanlarına araçların gittiğini, hep biliriz de bunların 45’ini iade ettiğini, kendi ekibine herkes arabasına biner, işine gelir, gün içinde görevi gereği araba lazım olan aşağıdaki havuzdaki araçlardan birini kullanır dediğini söyledi. Ben de ona şunu söyledim, hepiniz adına. Helal olsun sana. Denizli Belediyesinin o iade edilen araçlar için birikmiş toplam 11 milyar liralık borcunun 70 milyon lirası lüzumsuz makam araçlarından. Sadece buzdağının görünen yüzü. Daha geçen senelerde Ekrem Başkanın Yenikapı’da sergilediği binlerce, 3-5 bin tane oraya, buraya verilmiş AKP örgütünün emrine verilmiş makam araçlarını hatırlayın. İmamoğlu, geçen sefer önce 13 bin farkla, büyük haksızlıktan sonra 806 bin farkla kazandığı seçimi bu sefer 1 milyonun üzerinde farkla kazanıyorsa, sen ve ben yanlışı nerede yaptım diye bakmayacaksın. Ekrem İmamoğlu’nun binlerce lüzumsuz makam aracını iade edip, bu tasarruf ettiği paraları, senin görmezden geldiğin yoksulun kursağından geçirmesinde arayacaksın başarıyı. Mansur Yavaş senin belediye başkanların gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi Ankara’dan talimat beklerken, veresiye defterlerini kapattırıyorsa. Mansur Yavaş dolmuşçu esnafı çalışamıyor, dolmuşçuya katkı sağlıyorsa. Mansur Yavaş sokakta ekmeğini kazananları evinde bulup karnını doyuruyorsa, biz nasıl yüzde 30 aldık da bunlar yüzde 60 aldı diye düşünmeyeceksin. Fakir, fukaranın, garibanın dostunun CHP olduğunu bileceksin. Allah 8’incisini nasip etti ve seneye 9’uncusunu bekleriz. İsrafın sebebi ve kaynağı olanlar, israfı durduramazlar. İtibardan tasarruf olmaz deyip bin odalı, bin 500 odalı saraylarda yaşayanlar, dünyanın en büyük uçaklarına binenler, itibardan tasarruf olmaz diyenler milleti kemer sıkmaya, kamuyu tasarruf etmeye ikna edemezler. Ama biz CHP olarak kendi genelgemize de uyarız, yayınlanacak kamu genelgesine de uyarız. Çünkü CHP olarak israftan, haramdan ve yalandan çok korkarız.”

“VATANDAŞIN MENFAATİNE HİZMET”

“Bir yandan 31 Mart akşamından bu yana, ben, kıymetli arkadaşlarım, milletvekillerim, il ve ilçe başkanlarım Türkiye’nin birinci partisi olmanın sorumluluğu ile davranmaya çalışıyoruz. Ülkemizde sadece vatandaşın menfaatine hizmet eden yeni bir siyaset anlayışının hakimiyeti için gayret sarf ediyor ve mücadele ediyoruz. Millet son seçimlerde sıkıntıların çözümü için umudunu bize bağladığına göre, yetkiyi bize verdiğine göre, kendisini daha 10 ay önce yetkilendirdiklerini bir uyarı, bir sarı kart gösterip bizden umudu olduğunu söylediğine göre bu görevi yerine getirmek hepimizin sorumluluğudur. İşçilerin, işsizlerin, emeklilerin, atanmayan öğretmelerin, mülakat mağdurlarının, staj ve çıraklık mağdurlarının, emekli astsubayların, alın terini toprağa döken çiftçilerin, umudunu kaybetmiş gençlerin, gözü yaşlı annelerin umudu CHP’ye, yok sayılanların, hor görülenlerin ve hakkını nerede arayacağını bilemeyenlerin bir tane dostu vardır CHP’dir. CHP’lilerdir. Eğer ki CHP, bu sorunları görüyor, nasıl çözüleceğini biliyor ama bunu kimseye söylemiyor, elini taşın altına koymuyorsa iktidara hazır değil demektir. Bunun için doğru yolu göstermeye, doğru politikaları önermeye, milletin itirazlarını seslendirmeye ve bu konuda kiminle görüşmek, müzakere etmek, bu uğurda çaba sarf etmek gerekiyorsa orada olacağımızdan ancak bunlar yapılırken kim nerede mücadele ediyorsa, sokakta sokakta, meydanda meydanda, Saraçhane’de Saraçhane’de, Taksim’de Taksim’de, Meclis’te Meclis’te. Onlar için mücadeleye devam edeceğimizden de kimsenin şüphesi olmasın.”

“CESUR SİYASETE DEVAM”

“Yerel seçim kampanyasında olduğu gibi bu yeni dönemde halkın derdi olmayan hiçbir mesele ile meşgul olmayıp, zaman kaybetmeyeceğimize. Halkın gündemi dururken gündem saptıranların peşine takılmayacağımıza, birileri istiyor diye gerilimi yükseltip esas meseleleri konuşulamaz kılmayacağımıza, vatandaşın gerçek derdini sisleyerek görünmez kılmak isteyen gündem neyse, ister adı anayasa ister baba yasa olsun. O işlerle meşgul olmada önce bizim milletin aç karnı, düşük maaşı ile kısıtlanan özgürleri ile işsizlik ve güvencesizlikle mücadele edeceğimize bütün milletim haberdar olsun, emin olsun. Müsterih olsun. Bundan sonra CHP ne zaman ve nerede bir mağdur varsa, o mağdurun kendinin, eşinin, evladının gözünden akan bir damla yaşı yüreğinde hisseder. Bir aç varsa, onun doymayan karnını evladının sinesinde hisseder. Kim varsa ki ezilen, o ezilenin yanında kendini o ezildiği yerde hisseder. O ezenin de ensesindedir. Mücadelenin tam ortasındadır. Önümüzdeki hafta bambaşka süreçlerin sonunda yine burada olacağız. Göz göze, gönül gönüle olacağız. O güne kadar yeni siyasete, çalışkan, üretken, cesur siyasete devam arkadaşlar.”


CHP TBMM GRUP TOPLANTISI