13.04.2025
13.04.2025
“MİLLET İRADESİNDEN KORKUP SANDIKTAN KAÇIYORLAR”
“HEP BİRLİKTE BU CUNTAYA BAŞKALDIRIYORUZ”
“MİLLETİN SOFRASINDAN KALKIP DA TRUMP’UN SOFRASINDA OTURAN ERDOĞAN”
“19 MART’TAN BUGÜNE 86 MİLYONUN CEBİNDEN 20’ŞER BİN LİRA ALDILAR”
“A PLANI DA B PLANI DA C PLANI DA EKREM BAŞKANI HAPİSTEN KURTARMAK”
“TÜRKİYE’NİN BÜTÜN DEMOKRATLARI KAZANACAK”
“HEP BERABER KURTULACAĞIZ, HEP BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Samsun’da gerçekleştirilen “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” Mitingine katıldı. Burada konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Bundan tam 106 yıl önce 19 Mayıs’ta tam da burada, Samsun’daki Tütün İskelesi açıklarına bir vapur demirledi. İstanbul’dan yola çıkan o vapur dört gün boyunca Karadeniz’in dalgaları ile çırpınarak, boğuşarak Samsun’a gelmişti. O vapuru Anadolu adına, Samsun adına ilk karşılayan, yanaşan, vapurun üzerine çıkan ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, ‘Hoş geldin, emrindeyim’ diyen kişi Binbaşı Mahmut Ekrem’di. O gün Gazi Paşa’yı Kurtuluş Savaşı için karşılayan Ekrem’di. Kurtuluşumuzun yürüyüşünü başlatacağımız, ilk adımı atacağımız bugün de Ekrem Başkan’ı 100 binler karşılıyor Samsun’da, 100 binler. O gün hepimiz adına bir Ekrem karşıladı Mustafa Kemal’i, bugün bir Ekrem’i hepimiz karşılıyoruz. Çünkü bir Ekrem hapiste, milyonlarca Ekrem meydanlardayız. Size ilk mitingi Samsun’da yapma kararı verdiğimiz görüşmelerimizde ‘Başlangıç Samsun’a yakışır, ilk adım Samsun’a yakışır’ diyen Ekrem İmamoğlu’nun selamlarını getirdim. Bugün burada bizimle birlikte olma inancıyla, kararlılığıyla yola çıkan ancak çeşitli gelişmelerden dolayı İstanbul’da kalan Dilek İmamoğlu’nun, Ekrem Başkanımızın hepimize emanetleri Beren’in, Semih’in, Selim’in selamlarını getirdim. Bugün size 35 yıllık, 40 yıllık emeği siyasi bir operasyona alet edilen ve ‘Olsun, feda olsun. Toprakla başladım, bahçeden geliyorum. Gerekirse bahçeye giderim’ diyen Hasan Amcamın selamını getirdim. Burada Samsun’da Ekrem Başkan’ın hemşerisi Trabzonlular, Rizeliler, Sinoplular, Ordulular, benim hemşerim Giresunlular, Amasyalılar, Gümüşhaneliler, Kastamonu, Bartın, Sakaryalılar… Bütün Karadeniz, ya kendi burada ya yüreği burada. Bütün Türkiye, ya kendi burada ya yüreği burada. Artvin’den Yalova’ya kadar bütün Karadeniz’i, evlatlarına sahip çıkan her siyasi görüşten Karadenizlileri saygı ile selamlıyorum” dedi. Özel, şunları söyledi:
“İMAMOĞLU, TÜM DEMOKRATLARA EMANETTİR”
“Yiğit insanlar, mert insanlar, güzel insanlar, siz siyasi görüşüne bakmadan, mücadeleyi mertlik içinde yapan, hangi görüşten olursa olsun komşusunun acısına, sevincine birlikte koşan, helal lokma yiyen, haramdan ve yalandan korkan güzel insanlarsınız. O yüzden Ekrem İmamoğlu, sadece CHP’lilere değil; İmamoğlu, bu meydanda olduğu gibi tüm siyasi partilere, tüm demokratlara, sosyal demokratlara, muhafazakar demokratlara, milliyetçi demokratlara, liberal demokratlara, sosyalist demokratlara, Kürt demokratlara, Türkiye’nin bütün demokratlarına emanettir. Bu meydana, milli iradeye sahip çıkmak için, seçme hakkına sahip çıkmak için, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emanet ettiği çok partili demokrasiye, seçmeye, oy verdiğine yönettirmeye, oy vermediğini göndermeye kararlı milyonların iradesine sahip çıkan hepinize yürekten teşekkür ediyorum. Hepinize merhaba. Hoş geldiniz, şeref verdiniz. Bugün bu meydan… Seçim yok, seçim atmosferi yok ancak ısrarla söylememizi istiyorlar. İlave kalabalıklar… Mesela arka tarafta, şu sağ tarafta ayrı bir miting var. Orayı herhangi bir zaman doldurun, miting yaparsınız. Gözün alabildiği her yerde insan var. 1977 seçimlerinden bu yana bu meydanı en büyük kalabalıkla dolduran her birinize yürekten teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun.”
“MİLLETE RAĞMEN BİRŞEY YAPMAYA ÇALIŞANLARIN SONU HEP HÜSRAN OLDU”
“106 yıl önce Anadolu’nun en kara günlerinde Mustafa Kemal, milletin istiklal mücadelesini bu şehirden başlatmıştı. O gün de bugün olduğu gibi emperyalistlerin çıkarları, Türk milletinin özgürlüğünün ve iradesinin tam karşısındaydı. Mustafa Kemal’in güvenebileceği tek şey, Türk milletiydi. Büyük Türk milletinin irfanı, inancıydı. Anadolu’da yaşayan tüm renklerin kucaklaşması, omuz omuza vermesiydi. O milletine güvendi, millet ona yoldaş oldu. ‘Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracak’ dedi, öyle oldu. O azmi gösterenler arasında bu milletin Türk’üyle - Kürt’üyle, Alevi’siyle - Sünni’siyle tüm renkleri vardı. Laz’ı, Çerkes’i, Gürcü’sü, Arap’ı, Manav’ı, Boşnak’ı, Arnavut’u, Makedon’u, hiç kimsenin doğduğu yeri, atasının doğduğu yeri ayırmadan hepimizi birden kenetleyen, birleştiren, bir büyük mücadeleye, Kurtuluş Savaşı’na ikna edip sonra da bu güçlü Cumhuriyet’i kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetine sahip çıkanlara selam olsun, helal olsun. Sadece o zaman değil, tarihin her döneminde kim sırtını millete dayamış, milletten güç almışsa kazanmıştır. Kim millete rağmen bir şey yapmaya çalışmışsa sonu hep hüsran olmuştur. Bugün de gücünü milletten almayanlar, millete değil okyanus ötesine, başka ülkelere, başka kıtalara, başka liderlere göz kırpanlar kaybetmeye mahkumdur. Biz sırtımızı Amerika’ya değil, millete dayıyoruz. Biz gücümüzü Trump’tan değil, milletten alıyoruz. Dün işgale gelenlere kırmızı halı serenler vardı. Bugün darbe yapmak için yurtdışından icazet alanlar var. Dün ihanet ettiği halktan kopup İngiliz zırhlısı ile kaçanlar vardı. Bugün millet iradesinden korkup sandıktan kaçanlar var. Dün yedi düvele karşı direnenler vardı. Bugün cuntaya, cuntacılara karşı başkaldıran Saraçhane, başkaldıran Maltepe, 81 ilde sokaklara akan milyonlar, Samsun’da ilk adımı atan kahramanlar var. Hep birlikte bu düzene, bu tek adam düzenine, bu cuntaya başkaldırıyoruz. Sayın Erdoğan, Samsun’da Cumhuriyet Meydanı’ndayım. Senin çevrelediğin alan sığmadı, taştık. Yan meydanlarda miting yapıyoruz. Samsun inliyor, seni bir şeye davet ediyor. Var mısın, sandığa var mısın? Korkma. Milletten korkanın sonu abad olmaz. Millet seni sandığa çağırıyor. Millet, erken seçimin ilk adımını yine Samsun’dan atıyor. Millet sandık istiyor. Artık millet başında emekliyi aç bırakan, asgari ücretliyi süründüren, gençleri işsiz bırakan, gençlerin gelecek umudunu söndüren, seçimi kazanamayacağını anlayınca geldiği demokrasi treninden inan, sandıktan kaçan, sandıktan korkan bir otokrat istemiyor. Millet, demokratlar, seçim istiyor, seçim.”
“DAYANIŞMA SANDIKLARINA AKANLAR, DARBE GİRİŞİMİNİ PÜSKÜRTTÜ”
“Değerli Samsunlular, ben bu Erdoğan’ın yaptığının adını koyduğumdan beri asla uyku uyumuyor. Darbeci olduğunu, cuntacı olduğunu söyledim. Sürekli buna itiraz ediyor. Dünya iki tür darbe var. Bunun biri askeri darbe, bir diğeri sivil darbe. İkisinin de bir planı, başında bir cuntası olur. Türkiye’nin 19 Mart’ta karşı karşıya kaldığı şey, bir sivil darbedir. Ve bu darbenin başındaki cuntanın karargahı saraydır, silahı yargıdır, mühimmatı, mermisi yalandır, iftiradır. Cunta bu kez kamuflajla değil; üzerine savcı, başsavcı, hakim cübbesi giyerek gelmiştir. Seçimle gelenler seçimle gitmek istememektedir, bunun adı darbedir. Bu darbeyi püskürten 10 milyonlara selam olsun. Saraçhane’de yedi gece direnenler, 81 ilde sokaklardan taşanlar, Maltepe’de 2,2 milyonla o meydanın rekorunu kıranlar, 15,5 milyon kişi, sel olup da dayanışma sandıklarına akanlar bu darbe girişimini püskürtmüştür. Geldiler, seçtiler, tarihe geçtiler. Hepinizi, her birinizi ayrı ayrı kucaklıyorum. Selam olsun hepinize. Selam olsun hepinize.”
“KARŞIMIZDA HÜKÜMET İÇİNDEKİ KÜÇÜK BİR AZINLIK VAR”
“Şimdi karşımızdaki cunta, devlet ve hükümetin içindeki küçük bir azınlıktır. Bunlar ne millettir, ne de anlatmaya çalıştıkları gibi devlettir. Bunlar milleti de devleti de temsil etmiyor. Çıkmışlar FETÖ’cülerin ağzıyla, ‘Devlet aklı vardır’ diyorlar. Oysa siz kim oluyorsunuz da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yerine geçmeye kalkıyorsunuz. Siz bir avuç ihtiras sahibi cuntadan başka hiçbir şey değilsiniz. Oysa biz milletiz, haklıyız, güçlüyüz ve biz kazanacağız. Bu milletin coşkusunun karşısında bir avuç cuntacı duramaz. Kendi girdiği seçimde Cumhurbaşkanı unvanını alan, 19 Mart’ta kendinden sonraki Cumhurbaşkanına, Cumhurbaşkanı adayımıza kumpas kuran, darbe yapmaya çalışan, cuntanın başına geçen Recep Tayyip Erdoğan artık cunta başkanıdır. Ve yetkiyi milletten almayanlar, onun dolma kaleminin mürekkebinden kağıda dökülen sözde bakanlar. Bakan demokrasilerde olur, bakan oyu milletten alır, milletin gözünün içine bakar. Millet ne istiyorsa onu yapar. Ama yangına, orman yangınına itfaiye yollarken bile Cumhurbaşkanından talimat bekleyenden, milletin değil onun gözünün içine bakandan bakan olmaz. Bunlar Trump’ın bakan yerine atadığı sekreterleri gibi, her birisi sekreterdir. Ama bu sekreterlere söylüyorum, geçen bir yıl önce 31 Mart seçimlerinde 17’niz bir oldunuz, Cumhurbaşkanınızla hep birlikte gittiniz. İstanbul’da Ekrem Başkanımızın karşısına alayınız geçtiniz, demokrasi tokadını yediniz. Yine yiyeceksiniz. Bizim devlet geleneğimizin özü adalettir. Buradan bütün Türkiye’ye ifade etmek isterim ki, biz ‘Kadıyı satın alırsan adalet ölür, adalet ölürse devlet ölür’ diyen Fatih Sultan Mehmet’in ve biz ‘Memlekette adalet mevcut değilse orada anarşiden başka bir şey yoktur, hükümet yoktur’ diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediklerini bilen, devletin içinden adaleti çekersen geriye sadece bir çete kalır. Silah kullanan, insanları özgürlüğünden alan, para toplayan ama millete değil başkalarına hizmet eden yapı, demokratik bir devlet değil cuntanın çetesidir. Türkiye Cumhuriyeti’ni bu cuntadan, devleti suç örgütü gibi yöneten bu iktidardan ilk sandıkta kurtaracağız. İlk sandıkta.”
“EKREM BAŞKANIMIZLA BİRLİKTE OMUZ OMUZA…”
“Buradan bu darbeyi yapanlara soruyorum. Hangi sofrada büyüdünüz siz? Milletin elinden o tarhanayı içmediniz mi? Milletin verdiği ile büyümediniz mi? O sofrayı kuran milletimize şimdi niye ihanet ettiniz? Elinde Türk bayrağı taşıyana nasıl terörist dediniz? Bu milleti güzel evlatlarını nasıl alıp da içeri tıktınız, bayramda anasından, babasından, kardeşinden ayrı tuttunuz? Milletin sofrasından kalkıp da Trump’ın sofrasına oturan Erdoğan’a soruyorum. Bu millet bunun hesabını soracak sana. Bu millet, bunu yanına bırakmayacak. Darbecilerin hedefi sadece muhalefet, ana muhalefet değil. Türkiye’de siyaseti tasfiye etmek istiyorlar. Artık milletin desteği arkalarında yok. O yüzden millete ihtiyaç duymayacakları bir sistem kurmaya kalkıyorlar. Sadece CHP, sadece muhalefet partileri değil, AK Parti ve MHP’de siyaset yapanlar, onların siyaseti de tehdit altındadır. Ancak henüz kendileri bilmiyorum bunun ne kadar farkındadır. Bu cunta başarılı olursa demokratik siyaseti tasfiye edecektir. Devletin geleneğini savunan tüm bürokratik sistem ortadan kalkacak, milletin egemenliğine dayanan bu rejim gidecek, Rusya’daki gibi sonuçları önceden belli, rakibi önceden belli, katılım oranı düşük, oy oranı çok yüksek seçimlerle demokrasi varmış gibi yapılmak istenmektedir. Bu topraklar bu demokrasiyi bu Türkiye’nin dört bir yanında milyonlarca şehitle, toprağın suladıkları şehit kanlarıyla kurdukları bu ülkede Mustafa Kemal’e padişahlık teklif edilmişken, krallık teklif edilmişken, seçimsiz ebedi cumhurbaşkanlığı teklif edilmişken o bunları bir kenara atıp ‘İlle de Meclis ille de demokrasi’ demiştir. Hedefimiz güçlü bir parlamento, güçlendirilmiş parlamenter sistem, kuvvetler ayrılığı ve cumhurbaşkanının ve başbakanın ayrı ayrı olduğu birbirine saygılı olduğu, ikisinin de milletin önünde eğildiği bir sistemi Ekrem Başkanımızla birlikte el ele, omuz omuza en kısa zamanda kuracağız.”
“DÜNYA ERDOĞAN’IN BUNDAN SONRA SEÇİM İSTEMEDİĞİNİ ANLIYOR”
“Gücünü sandıktan alan AK Partili siyasetçiler, gücünü, makamını, mevkisini sandığa borçlu MHP’li siyasetçiler, bu darbe girişimi bize değil hepimizedir. Bu darbe girişimi demokrasiye, bu darbe girişimi milletin seçme, senin de seçilme hakkınadır. Erdoğan’ın bundan sonra seçim istemediğini artık yavaş yavaş bütün dünya anlamakta, hissetmektedir. Korkmayın. Trump’a da sığınsa, Putin’in de desteğini alsa onun karşısında tüm yedi devletin işgaline, emperyalist işgale bir başına direnmiş ve başarmış Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün evlatları vardır, evlatları vardır, evlatları vardır. Baktığımda meydanda tüm siyasi partilerden temsilciler, onları destekleyen ya da siyaset üstü STK’lar, sendikalar, çok sayıda vakıf, dernek var. Teker teker saymayacağım, ama her bir siyasi partiye hem bugün hem Saraçhane’de ve devamında gösterdikleri dayanışma için yürekten teşekkür ediyorum. Elbette biz bu siyasi partilerden farklıyız. Biz günü gelince onlarla aramızda demokratik şekilde yarışırız. Ama gün, demokrasiye sahip çıkma, çok zor kazanılmış sandığa sahip çıkma, köydeki amcamın da İstanbul’daki gencin de kendi geleceğini eşit oylarıyla tayin ettiği demokrasiye sahip çıkma günüdür. Onun için biz önümüzdeki seçime otokrasi isteyen cuntayla, demokrasi isteyen bütün partilerin yapacağı büyük bir mücadele için hazırlanıyoruz. Omuz omuza olacağız, hep birlikte kazanacağız. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz. Bu yüzden siyasi rekabet demokrasiyi kazandıktan sonra. Şimdi tek adamdan, şimdi otokrattan, şimdi cuntadan kurtulma zamanı. Samsun’un bütün demokratları, cuntayı yenmeye hazır mısınız? Tek adamı göndermeye hazır mısınız? Hep beraber mücadeleye hazır mısınız? Tek başına karşıda herhangi bir siyasetçiye bir il mitingi yaptıracak o güzel kalabalık, artık hep birlikte mücadeleye var mıyız? Burası hiç bağırmasın sadece karşıdaki miting ve aşağıdan duymak istiyorum. Hep birlikte mücadeleye var mıyız? Bugün Samsun ayağa kalkmış, Karadeniz ayağa kalkmış, Türkiye ayağa kalkmış. Geleceğine sahip çıkıyor.”
“YALANLA VE İFTİRAYLA TUTUKLADILAR”
“Ekrem Başkanı ve arkadaşlarını yalanla, iftirayla tutukladılar. Üç yıl önce ‘İBB’de 550 terörist var’ deyip soruşturma açmışlardı, hatırlıyor musunuz? O soruşturmalar, o yargılamalar bitti. İBB’de bir terörist bile bulunamadı. O gün bu yalanı atan Süleyman Soylu’ya sordular, Süleyman Bey, Süleyman Bey Karadeniz’de bayağı seviliyorsun ha. Aferin. Arkadaşlar ben miting meydanlarında kimseyi yuhalatmam, Süleyman Bey’i bile. Bir kişiyi yuhalatıyorum. Volkan Konak vefat ettiğinde onun arkasından en iğrenç lafları söyleyen Çatalca Müftüsü var ya. Hah yuhalayın onu namussuzu, yuhalayın. Gelelim Süleyman Bey’e. Bu Süleyman Soylu’ya dediler ki ‘İstanbul Büyükşehir’de 550 terörist var dedin, hepsi aklandı, hepsi görevinin başında. Sen bunu nereden söyledin bir ispatla.’ Mahkeme de sordu, millet de soruyor. Ne dedi biliyor musunuz? ‘Ben siyaseten söyledim. Siyaset yapmıştım’ dedi. Süleyman Efendi yere batsın böyle siyaset, olmaz olsun senin gibi siyasetçi. Yazıklar olsun. Süleyman Soylu’yu AK Partili, Trabzonlu teyzelerime şikayet ediyorum. AK Partili Trabzonlu teyzelerime. Senin evladına birisi siyaset olsun diye terörist dese, polis alsa götürse, işinden olsa, yıllar sonra derdini anlatsan, sonra sorsalar ‘Siyaset yapmıştım’ dese ne yaparsın? Trabzonlu teyzem bu Süleyman Soylu’ya vur artık terliği, vur terliği.”
“YALAN SÖYLEDİLER”
“Bugün de hatırlamamız gereken bir diğer gerçek bu Ekrem İmamoğlu sizin evladınız, bu Tayyip Erdoğan’ı 2019’da Tayyip Erdoğan’ın atadığı son Başbakan, o günün Meclis Başkanı Binali Yıldırım’ı 13 bin farkla yenmişti. Mazbatasını almıştı. Hazmedemediler seçimleri tekrar ettiler. Ederken de dediler ki ‘43 tane sandıkta FETÖ’cü sandık görevlisi var, oylarımızı çaldılar.’ O günden sonra o 43 kişi getirildi, sorgulandı, içlerinde bir tane bile FETÖ’cü, sandıklarında bir oy bile hata çıkmadı. Ne yaptılar? Yine yalan attılar. Güya siyaset yaptılar. ‘Kazanmak için her yol mübah’ diyen, çalan çırpan, yalan atan, iftira atan bu kirli siyaset yerin dibine batacak, yerin dibine batacak. AKP döneminde İstanbul’da 37, Ankara’da 97 yolsuzluk dosyası çıktı. Bu dosyalar savcılığa verilirken, Süleyman Soylu geldi el koydu. O günden beri bu dosyaların herhangi birisinde bir kişi ifadeye çağrılmadı, soruşturma açılmadı, hesap sorulmadı. Kendi dönemindeki büyük yolsuzlukları örtbas edenler, Ekrem Başkan’a geçen dönem beş yıl boyunca daima 300 müfettiş yolladılar. Bir çöp yolsuzluk bulamadılar. Bugün o dosyada asla ve asla ne bir kanıt, ispat, söyledikleri iftiraları destekleyecek gerçek bir şahit yoktur. Sadece ne vardır? Gizli tanıklar. Adı Meşe, Ladin ve Çınar olan üç odundan başka bir tanık yoktur ortada. Ya da kendi dönemlerinde bu işleri çevirttikleri, Ekrem Bey’in şeffaf yayınladığı ihalelere gelince kaçıp gidenleri tanık yapmışlar, iftira attırmışlardır. Tanıklarının 100’ün üzerinde suç dosyası sabıkası, kadına karşı şiddetten tacize ve tecavüze, kalpazanlıktan her türlü mali suça kadar pisliğin içine batmış gizli tanıkları ile Ekrem İmamoğlu’nu; sizin evladınızı, bizim yoldaşımızı yollarından çekmek istiyorlar. Onlara izin vermeyeceğiz. Ekrem Başkan ve arkadaşları, oradan çıkacaklar, gelecekler ve 100 yıl sonra bir kez daha Türkiye’yi, Samsun’dan başlayarak kurtaracaklar. Söz veriyoruz.”
“BAŞKA CEZAEVLERİNE SEVKLE ALGI OPERASYONU YAPIYORLAR”
“Bugün Silivri’de sadece Cumhuriyet Halk Partililer yok. Zafer Partisi’nin Genel Başkanı Ümit Özdağ da orada. Akademisyenler, sanatçılar, sivil toplum, her siyasi partiden belediye meclis üyeleri, siyasetçiler de orada. Biz bu Silivri zindanını, Esad’ın Sednaya hapishanesinin bir benzeri olan, işkence, kötü muamele olmayan ama muhalifleri susturmak ve sindirmek için kurulmuş olan o Silivri zindanını bir özgürlük müzesi yapana kadar durmayacağız. Dün oradan içlerinde sevgili Murat Ongun’un, sevgili Necati Özkan’ın da olduğu 14 kişiyi geceleyin saat 21.00’de önce doktor muayenesine, oradan bir başka cezaevine sevk ettiler. Şimdi sosyal medya üzerinden bununla ilgili algı operasyonları yapıyorlar. Bu sevkin olacağının 10 gün önceden duyumları gelmişti. Amaçları; arkadaşlarımızı birbirinden uzaklaştırmak, her biri bir başka cezaevinde olan kişilere ayrı ayrı gitmek, onlara sözde işbirliği teklif etmek. Bunu yaparak ‘Sen bunlara iftira et, kendini kurtar’ gibi bomboş dosyayı, paçavra MASAK raporunu, milletin görüp de ‘Bununla mı suçluyorsunuz?’ dedikleri dosyayı bulamadıkları gerçek deliller, gerçek tanıklar yerine sahtecilikle desteklemek istiyorlar. Bunu beş kadın bürokratımıza da yaptılar. Bir yaşında evladı ile tehdit ettiler, ‘10 yıl göremezsin’ dediler. Cevap, ‘Ben yalan atmam. Ben olmayan suçu ‘gördüm’ demem. Ben arkadaşlarımın namusuna leke sürmem’ oldu. Bu sefer de başaramayacaklar.”
“86 MİLYONUNUN CEBİNDEN 20’ŞER BİN LİRA ALDILAR”
“Ayrıca hep birlikte gördük. 30 yıllık, 40 yıllık, 60 yıllık şirketlere kayyım atıyorlar. Yahu hani suç ispatlanana kadar herkes suçsuzdu, adaletin en temel ilkesi masumiyet karinesiydi? Hani suç ispatlanmadan kişiye suçlu muamelesi yapılmazdı? 24 şirkete, köklü şirketlere… Kardeşim tedbir uygula, dondur. Ama el koymak, kayyım atamak, adeta çökmek nedir? Mahkeme kararını bırak, daha iddianame bile ortada yok. O zaman Türkiye ekonomisi için hani sözde liyakatli, yalandan demokrat, işini yapan güya Mehmet Şimşek vardı. Dünyayı geziyor, para topluyor, yabancı yatırımcıları Türkiye’ye çağırıyordu. Şimdi sen İstanbul’u kazanana 13 bin farkla ‘Vermem’ deyip, mazbatasına çökersen… Sen bu sefer 806 binle kazanana iftiralar atar, bir dahaki sefere 1 milyonla kazanınca onu alır hapse atarsan… 31 yıl önce alınmış diplomaya çökersen, bütün dünyanın gözü önünde mahkeme bitmeden şirketlere çökersen… Bu devletin verdiği mazbatanın, diplomanın, tapunun değeri yoksa o zaman bu devletin evrakına, kağıdına, bonosuna, hisse senedine, borç senedine kim güvenir? Ondan sonra tabii ki 19 Mart’tan bugüne 45 milyar dolar satmışlar, 45 milyar dolar. O günden bugüne Cemil Amca’nın, Fatma Teyze’nin, Mehmet kardeşimin her birinin cebinden; Türkiye’de 86 milyonun cebinden 20’şer bin lira aldılar. Değerli Samsunlular her birimizin; dün gece Artvin’de doğmuş bebeğin, Erzurum’da doğmuş bebeğin, Edirne’de, Antalya’da, Kayseri’de doğmuş bebeğin cebinden 20 bin lira aldılar. Her birinizin cebinden 20’şer bin lira aldılar. Bayramda emekliye, ‘Bir asgari ücret, 22 bin lira ver’ diyorsun, ‘Para yok’ diyor ama her birimizin cebinden 20’şer bin lira alıyor. Kimsenin malının, mülkünün güvencesi kalmamıştır. Bakın geçen kurultayda bir şey yaptık. Hani AK Partili canım dayım var ya, gençler şikayet edince ‘Telefonu göster’ diyor, ‘Çıkar telefonu’ diyor. Biz geçen hafta bu vakitlerde çıkarttık, savcılara telefon gösterdik. Şimdi siz çıkarın telefonu bakayım, göreyim. Çıkar, kaldır. Bak, Mehmet Şimşek öyle bir şey yaptı ki açın e-devlet’e bakın. Tapunuz varsa, duruyor mu? Diplomanız varsa, duruyor mu? Bu memlekette hiçbir şeyin güvencesini bırakmadılar.
“ÜRETİCİ, ÇİFTÇİ İÇİN GÖRECEKSİNİZ ‘PARA YOK’ DİYECEKLER”
“O yüzden Mehmet Şimşek, bütün dünya senin bu darbenin mali ayağı olduğunu biliyor. Öğrendi, duydu. Bilmeyene bildireceğim. Duymayana duyuracağım. Senin bu yüzünü bütün dünyaya göstereceğim. Bu Mehmet Şimşek, maalesef sırf Erdoğan, Ekrem İmamoğlu’ndan korktuğu için, onunla yarışmaktan korktuğu için onun diplomasına çökerken, ona siyasi yasak getirmeye çalışırken, hepimizin 45 milyar dolarını yaktı. Güya ‘560 milyarlık yolsuzluk var’ diyorlardı. Bir lira ispat edemediler. Oysa altı yıllık toplam bütçe; 495 milyar. Bir gecede aldıkları yanlış kararla yaktıkları toplam para; söyledikleri yalan yolsuzluğun tam üç katı. Bunun için şimdi yabancı yatırımcı kaçıyor. ‘Borsada 31,5 milyar dolarlık kayıp var’ diye yakınıyorlar, söylüyorlar. Ama vatandaşa gelince bulamadıkları parayı, Mehmet Şimşek şöyle ifade etti: ‘Rezervler bir gün yakılmak içindir. Biz o parayı bugünler için bulduk.’ Bakın, tam suçüstü hali. O parayı bu operasyona gelen tepkiler yükselince, doları durdurmak, borsaya müdahale etmek için toplamışlar. Yani bu işi yapmasalar, para orada duruyor. Daha iki gün önce, bazı yerlerde de dün büyük bir don felaketi yaşadık. Büyük bir don afeti… Başta Manisa’mızın üzümü, Malatya’nın kayısısı, şeftali, ceviz, badem, narenciye, patates, şeker pancarı, Trabzon hurması, her türlü meyve ve Karadeniz’in fındığı olmak üzere, çay olmak üzere tüm ürünler dondan etkilendi. Bugün devletin yapacağı iş; tespit yapmak ve bu bölgeleri afet bölgesi ilan edip, zararları karşılamak. Lazım olan para; 3-5 milyar dolardan fazla değildir. Ama Salı günü Meclis’e götüreceğiz, önereceğiz, oylatacağız. Göreceksiniz yine fındıkçıyı, çaycıyı, üzümcüyü, narenciye üreticisini, meyve üreticisini düşünmeyecekler. ‘Para yok’ diyecekler. 45 milyarı Ekrem İmamoğlu operasyonu için yakanlar, onda birini size layık görmüyorlar. Olmaz olsun öyle ekonomi, olmaz olsun öyle Maliye Bakanı.”
“MEHMET ŞİMŞEK’İN BİR BÜYÜK YALANI DAHA…”
“Şimdi bir büyük yalanı, bir büyük yalanı daha açığa çıkarmanın zamanı geldi. Ben bunları söyledikçe Mehmet Şimşek, ‘MASAK raporundan haberim yoktu’ diyor. Ben de MASAK’tan, MASAK’ta çalışanlardan bir rapor aldım. Diyorlar ki, ‘Savcılıktan MASAK’a talep geldiğinde mutlaka bakana bilgi verilir. Bakan ya görevlendirme yaptırır, ya yaptırmaz. Yazılan rapor önce okuma komisyonuna gider, oradan mutlaka bakana bilgi verilir. Raporun onaylanıp, onaylanmamasında bakanın tavrı belirleyicidir.’ Kendine bağlı olan MASAK’tan verilen raporu ben söylediğimde ‘Haberim yok, bilgim yok’ diyen Mehmet Şimşek, bir kez daha doğruyu söylememektedir. Bu cuntanın mali ayağı, Mehmet Şimşek’tir, hesap verecektir.”
“ERDOĞAN, ARTIK HEM CUNTACISIN HEM DE MANDACISIN”
“Bölgemizin ateş çemberine dönüştüğü, Türkiye’nin en güçlü olması gereken dönemde ülkemizi bile, isteye krize soktu bu iktidar, zayıflattı. Birliğimizi, beraberliğimizi, huzurumuzu bozmaya çalışıyorlar. Kendi koltukları için Türkiye’yi ateşe atmaya çalışıyorlar. 19 Mart darbesi okyanus ötesinden talimatla, icazetle yapılmış bir darbedir. Turpun büyüğünün Trump olduğu ortaya çıkmıştır. Bundan sonra ‘Erdoğan’ı severim, iyi çocuktur, akıllıdır. Geçmişte de papazımızı ondan aldım’ diyen Trump’ın bu ifadelerine sevinecek kadar küçülmüş bir iktidar ve medyasıyla karşı karşıyayız. Maalesef Trump, ‘Gazze’yi boşaltacağım’ diyor, çıtlıyor çıkmıyor. Buradan hepsini hatırlatıyorum. Elbette Filistin meselesi, Türkiye’nin meselesidir. Erdoğan bu milli meseleden, bu dayanışmadan, bu haklı davadan Trump'ın korkusuna caymış olabilir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler, üçüncü genel başkanımız, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit’in Yaser Arafat ile kurduğu dostluğun bulunduğu yerdeyiz. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının verdiği mücadelenin olduğu yerdeyiz. Bir zamanlar Ekrem Başkanımıza ‘Amerikan projesi’ diyenler, şimdi onu tasfiye etmek için Amerika’dan talimat bekleyenlerdir. 1996’da İstanbul Büyükşehir Başkanı’yken ABD Büyükelçisi ile görüşüp ‘Partim için önemli görüşler aldım’ diyen Erdoğan, bugün ABD’den icazet alan, himaye bekleyen, içinde bulunduğu zor durumdan Amerika sayesinde çıkmaya çalışan biridir. O günkü Erdoğan’a bugün hatırlatıyorum: Sen artık hem cuntacısın, hem mandacısın. Amerikan himayesi istiyorsun. Karargahı saray, silahı yargı, mühimmatı yalan ve iftira olan bu cuntaya hep birlikte direneceğiz. 1980’de mallarımıza el konurken, Genel Başkanımız hapse konurken de teslim olmadık. 15 Temmuz’da et ile tırnak oldukları, ne istediyse verdikleri Fetullahçılar bunlara darbe yaparken bir adım geri durmadık. Demokrasiyi, Meclis’i savunduk. Ertesi gün gelip, ‘Cumhuriyet Halk Partisi önemli bir demokrasi sınavı vermiştir’ dediğinde, ‘Biz demokrasiyi kuran partiyiz. Darbe kimden gelirse gelsin karşısında duran partiyiz’ demiştik. O gün darbe yapılırken herkes CHP’ye bakarken, kapalı Meclis’i açtıran, orada partisi adına konuşan, darbeye karşı duran Özgür Özel’e bakın. Bugün adayımız Ekrem İmamoğlu’na karşı darbe planlayan, tertipleyen, uygulayan cunta başı Erdoğan’a bakın. Kimin ne kadar demokrat olduğunu, seçimi kazandığında ne yaptığına bakarak göremezsiniz. Bu parti 47 yıl seçim kaybetti. Ama böyle şeylere tenezzül etmedi. Erdoğan bir kez seçim kaybetti, darbeye yeltendi. O yüzden Erdoğan’ın gözünün içine baka baka, Samsun’un bu güzel Cumhuriyet Meydanı’ndan, bir kez daha müjdelerim ki Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi o gün olduğu gibi bugün de Türkiye’nin birinci partisidir.”
“AYNI DARBE ŞİMDİ LİSELERE SALDIRIYOR”
“Gösteri ve protesto hakkını kullanan 300 genci bayramda ailesinden uzak tutan Erdoğan’a inat, biz gençlerimizle omuz omuza bir kez daha onlar için geleceği kuracağız. Şimdi aynı darbe üniversitelerden sonra liselere saldırmakta. Proje Okullara saldırmakta. Proje Okullar dedikleri bu ülkenin ilk köklü, geleneği olan ve en yüksek puan alan, en iyi öğrencilerin gittiği okullar. Orada da öğretmenin en iyisi, en liyakatlisi olması gerekirken bunlar kendisine sadakatli, yandaş sendikaya mensup öğretmenleri oralara koyup o okulları ele geçirmeye çalışıyorlar. Benim mezun olduğum, yatılı okuduğum Bornova Anadolu Lisesi de dahil olmak üzere, Samsun Anadolu Lisesi de dahil olmak üzere, İzmir’deki rekabet ettiğimiz İzmir Atatürk Lisesi de dahil olmak üzere Türkiye’nin birbirinden kıymetli okullarını çökertmeye, ele geçirmeye çalışıyorlar. Boşuna ‘proje’ dememişler. Bu projeye karşı hep birlikte direneceğiz, o Milli Eğitim Bakanının eninde sonunda alnını karşılayacağız, alnını karşılayacağız.”
“HEP BİRLİKTE ÇALIŞACAĞIZ”
“Bu meydana son geldiğimde de böyle rahmet altında, yağmur altında buradaydık. Dediniz ki ‘Bereket getirdin.’ Bugün buraya Ekrem Başkan’ın selamını, sizin buradan ona dayanışma duygularınızı götürürken, her birinize ayrı ayrı imza kampanyamızı emanet ediyorum. Hazır mıyız? Her birinizin çalmadık kapı, gidilmedik kimse bırakmadan dünya tarihinin en büyük imza kampanyasında, dünya siyaset tarihinin en büyük güvensizlik oylamasında, seçmenin yarısından bir fazlasına ulaşıp, onlardan ‘Adayımı yanımda, sandığımı önümde’ demek istediği imzaları alacağız. Bugüne kadar biz Cumhuriyet Halk Partililer olarak Ekrem Başkan’ın adaylığı ve imza kampanyası üzerinden yürürken elbette tüm milletimize açıktı. Ancak diğer siyasi partilerin de talepleriyle bundan sonra kampanya herkesin. Aday kimse o adayın dışarıda, sandığın önünde olması için daha büyük, daha kapsayıcı bir evreye girmiştir. Şimdi buradan, Samsun’dan bugün öğlen saatlerinde aldığımız rakamı bütün Türkiye’ye duyurarak ve dün akşamüstü saat 17:00 itibari ile bugün öğlen yaptığımız sayımın sonucuna göre dün 10 milyonuncu imza aşılmıştır, emeğinize sağlık. Hedefimiz büyük, yolumuz uzun. Seçmenin yarısından bir fazlasına ulaşana kadar hep birlikte çalışacağız. Hep birlikte üreteceğiz.”
“EMİN OLUN BİZ KAZANACAĞIZ”
“Son olarak buradan hepinizin önünde bir kez daha bütün Türkiye’ye ilan etmek isteriz ki yandaş kanallar sürekli ‘CHP’nin B planı ne, C planı ne, D planı var mı?’ Cumhuriyet Halk Partisi'nin A planı da B planı da C planı da Ekrem Başkan ve arkadaşlarını hapisten kurtarmak, Ekrem Başkanı, Cumhurbaşkanı adayımızı layık olduğu erken seçime kavuşturmak, Türkiye Cumhuriyeti’ni bir kez daha kurtarmak, demokrasiyi bir kez daha hayata geçirmektir. İşte o gün bu meydanın dünyadaki en zor duruma düşürülmüş emeklisinin de asgari ücretlisinin de gelecekten ümidi kalmayan gençlerin de canından çok sevdiği öğretmeninin yerine yandaş öğretmen getirilmeye çalışılan liselinin de annesinin karnındaki bebeğin de ölüm döşeğinde, ‘Bu iktidar değişmeden gidersem gözüm açık giderim’ diyen hastanın da umudu, duaları gerçekleşecektir. Emin olun biz kazanacağız. Erdoğan, dürüstler kazanacak, namuslular kazanacak, iftiracılar, hakaret edenler, küfredenler, milleti küçük görenler kaybedecek. Erdoğan bak, Samsun ne diyor? Kim kazanacak? Biz kazanacağız. Kim kazanacak? Halk kazanacak, millet kazanacak. Milletin adayı Ekrem İmamoğlu kazanacak. Atatürk’ün partisi Cumhuriyet Halk Partisi kazanacak. Türkiye’nin bütün demokratları, Türkiye demokrasisi kazanacak. Bundan sonra bir büyük mücadeleye durmadan devam edeceğiz. Hepinizi seviyorum, hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz. Hep beraber kurtulacağız, hep beraber başaracağız.”
14.04.2025
14.04.2025
14.04.2025
14.04.2025