27.07.2024
27.07.2024
CHP GENEL BAŞKANI ÖZGÜR ÖZEL BALKAN RUMELİ TÜRKLERİ KONFEDERASYONU GENEL KURULUNDA KONUŞTU: “BALKANLARLA ÜMMETÇİLİK ÜZERİNDEN BAĞ KURAMAYIZ”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Bursa’da Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, “Balkanlar’da Müslümanlar, inandıkları gibi ibadetlerini yaparlar, diledikleri gibi yaşarlar, önündeki her engeli kaldırırız. Ama ümmetçilik üzerinden orayla bağ kuramayız, oranın giyimine kuşamına karışamayız, yediğine içtiğine karışamayız. Balkanlar özgürdür, boyunduruğa gelmez. Balkanların ne kadar özgürlüğe düşkün olduğunu merak eden varsa Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatına baksın” dedi.
“KÖKLERİ ÜSKÜP’E, SELANİK’E DAYANAN BİR BALKAN TÜRKÜYÜM”
Bursa’da Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu Genel Kurulunda konuşan katılan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Değerli akrabalarım, hepiniz hoş geldiniz. Bir kardeşiniz olarak bugün kökleri bir yanıyla Üsküp’e bir yanıyla Selanik’e dayanan bir Balkan Türkü olarak aranızda bulunmanın heyecanını yaşıyorum. Kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı koltuğunda oturan ilk Balkan Türkü olarak sizleri selamlamanın gururunu yaşıyorum” dedi. Özel, şunları kaydetti:
“VATANIN DEĞERİNİ EN İYİ VATAN KAYBEDENLER BİLİR”
“Bir Evlad-ı Fatihan olarak bu ailenin bir parçası olmak gerçekten çok önemli. Pek çok toplantı olur, çok farklı siyasi partilerden katılımlar olur. Orada bizimkiler, diğerleri, öbür parti ama burada partiler farklı olabilir, belediye başkanlarımızın partileri farklı olabilir, milletvekillerinin farklı olabilir. Ama sanki bizim Selanik göçmenlerinden birinin Hacıhaliller köyündeki, Manisa’daki düğüne gitmiş gibi hissediyoruz. Herkes bizden, herkes bizim kanımız, herkes bizim canımız. Hepinizi bir kez daha en içten sevgilerimle selamlıyorum. Vatanın değerini en iyi vatan kaybedenler bilir. Vatan kaybetmenin ne demek olduğunu en iyi bizler biliriz. 550 yıllık tarihi bir bilemedin iki bavula sıkıştırıp alıp onu gelmek, gurbet ellere gelmek, oralarda tutunmak oralarda çalışmak, oralarda özünü kaybetmemek, geldiğin yeri unutmamak, vardığın yerin hem parçası olmak hem tutkalı olmak, o ülkenin birliğine, bütünlüğüne, barışına katkı sağlamak, aç da kalsan, işsiz de kalsa yoksul da kalsa suça bulaşmayı aklından dahi geçirmemek, acından ölse de dilenmemek ama bir aç varsa bir somun ekmeğini ona bölmeden yanından geçmemek. Balkan Türkü olmak böyle bir şey demek.”
“UNUTULAN KATLİAMLAR, UNUTULAN SOYKIRIMLAR TEKRARLANIR”
“Bu organizasyonu önemsiyorum. Konfederasyonun, federasyonları var. Edirnemizde, İstanbul’da, Sakarya’da, Samsun’da, Adana’da, Ankara’da, Eskişehir’de, Bursamızda ve İzmir’de. Kimine gidiyoruz, geliyoruz, kiminin üyesi derneklere aidat ödüyoruz. Kimini Ankara’da ağırladık, kimi ile dünyanın öbür ucunda kucaklaştık ama federasyonlar, konfederasyon, illerdeki dernekler, gerçekten hem akrabalığımızı unutmamak, birbirimize sarılmak hem akrabalarımıza sahip çıkmak açısından önemli. Ben, anneannem Selanik doğumludur, dedem Üsküp doğumludur, babaannem Kirçovalıdır. Dörtte üç oradayız, kalbimiz orada atıyor. En son Üsküp’e Lütfü ağabeyle birlikte gittik, Lütfü Türkkan ile. 11 Temmuz günü Srebrenitsa’daydım. Orada ilk kez Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olarak bulunuyordum. Daha önce Sayın Genel Başkanımız Deniz Baykal soykırımdan iki yıl önce gidip tehlikeye dikkat çekmişti. Soykırımdan 29 yıl sonra oraya gittik. Srebrenitsa‘dan önce Saraybosna’da Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç‘in mezarının başındaydım. Onun şu sözünü hiç unutmamak ve unutturmamak lazım. Unutmaya dair diyor ki, ‘Unutulan katliamlar, unutulan soykırımlar tekrarlanır’ diyor. O yüzden Bosna‘yı, Srebrenitsa‘yı unutturmamak gerekiyor. Ama bir yandan şunu hatırlatmak gerekiyor, Birleşmiş Milletler’e. 29’uncu yılında 11 Temmuz’u Soykırımı Hatırlama ve Anma Günü ilan ettiler. Bizim için önemli bir başarı ama Birleşmiş Milletler için, uluslararası toplum için günah çıkarma bile değil. Bir özeleştiri bile değildir. Bundan 29 yıl önce, bundan 30, 32, 33 yıl önce soykırım göz göre göre gelirken, Türkiye’deki herkes üzerine düşeni yapıyordu. Cumhuriyet Halk Partisi de parti olarak üzerine düşeni fazlasıyla yapıyordu. Duyuramadık, dinletemedik. Sonra bir günde 8 bin 372 kardeşimiz, evladımız, büyüğümüz katledildi. Kadınıyla, bebeğiyle, genciyle... 30 yıl sonra ‘11 Temmuz analım’ diyorlar. Şimdi dön bir Filistin’e bak.”
“BEBEKLERİN KANI ELİNDE OLAN NETENYAHU’YU ALKIŞLAYANLARI KINIYORUM”
“Filistin’de ne oluyor? Filistin’de yüzde 70’i kadınlar ve çocuklar olan Filistinliler, İsrailliler tarafından Hamas’ın yaptığı terör saldırısına misilleme diye, meşru müdafaa diye başlatılan bir süreçte katliam yapıyorlar, soykırım yapıyorlar, devlet terörü yapıyorlar. Bütün dünyanın gözü önünde 40 bin kişiyi katlettiler, olmayacak şeyleri yapıyorlar, savaş suçu olan şeyleri yapıyorlar. Ambulans vuruyorlar, üzerinde hilal olan çadırları, seyyar hastaneleri vuruyorlar. Kadınları, çocukları, ‘Şurada toplanabilirsiniz, orada yemek olacak, güvenli bölge olacak’ diyorlar, güvenli bölgeyi vuruyorlar. Ve bunu yapanlara karşı ben Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olarak Sosyalist Enternasyonel’de Başkan Yardımcısıyım. Aylardır Pedro Sanchez’i, İspanya Başbakanını yüreklendirdik, talep ettik, yazdık, söyledik. Nihayet çok doğru bir iş yaparak kınadılar. Kınayan İskandinav ülkeleri var. Dünyada çok sayıda ülke kınadı ama halen daha büyük çoğunluk kınamadı. Ve geçtiğimiz gün Amerika’da, Temsilciler Meclisi’nde bir baktık Netanyahu denen bebek katili birileri tarafından avuçları patlarcasına alkışlanıyor. Ben buradan 29 yıl önce Bosna Hersek’te yüreğinin yarısı yanmış, hala daha yanmaya devam eden hepimiz adına bir kez daha uluslararası topluma Filistin’deki mezalimi bitirmek, oradaki soykırımı sonlandırmak üzere inisiyatif almaları için çağrıda bulunuyorum. Netanyahu‘yu alkışlayan herkes soykırım suçunun ortağıdır. Çünkü azmettiricisidir, ‘Devam edebilirsin’ demek, ‘Biz seni görmeyeceğiz’ demek, ‘Arkanda duruyoruz’ demektir Netanyahu’yu o soykırım suçunu işleyen, Filistinli bebeklerin kanı elinde olan Netenyahu’yu alkışlayanları kınıyorum, elleri kırılsın, elleri kırılsın.”
“BULGARİSTAN VE YUNANİSTAN’DAKİ MESELELERİ PARTİLER ÜSTÜ ELE ALMALIYIZ”
“Geçen hafta Bayrampaşa’daki Bosna Sancak Derneği’ndeydim, inanılmaz keyifliydi. Börekler yedik, mantılar yedik, keyifle sohbet ettik. Sonra aşağıda bütün üyelerle bir araya geldik. Yakın zamanda yine İstanbul’daki çok sayıda derneğimize, yöneticilerimize ziyaretlerde bulunacağız. Biraz önce Konfederasyon Başkanımızın Bulgaristan’daki ve Yunanistan’daki sorunlara ilişkin söylediği son derece önemli meseleleri partiler üstü şekilde ele almalıyız. Ben buradan AK Parti’nin çok değerli belediye başkanları var, İYİ Parti’nin, Milliyetçi Hareket Partisi’nin kıymetli milletvekilleri var. Biz bu hafta içinde, ümit ediyorum Mecliste bu konuda bir çalışma komisyonu kurulmasıyla ilgili girişimde bulunalım, hep birlikte, Ak Parti’yle temas edelim. Çünkü bu meselede Türkiye’nin tek yürek, tek yumruk olması lazım. Siyasette kavga olur ama siyasette olur. Akrabalar arasında dayanışma olur. O yüzden bu sorunların çözülmesi için üst düzeyde çalışmak gerekiyor.”
“BALKAN TÜRKLERİNİN KAZANIMLARI LOZAN’A DAYANIR”
“1995’te 231 azınlık okulu faaliyet gösterirken bugün Yunanistan’da 86 azınlık okulu var. Azınlık okullarının öğretmenleri Türkiye’den mezunlarsa veto edilmeye başladılar. Yani kendi eğitim sistemlerinden, o tornadan geçmiş olsun istiyorlar. Buradan bir milli bilinç alıp da gidip oralara aşılamalarından endişe ediyorlar. Birkaç gün önce Heybeliada’da, Lozan’ın 101’inci yıldönümünde İsmet Paşa’nın evindeydim. Batı Trakya’daki Türklerin bütün kazanımları, Balkan Türklerinin bütün kazanımları Lozan’a dayanır. İsmet Paşa’nın oradaki mücadelesine dayanır. İsmet Paşa oraya gider. Müzakerelerin metinlerini takip edenler bilirler. En çok strese girdiği konular Balkanlar’daki Türklerin hakları konularıdır. Çünkü dönüp Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya ne diyeceğini bilemediğinden işin o tarafını çok sıkı tutar. Bugün Türkiye’yi yöneten herkesin, yarın yönetecek herkesin meseleyi İsmet Paşa kadar sıkı tutması lazım. Buradan sözümüze kıymet verenlere şunu söylüyoruz, ‘Batı Trakya’daki müftüleri müftü olarak görmeyin sadece. Müftülük makamı elbette önemli ama onların sadece din öğretimiyle, ibadet özgürlüğüyle ilgili görevleri yok. Onlar oralarda seçilmiş kanaat önderleri, onlar oralarda Lozan’da kazanılmış bir hakkın devamını sağlayan ve Türkiye’nin, hepimizin orada varlığını, temsiliyetini vurgulayan çok önemli bir görev yapıyorlar.”
“BALKAN TÜRKLERİ, DERNEKLERİ TOPLUMUN HAYRINA BİR ŞEY İSTERLER”
“Yine oradaki STK’ları kimse hemşeri derneği gibi görmesin. Oradaki STK’lar büyük hak mücadelesi veriyorlar. Bulundukları koltuklardan güç alan değil, bulundukları koltuklara, makamlara, bulundukları ülkedeki soydaşlarımıza güç veren, kol kanat geren yapılar onlar. Ben bütün belediye başkanlarıma kapalı toplantılarda söylüyorum. Burada söylemem gerekir ki, Batı Trakya‘dan bir STK’nın talebi varsa başımızın, gözümüzün en üzerindedir. Çünkü onlar kendileri için bir şey istemez. İstanbul’daki belediye başkanlarıma dedim ki, ‘Biliyorsunuz akraba kayırmacılığı yasak.’ Yani hiçbir yöneticinin bir akrabası bir belediyede göreve gelmesine tahammülümüz yok. Duyunca uyarıyoruz, istifa ettiriyoruz. Bir iki uyarıyoruz, Gökhan Bey sonuç alıyor, almazsa ben arıyorum, gerekeni söylüyorum, hallediyoruz. ‘Bir tek akraba kayırmacılığına izin var’ dedim. ‘O da benim akrabalar’ deyince baktılar böyle. Dedim ki, ‘Balkan Türkleri ne istiyorsa yapılacak, dernekleri ne istiyorsa yapılacak.’ Bunun sebebi şu, bir Balkan Türkü, derneğinin veya o dernekte çalışanın, oradaki STK’lar olsun, buradakiler olsun, ben kendi hayrına bir şey istediğini hiç görmedim. Hep toplum hayrına isterler. Yani gelip de ‘E be akrabam, benim çocuğu işe sok’ diyeni görmedim. Her tarafta oluyor ama Balkan Türkleri, ‘Bizim bir tane gariban var, onun torunu var, ona sahip çıkın’ der. Kendininkini söylemez. Oradaki STK’lar gerçekten büyük bir hak mücadelesi veriyorlar. Türkiye’de 10-15 yılda belki 15 kere seçim sandığı gitti, geldi. O yüzden Balkan coğrafyasına ilgide Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir adım geride kaldığımızı, eksik kaldığımızı kabul etmemiz lazım. O yüzden Kıbrıs’tan sonra Bosna‘ya gitmiştim, şimdi Srebrenitsa için gittik. Önümüzdeki, bu yıl bitmeden önce bir büyük tur yapacağız. Yunanistan’a, Bulgaristan’a, Romanya’ya, Kosova’ya, iyi bir plan dahilinde Karadağ’a mutlaka gitmek istiyorum. Sancak’a gitmek istiyorum. Oralara sahip çıkacağız, talepleri dinleyeceğiz, etkimizi güçlendireceğiz, hep birlikte büyük mücadeleyi sürdüreceğiz. Bu vesileyle Batı Trakya Türklerinin önderi Doktor Sadık Ahmet’i, çok şüpheli bir trafik kazasında kaybettiğimiz Sadık Ahmet’i rahmetle anmak isterim. Yine Mümin Gençoğlu’nu, bu yapıların atası kabul edilebilecek, ilk örgütlenmelerimizi hayata geçiren Mümin Gençoğlu’nu rahmetle anarım. Oğlu Turan abi, Turan bey, Turan başkan, 10 yıldır babasından gelen geleneği çok büyük bir başarıyla sürdürüyor. Sağlık sorunları vardı, bugün burada olamadı. Ben sabahleyin kendisiyle konuştum, kendisine minnetlerimizi, sağlık dileklerimizi ilettim. Ona da bir kez daha sağlık diliyorum.”
“BALKAN TÜRKLERİNE KARŞI PATRONAJ İLİŞKİSİ KURMAMAK LAZIM”
“Burada hepimizin üzerinde ortaklaşacağı bir husus var. Kimseyi doğrudan suçlamak istemem ama şöyle bir yaklaşımı hep birlikte reddediyoruz. Balkanlar, Balkanlar’daki soydaşlarımız, akrabalarımız Türklerdir. Kendi yaşam biçimleri vardır, kendi inançlarını yaşama biçimleri vardır. Onlara karşı Türkiye’den patronaj ilişkisi kurmamak, büyük ağabey gibi davranmamak, babanın evlatları, biz ananızız, biz babanızız, siz yavrularsınız ne dersek onu yapacaksınız gibi buyurganlıklar içerisinde olmamak lazım. Bu Kıbrıs da olsa doğru değil, Balkan coğrafyası da olsa doğru değil. Öyle anavatan, yavru vatan, ağabey, değil. Kardeş ülke, kardeş topluluklar, akraba topluluklar, akrabalarımız var orada, Eşitiz. Benim milletvekilimle Bulgaristan’dan bugün gelen tüm siyasi partilerden kıymetli milletvekillerimiz var, eşitler. Eşitler arasında işbirliği olacak. Biz buradan oraya karışamayız.”
“BALKANLARA ARAP KÜLTÜRÜNÜ DAYATMAYA ÇALIŞMAK SAĞLIKLI BİR İŞ DEĞİL”
“Hele hele bizim orayla ilişkimiz, akrabalık ilişkisi. Bunu bir inanç ilişkisi üzerinden ki, biz oradaki Türkler inançlarını özgürce yaşasınlar, kendi seçtikleri müftüleri, kendi hocaları olsun diye mücadele ediyoruz. Oradaki Türklere, Müslümanlara sahip çıkmakta hiçbir beis yok ama bizim orayla ilişkimiz ümmet ilişkisi değil. O coğrafyaya, Arap coğrafyasının, orayı kötülemek için söylemiyorum ama oranın başka bir kültürü, başka yaşam biçimi, yaşam tarzı var. Onu dayatmaya çalışmak ve bir ümmet üzerinden bağ kurmaya çalışmak sağlıklı değil. Balkanlar’da elbette elhamdülillah Müslümanlar, inandıkları gibi ibadetlerini yaparlar, diledikleri gibi yaşarlar, önündeki her engeli kaldırırız. Ama biz ümmetçilik üzerinden orayla bağ kuramayız, oranın giyimine kuşamına karışamayız, yediğine içtiğine karışamayız. Yok efendim lokantasına, lokantada ne yiyeceğine, ne içeceğine verdiği resepsiyonda kimin ne içki içeceğine, ne servis edileceğine… Balkanlar özgürdür, boyunduruğa gelmez. Balkanların ne kadar özgürlüğe düşkün olduğunu merak eden varsa Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatına baksın. Onun hayatına baksın.”
“GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK GİBİ DÜŞÜNEN MİLYONLARIN TEMSİLCİSİYİZ”
“Biz, Selanikli Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşam biçimini de benimsiyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi düşünen milyonların temsilcisiyiz. Onun kurduğu bu Cumhuriyetin neferleriyiz. Onun düşürmediği bayrağı düşürmemek için, dalgalandırmak için mücadele ederiz. Hem burada hem Balkanlar’da bunun birer neferiyiz. Ve bunu kimsenin bambaşka hesaplarına alet etmeyiz. Hemşerilerimizin, akrabalarımızın seçme özgürlüğüne, seçilme özgürlüğüne, yaşam biçimine müdahale edilmeme özgürlüğüne, yaşam biçimini, giyimini, kuşamını, yemesini, içmesini, üye olacağı partiyi, oy vereceği partiyi, derneği, özgürce seçmesinin yanındayız, arkasındayız, teminatıyız. Ha oradakilere buyuramayız ama tavsiyemiz şudur: Oralarda birbirinize sıkı sıkı sarılın, ayrı düşmeyin. Ayrı da olsa ortak menfaatlerde bir araya gelin. Çünkü orada da burada da bizim dostumuz, bizi koruyacak olan, kollayacak olan bizleriz. Hepinizi bir bütün olarak seviyoruz, bir ve birlikte görmek istiyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle uzaktan buraya gelmiş olan herkesin ayaklarına sağlık. Bugün burada gelip düşüncelerini söyleyecek herkesin ağzına, yüreğine sağlık. Sayın hocamın çok güzel bir toplantı yöneteceğine, buranın çıktıları ki arkadaşlarımız takip edecekler, bizim tarafımızdan en net şekilde değerlendirileceğine emin olun. Parlamentoda başta ben, bütün milletvekillerimiz ve inanıyorum ki diğer partilerdeki arkadaşlarımız emrinize amadedir. Ne yapmamız gerekiyorsa en iyisini yapacağız. Bir Evlad-ı Fatihan olarak sizlerle birlikte olmaktan, sizleri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu partide, ikinci Selanikli Genel Başkan olarak selamlamaktan ve geldiğinizde ağırlamaktan büyük bir onur duyacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun.”
27.11.2024
27.11.2024
27.11.2024
27.11.2024