23.12.2023

CHP Lideri Özel: Atatürk’ün Resmini Takmayı Reddeden Sözde 3 Teğmene Karşı Çıkan 4 Teğmen; Kubilay’ın Teğmenleridir

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI ÖZGÜR ÖZEL, ŞEHİT ASTEĞMEN KUBİLAY’I ANMA TÖRENİNE KATILDI:

“ATATÜRK’ÜN RESMİNİ TAKMAYI REDDEDEN SÖZDE 3 TEĞMENE KARŞI ÇIKAN 4 TEĞMEN, KUBİLAY’IN TEĞMENLERİDİR, ATATÜRK’ÜN TEĞMENLERİDİR”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, İzmir’de Devrim Şehidi Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ı anma törenine katıldı. Genel Başkan Özgür Özel, burada yaptığı konuşmada, “Geçtiğimiz günlerde 10 Kasım törenlerinde Atatürk’ün resmini yakasına takmayı reddeden sözde 3 teğmene karşı çıkan ve müdahale eden 4 teğmen, Kubilay’ın teğmenleridir, Atatürk’ün teğmenleridir, benim teğmenlerimdir” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Devrim Şehidi Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay ile Bekçi Hasan ve Bekçi Şevki'yi anmak için düzenlenen törene katıldı. Törende Şehit Öğretmen Kubilay için yapılan anıta çelenk bırakıldı. Genel Başkan Özgür Özel, törenin ardından gazetecilere değerlendirmelerde bulundu. Özel, şehitleri rahmetle anarak, “Yobazın işlediği bir cinayet, katliam sonucu hayatını kaybeden Cumhuriyet şehidi Kubilay’ın huzurundayız. Çok ağır duygular içindeyiz çünkü dün akşam geç saatlerde de 6 kahraman askerimizin şehit düştükleri haberini aldık. Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar bu bayrak dalgalansın diye, bu topraklar üzerindeki Türkiye Cumhuriyeti devletinin egemenliği sürsün diye kendi hayatlarını ortaya koyan tüm şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti güçlü bir devlettir. Teröre karşı da Cumhuriyet düşmanlarına karşı da bu vatanı ve bayrağı savunmaya devam edeceğiz” dedi. Özel, şehitler için dua etti ve ardından mezarlarına karanfil bıraktı.

“O ATEŞİ YÜREĞİMDE HİSSETMEYE DEVAM EDECEĞİM”

Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, törenin ardından Cumhuriyet Halk Partisi ve Atatürkçü Düşünce Derneği’nin düzenlediği anma yürüyüşüne eşlik etti. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, yürüyüşün ardından düzenlenen törende, şunları söyledi:


“Biraz önce büyük bir onurla dinledim, Atatürkçü Düşünce Derneği Sayın Genel Başkanı, birlikte o sıralarda görev yaptığımız, milli iradenin tecelligahında Atatürk’ün emanetine sahip çıkmaya çalıştığımız Sayın Hüsnü Bozkurt ifade etti. Elbette sözleri çok kıymetli. Dün Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Hacıbektaş’a gidişinin 104’üncü yılında Hacıbektaş’taydık, bugün buradayız. Temmuz ayında 19 Mayıs’ta Samsun’dan yola çıkan, sonrasında Sivas’ta, Erzurum’da kongreleri gerçekleştirip, Ankara’ya giderken Anadolu’nun dört bir yanında kurtuluşu ve ardından büyük kuruluşu örgütleyen Gazi Mustafa Kemal’in bulunduğu her yerde, attığı her adıma, ilkelerine, devrimlerine, hatırasına, emanetine ve vasiyetine sahip çıkmak bütün Cumhuriyet Halk Partililerin namus borcudur.

Bundan sonra görev yaptığım sürece, böyle anlamlı günlerde ve yıl dönümlerinde, özellikle devrimlerin sembolü olmuş ya da devrimlere sahip çıkmanın sembolü olmuş yıl dönümlerinde ya da büyük acıların, travmaların anma törenlerinde var olmaya devam edeceğim. Madımak’ta, Sivas’ta Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olarak olacağım ve Madımak bir utanç müzesi olana kadar, Türkiye Cumhuriyeti devleti Madımak’tan özür dileyene kadar o ateşi yüreğimde hissetmeye devam edeceğim.”

“DEVRİMCİLER, ATATÜRKÇÜLER BAŞ EĞMEK YERİNE BAŞ VERİRLER”

“Dün akşam yüreğimiz yandı. 6 evladımız bu vatan ve bayrak için şehit oldular. Bir kez daha şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. İşte burada 3 büyük şehidin manevi huzurlarındayız. Öğretmen Kubilay, asteğmenlik görevini yapmak üzere 1930 yılında Menemen’deydi. Onu koruması için Menemen’in 2 evladı, Bekçi Hasan ve Bekçi Şevki onunla birliktelerdi. Ellerinde Cumhuriyet’in ay yıldızlı bayrağına karşı şeriat bayrağı taşıyanlar onun şahsında Cumhuriyet’e, devrimlerine, milli birlik ve bütünlüğe, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e isyan bayrağı açtılar. Asteğmen Kubilay görmezden gelmedi. Elindeki imkansızlığı yanındaki 2 bekçi arkadaşı ile birlikte oradaki zorluğu görüp de geri adım atmadı. Oradan uzaklaşmadı. Sessiz kalmadı ve elindeki eksik teçhizata ve elindeki mühimmatın amaca uygun olmamasına rağmen Cumhuriyet’i savunmak için direndi. Biliyordu ki başaramazdı. Ancak eğer o hainlere karşı başını eğseydi, bu ülkenin bağımsızlığı için üzerine düşeni yapamayacaktı. Bazen devrimciler, Atatürkçüler boyun eğmek, baş eğmek yerine Kubilay gibi baş verirler.”

“ASKERİN YERİ ASKERİYE, SİVİLİN YERİN SİYASETTİR”

“Derviş Mehmetlerin hadsizliği, onların karşısındakilerin Kubilay kadar cesur olmaması durumunda sonuç alır. Hepimize Derviş Mehmet karşısındaki Kubilay cesareti, onun iradesi, onun vatana bağlılığı örnek olmalıdır. Geçtiğimiz günlerde 10 Kasım törenlerinde Atatürk’ün resmini yakasına asmayı reddeden sözde 3 tane teğmene karşı, onlara karşı çıkan ve müdahale eden 4 tane teğmen Kubilay’ın teğmenleridir, Atatürk’ün teğmenleridir, benim teğmenlerimdir. Atatürk’ün resmini 10 Kasım’da yakaya asmamayı mazeretlendiren bir Milli Savunma Bakanı, ‘Toplu iğneleri yokmuş’ diyen Milli Savunma Bakanı, onların savunmasına, avukatlığına girişen Milli Savunma Bakanı hangi koltukta oturduğunu, geçmişte hangi görevleri yaptığını, ona bağlı olan Genelkurmay’ın, kuvvetlerin görevinin ne olduğunu unutmasın. O, ordu sivil siyasetin teminatıdır, demokrasinin teminatıdır, o ordunun görevi milli savunmadır. Ordunun askerin yeri askeriye, sivilin yeri siyasettir. Bu konuda kimsenin şüphesi olmasın. Ancak yakasında Atatürk resmi takmayanlara hadlerini bildirenleri, görevlerini hatırlatanları, Atatürk resmi üzerinden görev yapmakta oldukları orduya, Atatürk’ün ordusuna meydan okuyanlara had bildirenleri, o resmi asmayanlarla bir kefeye koymak, birlikte disipline vermek ve onlara medya organları üzerinden ‘cuntacı teğmenler’ demek hadsizliktir. Bu hadsizliği kabul etmiyoruz. Herkes haddini bilecek. Atatürk’ün ordusunda, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde asla ve asla Atatürk’e saygısızlık, onun hatırasına saygısızlık kabul edilemez. Bu mazur görülemez. Bu konuda gösterilen her tepki vatana bağlılıktır, mazur görülen her yaklaşım vatana ihanettir. Bunu böyle değerlendiriyoruz.”

“YOKSUL AİLELERİN ÇOCUKLARINI İSTİSMAR ETMENİZE İZİN VERMEYECEĞİZ”

“Tabi bu tip davranışlar Meclis kürsüsüne çıkan atanmış bir bakanı da aslında aslını inkar etmeden, takiye yapmadan düşüncelerini ifade ederek, meselenin somutlaşmasına katkı sağlamıştır. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin çıkıp karşımıza birtakım cemaatleri, tarikatları sivil toplum örgütleri olarak nitelemiş, onlarla yapılan protokolleri savunmuş, bundan sonra da devam edeceklerini söylemiştir. Yusuf Tekin’in bahsettiği ve STK dediği o cemaatler, tarikatlar Aladağ’da yanan yurdu yapanlardır. Gencecik, minicik yoksul kız çocuklarının cayır cayır yanmasına sebep olanlardır. O protokol yaptıkları Ensar Vakfı’nın yurtlarında taciz ve tecavüze uğrattıkları küçük çocukları koruyamayan, onları istismar edenlerdir. Onların protokol yaptıkları, barınma sorununu, ailelerin çaresizliğini istismar ederek yurtlarına aldıkları çocukların zihin ve beyinlerini yıkamaya çalışarak, bu vatana, millete, bayrağı değil başka bir sapkın inanç ve inanışa bağlayarak onları Cumhuriyet, Atatürk düşmanı yapmaya çalışanlardır. Yusuf Tekin’e buradan sesleniyoruz. Sizin bu milletin çalışkan, bu milletin namuslu, çilekeş, yoksul ailelerinin çocuklarını alıp da sadece size ideolojik bir zemin yaratmak, size gelecek kucaklarda elde edemediğinizi sağlamanız için onları istismar etmenize izin vermeyeceğiz. Biraz önce Atatürkçü Düşünce Derneği’nin çok kıymetli Gençlik Kolları Başkanı güzel, beni de duygulandıran bir konuşma yaptı. Bir tek noktasını müsaadesi ile düzeltmek isterim. Dedi ki ‘Onlar ne kadar çok olurlarsa biz de onların karşısında o kadar olacağız.’ Öyle düşünme başkanım. Bu ülkenin şu anda, geçmişte hangi siyasi partiye oy vermiş olursa olsun, geçmişteki tercihleri ne olursa olsun, bu ülkenin topraklarında yaşayan vatanını, milletini seven, gerekirse Atatürk için canını vermek isteyenler, bu şımarmış mensuplardan binlerce kat fazladır. Biz çoğuz. Biz büyüğüz. Biz onlara karşı çok daha cesaretliyiz. Ellerinde bulundurdukları yetkilerle şımartılanlar, toplumu baskı altında tutarak onlara açılan yolda yürümeye çalışanlar, bu milletin damarlarından ilerleyip beynine gitmeye çalışanlar, öyle diyorlardı ‘Hoca efendi ile aynı menzile farklı yollardan yürüyoruz.’ Bunlardan bir grubun ne olduğu 15 Temmuz darbe girişiminde ortaya çıktı. 2010’da biz Cumhuriyetçiler, Atatürkçüler hep birlikte ‘Yapmayın’ derken, birlikte anayasayı değiştirdikleri cemaatin 15 Temmuz akşamı milletin üstüne süreceği tanklara hep birlikte mazot doldurdular. Meclis’i bombalayacak F16’ların pilotlarını 2010 referandumunda o uçakların içine oturttular. Yargıyı cemaate 2010 referandumu ile teslim ettiler.”

“15 TEMMUZ’U YAŞADINIZ, DERS ALMADINIZ”

“Bugün cemaat ve tarikatlara yeniden alan açanlara şunu söylüyoruz, Kamer Genç söyledi ve dinlemediniz. 15 Temmuz’u yaşadınız. Ders almadınız. Her sırtını sıvazladığınız cemaat ve tarikat, milli eğitimde yapılanarak sonra dönüp adalet sisteminde yapılanarak, en nihayetinde silahlı kuvvetler içinde yapılanarak, er ya da geç içindeki Cumhuriyete olan kinini kusacak, namluyu bu millete çevirecektir. Biz Atatürkçüler, onun kurduğu partinin neferleri, onun çok sevdiği Cumhuriyete sahip çıkan Menemen’in güzel insanları, İzmir’in Cumhuriyetçileri, Türkiye’nin Atatürkçüleri, günün birinde onlar namluyu bu millete çevirdiğinde yine bu toprakları, bu ulusu, bu bayrağı koruyacağız. Onun için cemaatlere, tarikatlara ve onların devleti ele geçirmesine ‘dur’ diyoruz, ‘hayır’ diyoruz, ‘geçit yok’ diyoruz.”

“BİZ KAZANACAĞIZ”

“Bundan sonra, bugünden başlayarak ve bugünden yeşeren umudu çoğaltarak, bana dediler ki ‘Geçmişte Menemen’de çok coşkulu törenler olurdu. Sonra sayıları sınırladılar. Giriş sayısı sınırlandı. Cumhuriyet Halk Partisi’nden törene 10 kişi gelecek. Ama biz daha sonra kendi törenimizi yapacağız.’ Ben Cumhuriyet Halk Partililerin ne yapacağından emindim. Ne sabah törende 10 kişiydik, ne de bu tepede birilerinin umduğu gibi yalnızız. Gözün alabildiği her yerde ve bu meydana sığmayan her yerde Menemenliler, İzmirliler, Atatürkçüler, Cumhuriyetçiler varsa umut var. Umut Cumhuriyettedir, umut bizdedir. Umut hepimizdedir. Bundan sonra çağrılın, çağrılmayın size ihtiyaç olan her yerde çok olmamız, Kalabalık olmamız, dayanışmamız ve gücümüzü göstermemiz gereken her yerde hep birlikte olmaya ve mücadele etmeye var mıyız? Uzaklardan duyulsun, bir kez daha soruyorum. Var mıyız? Hep birlikte başaracağız. Biz çoğuz ve biz kazanacağız.”


CHP GENEL BAŞKANI ÖZGÜR ÖZEL İZMİR’DE - 2