03.11.2021
03.11.2021
Cumhuriyet Halk Partisi genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Yozgat’ta muhtarlar, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve kanaat önderleri ile bir araya geldi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun toplantının açılışında yaptığı konuşma şöyle:
Efendim Yozgat’a arkadaşlar dediler ki, bu yedinci gelişiniz diye. Değişik zamanlarda geldim, kanaat önderleriyle görüştüm, muhtar arkadaşlarımla görüştüm, bölgenin sevilen, sayılan insanlarıyla görüştüm ama ilk sez sizlerle dertleşmeye geldim.
Memleketin ne halde olduğunu bende biliyorum, sizde biliyorsunuz. Sorunları çözecek olan biziz beraber çözeceğiz. Dışarıdan birisi gelip bizim sorunlarımızı çözemez. Böyle bir şeye ihtiyacımızda yok ve böyle bir şeye şiddetle de karşıyız. Kendi irademizle, kendi gücümüzle, kendi bilgimizle, kendi tarihimizle, kendi ilmimiz ve irfanımızla kendi sorunlarımızı çözebiliriz. Eğer bu konuda birlik olabilirsek, gücümüzü ortaklaştırabilirsek inanın Türkiye’nin önünde hiçbir güç duramaz ve biz bütün sorunları tereyağından kıl çeker gibi çekeriz ve çözeriz. Bu nedenle sizinle dertleşmeye geldim.
Yozgat’ı sizler çok iyi biliyorsunuz ama Yozgatlı olmayan birisi olarak Yozgat’ı anlatıyım size. En az 5 bin yıllık tarihi var Yozgat’ın. Olağanüstü zengin bir kültürü var Yozgat’ın. Bu tarih içinde hazineleri var Yozgat’ın coğrafyasına dağılmış hazineleri var. Acaba biz bu hazineleri dünyaya ne kadar tanıttık? Acaba bu zengin kültürü dünyaya ne kadar tanıttık. Bakın Türkiye’ye demiyorum bu zengin kültürü bütün dünyanın bilmesi lazım aslında. 5 bin yıllık bir kültür varsa, 5 bin yıllık bir zenginlik varsa bunun tanıtılması lazım. Bu olmadı. Olmamaya da devam ediyor ama değişecek. Ama değiştireceğiz, ama tanıtacağız, ama birlikte yapacağız bütün bunları. Birlikte yapmak zorundayız. Birlikten güç doğar demiş bizim atalarımız. Ayrışmadan değil birlikten güç doğar demiş. O zaman bizim de birlik olmamız lazım. Acaba Yozgat’ın en temel sorunu nedir diye dün akşam kendi kendime düşündüm en temel sorunu nedir? Baktım, düşündüm, arkadaşlarıma danıştım. Kars’ta aynı sorun var, burada da aynı sorun var. Çankırı’da da, Kayseri’de de benzer yerlerde pek çok sorun var. En temel sorunu rakamlarla vereceğim size. 2000’li yıllarda Yozgat’ın nüfusu 680 bini aşkın. Geçiyorum 2021 yılına 680 binden 419 bine düşmüş niçin? İktidar partisine hep oy verdiniz, dünya kadar söz verildi size, bakanlar verdiniz, bakanlar geldi, hep beraber alkışladık, hoş geldiniz, sefalar getirdiniz, verilen sözler hiç önemli değil. Siz bize oy verin gerisi önemli değil. Nasıl oluyor da 680 binden 419 bine düşüyor Yozgat’ın nüfusu. Niye Yozgatlılar Yozgat’ı sevmiyor mu? Yozgat çok kötü bir kent mi, yaşanamayacak bir kent mi ki Yozgatlı Yozgat’ı terk ediyor? Bunu ben değil bunu her birinizin tek tek kendinize sormanız lazım. Madem ben bu kadar destek verdim, madem aldığım verginin büyük bir kısmını ödüyorum peki nasıl oluyor da Yozgatlı Yozgat’ta kalmıyor dışarıya gidiyor.
Ve bir işsizlik sorunu. Cebimde kağıtlar var bakın daha yeni geldi bir sürü kağıt var. Vatandaş iş istiyor. Vatandaş yanlış mı yapıyor? Hayır. Talep etmesi doğru mudur? Talep etmesi doğrudur. İşsizlik temel bir sorun mu? Temel bir sorun. İşsizliğin olduğu yerde ne oluyor? İnsanlar Yozgat’ı terk ediyor. Peki bu süre içinde son 20 yıl içinde Yozgat’ta irili ufaklı kaç fabrika kapandı? 230’un üstünde fabrika kapandı. Bu fabrikalarda insanlar çalışıyordu değil mi, alın teri döküyordu değil mi, evlerine ekmek götürüyorlardı değil mi? Nasıl oldu da bu fabrikalar niçin kapanıyor. Bu soruyu her Yozgatlı kardeşimin kendisine sormasını isterim. Bu işin sağı solu yoktur. Bu işin particiliği de yoktur. Bu işin felsefesi vardır felsefesi. Biz bir ülkeyi, bir ili, bir bölgeyi nasıl büyütürüz? Bunu düşünmediğimiz takdirde siyaset yanlış zeminde oturmuş olur, yanlış zeminde yürümeye başlar.
Değerli arkadaşlarım, işsizlikle mücadele gelirler. Efendim derler ki, toplum yararına çalışma programı var ilkokul, ortaokul mezunu ne kadar varsa işte Türkiye İş Kurumu üzerinden 80 kişi, 100 kişi, 150 kişi çalıştıralım. İnsanlar kuyruğa girer başlarlar acaba orada iş bulabilir miyiz diye arkasından da işte 80 kişi, 100 kişiye iş verilir 8 ay çalışır, 8 ay sonra tekrar herkes eski yerine döner. Ankara’da Yozgatlılar çok fazla. Biz onlarla zaman zaman iletişimdeyiz oturur konuşuruz, onların dernekleri var. Ama ben isterim ki, Yozgatlılar Ankara’ya turist gibi gelsinler, gezsinler Ankara’yı, İstanbul’u gezsinler, sonra kendi memleketlerinde otursunlar, konuşsunlar, sohbet etsinler, büyütsünler kenti. O kadar zengin bir kültür var bu kültürü dünyanın her tarafına bir şekliyle tanıştırsınlar, anlatsınlar diye.
Saygı Öztürk Yozgatlıdır biliyorsunuz. Saygıdeğer bir gazetecidir. 2018 yılında yazdığı bir yazı var. Sayın Fuat Oktay buraya gelir, cümleleri aynen şöyle “Biz geçmişi tartışmayacağız, geçmişi kapatacağız önümüze bakacağız. Tutarlı projelerle Yozgat için ne gerekiyorsa yapacağız. Sorunlar ortaya konulacak, el ele vererek bu işi çözeceğiz, geçmişle tartışırsak geleceği yakalayamayız. 2023’e kadar Yozgat’ın nüfusunu nasıl iki katına çıkaracağımıza bakacağız”. 2023 yılında Yozgat’ın nüfusunu nasıl iki katına çıkaracağımıza bakacağız. Hedef doğru mu? Hedef doğru. Hedef gerçekleşti mi? Hedef gerçekleşmedi. Tam tersine her yıl Yozgat’ın nüfusu düşüyor. Her yıl Yozgat’ın nüfusu azalıyor. Çünkü işsizliğin olduğu yerde insanları tutamazsınız. İnsanların buraları geçmesi ve buraları aşması lazım.
Değerli arkadaşlarım, işsizlik bütün kötülüklerin anasıdır. Bütün sosyal devletlerin temel görevi işsizlikle mücadele etmektir ve her sosyal devlet istihdam yaratmak için elinden gelen bütün çabayı göstermek zorundadır. İstihdam yaratırsanız ülkeyi büyütürsünüz. Alın teri döken insanların sayısı ne kadar çok artarsa ülke o kadar itibarlı hale gelir ve güçlü hale gelir. İşsizliğin olduğu yerlerde devletin itibarı sarsılır. Eğer pırıl pırıl gençlerimiz geleceği yurtdışında arıyorsa önce Yozgatlıların düşünmesi lazım ne oldu bize de bizim evlatlarımız geleceklerini yurtdışında arıyorlar. Bunun sorulması lazım.
Tarım. Bu bölgenin tarımı çok değerli. Herhalde Yozgat’ın kokulu yeşil mercimeğini benim kadar telaffuz eden ikinci bir siyasetçi yoktur. Bütün dünya duydu Yozgat’ın kokulu yeşil mercimeğini bütün dünya duydu gittiğim her yerde anlattım bunu. Bu bölgeye özgü bir değer. Biz neden dışarıdan mercimek ithal ediyoruz, hangi gerekçeyle dışarıdan mercimek, nohut, fasulye, canlı hayvan, et, saman, yem, gübre, ilaç bunları neden dışarıdan ithal ediyoruz, neden dışarıdan geliyor bunlar ve neden biz bunlara dünyanın parasını ödüyoruz ve neden biz üretmiyoruz? Bu soruyu da hafızanızın bir yerinde tutun. Türkiye bunları üretebilir mi? Elbette üretebilir. Türkiye kazanabilir mi? Elbette kazanabilir. Tarım bir stratejik sektör müdür? Evet dünyada tarım bir stratejik sektördür. Tarıma destek vermeyen dünyanın hiçbir ülkesi yoktur. Her ülke mutlaka tarıma destek verir. Neden stratejik sektördür? Efendim evinizde buzdolabı olmayabilir, çamaşır makinası olmayabilir ama yiyecek olmak zorunda, yemek yemek zorundasınız. O nedenle tarımın ve çiftçinin, besicinin rolü dünyanın her tarafında çok önemlidir ve stratejiktir. Peki biz bunun farkında mıyız? Biz bunun farkında bile değiliz. Farkında değiliz derken çiftçiyi kastetmiyorum siyaset kurumu bunun farkında mı diye. Siyaset kurumu yani devleti yönetenler bunun farkında değiller. Tarım kanunu var girin birinci maddesi der ki, her yıl en az milli gelirin yüzde 1’i oranında çiftçiye destek verilir. Verilebilir değil verilir diyor emredici hüküm vereceksin diyor bu parayı. Çiftçiye vereceksin. Kim söylüyor? TBMM söylüyor. Neyle? Bir kanun çıkararak söylüyor. Peki yürütme organı bu kanunun gereğini yapıyor mu? Yapmıyor. Bir kişi kanuna aykırı iş yaptığı takdirde savcı yakalayıp götürüyor değil mi neden kanuna aykırı iş yaptın diye. Peki bir yürütme organı çıkan yasayı uygulamıyorsa ve çiftçiye milli gelirin en az yüzde 1’i oranında destek verilir hükmünü çalıştırmıyorsa ne yapmak gerekir? Herhalde yakalayıp savcıya götürmeyeceğiz. Bu bir siyasi tercihtir. Tercihin değerlendirileceği yer sandıktır. Dolayısıyla sandık geldiği zaman yani seçim dönemi geldiği zaman bütün çiftçilerin şunu sorması lazım, besicilerin şunu sorması lazım. Sen neden kanunun gereğini yapmadın ve yüzde 1 teşviki vermedin bize? O zaman kusura bakma ben sandıkta oyumun rengini değiştireceğim demesi lazım. Bu olduğu takdirde her şey yürür. Mazotu da biliyorum, gübreyi de biliyorum, ilacı da biliyorum hepsini biliyorum. İzlenecek politika şu bakın onu da söyleyeyim. Öyle ya siz gelince ne yapacaksınız.
İzlenecek politika şu, siz iktidar yani Allah’ın izniyle destek verir ve bizi yetkilendirirseniz yapılacak iş şudur. Bir, çiftçinin ürettiği ürünün maliyetini bulacaksınız. Öyle mazottu, gübreydi falan filan maliyetini bulacaksınız. Kimle? Ziraat odalarıyla beraber. Devletin yetkilisi kaç dönüm ektin, ne ektin maliyetini bulacak. Üstüne makul bir kâr ilave edeceksiniz eşittir o taban fiyatı olacak. Maliyet artı kâr eşittir taban fiyat olacak. Böylece hangi çiftçi neyi ekerse planlanacak, programlanacak, kimin neyi ekeceğini herkes bilecek ve hiç kimse zarar etmeyecek. Taban fiyat belli mi? Belli. Taban fiyatın üstünde müşteri bulursan götür sat kardeşim. Taban fiyatın altına düştü mü devlet diyecek ki ben alacağım çiftçiye zarar ettirmeyeceğim. İşin özü, işin mantığı budur. Bizde tarım planlaması var mı? Tarım planlaması yok. Şöyle yapıyoruz genelde. Bu sene hep beraber ne ekiyoruz? Patates ekiyoruz ve hepimiz zarar ediyoruz. Bir bakıyoruz soğan iyi fiyat etti bu sene ertesi yıl hep beraber soğan ekiyoruz ve yine hep beraber zarar ediyoruz. Planlama nedir? Planlama şudur değerli kardeşlerim, planlama sınırsız ihtiyaçlarla sınırlı kaynaklar arasında sağlıklı bir dengeyi sağlamaktır. Planlama budur. İhtiyaçlar sonsuzdur ama kaynaklar sınırlıdır. Kaynaklarla ihtiyaçlar arasındaki sağlıklı dengenin kurulması lazım. Peki ben size soruyum. Eskiden Devlet Planlama Teşkilatı vardı değil mi? Var mı şimdi? Yok kapatıldı. Niye kapatıldı? Çiftçi planlama yapar. Bankadan borç almıştır maliyeti vardır kaça satacağım, ne kadar gelir elde edeceğim, ayakta duracak mıyım durmayacak mıyım? Sanayici planlama yapar. Evde halk, aile planlama yapar. Memursa aldığı aylıkla bir ayı nasıl geçindireceğim diye. Koskoca devletin Devlet Planlama Teşkilatı kapatıldı ve bu tablo ortaya çıktı. O nedenle bunun da ayağa kaldırılması lazım.
Değerli arkadaşlarım, yine aynı şeyi ifade edeyim. Çiftçiye özel teşviklerin getirilmesi lazım ve bölgelere göre çiftçinin neyi ektiği bölgelerin özelliğine göre belirlenmesi lazım. Erzurum’dan Kars’a kadar olan alanda tamamen hayvancılığın, besiciliğin desteklenmesi lazım. Emin olun bu desteği sağladığınız zaman sadece Türkiye’yi değil biz Kafkasları da, Ortadoğu’yu da besleyebiliriz. Tarımı iyi planladığınız zaman bırakın dışarıdan mal ithal etmeyi biz dünyanın her tarafında tarım ürünü ihraç edebiliriz. Şunu hafızanızın bir yerinde tutun yine. Konya ilinden küçük bir devlet var adı Hollanda. Konya’dan küçük toprak büyüklüğü. Bu devletin yıllık tarım ürünü ihracatı 180 milyar doların üstünde. Peki bizim dünya kadar toprağımız var, insanımız çalışkan, topraklarımız bereketli, ayımız, güneşimiz, suyumuz, denizlerimiz her şeyimiz var ve neden biz bu haldeyiz? İyi yönetilmiyoruz. İyi yönetilmiyoruz ama iyi yönetilmemenin faturasını sizler çekiyorsunuz, birlikte çekiyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, tarımla ilgili yine bir şey daha ifade edeyim sonra kısaca esnafa da değineceğim. Bir çiftçinin traktörü haczedilemez. Bir çiftçinin malları ya da bir besicinin malları haczedilemez. Çiftçiyi haczediyorlar götürüyorlar traktörünü. Bir kanun çıkararak bunları haczin dışında tutacağız. Çiftçinin Ziraat Bankası veya diğer bankalar Tarım Kredi Kooperatifinin herhangi bir şubesinden aldığı kredilerin faizlerini tamamen sileceğiz. Daha ne faizi alıyorsun adam batmış zaten. Faizlerini sileceğiz. Ana parayı makul bir taksite bağlayacağız. Makul bir taksiti zaman dilimi içinde ödeyecek. Zaten bu dediğim faizleri sileceğiz dememde öyle çok büyük bir lütufta değil zaten. Tarım kanununun 21.maddesinin sizin için öngördüğü teşvik zaten bu. Ne faizi ödeyeceksiniz katmerli faiz ödüyorsunuz. Pandemide borç verdik diyorlar. Geri ödeyemiyor üstüne yeniden faizler, yeniden taksitlendirmeler. Çiftçi bunun altından kalkar mı? Kalkamaz. Kaldıracağız, faizleri bitireceğiz bundan hiç endişeniz olmasın. Çiftçinin kullandığı mazot, yata hangi fiyattan veriyorlarsa denizlerde tur atıyorlar ya geziyorlar ya ona hangi fiyattan mazot veriyorlarsa aynı fiyattan mazotu çiftçiye vereceğiz. Çiftçi de aynı fiyattan alacak. Efendim yata binen kişi geziyor keyfini çıkarıyor. Çiftçi traktörüne binecek kardeşim, tarlasına gidecek, üretecek, bir katma değer yaratacak, Türkiye’nin büyümesine katkıda bulunacak. Sen kimi destekliyorsun ve niye destekliyorsun akıl var mantık var. Bunları öğütledim, söyledim yalnız bunları yapın diye ama yapmıyorlar. O zaman biz yapacağız, beraber yapacağız, birlikte yapacağız. Ele güne bu ülkenin çiftçisini mahkum etmeyeceğiz.
Efendim başka bir şey daha. Topraklarınız var bereketli güzel. Besicilik yapıyorsunuz gayet güzel. Neden buralarda bir ziraat mühendisi görevli değil, neden bir veteriner görevli değil? Toprak analizi yapacak, planlamanın dışında diyecek ki bu toprakta şunu ekersen çok daha verimli olur, şu gübreyi şu kadar atacaksın diyecek. Devletin memuru olacak, çiftçiye hizmet edecek ve çiftçiye bilgi verecek. Ziraat mühendisleri var dışarıda hepsi işsiz geziyorlar. Görevlendir kardeşim gelsinler köylerde, şurada, burada gezsinler, çiftçiye destek versinler, toprak analizleri yapsınlar. Eğer besicilik yapılıyorsa veteriner görevlendireceksin, aşılar zamanında yapılıyor mu, yapılmıyor mu diye gerekirse aşılar yapılacak, aşı bedellerini devlet kendisi ödeyecek. Sağlıklı bir ürün yemek istemez miyiz? Hayvanların sağlıklı olmasını istemez miyiz? Dışarıda dünya kadar veteriner var, ziraat teknisyeni var hepsi işsiz. Kardeşim söyledim bir daha söylüyorum, köyde imamımız şerefiyle, namusuyla görev yapar. Aynı yerde ziraat mühendisimiz şerefiyle, namusuyla görev yapar, besicilik yapılıyorsa veterinerimiz aynı yerde şerefiyle, namusuyla görev yapar. Böylece bir sorun çıktığı zamanda ilk başvuracağı yer ya ziraat mühendisi, teknisyeni veya veterineri olacak. Bakın dünya kadar işsiz var. Üniversiteyi bitirmiş ben işsizim diyor. Kardeşim işsizsen devletin sana iş bulması lazım, iş vermesi lazım. Var mı? Evet var. Bu hizmet değerli mi? Evet değerli. Bu hizmet kimin için değerli? Çiftçi için, üretici için değerli. Bilgi sahibi olacak, birikim sahibi olacak.
Değerli arkadaşlarım, kullandığınız elektrik. Burada ne kadar var bilmiyorum. Çiftçiler kuyu kazıyorlar elektriği çekiyorlar suyu çıkarıyor tarlasını suluyor. Elektrik özelleştirildiği için efendim faturanı ödeyeceksin. Elektrik faturasıyla geliyorlar önümüze. Ya kardeşim şu ürünü satıyım paramı alıyım sonra senin borcunu öderim. Hayır hemen şimdi ödeyeceksin. Yok para yok. Ürün satılmadı ki daha. Bunun içinde program yapacağız hiç kimse endişe etmesin. Ürün satıldıktan sonra ancak elektrik bedelini talep edebilir o süre içerisinde de asla faiz çalıştıramaz. Bunu yapacağız. Efendim ben bunu yapamıyorum diyorsa bir elektrik dağıtıcısı kusura bakma kardeşim senin hakkını iptal ediyorum tekrar devlete iade ediyorum bunu diyeceğiz. Hiç lamı cimi yok.
Polisiye tedbirlerle piyasada iş düzelmez. Esnafta çok perişan vaziyette. Esnafında bankalardan ve Esnaf Kefalet Kooperatiflerinden aldıkları kredilerin faizlerini sıfırlayacağız çiftçiler gibi. Onlarda faiz ödemeyecekler. Bu dönemde alınan hiçbir kredinin faizi ödenmeyecek. Faizi devlet üstlenecek ben ödeyeceğim diyecek. Esnaf bu milletin orta direğidir. Ahi Evran kültürü vardır. Siz kültürü yok ediyorsunuz, orta direği yok ediyorsunuz. Bunu da sağlayacağız.
Efendim aramızda muhtarlar var. Muhtar kardeşlerim size de bir iki düşüncemi aktarıyım sonra buraya oturacağım sizlerin sorularına cevap vermeye çalışacağım. Muhtarlık kurumu çok değerli bir kurumdur. İlk muhtarlık seçimi bu topraklarda 1833 yılında Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde yapılmıştır. Milletvekili seçiminden öncedir. O nedenle muhtarlara demokrasinin temel taşı diyoruz. İlk seçim bu topraklarda bir muhtarlık seçimidir. Sizin bir kanununuz bile yok. Söyleyeyim değerli arkadaşlar, 82 ayrı kanunda 354 maddede muhtar adı geçer. Ne siz bilirsiniz ne ben bilirim. Sizin bir temel muhtarlık kanununuz olması lazım. Bu olmadığı takdirde muhtarlığın önemi yoktur. Sizin seçimlerde birleşik oy pusulanızın olması lazım. Kabine giriyorsunuz rakibinizin varsa oy pusulasını cebinize koyup dışarı çıkıyorsunuz gelen kişi bulamıyor oy vereceğim muhtar nerede pusulası yok diyor. Değer verilmesinin yolu birleşik oy pusulasından geçer. Vatandaş kimi isterse gider mührünü basar. Sosyal yardımların muhtarlar aracılığıyla dağıtılması lazım. Muhtarın siyasi kimliğinden çok muhtar bir kanaat önderidir aynı zamanda seçimle gelmiş. Güven duyulan bir insandır, mahallesinde veya köyünde kimin fakir olduğunu en iyi bilen iki kişi vardır mahallenin muhtarı veya mahallenin bakkalı bu ikisi. Kimin fakir olup olmadığını bilirler. Eğer bir sosyal yardım yapacaksınız ve gerçekten amacına ulaşmasını istiyorsanız o zaman sosyal yardımları muhtarlar aracılığıyla dağıtacaksınız.
Değerli arkadaşlarım, mahalledesiniz belediye meclisi bir kara alıyor sizin hiç haberiniz bile olmuyor. Vatandaşın en rahat ulaştığı yer kim? Muhtar. Muhtar bu mahallede niye bu karar alındı haberiniz yok. Olması gereken belediye meclisinde sizin mahallenizle ilgili bir olay görüşülecekse, bir karar alınacaksa muhtar mutlaka oraya katılmalı söz ve karar sahibi olmalı. Aksi halde bu iş yürümez. Aksi halde siz dışlanmış oluyorsunuz. Muhtarlık kurumunu kanun kamu kurumu olarak kabul etmiyor. O nedenle belediyeler muhtarlarla ortak proje geliştiremiyorlar. Muhtarlığında bir kamu kurumu olarak kabul edilmesi gerekiyor.
Köy tüzel kişiliklerini yeniden inşa edeceğiz onu da bütün arkadaşlarımın bilmesini isterim. Ayrıca her muhtarın bir bütçesinin olması lazım. Vatandaşın en rahat ulaşacağı yer muhtardır, ihtiyacını en rahat beyan edeceği yer muhtardır. Muhtarların bir bütçesinin olması lazım. Ben bunu söylediğimde itiraz ettiler vay efendim para nereden bulunacak. Bulunduğunuz mahallede konutlar var emlak vergisi ödeniyor. Emlak vergisini ödeyen kişiler sizi de, belediye başkanını da seçiyorlar, paranın tamamı belediyeye gidiyor kardeşim yüzde 1’i de muhtara gitsin ne var yani bunda. Fakir fukara en rahat muhtara ulaşacak, çocuğum üniversiteyi kazandı gidecek kaydını yapacak yol param yok diyor. Belediye başkanına ulaşamaz, valiye ulaşamaz, milletvekiline ulaşamaz, bakana ulaşamaz, cumhurbaşkanına ulaşamaz. En rahat ulaşacağı kişi sabah gidip kapıyı açacak muhtara ulaşacak. Yol parasını muhtarın vermesinde ne sakıncası var. Alacak ve onun yol parasını verecek. O nedenle bir bütçesinin olması lazım. Daha buna benzer pek çok düşünce var onları ifade edeyim.
Değerli arkadaşlarım, ilk bir hafta içinde sizlerin oylarıyla inşallah iktidar olduğumuzda ilk bir hafta içinde yapacaklarımızı size söyleyeyim. Birincisi şu, tank palet fabrikası vardı şanlı ordumuza ait. Tank palet fabrikasını Katar’a verdiler. Katar’a peşkeş çektiler. İlk bir hafta içinde tank palet fabrikasını onların elinden alacağım şanlı ordumuza teslim edeceğim. Az önce söyledim çiftçinin bankalardan, tarım kredi kooperatiflerinden aldığı kredinin faizlerini sıfırlayacağız. Az önce söyledim esnafın, halk bankası ve diğer bankalar esnaf kefalet kooperatifinden aldıkları kredilerin faizlerini ilk bir hafta içinde sileceğiz. Ana parayı da makul taksite bağlayacağız. Çiftçinin tarım makinaları, besicinin hayvanları asla icra dairesine gitmeyecek, asla icra konusu olmayacak bununla ilgili de bir düzenleme yapacağız.
Beşiktaş’taki terör saldırısında, 15 Temmuz darbe girişiminde hayatını kaybeden ve vatandaşın şehitlerimize ve yakınlarına ödenmesi için ödediği paraları ilk bir hafta içinde şehitlerimize ve gazilerimize dağıtacağız, haklarını teslim edeceğiz. Bedeli ne olursa olsun bayrağımızı indirdiler, Süleyman Şah Türbesini kaçırdılar. İlk bir hafta içinde bedeli ne olursa olsun o bayrağı vatan topraklarına dikeceğim Süleyman Şah Türbesini de oraya götüreceğim. Şunu da bilmenizi isterim. Son tezkere geldi niye hayır diyorsunuz? Ben şunu sormak istiyorum. Milliyetçi duyguların en güçlü olduğu illerden birisi Yozgat bunu gayet iyi biliyorum. Bundan ötürü de aslında gurur da duyuyorum, sevinçliyim de. Ülkesine, bayrağına, vatanına sahip çıkmak kadar değerli bir şey var mı? Ben bu topraklarda hiçbir zaman yabancı bir asker postalını istemiyorum nokta. Bizim 6 okumuzdan birisi milliyetçiliktir. Milliyetçilik vatanseverliktir. Bütün Yozgatlı kardeşlerimin şunu çok iyi bilmesini isterim. İki kırmızı çizgimiz var. Birisi vatandır, ikincisi bayraktır. Eğer bayrakları bayrak yapan üstündeki kansa o bayrağa saygı duymamız lazım. Bayrak kırmızı çizgimizdir, vatanda kırmızı çizgimizdir. Yabancı bir asker postalının gelmesini istemiyorum. Lütfen bunu gittiğiniz her yerde söyleyin. Hangi gerekçeyle siz yabancı askerlerin Türkiye’ye gelmesini istiyorsunuz? Hangi gerekçeyle istiyorsunuz? Terörle mücadele. 35 yıldır terörle mücadele ediyor bu memleket. Eksi 45 derecede, 35 derecede dağda, bayırda, ovada şehit oluyor mücadelesini sürdürüyor. Yabancılar mı yaptı bu mücadeleyi? Şimdi terörle mücadele edeceğiz e ne olacak yabancı askerleri çağıracağız. Meclis kürsüsünde sordum kim bu yabancı askerler. Amerikalılar mı, Ruslar mı, Yunanlılar mı, Almanlar mı kim bu yabancı askerler? Çıkın millete bunu açıklayın. Bahçeli’ye söyledim özellikle açıklayın buna evet diyorsunuz. Ve çekin dedim bu maddeyi. Çekmiyoruz diyorlar. Çekmediler de. Elinizi vicdanınıza koyun ve sandığa giderken öyle gidin. Yabancı askerlerin Cumhurbaşkanının daveti üzerine Türkiye’ye getirilmesini asla istemiyoruz asla. Bizim ülkemiz var, mücadeleyi yapanlar bizim şerefli polislerimizdir, askerlerimizdir. Yaptılar o mücadeleyi, sonuna kadar yapıyorlar ve mücadeleyi de sonuna kadar sürdürüyorlar. Bakın, o şerefli polislerimiz, askerlerimiz neyi de yapıyorlar? Uyuşturucu baronlarını yakalıyorlar, tonlarca uyuşturucu getiriyorlar, o polislerimiz yakalıyor o uyuşturucuyu. Hiçbir savcı korkudan soruşturma dahi açamıyor. Fırından bir gariban ekmek çalsa yakalar götürürler 50 tane de soruşturma açarlar bir de hapse atarlar. Peki tonlarca, kilolarca uyuşturucuyu getiriyorlar, polis yakalıyor savcı soruşturma açamıyor. Bu kardeşinize güvenin hepsinin burnundan fitil fitil getireceğim. Kim üretiyorsa, kim çalışıyorsa, kim alın teri döküyorsa onun yanında olacağız.
Terörle mücadele. Bunların yaptığı gibi yapmayacağız. Söz veriyorum söz o Kandil denen yuvayı yerle yeksan etmezsem Kılıçdaroğlu demesinler. Mücadele yürek işidir, mücadele bilek işidir, mücadele efendim Biden bana güldü mü, gülmedi mi, Biden benle tokalaştı mı, tokalaşmadı mı? Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yurtdışına çıkıp da böyle bir pozisyona veya bir başka liderlerin böyle bir pozisyona düştüğünü gördünüz mü? Ben utanıyorum. Selam versin veya vermesin kardeşim, tokalaşsın veya tokalaşmasın. Elli sefer arkasından koşuyorum acaba bana merhaba diyecek mi? Geçiniz bunları. Türkiye’nin itibarı her kişinin itibarının üstündedir ben dahil. Hepimizin itibarının üstündedir. Orada vatan vardır, orada bayrak vardır. Bu bireysel bir mesele değildir. İtibar budur. Bu itibarı koruyacaksınız.
Efendim şimdi buraya oturacağım bana sorular soracaksınız. Sizden isteğim, efendim bu soru Genel Başkana sorulur mu? Rahat sorun. Bizim bir helalleşmemiz lazım. Bizim kabahatimiz var mı? Dünya kadar kabahatimiz var onu da söyleyeyim. Yani Cumhuriyet Halk Partisinin hiç kabahati yok falan filan. Kabahatimiz var kardeşim. Yanlışımız? Yanlışımızda var. Bunları gayet iyi biliyorum. Yozgat bize oy vermedi. Niye versin kardeşim, sen geldim Yozgatlının sofrasına oturdun mu, çayını, kahvesini içtin mi, derdini dinledin mi? Ya bu dert böyle çözülür dedin mi? Demedin. Ankara’da konuştun efendim herkes bana oy versin. Niye versin kardeşim? Adım adım sokak sokak geziyorum. Bu badireden Türkiye’yi çıkaracağız. Benim öyle köşeyi dönme gibi bir şeyim yok. Allah’a çok şükür çocuklarımın işi gücü var çoğunu da tanımazsınız evlatlarımın. Evladını askere gönderen, paralı değil, kısa dönem değil, evladını askere gönderen, aslan gibi askere gönderen Genel Başkan benim. Vatanseverlikse buyurun gelsinler bakalım. Bütün algılarımızı değiştireceğiz. Yeni bir başlangıç yapacağız. Bu memleketi büyüteceğiz. Memleketi diyorum, Türkiye’yi büyüteceğiz, bölgesinin en güçlü devleti haline getireceğiz. Ama bütün bunları yaparken barışı elden bırakmayacağız, huzuru elden bırakmayacağız, kardeşliği elden bırakmayacağız. Beraber ve birlikte olacağız. Göreceksiniz 6 ayda bu memleket nefes alacak. Sonra göreceksiniz böyle nasıl parça parça büyüyor bu memleket. Gidip kimseye el avuç açmadılar. Bakın şu örnek çok değerlidir. Yeni cumhuriyet kurulmuştur, Osmanlının borcu son kuruşuna kadar ödenmiştir hiç kimseye el avuç açılmamıştır. İşte o onurlu Türkiye’nin kimliğini yeniden yaratacağız, beraber yaratacağız, birlikte yaratacağız.
Hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun var olun.
26.12.2024
26.12.2024
26.12.2024
26.12.2024