24.11.2021
24.11.2021
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu:
-“Erdoğan şahsım hükümeti, Londra’daki bir avuç tefecinin Türkiye’deki temsilcisidir. Bütün bu tabloların tek sorumlusu vardır; kifayetsiz, kibirli Erdoğan’dır. Her gelenin aldattığı adam Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetebilir mi? 'Dış mihraklar' demek 'beni kandırdılar’ demektir. Sen çocuk musun? Seni ve şürekânı seçime zorlamak için seçim yaptırmak için elimden ne geliyorsa, ne gerekiyorsa yapacağım.”
Cumhuriyet Halk Partisi Merkez Yönetim Kurulu, CHP Genel Merkezi’nde olağanüstü toplandı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, toplantıya ilişkin, sosyal medya hesabı üzerinden “Olağanüstü MYK toplantımız sona erdi. Kararımızı birazdan milletimize açıklayacağım” duyurusu yaptı.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, MYK toplantısı sonrasında, parti genel merkezinde düzenlediği basın açıklamasında şöyle konuştu:
Değerli basın mensupları;
Doğrusunu isterseniz söze nereden başlayacağımı da bilemiyorum, öyle bir karamsar atmosfer yarattılar ki, çıkış arıyoruz. Demokrasi içinde çıkış arıyoruz. Milleti rahatlatacak bir çıkış arıyoruz. Sevgiyi, kucaklaşmayı unuttu bu toplum, sevgiyi ve kucaklaşmayı egemen kılmak istiyoruz, karamsar tabloyu dağıtmak istiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten de mutfaklarda yangın var. Söz olarak söylenmiyor bu. İktidar sahipleri gitsinler herhangi bir eve, asgari ücretlinin evine gitsinler görsünler mutfaktaki yangını, bir sorsunlar aybaşını nasıl getiriyorsun diye. Bir sorsunlar; işsiz çocuğun var, işsiz evladın var, acaba babayla evlat birbirinin yüzüne bakabiliyor mu, bakamıyor mu bir sorsunlar bunu. Bunu dahi soramıyorlar.
Değerli arkadaşlarım, öyle bir noktaya taşıdılar ki; bir taraftan mutfaklarda yangın var, öbür taraftan piyasalarda büyük bir güvensizlik var. Güvensizliğin kaynağı ne? Şahsım hükümeti, Saray’da oturan zat her konuşmasıyla ekonomiyi allak bullak ediyor. Böyle bir tabloyu Türkiye hiç yaşamadı. Eskiden devleti yönetenler kürsüye geldiği zaman çözüm üretirlerdi ve çözümü anlatırlardı.
Şimdi çözüm bırakılmış nasıl kavga edeceğiz onun arayışı içindeler. Böyle bir arayışa giren bir şahsım hükümetinin, Türkiye Cumhuriyeti Devletini akılla ve mantıkla yönetmesi mümkün değildir. Devlette liyakati yok ettiler.
Değerli basın mensupları, “devlet aklı” denen bir kavram vardı. Devlet aklını liyakatli memurlar oluştururdu. Siyaset kurumuna yol, yöntem öğretirlerdi, bakarlardı, öneri geldiği zaman öneriyi ölçerlerdi, biçerlerdi, tartarlardı, geliri nedir, gideri nedir, siyasi otoritenin önüne koyarlardı. Liyakati yok ettiler, devleti çürüttüler ve devlet aklı denen bir kavram tümüyle bitti. Tek şahsım hükümetinin aklı var, başka kimsenin aklı yok bu ülkede.
2018 Ağustos’undan beri uyarıyorum; ülkesini seven, ülkesine 27,5 yıl hizmet eden bir kişi olarak, daha kriz kapıdayken sorumluluk hissederek, 2018’in Ağustos’undan beri uyarıyorum. Neler yapması gerektiğini de söylüyorum, madde madde açıklıyorum. En cahil insanın dahi anlayabileceği bir dili kullanmaya da özen gösterdim ama uyulmadı. Sonra kriz çıktı. 2020’de kriz buhrana dönüşmek üzere, yine açıkladım, “yapmayın” dedim, “yanlış yapıyorsunuz” dedim. Yine madde madde, yine herkesin anlayacağı bir dille açıkladım, “yanlış yapıyorsunuz” dedim. “Buhran olursa fatura sana değil, fatura millete çıkacak” dedim, onu da anlattık tek tek, ama yine dinlemedi.
Ve değerli arkadaşlar, geldiğimiz nokta kritik nokta. Fakir fukaranın çocukları açlığa mahkum edilecek. Açlık; fakirin, fukaranın kapısındadır. İnsanlar çocuklarını doyuramayacaklar. Mamalara kelepçe vuruluyorsa, sadece bir kilo alabilirsiniz, sadece bir paket alabilirsiniz diye sınırlama getiriliyorsa o paket bittiği zaman ne olacak? Ben size ortaçağın Türkiye’sinden söz etmiyorum 21.yüzyılın Türkiye’sinden söz ediyorum ve Türkiye’yi kesintisiz 20 yıl aralıksız yöneten bir iktidardan söz ediyorum. Yönetme gücünü, erkini kaybetmiş bir kişiden söz ediyorum. Devleti bir kişi teslim almış durumda. Bu tablo kaldırılacak bir tablo değildir. Hiç sağa, sola bakmaya gerek yok; sorumlu bellidir, açıktır sorumlu, “her şeyin sorumlusu benim” diyen kişidir Erdoğan’dır, Saray’da oturan zattır zaten.
Bakın değerli arkadaşlarım, bizi dinleyen vatandaşlar bir kez daha belki hafızalarını yoklarlar. Ben defalarca uyardım, “ya arkadaş kendi ülkende kendi vatandaşından dolarla borçlanma” dedim. Hayır, ben borçlanacağım dedi. Hani sen yerliydin, hani sen milliydin, hani bu ülkenin milli parası Türk lirasıydı? Yine, “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını, 83 milyonu, Londra’daki bir avuç tefeciye teslim etme” dedim, “yazıktır, günahtır” dedim. Hepimiz çalışıyoruz alın teri karşılığında ödediğimiz parayı, vergiyi sen Londra’daki tefecilere ödüyorsun dedim. Dinlemedi, onlara çalıştı bize değil. Erdoğan Şahsım Hükümeti Londra’daki bir avuç tefecinin Türkiye’deki temsilcisidir, onlara çalışıyordur, onlara hizmet ediyor zaten. Hala bu hizmetini sürdürüyor ve sürdürmeye de devam ediyor.
Yine ben devlet aklının gereği olarak devletini seven, milletini seven bir kişi olarak ya bu kadar sorun var arkadaş, yangın var, piyasalarda var yangın, ekonomide var yangın, mutfaklarda var yangın. Defalarca söyledim, “bir anayasal kurum var kardeşim, Ekonomik ve Sosyal Konsey, topla bunları çağır, bir dinle bakalım bunlar ne düşünüyorlar, bu yangını nasıl söndürebiliriz, Türkiye’yi nasıl huzura kavuşturabiliriz, bir çağır, bir konuş” dedim. Çağırıp konuşmadı. Çünkü her şeyi ben biliyorum diyor. Bir kibrin devlete maliyetidir bugün yaşadığımız tablo. Kibrin devlete maliyetidir, topluma maliyetidir. Kibirli insanın bir ülkeye hizmet etme şansı yoktur. Kibirli insanlar kendilerine, ailelerine ve onların kurdukları vakıflara hizmet ederler. Bir de kendisinden daha güçlü hissettikleri çevrelere hizmet ederler.
Değerli arkadaşlarım, “israf haramdır” dedim, “yolsuzlukları engelle” dedim, israf diz boyu devam etti. Yolsuzluk yapanları, israfın her türlüsünü yapanları bırakın engellemeyi bunları devletin en önemli kurumlarının başına getirdiler. Böyle bir tabloyu vicdanı olan herhangi bir vatandaş kabul edebilir mi? Böyle bir tablo Türkiye’de yaşandı mı?
Değerli arkadaşlarım, bir daha ifade edeyim. Bütün bu tabloların tek sorumlusu vardır; kifayetsiz, kibirli Erdoğan’dır. Kibrini yenememiştir, kibrine teslim olmuştur. Kibir şeytana özgü bir kavramdır, onun da altını özenle çizmek isterim. Toplumun başına bu belaları getiren kişi budur ve bunu da bütün milletin bilmesini isterim.
Şimdi açtığı belalardan nasıl kurtulabilirim, nasıl bir gerekçe yaratabilirim bunun arayışı içinde. Neymiş efendim dış mihraklarmış. Neymiş efendim ekonomik modellermiş. Ne dış mihrakı kardeşim? Dışarıdan kimliği belirsiz 13 milyar dolar para geldi kimin parasıydı bu para? Uyuşturucu baronlarının parası mı? Sen dış mihraklardan kimi kast ediyorsun? 13 milyar dolar para geldi, kimin parası bu para? Dış mihraklar hangileri çık söyle bakayım millete. Milleti kandırıyor, kandıracağını sanıyor. Ben dış mihraklar dersem arkamdan gelenler olur diyor.
Millet artık bu numaraları yemiyor arkadaşlar. Çünkü ne söylerse söylesin vatandaş akşam eve gidiyor, mutfağa bakıyor, cebindeki paraya bakıyor, arabasına aldığı mazota bakıyor, benzine bakıyor, elektrik faturasına bakıyor. Hangi dış mihraklar? Sen orada nesin peki senin pozisyonun ne? Dış mihraklar sana bunları yaptırdıysa o zaman senin burada zaten hiç kalmaman lazım. Her gelenin aldattığı bir adam Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yönetebilir mi? "Dış mihraklar" demek "beni kandırdılar" demektir. Sen çocuk musun ya, çocuk musun sen her gelen kandıracak!
Değerli arkadaşlarım; bütün vatandaşlarıma seslenmek isterim, sevgili halkıma seslenmek isterim. Erdoğan ve şürekâsının tek bir hedefi vardır; Türkiye’yi fakirleştirmek, insanımızı fakirleştirmek. Lira ne kadar erirse, ne kadar pul haline gelirse Erdoğan o kadar memnun oluyor. Çünkü dolarcılara, dolar baronlarına hizmet ediyor bu kişi. Cebinde doları olan, bankada doları olan köşeyi dönüyor. Bir günde yüzde 20 – 25 kâr; terini dahi silmeden, elini dahi yıkamadan bir günde yüzde 20 – 25 kar elde ediyor, elde ettiriyor. Kime hizmet ettiği belli mi? Belli kime hizmet ettiği…
Dolar baronlarına hizmet edenler, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına hizmet edemezler. Türk lirasının değerini koruyamayan kişiye milliyetçidir denemez zaten. Bunlar gayri millidir. Açık ve net söylüyorum, gayri millidir bunlar. Destekleyenler de gayri millidir. Kanunun adı “Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu”. Onu bıraktık, Türk parası kıymetini değersizleştirme kanunu haline getirdiler, öyle anlıyorlar bunlar. Türkiye’yi ne yapacaklarmış? Çok fakir yapacaklarmış, insanlar yerde sürünecekmiş, yoksulluk içinde olacak, bütün değerler düşecek, dışarıdan bize bol para gelecekmiş, gelip satın alacaklar. Beyefendi sen kendine Londra’da mı yer yaptın, New York’ta mı yer yaptın? Biz bu ülkede oturacağız; senin nerelerde neler yaptığını ben gayet iyi biliyorum, dünyalıklarını nerelerde yaptığını çok iyi biliyorum, dolarlarını da çok iyi biliyorum, Man Adasını da çok iyi biliyorum. Ama bu milletin fakir fukarasının hakkını korumak benim ve arkadaşlarımın görevidir. Sen Türkiye’yi birilerine peşkeş çekiyorsun, biz buna isyan ediyoruz!
Değerli arkadaşlarım, yaptığı tam bir deliliktir, tam bir saçmalıktır, tam bir zırvalıktır. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bütün birikimlerini, tarihsel süreç içinde oluşturduğu bütün birikimlerini değersizleştireceksin. Yabancılar gelecek kendisini ziyaret edecek nasıl satarız bunları diye. Satmaktan bıkmadın mı sen? Bir de Allah rızası için üzerine bir şey ilave et kardeşim ya. Her şeyi sattın. Ya bu ülkenin bir onuru var kardeşim ya, parası var ya onu bile sattın sen, onu bile peşkeş çektin.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye’yi bu zor tablodan çekip çıkaracağız kimsenin endişesi olmasın. Bu tablodan, bu yangın alanından Türkiye’yi, vatandaşı çekip çıkarmak bizim boynumuzun borcudur. Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın Türkiye düzelir mi diye. Evet Türkiye düzelir, potansiyeli vardır. Şunu açıklıkla bütün vatandaşlarıma söylemek istiyorum herkese, oy versin vermesin herkese söylemek istiyorum. Türkiye’yi krizden çıkaracak en yetkin kadrolar Cumhuriyet Halk Partisinin çatısı altındadır dürüst kadrolar, namuslu kadrolar, çalışkan kadrolar millet için hayatını feda edecek, emeğini, alın terini feda edecek kadrolar Cumhuriyet Halk Partisi çatısı altındadır. Biz milliyetçiyiz, biz Kuvayı Milliyeciyiz. Dolayısıyla bu yangından Türkiye’yi çıkarmak bizim temel görevimizdir, namus görevimizdir. Herkesin bunu böyle bilmesini isterim.
Buradan nasıl çıkarız? Çıkmanın, bütün bu olayları yaratan temel unsur yanlış siyasettir. Demek ki sorunu aşmanın yolu da siyasettir. Nasıl aşacağız bunu? Demokratik yollarla, milletin iradesine başvurarak. Şimdi Erdoğan Şahsım Hükümetine ve onun şürekâsına sesleniyorum. Milletten niye korkuyorsun kardeşim niye korkuyorsun, demokrasiden niye korkuyorsun, sandıktan niye korkuyorsun? Yönetemiyorsun, yönetme gücünü kaybettin, ne yaptığını bilmiyorsun, sabah verdiğin kararı öğleden sonra değiştiriyorsun, danışacağın kimse kalmadı etrafında. Sandığı getir kardeşim sandığı getir. Demokrasilerde milletten kaçılmaz. Yangın varsa sandığı getireceksin. Niye milletten korkuyorsun? Sana oy veriyorlarsa çıkıp dersin ki, bak gördün mü Kılıçdaroğlu sandık dedin getirdim millet bana oy verdi. Ben de o zaman saygı duyacağım. Ama şimdi korkuyorsun, kaçıyorsun. Niye korkuyorsun ve niye kaçıyorsun? Milletin iradesinden kaçılır mı? Getireceksin sandığı. Açıkça ifade ediyorum, seni ve şürekânı seçime zorlamak için, seçim yaptırmak için elimden ne geliyorsa tüyü bitmemiş yetim için, işsizler için, evladı var iş bulamadığı için babasının yüzüne bakamadığı işsizler için ne gerekiyorsa hepsi için yapacağım. Bu coğrafyada hiçbir çocuğun yatağa aç girmesini istemiyoruz hiçbir çocuk. Hiçbir evde açlık olmasın istiyoruz. Her evde huzur olsun istiyoruz, her evde barış olsun istiyoruz. Sen yapamadın, yapamazsın, gücün yetmez, ahlakın yetmez, bilgin yetmez, birikimin de yetmez, kibrin zaten bütün bunları yok etmiş vaziyette. Ama biz bilgimizle, birikimimizle, ahlakımızla, erdemimizle, danışmayla, istişareyle bu sorunların tamamını çözeriz. Bu konuda kararlıyız. Sandığa getireceksin kardeşim sağa sola kaçmanın gereği yok. Yönetemiyorsun. Erdeminle getir, bilginle getir. Getir sandığı kardeşim ya milletin iradesine başvuralım.
Değerli arkadaşlarım, erken seçim talebi sadece benim ve bizim partimizin talebi değil buradan çıktı artık. Erken seçim talebi milletin talebidir. Gidin manava sorun, gönder kılık kıyafetini değiştiren AK Partililer vardı, milletvekilleri vardı hani diyor ya efendim bir kilo et yemeyin 100 gram et yiyin ne olacak. Efendim biz yemek yemeyiz de soğan yeriz. Sen düne kadar soğan mı yiyordun? Kilolarca et tükettiğinizi de biliyoruz, israfı da biliyoruz sizin neler yaptığınızı da çok iyi biliyoruz.
Değerli arkadaşlarım, milletimizle beraber omuz omuza bu işin üstesinden geleceğiz. Milletimize gideceğiz. 4 Aralık Cumartesi günü Mersin’deyiz. 4 Aralık Cumartesi günü Mersinlilerle, Mersinlinin çiftçisiyle, işçiyle, memuruyla, emeklisiyle, herkesle buluşacağız, sanayicisiyle, tüccarıyla herkesle buluşacağız. İhracatçısıyla, kamyon şoförüyle buluşacağız. Talebi göreceksin millet seçim istiyor. Kaçma kardeşim ya demokrasilerde kaçmak olmaz. Kaçan insan zayıf iradeli insandır. Kaçan insan kibre teslim olmuş insandır. Kaçan insan demokrasiyi içine sindirememiş insandır. Kaçan insan korkak insandır. Niye korkuyorsun kardeşim ya çıkacaksın milletin önüne.
Hepinize teşekkür ederim değerli basın mensupları.
Tüm Fotoğraflar İçin Tıklayınız...
23.11.2024
23.11.2024
23.11.2024
22.11.2024