09.06.2022

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Ordu’da Gençlerle Bir Araya Geldi

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Ordu’da gençlerle bir araya geldi. Gençler, sorularını yanıtlayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na Orduspor’un formasını hediye etti.

CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun gençlerin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

“Türkiye’nin çözemeyeceği hiçbir sorun yoktur. Akıllı projelerle, mantıklı projelerle bütün sorunlar çözülebilir. Ama sorunların çözülebilmesi için sorun çözen birini yetkilendirmeniz gerekiyor. O yetki sizin elinizde. Ayrıca bir şey daha ifade edeyim; önümüzdeki seçimlerde Türkiye’nin kaderini değiştirecek olanlar sizlersiniz. 7 buçuk milyon kişi ilk kez sandığa gidip oy kullanacak ve 7 buçuk milyon kişi demokrasiden mi otoriter yapıdan yana mı oy kullanacak, onun taktiri size ait. Dolayısı ile Türkiye’nin geleceğini inşa edecek olan sizin kuşak ve bununla gurur duyabilirsiniz.”

“SÖZLÜLER OLMAYACAK, TORPİL OLMAYACAK”

“KPSS sınavından sonra sözlü sınavları yapmayacağız. Sözlüler olmayacak, torpil olmayacak. Eğer sözlüyü zorunlu kılan bir meslek varsa; kamera koyacağız. Size sorulan sorular ve sizin cevaplarınız kayda geçecek. Haksızlık olduğu zaman da yargıya başvurabileceksiniz. Siz haksızlığa uğradıktan sonra KPSS’de dereceye girip iyi puan aldıktan sonra, sözlü sınavda özellikle düşük puan verilip elenenlerin hakkını savunmak için Milli Eğitim Bakanlığı’na gittim ve Milli Eğitim Bakanlığı’nda sizin hakkınızı savundum. Buradaki bütün gençlere de sözümdür, siz sınavı kazandığınız andan itibaren KPSS’den önünüzde hiçbir torpil olmayacak. Hakkınız olan size teslim edilecek. Bunun güvencesini veriyoruz.”

“POLİTİK TERCİHLERİ HALKTAN YANA KULLANIRSANIZ SORUNU ÇÖZERSİNİZ”

“(Hem okuyup hem de çalışmak zorunda olan gencin yaşadığı zorlukları anlatarak, her geçen gün geçinmenin çok daha zorlaştığını belirtmesi üzerine) Bütün bunları yapan kim? İzlenen yanlış ekonomik politikalar, siyaset politikası Türkiye’yi bir anlamda farklı bir yere getirdi. Kişi başına milli gelir düşmeye başladı. Türkiye G20 liginden elendi. Daha kötü bir pozisyonda ekonomi yönetilemiyor. Ciddi sorunlarımız var. Bunu aşmak için devletin yeniden yapılanması lazım. Devlette liyakat sisteminin olması lazım. Eğer fiyat istikrarını sağlamak istiyorsanız Merkez Bankası’na atayacağınız başkanın hem iç piyasada hem uluslararası finans piyasasında güven veren bir kişinin olması lazım. Devlette hukukun ve adaletin olması lazım. Bunlar olmadığı taktirde sorun çözülmez. Sorunun çözülmesinde sizin önemli bir payınızın olması lazım. O payda şu, ödediğiniz vergilerin nerelere harcandığının hesabını sizin sormanız lazım. Siz vergi dairesine kaydımız yok, biz vergi ödemiyoruz diye düşünmeyin. Otobüse bindiğinizde vergi ödüyorsunuz, içtiğiniz suda vergi ödüyorsunuz, aldığınız simitte vergi ödüyorsunuz. İçtiğiniz çayda vergi ödüyorsunuz. Vergisiz bir hayat söz konusu değil. Kefen bezinde bile vergi var. Şu anda verginin olmadığı tek şey teneffüs ettiğiniz hava. Dolayısı ile bizim ödediğimiz vergilerin nerelere harcandığının hesabını sormak lazım.

“DEMEK Kİ 5-6 MAAŞ ALANLARIN MAAŞLARINI KESMEMİZ, O PARALARI SİZLERE AKTARMAMIZ LAZIM”

Biz neyi yapacağız, şunu yapacağız; 6’lı masa olarak şu karara vardık, dedik ki öncelikle bir ‘Stratejik Planlama Teşkilatı’ kuracağız. Devletin geliri nedir, gideri nedir, yükümlülükleri nedir, ödevleri nedir… Bütün bunları planlayacak ve bütün verileri alındıktan sonra belli noktalarda karar verilecek. Gelir dağılımının dengeli olması lazım. Eğer 1 kişiye 5 maaş, 6 maaş, 7 maaş veriliyor ama üniversiteyi bitiren 1 kişi asgari ücrete mahkum ediliyorsa orada bir sorunumuz var demektir. Demek ki; o 5-6 maaş alanların maaşlarını kesmemiz, o paraları sizlere aktarmamız lazım.

Artı 5’li çeteler var. Bu çetelere milyar dolarlar aktarılıyor. Milyar dolar bakın milyon demiyorum, milyar dolarlar aktarılıyor. Sadece 18 yol için aktarılan para 59 milyar dolar. Onların tamamını alacağım ve tamamını sizlere vereceğim. Hiç endişe etmeyin. Diyeceksiniz ki; zorla mı alacaksınız? Hayır zorla değil, maliyeti bulacağız, üzerine makul bir kar koyacağız, al kardeşim paranı git diyeceğiz. Böylece gelecek kuşaklarında sömürülmesine yol açan o 59 milyar liralık bir yükten bu toplumu kurtaracağız. Bu dediğim yolla ilgili.

“150 MİLYAR DOLARLIK BİR AVANTAJI KISA SÜRE İÇERİSİNDE TOPLUM İÇİN EĞER HARCARSANIZ, REFAH DÜZEYİNİ YÜKSELTİRSİNİZ”

Kamu-Özel İşbirliği var bir de ayrıca. Onlarla ilgili de yaklaşık 60 milyar dolarlık bir belli kişilere aktarılan kaynaklar var. O kaynakların da önüne geçeceğiz. Siz 150 milyar dolarlık bir avantajı kısa süre içerisinde toplum için eğer harcarsanız, toplumun refah düzeyini yükseltirsiniz. İstihdam yaratılması lazım. Özel teşviklerin yapılması lazım. Tarımda havza bazlı planların yapılması lazım. Karadeniz ve Rize Havzasını dikkate aldığınız zaman fındığın ve çayın bu bölge için stratejik rolünün olduğunu düşünmeniz lazım. Fındık üreten kişinin memnun olmadığını biliyoruz. Çay üreten kişinin memnun olmadığını biliyoruz. Çünkü buradaki rantı başkaları alıyor. Büyük gelirleri başkaları kazanıyor. Burada tekelleşme var fındık konusunda. Bakın fındık konusunda buradan ihraç edilen fındığın uluslararası piyasada kullanım değeri 150 milyar dolar. Başta çikolata sanayi. Türkiye’nin aldığı ise 2 buçuk milyar dolar. 150 milyar doların en azından 15-20 milyar dolarını alabiliriz ve burada çok farklı bir hayat standardını yakalayabiliriz. Bu tamamen politik tercihler. Politik tercihleri halktan yana kullanırsanız sorunu çözersiniz. 5’li çeteden yana kullanırsanız bu sorunlar giderek büyür.

“TÜRKİYE’NİN KADERİNİ DEĞİŞTİRMEK AÇISINDAN ELİNİZDE HER TÜRLÜ GÜÇ VAR”

“Umutsuzluğa kapılma hakkınız yok. İki: gücünüzün farkına varın. O kadar güçlüsünüz ki ama gücünüzün farkında değilsiniz. Söyledim konuşmamda 7 buçuk milyon genç tek başına Türkiye’nin kaderini değiştirecek. Tek başına… Yani bizler eski partilere verdiğimiz oyların aynısını versek dahi sizler bu tabloyu tamamen değiştirme kapasitesine sahipsiniz. Gücünüzün farkına varın. İkincisi: umutsuzluğa kapılmaya hakkınız yok. Türkiye’yi değiştireceksiniz. Türkiye’yi dönüştüreceksiniz. Türkiye’yi büyüteceksiniz. Türkiye’ye itibar kazandıracaksınız. Çok ciddi bir genç nüfusunuz var. Enerjik olun, emin olun. Eğer siyaset iklimi biraz özgürleşebilirse; sizler biraz daha özgürce gezip eleştiri yapma hakkınızı kullandığınızda bir baskının olmayacağını görebilirseniz emin olun Türkiye bir büyüme patlaması yapabilir. Her şeyimiz var çünkü. Her şey…

“ŞUNU SÖYLÜYORUM GENÇLERE, SİZİN HAYALLERİNİZ BENİM HEDEFİM OLACAK”

Bakın mesela biz güneş enerjisi sistemini kurmak istiyoruz. Doğalgaz değil, doğalgaz yaparsanız dışarıya dolar ödeyeceksiniz. Kömür değil, dışardan kömür alıyorsunuz. Akaryakıt değil, dışardan akaryakıt… Güneş enerjisi bedava güneş. Panelleri kuracaksınız, güneş elde edeceksiniz, maliyeti düşüreceksiniz. İstihdam alanı yaratacaksınız. Tabi büyümenin tek başına gençlerin değil; kolektif bir büyümeden söz ediyorum. Tarımdan, sanayiden, üniversitelerden, kültürden, sanattan bütün bu alanlardan bahsediyorum. Kolektif bir büyüme. Her alanda büyük bir büyüme. Her alanda bir saygınlık. Her alanda bir gerekirse yüreklendirme olması lazım. Kültür ve sanatta çok güçlüyüz aslında. Eğer siyasal iktidar kültürden ve sanattan korkuyorsa onların gücündendir. Gençlerden korkuyorsa onların gücündendir. Onlar korkuyorlar siz değil. Siz cesur olun. Tweetler atıyorsunuz. Ben şunu söylüyorum gençlere, sizin hayalleriniz benim hedefim olacak. Sizin hayallerinizi gerçekleştirmek için çaba harcamak zorundayız. Aksi halde siyaset kurumunun bir anlamı kalmıyor.

“BUNLARI AŞMANIN YOLU DEMOKRASİDİR, ÖZGÜRLÜKLERDİR”

Sizin şanssızlığınız şu; bizim kuşağımız biz babalarımızdan daha iyi bir yaşam standardı yakaladık. Sizin kuşağınız babalarınızdan daha düşük bir gelire mahkum edildi. İşsizliğe mahkum edildi. Neden; yanlış siyaset. Neden; kaynaklar doğru kullanılmadı. Neden; üretim alanları daraltıldı. Neden; üniversiteler bilgi üretemez noktaya geldi. Neden; üniversitelerde barış isteyen akademisyenler kapının önüne kondu. Bütün bunları aşmanın yolu demokrasidir. Bütün bunları aşmanın yolu özgürlüklerdir. Bütün bunları aşmanın yolu herkesin düşüncesini özgürce ifade edebileceği bir iklimin yaratılmasıdır. Bunu savunun ve bunu isteyin. Yürekli davranın. Korkmayın, cesur olun. Kendimize güvenelim ve özgüvenimiz yüksek olsun. Türkiye’nin kaderini değiştireceğiz deyin.

“SİZDEN İSTEĞİM KENDİNİZE GÜVENİN”

Türkiye’nin kaderini değiştirmek açısından elinizde her türlü güç var. Sandığa gideceksiniz, göreceksiniz ki Türkiye’nin kaderi değişecek. Göreceksiniz ki özgürlük gelecek. Göreceksiniz ki bu ülkede yeni istihdam alanları yaratılacak. Göreceksiniz ki kırsalda insanlar memnun olacak. Kırsaldan, büyük kentlerin varoşlarına insan akınları duracak. Yine göreceksiniz ki 3 milyon 600 bin Suriyeli yine kendi istekleri ile ülkelerine gidecekler. Onlar gittikleri zaman yeni istihdam alanları yaratılacak. Bütün bunların hepsini yapacağız. Sizden isteğim… Sizden isteğim kendinize güvenin. Özgüven çok önemlidir. ‘Ben hayatı değiştireceğim’ deyin. ‘Ben Türkiye’yi değiştireceğim’ deyin. Hatta daha da ileriye bir adım atın, ‘Ben dünyayı değiştireceğim’ deyin. Siz dünyayı değiştirme kapasitesine sahipsiniz. Gençsiniz, dinamiksiniz, enerjiksiniz. Karamsarlığa asla kapılmayın. ‘Ben önüme gelen bütün engelleri aşmasını bilirim’ diyeceksiniz ve aşacaksınız.

Mustafa Kemal Atatürk’ün yürüyüşe çıktığı döneme bakın. Her taraf işgal altında. Her taraf… Ve tek başına gittiği zaman, apoletleri söküldüğü zaman Kazım Karabekir’le beraber Erzurum’da, Sivas’ta, Amasra’da kongreler yapıyorlar. O yoksul ülke bir Kurtuluş Savaşı veriyor. Şimdi biz Cumhuriyet’in 100 yılını bitirdik. 100 yılını… 2023’te ikinci bir yüzyıl başlıyor ve biz; babalarımızın, dedelerimizin kurduğu Cumhuriyetin 2. yüzyılında demokrasi ile taçlandıracağız. Özgürlükler ile taçlandıracağız. Kucaklaşma ile helalleşme ile taçlandıracağız. Ayrışmayı değil; beraber olmayı, güç olmayı, birlik olmayı başaracağız diyeceksiniz. O zaman göreceksiniz ki otoriter yapıları savunanların tamamı sandıkta yok olacaklar. Onları sandıkta yok edeceğiz. Seçim sandıklarında yok edeceğiz onları ve bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi ve özgürlükleri getireceğiz. Bu özgüveninizi pekiştirin. Sizden isteğim bu.”

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’Nİ TEKRAR HAYATA GEÇİRECEĞİZ”

“Kadına şiddete asla indirimler olmayacak, ağır cezalar olacak. Dolayısı ile kravat taktı hakimin karşısına çıktı iyi hal indirimi olmayacak bu bir. İki, iktidar olduğumuzda söz verdim kadınlara ilk bir hafta içerisinde çıkaracağımız kararname ‘İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar hayata geçireceğiz.”

“UMUDUMUN BÖYLE BASAMAK, BASAMAK YÜKSELDİĞİNİ GÖRÜYORUM”

“Görevim gereği ben daha önce de Diyarbakır’a gittim, şimdi de Diyarbakır’a gidiyorum. Ordu’ya defalarca geldim, şimdi de geliyorum. Ankara’yı dolaşıyorum, İstanbul’u dolaşıyorum. Eskiden de dolaşıyordum şimdi de dolaşıyorum. Toplumda bir değişim arzusu var. Bunu görüyoruz zaten. Siyasetçi olarak da görüyoruz, insan olarak da değişim arzusunu görüyorsunuz. Aynı zamanda toplumda bir endişe var bunu da görüyorsunuz, gözlüyorsunuz. Endişe şu; acaba gerçekten biz bu değişim gerçekleştirebilecek miyiz, gerçekten bunu yapabilecek miyiz? Biz de onlara, ‘evet biz bunu yapabiliriz’ diyoruz. Dolayısı ile umut evet. Umudu tükenen birisi zaten hayattan kopmuş demektir. Hele bizim gibi bir ülkede gençlerin bu kadar yoğunlukta olduğu… Şanlıurfa gençlerimizin en yoğunlukta olduğu ve bizim oyumuzun da en düşük olduğu il Şanlıurfa. Ama buna rağmen Şanlıurfa’dan ciddi bir kıpırdanma var. Ciddi bir ülkenin sorunlarıyla ilgili olarak çözümleriyle ilgili olarak büyük bir beklenti var. Bütün bunların hepsi mümkün olabilir.

“BEN UMUTSUZ DEĞİLİM. TAM TERSİNE HER GEÇEN GÜN UMUDUMUN BÖYLE BASAMAK, BASAMAK YÜKSELDİĞİNİ GÖRÜYORUM”

Değiştirebiliriz. Dolayısı ile benim umudum şeklen hani böyle umut vermek değil. Zaten bunu yaşadığım için, bildiğim için gördüğüm için bu değişimi… Ben ama değişimi de sizler aracılığı ile gençlerin bu değişimi başarabileceğine inanıyorum. Artı benim helalleşme dolayısı ile yayınladığım videonun o çevrelerde de nasıl etki yaptığını gayet iyi biliyorum ve bunu samimi olarak yapmak istiyorum. Yani, o kadar çok mağdur edildi ki, devlet bu insanları perişan etti, mağdur etti. Bu insanları kucaklamamız lazım ve bizim oturup yeniden barışmamız lazım. Çok ayrıştık, çok kamplaştık. Bu barışma sürecini inşa edeceğiz. Dolayısı ile ben umutsuz değilim. Tam tersine her geçen gün umudumun böyle basamak, basamak yükseldiğini görüyorum. Bu güzel bir şey. Gerçekten güzel bir şey…”

“KAÇAKLAR DAHA ÇOK AFGAN, ONLARI İRAN’A AYNEN TESLİM EDECEĞİZ”

“Şimdi mülteciler var, kaçaklar var bir de göçmenler var. Kaçaklar daha çok Afgan, onları İran’a aynen teslim edeceğiz. Hiç orada bir taviz yok. Sığınmacılar ile ilgili 4 aşamalı bir programımız var. Önce Esad ile barışacağız. Suriye ile barışacağız. Suriye yönetimi ile karşılıklı büyükelçilikler açacağız birinci aşama. İkinci aşama, buradan gidecek olan Suriyelilerin yolu, okulu, köprüsü, kreşi ne gerekiyorsa hepsi yapılacak ve bunu biz Avrupa Birliği Fonları ile yapacağız. Yapacak olan da bizim müteahhitlerimiz. Avrupa Birliği bu fonların tamamını sağlayabilir. Uluslararası fonlar var bunlar sağlanabilir. Ve dolayısı ile biz cebimizden herhangi bir para çıkmadan buradan mülteciler gittikleri zaman evlerini, okullarını, hastanelerini, kreşlerini… hepsini görecekler. Bu yeter mi hayır yetmez. Bir üçüncü aşamaya ihtiyacımız var, buradan giden Suriyelilerin can ve mal güvenliğinin sağlanması lazım. Yani Esad’dın yeniden saldırmaması lazım. Bu konuda Esad yönetimi ve Birleşmiş Milletler ile bir sözleşme yapmak gerekiyor. Esad yönetimi buna büyük ölçüde hazır olduğuna inanıyorum. Can ve mal güvenlikleri de sağlanacak. Yeterli mi yetmez. Bir şey daha yapmamız lazım buradan giden insanlara iş olanakları yaratmamız lazım. Eskiden o bölgede Gaziantepli iş adamlarının çok sayıda fabrikaları vardı. Onları teşvik edeceğiz, fabrikalarını yeniden açsınlar. Onlara iş imkanı da böylelikle sağlanmış olacak. Dolayısı ile Suriyeli mülteciler ile ben konuştum. Esad yönetiminden kaçıp gelen mülteciler vardı, kadın kuruluşları, siyasi partilerin temsilcileri… Bu yöntemi kullanarak biz sizi oraya göndereceğiz diye söylediğimde: ‘Bu yöntemi uygularsanız hiçbirimiz burada kalmayız ve geldiğimiz gibi gideriz.’ diye söylediler. Yöntemimiz bu. Bunu Avrupalılara da aktardım. Onlar fonları arttıracaklar ve biz bunu sağlayacağız.

“KÜÇÜK AYRINTILARDA İŞ BÖLÜMÜNE GİDEN ÜLKE GELİŞMİŞ ÜLKE SAYILIR”

Şimdi başarılar konusuna ekonomi konusuna gelince, bir ülkeyi bir kişiye teslim edemezsiniz. Bir ekonomiyi de bir kişiye teslim edemezsiniz. Önemli olan sistemdir, devlette liyakattir. Hastaneye ameliyatı yapmak için kimi görevlendirirsiniz? Cerrah vardır değil mi? Hangi cerrah şimdi soruyoruz; kalp damar cerrahı mı, sinir cerrahı mı, kulak burun boğaz cerrahı mı neyse yani… 21. yüzyılda gelişmenin yeni bir tanımı var, hangi ülke gelişmiştir? Küçük ayrıntılarda iş bölümüne giden ülke gelişmiş ülke sayılır. Kişi başına değil, küçük ayrıntılarda iş bölümüne giden ülke gelişmiş ülke sayılır. Eskiden doktor derdik, şimdi hangi doktor diyoruz. Şimdi, finansçı diyoruz, hangi finansçı? Sermaye piyasaları konusunda mı, uluslararası finans konusunda mı? Her bir alan kendi içinde farklı. Siz devlette liyakati sağlarsanız, yasaların gereğini yerine getirirseniz ekonomiyi de altı ay içinde nefes alacak hale getirirsiniz. Kişiye bakarsanız o kişi gitti, eyvah ekonomi de bitti. Hayır, kişiye bağlı değil, kişilere bağlı değil. Kurumlar çok önemli bu konuda ve o kurumların başında olan kişiler çok önemi. Kamu İhale Kurumu… Bugün de var, Kamu İhale Kurumu ama telefon açıyorsunuz, diyorsunuz ‘ihaleyi ona ver, buna ver’; hayır, bunu değiştireceğiz. Böyle olmayacak. Açılacak ihale, kim kazanıyorsa ona verilecek ve denetlenecek aynı zamanda. Bütün bunlar yapıldığı takdirde yani nitelikli insanlar hak ettikleri kurumun yönetimine getirildiği takdirde sorun çözülür.

“KAHRAMANLARA DEĞİL, İYİ YETİŞMİŞ NİTELİKLİ İNSANLARA İHTİYACIMIZ VAR”

Size bir Çin öyküsü anlatayım; Çinli bir bilge derki, üç kardeştik, üçümüz de doktorduk. Abimiz, gelen her hastayı tedavi etti. Öldüğü zaman kimse farkında olmadı, yeni hasta gelince baktılar ki doktor ölmüş. İkinci kardeşim, hasta geldi tedavi etmedi. Hastalık mahalleye yayıldı dendi tedavi etmedi; eyalete yayıldı ondan sonra tedavi etti. Öldüğü zaman eyalet onu ulusal kahraman ilan etti. Aslında görevini yapmayan bir adamdı. En küçük kardeşimiz en uyanığıydı. Hasta geldi tedavi etmedi, mahalleye yayıldı, eyalete yayıldı tedavi etmedi; bütün Çin’e yayıldıktan sonra tedavi etti. Çin onu ulusal kahraman ilan etti. 21. Yüzyılda kahramanlara değil, nitelikli insanlara ihtiyacımız var. Konusunu bilen, olayları bilen, olayları kavrayan, iyi eğitim almış, yasaları uygulayan, etik değerleri yüksek insanlara ihtiyacımız var. Bu insanlar devletin kademelerine yerleştiği zaman bütün bu sorunlar kendiliğinden çözülür. Şunu genç arkadaşlarımın unutmamasını isterim: devletin hafızasını bürokrasi taşır. Şimdi siz, rüşvet alan bir kişiyi büyükelçi tayin ederseniz olmaz. Bankanın yönetim kuruluna bir güreşçi tayin ederseniz olmaz. Merkez Bankası’na bir arkeolog tayin ederseniz olmaz, Merkez Bankası’na ekonomist tayin edeceksin, onlar da orada görev yapacak. Güreşçinin ringlerde işi vardır onun, güreşçi gider kazanır; göndere bayrağımızı çeker hepimiz alkışlarız onu. Ne işi var onun bankanın yönetim kurulunda? Buralar birilerine kaynak aktarmak için oluşturulan kurumlar değildir; bakın hiçbir özel banka güreşçiyi kendi yönetim kuruluna almaz. Niye alsın? Deli olması lazım… Tabi biz kamu kurumlarına bu tür atamalar yapıyoruz. Dolayısıyla kahramanlara değil, iyi yetişmiş nitelikli insanlara ihtiyacımız var. Bu salonda da eminim bu niteliklere sahip çok arkadaşımız var. Zamanı gelince onlar da, gerekli yerlerde görev alacak.”

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU ORDU'DA - 5

Gündem'den Öne Çıkan Haberler