24.06.2021

CHP LİDERİ KILIÇDAROĞLU; KOCAELİ KARAMÜRSEL'DE MUHTARLAR, STK TEMSİLCİLERİ VE KANAAT ÖNDERLERİ TOPLANTISI’NA KATILDI

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kocaeli'nin Darıca ilçesinde düzenlenen Muhtarlar, STK Temsilcileri ve Kanaat Önderleri Toplantısı sonrasında, Dilovası İlçesinde yaşayan Ayar ailesini ziyaret etti.
Ayar ailesini ziyareti sonrasında, Hereke esnafıyla bir araya gelerek esnafın sorunlarını dinleyen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Hereke'den Karamürsel'e tekne ile geçerek Marmara Denizi'ndeki müsilaj hakkında bilgi aldı. CHP lideri Kılıçdaroğlu, yolculuk sırasında balıkçılarla da buluşarak talep ve sorunlarını dinledi, çözüm önerilerini anlattı.
Karamürsel'de düzenlenen Muhtarlar, STK Temsilcileri ve Kanaat Önderleri Toplantısı’na katılan
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, toplantının açılışında yaptığı konuşmada şunları söyledi:


Teşekkür ederim. Aslında siz Türkiye’nin bütün sorunlarını biliyorsunuz. Çünkü sorunların içinde yaşıyorsunuz. Esnaf kendi derdini biliyor, muhtar kendi derdini biliyor, sanayici kendi derdini biliyor. İşsiz derdini çok daha biliyor. Asgari ücretle çalışan evi nasıl geçindireceğim derdinde. Çiftçinin derdi var. Ne olacak bu memleketin hali diye zaman zaman bir araya gelip çiftçisiydi, manavıydı, kasabıydı, sanayicisiydi oturup konuşuyoruz. Ben size bugün Allah’ın izniyle dostlarımızla beraber iktidar olduğumuzda neleri yapacağımızı anlatacağım. Çünkü sorun var bu sorunların çözülmesi lazım.
Sorun nasıl çözülür? Sorunun çözümünü samimi olarak gerçekleştirmek istiyorsanız yani sorunu çözmek istiyorsanız sorunu yaşayanlarla oturup konuşmanız lazım. Çünkü sorunu yaşayan size yaşadığı sorunu anlatacak ve siz de o sorunun nasıl çözülmesi gerektiğini bir şekliyle oturacaksınız, işin uzmanlarıyla bir araya gelip çözeceksiniz, Türkiye’de yapılmayan bu. Rahmetli Ecevit, Ekonomik Sosyal Konsey diye bir konsey kurdu. Neydi Ekonomik Sosyal Konsey? Esnaf, çiftçi, sendikacı, meslek kuruluşları bir araya geliyorlar; artı siyaset, hükümeti yönetenler bir araya geliyorlar, var olan sorunları dillendiriyorlar ortak çözüm üretiyorlar. En son normalde 3 ayda bir toplanması gereken Ekonomik Sosyal Konsey ne zaman toplandı? 5 Şubat 2009. Hangi yıldayız şimdi? 2021 yılındayız. Niye toplanmıyor, vatandaşın derdi yok mu? Vatandaşın derdi var. Toplayamayan kişiyi hafızanızın bir yerinde tutun. Devleti iyi yönetemeyen kişiyi hafızanızın bir yerinde tutun. Sandığa gidince bu memleketin yaşadığı sorunlardan ve o sorunların çözümünden kim sorumludur onu da hafızanızın bir yerinde tutun.
Aramızda muhtarlarımız var. Ne demek muhtar? Muhtar kendi mahallesinin, kendi köyünün kanaat önderidir. Ve muhtarlık seçimi sıradan bir seçim değildir. Muhtar kendi adıyla çıkar ve vatandaşın desteğiyle muhtarlık koltuğuna gelir oturur. Belediye Başkanı seçildiği zaman bir maaş alır, milletvekili seçildiği zaman bir maaş alır, bakanlar maaş alırlar, cumhurbaşkanı seçildiği zaman maaş alır; peki muhtarlar maaş alıyor mu? Bazılarınız diyecek ki muhtarlar maaş alıyor. Hayır maaş almıyorsunuz, ödenek alıyorsunuz. İzin aldığınızda ödeneğiniz kesilir. Soru şu, diğer seçimle gelenler maaş alıyor da muhtar niye maaş almıyor? Muhtarın da izin yapma hakkı yok mu? O da hastalanabilir, ödeneği kesilir. Demek ki yapılacak işlerden birisi seçimle kim geliyorsa, hangi makama geliyorsa, seçimle gelenler arasındaki bütün kuralları her seçimle gelene de uygulamamız lazım. O kuralların dışına kimsenin çıkmaması lazım. Diyeceksiniz ki, ödenek alıyoruz yeter bize. Maaş alırsanız emekli sandığı statüsüne tabi oluyorsunuz, ödenek alırsanız Bağ-Kur statüsüne tabi oluyorsunuz. Yani gelecek açısından son derece önemli.
Yine muhtar arkadaşlarıma söyleyeyim, mahallenizle ilgili bir belediyede karar alınırken size soruluyor mu, size danışılıyor mu? Bizim mahallede şöyle bir karar alınacak bu mahallenin de seçimle gelen bir muhtarı var, belediye meclisinde biz bunu görüşeceğiz, bari mahallenin muhtarını da davet edelim gelip görüşünü beyan etsin. Yapılır mı? Yapılmaz. Niye yapılmaz? O mahalleden seçilmedi mi? Seçildi. Mahalleliye karşı sorumluluğu var mı? Sorumluluğu var. Belediye meclisinde mahallesiyle ilgili bir konu görüşülürken muhtar neden davet edilmez? Davet edilmesi lazım. Biz bunu yapacağız. Eğer belediye meclisinde bir konu görüşülüyorsa mahalleyle ilgili o mahallenin muhtarı belediye meclisine davet edilecek, söz sahibi olacak ve oylama hakkı olacak, oy hakkı olacak. O zaman mahalleye karşı sorumluluğumuzu yerine getirmiş oluruz. Muhtara ödenek değil muhtara maaş vereceğiz. Muhtara ayrıca yardımcı personel de tahsis edeceğiz, verilecek yardımcı personel. Sizin bir yardımcı personeliniz yok. Niye yok? Milletvekilinin 3 tane var. Belediye Başkanlarının zaten imkanları var. Bakanları saymıyorum zaten. Muhtar da seçimle geldi. İzine gittiği zaman dükkanı kapatıp gidiyor. Peki muhtarlık açılmayacak mı? Fatma Kaplan Hürriyet aramızda, kendi seçim bölgesiyle ilgili, kendi beldesiyle ilgili önümüzdeki günlerde bütün muhtarlara birer tane yardımcı personel verecek muhtarların içi rahatlasın diye. Ama bizim hedefimiz ne? Bütün muhtarlara bu imkanın sağlanması lazım ve yasal olarak sağlanması lazım. Bu olduğu takdirde muhtarlık kurumunu büyütmüş oluruz.
Değerli arkadaşlarım, belediyenin bütçesi var mı? Var. Türkiye Cumhuriyetinin bütçesi var mı? Var. Her kuruluşun bütçesi var mı? Var. Muhtarlık da bir kurum mu? Evet bir kurum. Köklü bir kurum mu? Evet köklü bir kurum. Bu topraklarda yapılan ilk seçim bir muhtarlık seçimidir milletvekili seçiminden önce. Peki muhtarların bütçesi var mı, muhtarlığın bütçesi var mı? Yok, niye yok? Diyebilirsiniz ki efendim muhtarlığın bütçesi de mi olurmuş, bize böyle bir imkan sağlanır mı? Sağlanır. Bulunduğunuz mahallede emlak vergisi ödüyor mu her vatandaş? Ödüyor. Para nereye gidiyor? Belediyeye gidiyor. O mahallede yaşayan insanların ödediği emlak vergisinin yüzde 1’i muhtarlık bütçesi olarak ayrılsa ne olur? Siz en azından bir fakir fukaraya yardım edersiniz. Kendi su paranızı, elektrik parasını, doğalgaz parasını ödersiniz. Aldığınız ödenekle bunların tamamını nasıl ödeyeceksiniz? Siz halkın temsilcisi değil misiniz? Halkın temsilcisisiniz, mahalleyi temsil ediyorsunuz. Her muhtarın bir de bütçesi olacak. Bütçesi olmak demek aynı zamanda muhtarlığın denetlenebilir olması anlamına gelir; parayı doğru harcadı mı, yasalara uygun harcadı mı, belgeledi mi, bunlar da beraberinde gelecek.
Yine başka bir şey daha değerli arkadaşlarım. Sosyal yardım yapılır. Sosyal yardım yapılırken neden muhtarlardan faydalanmazlar. Bir mahallede kim fakirdir, kim varsıldır, en iyi mahallenin muhtarı bilir. Ama siz sosyal yardım yaparken mahallenin muhtarını çiziyorsunuz, onu görmezden geliyorsunuz. Normalde bütün sosyal yardımların muhtarlar aracılığıyla yapılması lazım. Fakirlik belgesini git muhtardan al diyorlar ama yardım yaparken muhtarı geç diyorlar. Bakın neleri düşünüyoruz muhtarlarla ilgili. Diyeceksiniz ki, ya Kılıçdaroğlu muhtarlarla ilgili niye bu kadar çok üzerinde duruyorsun, muhtarlara bu kadar değer veriyorsun, muhtarlarla ilgili şunu yapacağım, bunu yapacağım diyorsun sebebi ne? Sebebi şu, bu memlekete demokrasinin gelmesi lazım, demokrasinin temel taşı da muhtarlardır. Muhtarlar demokrasinin temel taşıdır ve her türlü yasaların öngördüğü bütün hakların teslim edilmesi lazım. Yeri geldiğinde dünya kadar icra tebligatı geliyor değil mi? Bunu verin, şunu verin; sabahın 6’sında gelirler, efendim falan yere baskın düzenleyeceğiz, muhtar da hazır olsun diye. Bedava iş yapmak angarya değil midir? Angaryadır. Anayasaya göre angarya yasak mı? Angarya yasak. İcra memuru onu dağıtırken maaş alır, PTT memuru dağıtırken maaş alır, ama siz dağıtırken size para verilmez. Niye verilmez? Muhtarlık Derneğinin dava açması lazım, tebligatlarla ilgili sizin para almanız lazım. Bunlar verirler mi? Bunlar vermezler. Ama biz vereceğiz. Muhtarlık ne kadar güçlü olursa demokrasi de o kadar güçlü olur. Muhtarlık ne kadar köklü olursa demokrasi de o kadar köklü olur. Muhtarlık ne kadar saygın bir kurum olarak ortaya çıkarsa demokrasimiz de o kadar gelişir.
Muhtarlığın bir diğer özelliği; muhtar bir siyasi parti kimliğiyle değil, kendi şahsi kimliği ve itibarıyla ortaya çıkar ve mahalleli gelir ona oyunu verir, muhtarlık makamına oturtur. Muhtarların bir yeri var mı? Yok. Belediyenin yeri var, milletvekillerinin yerleri var, imkanları var, odaları var, telefonları var, sekreterleri var, üç tane danışmanları var. Olsun mu? Olsun. Muhtarlığın niye bir yeri yok? Çoğu kirada, kirayı da cebinden ödüyor. Demek ki muhtarların da bağımsız bir biriminin, bağımsız bir konutunun olması lazım. Çok lüks, şatafat değil ama bir muhtarın rahat bir ortamda çalışabileceği, üretebileceği, hizmet verebileceği bir mekanın olması lazım. Bizim belediyelerimizin bir kısmı muhtarlara böyle tek tip konut yapıyorlar, ev yapıyorlar, çalışma ofisi yapıyorlar, tek tip yapıyorlar ve muhtar gidiyor orada görevini yapıyor. Kira? Kira ödemiyor.
Şimdi bütün muhtar kardeşlerime sesleniyorum, önümüze sandık gelecek, seçime gideceğiz. Kendi hakkınızı ve hukukunuzu savunuyorsanız, muhtarlık kurumunun güçlü olmasını istiyorsanız, bu söylediklerimi kim yapmayı vaat ediyorsa gidin oyunuzu ona verin. Ama kim hayır ben yapmam, bu işlerle uğraşmam diyorsa ona oy vermeyeceksiniz, sizden isteğim budur. Yanlış bir şey mi istiyorum? Hayır. Sizin hakkınızı savunuyorum, sizin daha güçlü olmanızı istiyorum, daha dirayetli olmanızı istiyorum, kimsenin önünde eğilmenizi istemiyorum. Muhtarlık sıradan bir kurum değil, halkın oyuyla geldiniz oraya, kanaat önderisiniz ve dolayısıyla sizin hakkınızı, hukukunuzu savunacak siyasi parti, otorite kimse ona destek vermeniz lazım. O zaman Türkiye aydınlığa çıkar, o zaman hakça bölüşürüz. Bunun yapılması lazım.
Efendim Kocaeli’ni 1970’li yıllardan beri bilirim, çok güzel bir kent. Kocaeli de denize girerdiniz. Şimdi Körfez’de denize giremiyorsunuz. Niçin? Yolda gelirken balıkçılarla beraber bir araya geldik, balıkçılarla oturdum biraz sohbet ettim. Onların da bir sürü derdi var, bir sürü şikayetleri var. Denizdeki müsilajı gösterdiler bana, denizdeki kirliliği. Müsilaj nedir? Denizin isyanıdır arkadaşlar, denizin isyanı. Allah’ın yarattığı bu güzel denizi niye kirletiyoruz? Biz oksijen olmazsa yaşayamayız, nefes alamayız; denizde de canlılar var, onların da oksijene ihtiyacı var, onların da yaşamaya hakları var, onların da hakkı, hukuku var. Niye onları yok ediyoruz kendi elimizle, çevreyi kirleterek? Denizin dibine bütün kirlilikleri veriyoruz, verdiğimiz kirli suyu doğru dürüst arıtmıyoruz. Kimyasal arıtma yok, doğru dürüst biyolojik arıtma da yok. Elin oğlu ne yapıyor diye soracaksınız. Elin oğlu şöyle yapıyor; evsel atıkları ve kimyasal atıkları yani sınai atıkları ayrı ayrı arıtıyor, sonra arıttığı suyu bahçe sulamalarında, ağaç sulamalarında kullanıyor, şehrin temizliğinde kullanıyor. Bizde böyle bir arıtma var mı? Yok. Ne yapıyoruz? Derin deşarjı Marmara’nın dibine veriyoruz. Simsiyah su, simsiyah! Balık ölüyor. Bizde vicdan yok mu, oradaki canlı da Allah’ın yarattığı bir canlı değil mi, onun da yaşamaya hakkı yok mu? Neden onu yok ediyoruz? Balıkçı diyor ki, “balık kalmadı.” Kim bitirdi balığı? Balıklar kendi kendilerini mi öldürdüler? Hayır efendim. Onları öldüren, yok edenler insanlar. Aklını kullanan insanlar. Ama insanlar aklını çevre için değil, insanlık için değil, hak için, hukuk için, adalet için değil kişisel çıkar için aklını kullanırsa biz Marmara Denizini yok ederiz. Yıllardır söyleniyor, hepimizin güzel bir denize, temiz bir suya, ağaçlara, ormanlara, çiçeklere, arılara, kurtlara, kuşlara, her şeye ihtiyacımız var. Niye yok ediyoruz biz bunları? O kadar güzel bir tabiat ki burası ama denize baktığımız zaman kaygı duyuyoruz hepimiz. Balıkçı diyor ki, “balık bulamıyoruz artık.” 104 tür ticari anlamda balık vardı, insanlar avlardı balıklarını, satar gelir elde ederlerdi. Şimdi 104 tür kalmadı arkadaşlar. Balıkçı kardeşlerime şunu söyledim, dedim ki; balık kalmadı ne olacak, meraklanmayın onu da dışarıdan ithal ederiz, nasıl olsa samanı getiriyoruz, canlı hayvanı getiriyoruz, balığı da dışarıdan getiririz. Bütün dünya bizimle alay ediyor biliyor musunuz? Denizi olan dünyada tek ülke; Marmara Denizi, bütün denizi ve çevresi bize ait olan dünyada tek ülke Türkiye ve kendi denizimizi yok ediyoruz. Hani ayağına kurşun sıkmak var ya onun gibi yapıyoruz. Peki bunları yapan kim, önlem almayan kim? Siyasi otorite. Benim sorumluluğum var, ben gelip bunları anlatıyorum ama bakın eleştirinin dışında çözümü de anlatıyorum. Nasıl çözülmesi gerektiğini de anlatıyorum. Evsel atıkların nasıl biyolojik arınmayla temizlenmesi gerektiğini, kimyasal atıkların nasıl temizlenmesi, sınai atıkların nasıl temizlenmesi gerektiğini, artı o suyun nasıl kullanıldığını, denizlerin nasıl korunduğunu, çevrenin nasıl korunması gerektiğini anlatıyorum. Eğer birileri bunu yapmıyorsa, ısrarla yapmıyorsa, sizden isteğim sandığı gittiğiniz zaman elinizi vicdanınızın üzerine koyun ve düşünün. Çünkü bu deniz, bu körfez sadece bugün biz yaşayanların değil çocuklarımız da burada olacak, torunlarımız da burada olacak; onlara güzel bir Türkiye, yaşanabilir bir Türkiye’yi bırakmak zorundayız.
Efendim bu bölgenin, Karamürsel’in güreşçileri meşhur. Hepsi gerçekten de altın madalya alma konusunda diğer bölgelerdeki güreşçilerle yarışırlar. İlk altın madalyayı bu ülkeye Karamürsel’e getiren Aydın Demir, onu da şükranla anmak isterim. Allah uzun ömür versin ona. Ahmet Taşçı kardeşimiz de iki kez altın madalyayı bu coğrafyaya getirdi. Dolayısıyla ata sporumuz olan güreşin yaşamasını isteriz. Güreş nerede yaşar? Yeşillikler olacak, temiz hava olacak, güzel bir iklim olacak, güreşçilerimiz yetişecekler. Onların çocukları yetişecek. Dolayısıyla güzel bir atmosferde bunun olması lazım. Umarım bunların tamamı gerçekleşir.
Değerli arkadaşlarım, bölge yani Kocaeli, sanayi konusunda Türkiye’nin en önemli kentlerinden birisidir. Binlerce kişi istihdam edilir. Ama bu bölgenin bir diğer özelliği daha var. Yoksulluk bazı mahallelerde diz boyudur. Fakirlik bazı mahallelerde diz boyudur. İşsizlik can yakan bir acı olarak önümüzde duruyor. 10 milyonu aşkın işsizimiz var Türkiye genelinde. 1 milyonu aşkın üniversite mezunu var işsiz, nerede iş bulabilirim arayışı içinde. Üniversite mezunu olup evlere temizliğe giden kadın biliyorum, gitmezsem çoluk çocuk geçinemeyecek diyor. Türkiye bunu hak ediyor mu? Hayır. Beraber çalışırsak bunların tamamı çözülür. Birlikte çalışırsak bunların tamamı çözülür. Aklınıza şu soru gelebilir, olurda memlekette para mı kaldı, para yok. Para var efendim Türkiye zengin bir ülke. Hepiniz vergi ödüyorsunuz, çocuk doğduğu andan itibaren vergi öder. İyi de nereye gidiyor bu vergiler, nereye harcanıyor bu vergiler? Pandemi döneminde milyonlarca esnafa 10 milyar lira para verildi hibe olarak. 5 kişiye ise 21 milyar lira verildi, 5’li çete dediğimiz kişilere 21 milyar lira verildi. Allah aşkına söyler misiniz bu adalet mi? 5 kişiye 21 milyar lira, milyonlarca kişiye 10 milyar lira. Esnaf söylüyor, 10 bin lira para verdiler bağış olarak Bağ-Kur borcum 16 bin lira. Kirayı saymıyoruz, elektriği, suyu, doğalgazı saymıyoruz. Para nerelere gidiyor? Bir soru sorduk biz 128 milyar dolar nereye gitti diye. Dile kolay 128 milyar. Ben 1 milyondan bahsetmiyorum, 1 milyardan bahsetmiyorum, 100 milyardan bahsetmiyorum 128 milyar dolar bu Merkez Bankasının kasasındaki bu para nereye gitti? Cevabını siz bilmiyorsunuz, bende bilmiyorum. Meclisteki 600 milletvekili de bilmiyor. Nereye gitti? Birisinin bunun cevabını vermesi lazım. Bu sorunun cevabını vermeyene oy vermememiz lazım ülkemizi seviyorsak, vatanımızı seviyorsak, bayrağımızı seviyorsak bu sorunun cevabını vermekten kaçınanın ülkeye faydası yoktur. Asla ve asla faydası yoktur. Siyaset vatandaşına hesap verme makamıdır aynı zamanda. Ben sizden vergi alıyorsam harcadığım vergiyi ne zaman kimler için harcadığımın hesabını vermek zorundayım. Dünyada demokrasi böyle gelişir. 128 milyar dolar gidecek, soru soracaksınız bu soruda sorulur mu? Ne soruyum? Manavın sorununu soruyorum cevap yok, esnafı soruyorum cevap yok, çiftçiyi soruyorum cevap yok. Hadi onları tamam anladık senin harcadığın bir para var 128 milyar dolar bari buna cevap ver ona da cevap yok. Olmaz. Sandığa gidince elinizi vicdanınıza koyacaksınız.
Değerli arkadaşlarım, 2 milyon 400 bin hanede internet yok. Ben size 21.yüzyılın Türkiye’sinden söz ediyorum. Artık internet günümüzde su gibi, ekmek gibidir her evde olması lazım. Pandemi döneminde çocuklar eğitim alacaklar, 2 milyon 400 bin hanedeki çocuk eğitim alamadı sorumlusu kim? Rahmetli Özal Türk Telekom’u kurdu. Türk Telekom’la bizim dijital altyapımız müthiş bir değişime uğradı. Cep telefonları, telefonlar, internet her şey olmaya başladı. Fakat Türk Telekom’u 6,5 milyar dolara Hariri ailesine sattılar. 6,5 milyar dolar. Ne yaptı aile? Gitti Türk bankalarından parayı çekti götürdü hükümete verdi Türk Telekom’u aldı, binalarını sattı, arsalarını sattı, arazilerini sattı, bakır kabloları sattı, bankalara borcunu ödemeye gelince de ödemiyorum dedi alın sizin olsun dedi. Kârını da aldı bu arada. Ve dolayısıyla 2 milyon 400 bin haneye internet ulaşmadı. Sandığa gideceksiniz, oy kullanacaksınız, elinizi vicdanınıza götüreceksiniz, 6,5 milyar dolarlık bir yük yine hepinizin sırtında. Şimdi onun zararını hepimiz ödüyoruz.
Ben bunları anlatıyorum ama şundan emin olmanızı isterim. Allah’ın izniyle dostlarımızla beraber iktidar olacağız bu yol görünüyor ama benim size namus sözüm var, harcadığım her kuruşun hesabını size vereceğim, bu millete vereceğim. Eğer siz siyasetçiyseniz ve bu güzel coğrafyada bir çocuk yatağa aç giriyorsa siz o gece uyuyamazsınız. O çocuğun karnı doyacak ve siz sosyal yardım yaparken kişinin onurunu koruyacaksınız, onun yoksulluğunu teşhir etmeyeceksiniz. Yoksulluk kader değil ki kardeşim iş verirsen çalışacağım. İşi yok adamın. Çiftçi perişan vaziyette. Elektriğine zam, suyuna zam, gübresine zam, ilacına zam, fidesine zam, hepsi dışarıdan geliyor, dolar yükseldikçe bunlar perişan oluyorlar sonra dönüp diyoruz ki fiyatlar niye arttı? Kardeşim yem dışarıdan gelir mi, fide dışarıdan gelir mi, ilaç dışarıdan gelir mi? Hepsi dışarıdan geliyor. Hadi petrolü anladık bizde petrol yok. Yem için dünya kadar toprak var, su desen su var, insan desen insan var, her şeyimiz var. Niye dışarıdan geliyor, neden dışarıdan alıyoruz? Bunu çözeceğiz. Güzel bir planlamayla çözeceğiz, Türkiye’nin önceliklerini iyi belirleyeceğiz. Neye ihtiyacımız var onu belirleyeceğiz. 21.yüzyılın Türkiye’sinde ikili eğitim yapan okullar olmaz. Sabahçılar, öğlenciler olmaz. Çocuk gidecek sabah okula akşam okuldan gelecek. Her mahallede mutlaka kreş olacak. Anne çocuğunu güven içinde getirecek kreşe teslim edecek, çocuğun karnı doyacak, akşam gidecek evladını alacak evine götürecek. Gözü arkada kalmayacak. Kadının da taziyeye gitme, pazara gitme, alışveriş yapmaya, düğüne gitmeye hakkı yok mu? Hakkı var. Bunlar sosyal devlet dediğimiz devletin yapması gerekenler.
Sizin hiç kabahatiniz yok mu diye bir soruda gelebilir. Kim dedi bizim kabahatimiz yoktur diye. Bizim bir sürü kabahatimiz var ve biz kendimizle de hesaplaşıyoruz. Yanlış yaptığımız şeyleri yanlış yaptık diyoruz. Bir dönem ne yaptık biz? Başörtüsünü getirdik Türkiye’nin bir numaralı sorunu haline getirdik. Sana ne kardeşim başörtüsünden sana ne? Başörtülü mü, başörtüsüz mü ona bakmayacaksınız. Sen şuna bakacaksın, o kadının karnı doyuyor mu, işi gücü var mı, evladı üniversiteyi bitirdiyse iş bulabildi mi, bulamadı mı sen ona bakacaksın, huzur içinde yaşıyor mu sen ona bakacaksın. Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur her sorunu çözülür. Çünkü çok zengin bir insan kaynağımız var. Bakın gençlerimiz var pırıl pırıl evlatlarımız var. Hepsi diyor ki, yurtdışına gideceğim orada çalışacağım. Niye Türkiye’de çalışmak için emek harcamak istiyorlar da ortam yaratılmıyor? Neden bu gencecik evlatlarımıza iş bulunamıyor? Bunları çözeceğiz. Gençlerinde sorunlarını çözeceğim. Gençlerle olan diyaloğumda son derece güzel ve son derece güzel diyaloglar kurduk. Sizden isteğim demokrasiyi güçlendirin, sizden isteğim yalan söyleyenlere oy vermeyin, sizden isteğim temiz siyaset yapan, ahlaklı siyaset yapanlara oy verin. İlla gelip de CHP diye değil kime inanıyorsanız düzgündür, temizdir, namusludur siyaset yapıyor gidin oyunuzu verin eyvallah benim başımın üstüne. Hiç buna itirazım yok benim. Siyaseti zenginleşme aracı olarak kim görüyorsa o bu ülkeye felaket getirir. Siyasete atıldığım gün bütün malvarlığımı 27,5 yıl devlette çalıştım bütün malvarlığımı kendi internet siteme koydum benim malvarlığım budur, karımın yüzüğüne kadar. Ne olacak alın teriyle kazanmışız. Kimse bir şey diyor mu? Diyemez. Boğazınızdan aşağı haram lokma inmediği sürece diyemez. Sizden isteğim bunlar. Bunları yapmanızı isterim. Sandığa gideceksiniz temiz siyaset için, evlatlarınız için, güzel bir doğa için, temiz bir deniz için oy kullanacaksınız.
Dini siyasete alet ediyorlar. Bundan daha büyük bir yanlış yok. Kimliği siyasete alet ediyorlar. Bundan daha büyük bir yanlış yok. Yaşam tarzını siyasete alet ediyorlar. Bundan daha büyük bir hata yok. Kimlikle senin ne işin var kardeşim? Hangimiz anne babamızı seçme özgürlüğüne sahibiz? Hepimiz annemizle babamızla gurur duyarız. Ölçümüz ne? Ölçümüz bayrağımız. Başka? Birde vatanımız. Bayrak ve vatanla sorunu olmayan herkesin benim başımın üstünde yeri vardır. İşte o kadar.
Yeni bir siyaset anlayışı, temiz bir siyaset anlayışı, ahlaklı bir siyaset anlayışına adım attık ve yürüyoruz. Bakın bütün belediye başkanlarıma şunu söylüyorum, bulunduğunuz yerde bir ibadethane varsa orayı sürekli temiz tutacaksınız, insanlar gidecek temiz bir ortamda Allah’a dua edecek. İster cami olsun, ister havra, ister kilise, ister cemevi gidip ibadet mi yapacaksın temiz bir yerde ibadetini yap eyvallah benim başımın üzerine. Benim görevim sana ibadet edeceğin yeri tertemiz sana teslim etmektir. Bütün belediye başkanlarımız bunu yapar. Ayrıca bütün belediye başkanlarımız şunu yapar. Diyorum ki, harcadığınız her kuruş sizin paranız değil vatandaşın parası. Harcadığınız her kuruşun hesabını belli aralıklarla vatandaşa vereceksiniz. Dün İstanbul’daydım, Ekrem Bey çıktı iki yıl içinde ne kadar para topladığını, hangi yatırımları yaptığını, yatırımları nerelere yaptığını, ne kadar harcadığını tek tek kuruş kuruş açıkladı. İhale. İhaleyi de canlı yayın, isteyen gelsin görsün. Kapı arkasından cebimi doldur da sana şu ihaleyi verelim o devri Allah’ın izniyle kapatacağız. Vatandaşın her kuruşuna sahip çıkacağız. Çiftçi, esnaf pandemi döneminde borç verdiler. Dükkan kapalı kardeşim nasıl borcunu ödeyecek bu adam? Faiz habire çalışıyor. O faizleri sileceğim, tamamını sileceğiz. Esnaf gidecek ana parayı belli taksitler içinde ödeyecek. Bunu yaptığınız zaman sosyal olur. Vatandaşla devleti barıştırmış olursunuz. Bütün bunları gerçekleştireceğiz değerli arkadaşlarım.
Son olarak şunu ifade edeyim. Kırıkkale’yi hepiniz bilirsiniz, sonradan il olan güzel bir kentimiz. Makine Kimya Endüstrisi Kurumu orada. Cumhuriyeti kuranlar, savaş meydanlarından gelip cumhuriyeti kuranlar Anadolu’nun ortasında düşmanın rahat ulaşamayacağını düşünerek Kırıkkale’yi entegre bir silah sanayi kentine dönüştürürler. Hem silah, hem mühimmat orada üretiliyor. Adı Makine Kimya Endüstrisi Kurumu bir devlet kurumu. Genel müdürü var, genel müdür yardımcıları var, daire başkanları var, fabrika müdürleri var, işçiler var, ustalar var, mühendisler var hepsi çalışıyor. Şimdi burayı diyorlar ki bir anonim şirkete dönüştüreceğiz. Sonra birilerine verecekler. Sakarya’da değeri 20 milyar dolar olan tank palet fabrikasını Katar ordusuna verdiler nasıl? Milli Savunma Bakanlığından çıkardılar bir anonim şirkete dönüştürdüler anonim şirketin hisselerini götürdüler Katar ordusuna verdiler. Savunma sanayi değerli arkadaşlarım sıradan bir sanayi değil. Şimdi bunu yapıyorlar. Tamam ben Kırıkkalelileri savunuyorum, Kırklarelilileri savunuyorum, Kocaeli İzmitlileri savunuyorum, herkesin hakkını, hukukunu savunuyorum ama oralardaki devlete ait fabrikaları ve o fabrikalarda çalışan işçilerinde haklarını savunmak zorundasınız. Bir silah sanayimizi verdik 5 kuruş almadan. Şimdi Makine Kimya Endüstrisini vermenin hazırlıklarını yapıyorlar. Bunu sizin vicdanınıza teslim ediyorum başka bir şey istemiyorum.
Efendim birazdan oturacağız değil mi masaya Sayın Başkan? Güzel oturacağız. O bölüm medyaya kapalı olacak genelde kuralımız böyledir. Bana sorular soracaksınız, ben soruları not alacağım ve onları cevaplandıracağım. Sizden isteğim şu, şu soruyu sorarsam Genel Başkan üzülür mü? Üzülmem sorun. Efendim şu soru Genel Başkana sorulur mu? Sorun arkadaşlar. Sorulacak her sorunun cevabını vereceğim, samimi olarak cevabını vereceğim. İktidar sahiplerinden bizim farkımız vardır. İktidar sahipleri ayrı, biz ayrıyız. Biz dostlarımızla beraber demokrasiyi savunuyoruz, insan haklarını savunuyoruz, helali savunuyoruz, harama karşıyız. Biz böyleyiz. O nedenle rahatlıkla soruları sorabilirsiniz bende cevaplayacağım.
Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum, sağ olun, var olun. 
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, toplantı sonrasında Karamürsel Kültür Merkezi’nde partiye yeni katılan üyelere rozet taktı, Kültür Merkezi yakınlarında toplanan vatandaşlarla selamlaştı.

Tüm Fotoğraflar İçin Tıklayınız...