05.11.2021
05.11.2021
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul'da Emekli Emniyet Mensupları Buluşması’na katıldı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen toplantıda yaptığı konuşma şöyle:
Efendim bu toplantı bizim ikinci toplantımız oluyor. Ankara’da ilk toplantıyı yaptık. Neden benzer bir toplantıyı İstanbul’da yapmıyorsunuz diye söylediler İstanbul’da da yaparız dedik.
Değerli dostlarım, polislik mesleği sıradan bir meslek değil meşakkatli bir meslektir. Siz olmasanız biz akşamları belki evimizde rahat uyuyamayız. Siz olmasanız belki terör şehrin göbeğine kadar iner. Siz olmasanız suçlular kol gezer. Dolayısıyla polislik mesleği aynı zamanda kutsal bir meslektir. Toplumun huzuru için, toplumun geleceği için, evlatlarımız için, çocuklarımız için ve her şeyden önemlisi Türkiye’nin saygınlığı için son derece değerli bir meslektir. Peki sorun nedir? Bu kadar önem verdiğimiz bir mesleğe acaba siyasiler gerekli önemi veriyorlar mı? Sıradan vatandaş caddede, sokakta bir haksızlıkla karşılaştığında nerede bu devlet der. Nerede bu devlet derken aslında nerede bu polis der. Çünkü devletin şahsında, polisin şahsında devleti görür, özdeşleştirir. Polisle devleti özdeşleştirir. Güven veren bir kişi olarak görür polisi. Zaman zaman eleştiririz, zaman zaman baş tacı ederiz ama şu soruyu sormayız. Acaba polis arkadaşların sorunları var mıdır diye. Hiç bunun üzerinde durmayız. Mitinglerde bizi koruyan polis arkadaşlar gencecik fidan gibi polis arkadaşlar ne olursun 3600 ek göstergeyi söyleyin derlerdi. 5 – 6 yıl önceden her gittiğim mitingin bir bölümünde de polislere 3600 ek gösterge verilmesini hep savundum, hep söyledim. Gerçekten buna gerek vardı. Uzun uzun mücadele ettik en sonunda hükümetin de gündemine girdi. Bundan memnunum, gündemine girmesinden memnunum. Geciktiriyorlar vermek istemiyorlar ama şundan emin olmanızı isterim. Mutlaka ama mutlaka bugün olmazsa yarın 3600 ek göstergeyi alacaksınız bundan en ufak bir endişem yok.
Efendim Sayın Şentürk’te konuştu, Sayın Çiftçi’de konuştu. Özellikle Sayın Çİftçi biraz heyecanlı dile getirdi polisin sorunlarını. Haklısınız. Bu mesleğin sahibi kim? Bu da önemli bir soru. Şimdi işçilerin bir sahibi var çıkıyor sendika başkanı konuşuyor. Yeri geldiğinde grev yapıyor, toplu sözleşme yapıyor hakkını arıyor. Memurlarda öyle onlarında sendikaları var, A sendikası, B sendikası, C sendikası fark etmiyor ama onlarda sonuçta memurların hakkını arıyorlar ve oturuyorlar masaya diyorlar ki, işte şu rakam olsun, bu rakam olsun sonuçta bir rakam üzerinde uzlaşıyorlar. Toplumun güvenliğini sağlayan polisin sahibi yok. Çünkü sizin temel bir sorununuz var derdinizi aktarabileceğiniz bir mecranız yok. Bu mecraya ihtiyaç var. Demokrasilerde bunların olması lazım. Polis arkadaşlarında varsa sorunları sendikalarımı olur, derneklerimi olur yani bir çatı örgütü olur ve derler ki, bizim de şu sorunlarımız var. Gücünüzü göstermek zorundasınız. 100 bin kişi mi, 5 bin kişi mi, 10 kişi mi, 50 bin kişi mi ortak hareket ettiğiniz sürece siyaset kurumu sizi dinlemek zorunda kalır. Ortak hareket etmezseniz istediğiniz kadar derdiniz olsun kimse sizle ilgilenmez. O nedenle sizin örgütlenmeniz bizim açımızdan önemlidir.
Bir başka önemli nokta. Sizin göreviniz diğer memurların görevinden çok farklıdır. Nüfus memuru oturur, tapu memuru oturur, meteoroloji memuru oturur, müdürler oturur imkanları vardır vs. falan filan. Ama siz hayatın her alanında görev alırsınız ve en riskli alanlarda görev alırsınız. Mafyayla uğraşırsınız, uyuşturucu baronlarıyla uğraşırsınız, katillerle uğraşırsınız, izlerini sürersiniz, delilleri toplarsınız, dosyaları hazırlarsınız, savcının önüne koyarsınız. Dolayısıyla her an ölümle karşı karşıya kalabilirsiniz, terörle mücadele edersiniz, karşınızda teröristler olur. Şehit olan çok sayıda polis kardeşimiz var. Bu alana bakıldığında, bu çerçevede bakıldığında sizin görev alanınız sıradan memurların görev alanından çok daha farklıdır. Riskli bir alan, çok riskli bir alan. Ve dolayısıyla sizin yaptığınız göreve uygun özel düzenlemeler yapılması lazım. Sizin ayrıca 150 yılı aşkın bir tarihiniz var. 150 yılı aşkın bir emniyet tarihi var. 150 yılı aşkın bir tarih kendi içinde özel bir kültür oluşturur, gelenekler oluşturur. Bu aynı zamanda liyakat demektir. Kim şef olacağı, kimin komiser olacağı, kimin nasıl yükseleceği görevinde. Liyakatle bunların olması lazım. Eğer liyakat olmazsa, araya sıcak siyaset gererse amcamın oğlu onu hemen komiser yapın öbürü beklesin nasıl olsa dayısı yok. Bu anlayış şuanda egemen. Sizin meslekte en tehlikeli konu bu. Eğer liyakati yok ederseniz meslek kendi içinde çürümeye başlar. Ben hak ediyorum, normalde komiser olmam lazım ama birisi torpilini buluyor geliyor benden önce oluyor. Benimle beraber bütün arkadaşlarda o atamadan rahatsızlar aslında. Dolayısıyla sıcak siyasetin rahat girmeyeceği, rahat müdahale etmeyeceği bir kültürün oluşması lazım. Ankara’da söyledim burada da ifade edeyim. Daire Başkanı olarak Gelir İdaresi Başkanlığına atandığımda kimden sonra Genel Müdür Yardımcısı olacağımı ben biliyordum. Hangi parti gelirse gelsin, hangi bakan gelirse gelsin. Benden bir gün önce atanan önce o olurdu, sonra sıra bana gelirdi. Hiç kimse sen olmazsın ya da olamazsın demezdi. Şimdi bu yılların birikiminin getirdiği bir kültür, bir liyakat bir esastır. 150 yılı aşkın bir tarihi olan emniyet teşkilatının böyle bir kültürü vardı aslında, böyle bir geleneği vardı aslında. Bu kültür, bu gelenek büyük ölçüde yok edildi. Sadece emniyet için değil pek çok kurum için böyle bir acı tabloyla maalesef karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlarım, sizin sahibiniz birinci sahip yani elbette ki Türkiye Cumhuriyetinin şerefli, onurlu görevini yapıyorsunuz. Bağlı olduğunuz bakan yani İçişleri Bakanı doğrudan doğruya sizin bütün sorunlarınızı aynı zamanda çözmekle yükümlü olan kişidir. Çünkü size talimat verir, gereğini yerine getirirsiniz yasal çerçeve içinde aynı zamanda sizin karşılaştığınız sorunları da bir şekliyle siyaset kurumuna taşıyacak kişi odur. Eğer o kişi güven vermezse, o kişi sizin sorunlarınızı hükümet içinde tartışma konusu yapmazsa, değerli emekli polis arkadaşımın ifade ettiği gibi neydi o cümle enteresan aslında o cümleyi ben bir daha okuyum isterseniz. Hangi meslek grubu bir çalışıyorsa güvenlikle ilgili meslek gurupları onun 24 katı çalışmak zorundadır. Güzel çalışsın. Polislik bir maaş mesleği değildir. Kim öyle düşünüyorsa bir dakika durmasın. Söyleyen İçişleri Bakanı. Bende kendisine Ankara’da söyledim, polis orada durur ama senin aslında bir gün orada durmaman lazım. Gecenin yarısında eksi 30 – 35 derecede terörle mücadele ederken onun aklına maaş mı geliyor, para mı geliyor? Yurt sevgisi var, vatan sevgisi var, mücadele ediyor. Ne için? Bayrağı için, vatanı için.
Bakın değerli arkadaşlarım, sizler çok daha iyi bilirsiniz bizlerde gözlüyoruz, bu konuda yapılan araştırmalara bakıyoruz. Akademik araştırmalar var. Üniversite hocaları, doktora tezleri var, master tezleri var. Bir kişiye 12 saat, 15 saat, 24 saat aralıksız görev verilir mi? Bu insanın ruh halini siz acaba hiç düşünüyor musunuz bu görevi verirken? Diyorsunuz ki, efendim 24 katı fazla çalışacak. Anayasa diyor ki angarya yasak. 24 katı fazla çalışıyorsa normal memura verdiğin aylığın 24 kat fazlasını vereceksin. O zaman derim ki evet ben 24 kat fazla veriyorum o da o kadar çalışıyor.
Değerli arkadaşlarım, terörle mücadelede de büyük başarılar sağladığınızı biliyorum. Bedellerde ödendi, şehitlerimizde var. En ağırıma giden Beşiktaş’taki terör saldırısında hayatını kaybeden polis arkadaşlarımızdır. Kampanya açtılar. Güzel açabilirsin. Yardım edin şehit yakınlarına ve gazilerimize bu parayı vereceğiz dediler. O da gayet güzel. Millet götürdü parayı verdi dağıtıldı mı? Dağıtılmadı. Niye dağıtılmadı, hangi gerekçeyle dağıtılmadı? Bu para senin paran değil, bu para milletin parası verdi sana, verdin numarayı bankaya yatırdı. Bunların tamamı şehit oldu neden ödemiyorsunuz? Bu soru hala boşlukta. Biz bunun takipçisiyiz. Bunu bilmenizi isterim.
Değerli arkadaşlarım, bir göreviniz daha var onu da başarıyla yapıyorsunuz. Uyuşturucu belası şuanda Türkiye’de önümüzdeki en ciddi, altını bir daha çiziyim en ciddi sorun. Özellikle fakir ailelerin çocuklarını buluyorlar, onları uyuşturucuya alıştırıyorlar sonra çantacı yapıyorlar ve sonra onlar aracılığıyla piyasaya uyuşturucu satıyorlar gencecik fidan gibi evlatlarımız. Yaygın, giderek yayılıyor. Yapanlar kim? Uyuşturucu baronları. Polis mücadeleyi veriyor mu? Evet veriyor. Yakalıyor mu? Evet yakalıyor. Savcıya teslim ediyor mu? Evet savcıya da teslim ediyor. Dikkat buyurun savcı soruşturma açamıyor. Kocaeli Dilovası’nda gemide bulundu kokainler kilolarca, Mersin limanında bulundu kilolarca. Yakalayan polis, tutanağı düzenleyen polis, savcıya teslim eden polis savcı korkudan dava açamıyor niçin? Çünkü savcıya talimat veren var dava açmayacaksın diye. Talimatı kim verir savcıya? Siyasetçi verir. Siyasetçi o talimatı niçin verir? Bunun için verir, siyasetçi satın alınmıştır. Ve dolayısıyla o kararı alır ve savcı korkudan dava açamaz. Polisin yaptığı bütün çaba boşa çıkmış oluyor. Bunun takipçisiyiz onu söyleyeyim. Takipçisi olmaya da devam edeceğiz hiç endişeniz olmasın. Ortadoğu’nun en büyük uyuşturucu kaçakçısı Zindaşti’yi yakalayan polis, savcıya teslim eden polis, tutuklanıp hapse attılar bir süre sonra hapisten çıktı. Sonra soruşturma açtılar adam zaten sırra kadem bastı ortada yok artık. O uyuşturucu baronunu hapisten çıkartan kim? Bu bu para. Siyasetçinin satın alınmasıdır bu siyasetçinin. Bütün mesele şudur değerli arkadaşlar, verdiğiniz emek, gösterdiğiniz çaba sonuç veriyor ama bir süre sonra baronlar devreye girip sizin çabanızı köreltiyorlar. Sıkıntımız burada. Ben şundan eminim, hiç müdahale etmesinler ve sadece şunu söylesinler. Ey Türkiye Cumhuriyeti devletinin şanlı polis örgütü, kardeşim ben Türkiye Cumhuriyeti devletinde çocuklarımıza uyuşturucu dağıtılmasını istemiyorum ve bunu önleyin. Vallahi bir gram uyuşturucu bile girmez. Yeter ki, bu konuda siyasetçi kararlı olsun.
Arkadaşlarım yine söylediler. Çalışırken aile yardımı alıyorsunuz, emekli olunca kesiliyor. Aile boşandı mı aile aynı aile nasıl oluyor siz bunu kesiyorsunuz? Bari ayıptır adına aile yardımı demeyin başka bir şey çalışma yardımı deyin bari. Neyse yani. Aile yardımı veriyorsunuz emekli oldun ben senin aile yardımını kesiyorum. Niye kesiyorsun kardeşim? Bir Allah’ın kulu çıkıp bana bunun mantıklı bir gerekçesini açıklasın. Şu gerekçeyle kesiyoruz desinler.
Değerli arkadaşlarım, jandarma ve polis arasındaki farklılık. Aynı görevi siz daha zor bir alanda çalışıyorsunuz kentte, onlar kırsalda çalışıyorlar. Onlarda elbette hak ediyorlar, onlarda alsınlar kimse ona karşı çıkmıyor. Ama aynı bakanlığa bağlı, aynı görevi yapan, aynı işi yapan, belki aynı saatlerde çalışan, aynı emeği harcayan insanlar arasında fark var. Niye fark var kardeşim? Hani eşit işe eşit ücretti niye böyle bir farklılık var. Bunun da kalkması lazım. Bunun kalkması içinde sizin sesinizin biraz gür çıkması lazım. Biz sizin meclisteki sesiniziz. Biz siyasetçiyiz sizin sesiniziz. Çünkü sizin hakkınızın size teslim edilmesi lazım. Namuslu bir siyasetçinin görevi odur. Mağdurun yanında olmaktır. Bir kişi haksızlığa uğradıysa onun hakkının teslim edilmesidir. Burada bir adaletsizlik var mı? Var. Aklı başında olan herkes bu adaletsizliği biliyor. O zaman bu adaletsizliğin kaldırılması lazım. Kaldıracak organ siyaset kurumudur. Parlamentodan bir yasanın çıkması lazım. Bu yasanın çıkması için de mücadele edilmesi lazım. Sizin pek çok sorununuz var. Dediğim gibi akademik dünyada yazılmış doktora tezleri var sizin sorunlarınızla ilgili.
Değerli arkadaşlarım, 10 saat, 12 saat, 15 saat, 24 saat çalışan polis arkadaşlar biliyorum. Benimde akrabalarımdan polis olanlar var. Polisi görevlendiriyorsun, görevlendirdiğin yerde ya bu acaba karnını doyuruyor mu? Görevlendirdiğin yerde acaba bir tuvalet var mı bu insan. İhtiyacını giderebilecek bir yer ayarladınız mı? Bunlar hiç düşünülmüyor. Polisi robot olarak görüyorlar. Koyduk oraya tamam mesele bitti. İhtiyaç? İhtiyacı olmaz. Ama o bir insan, onun da ihtiyaçları var. Ciddi sorunlar var. Bakın, polis vazife ve salahiyet kanunu madde 4: Polis hiçbir surette vazifesinden başka bir işte kullanılamaz. Çok eski bir madde. Kanunda hangi görev polise verilmişse o konuda ancak polis görevlendirilebilir. Şimdi bakın her konuda polis görevlendirilir. Biliyorum ama kanun böyle. Ama kanuna uyan kim? Kimse kanuna uymuyor. Ama siz eğer örgütlü olabilseydiniz bir sendikanız veya birden fazla sendikanız olabilseydi, bir çatı örgütünüz olabilseydi en azından çıkıp diyecektiniz ki, kardeşim yaptığınız uygulama kanuna aykırı. Kanunu getiren TBMM. Yürütme organı TBMM’nin öngördüğü yasayı uygulamakla zorunludur yürütme organı keyfi davranamaz. Ama keyfi davranılıyor. Ben görev vereceğim 24 saat orada bekleyeceksin. Beklemem kanun var. Tek başına polis bunu söyleyemez. Söylediği zaman nefesi Hakkari’de alır ya da başka bir yerde alır. Bunu biliyoruz biz.
Değerli arkadaşlarım, 3600 ek göstergeyi dediğim gibi alacaksınız. Bunun takipçisi olacağız. Sizin beklediğiniz ölçüde 3600 ek göstergenin verilmesi için bende arkadaşlarımda elimizden gelen her türlü çabayı göstereceğiz bundan emin olmanızı isterim kesinlikle.
Bir polis arkadaşın söylediği bir cümle var onu okuyarak sözlerimi bitireyim. Diyor ki, “Polis şehit olmaktan korkmaz ama emekli olmaktan korkar”. Emekli olmaktan korkmayacağınız günler çok uzakta değil. Az kaldı az, az kaldı göreceksiniz. Herkesin huzur içinde yaşayacağı bir Türkiye’yi inşa edeceğiz herkesin. Bu devletin kaynaklarını, bu devlette 83 milyonun ödediği vergileri hak sahiplerine vereceğiz. 5’li çeteye değil hak sahiplerine vereceğiz. Polisler başımızın tacıdır. Benimde hayatımı koruyorlar. Eğer benim hayatımı korumasalardı ben linç girişimine maruz kalırdım. Dolayısıyla polisin ne kadar değerli olduğunu bizzat kendi yaşamımdan biliyorum.
Efendim hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun diyorum.
30.11.2024
30.11.2024
29.11.2024
29.11.2024