08.08.2022
08.08.2022
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu:
"Türkiye'nin bu bataktan çıkması lazım. Fabrika ayarlarına dönmemiz, yeniden kurtuluşu başlatmamız lazım. İkinci yüzyılda cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırmak zorundayız, yapacağız.”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Edirne’de Sarayiçi Balkan Şehitliği’ni ziyaret etti.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, şehitliği ziyareti sonrasında Balkan Türkleri Dernekleri Buluşması’na katıldı. CHP lideri Kılıçdaroğlu burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Efendim hepinize merhabalar diyeyim. Bir sefer olağanüstü güzel bir akşam buluşması gerçekleştirdik. Sayın Belediye Başkanımız gayet güzel dokunaklı bir konuşma yaptı.
Türkiye’nin çok zor koşullarda olduğunu ben de biliyorum, siz de biliyorsunuz. Ama hayatım boyunca hiç umutsuz olmadım. Çünkü bizler ülkemizi seviyoruz, bayrağımızı seviyoruz. Bir arada yaşamayı istiyoruz; kimliğimiz, inancımız, yaşam tarzlarımız farklı olabilir ama ülkede huzur içinde yaşamak istiyoruz.
Başkan, tarihten de açıklamalar yaptı. Ben o tarihten yola çıkarak bir olayı anlatıp sözlerime son vereceğim. Çanakkale Savaşı’nı hepimiz biliriz; 1915, 1916… Çanakkale’yi geçilmez kıldık. Yedi düvel geldi, büyük gemiler geldi, ta Avustralya’dan askerler geldi; Çanakkale’yi geçebilir miyiz, İstanbul’u işgal edebilir miyiz, Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkıp teslim alabilir miyiz; diye. Yapamadılar. Çanakkale’yi geçilmez kıldılar. Mustafa Kemal’in askeri dehasının ilk adımları orada atılmıştır.
Çanakkale geçilmedi ama üç yıl sonra 1918’de, bir kişinin iradesi Çanakkale’yi aştı. O savaşan yedi düvel, tek kurşun atmadan Çanakkale Boğazı’nı geçip gelip Dolmabahçe’nin önünde demirlediler. O nedenle diyoruz ”bir devlet bir kişiye teslim edilemez” diye.
Mücadele diyorsunuz, her karış toprağında şehitler var Çanakkale’nin, her karış toprağında. Hiç unutmadık Çanakkale’yi ve unutmayacağız da. O Çanakkale’yi geçilmez kıldık, ama bir kişinin iradesiyle o Çanakkale’den bütün o düşman gemileri geldiler ve Marmara’ya, Dolmabahçe’nin önünde demirlediler 1918’de.
Mustafa Kemal, Yıldırım Orduları komutanıydı Suriye cephesinde, Suriye-Irak cephesindeydi. Osmanlı orduları dağıtılmıştı. İstanbul’a geldi, Haydarpaşa’da indi, oradan bir gemiyle daha doğrusu küçük bir botla karşıya geçerken düşman gemilerini gördü. Aşkanın dediği gibi, “Geldikleri gibi gideceklerdir” sözünü o zaman etti. Ve arkasından malum; Samsun, Merzifon, Amasya, Erzurum, Sivas bu kongreler gerçekleşti. Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruldu.
Bütün bu başarıları sağlayan bir lider; halkıyla beraber hareket etti, halkıyla beraber. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurdu. ‘Her şeyi ben bilirim, ben yaparım’ demedi. Başkomutanlık yetkisini dahi, Türkiye Büyük Millet Meclisi; Gazi Mustafa Kemal’e üç ay süreyle verdi. Bugün geldiğimiz nokta devlet yönetiminin bir kişiye teslim edildiği süreçtir ve bu süreç, her birimizin kafasında derin soruların oluşmasına yol açıyor. Sadece Cumhuriyet Halk Partililerin değil ülkesini seven herkesin kafasında derin sorulara yol açıyor. Ve hepimiz şu soruyu soruyoruz: ‘Ne olacak bu memleketin hali?’ diye.
Sizden sadece bir şey istiyorum, sadece bir şey istiyorum; sandık konacak ve gideceğiz sandığa. Elinizi vicdanınıza koyarak oy kullanmanızı istiyorum; efendim A partisi, B partisi, C partisi falan değil. Türkiye’nin bu bataktan çıkması lazım. Yeniden, hani derler ya “fabrika ayarlarına yeniden dönmemiz lazım” diye; yeniden kurtuluşu başlatmamız lazım, yeniden. Demokratik yollarla, sandığa giderek, oyumuzu kullanarak Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında Cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandıracağız.
“Ben çocuklarıma güzel bir miras bırakmak istiyorum” diyorsa herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı; kadını, erkeği, yaşlısı, genci “Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında ben evlatlarıma güzel bir miras bırakmak istiyorum” diyorsa tek adam rejimini savunanı değil, ülkeye demokrasiyi getireni seçmelidir, tercihini bundan yana kullanmalıdır. Ve torunlarına bugünleri anlatırken Çanakkale’yi de unutmamalıdır, verilen savaşı unutmamalıdır, şehitleri unutmamalıdır. Bir kişinin iradesiyle nasıl oradan tek kurşun atmadan düşman gemilerinin Dolmabahçe’nin önüne gelip demirlediğini de anlatmalıdır.
Bir savaş verdik ve bir yüzyıl devirdik. Önümüzde ikinci bir yüzyıl var. O ikinci yüzyılda Cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırdığımızda, Gazi Mustafa Kemal’e verdiğimiz sözü büyük ölçüde yerine getirmiş olacağız.
Çünkü onun en büyük özlemi milli iradeydi, milletin iradesinin tecelli etmesiydi. Parlamento, milli iradenin tecelligahı olmalıdır. Meclise, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gazilik unvanının verilmesinin temel nedeni Kurtuluş Savaşı’nı yönetmesidir. Dünyada örneği yoktur. Gazi Mustafa Kemal’e üç aylık süreyle Başkomutanlık yetkisi verildi, üç ay süreyle, “tekrar gel gerekirse bir daha vereceğiz” diye.
Gazi Meclis bugün, Gazi Meclis olmaktan çıkmıştır. Bir kişinin iradesiyle eller kalkmakta ve inmektedir. Milletvekili dediğimiz arkadaşlarımızın büyük bir kısmı, milletin vekili değildir zaten. Sarayın vekili olanlar milletin vekili olamaz, bunu hiç kimse unutmasın, sarayın vekili olanlar milletin vekili olamazlar.
Biz milletvekillerini gerçek anlamda milletin vekili yapmak istiyoruz. Gerçek anlamda ülkenin sorunlarıyla ilgilensin istiyoruz parlamentomuz. Bunu yaptığımız zaman Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bize teslim ettikleri Türkiye’yi büyütme yolunda, geliştirme yolunda, demokrasi yolunda büyük adımlar attığımızı hepimiz göreceğiz ve tarihe bunu yazdıracağız.
Dolasıyla her birimizin ciddi bir sorumluluğu var. Ve evlatlarınıza bırakacağınız güzel bir miras var. Diyeceksiniz ki, “Türkiye bir dönem tek adama teslim edilmişti ama biz sandığa gittik, oyumuzu kullandık, tek adamdan kurtardık, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki milletvekillerinin tekrar milletin vekili olmasını sağladık ve demokratik yollarla sağladık bunu” diyeceksiniz. Ve bu söylendiği zaman dünya siyaset tarihine önemli bir mirası gençler bırakmış olacaklar. Yedi buçuk milyon gencimiz ilk kez sandığa gidip oy kullanacaklar. Türkiye’nin kaderini bu yedi buçuk milyon gencimiz tayin edecek.
Her birimizin sorumluluğu var, sorumlulukları yerine getireceğiz. Sandığa gideceğiz, elimizi vicdanımıza koyup oyumuzu kullanacağız.
Edirne güzel bir kent, Avrupa’ya kapımızın açıldığı bir kent. Yarın Edirne’yle ilgili çok şeyler söyleyeceğim, şimdi söylemeyeyim burada, çünkü grup toplantımız var. Biz ilk grup toplantımızı parlamento tatildeyken Erzurum’da yaptık, ikinci grup toplantımızı Edirne’de yapıyoruz. Bize göre anlamı var; Erzurum’un da anlamı var, Edirne’nin de anlamı var.
Efendim hepinize afiyet olsun. Keyifli bir akşam geçirin. Sakın ola ki umutsuzluğa kapılmayın, sakın ola. En büyük güç sizsiniz, sizden daha büyük bir güç demokrasilerde yoktur, en büyük güçsünüz. İradenizi ortaya koyun.
Şundan emin olun asla ve asla geri adım atmak bizim kitabımızda yoktur. Biz, hiç kimsenin önünde diz çökmeyiz, yedi düvel bile gelse; bundan da emin olmanızı isterim.
Hepinize teşekkür ederim, şükran borçluyum hepinize; sağ olun, var olun diyorum.
29.11.2024
29.11.2024
29.11.2024
29.11.2024