30.09.2021

CHP LİDERİ KILIÇDAROĞLU, CHP’Lİ BELEDİYELER TARIMSAL KALKINMA ZİRVESİ’NDE KONUŞTU

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’li Belediyeler Tarımsal Kalkınma Zirvesi’ne katıldı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Avrasya Gösteri Merkezi'nde düzenlenen zirvede yaptığı konuşmada şu değerlendirmede bulundu: Efendim hepinize teşekkürler. Arkadaşlarımız tarımla ilgili bizim düşüncelerimizi ayrıntıya girerek, görsellerle açıklamaya çalıştılar. Uzun uzun bu konulara girmeyeceğim. Bir arkadaşımız dedi ki, “var olan iktidarın, ülkeyi yöneten iktidarın tarım politikası yok.” Bir politikanın olması için önce bir planlama olması lazım. Eğer planlamanız yoksa zaten politikanız olamaz. O nedenle politikası olmayan bir siyasal iktidarın tarımı bu hale getirmesini de doğal karşılamak lazım. Peki, sıkıntıyı kim çekiyor? Çiftçiler çekiyor. Ben bir sıkıntı çekiyor muyum? Hayır. Benim aylığımı da zaten çiftçiler ödüyor. Vergi ödüyorsunuz her biriniz, hak ettiğiniz desteği alamıyorsunuz o destek başka yerlere gidiyor. O zaman yapmamız gereken var olan düzeni değiştirmektir. Bu düzeni değiştirmek için de işçisi, çiftçisi, emeklisi, taşeron işçisi hepimizin bir araya gelmesi lazım ve bu düzeni değiştirmesi lazım. Düzeni kimden yana değiştireceğiz? Halktan yana değiştireceğiz, üretenden yana değiştireceğiz, alın terinden yana değiştireceğiz, çalışandan yana değiştireceğiz. Havadan malı götürenlerden yana var olan düzeni değiştirmek bizim elimizde. Eğer varsanız biz hazırız, beraber bu düzeni hep beraber değiştireceğiz.


Değiştirirken nasıl değiştireceğiz? Bu da önemli bir soru nasıl değiştireceğiz. Efendim Anayasada hüküm var, Anayasa bunun kurallarını koymuş. O kurallara göre değiştireceğiz. Temel kurallar bunlar. Nedir bu temel kurallar? Anayasa madde 166; “özellikle sanayinin ve tarımın-altını bir daha çizeyim- özellikle sanayinin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla gelişmesini, ülke kaynaklarının verimli şekilde kullanılmasını planlamak devletin temel görevidir” diyoruz. Kim yapacak bunu? Siyasi iktidar yapacak. Demek ki neymiş? Bir, tarımın yurt düzeyinde dengeli olması. İki, uyumlu olması. Üç, hızla gelişmesi. Dört, kaynakların verimli kullanılması. Yapılıyor mu? Yapılmıyor. Yapılsaydı zaten tarım bu hale gelmezdi.
Şimdi uzun uzun anlattılar arkadaşlarımız, ayrıntıları da söylediler. Ben size kısaca bütün bu ayrıntılara girmeden önce yapacaklarımızı söylemek isterim. Tarımı elbet geliştirelim ama planlama yapmak çok kolay bir şey değildir. Türkiye genelinde planlama yapacaksanız yapacağınız planlamanın bölge bazında, il bazında ayrı ayrı ele alınması lazım. Mesela bazı ürünler belli bölgeler için stratejiktir. Örneğin fındık Karadeniz için, çay yine aynı şekilde Rize, Artvin için önemlidir; buralar için özel planlar, özel programlar yapmanız gerekiyor. Fıstık Antep için, Siirt için önemlidir; buralar için özel çaba göstermeniz gerekiyor.
Dolayısıyla planlama sıradan ele alınacak bir konu değildir, işin uzmanları bir araya gelecekler.  Planlamanın özü şudur: Herkes üretecek ama kimse zarar etmeyecek. Herkes kazanacak, Türkiye de kazanacak; bunu yaptığınız zaman planlama amacına ulaşmış olur. Kısaca şöyle söyleyeyim, planlamadaki amaç nedir? Planlamadaki amaç şudur: Bir, çiftçi bir yıl önceden ne ekeceğini bilecek. Sevgili çiftçi kardeşlerim bir daha ifade edeyim. Çiftçi bir yıl önceden neyi ekeceğini bilecek. İki, o ürünü kaça satacağını bilecek. Üç, sattığı üründen zarar etmeyeceğini bilecek. Dört, tüketici de evine ucuz ürün götürecek. Planlamanın özü budur bunu yapacağız. Bunu yaptığımız zaman fiyatlarda istikrar olur, politika olur, sağlıklı bir zemin yaratmış oluruz.
Taban fiyatın özü nedir? Taban fiyatın özü de şudur: Ekiyorsunuz, gübre kullanıyorsunuz, gübreyi, elektriği, tohumu her şeyi alıyorsunuz; bir maliyet oluşuyor işçilikle beraber. Maliyetin üzerine makul bir kar koyacaksınız, bunun adı taban fiyat olacak. Çiftçi taban fiyattan satıyorsa eyvallah, daha yükseğe satıyorsa eyvallah istediğine satabilir. Ama çiftçi belirlenen taban fiyatın altında bir alıma, satışa zorlanmayacak. Dolayısıyla çiftçi ektiği ürünün karşılığını, alın terinin karşılığını makul bir karla almış olacak, işin garantisi böyle olacak. Planlama olmayınca ne oluyor? Bakıyoruz bu sene patates iyi fiyat yaptı, hep beraber patates ekiyoruz, ertesi yıl hep beraber batıyoruz. Veya soğan çok iyi, hep beraber soğan ekiyoruz; bir bakıyoruz ki herkes soğan ekmiş, ondan sonra hep beraber iflas ediyoruz. Planlamayla kim soğan ekecek, ne kadar ekecek, kim patates ekecek, ne kadar ekecek, kim kanolayı, nohudu, mısırı ne kadar ekecek ve ne kadar gelir elde edecek bütün bunlar planlandığı zaman sorun kendiliğinden büyük ölçüde çözülmüş olacak.
Tarım Kanununun 21.maddesinden söz ettiler. Çiftçinin alacağının yeteri kadar ödenmediğini de ifade ettiler. Şimdi gıda fiyatlarında artış var, polisiye tedbirlerle bu işi çözmeye çalışıyorlar. Herkesin, özellikle Türkiye’de herkesin şunu çok iyi bilmesi lazım; fiyatları polisiye tedbirlerle indirmeye kalkarsanız o ülkede otoriter rejim vardır. Dolayısıyla baskıyla bu işin içinden çıkamazsınız. Fiyatların düşmesi, makul seviyeye gelmesi ve ülkede fiyatlarda istikrarın olmasını tek yolu akılcı politikalardır. Aklı kullanmayıp da copu kullanırsanız devleti yönetemezsiniz.
Ne yapmalıyız kısaca. Bir; söyledim, defalarca söyledim, bir kez daha çiftçi kardeşlerime söylüyorum, inşallah iktidar olacağız, bütün bu çalışmalar aslında dersimize ne kadar iyi çalıştığımızı gösteriyor, her santimini, her olayı, gübresinden tutun elektriğe kadar neyin ne olması gerektiğini biliyoruz, bütün veriler elimizde var. Sadece Türkiye’nin değil dünyanın bütün verileri elimizde var, demek ki dersimize çalışıyoruz. Bunun uygulamalarını yerel yönetimlerde yapıyoruz, bütün belediye başkanlarımız olağanüstü başarıların altına imza atıyorlar, bu da güzel bir şey. İlk yapacağımız iş; ilk bir haftada, çiftçinin ister bankalarda, ister tarım kredi kooperatifinden aldıkları kredilerin faizlerini ilk bir haftada sileceğiz. Bitti. Faiz yok. Anaparayı da makul şekilde alacağız.
İki; hiçbir çiftçinin üretim araçları, asla ve asla, borcu ne olursa olsun haczedilmeyecek. Yüreğimi yakan şu fotoğraf var; çiftçi, haczedilen ve kamyona yüklenen traktörünü arkadan seyrediyor. Bu büyük bir insanlık dramıdır. Kişinin elinden traktörü aldın, ya bu adam ne ekecek? Ekecek, üretecek ki borcunu ödesin. Ne söylemiştim? Eğer copla bir şeyi yönetmeye kalkıyorsanız başarılı olamazsınız. Aklı kullanmanız lazım, aklınızı kullanmanız lazım.
Çiftçinin taban fiyatı. Az önce söyledim, planlama yapacağız, evet gayet güzel bir planlama yapacağız; çiftçi bir yıl önceden neyi ve ne kadar ekeceğini bilecek, kaçtan satacağını da bilecek. Maliyeti de; çağıracağız ziraat odaları birliğini veya bu konudaki birlikleri, gelin kardeşim sulu arazi, susuz arazi ne ekiyorsan bunun maliyeti nedir, gübresi nedir, ilacı nedir, başka işçilik harcamaları nedir neyse, elektriği nedir bütün bunların maliyetini çıkaracağız. Üstüne makul bir kâr koyacağız, diyeceğiz ki kardeşim senin ürününü devlet olarak biz şu taban fiyatıyla garanti ediyoruz. Bir yıl önceden bileceksin. Sonra eğer bunun üstünde alıcı bulunursa satabilirsin, daha çok kâr elde edersin. Alıcı bulamıyorsan devlet tamamını taahhüt ettiği fiyattan alacak. Çiftçi zarar etmeyecek. Çiftçinin zarar etmesi Türkiye’nin zarar etmesi demektir. Bunu sağlayacağız.
Tarım Kanununun 21.maddesindeki yüzde 1 oranı. Yüzde 1 oranını bütçeye koyacağız, ama bu bütçeyi yaparken çiftçi birliklerini mutlaka davet edeceğiz. Gelecek o yüzde 1’i görecek ve yüzde 1’in nerelere, ne kadar harcandığını da ayrıca denetleyecekler. Yani hükümet olarak biz denetime açık olacağız. Çiftçinin denetimine, onların temsilcilerinin denetimine açık olacağız. Denetimden korkmayacağız çünkü verdiğimiz sözü nasıl yerine getirdiğimizi çiftçi de görmüş olacak.
Bir başka konu. Şimdi bakın değerli arkadaşlarım, taban fiyatı ne diye belirledik? Maliyet, üstüne makul bir kâr. Ve çiftçi bakacak bu fiyattan ürününü satacak. Bu aklın gerektirdiği bir şeydir, kimse zarar etmiyor. Ama bir de bazen doğal olaylar oluyor. Sel oluyor, don hadiseleri oluyor veya işte hayvancılıkta hastalıklar oluyor, hayvanlar telef oluyor. O zaman araya ne giriyor? O zaman araya giren değerli arkadaşlarım sigorta oluyor. TARSİM devreye giriyor. Aklın gerektirdiğini bakın eğer siz üretiyorsanız, makul bir kârla satıyorsanız hiçbir sorunumuz yok. Bazen öngöremediğimiz olaylar olduğu zaman o zaman devlet de zor duruma düşmesin, bütçe de zor duruma düşmesin diye araya TARSİM giriyor. TARSİM’i de yeniden yapılandıracağız ve çiftçi dostu bir kurum haline getireceğiz. Yönetiminde mutlaka çiftçiler olacak. TARSİM’in yönetiminde çiftçi yoksa oranın denetlenmesi mümkün değil.
Başka bir şey daha. Yata mazotu hangi fiyattan veriyorsan, çiftçinin traktörüne de mazotu aynı fiyattan vereceğiz. Hiç ortası yok bunun. Kardeşim öbürü tatile gidiyor, eğleniyor vs. Çiftçi de tarlaya gidiyor, ekiyor biçiyor. ÖTV’yi kaldıracağız. Bu konuda da kararlıyız, bunun da gereğini yapacağız.
Hayvancılık yapılan yerlerde, kırsalda, her bölgeye, her ilçeye mutlaka veteriner görevlendireceğiz. Köyler varsa köylerde veteriner görevlendireceğiz. Eğer hayvancılık dışında tarım yapılıyorsa mutlaka ziraat mühendisi, ziraat teknisyeni olacak. Onlar, köylerimizde nasıl imamlar onurlarıyla, şerefleriyle görev yapıyorlarsa aynı köylerde ziraat mühendisleri, ziraat teknisyenleri, veterinerler de olacak. Çiftçiye her türlü desteği yapacaklar.
Efendim gübreler çok pahalı, dışarıdan geliyor vs. özel sektör. Ne yaparlarsa yapsınlar, çiftçi ucuz gübreyi ve ucuz mazotu mutlaka alacak. Ucuz gübreyi alması için, eğer gerekiyorsa doğrudan doğruya fabrikayı devlet olarak biz kuracağız ve çiftçiye ucuz gübreyi vereceğiz.
Tarımda kooperatifleşmeyi sağlayacağız. Birlikte olmayı, birlikte çalışmayı sağlayacağız.
Az önce mevsimlik işçilerden söz edildi. Mevsimlik işçilerin de çok insani koşullarda çalışmalarının altyapısını hazırlayacağız. Bu konuda ilk çalışmayı yanlış hatırlamıyorsam Mersin Büyükşehir Belediyemiz yapmıştı. Diğer Büyükşehir Belediyelerimizle benzer uygulamaları inşallah önümüzdeki süreç içinde yapacaklar.
Görüyorsunuz, kara toprağı işliyorsunuz, Aşık Veysel ne diyordu? “Benim sadık yârim kara topraktır”. Kara toprağa değer vereceğiz ki, o toprak sizin emekleriniz ve alın terinizle bizleri doyurabilsin. Biz buna hazırız, çiftçi kardeşlerimiz de hazır olsunlar, hiç meraklanmasınlar, az kaldı sabretsinler. İktidarımızda bütün bu sorunlar çözülecek. Tereyağından kıl çeker gibi tamamını çözeceğiz. Dostlarımızla beraber çözeceğiz. Aklımızla, mantığımızla, bilgimizle, birikimimizle çözeceğiz, bundan herkesin emin olmasını isterim.
Hepinize teşekkür ederim, sevgiler, saygılar sunarım.