02.10.2021

CHP LİDERİ KILIÇDAROĞLU, CHP TBMM GRUBU 27. DÖNEM 4. ÇALIŞMA VE DEĞERLENDİRME TOPLANTISININ AÇILIŞINDA KONUŞTU

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Bolu Abant’ta düzenlenen CHP TBMM Grubu 27. Dönem 4. Çalışma ve Değerlendirme Toplantısının açılışında yaptığı konuşmada şunları söyledi: Efendim çok teşekkür ederim, çok sağ olun. Her zaman övündüğüm bir ailem var Cumhuriyet Halk Partisi ailesi. Dolayısıyla bir aile olarak beraberiz, birlikteyiz. Tasada ve kıvançta birlikteyiz. Dolayısıyla sizlerle böyle bir tatil gününde beraber olmak benim için ayrı bir mutluluk. Hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz, onur verdiniz. Son derece mutluyum.


Az önce cenazedeydim, Saadet Partisinin Yüksek İstişare Kurulu Üyesi, Milli Görüş Hareketinin önemli isimlerinden Sayın Oğuzhan Asiltürk dün hayatını kaybetmişti. Kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz, Saadet camiasına başsağlığı diliyoruz, Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
Değerli yol arkadaşlarım, evet güzel bir yerdeyiz, doğa harikasının olduğu bir yerdeyiz, etrafımızda yeşillikler var, güzel bir göl var, Abant Gölü dediğimiz güzel bir göl var. Bütün bu güzellikler içinde, aslında Türkiye’nin bütün güzellikleri içinde sıkıntılar yaşıyoruz. Türkiye bir sorunlar yumağı ile karşı karşıya. Sorunun kaynağını oluşturan ise siyaset kurumu. Eğer siyaset kurumu sorunun kaynağı değil de sorunu çözen bir unsur olarak ortaya çıksa belki böyle bir garip tabloyla, acı bir tabloyla karşı karşıya kalmayacağız.
Arkadaşlarım anlatmışlardır. Eğitimde sorunumuz var. Her aile eğitimden şikayet ediyor. Ekonomide sorunumuz var. Aynı şekilde demokraside sorunumuz var. Dış politikada gerçekten sorunumuz var ve toplumsal barışımız dinamitlenmek üzere. Bütün bunları aslında yaşıyoruz. Ve her birimiz bu sorunlarla bir şekliyle karşı karşıya kalıyoruz. Öyle bir noktadayız ki değerli arkadaşlarım; Türkiye’yi adaletle değil baskıyla yöneten bir yönetim tarzıyla, bir yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız. Toplumsal barış derken sadece Kürt sorununu kastetmiyorum. Öyle bir acımasız tabloyla karşı karşıyayız ki çoğumuz bunun farkında bile değiliz. Rahat dillendirilmiyor bu konu. Bir uyuşturucu bataklığı var, özellikle yoksul mahallerden başlayarak. Daha acı olan tablo ise uyuşturucu baronlarıyla siyasal iktidarın işbirliği. Böyle bir tabloyu Türkiye hiç görmemişti, hiç yaşamamıştı; böyle bir tabloyla yüz yüzeyiz, karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlarım, bir tweet attı diye eğer kişiyi sabahın köründe evini basıp yakalayıp karakola götürüyorsanız bir sorunumuz var demektir. Düşüncelerini özgürce açıkladı diye insanları alıp aylarca, yıllarca hapislerde tutuyorsanız bir sonumuz var demektir. AİHM kararını uygulamayan, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan bir yargı düzeni varsa ciddi bir sorunumuz var demektir. Kanun hükmünde kararnameyle, yargı kararıyla değil kanun hükmünde kararnamelerle insanlar görevlerinden ediliyor, kamu görevlerinde çalışırken bunlar kamu görevleri sona erdirilerek dışarıya atılıyorsa bir sorunumuz var demektir. Anayasa Mahkemesi kararını uygulamadı diye bir yargıç ödüllendiriliyorsa bir sonumuz var demektir. Biz böyle bir tabloyla daha hiç karşılaşmamıştık. Yargının bir düzeni vardı, bir adalet anlayışı vardı. Eleştirirdik ama eleştirilere karşı duyarlı olan bir yapı vardı ve biz o yapıyla yan yana gelirdik. İnsanlar oturur konuşurlardı. 83 milyonluk bir Türkiye’yi düşünün, Londra’daki bir avuç tefeciye çalışan 83 milyonluk bir yurttaş kitlesini düşünün. Hep beraber hizmet ediyoruz. Biz kazanıyoruz ama paraları oraya gönderiyoruz. Türk lirasını bırakın Amerikan dolarını AB’nin avrosunu da bir tarafa bırakın üçüncü dünya ülkelerinin paraları karşısında bile erimeye başladıysa ciddi bir sorunumuz var demektir. Ve şu soruyu hepimiz kendimize sormak zorundayız. Bu tablo 83 milyonun hak ettiği bir tablo mu?
Değerli arkadaşlarım, açlık sınırının altında asgari ücretimiz var. Milyonlarca kişi açlık sınırının altında bir gelirle geçinmeye çalışıyorlar. 4 – 5 yerden aylık alanlar var. Bir tarafta insanlar açlık sınırının altında asgari ücretle geçinirken öbür taraftan sarayın ve beslemelerinin aldıkları paralar var. 4 yerden, 5 yerden aylık alanlar var. Adaletsiz bir düzen bu. Oturup düşünmemiz gerekiyor hepimizin. Oturup düşünmemiz gerekiyor ama özellikle de bizim oturup düşünmemiz gerekiyor. Cumhuriyet Halk Partisi ailesinin oturup düşünmesi gerekiyor. Milletvekili arkadaşlarımızın oturup düşünmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, bütün bu sorunların altında halkımız yorgun. Görüyorsunuz alana gidip alanı gezdiğinizde görüyorsunuz. Hanelerde büyük sıkıntı var onu da görüyorsunuz zaten. Dışarıya yansıyor bu. Bu tablo maalesef dışarıya yansıyor. Dışarıya yansıyor derken artık insanlar korku endişelerini de aşmış durumdalar. Neden korkacağım diyor açım diyor ve iş istiyorum diyor. Karnımın doymasını istiyorum diyor. Bu sürecin içine Türkiye sokuldu. Hayat pahalılığı aldı başını gidiyor. Bu da bizim bildiğimiz gerçeklerden birisidir. İşsizliğe bakıyorsunuz rekor seviyede. Akademisyenler, akademik dünya artık Türkiye’de bir yoksulluk araştırması yapmıyorlar. Derin yoksulluk araştırması yapıyorlar artık. Yoksulluğun vardığı boyutları görmek açısından derin yoksulluğun araştırılmasının 21.yüzyılın Türkiye’sinde yapılması geldiğimiz noktayı göstermesi açısından son derece önemlidir. Aylık elektrik ve doğalgaz faturalarını ödeyemeyen milyonlar var.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, sevgili dostlarım, 2014’ten buyana kişi başına düşen milli gelir yıl düşüyor, sistematik olarak düşüyor. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir tablo hiç olmadı. İkinci Dünya Savaşının yaşandığı yıllarda da böyle bir tablo olmadı. Biz yaşadığımız tabloyu ekonomik buhran olarak nitelendirdiğimizde bazı çevreler karşı çıkıyorlardı buhran yok efendim kriz var. 7 yıl arka arkaya kişi başına gelir düşüyor. 2013’te kişi başına gelir 12 bin 582 dolarken 2020 yılında bu rakam 8 bin 597’ye, 2021 yılında da 7 bin 700 dolara düşecek. 12 bin 500 dolardan 7 bin 700 dolara. Hanelerin gelirlerindeki düşüş dramatik ve acı.
Değerli arkadaşlarım, bunlar şunu gösteriyor. Türkiye aslında yönetilmiyor. Günlük kararlarla Türkiye yönetiliyor. Bir planlama yok. Önümüzdeki yılın ne olacağını bırakın, önümüzdeki ayın ne olacağını kimse bilmiyor, tahmin bile edemiyor. Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız. Bazen soruyorlar efendim çok sıkıştık mahvolduk diye. Diyorum ki daha baharınızı yaşıyorsunuz, daha kış gelecek göreceksiniz. Daha ciddi tablolar çıkacak önümüze, daha ağır tablolar çıkacak önümüze bunları biliyoruz. İğneden ipliğe her şeye zam geleceğini artık 83 milyonda biliyor.
Değerli arkadaşlarım, şu soruları milletvekili arkadaşlarımın özellikle şu soruları gittiğiniz her yerde dillendirmenizi istiyorum. Bu zamların sorumlusu kim? Çünkü bu soruları sormadığımız zaman vatandaş siyasal iktidarı sanki sorunların dışında bir organmış gibi görüyor. Saray var ulaşılamıyor orası farklı bir yer. İyi de bu dertleri başımıza açan kim bunu sormak zorundayız. Türk lirasının bu kadar değer kaybetmesine yol açan kararları alan mekanizma kim? Bunu sormak zorundayız. Türkiye Cumhuriyetinin kasasındaki 128 milyar doların buharlaşmasına yol açan, karar veren kim? Bunu sorduk ama sorduğumuz soruları sürekli tekrar etmemiz gerekiyor değerli arkadaşlarım.
Son üç haftada değerli arkadaşlarım, milletin sırtına döviz kurunun Türk lirası karşısında yükselmesi veya Türk lirasının erimesi karşısında sadece son üç haftada 260 milyar liralık ek yük getirdik milletin sırtına. 260 milyar lirayı kim ödeyecek? Saray mı ödeyecek, sarayın beslemeleri mi ödeyecek, beşli çeteler mi ödeyecek, 83 milyon sıradan vatandaş mı ödeyecek? Bu soruyu da gittiğimiz her yerde sormak zorundayız. Daha önce hiç yaşanmayan tablolar var dedim yaşıyoruz bütün bunları. Rüşveti görmeyerek adeta meşrulaştıran bir siyasal anlayış var. Bir ülke düşünün İçişleri Bakanı var televizyonlara çıkıyor bir siyasetçiye her ay 10 bin dolar para verildiğini söylüyor. Saraydan ses çıkmıyor, beslemelerinden ses çıkmıyor, AK Parti grubundan ses çıkmıyor, MHP grubundan ses çıkmıyor. Yolsuzluğun bu kadar meşrulaştığı bir düzeni hiç yaşamadık. Yolsuzluk bu boyutlara ulaştıysa bize düşen görevin ne kadar ağır olduğunu fark edeceksiniz değerli arkadaşlarım. Yolsuzluğu meşrulaştıran kim? Manav mı, kasap mı, apartman görevlisi mi, sanayici mi, kim? Bunu sormak zorundayız değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, bunları anlatıyorum aslında büyük kısmını sizde biliyorsunuz. Belki tamamını siz biliyorsunuz. Defalarca bunları dillendirdik, dillendirmeye de devam edeceğiz. Peki bize düşen görev ne? Öyle ya bir araya geldik, sohbet ediyoruz, eşlerimiz, çocuklarımız burada, huzur içinde bir Türkiye’de yaşama arzusundayız hepimizde, beraber yaşamak arzusundayız. Bizimle aynı dünya görüşünü paylaşmayan insanlarla da beraber yaşamak istiyoruz, beraber sohbet etmek istiyoruz, beraber gülmek, beraber varsa üzüntümüz beraber üzülmek istiyoruz. Yapacak çok işimiz var. Ben gittiğim yerde, vatandaşlarla yaptığım toplantılarda şunu söylüyorum, ben sizin oyunuza değil sizin sorununuza talibim. Gittiğiniz her yerde bunu ifade edin. Biz sizin oyunuza değil, sizin sorunlarınıza talibiz. Çünkü bu ağır yükü ortadan kaldıracak, sağlıklı ve tutarlı politikacıları ortaya koyacak partinin adı Cumhuriyet Halk Partisidir ve biz bunu yapacağız, yapmak zorundayız. Tarihin bize yüklediği böyle bir sorumluluk var. Evet bütün sorunlara talibiz. Onlar sorunlardan kaçıyorlar, sorunların dillendirilmesini de istemiyorlar. Ama biz sorunların tamamına talibiz ve çözeceğiz. Çünkü biz ülkemizi seviyoruz, insanlarımızı seviyoruz. Daha onurlu bir ülkede, daha gururlu bir ülkede, daha gelişmiş bir ülkede yaşamak istiyoruz. Şunu da gittiğiniz her yerde ifade edin. Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur. Bütün sorunları çözülebilir. Çözmeyenler aslında devletin nasıl yönetilmesi gerektiğini bilmeyenlerdir. Sorunlar baskıyla çözülmez, tehditle çözülmez, sopayla çözülmez. Sorunlar akılla çözülür, mantıkla çözülür, birikimle çözülür, deneyimle çözülür ve daha da önemlisi planlamayla çözülür. Sorun varsa sorunu nasıl çözeceğinizi oturursunuz konuşursunuz, planlarsınız ve sorunu çözersiniz.
Değerli arkadaşlarım, CHP milletvekilleri olarak insanlarımızın göz göre göre uçuruma savrulmalarına izin vermeyeceğiz. Bunu da gittiğiniz her yerde söyleyin. Biz Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak hiçbir vatandaşımızın, hatta vatandaşlarımızın uçuruma savrulmasına izin vermeyeceğiz diyeceğiz. Vermeyeceğiz, bunu savunacağız her yerde. Zaman zaman dillendiririm hep beraber freni patlamış bir kamyonda yokuş aşağı gidiyoruz diye. Evet freni patlamış bir kamyonda hep beraber yokuş aşağı gidiyoruz. O freni patlamış kamyonun önce frenini tamir edip sonra yokuş aşağı giderken kaptan ve ekibiyle beraber bu işi selamete ulaştıracak. Bunu anlatacağız, bunu söyleyeceğiz. Aynı zamanda şunu da ifade etmemiz lazım. Biz uçuruma yuvarlanmasına, savrulmasına izin vermeyeceğiz ama halkımızla omuz omuza bu sorunları çözeceğiz, beraber çözeceğiz. Aldığımız her kararı vatandaşımızla, kararın taraflarıyla bir araya gelip oturup tartışacağız, beraber çözeceğiz diye.
Buradan elektrik şirketlerine de iki sözüm var. Zam hazırlığı yapıyorlar. Onları uyarmak benim ve bizim ortak görevimizdir. Milletin sırtına çökmeye çalışırsanız, elektriğe zam yapmaya kalkarsanız söylüyorum bunun bedelini ödeyeceksiniz. Emekli aldığı aylık 1500 lira, 2000 lira. 250 lira elektrik faturası geliyor. Sizde vicdan yok mu bu adam nasıl ödeyecek? Daha bu elektrik, daha pazara gitmedi. Eğer zaman yaparlarsa gerekirse kademeli olarak tüketimi durdurmaya çağıracağız halkımızı. Bunun mücadelesini vereceğiz. Yapmaya kalkarlarsa yarın iktidar olduğumuzda bunun hesabını kesinlikle soracağız. Halktan yana tavır alacağız, milletten yana tavır alacağız ve bunun hesabını soracağız. Oturursun kafana göre zam yaparsın. Kim ödeyecek onu? En pahalı elektriği kullanıyoruz. Sadece evde oturanlar değil, kuyudan su çekip tarlasını sulayan vatandaş içinde aynı dert var. O elektrik düğmesine bastıkları zaman beş çeşit vergi ödüyor vatandaş. O nedenle elektrik dağıtım şirketlerinin dikkatli adım atması lazım. Aynı zamanda çiftçi kardeşlerimiz içinde tarlasını ekiyor, suluyor, ekini satmamış elektrik faturası geliyor öde diye. Ürününü satmadı ki bu adam. Bu tabloyu da değiştireceğiz. Onlar bilsinler, ürünü elde edip hasadı sattıktan sonra elektrik faturasını ödeyeceğiz ve asla faiz çalışmayacak. Bunu da söylüyorum. Açık ve net; ya bu milletin, ya bu halkın yanında yer alırsınız ya da bizi karşınıza alırsınız. Bunu gayet açık, gayet net söylüyorum. Derdin varsa derdini bana değil, halka değil, millete değil, derdin varsa gideceksin saraya anlatacaksın derdini. Senin sorununu çözecek olan saraydır. Oradaki şürekâdır.
Değerli arkadaşlarım, her şeye zam yağmuru. Buradan vatandaşı kurtarmamız lazım. Birlikte kurtarmamız lazım. Bunun mücadelesini birlikte vermemiz lazım. Az önce söyledim, tarihin bize yüklediği bir sorumluluk var. Bu sorumluluğun bilincinde hareket etmek zorundayız. Her adımımızı, milletvekilleri olarak her adımımızı ölçerek, biçerek, tartarak atmak zorundayız. Vatandaşla doğrudan ilişkilerde fazla akademik bir dil kullanmamaya, onun günlük yaşamının sorunlarını onun anlayacağı bir dille anlatmak zorundayız. Biz onların derdini dile getirirken tek başına sorunlarını dile getirmek değil aynı zamanda o sorunu nasıl çözeceğimizi de onlara anlatmak zorundayız. Ama onların anlayacağı bir dille bunları yapmak zorundayız.
Değerli arkadaşlarım, tarihin bize yüklediği bir sorunluluk var dedim. Çok ağır bir sorumluluğu devralmaya hazır olduğumuzu da söyledim. Türk lirasının dikiş tutmadığı, binlerce çocuğun yatağa aç girdiği, iki Trakya büyüklüğünde alanın artık ekilmediği, çiftçinin perişan olduğu, elektrik borcunu ödemek için kendilerine uygulanan hacizleri veya traktörüne haciz uygulanıp traktörü haczedilip kamyona bindirip gönderilmeleri. Bu tablo ağır bir tablo. Bu ağır tabloyu devralmaya hazırız. Büyük kentlerin varoşlarında yaşayan, kaderine terk edilmiş aç ve yoksul yüzbinler var. O mahalleleri gezdim, geziyoruz hep beraber geziyoruz. Oralarda yaşanan insan dramının tanığı olduk. O insanların iyi koşullarda yaşamaları için Cumhuriyet Halk Partisine ihtiyaçları var. Bize ihtiyaçları var biz bunu sağlamak zorundayız. O evdeki çocukların eğitiminden de sorumluluk üstleneceğiz. O çocuklarında güzel bir eğitim alma hakları var. Onların da sorumluluğunu üstleneceğiz. Anne babanın sofrasına bakın, sofralar dolu değil. Sofrasından da, aşından da sorumlu olacağız. O sorumluluğu da üstleneceğiz. Her evde bereketin olması, her evde huzurun olması sorumluluğu bizim sırtımızda biz o sorumluluğu almaya hazırız.
Emeklilerin aldıkları aylıklardan, haklarını arayan memurlara kadar herkesin sorumluluğunu alacağız. Emekli kardeşlerim unutmasınlar iki maaş ikramiyeyi söke söke aldık ama şimdi öyle bir düzen getirmişler ki, ne kadar çok prim ödüyorsanız o kadar az emekli aylığı alıyorsunuz. Dünyada olmayan bir garabetle karşı karşıyayız. Bu sorumluluğu da alıyoruz. Kim ne kadar çok prim öderse o kadar yüksek emekli aylığı alacak. Düzenin ne kadar ters işlediğini, ne kadar yanlış çalıştığını kendi aylıklarınızdan öğrenebilirsiniz. Üniversiteyi kazanıp yatacak yer bulamayan gençlerimizin de vebalini üstlenmeye hazırız. Onlarında yerini, yurdunu yapacağız. Bir yıl içinde yapacağız sözünü verdik.
Mevlana şöyle der değerli arkadaşlarım, “Mum olmak kolay değildir, ışık saçmak için önce yanmak gerekir”. Evet mum olmak kolay değildir, ışık olmak için önce yanmak gerekir. Ve şimdi her bir milletvekilimizin gözlerine bakarak söylüyorum, her birimiz vatandaşın önüne çıktığımızda Mevlana’nın bu sözünü hatırlatarak sizin için yanmaya hazırız diyebilmeliyiz. Bu topraklarda hiç kimsenin, hiçbir ailenin acı çekmesini istemiyoruz. Birileri lüks içinde yaşarken yüz milyonlar, yüz binler acı içinde yaşamasın. Devralacağımız sorumluluğun ne kadar ağır olduğunu milletvekili arkadaşlarım bilsinler diye bunu anlatıyorum. Sıradan bir iktidar değişimi olmayacak bu değişim. Bu değişim devasa bir sorumluluğu omuzlarına alıp Türkiye’yi aydınlığa çıkarmak için mücadele etmek demektir. Bu sorumluluğun anlamı budur. Ağır bir sorumluluğu üstlenmeye hazırız. Neden? Aklımızla sorunları çözeceğiz, birikimimizle çözeceğiz. Yolsuzluklarla mücadele ederek çözeceğiz. Ahlaki temelleri güçlendirerek çözeceğiz bu sorunları. Devletin hazinesine hiç kimsenin el uzatmasına izin vermeyeceğiz. Kul hakkı yiyenlerin burnundan hep beraber fitil fitil getireceğiz.
Şunu da söyleyin vatandaşlarımıza. Bizim lügatimizde vazgeçmek yoktur. Yola koyulduk mu mutlaka çözeceğiz deyin. Vazgeçmek yoktur bizim lügatimizde. Mücadele artık bir hak mücadelesidir, bir insan mücadelesidir, bir adalet mücadelesidir bu mücadele sıradan bir mücadele değil. Yokuş aşağı giden bir Türkiye’nin yolunu çevirmemiz lazım. Daha büyük savrulmalara izin vermememiz lazım.
Değerli arkadaşlar, şunu da söyleyin. Hiç kimseyi, halkı asla yarı yolda bırakmayacağız deyin söz verin. Hiç kimseyi yarı yolda bırakmayacağız. Kim destek oluyorsa bizim mücadelemiz kutsal bir mücadeledir. Bu kutsal mücadeleyi yurt sathına yaymak, dillendirmek her birimizin tek tek görevidir.
Değerli arkadaşlar, Allah’ın izniyle, milletin takdiriyle iktidar görünüyor. Bunları anlatmamın nedeni şu; iktidara geldiğimizde her birimize düşen sorumluluklar var. Her birimiz sorumluluğumuzun bilincinde olmak zorundayız. Sorumlulukla, o bilinçle hareket etmek zorundayız. Türkiye coğrafyasının her yerine milletvekili arkadaşlarım gidiyorlar. 10’ar kişilik, 15’er kişilik, 20’şer kişilik, 25 kişilik ekiplerle gidiyoruz. Parlamento açıldı aynı çalışmaları yaz aylarında yapıyorduk şimdi de yapacağız. Ağzımızdan yorulduk lafı kesinlikle çıkmayacak. Yorulduk lafı çıktığı andan itibaren bu işi bırakıyoruz demektir. Biz yorulmayacağız. Hak arayanlar yorulmazlar, adalet arayanlar yorulmazlar, halkın yanında olanlar yorulmazlar. Halkla birlikte mücadele eden, omuz omuza mücadele edenler yorulmazlar. Dolayısıyla biz yorgunluk nedir değil, iktidara geldiğimizde herkesin yüzü güldüğünde biz o zaman diyeceğiz ki, evet görevimizi yaptık. Herkesin yüzü gülecek, her inançtan, her kimlikten, her yaşam tarzından herkesin yüzü gülecek. Ana hedefimiz bu. Omuz omuza beraber olacağız. Bize oy vermeyenlerle de beraber olacağız. Çünkü biz yeni bir siyaset anlayışını başlattık. Zor bir dönemeç ama döneceğiz buradan. Halkın desteğini alarak, halka güven vererek.
Buradan milletimize de, halkımıza da seslenmek isterim. Yaşadığın sorunların ne olduğunu ben ve arkadaşlarım hepimiz biliyoruz. Sorunları çözme kapasitemiz var, aklımız var, mantığımız var. Sorunu önce sizden dinleyeceğiz, sizden öğreneceğiz. Masa başında oturup ben sorun çözeceğim demeyeceğiz. Önce vatandaşla oturacağız, esnafla oturacağız, çiftçiyle oturacağız, manavla oturacağız, apartman görevlisiyle oturacağız, muhtarıyla oturacağız, sanayicisiyle oturacağız, dış ticaretçisiyle oturacağız herkesle. Rahmetli Ecevit’in hayata geçirdiği Ekonomik ve Sosyal Konsey’i yeniden hayata geçireceğiz. Her kesimle oturacağız ve her kesimin sorununu dinledikten sonra da sorunların nasıl çözüldüğünü, nasıl çözülebileceğini sadece kendi halkımıza değil, bütün dünyaya göstereceğiz. Onurlu bir dış politika izleyeceğiz. Pinpon topu gibi gidip gelen bir yönetim tarzını asla kabul etmiyoruz. Yurtta barışı, dünyada barışı tesis edeceğiz. Her sorunu çözeceğiz. Söyledim sorunların çözümünün merkezinde TBMM yatıyor. Kanun hükmünde kararnameyle görevlerine son verilenlere hiç kimse meraklanmasın yargı kararı yoksa bir hafta içinde tamamını görevlerine iade edeceğiz. Hiç kimsenin mağdur olmasını istemiyoruz.
Evet ilk seçimde inşallah iktidarız ve beraber bu mücadeleyi yapacağız.
Söylediğim bir cümle var o cümleyi sakın unutmayın. Eleştiri, arkadan çözüm. Her sorunu nasıl çözeceğimizi anlatacağız.
Efendim hepinize yürekten teşekkür ederim, saygılar sunuyorum, sağ olun, var olun diyorum. Bizleri buluşturan yönetime de teşekkür ediyorum. 


Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, eşi Sayın Selvi Kılıçdaroğlu ile birlikte, Bolu Abant’ta düzenlenen CHP TBMM Grubu 27. Dönem 4. Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı kapsamında, milletvekili eşleri ile çay sohbetinde bir araya geldi.


Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Google tarafından düzenlenen küresel sorunlara Google teknolojileri ile çözüm geliştirmeyi hedefleyen 2021 Solution Challenge Incubation’da Türkiye birincisi olan ekip ile Bolu’da bir araya geldi.

Tüm Fotoğraflar İçin Tıklayınız...

Gündem'den Öne Çıkan Haberler