16.09.2022

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, İBB Arnavutköy Kültür, Spor, Eğitim ve Yaşam Merkezi Açılış Törenine Katıldı

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Arnavutköy Kültür, Spor, Eğitim ve Yaşam Merkezi açılışında konuştu. CHP lideri Kılıçdaroğlu daha sonra, merkezi inceleyerek bilgi aldı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, açılışta yaptığı konuşmada şunları söyledi:

Efendim hepinize teşekkürler. Değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın İmamoğlu, belediye başkanı arkadaşlarım, siyasal partilerin değerli il başkanları, hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz.

Sayın İmamoğlu güzel bir konuşma yaptı. İstanbul için nasıl çalıştığını anlattı, özveriyle çalıştığını söyledi. İstanbul’a hizmet etmenin, İstanbullulara da aynı zamanda hizmet etmenin ne kadar önemli olduğunu aslında üç aşağı beş yukarı hepimiz biliyoruz. Böylece İstanbullu oy verip seçtiği, Belediye Başkanı yaptığı bir kişinin beldeye nasıl hizmet verdiğini her gün bir şekliyle izliyor. 150 günde 150 proje. Arkadaşlarım çalışıyorlar belki yıl sonuna kadar 200 proje olur dedi. Olur. 200’de olur, 500’de olur, binde olur. Çünkü İstanbul yıllarca ihmal edildi. İstanbul dünyanın en güzel kenti. Üç büyük imparatorluğa başkentlik yapmış bir kent. Devasa bir mega kent İstanbul. İstanbul’a hizmet etmek başlı başına İstanbullular içinde, hizmet eden kişi içinde son derece önemli ve değerli değerli arkadaşlarım.

Başkan, kente rant gözüyle bakmıyoruz dedi. Geçmişte kente rant gözüyle bakanlar, kupon araziler benden sorulmadan kimseye verilmeyecek diyenler elini, ayağını İstanbul’dan çeksin. İstanbul’a ve İstanbullulara insan olarak görkemli tarihi olan bir İstanbul olarak bakıyoruz. Belediye Başkanımızda öyle bakıyor. Arnavutköy’den CHP oy az alıyor. Doğrudur. Ama kabahat Arnavutköylüler de değil ki kabahat bizde. Siz gidip Arnavutköy’de vatandaşın sofrasına oturdunuz mu, çayını, kahvesini içtiniz mi, derdini dinlediniz mi? Ankara’da oturduk, nutukları attık Arnavutköy bize oy versin. Vermiyorum diyor, gel arkadaş diyor, bir soframa otur, bir halimi, hatırımı sor, bir cenazem geldi bir başsağlığı dile bize. Bunları yapmadı. Ama şimdi yapıyoruz. Geleceğiz, oturacağız, konuşacağız, helalleşeceğiz, kucaklaşacağız, ayrışmayacağız, beraber olacağız. Adalet için, hak için, hukuk için beraber olacağız. Bunu herkesin bilmesini isterim.

Ayrıca kütüphanenin adının Cemil Meriç olması son derece değerli. Bu da bizim hak edene değer verdiğimiz gösterir. Onun siyasi görüşüne değil, onun bizim edebiyatımıza, düşün tarihimize yaptığı katkı açısından hiçbir ayrım yapmadığımızı gösterir. Bu insanlar bizim tarihimizin, bizim kültürümüzün, bizim edebiyatımızın bir parçası. Dolayısıyla ayrımcılığı yapmak, birilerini bizden, öbürü bizden değildir diye ayırmak artık bu olmayacak. Herkesi değeri ölçüsünde herkesi değerli bileceğiz ve o ölçüde kucaklayacağız. Kimisi sanat alanında, kimisi kültür alanında, kimisi resim alanında, kimisi tarih alanında, kimi siyasette herkes bir şekliyle bir alanda başarı göstermişse o ölçüde kendilerine, o kriterde kendilerine hep saygı göstereceğiz.

Diğer belediye başkanlarını davet ediyoruz, onlar davete çoğu zaman icabet etmiyorlar. Ayrımcılık bu ülkeden artık silinmeli. Sayın Başkanım, siz üstünüze düşen görevi yapıyorsunuz ve yapmaya da devam edin. Bizim kültürümüzün, bizim inancımızın, bizim felsefemizin ne olduğunu onlarda artık öğrenmeliler. Biz Yunus’un felsefesinden geliyoruz. Ahi Evran’ın felsefesinden geliyoruz. Mevlana’nın felsefesinden geliyoruz. Horasan erenlerinin felsefesinden geliyoruz. Biz ayrımcılık yapmayız, kimseye kin tutmayız. Ayrımcılık yapmak, kin tutmak bize yakışmaz. O nedenle A partisine oy vermiş, B partisine oy vermiş bu ayrı bir şey. Siyaset ayrı ama insanlık ayrıdır.

Belediye Başkanı arkadaşlarıma söyledim, diğer Belediye Başkanı arkadaşlarımda burada söyledim kendilerine. Bize oy versin vermesin fakir mahallelerden başlayarak hizmet götüreceksiniz. Arnavutköy’de bunlardan birisi. Bir anlamda İstanbul’un varoşu olarak tanımlanır. İstanbul ayrı, Arnavutköy ayrı. Ama İstanbul’un yarattığı bütün değerlerden Arnavutköylülerin de faydalanması lazım. Çocuğu belki denize, plaja götürecek parası yok ama artık bundan sonra o çocuk gelecek burada yüzme öğrenecek, burada kütüphaneye gidecek, burada teknolojiyi öğrenecek, burada kültürünü geliştirecek, burada arkadaşlarıyla beraber olacak. Birlikte oynamanın, dayanışmanın ne kadar değerli olduğunu öğrenecek. Anne evladını güven içinde getirecek buradaki kreşe bırakacak. Çalışmak istiyorsa daha rahat çalışacak veya bir düğüne gidecek veya bir taziyeye gidecek. Çocuğumu nereye bırakıyım diye düşündüğünde gelecek Arnavutköy’de bu sosyal yaşam merkezine bırakacak. Biz onlardan sadece bir şey istiyoruz. Evladını buraya bıraktığında ve huzur içinde bir taziyeye, bir düğüne gittiğinde veya herhangi bir gezmeye gittiğinde, bir arkadaşına gezmeye gittiğinde en azından dönüp ya bu tesisi yapan Arnavutköy’e kazandıranlardan Allah razı olsun. Sadece onu isteriz başka bir şey değil.

Efendim bizim görevlerimizden birisi de bu ülkede fakirin, fukaranın hakkını korumaktır. Bir daha ifade edeyim, bizim yani Cumhuriyet Halk Partililerin temel görevlerinden birisi de bu ülkede fakirin, fukaranın hakkını korumaktır. Fakirin, fukaranın hakkını korursanız sosyal devlet olur. Herkesin karnının doyduğu, her evde huzurun olduğu, her evde bereketin olduğu, hiçbir evde gelecek endişesinin olmadığı bir Türkiye’yi inşa etmek istiyoruz. Ve biz bu inşa olayını sadece CHP olarak değil, altı siyasi parti lideri bir araya gelerek biz bunu yapmak istiyoruz. Sorun bir parti sorunu değildir. Sorun bir Türkiye sorunudur. Ayrışan Türkiye’yi istemiyoruz, kucaklaşan Türkiye istiyoruz. Bölünen, kavga eden, gruplaşan bir Türkiye değil tam tersine beraber olan, kucaklaşan, helalleşen, geçmişi bir anlamda varsa hataları hatalarıyla yüzleşme cesaretini gösteren bir Türkiye istiyoruz. Birlikte yaşamak istiyoruz. Doğusu, batısı, güneyi, kuzeyiyle beraber yaşamak istiyoruz. Böyle bir Türkiye altı liderinde ortak özlemidir ve biz bunu kamuoyuna yayınladığımız bildirilerde gayet açık ve gayet net söylüyoruz. Bu çerçevede hareket ediyoruz. Canımızı acıtan şudur; alt gelir gruplarından üst gelir gruplarına olağanüstü kaynak transferi oluyor. Yani fakirden alıp zengine veriyorlar. Oysa dünyada varlıklılar fazla vergi öderler ve alt kesime yani halka, yani garibana, yani fakire, yani fukaraya daha fazla kaynak aktarılır. Sosyal devlet budur. Sosyal devlet fakirin, fukaranın yanında duran devlet demektir. Onun sorunlarını çözen devlet demektir. Eğer Kur Korumalı Mevduat diye bir olay yapmışsanız, altı ayda bu mevduat sahiplerine ödediğiniz para 75 milyar 600 milyon lira. Bir daha ifade edeyim, 75 milyar 600 milyon lira. Bu hazineden çıkan para. Birde Merkez Bankasından çıkan para var. Topladığınızda 170 milyar liranın üstünde. Yani 170 milyar lirayı 85 milyondan toplandığınız paraları bir avuç kişiye veriyorsunuz. Bu adalet midir, bu hak mıdır, bu hukuk mudur? Hayır yok biz bunu kabul etmiyoruz. Tam tersine bir şey daha ifade edeyim. Dolar garantisi veriyorsunuz, ayrıca döviz garantisi veriyorsunuz, hazine garantisi veriyorsunuz ve dönüp diyorsunuz ki, sana 170 milyar lirayı vereceğim 6 ayda ama 5 kuruşta vergi almayacağım. Fakir ekmek alırken vergi ödüyor, çay içerken vergi ödüyor, simit alırken vergi ödüyor. Nasıl oluyor da 170 milyar lirayı 6 ayda kazananlar 5 kuruş vergi ödemezler? Bu adalet midir? Herkes elini vicdanına koyup buna göre düşünsün herkes. Adalet diyorsanız bir şey demem. Ama benim adaletim öyle değil. Benim adaletim bir avuç kişiye 170 milyar lira vergisiz kemiksiz veremezsin. Ve bunlar alın teri dahi dökmüyorlar. Yani bir damla alın teri bile yok. Veriyorsunuz bu parayı.

Değerli arkadaşlar, fakirin, fukaranın yanındayım dedim. Fakir fukara ne olmak istiyor? Proje açıkladılar, herkes ev sahibi olsun eyvallah başımın üstünde yeri var. Her fakirin, her fukaranın başını sokabileceği bir evi olsun itirazım yok buna. Evi olsun, evinde huzur olsun, rahat olsun buna hiçbir itirazımız yok. Ama kafamda bazı sorular var onu sormak zorundayım niçin? Fakirin, fukaranın hakkını korumak için sormak zorundayım. Parayı topluyorsun gayet güzel, herkes sıraya girdi parayı yatırıyor o da gayet güzel. Kurayı 6 ay sonra çekeceksin neden? Baştan kura çeksen de alacaksın sen baştan parayı kullanacaksın. Sıfır faizle kullanacaksın, üstelik fakirin, fukaranın parasını kullanacaksın, üstelik 5 kuruş faiz vermeyeceksin, gelir vermeyeceksin 6 ay sonra kura çekeceğim. Kurada çıkmazsam ne olacak benim hakkım? Şimdi ben bu soruyu sormazsam fakirin, fukaranın hakkını korumamış olurum. Benim görevim nedir? Benim görevim tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumaktır. Fakirin, fukaranın hakkını korumaktır. Benim görevim budur. Ben birileri gibi faizle geçinen birisi değilim. Birileri gibi devleti soyan birisi değilim, birileri gibi kul hakkını yiyen birisi değil. Bu ülkeye temiz siyaseti, ahlaklı siyaseti, vatandaşın yanında duran fakirin, fukaranın hakkını koruyan bir siyaset inşa etmeye çalışıyorum.

Söylediğim şuydu; para topluyorsunuz güzel. Peki yarın müteahhit dese ki ben yapmıyorum ya demire zam geldi, çimentoya zam geldi ben bu işin içinden çıkamıyorum dese ne olacak? Madem İstanbul’dayız Fikirtepe’yi bilirsiniz, Fikirtepe’de gecekondular vardı, oyların neredeyse tamamı AK Partiye çıkardı. Kentsel dönüşüm yapalım dediler kentsel dönüşüm yaptılar fakiri fukarayı sürdüler, gökdelenleri diktiler oraya fakire ne ev kaldı, ne yurt kaldı. Onları savunmak kime kaldı? Yine bana kaldı onları savunmak. Ben gene gittim oraya, gene o insanların hakkını savundum, neden bunu yaptınız dedim. Beton ormanları yaptılar bir tane fakirin, fukaranın hakkını vermediler. Arsa sahibi adam, ev sahibi adam. Aynı tablonun yaşanmasını istemiyorum. Söylediğim şu gayet akıllı, mantıklı bir öneri getirdim. Dedim ki, bu insanları ev sahibi yapmak mı istiyorsun başımın üstünde yeri var. Düşük faizli mi ya da sıfır faizli mi ev yapmak istiyor başımın üstüne hiç itirazım yok. Peki yarın müteahhit demire zam geldi, çimentoya zam geldi diye kaçarsa ne yapacaksın? Beşle çeteye garanti veriyorsun, dolar garantisi veriyorsun, faiz garantisi veriyorsun. Avrupa’daki Amerika’daki enflasyonu da getirip bizim sırtımıza yıkıyorsun, hazine garantisi veriyorsun. Ben sana demiyorum ki, dolar garantisi ver. Sen kardeşim bu ihaleyi alacak olan müteahhitlere makul düzeyde kar elde edecek şekilde gelir garantisi ver. Bu insanlar terk etmesinler, başladıkları işi bitirsinler. Hemen havuz medyası bir merkezden talimat alıyorlar hemen havuz medyası başlıyor ‘Kılıçdaroğlu bunların ev sahibi olmasını istemiyor’. Akıl var mantık var benim dediğimi anlamıyor musunuz siz? Ben fakirin, fukaranın ek bir yükle karşılaşmadan, ek bir yükümlülük altına girmeden verin garantiyi müteahhit alsın. Bakın benim sözüme inanmayanlar TOKİ’nin internet sitesine girsinler TOKİ toplu konut ihalesi açtı müteahhitlerin çoğu girmediler ihaleye. Geleceğimiz göremiyoruz dediler. Siz demir garantisi, çimento ne olacak bunu biliyor musunuz? Bilmiyoruz. Ben nasıl gireceğim diyor bu işe. Girersem batarım diyor. Hadi bana inanmıyorsunuz Türkiye Müteahhitler Birliği var çağırırsınız Türkiye Müteahhitler Birliğini birde ona sorarsınız. Akılları sıra onlar malı götürecek Kılıçdaroğlu sesini çıkarmayacak. Yemezler. Ben fakirin, fukaranın, dulun, garibanın yanındayım herkes böyle bilsin.

Bakın değerli arkadaşlarım, şunu da söyleyeyim. Sen para topluyorsun, bende topladığın paraların fakirin, fukaranın hakkını savunuyorum. Aramızda bu kadar fark var. Parayı topluyorsun ama topladığın para fakir, fukara için harcanacak, onların güvenceleri için harcanacak. Katkı yapılacaksa garantiyi vereceksin. Türk lirası garanti ver ben sana itiraz etmiyorum. Hatta diyorum ki, iktidar değişecek, Allah’ın izniyle değiştireceğiz iktidarı, millet ittifakı gelecek iktidara Türkiye’nin bütün sorunlarını ahlak temelli, adalet temelli çözecek. O senin ver dediğim garantilerin tamamına aynısına uyacağız ve aynı garantileri sürdüreceğiz. Böylece fakir fukara ev sahibi olacak. Ha bunu nasıl yaparız diyorsanız çok basit. Geleceksiniz Ekrem İmamoğlu’nun kapısını çalacaksınız, ya siz böyle konutlar yaptınız nasıl yaptınız size öğretecek. Gideceksiniz İzmir Büyükşehir’in kapısını çalacaksınız ya siz fakire fukaraya yük olmadan konutlar yapmışsınız ve teslim etmişsiniz gecekondularda nasıl yaptınız size anlatacak. Geleceksiniz Ankara’ya soracaksınız, Adana’ya soracaksınız, Mersin’e soracaksınız, Aydın’a soracaksınız. Size bunları anlatırız neyin nasıl olduğunu. Çünkü biz vatandaşa hak temelli bakarız, hakkaniyet kuralına göre bakarız. Birilerinin cebi dolsun diye değil. Birilerinin cebi dolacaksa vatandaşın cebi dolacak yukarıdakilerin değil vatandaşın cebi dolacak.

Sayın Başkan, çok güzel bir şey yaptınız. Arnavutköy’e bir kültür merkezi, bir spor merkezi, bir yaşam merkezi, bir kreş açıyorsunuz. Burası Arnavutköy’ün tarihinde önemli bir yatırımdır onu ifade edeyim. Arnavutköy’ün tarihinde önemli yatırım şunun için söylüyorum, evet İstanbul Büyükşehir’in bir kreşi bile yoktu siz 80 – 90 kreş yapıyorsunuz yapmaya da devam edeceksiniz. Özellikle gecekondu bölgelerinden başlayarak söyledim, sizlerde yapıyorsunuz. Son derece mutluyum. Vatandaş mutlu olduğu sürece verdiğiniz hizmetlerin vatandaş tarafından takdir edildiğini göreceksiniz.

Bir şey daha ifade edeyim. Dünyada 10 büyük metro inşaatını aynı anda yapan tek belediye var İstanbul Büyükşehir Belediyesi. Dünyada diyorum. Büyük hizmetler veriyor. Bu hizmetlerin anlatılması lazım. Evet günlük politik çekişmeler bunlar olur. Ama idealimiz, hedefimiz İstanbul’a bizim bütün büyükşehir belediye başkanlarımız bulundukları beldelerde kendi beldelerine hizmet edecekler, vatandaşla kucaklaşacaklar, dertlerini dinleyecekler. Sizin yaptıklarınızı inşallah millet ittifakının iktidarında inşallah bizler yapacağız. Nasıl yapılacak dünyaya göstereceğiz. Onlara da göstereceğiz. Fakirin, fukaranın hakkı nasıl korunurmuş onlara da göstereceğiz. Beşli çetelerden gasp ettikleri mallar nasıl alınırmış onu da hem Türkiye’ye hem dünyaya göstereceğiz. Birileri kul hakkı yiyecek, fakirin fukaranın hakkını yiyecek Bay Kemal onu seyredecek. Yemezler, seyretmeyiz. Hepsini ama hepsini kul hakkı yiyene diyeceğiz kusura bakma kardeşim. Kusuru olur, hatası olur, yanlışı olur başımızın üstüne hiç ona bir şey demeyiz. Her şeyi adalet çerçevesinde yapacağız. Çünkü devletin dini adalettir. Adaletten sapmayacağız. Eğer birisine yanlış yaptın aldığın parayı geri ver derken onu da adalet içinde yapacağız. Adaletten sapmayacağız.

Hepimizin yolu aydınlık olsun, adaletli bir dünya, adaletli bir Türkiye için hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun diyorum.


CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU İSTANBUL’DA