01.07.2021

CHP HEYETİ DİYARBAKIR’DA…

CHP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca başkanlığındaki, milletvekilleri ve PM üyelerinden oluşan CHP Heyeti 1-2 Temmuz tarihlerinde Diyarbakır’da.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, CHP Heyetinin Diyarbakır ziyareti öncesinde düzenlediği basın toplantısı ile ziyarete ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Sayın Genel Başkan Yardımcım, İl Başkanım, İlçe Başkanlarımız, değerli PM Üyelerimiz Ve Milletvekillerimiz, Cumhuriyet Halk Partisi çatısı altında yan yana yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarım, sevgili Diyarbakırlı yurttaşlarımız, değerli basın emekçilerimiz;
CHP Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun görevlendirmesi üzerine  medeniyetlerin beşiği, kadim şehir Diyarbakır’da olmanın heyecanı ile Parti Meclisi Üyelerimiz, Milletvekillerimiz, Genel Başkan Danışmanımız ve Önceki Dönem Belediye Başkanımızdan oluşan 18 kişilik CHP Heyeti olarak 2 günlük yoğun saha ziyaretleri için burada bulunuyoruz. Bizleri dostlukla, sevgiyle kucaklayan Diyarbakır’ın kıymetli yurttaşlarını içtenlikle selamlıyoruz.
Bugün 1 Temmuz… Sizlere bu basın emekçilerimiz aracılığı ile güzel haberler, müjdelere verebilmeyi çok isterdik. Ancak bugün tek kişilik Şahsım Hükümetinin yönetemediği Türkiye’de ekonomik buhranın pençesinde akşama karnını nasıl duyuracağını bilemeyen, iş-aş umudunu kaybeden, geleceğe olan umutlarının son kırıntılarına tutunmaya çalışan yurttaşlarımız elektriğe ve akaryakıta gelen zamlarla uyandı.
Bugün 42 milyon kadın uzun yıllar verdikleri mücadele sonunda elde ettikleri en büyük kazanım olan İstanbul Sözleşmesinin güvencesinden yoksun bir sabaha uyandı.
Bizler de Türkiye’nin dört bir yanında “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” diyen, kararlı, ısrarcı, mücadeleci tüm kadınlara Diyarbakır’dan ses veriyoruz!
20 Mart 2021’inin gece yarısı, tek adam kararıyla ilk imzacısı olduğumuz İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığı açıklandı. Kendi zihniyetleri gibi karanlık bir gece yarısı atılan bir tek imza ile toplumun itirazlarına rağmen, kadınların, kadın hareketinin, toplumun aydınlık yüzlerinin, eşitlik ve adalet isteyenlerin tüm itirazlarına rağmen 42 milyon kadının umutları, kazanımları yok sayıldı. 3 aydan bu yana eylemler, açıklamalar, itirazlar, hukuki mercilere başvurular devam ediyor. Danıştay’a yürütmenin durdurulması, İstanbul Sözleşmesinden çıkma kararının yok hükmünde olduğunun tespiti ve Anayasaya aykırılık taleplerimiz ile CHP Grubu olarak tüm Milletvekillerimizle, CHP Kadın Kollarımızla başvuru yaptık. Sadece TBMM’de değil her platformda itirazımızı haykırdık, bu yanlış ve dayatmacı karardan dönülmesi çağrısını yaptık. CHP’li kadın milletvekilleri olarak her hafta TBMM’de kadın cinayetlerin dikkat çektik ve “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” dedik. 
Ne yazık ki günlerdir bekleyen Danıştay, dün kararını açıkladı, bir hukuk garabetine daha imza atıldı, yürütmenin durdurulması talebinin reddine karar verdi. Bugün itibariyle İstanbul Sözleşmesi’nde Türkiye’nin çıkışı kararı kesinleşti. 
Mücadeleden, özgürlüklerden, eşitlikten hak ve adaletten korkan bir iktidar, neden bu sözleşmeyi hedef aldı? Neden 42 milyon kadının haykırışı, itirazları yok sayıldı?
Çünkü İstanbul Sözleşmesi; kadına yönelik şiddeti önle diyor, engelle diyor, önleme ve engellemeyi sağlayamamış isen şiddetin failini cezalandır diyor. Bunun için resmi nikah şartı arama, imam nikahı da olsa, hiç nikah olmasa da ev içinde kimden gelirse gelsin şiddet uygulayanı cezalandır diyor. 18 yaşından küçük çocukları evlendirmezsin diyor. Şiddete uğrayan kadın şikayetinden vazgeçse de devlet olarak savcıların soruşturmayı sürdürmesini ve şiddet uygulayanı cezalandırılmasını sağlayacaksın diyor. Çünkü kadınlar eşit haklara sahip bireylerdir diyor. Ancak bazıları kadınlara tanınan bu haklardan rahatsız, istiyorlar ki çocuklar erken yaşta zorla evlendirilsin, suç olmasın, kadına her türlü şiddeti uygulayansın ama cezalandırılmasın, kadın şiddet gördüğünü söylediğinde ispat et, yoksa suç olmaz, senin hakkında da koruma kararı verilmesin istiyor. Bu zihniyet diyor ki ya İstanbul Sözleşmesini Kaldırırsın ya da sana oy oy yok diyor. Saraydaki tek adam bu talimatı emir kabul edip bir avuç oy içini 42 milyon kadının güvencesini bir imza ile yok sayabiliyor. Çünkü korku dağları sarmış, koltuk gitti gidiyor.
Saraydaki zat, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı sonrası açılan davalar hakkında Danıştay’a 7 sayfalık bir savunma gönderdi. Savunmada diyor ki, sözleşmeden çekilme kararı Cumhurbaşkanın yetkisine tabi imiş, yargı denetimi dışındaymış! Yani beni ne Anayasa bağlar ne kanun, tek başıma her istediğimi yaparım, 42 milyon kadın ne derse desin, ben istediğimi yaparım, ne yargı karışır, ne de beni denetleyebilir diyor.
Danıştay yürütmeyi durdur diyerek 1 Temmuz öncesi bas bas bağıran Türkiye’nin farklı kesimlerinden binlerce, on binlerce insan Danıştay kararını beklerken; Danıştay 10. Daire, İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanı Kararı’yla Feshedilmesine İlişkin Açılan Davada “ Yürütmesinin Durdurulması” taleplerini nasıl reddetti? “Beş kişilik mahkeme heyetinin iki üyesi son anda değiştirildi, buna rağmen ancak üç üyenin oyuyla istedikleri kararın çıkması sağlanabildi. Üç hakimden biri saraya oldukça yakın... Bu nedenle siyasi otoritenin elinin dokunduğu algısı yüksek.
Henüz hiçbir şey bitmemiştir. Karar kesin değildir. Karara karşı yedi gün içinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na itiraz hakkı vardır. Kaldı ki, Danıştay’da açılan 200’ün üzerindeki diğer davalarda henüz bir karar verilmemiştir. Heyetler değişebildiği için, diğer davaların herhangi birinde de yürütmeyi durdurma kararı verilmesi hukuken mümkündür. 42 milyon kadın tek yürek Danıştaydan adalet beklemektedir.
Danıştay’ın yürütmeyi durdurmaya ilişkin taleplerimizi reddetmesi ile Türkiye’nin bugün sözleşmeden kesin olarak çıkmış bulunmasından üzüntü ve kaygı duyuyoruz. Her gün yaşam hakkı elinden alınan kadınlar, çok boyutlu şiddete maruz bırakılan kız çocukları artık daha korumasız; şiddet ve istismar failleri ise iktidarın bu rezil rüsva girişimi nedeniyle daha cesur… İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması ile talimatla karar veren hakimlerin vereceği kararlar öncesi saraydan gelecek söze bakan; aklını, vicdanını saraya teslim etmiş savcılar; artık kadına karşı şiddet dosyalarında kadının güvencesiz kaldığı ancak failin güçleneceği kararlara daha rahat imza atabilecek. Biz istiyoruz ki atamasın! Artık sokakta giyim tarzı nedeniyle sözlü-fiziki saldırı gerçekleştiren saldırganlar zafer edasıyla elini kolunu sallaya sallaya korkusuzca dolaşabilecek, biz diyoruz ki kadına, çocuğa şiddet failler sokaklarda cirit atamasın! Ev içinde şiddet uygulayan failler de çocuk istismarcıları da bu iktidarın yarattığı talimatlı yargının kazanan tarafı olacak. Saray beslemelerinin garantisi oldular, kadının, çocukların, ormanların, suların, can dostlarımız hayvanların yaşamlarının garantisi olmayı kabul etmediler.
Daha bitmedi. Halen Cumhur İttifakının oyları ile TBMM Adalet Komisyonunda kabul edilen ve Meclis Genel Kuruluna gönderilen düzenleme ile çocuklara cinsel tacizde bulunan sapkınlar ancak somut delil varsa tutuklanacak. CHP olarak var gücümüzle direnecek ve bu ucube düzenlemenin yasalaşmaması için mücadele edeceğiz.
Buradan 42 milyon kadına söz veriyoruz. Sandık önümüze gelecek, Allah’ın izni, milletin takdiri ile iktidara geldiğimizde ilk bir hafta içinde İstanbul Sözleşmesi yeniden yürürlüğe girecek, kadınlar ve çocuklar hak ettikleri güvenceye yeniden kavuşacak.
Gelelim Türkiye tablosunun diğer yüzüne… Bugün yoksulluğa çare için umutla bekleyen başta Diyarbakırlı yurttaşlarımız olmak üzere tüm Türkiye maalesef elektrik, akaryakıt, doğalgaz gibi ürünlere yüksek zam haberi ile sarsıldı. Sarayın, saray beslemelerinin umurunda değil. çünkü onların bir eli yağda bir eli balda. Sarayın içinde zam yok, her şey bedava…
Diyarbakırlı gençlerimiz işsizliğin pençesinde mücadele verirken, sarayın bürokratları, başdanışmanları bakan yardımcıları, 3-5 maaş ile keyif sürüyor. Örneğin TRT Genel Müdürü İbrahim Eren, TRT’den 15 bin, TÜRKSAT Yönetim Kurulu Üyeliğinden 14 bin 500 lira maaş almakta… Bir başka ballı kaymaklı maaşa konan isim; Varlık Fonu Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi olan Salim Arda Ermut’un aynı zamanda TÜPRAŞ Yönetim Kurulu Üyeliğinden toplamda 66 bin 917 lira maaş aldığını ortaya çıkardık. Peki asgari ücret ne kadar? 2.825 Lira 90 Kuruş… 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı ne kadar? 2.864,82. 10 milyon civarında asgari ücretliyi açlık sınırının altında yaşamaya mahkum etmişken devletin kurumlarında üç-beş maaşla keyif sürenler gün gelecek bunların hesabını verecek. Bir yandaş 3-5 maaş alıyorken; işsizlikten dolayı, yaşamdan umudunu kesen binler; iş ve aştan umudunu kesen milyonlar bulun hesabını sandıkta soracak. 
Üçer beşer maaş alanların çocukları, Ankara’daki beylerin yakınları kendilerine ballı maaşlı koltuklar seçerken; Diyarbakırlı gençler umutsuzluktan, çaresizlikten, kendilerine reva görülen bu hayattan vazgeçiyor. 
19 yılda perişan ettikleri ülkemizde tüm değerleri yok ettikleri gibi, çürümüşlük, koku burun direklerimizi kırmaya başladı. 
“Bu ülkedeki bir siyasetçi her ay mafyadan 10 bin dolar alıyor dedi” bir tane savcı çıkıp soruşturma açamadı… Saraydaki zat sus pus.
Sezgin Baran Korkmaz denilen kara para aklayıcısının mal varlığı üzerindeki tedbirler, yurt dışına çıkış yasağı olmayan MASAK Raporu gerekçe gösterilip kaldırıldı. Kaldıranlar bakan yapılıp ödüllendirildi, kaçan kaçtı. Sonra pardon denilerek milletin aklıyla adalet duygusu ile dalga geçildi. 
Değerli basın mensupları, sevgili yurttaşlarımız;
CHP Heyeti olarak 2 gün boyunca Diyarbakır’da saha ziyaretlerinin yanı sıra, toplumun farklı kesimleriyle toplantılar yapacağız. İşsiz Diyarbakırlı gençlere iş olanağı sağlayacak yatırımlara harcamak yerine; 4,5 milyar TL’yi, eski parayla 4,5 trilyon lirayı 3-5 ucube heykele yatıran sonra da pardon diyerek heykelleri kaldıran kayyuma sesleniyorum: Diyarbakırlı gençlerin, kadınların, çocukların, yurttaşlarımızın üzerinden elinizi çekin! Biliniz ki rant düzeninizin sonu geldi, Diyarbakırlı yurttaşlarımızın önlerine en yakın zamanda sandık gelecek; çürümüş, kokuşmuş iktidarınız tarih sahnesinden silinecek! Diyarbakırlı yurttaşlarımızın rantçılara peşkeş çektiğiniz haklarını “söke söke” sizden geri alacak!
2 gün boyunca; Diyarbakırlı kadınları, gençleri, esnafları, işsizleri, emekçileri dinleyeceğiz. Birlikte çözümler üretecek, hesap veren, şeffaf bir iktidarı birlikte kurmanın, toplumsal barışın nasıl mümkün olduğunu anlatacağız. 
Vatandaş evine kuru ekmek götüremezken, her gün sokakta iş ararken, alın teri ile aşını kazanmak için mücadele verirken, 4-5 maaş ile sefa sürenlerden, bir avuç tefeciye milletin alın terini peşkeş çekenlerden, çiftçiye aslan, 750 milyon dolarlık krediyi ödemeyen yandaşa kedi olanlardan, vatandaşın 128 Milyar Dolarını uçuranlardan, 42 milyon kadının güvencesi İstanbul Sözleşmesini bir avuç oy için yok sayanlardan kurtulacağımız günler inanın çok yakın…