09.06.2021

CHP GRUP BAŞKANVEKİLİ ÖZEL: “ERDOĞAN SUÇİŞLERİ BAKANI SOYLU’NUN ESİRİ OLMUŞ”

-“METİN KÜLÜNK ELÇİYSE, BİR ELİ SEDAT PEKER'DE DE, ÖBÜR ELİ KİMDE?”
-“SİYASİ ETİK TEKLİFİMİZ KOMİSYONDA SAYIN BAHÇELİ DESTEK VERSİN BERABER ÇIKARALIM”
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “10 bin dolar alan siyasetçi”, “para sayma makinaları” gibi açıklamalarının üstünü örtmek için muhalefeti eleştirdiğini belirterek, “Muhalefet, İçişleri Bakanı’nın AK Partiye’ye yönelik tehditlerini soruyor. Recep Tayyip Erdoğan da durmuş, ‘bir suç örgütü liderinin, yani öyle hitap edilsin istediği için öyle de hitap ediyor herhalde, peşine takılıyorlar’ diyor. Yahu sen suç işleri bakanının esiri olmuşsun. Esir olmuşsunuz Süleyman Soylu'ya. Normalde bunu dediğinde: ‘Sen ne diyorsun kardeşim?’ demen gerekir. Eğer görevde tutuyorsak, bu iftirayı atan nasıl bakanlıkta duruyor demen lazım değil mi? Girift ilişkiler ve korkunç bir güç dengesinin esiri olmuş Cumhur İttifakı” dedi.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın Grup toplantısında yaptığı konuşmayı eleştirdi. Muhalefetin İçişleri Bakanı’nın sözlerini gündeme taşıdığına vurgu yapan Özel, şu değerlendirmelerde bulundu:
AKP’YE TEHTİT ŞANTAJ OPERASYONLARI
“Buradaki sorun, suç örgütü liderinin söylediklerinin Türkiye ve dünya tarafından ciddiye alınması, bunun üzerinden siyaset kurulması, siyasetin sorgulanması değil. Buradaki sorun, iktidar partisinin bu suç örgütü liderinin ortaya koyduğu iddialara karşı bir özgüven göstermiyor oluşu sorunu. ‘Araştırılsın, bunların doğru olmadığı ortaya çıksın’ diyemeyişleri. Aksine İçişleri Bakanı tarafından parti içine yönelik olarak şantaj, tehdit operasyonları yapılması. İçişleri Bakanı’nın Recep Tayyip Erdoğan'ın o koltukta oturmasının kendisine nasıl bağlı olduğunu, Ahmet Davutoğlu'nun seçilmiş başbakanken, seçilmiş genel başkanken bu görevden uzaklaştırılmasındaki kendi rolünün ne kadar önemli olduğunu ifade ettiği; sonrasında da parti içindeki bir milletvekilini ismini vermeyip ama mafyadan para almakla suçladığı; bu konuda bütün gayretlerimize rağmen bu ismi vermediği ama o ismin ortaya çıkmasına katkı sağladığı bir süreci görüyoruz. Sonra örneğin Selami Altınok, partinin şu anda milletvekili. Yine İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görev yapmış, şu anda Emniyet Genel Müdür Yardımcısı olan ve Süleyman Soylu ile bakanlık hiyerarşisi içinde altlı üstlü amir-memur görevi içinde oldukları birisi, Süleyman Soylu'yu Silivri Emniyet Müdürünün ölümünden sorumlu tutuyor. O ona bir şeyler söylüyor. Kişi hâlâ görevde, ‘beni öyle görevden almak kolay değil’ diyor. deniyor ve hem Süleyman Soylu şu andaki Emniyet Genel Müdür Yardımcısına, hem de Selami Altınok'un imzalarını Anadolu Ajansı'na servis ettirerek onlara FETÖ imasında bulunuyor. Bunları Sedat Peker yapmıyor, bunları Süleyman Soylu yapıyor.
SUÇ İŞLEYEN BAKANIN PEŞİNE TAKILMA
 Süleyman Soylu ‘Bakan oldum, evladımı karşıma aldım, Öğütler verdim, Bakın benden önceki bakanların çocuklarının odalarından para kasaları çıktı" diyor. Kime vermiş? Oğluna vermiş. Ne demiş? ‘Muammer Güler'in oğlu Barış Güler gibi olma, para alma’ demiş. Şimdi Recep Tayyip Erdoğan'a sormazlar mı? Bugün hapuruyor, köpürüyor da, suç örgütü liderinin peşine takılıyorlarmış. Kim takılıyor? Suç örgütü lideri konuşuyor, senin bakanın parti içine konuşuyor. Suç örgütü liderinin Soylu'ya yaptığı iddialar bir yana, senin bakanın, Selami Altınok'u FETÖ'cülükle suçluyor Recep Tayyip Erdoğan. Senin bakanın şu anda Emniyet Genel Müdür Yardımcısını FETÖ'cülükle suçluyor, imzalarını ifşa ediyor, Anadolu Ajansı'na yolluyor. Bunu başkası iddia ettiğinde FETÖ'cü oluyor ama senin bakanın kendinden iki önceki, yine senin atadığın ve senin görevden aldığın bakanın oğlunun para aldığını itiraf ediyor ve oğluna, ‘aman oğlum, sen bunlar gibi olma’ diyor. Sanki kendinden önce başka bir iktidar varmış gibi. Recep Tayyip Erdoğan da durmuş, bir suç örgütü liderinin -yani öyle hitap edilsin istediği için öyle de hitap ediyor herhalde- peşine takılıyorlar diyor. Yahu sen suç işleri bakanının esiri olmuşsun. Senin en güvendiğin, en başarılı bulduğun, sonunda da milletvekili yaptığın bürokratlara, en güçlü yerlilerinden saldırıyor FETÖ'cü diyerek. Normalde bunu dediğinde: ‘Sen ne diyorsun kardeşim? 17-25 kumpastı. Sen, senden önceki partimizin bakanı Muammer Güler'i nasıl suçlarsın’ deyip, normalde görevden alman lazım değil mi? ‘Sen Selami Altınok'a nasıl FETÖ'cü dersin?’ demem lazım değil mi? ‘Madem Emniyet Genel Müdür yardımcısı FETÖ'cü, nasıl görevde tutuyoruz? Eğer görevde tutuyorsak, bu iftirayı atan nasıl bakanlıkta duruyor demen lazım değil mi?’ Girift ilişkiler ve korkunç bir güç dengesinin esiri olmuş Cumhur İttifakı 3 halkadan oluşuyor. AK Parti, MHP ve suç örgütleri; kesişim kümesinde, kara yerde Süleyman Soylu duruyor. Cumhur İttifakının milli diyen var, menteşesi, mili; ‘çekersen dağılır’ diyor. MHP'de de, AK Parti'de de, suç örgütlerinde de ortak birleşim noktası Süleyman Soylu. Bunu söylüyor birçok kişi, ‘o mili o yüzden çekmezler, ittifak dağılır’ diyorlar. Recep Tayyip Erdoğan da diyor ki: ‘Suç örgütü liderinin peşine...’ E sen de suç işleri bakanının peşine takılma. Suç işleri bakanı bu işleri, bu sözleri söylüyor da susuyorsanız, hepiniz o koltuklarda oturuyorsanız, bir koltukta Soylu, bir koltukta Selami Altınok oturuyorsa, bu ne korkunç bir denge, Türkiye'yi ne korkunç bir dengenin üstüne oturttunuz? Ne hale getirdiniz memleketi?
ELÇİNİN ELİ KİMİN ELİNDE
Türkiye'de; herkesin bilip, AK Parti'nin konuşmadığı, gazetenin, televizyonun yazmadığı sırlar var. İsmin Metin Külünk olduğu konuşuluyordu, söyleniyordu. Soylu ima etti, etti, sustu. İsmi geçen kişinin açıklaması şu: ‘Elçiye zeval olmaz’ diyor. Hiç üstüne alınmıyor; şu anda MKYK üyesi, Adalet ve Kalkınma Partisinin MKK üyesi. Ne istifasını duyduk, ne görevden alındığını ama şöyle söylüyor: ‘Elçiye zeval olmaz’. O da ortaya koydu bir kaya, al nereye dayarsan daya. Recep Tayyip Erdoğan'a diyor ki: ‘Yahu Sedat Peker'le görüştüysem ben, kendim mi görüştüm? Ben filanca basın kuruluşuna yapılan saldırıyla ilgili, filanca milletvekilinin emniyette darp edilmesiyle ilgili, şundan ilgili, bunla ilgili bir şeyler dediysem, kendiliğinden mi söyledim? Elçiye zeval olmaz. Ben elçiydim" diyor. Elçiyse, bir eli Sedat Peker'de de, öbür eli kimde Şimdi AK Parti siyasetinin yeni şantajı, ya da ‘ben de konuşurumcusu’ Süleyman Soylu'dan sonra Metin Külünk olmuştur. Şimdi sorun şu: Süleyman Soylu'yu görevden almak bir imza işi de, hadi al bakalım. Ya o da bir köşeye çekilir, örneğin Karadeniz'in yüksek yaylalarındaki bir evden ya da yurt dışındaki bir ikametgahtan Soylu videoları yayınlanmaya başlarsa? Ya da Metin Külünk elçilikte kimin elçisi olduğunu bir açıklamaya başlarsa? Esas sıkıntı, sorun burada, Türkiye siyasetinin geldiği nokta bu. 
TEMİZLİK İÇİN ERKEN SEÇİM
Cumhuriyet Halk Partisi olarak verdiğimiz önergeler reddediliyor, vermeye devam edeceğiz. Milletimize bu yapılanları şikayet etmeye devam edeceğiz. Hodri meydan! Araştırma komisyonu kuralım diyoruz, tutmuş Ak Parti Gurup Başkan Vekili Bülent Turan, ‘Ak Parti'nin hatası varsa bireysel olarak bunun gereğini AK Parti yapar. Geçmişte de böyle yapmışlar’ diyor. Ya bu kadar korkunç bir yaklaşım olur mu? Bunu en son Ruhsar Pekcan'ın dezenfektan meselesinde yapmışlardı ama esas olarak ne zaman yaptılar bunu? Belediye başkanlarını istifa ettirdiler. Belediye başkanlığından istifa etmek ceza değildir, bir görevin yarım bırakılmasıdır. Yolsuzluk yaptıysa, savcı-hakim karşısına çıkacak, hesabını verecek. Eğer bir terör örgütüne peşkeş çektiyse, bunun hesabını verecek. Partinin kurallarına aykırı bir iş yaptı da onun hesabını soracaksan, bu iş parti içinde görülür. Örneğin, Demirören krediyi sizin Mamak İlçe Teşkilatınızdan mı almış da bu işi parti içinde çözeceksiniz? Partinin parasını Demirören'e verdiniz, geri ödemiyor diye bu işi parti içinde çözeceksiniz.
Elbette soruşturma komisyonları lazım, elbette soruşturmalar lazım ama bir gerçeği de görmek lazım: Bu kadar pislik ancak sandıkta temizlenir. Bu enkazı, bu yetkileri kısıtlanmış ve tek adamın tahakkümü altındaki Meclis, ya da küçük ortağın tahakkümü altındaki saray rejimi, bu pisliği kaldırması, bunla mücadele etmesi, ülkeyi arındırılması mümkün değildir. Çünkü kirliliğin odağındadır bunların hepsi. Öyle olunca ancak ve ancak bu enkazı millet kaldırır, bu pisliği sandık temizler. Kurallar yeni bir meclis, yeni Anayasa'yı da yapar, dört bakana soruşturma komisyonunu da kurar, Pekcan'ı da soruşturur, Soylu'yu da soruşturur, AK Parti iktidarını da soruşturur. Ben geçmişte "Erdemliler Hareketi" diye yola çıkanlara oy vermiş, Anadolu'nun, Trakya'nın tertemiz insanlarının bu gelinen noktadan utanç duyduğunu görüyorum, biliyorum, buna yürekten inanıyorum. Onlar da diyor ki: Bu kadar pislik varsa, bu kadar haksızlık varsa, böyle bir mafya düzeni varsa, artık biz buna tahammül edemeyiz. İşte anketlerdeki o yavaş yavaş buz gibi erimeden, birden buz dağının görünen-görünmeyen kısmı iyice dibe batması, anketlerdeki çakılmanın sebebi de budur.
BAHÇELİ DESTEK VERSİN SİYASİ ETİK YASASI ÇIKARALIM
Sayın Bahçeli siyasi etik teklifi verilmesini istemiş. Siyasi etik teklifi lafını son ağzına alan Davutoğlu demişti ki: ‘Hırsızlık yapan kardeşim olsa, kolunu koparırım.’ Sayılı zaman içinde kafasını kopardılar. Bu hatırlatmayı yapmak boynunun borcu ama siyasi etik teklifi verilmesini istiyorsa Sayın Bahçeli, biz onu yaptık. 30 Temmuz 2019 günü verdik. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve 3 grup başkanvekilinin imzasıyla tam 17 madde dört başı mamur... Dünyadaki en iyi örneklere bakarak, GRECO kriterlerini gözeterek, siyasetçinin alacağı hediyeden, yakınlarının ve kendisinin üstlenemeyeceği görevlere kadar. Mal bildiriminin şeffaflığından, mal bildiriminin gözetilmesi, araştırılmasına kadar. Aklınıza gelebilecek her türlü siyasi etik yasasını, siyasi ahlaksızlıkla mücadele yöntemlerini ve bunu gözetecek Bağımsız Siyasi Etik Kurulu’nun oluşturulmasını tarif eden 17 maddelik teklif. Biz oldukça yeterli ve kapsamlı olduğunu düşünüyoruz. Sayın Bahçeli, "şurasını geliştirelim" derse, memnuniyet duyarız. Hadi. Bu teklifin adı anıldığında sizin büyük ortak Erdoğan, ‘il ve ilçe Başkanı bulamayız AK Parti'ye’ demişti. Kol kola girdiğiniz, ittifak ettiğiniz, çok sevdiğiniz, laf söyletmediğiniz, gelecek seçime de partinizin cumhurbaşkanı adayı, "Türkiye'deki 975 ilçede ilçe başkanı bulamam eğer Siyasi Etik Kanunu çıkarırsam" diyor. Kimler kimlerle beraber Sayın Bahçeli? Söylemekle olmuyor. Hadi komisyonda duruyor. Biz hazırız. Verin komisyondaki üyelerinize talimatı, komisyon yarın toplansın, önümüzdeki günlerde de yasalaşsın. Sonra AK Parti çil yavrusu gibi dağılsın. Devlet Bahçeli; ben söyleyeyim kayda geçsin, "nasılsa olmayacak" diyorsa ona söyleyecek bir sözümüz yok ama o zaman aşağıda verilip de hayır oyu kullandıkları araştırma komisyonlarında ‘ya zaten bu kurulsun diye değil, konuşulsun diye verilmiş, ondan biz hayır oyu veriyoruz’ da demeyecek. 
SOYLU’NUN SİGORTA GELİRİ KATLANMIŞ
Gelelim Yazıcı'nın sesine: Cırt cırt cırt... ‘En çok sevdiğim ses’ diyor. Benim de en çok sevdiğim ses Süleyman Soylu'ya dokunuyorsun, oradan gelen ses. Önce Süleyman Bey'in sigorta şirketinin 2009-2016 arası inanılmaz yükselişini yakaladık resmi belgelerden; 52 kat büyümüş. Sonra da dedik ki: Süleyman Bey, Süleyman Bey; bu şirketin 2018, 2019, 2020'de ne kazandı, bir görelim? Süleyman Bey kendisi açıklama yapmayıp şirkete yaptırmış ama sağ olsunlar yaptıkları açıklamalardaki bazı verilerden elimize Süleyman Bey'in e-vergi levhası sorgulama imkanı da geçmiş.
Lafı uzatmadan, çok net olarak şunu söylüyoruz: Süleyman Bey'in 2009 yılında, yani Demokrat Parti üyesiyken bir sigorta şirketi var. Şirketin 2009 yılı kârı 10 bin lira, o tarihte bir bakan maaşı da 10 bin lira. Yani Süleyman Soylu'nun 2009 şirketinin kârı bir bakan maaşı. Süleyman Bey'in 2013 yılındaki kârı 225 bin lira; yani 15 bakan maaşı olur. Süleyman Bey'in 2020 yıllık kârı 1 milyon 220 bin lira, yani 50 bakan maaşıdır. Bir bakan maaşlı Demokrat Parti üyesinden, 50 bakan maaşlı İçişleri Bakanı'nın yazıcısına geldik. Başka sorumuz yok. İçişleri Bakanı'nı kamuoyunun vicdanına veriyoruz. Tabii İçişleri Bakanı'nın "orta büyüklükte bir şirketiz" diye açıkladıktan sonra bizlere küçük ve orta büyüklükteki sigorta acentelerinden yağan telefonlar, bugünkü hesapları yapmamızı ve bugünkü bilgilere ulaşmamızı da kolaylaştırmıştır, bunu da ifade edelim.
BAKAN’IN ZİHNİ SİNİR PROJESİ
Son olarak söylemem gereken bir husus, Kanal İstanbul'un müsilaj meselesi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu öyle bir söz söylemiş ki, diyor ki: ‘Boğazlardan çok gemi geçiyor. Gelecekte de daha çok gemi geçsek. Biz Kanal İstanbul'u yapacağız. Yaptıktan sonra müsilaj sorunu da kendiliğinden çözülecek.’ Bir bakanın ağzından bütün bilim adamlarının söylediğinin tam tersine böyle bir şeyi duymak, gerçekten şaşırtıcı. Kanal İstanbul tartışmalarında kuvvetli argüman, eğer Kanal İstanbul açılırsa Karadeniz'in ve Marmara'nın çok ciddi şekilde dengesinin bozulacağı, iki denizin de öleceği ve bu müsilaj sorunu ve benzeri sorunların misliyle katlanacağı noktasıdır. Bu konuyu da kamuoyunun bilgisine bir kez daha sunuyoruz. 
AK Parti'nin eylem planı: ‘Kamu görevlilerine başka kurumların yönetim-denetim kurullarında en fazla bir görev verilecektir. Bunu 30 Haziran 2021'e kadar kanun çıkarmak yoluyla yapacağız.’ Bu AK Parti'nin açıkladığı eylem planı. Meclis'ten kanun çıkaracaklar, 20 günü kaldı. Ama her gün 2-3 kişiye ikinci maaş, üçüncü maaş... Fahrettin Altun’un evine giren 4 maaş, hepsi devam ediyor ve bunlar eylem planında halen daha bunun bir maaştan fazlasına izin vermeyeceklerini söylüyorlar. Bunu da hatırlatmak gerekiyor. 30 Haziran günü bu konuyu bir kez daha konuşmak üzere bir kenara not ediyoruz.”

Gündem'den Öne Çıkan Haberler