10.10.2019

CHP GRUP BAŞKANVEKİLİ ENGİN ÖZKOÇ'UN BASIN TOPLANTISI (10 EKİM 2019)

CHP GRUP BAŞKANVEKİLİ ENGİN ÖZKOÇ'UN BASIN TOPLANTISI (10 EKİM 2019)
CHP Merkez Yönetimi Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında olağanüstü toplandı. 
MYK sonrası basın toplantısı düzenleyen CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç şöyle konuştu: Sayın basın mensupları, hepinizi saygıyla selamlıyorum. 10 Ekim 2015’te Ankara’da Gar Meydanının önünde barış için toplanan insanlarımızın IŞİD tarafından katledilmesinin üzerinden tam 4 yıl geçti. Her birini acıyla, rahmetle anıyoruz. Hala IŞİD katliamına göz yuman, ön açanlardan yargı önünde hesap sorulduğunu görmedik, bekliyoruz.


Değerli basın mensupları, bilindiği üzere Barış Pınarı Harekatı adı altında Suriye topraklarına Türk ordusu tarafından bir harekat başlatılmıştır. Suriye’yle olan ilişkilerimizde Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz baştan beri ilişkilerimizin nasıl olacağı konusunu kamuoyuna açık açık ifade ettik. Ancak AKP iktidarı tarafından uygulanan yanlış politikalar neticesinde gelinen nokta vahim bir durumdur. Biz, Suriye’nin şu andaki başında olan meşru hükümeti kimse, devletini kim yönetiyorsa onunla görüşme yapılmasını, üstelikte dolaylı yoldan değil, birebir görüşme yapılmasını talep ettik. Biz Ortadoğu’nun sorunlarını Ortadoğu devletleri tarafından bir araya gelinerek birlikte çözebileceğimizi ifade ettik ve OBİT’i kuralım dedik. Biz uluslararası alanda itibarımızı koruyarak, Türkiye’nin ve Türkiye’nin çevresinde bulunan dost devletlerinin barış içerisinde yaşayabilmesi için önerilerimizi sıraladık. Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu önerilerimize hem Başbakanlığı döneminde, hem de Cumhurbaşkanlığı döneminde kulaklarını tıkadı. Gerçekleri gördü ama görmemezlikten geldi. Kendi bildiğini yaptı.  
Şimdi bir, kendisinin ‘fetih’ dediği o konuya geleceğim. Bir harekatı başlattıktan sonra Genel Başkanları aradı. Genel Başkanlara birer, ikişer dakikalık sadece ‘biz giriyoruz’ diye bilgi verdi. Böyle şey olur mu? TBMM neden bu harekatın bilgilendirilmesiyle ilgili dışında tutuldu? Önceden bir kapalı oturum yapılarak TBMM’ye bu harekatla ilgili bilgi verilebilir miydi? Verilirdi. Oradaki meclisin milletvekillerinin ve hatta Genel Başkanlarının görüşleri alınabilir miydi? Alınırdı. Ama Tayyip Erdoğan’ın böyle bir şeye ihtiyacı yok. O aynı zamanda AKP’nin Genel Başkanı. Asıl önde tuttuğu şey de AKP’nin Genel Başkanlığıdır. Savaşla ilgili bilgiyi bugün kime veriyor? AKP’li il başkanlarına veriyor ve konuşmasının sonunda ne diyor? Diyor ki, ‘daha sonra Milli Savunma Bakanı da size bilgi verecek’, bu tam anlamıyla bu ülkenin hangi noktaya geldiğini ifade biçimidir. Bu ülkenin savurulduğunun görüntüsüdür. Böyle bir ciddiyetsizlik, böyle bir devlet anlayışı Cumhuriyet tarihinde hiç görülmemiş bir şeydir.
Bakın, o toplantıda neler söylüyor.
“PKK’nın Irak ve Suriye’deki yapılanmasını besleyerek üstümüze saldılar...” Kim saldı, kim onlara silah veriyor, kim onları besliyor? ABD. Peki sen kimsin? Kendi ağzınla söylüyorum, “ABD bana bir görev verdi, ben Büyük Ortadoğu Projesinin Eş Başkanıyım” diyen kişisin. Bunu söyleyen bir kişi Suriye’de ve diğer yerde onları silahlandırdılar ve üzerimize saldırdılar diyen kişi olabilir mi? Peki bunu yapan anlayışın ortağı kim? Sensin, sen açıklıyorsun. Ben Amerika’nın projesinin Eş Başkanıyım diyorsun.
Sonra ne diyorsun? “İdlib’de büyük bir insan dramının yaşanmasının önüne geçtik” diyorsun. İdlib’in normal nüfusu 1 ila 1,5 milyon arasında. Normalde yaşayan nüfus. Senin Rusya’nın talebi doğrultusunda Halep’ten çektiğin El Nusra örgütüyle ve diğer bütün ülkelerden gelen IŞİD örgütleriyle birlikte süpürülen bütün terör örgütleri şu anda İdlib’de. Nüfus kaç biliyor musunuz? 3 ila 4 milyon arasında. Yani orada insanlık dramından kurtardık falan dediğin, açık açık terör örgütlerine orada ev sahipliği yaptık, gözetleme kulelerini koyduk, o gözetleme kulelerindeki askerlerimizin de korumasını Rusya’ya bıraktık diyorsun. Böyle bir devlet başkanlığı olur mu, böyle bir yaklaşım olur mu?
“Fransa’dan Suriye’ye geldi, Almanya’dan geldi, Hollanda’dan geldi ve 5 bin 500 DEAŞ’lıyı geldikleri yere gönderdik” diyorsun. Peki Türkiye’de senin emniyet müdürünün açıkladığı, 72 ilde örgütlü olan DEAŞ’lıları, yani IŞİD’lileri ne yaptın, onlarla ilgili bir bilgi veriyor musun ülkeye? Onlarla ilgili nasıl bir politika yaptığını söylüyor musun Türkiye’ye? Hayır söylemiyorsun.
Suriye’nin birliği, beraberliği için attığımız adıma laf ediyorlar. Biz laf etmiyoruz. Biz diyoruz ki, Suriye’nin toprak bütünlüğünü koru ve orada bulunan bütün insanların huzurlu bir şekilde yaşaması için politik, diplomatik mücadele ver diyoruz. Sen ne diyorsun bugünkü konuşmanda? “Fetih duygusuyla hareket ediyoruz, fethetmeye gittik” diyorsun. Fetih nedir? Bir ülkeyi ya da bir kenti işgal etmektir savaş yoluyla. Yani ben orayı işgal etmeye gidiyorum diyorsun. Arkasından sıralıyorsun, “inşaatlar yapacağım” diyorsun, “söylediğim kişileri oraya yerleştireceğim” diyorsun. İdlib’deki dostlarını da mı oraya getirip yerleştireceksin, onu zaman içerisinde göreceğiz. Ama bir başka komşusunun sınırında bir askeri harekat yaparken bir devlet adamı -21.yüzyılda üstelik de-biz oraya huzur için gidiyoruz diyerek fetih için gidiyorum der mi? Doğru bir yaklaşım mıdır, doğru bir söz müdür? Yani aklındakiyle kalbindekini söyleyen bir ağız mıdır bu ağız? Hayır değildir.
“3.6 milyon mülteciyi sizlere göndeririz” diyor, Avrupa’yı tehdit ediyor. Şimdi ben soruyorum, bu tehdit insanlık onuruna yakışan bir tehdit midir? İki de bir bunu söylüyorsun.
“Türkiye’nin bütün ülkelerdeki mazlumların hakkını savunması için kapıları açtık” diyorsun, kapıları açtığın mazlum insanlarla dünyayı tehdit ediyorsun. Bırakırım ha sizin üzerinize diyorsun. Böyle bir yaklaşım olur mu, böyle bir devlet adamlığı olur mu, ülkeler arası diplomasi bu şekilde yürütülür mü? Bu ciddi itibarlı bir devlet adamının söyleyeceği söz müdür?
“Türkiye belki de bu topraklardaki tek meşru güç olarak bulunuyor” diyorsun. Peki, Filistin dahil senin bu bulunuşunu meşru gören başka bir ülke var mı dünyada? Filistin dahil olmak üzere senin oradaki var oluşunu meşru gören başka bir ülke var mı?
“Çok kısa bir sürede Münbiç’ten Irak sınırına kadar tüm bölgeyi güvenli, huzura kavuşturup, Suriye halkının üzerinde 8 yıldır dolaşan karabulutları dağıtacağız” diyorsun. 17 yıldan beri Türkiye’de huzur bırakmadın, 17 yıldan beri Türkiye’nin üzerinden karabulutlar kalkmadı. Allah’tan korkmak lazım, vicdan sahibi olmak lazım, millete doğruyu söylemek lazım. 17 yıldan beri Türkiye’de demokrasi bırakmadın, ekonomi bırakmadın, çiftçi bırakmadın, esnaf bırakmadın, işveren bırakmadın, konuşan herkesi hapse attın. Gazeteciyi hapse attın, yazarları hapse attın, milletvekillerini hapse attın. “Mısır’da demokrasi yok” diyorsun, sanki kendi ülkende demokrasi var. Sen kendi ülkende demokrasiyi sağladın mı, başka ülkelere demokrasiyi götürmeye çalışıyorsun.
Değerli basın mensupları, Cumhuriyet Halk Partisi Suriye’yle ilgili politikalarını çok şeffaf bir şekilde başından beri söyledi. Büyük Ortadoğu Projesi adı altında yaklaşık 3 milyon 750 bin Müslüman katledildi. Esad’a “1 milyon kişiyi katlettin” diyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, kendisinin 3 milyon 750 bin kişinin katledildiği projenin Eş Başkanı olduğunu hala gizlemeye çalışmaktadır. Tayyip Erdoğan, 3 milyon 750 bin Müslüman’ın katledildiği projenin, Büyük Ortadoğu Projesinin Eş Başkanıdır ve Eş Başkanlığı yürütmeye devam etmektedir.  
ABD Başkanı Trump eşi, benzeri görülmemiş bir şekilde Türkiye’ye hakaretler yağdırıyor, emir veriyor, “ulvi aklımla, büyük aklımla onlara dedim ki…” diyor. Türkiye’de tutuklu olan Papazla ilgili söyledim, sağ salim kılına dahi dokunmadan, hani yargısını margısını falan hepsini boş verin o güçlü bir adamdır, yani diktatördür, o yargıyı falan hepsini bir kenara bırakıp bana Papazı sağ salim gönderdi diyor. “Ben onların gideceği sınırı belirledim” diyor Suriye’de. “Nereye kadar gideceklerini belirledim” diyor.
Şimdi bize, TBMM’ye, bizim bilmediğimiz, devlet insanlarının ve diplomatların bilmediği yaptığımız ABD’yle ilgili açıklama nedir bunu söylemeyecek misiniz?
Değerli arkadaşlarım, sarayda da bir toplantı yapıldı. AK Parti Genel Başkanvekili, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları, AK Parti Sözcüsü, AK Parti Grup Başkanı katılıyor. Harekat, AK Parti yöneticileri tarafından koordine ediliyor. Burada Cumhurbaşkanı önce bu toplantıyı kurmaylarıyla, yani AK Partili kurmaylarıyla yapıyor, sonra bilgi vermesinde sorumlu gördüğü il başkanlarına veriyor.
Biz bu politikaların tamamına karşıyız. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bundan sonra da söylemimiz nettir. İtibarlı bir duruş sergileyebilmemiz için ve Türkiye’nin çıkarlarını koruyabilmemiz için tavsiyemiz şudur: Türkiye’nin sınır bölgesiyle çok uzun bir bağı olan Suriye’nin meşru devletiyle derhal ilişkiye geçin. Böylelikle daha fazla kan akmasını engellersiniz. Oradaki terör örgütlerinin oradan süpürülmesi ve gerçekten bir ülkenin onuruna yakışır bir şekilde orada politik bir çözüm bulunması, ancak Suriye’nin meşru hükümetiyle bir araya gelinerek birlikte çözülebilir. Ortadoğu’nun sorunlarını Ortadoğu’daki devletleri muhatap alarak, onlarla masaya oturarak çözmeye çalışınız. Amerika, Rusya ekseninde savularak, bir Amerikan tokadı, bir Rus tokadı yiyerek Türkiye’nin dış politikasını belirleyemezsiniz. Türkiye’nin dış politikasını, Türkiye’nin tarihsel geçmişinden süzülerek gelen diplomatları, tarihsel birikimi belirler. Ortadoğu’nun bölgesel politikasını da Ortadoğu’daki devletler birlikte belirler. Eğer onlara bir müdahale söz konusuysa ben şundan büyüğüm, bundan büyüğüm falan gibi sözlerle bunun üstünü örtemezsin. Sen hiç kimseden büyük değilsin. ABD bağırıyor sana ben senden büyüğüm, sen benim emirlerimi yerine getiriyorsun diyor, senin ve AKP hükümetinin daha gıkı çıkmadı. Ve diyorsun ki, “bu nasıl bir aymazlıktır” ve diyorsun ki “o iç siyasette sıkıntılı olduğu için böyle konuşuyor”. Bunları diyerek sana hakaret eden, Türkiye Cumhuriyetini küçük düşüren Trump’ı savunmaya kalkıyorsun. Suriye hükümetiyle bir anlaşmaya girmemenin nedenini de farklı yöntemlerle açıklıyorsun. Diyorsun ki, “Esad 1 milyon kişiyi öldürmüştür.” Siz Büyük Ortadoğu Projesinde 3 milyon 750 bin kişiyi öldürdünüz. ABD, PYD’yi terör örgütü olarak kabul etmiyor, PYD’yi terör örgütü olarak kabul eden bir tek Türkiye ve Suriye var, ama sen Suriye’yle konuşmuyorsun Amerika’yla konuşuyorsun. Yani Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda ve Türkiye’nin komşularının toprak bütünlüğü ve çıkarları doğrultusunda bir politika sergilemiyorsun. Sergilediğin politika ABD’nin, yani Büyük Ortadoğu Projesinin Eş Başkanlığına uygun bir politikadır. Bu doğru değildir.  
Biz askerlerimizin oraya gitmesinde elbette tezkereye evet dedik tezkere bize geldiğinde… İdlib’deki gözlem noktalarında ve o bölgede bizim askerlerimiz var. Türkiye Cumhuriyetinin Mehmetçiği var orada. O Mehmetçik Türkiye Cumhuriyeti arkamda diye orada nöbet tutuyor ve bekliyor. Onun, o Mehmetçiğin siyasetle falan bir alakası yok. O Mehmetçik vatan görevi yapar, komutanları emreder, iktidar bir politika belirler, Mehmetçik gider orada durur. Şimdi tam da Mehmetçik oradayken, tam da diğer örgütler Mehmetçiğin bulunduğu bölgelere saldırı halindeyken Türkiye’nin önüne bir tezkere getiriyorsun. Türkiye Cumhuriyetinin Mehmetçiği oradaysa, yarın öbür gün ona karşı yapılacak bir saldırıya karşı biz o tezkereye evet deriz. Bu tezkere; oradaki Mehmetçiği korumak, insan haklarını korumak, barışı korumak, oradaki huzuru tesis etmek için evet denilen bir tezkeredir. Yoksa senin fetih duygularını tatmin etmek için, kendi iç siyasetine Mehmetçiği alet yapman için bir verilmiş tezkere değildir. Umut ediyorum ki; orada kahraman Mehmetçiğimizin inşallah burnu kanamadan, o bölgeden çıkarken de uluslararası arenada itibarımızı küçük düşürmeden, Türkiye’nin itibarına yakışır bir şekilde, o bölgede yaşayan bütün insanların huzurunun tesis edildiği, Mehmetçiğimizin güvenliğinin de alındığı bir şekilde inşallah bu harekat tamamlanır.
Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak sözkonusu vatan olduğunda, millet olduğunda, bayrak olduğunda tek bir şey vardır, biz ‘gerisi teferruattır’ deriz. Milletimize, vatanımıza, bayrağımıza sadakatle bağlı kalırız. Ordumuzun dünya devletleri tarafından gerçekten takdirle karşılanacağı başarılarının arkasında durmaya çalışırız. Yanlış dış politikalar doğrultusunda eğer ordumuzun varlığının tehlikeye girdiği zamanlar olursa, o zaman da ordumuzun arkasında durur, yanlış dış politikaları da Türkiye Cumhuriyeti kamuoyuyla ve dünya kamuoyuyla paylaşırız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Soru- Efendim ABD kongresinde yaptırımlardan bahsediliyor. Aynı zamanda AB’den gelen kınama açıklamaları var. Yine Arap Birliğinden de benzer açıklamalar geldi. Cumhuriyet Halk Partisi bu tepkileri nasıl değerlendiriyor?
Engin ÖZKOÇ- Emperyal güçlerin bütün yaptırımlarına Cumhuriyet Halk Partisi hayır diyor, karşı bir duruş sergiliyor. Emperyal güçlerin Türkiye’nin dış politikasını belirlemesi, Türkiye’nin geleceğini belirlemesi, bulunduğumuz bölgenin geleceğini belirlemesi Cumhuriyet Halk Partisi tarafından kabul edilebilir bir şey değildir. Cumhuriyet Halk Partisi kendi toprak bütünlüğü kadar komşularının da toprak bütünlüğüne saygı duyan, dışarıdan gelen tüm baskılara karşı önce kendi ülkesinin onurlu dış politikasını yürüten bir siyaset izlenmesinin arkasındadır.
Soru- Efendim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Sırbistan dönüşünde gazetecilere bir demeci oldu Millet İttifakına ilişkin. “Millet İttifakı milletten nasibini almamış, ittifakın zayıflaması, parçalanması çok çok önemli” dedi. İYİ Parti Genel Başkanıyla CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yakın zamanda bir teması olduğu ifade edildi ittifakın devamı noktasında. Millet İttifakında bir sıkıntı söz konusu mudur? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Millet İttifakına yönelik bu sözlerini nasıl değerlendirirsiniz?
Engin ÖZKOÇ- Konuşmasını dinledim Cumhurbaşkanının, konuşmasında birlikten ve beraberlikten bahsediyor. Hangi birlik ve beraberlikten? MHP’yle birlikte kurdukları birlik ve beraberlikten mi? Peki 82 milyon derken kimden bahsediyor? 82 milyonun içerisinde Millet İttifakına oy vermiş olan insanlar yok mu? Türkiye Cumhuriyeti bir başka ülkede şu anda askeri bir harekat yapıyor, Mehmetçiğimiz orada canıyla uğraşıyor, Tayyip Erdoğan burada iktidarıyla uğraşıyor. O diyor ki, ben eğer bu Millet İttifakını, yani kendi iktidar ittifakı olan Cumhur İttifakını değil, Millet İttifakını parçalayamazsam iktidarda kalamam diyor. Aslında tam da böyle bir günde bu açıklamayı yapıyor olması, bu yaptıklarını neden yaptığının itirafıdır. Bu yanlış dış politikanın itirafıdır. Bu hezeyan içerisinde oluşunun itirafıdır. Türkiye’yi bugün getirdiği durumun itirafıdır. Tayyip Erdoğan’ın tek bir istediği var, herkese rağmen, Mehmetçiğe rağmen, millete rağmen, herkese rağmen kendisinin iktidarda kalmasıdır.
Milletimizin ve Cumhuriyet Halk Partisinin tek bir istediği var, o da Türkiye Cumhuriyetinin varlığı ve bekasıdır. Hiç ayrım yapmadan, herkesi kucaklayarak… Onun için Cumhurbaşkanı milletin Cumhurbaşkanı olamıyor, herkesin Cumhurbaşkanı olamıyor. Bu açıklamaları yaptığı için işte herkesin Cumhurbaşkanı değil. O yüzden herkes Cumhurbaşkanım diye ona o saygıyı gösteremiyor. Neden? O milleti ayrıştırıyor; sözleriyle, tavırlarıyla ve yaptırımlarıyla ayrıştırıyor. O yüzden özlemini duyduğumuz ve olması gereken, Türkiye’de bir siyasi partinin Genel Başkanı olan değil, tarafsız ve herkese eşit şekilde davranan, Türkiye’nin gerçek bir başkomutanı olacağı bir Cumhurbaşkanıdır.
Teşekkür ediyorum.