12.04.2023
12.04.2023
CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu:
-“Kul hakkı yiyenlere oy vermeyin. Kul hakkı yiyenlere oy vermek, kul hakkı yiyenlerle ortak olmak demektir. Bu kadar açık, bu kadar net söylüyorum.”
-“Millet İttifakı olarak şu sözü verdik: Sizden alınan her kuruş, vergi olarak ödediğiniz her kuruşun hesabını size vermek bizim boynumuzun borcudur. Parayı yerinde harcayacağız ve hesabını vereceğiz. Millet için harcayacağız, kendimiz için değil. Siyaset zenginleşme aracı değildir, siyaset halka hizmet etme aracıdır; bu kadar açık, bu kadar net söylüyoruz.”
-“ Biz sizden helalliği şöyle isteyeceğiz; evinizi yapacağız, dükkânınızı yapacağız, ahırınızı yapacağız. Sizden beş kuruş, bir kuruş dahi almayacağız. Ondan sonra geleceğiz, anahtarlarınızı teslim ederken diyeceğiz ki, ‘yakınınızı kaybettiniz, öleni geri getirmek mümkün değil, ama size evinizi, dükkânınızı, ahırınızı ne varsa yaptık, anahtarınızı teslim ediyoruz, gelin şimdi helalleşelim.’ Bizim helalleşmemiz böyle olacak.”
-“Hazineden çalınan 418 milyar doları getireceğim ve bu milletin cebine koyacağım. Kimse endişe etmesin.‘Efendim, parayı nasıl alacaksın’ diyorlar. Hiç endişe etmeyin. Bu kardeşiniz, son kuruşuna kadar alacak. Son kuruşuna kadar alacak ve getireceğiz.”
-“Sanıyorlar ki, ‘çaldık götürdük, Kılıçdaroğlu onu bulamaz.’ Bulurum efendim, bulurum, Fizan’a götürseler bulacağım, Fizan’a! O paraların bir kısmını değil, tamamını getireceğiz; bu millet zenginleşecek, bu ülke zenginleşecek. Çalanın yanına bırakmayacağız.”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, afet bölgesi Adıyaman’da; Millet İttifakı Liderleri Meral Akşener, Ali Babacan, Gültekin Uysal, Temel Karamollaoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile birlikte Saadet Partisi’nin organize ettiği iftar programında depremzede vatandaşlarla bir araya geldi.
CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Teşekkür ederim.
Az önce, ev sahibi Temel Bey, Saadet Partisi’nin Sayın Genel Başkanı, son derece açık ve net bir konuşma yaptı. Konuşmada birlikten söz etti. Siyasetin bir yarış alanı ama iyilikte yarış alanı olduğunu söyledi. Karşılıklı suçlamaların bir işe yaramadığını, aslolanın bu memleketin sorunlarını çözmek olduğunu dile getirdi. Ben hepinizin huzurunda, ev sahibi, bizi buraya davet eden ağırlayan Sayın Karamollaoğlu’na yürekten teşekkür ederim, çok sağ olun efendim, sağ olun.
Sayın Akşener var aramızda ama nerede bilmiyorum. Orada mı? Evet, Sayın Genel Başkanım, merhabalar efendim, hoş geldiniz.
Sayın Babacan yeni geldi galiba, Sayın Babacan’a da selamlarımı, saygılarımı sunuyorum.
Sayın Uysal, Demokrat Parti’nin Sayın Genel Başkanı, sizler de hoş geldiniz.
Bakınız, Millet İttifakı olarak tek bir şeye kilitlendik: Bu milletin sorunlarını çözmeye kararlıyız. Beraber çözeceğiz, birlikte çözeceğiz. Birlikte v beraber çözeceğiz. Kamplaşma olmadan; birbirimizi kucaklayarak, birbirimize sevgi ve saygı göstererek, kul hakkı yemeyerek – altını çiziyorum kul hakkı yemeyerek- bu memlekete hizmet edeceğiz.
Bunu söylerken; şunu bilmenizi isterim. Belediye seçimlerinde dediler ki, ‘efendim, CHP’li belediyelere oy verirseniz, şu olur, bu olur’ bir sürü iftira attılar. Ama belediye başkanlarımız seçildi, hiçbirisi kul hakkı yemedi. Bütçeleri düşmesine rağmen, daha büyük yatırımlar yaptılar, fakirin yanında oldular, garibin gurebanın yanında oldular, herkese hizmet ettiler, hiçbir ayrım yapmadılar. Onlardan birisi de yanımızda, burada, Sayın Mansur Yavaş.
Beraberiz ve birlikteyiz, bu ülkenin sorunlarını çözmeye kararlıyız. Ayrımcılık yok bizim kitabımızda. İnsan, Allah’ın yarattığı en değerli varlıktır ve siyaseten biz bütün insanlara hizmet etmeyi, bir onur ve gurur vesilesi kabul ederiz. Yeter ki bu ülkede, bu güzel ülkede, bu güzel vatanımızda; hiçbir çocuk yatağa aç girmesin, her evde huzur olsun, bereket olsun. Arzumuz budur.
Elbette insanımız acı içinde, bunun farkındayız ve bunu biliyoruz. Büyük acılar yaşandığını bunu da gayet iyi biliyoruz.
Değerli arkadaşlarım, vatandaşın parası, kuru soğana yetmiyor dediğim zaman, soğanla alay ettiler. Geçmişte bizde de olurdu. Yardım alanlar, ‘makarnacı’ diye bir anlamda eleştirilirdi, dalga geçilirdi. Bütün bunları aşarak, açık ve net söylüyorum; Allah nasip eder, sizlerin oyuyla iktidara geldiğimizde, hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği, güzel bir Türkiye’yi inşa edeceği, güzel bir Türkiye’yi. Yeri geldiğinde eleştiri yapıyoruz. Kendi eleştirilerimizi de yapıyoruz. Yeri geldiğinde kendi hatalarımızı da söylüyoruz. Yeri geldiğinde evet ‘kusurumuz, yanlışımız varsa, gel, oturalım, konuşalım, helalleşelim’ diyoruz. Çünkü biz insan olarak, birbirimize muhtacız. Beraberiz. Birlikte olmalıyız, kucaklaşmalıyız ve Türkiye’nin sorunlarını çözmeliyiz.
Bir şey daha… Şimdi bakın değerli Adıyamanlılar…
(Salonda hak, hukuk, adalet sloganları üzerine) Teşekkür ederim. Hakkın, hukukun ve adaletin olmasını istiyorsanız, ayın 14’ünde, 14 Mayıs’ta sandığa gideceksiniz; haktan yana, hukuktan yana, adaletten yana oy kullanacaksınız. Bu işin çözümü budur. O nedenle söylüyorum, kul hakkı yiyenlere oy vermeyin. Kul hakkı yiyenlere oy vermek, kul hakkı yiyenlerle ortak olmak demektir. Bu kadar açık, bu kadar net söylüyorum. Çünkü biz Millet İttifakı olarak şu sözü verdik: Her kuruşun hesabını, bu millete vermek bizim boynumuzun borcudur. Sizden alınan her kuruş, vergi olarak ödediğiniz her kuruşun hesabını size vermek bizim boynumuzun borcudur. Parayı yerinde harcayacağız ve hesabını vereceğiz. Millet için harcayacağız, kendimiz için değil. Siyaset zenginleşme aracı değildir, siyaset halka hizmet etme aracıdır; bu kadar açık, bu kadar net söylüyoruz.
Geldiler, size söylediler. Dediler ki, ‘size ev yapacağız, iki yılı ödemesiz olacak, 20 yıl taksitle yaptığımız harcamaların parasını geri alacağız.’ Dediler değil mi? Dediler.
Biz, Millet İttifakı olarak şunu söylüyoruz Millet İttifakı olarak: Siz evinizi alırken, dükkânınızı alırken, 23 ayrı belgede 42 imza vardı. Yani inşaat mühendisinden tutun, mimarına kadar; fizik mühendisinden tutun, jeologa kadar herkesin imzası vardı. Siz sadece tapuya gittiniz, tek imza attınız. Dediniz ki, ‘ben bu evi, bu dükkânı satın alabilirim.’ Ve dolayısıyla siz devletin güvencesi altında, onun çıkardığı yönetmelikler çerçevesinde, ‘bu bina depreme dayanıklıdır’ diye size söz verdiler, yönetmelik vardı; ‘bu dükkân depreme dayanıklıdır’ dediler, size söz verdiler. Siz de gittiniz devlete güvendiniz, dükkânı aldınız, daireyi aldınız. Ama deprem oldu, verilen sözlerin doğru olmadığı, o belgeye imza atanların da doğru imza atmadığı...
Ve sizler hayatlarınızı kaybettiniz, yakınlarınız hayatlarını kaybetti. Şimdi size, ‘gelin helalleşelim’ diyorlar. Biz öyle değil, biz sizden helallik isteyeceğiz nasıl? Helalliği şöyle isteyeceğiz; evinizi yapacağız, dükkânınızı yapacağız, ahırınızı yapacağız. Sizden beş kuruş dahi almayacağız, bir kuruş dahi almayacağız. Bir kuruş dahi almayacağız, ondan sonra geleceğiz, anahtarlarınızı teslim ederken diyeceğiz ki, ‘yakınınızı kaybettiniz, öleni geri getirmek mümkün değil, ama size evinizi, dükkânınızı, ahırınızı ne varsa yaptık, anahtarınızı teslim ediyoruz, gelin şimdi helalleşelim.’ Bizim helalleşmemiz böyle olacak.
Bölgenin dramını biliyoruz, yaşanan sıkıntıları biliyoruz, bunların tamamını çözeceğiz. Hiç kimse unutmasın, ‘efendim para nerede?’ diye soruyorlar. ‘Parayı nereden bulacaksınız?’ E ‘ben yapacağım 1 yıl içinde, iki yılı ödemesiz, sonra 20 yılda alacağım’ diyor. Ben de diyorum ki, ‘evet yapacağız, ödemesiz mödemesiz değil, zaten yaptık, parayı da almayacağım kardeşim, ne diyorsun sen?’ Çünkü benim söylediğim; anayasaya uygun, benim söylediğim insan haklarına uygun, benim söylediğim hakka, hukuka ve adalete uygun. Böyle yaparsınız, mesele biter. Dolayısıyla oturursunuz vatandaşınızla helalleşirsiniz, bunu herkesin bilmesini isterim.
Değerli kardeşlerim; kısaca şunu söyleyeyim; Ramazan ayı, güzel bir ay, manevi duygularımızın zenginleştiği bir ay, kucaklaştığımız bir ay, dertlerimizi paylaştığımız bir ay. Dost olarak dostluğumuzu büyüttüğümüz, kucaklaştığımız, kardeşçe geçindiğimiz bir ay. Ve dolayısıyla bu ayın, hepimiz için Türkiye için, bütün İslam dünyası için hayırlı olmasını dileriz. Dolayısıyla acıların olmadığı, herkesin güler yüzle yaşadığı; sokaklarında, caddelerinde helalleştiği, kucaklaştığı güzel bir Türkiye’yi özlüyoruz ve inşa edeceğiz. Bunu yapacak olan ittifakın adı, Millet İttifakı unutmayın, bu çerçevede yolumuza devam edeceğiz.
Dediğim gibi ayın 14’ünde, Mayısın 14’ünde ‘bugün efendim işim var, sandığa gidemiyorum’ demeyeceksiniz. Komşunuzu ikna edeceksiniz, beraber gideceksiniz. Türkiye hepimizin Türkiye’si. Ve Türkiye bu kadar yoksulluğu çekmeye tahammül edemiyor. Her evde bereket, her evde gelir, her evde güvence olacak, her evde huzur olacak. Her evde huzur olacak ki, Türkiye’de de huzur olacak, sokakta da huzur olacak. Siyaset dediğim gibi, ‘zenginleşme aracı değildir.’
Bunları yaparken söylüyorlar, ‘parayı nereden bulacaksın’ diye… Söyledim, yine söylüyorum: Hazineden çalınan 418 milyar doları getireceğim ve bu milletin cebine koyacağım. Kimse endişe etmesin. ‘Efendim, parayı nasıl alacaksın’ diyorlar. Hiç endişe etmeyin. Bu kardeşiniz, son kuruşuna kadar alacak. Son kuruşuna kadar alacak ve getireceğiz. Sanıyorlar ki, ‘çaldık götürdük, Kılıçdaroğlu onu bulamaz.’ Bulurum efendim, bulurum, Fizan’a götürseler bulacağım, Fizan’a! O paraların bir kısmını değil, tamamını getireceğiz; bu millet zenginleşecek, bu ülke zenginleşecek. Dolayısıyla çalanın yanına bırakmayacağız. Hepimizin, Millet İttifakı liderlerinin ortak özelliği o, çalanın yanına bırakmayacağız. Yani kul hakkı yiyenden, ‘bir dakika kardeşim’ diyeceğiz, ‘sen bu parayı götürdün, şimdi ben alıyorum, millete vereceğiz, para milletin parasıdır.’
Hepinize en içten sevgiler, saygılar sunuyorum. Sağ olun var olun diyorum. Tekrar ev sahipliği yapan Sayın Karamollaoğlu’na yürekten teşekkür ediyorum; sağ olun, var olun efendim.”
29.11.2024
29.11.2024
29.11.2024
29.11.2024