28.03.2023
28.03.2023
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu; Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'yla birlikte Konya'da 'İftar Buluşması'na katıldı.
CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Sevgili hemşehrilerim az önce Sayın Davutoğlu, Seyit Mahmut Hayrani’den söz etti, Akşehir’den söz etti, o kökten gelmekten son derece mutluyum, hakkını teslim etmeye çalışıyoruz. Sizlere, ‘sevgili hemşehrilerim’ demek benim için bir onur meselesi bunu bilmenizi isterim. Hz. Mevlana’nın yattığı topraklardayız, Anadolu erenleri sadece Anadolu’yu değil dünyayı aydınlatan erenlerdir, bilgiyle, birikimle, hoşgörüyle, kin tutmadan, öfke beslemeden bütün düşüncelerini Anadolu coğrafyasına ve Balkanlara yaymışlardır. Anadolu erenlerinin bizim hem kendi tarihimizde hem inanç dünyamızda ayrı bir yeri vardır.
Hz. Mevlâna, adalete de büyük önem verir. Onun deyişiyle ifade edeyim; ‘Adalet, bir kutup yıldızı gibidir yerinde sabit durur ama bütün kâinat onun etrafında döner.’ Dolayısıyla adalet insanlığın olduğu her yerde adalet kavramı da vardır. Canlıların olduğu her yerde adalet kavramı vardır. Adalet aynı zamanda vicdan demektir, vicdan yaratanın kalbimizdeki sesidir. Dolayısıyla adalet kavramı üzerinde durmamız gerekiyor. Eğer bir ülkede adalet yoksa bir ülkede adalet aranıyorsa ciddi, temel bir sorunumuz var demektir.
İranlı büyük düşünür Sadi şöyle der: ‘Dünyanın bütün nehirleri adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez.’ Adalet bu kadar köklü ve yüce bir kavramdır. O zaman adaleti tesis etmek için her birimizin bir başka kişiye kin ve öfke duymadan beraber mücadele ederek adaleti tesis etmek zorundayız.
Eğer kâinat adalet üzerine inşa edilmişse, eşrefi mahluk olarak bizlerin de adaleti korumak ve adaleti savunmak gibi bir görevimizin olması lazım. Bütün peygamberler iyi ahlakı temsil etmek ve adaleti getirmek için görevlendirilmişlerdir. O zaman adaletsizlik olduğu zaman yani haksızlık olduğu zaman ne yapmamız gerekiyor? Haksızlık oldu ama sesimi çıkarmayım, adaletsizlik oldu ama başıma bir bela gelir. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır der sevgili peygamberimiz. Demek ki adaletsizlik varsa her birimizin tek tek adaletsizliğe karşı çıkması lazım. Bir yerde adaletsizlik varsa, ‘Efendim bu benim yakınım değil, bu bizim partiye oy vermedi, bu zaten şöyledir böyledir, ben onun sesini duymayayım. Adalet çağrısını duymayayım’ dediğiniz andan itibaren insanlıktan çıkarsınız. İnsan olan, aklı, edebi olan bir kişi haksızlığa uğradığı zaman onun yanında olmak zorundadır. O zaman biz haksızlık karşısında susmadığımızı ve haykırdığımızı ifade etmeliyiz.
Bulunduğunuz mekan, bulunduğunuz şehir sıradan bir şehir değildir, Anadolu erenlerinin yatağıdır burası. Bir Anadolu ozanı şöyle der; ‘Cehennem dediğin dal, odun yoktur, herkes ateşini buradan götürür.’ İsterseniz bu iki mısra üzerine ansiklopedi bile yazabilirsiniz ama bu Anadolu ereni iki dizeyle; ‘Cehennem dediğin dal, odun yoktur, herkes ateşini buradan götürür…’ Burada kötülük yapmadıysan, kin ve öfke duymadıysan, kul hakkı yemediysen seninle zaten ateşle de bir ilgin yoktur, cehennemle de bir ilgin yoktur.
Biz kendi kültürlerimize, kendi özümüze dönmek zorundayız. Kavgadan uzak durmak zorundayız. Siyaset kavga aracı değil, siyaset iyilikte yarışma aracı olmalıdır, iyilikte yarışmalıyız. İyilikte yarışırsanız ülkeyi kalkındırırsınız, ülkeyi büyütürsünüz. Eğer bir ülkede bir çocuk yatağa aç giriyorsa o ülkede 85 milyon kişi aç demektir. 85 milyon bir çocuğun yatağa aç girmesine ses çıkarmıyorsa orada adalet yoktur. Adalet kavramının değerli olduğunu, bu kadar yüce olduğunu hiç kimsenin unutmaması lazım. Adalet, mahkeme salonlarında sağlanan bir kavram da değildir, ‘mahkemeye gittik adalet olsun.’ Sadece mahkeme değildir, doğanın ortasındaki güzel bir ağacı kesmekte adaletsizliktir. Kadın, erkek eşitliğini sağlamayıp kadına şiddet uygulamak adaletsizliktir. İnsanoğlunun adalet konusunda duyarlı olduğu gibi adaletsizlik konusunda da sessizliğini koruyan bir tavrı da olabiliyor. Samimi ifade ediyorum, bir yerde haksızlık olduğu zaman yanına koşmak istiyoruz, sorunu çözmek istiyoruz. Sınava giren çocuk başarılı fakat torpille başkasını alıyorsanız oraya ve o çocuğun hakkını yiyorsa bir kişi siz sessiz duramazsınız. İtiraz etmek zorundasınız. Gençlerin hakkını, hukukunu sağlamak zorundasınız. Sağlamazsanız adaleti savunmuyorsunuz siz. Adalet bir isim değildir, adalet bizim vicdanımızdır.
İnsanları haksız yere hapse atarsanız bu olmaz bu adaletsizliktir. Sultanın sofrasına oturan alimin fetvasından hayır gelmez. Alim yani bilge farklı birisidir. Sultanın sofrasına oturup, sultanın sesini dillendirirse bütün haksızlıkları görmezlikten gelir o zaman. O nedenle işimiz çoktur. Kavgayı bırakmak zorundayız. Bütün komşularımız büyüyor, biz küçülüyoruz. Bütün devletler büyüyor, biz küçülüyoruz. Olmaz. Büyümeliyiz, kalkınmalıyız. Hakkı, hukuku sadece kendimiz için değil herkes için istemeliyiz. Bakın bu güzel ülke Milli Kurtuluş Savaşı’nı verdiği zaman bütün mazlum ülkelere örnek oldu. Bütün mazlum ülkeler de bizi örnek alarak kendi savaşlarını verdiler. Yine biz 1923’te Cumhuriyeti kurduğumuzda o mazlum ülkelerin tamamı onlar da Cumhuriyetlerini kurdular. Türkiye Cumhuriyeti’nin böyle bir özelliği vardır; mazlum milletlere örnek olma özelliği vardır.
Birbirimizi önyargılarımızla tanımaya çalışıyoruz. Önyargılarımızdan arınalım, aklımızı kullanalım. Yüce yaradanın bize verdiği en değerli hazinedir akıl. O nedenle Kuran’da defalarca, ‘Aklınızı kullanmıyor musunuz’ der yüce yaradan. Aklı kullanacak olan biziz, bilimi geliştirecek olan biziz, yüce yaradanın mucizelerini keşfedecek olan biziz ama biz aklımızı kiraya verirsek, başkalarını aklına uyup, yanlış yola gidersek adaleti sağlamayız.
Konya’da hemşehrilerimin önünde bir adalet konuşması yapmak benim için çok güzel bir şey çünkü bu toprakların ruhunda adalet var. Adaleti büyütmek ve yaşatmak zorundayız ve adaleti yaygınlaştırmak zorundayız. ‘Bu kadar da olur mu’ noktasına gelindiğinde en azından haksızlık karşısında itiraz etmeliyiz, bu olmaz demeliyiz. Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı arkadaşlarımız aynı zamanda inşallah 15 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacaklar, Sayın Davutoğlu ile ve diğer Genel Başkanlarla beraber birlikte bu ülkenin büyümesi, kalkınması ve bu ülkeye adaletin gelmesi için çaba harcayacağız. Farklı düşündü diye kişileri kınayamazsınız, ötekileştiremezsiniz. O zaman aklınızı reddediyorsunuz. Böyle yapmak zorundayız.
Deprem olduğunda bütün belediye başkanlarımız, her birisi bütün araçlarıyla deprem bölgesine gittiler ve ben ikinci gün gittim, o soğukta hem depremzedeleri, gösterilen çabaları ve yaşanan dramı gördüm. Siz şu rakamları vermek isterim; 11 Büyükşehir Belediyemiz 11 kentin birer koordinatörü, örneğin; Ankara Kahramanmaraş’ın, İstanbul Hatay’ın, Mersin Adıyaman’ın ama her bir Büyükşehir Belediyesinin altında bizim 218 belediyemiz ayrıca çalışıyor. 6 bin 944 tır gönderdik, 4 uçak yardım gönderildi, 6 gemi ile gönderildi, 2 vapurla gönderildi, 2 trenle gönderildi, mazot desteği, yem desteği, gübre desteği, fide desteği veriyoruz. Sadece CHP’li belediyelerin değil AK Partili belediyelerin kurduğu çadırları da ziyaret ettim, onlara da başarılar diledim, onları da kutladım, hiçbir ayrım yapmadım. Neden? Ayrım yapmak doğru değil. Tabloyu gördükten sonra iyi ki bu ülkede belediyeler var dedim, belediyeler olmasa hiçbir şey olmayacak. İnsanlar enkaz altındayken ayrımcılık olur mu arkadaşlar?
Buradan bizim süratle çıkmamız ve kurtulmamız lazım. Sofrada adaleti sağlayacağız, sofrada bereketi de sağlayacağız. Çocuklarımız güzel okullara gidecekler. Evlerimizde huzur, bereket olacak. Kavgayı bitirmeye kararlıyız Millet İttifakı olarak, yeter artık yani bu kadar kavga bizi nereye götürüyor. İtibarlı, saygın, güven duyulan, sözü dinlenen, üniversitelerinde bilgi üretilen bir Türkiye, dünyayla yarışan, teknolojisi gelişmiş olan bir Türkiye, artık 21’inci yüzyıldayız, 21’inci yüzyıl bilgi çağıdır, bilgi ekonomisidir. Bilgi üretmeyen bir toplumun büyüme şansı yoktur, gelişme şansı yoktur, bilgi üretmeyen bir toplumda adalet olmaz. Bilgi, ‘İlim Çin’de bile olsa gidin öğrenin’ diyor sevgili peygamberimiz, Hz. Ali, ‘Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum’ diyor. Biz bilgiyi neredeyse reddedeceğiz, üniversitelerimizi neredeyse kapatacağız.
Kendi köklerimize ve İslamiyet’in bize sunduğu o geniş alanı kavramak ve kalbimizde hissetmek zorundayız. İslamiyet kadar bilime değer veren başka bir din var mı arkadaşlar? Bilgiye, bilime, bilim insanlarına değer veren…Osmanlı padişahları bile alimlerin önünde saygıyla eğilirler çünkü alimler ayrıdır, bilgi, bilim insanları ayrıdır onlar sıradan insanlar değildir. Biz böylesine güzel bir tabloyu yaratmakta kararlıyız. Beraber olacağız, birlikte olacağız, kavgayı bitireceğiz ve Türkiye kanatlarını ufka doğru, geleceğe doğru açacak, güzel bir Türkiye’yi inşa edeceğiz.
29.11.2024
29.11.2024
29.11.2024
29.11.2024