22.10.2025

CHP Genel Başkanı Özgür Özel: “Mahkemeden Hakkaniyet İstiyoruz; Canımıza Tak Etti, Tutuksuz Yargılama İstiyoruz”

“İHANET PROJESİNİ PERDELEMEK İÇİN YALANA SARILIP ‘SOSYAL KONUT YAPIYORUZ’ DİYORLAR, KANAL İSTANBUL’A ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ”

“AKIN GÜRLEK ARNAVUTKÖY’DEKİ BU DÖRT REZALET İÇİN SORUŞTURMA AÇIYOR MUSUN, KULAĞININ ÜSTÜNE Mİ YATIYORSUN?”

“İDDİANAMEDE 45 KEZ ‘DUYDUM’, 50 KEZ ‘DÜŞÜNÜYORUM’, 104 KEZ ‘OLABİLİR’ GEÇİYOR”

“388 İHALEDEN 300’ÜNÜ VEREN AK PARTİLİLERE BİR ŞEY YOK, 88 İHALE İÇİN ARKADAŞLARIMIZA YAPMADIKLARI ZULÜM YOK”

“ERDOĞAN GELDİKTEN SONRA ÖĞRENCİ BURSU ALTIN BAZINDA 5 KAT ERİMİŞ, EN ÇOK ÖĞRENCİ BURSU ERİMİŞ”

“3 KASIM 2002 GÜNÜ KAYBETTİKLERİMİZİ AYNI YERDE BULACAĞIZ; SEÇİM SANDIĞINDA”

“O AKŞAM SARAÇHANE MEYDANI’NDA BULUŞACAĞIZ. HEP BİRLİKTE BOZDOĞAN KEMERİ’NE YÜRÜYECEĞİZ”

“NE BOZDOĞAN’DA NE TAKSİM’DE GENÇLERLE POLİS KARŞI KARŞIYA DEĞİL; EL ELE, OMUZ OMUZA, KOL KOLA OLACAK”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Arnavutköy’de gerçekleştirilen Millet İradesine Sahip Çıkıyor Mitingi’ne katıldı. Burada konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Bu akşam İstanbul’umun kuzey yıldızı Arnavutköy’deyiz. Mücadelemizi dimdik ayakta tutmak için, bir kez daha kenetlenmek için, dosta güven, olmayana kaygı vermek için Arnavutköy’deyiz. Hepinizi saygı ile selamlıyorum, hoş geldiniz” dedi. Özel, şunları söyledi:


“BUGÜNÜ NOT EDİN, TEKİN BAŞKAN ARNAVUTKÖY’Ü SEN ALACAKSIN”

“Partimiz Cumhuriyet Halk Partisi Arnavutköy’ü bugüne kadar hiç kazanamadı. 2009’da yüzde 7,5 oy aldık. 2014’ta yüzde 8,5 oy aldık. 2019’da ittifakla girdik, aday göstermedik ve ittifak ortağımızı destekledik. Birlikte toplam yüzde 19 oy alabildik. Gün oldu, Arnavutköy’de Cumhuriyet Halk Partisi altıncı parti oldu. Önümüze geçen bazı partilerin adını bile pek bilmiyorduk. Ama hiç Arnavutköy’e küsmedik. Kusuru kendimizde bildik. ‘Doğru aday, daha çok çalışma, daha çok mücadele’ dedik. ‘Arnavutköy’ü anlamalıyız, sesini duymalıyız’ dedik. Bu seçimlerde 36 yaşında gencecik bir adayımızı, Arnavutköy gibi birini, Arnavutköy gibi genç, samimi, enerjik ve burayı bilen, buranın bir evladını, Tekin Aras’ı aday gösterdik. Oyumuzu yüzde 380 artırdı, yüzde 38,6. Yüzde 40’a yakın oy aldı. Yine kazanamadık ama çok küçük bir farkla kaybettik. Yine Arnavutköy’e küsmedik. ‘Arnavutköy’ün sesini duyuyoruz. Arnavutköy’ü anlıyoruz’ dedik. Örgütümüz bu seçimlerde Tekin Aras’ı ilçe başkanı yaptı. Karşınızda ilçe başkanı olarak duruyor. Ben burada Tekin Başkan’la ve Arnavutköy’le ilgili bir anımı paylaşmak isterim. Yıl 2009, Türk Eczacıları Birliği’ndeyim. Oradaki görevimdeyken bir telefon, Manisa’da adayımız kalp krizi geçirmiş. Yerine bir gün içinde aday bulmazsak, adaysız kalacağız. ‘Özgür aday ol’ dediler. İl başkanımız, milletvekilimiz, partimizin genel sekreteri aradılar. Ben mazeretimi söyledim, olamayacağımı söyledim. Rahmetli Baykal aradı, dedi ki ‘Partinin bayrağını yere koyamazsın. Bu bayrak sana emanet. Sen Manisa’yı alacaksın.’ Dedim ki ‘Sayın Genel Başkanım, geçen seçimlerde yüzde 6 aldık biz. Bu seçimde rakip aday çok yol aldı. Kazanmak mümkün değil.’ Bana dedi ki ‘Sen Manisa’yı alacaksın. Bu seçim olmasa da bir seçim o Manisa’yı sen alacaksın.’ 2004’te yüzde 6 almıştık; 2009’da yüzde 14, 2014’te yüzde 20, sonra yüzde 26, yüzde 29. Genel Başkan olarak girdiğim seçimde can kardeşim Ferdi Zeyrek ile birlikte 2004’te yüzde 6 aldığımız Manisa’da yüzde 60 aldık ve Manisa’yı aldık. Bugünün tarihini not edin; 22 Ekim 2025. Yer, Arnavutköy. Tekin Başkan’a diyorum ki ‘Tekin Başkan Arnavutköy’ü alacaksın. Arnavutköy’ü sen alacaksın.’”

“EN GENÇ İLÇE, GENÇLER İŞSİZ VE YOKSUL”

“Bu ilçeyi biliyorum; bu sokakları, bu evleri, bu hayatı biliyorum. Arnavutköy hırpalanmış bir ilçe, emekçi bir ilçe. Ama aynı zamanda yüreği büyük, umudu büyük bir ilçe. Bu ilçe, İstanbul’un en genç ilçesi. Televizyonları başında dinleyenler şaşırıyor. ‘Nasıl en genç ilçesi?’ Yaş ortalaması 29,5 Arnavutköy’ün. Ama bu gençler maalesef işsiz, maalesef yoksul. Arnavutköy tanıdıkça şaşırtan, tanıdıkça sevdiğiniz ama onun için birşeyler yapmak isteyeceğiniz bir ilçe. Arnavutköy’de 18 yaş üstü nüfus, 225 bin. Toplam nüfus, 345 bin. Bu ilçede sosyal yardıma başvuranların sayısı, 132 bin 657. Bu ilçenin nüfusunun üçte birinden fazlası, 18 yaşından büyük olanların yarısından fazlası sosyal yardıma başvurmuş. Kendisini sosyal yardıma muhtaç hissediyor. Bu ilçede gençlere eğitim, teknoloji, sosyal hayat imkânları sunulmuyor. İktidar, bu ilçeyi çantada keklik görüyor. Oy alırken geliyor, yüzünü bu ilçeye dönüyor, alacağını alıyor. Sonra Arnavutköy’e sırtını dönüyor. İşte oy zamanı da sahir zamanda da seçim geldiğinde sandıkta da seçildikten sonra sokakta da Arnavutköy’e yüzünü dönecek bir genç var burada. Tekin Aras’ı size şimdiden emanet ediyorum.”

“EKREM BAŞKAN ARNAVUTKÖY’E ELİNİ UZATTI”

“Tabii ilçeyi kazanamadık ama büyükşehirde Ekrem Başkan Arnavutköy’e hizmeti aksatmadı. Ekrem Başkan Arnavutköy’ü sevdi. Biraz önce söylediğim gibi Arnavutköy’den elini hiç çekmedi. Arnavutköy’e kent lokantası istediniz, Ekrem Başkan açtı. 40 liraya sıcak yemeğe, dört dörtlük yemekle hizmete başladı. Arnavutköy’e kreş istendi, hiç kreş yoktu İBB’nin. Üç tane kreş yaptı. Sosyal yardımları tam beş katına çıkardı. Altyapıya 9,2 milyar lira yatırım yaptı. Yani Ekrem Başkan Arnavutköy’ün sesini, yüreğini, umudunu gördü ve Arnavutköy’e yüzünü döndü, elini uzattı. Bir tarafta yere düşene yerde vuran AK Parti anlayışı, bir tarafta yere düşenin elinden tutup, onu kaldıran Cumhuriyet Halk Partisi anlayışı… İstanbul’da deprem riski var. Buna karşı çalışmak lazım. Ama en çalışkanımız maalesef Silivri’de tutsak. Onun bütün itirazlarına rağmen Kanal İstanbul diye bir inat var. Bilim insanları istemiyor, millet istemiyor. Arnavutköy istemiyor, İstanbul istemiyor ancak Erdoğan istiyor. Sadece Erdoğan istiyor. Neden? Çünkü buraları Arap şeyhlerine çoktan pazarlamışlar. Parasını ya da ne alıyorsa karşılığında onu çoktan almışlar. Şimdi taahhütlerini yerine getirmeye, buralardan arsa sattığı o Arap şeyhlerinin, emirlerin, emirlerin eşlerinin, kız kardeşlerinin aldıkları o arsalara o kanal manzarasını yapmak istiyorlar. Bunun için çaba sarf ediyorlar. Kanal İstanbul yapılırsa Sazlıdere Barajı yok olacak. Dünyada ilk kez bir hükümet kendi eliyle baraj yapmak yerine baraj yıkmış olacak.”

“ONUN İÇİN ‘YA KANAL, YA İSTANBUL’ DİYORUZ”

“Eğer Kanal İstanbul yapılırsa Terkos Gölü tuzlanacak. İçme suyu kaynaklarının üçte biri ortadan kalkacak. Hem ‘Susuzuz’ diyoruz, ‘Yağmur yağmazsa ne olacak halimiz?’ diyoruz. Yıllarca İstanbul’u yönetenler, İstanbul’un su sorununu çözmediler. Şimdi İstanbul’un suyunun üçte birinin gitmesine sebebiyet veriyorlar. O yüzden Ekrem Başkan da hepimiz de bu işe sonuna kadar karşıyız. Eğer yapılırsa Kanal İstanbul, İstanbul’un nüfusu iki milyon daha artacak. 136 bin dönüm tarım arazisi, 14 bin hektar orman yok olacak. Onun için biz diyoruz ki ‘Ya kanal, ya İstanbul.’ İstanbul’u sevenler bu kanala itiraz ediyorlar. Şimdi bu ihanet projesini perdelemek için ya da iyi bir şey yapıyormuş görüntüsü vermek için büyük bir yalana sarıldılar. Diyorlar ki ‘Biz oraya sosyal konut yapıyoruz.’ Emlak Konut’un yaptığı konutların hepsi lüks ve zenginler için. Bakın aşağıdan duyan ‘yalan, yalan’ diyor. ‘Zenginlere yapıyorlar’ diyor. Evet, 5 milyon liraya satıyorlar. Diyorlar ki ‘Sosyal konut.’ Bugün memlekette asgari ücret, 22 bin lira. Bir asgari ücretli 22 bin lirayı, bir yıl değil; iki, üç, beş, 10 yıl değil; 20 yıl hiç harcamasa, bir kuruş harcamasa ve biriktirse sosyal konut dediği yerden bir tane daireyi zor alıyor. Ama bu proje için 65 milyar dolar gerekiyor. Bu para ile 9,5 milyon haneye kentsel dönüşüm yapılabilir. Sadece İBB’den bile 240 milyar lira ek maliyet çıkıyor. Kanal İstanbul’un su havzalarına ne yaptığını gördüğü için İSKİ’nin değerli Genel Müdürü Şafak Başa gitti ve o projelerin tamamını mühürledi. Ne yaptılar? Şafak Başa’yı gittiler sabah evinden aldılar, Vatan Emniyet’e koydular. Daha sonra Kanal İstanbul’a ilişememesi için kendine ev hapsi verdiler. Aylardır ev hapsinde tutuyorlar. Ama şuradan açıkça söylüyoruz. Bu milletin karşı olduğu, suyumuzu alacak, gölümüzü alacak, her türlü doğa katliamını yapacak olan bu Kanal İstanbul’a sonuna kadar karşıyız. Asla izin vermeyeceğiz.”

“AL SANA İDDİANAME”

“Geçen hafta mitingte dedim ki ‘Gelecek hafta Arnavutköy’e gidiyoruz. Arnavutköy’de rezaleti anlatacağız.’ Arnavutköy’de yaşananlar öyle rezalet ki ilçe yönetimimiz, başkanımız anlata anlata bitiremiyorlar. Dedik ki ‘Otobüsün üstünden bir tane olur, iki tane olur. Önce ‘üç olsun’ dediler, sonra dediler ki ‘Hiç olmazsa bu dört rezaleti, rezaletin daniskasını anlat oradan.’ Arnavutköy bunları biliyor, Türkiye duysun. Birazdan bahsedeceğim. Ama 10 ay uğraşıp da iddianame diye süklüm püklüm dökülen, kanıtı olmayan, ‘oradan duydum’, ‘buradan duydum’, ‘ben buraya bir şey uydurdum’la iddianame yazan İstanbul Cumhuriyet başsavcısına sesleniyorum. Sayın Akın Gürlek, şimdi hani otobüsün üstünden inmeden soruşturma açıyorsun ya. Ekrem Başkan kürsüden inmeden soruşturma açıyorsun ya. Sabahın köründe milletin haysiyetine dokunduran, haysiyet katliamı yapan işler için uzun uzun basın bültenleri yapıyorsun ya. Şimdi talimatını ver ve dinle. Bu dört rezalet için ne yapacaksın göreceğiz. Öyle 10 ay boyunca emrinde 10 savcı, bütün emniyet, sorgula. MASAK elinde, her şey elinde. Böyle dökülen bir iddianame yaptın ya. Al sana iddianame…”

“ALTIN TOZU KARIŞTIRILMAMIŞ, KAMU ZARARI 327 MİLYON LİRA”

“Arnavutköy’de rezaletin birinci perdesi: İstanbul’daki belediyeler 2025 yılı için asfalt ihalesine çıktılar. Aynı yıl için yapılan asfalt ihalelerinde ton başına fiyatla ihaleler tamamlandı. AK Partili Bağcılar Belediyesi. Asfaltın ton maliyeti; 3 bin 553 lira. CHP’li Maltepe Belediyesi; 2 bin 716 lira. CHP’li Tuzla Belediyesi; 2 bin 669 lira. AK Partili Arnavutköy Belediyesi; 6 bin 501 lira. Vallahi şartnameye baktık, asfalt aynı asfalt. Arnavutköy’e konulan asfaltın içine altın tozu filan karıştırılmamış. Milletin 2 bin 669 liraya aldığı asfaltı ya da kendi AK Partili Bağcılar’ın 3 bin 553’e aldığı asfaltı 6 bin 501’e almış. Bitmedi, bu iş bununla bitmiyor. İhaleye daha düşük fiyat veren var. Bu fiyatı veren kişiye ihaleyi kazandığı halde 1,5 ay boyunca sözleşme imzalatmıyorlar. Yıldırıyorlar, ‘ihaleden çekil’ baskısı yapıyorlar. En düşük teklifi veren devre dışı kalıyor. Asfalt ihalesi, Arnavutköy’de 587 milyon liraya biteceğine bir üst teklif olan 708 milyon liraya gidiyor. Arada 327 milyon lira kamu zararı var. Şimdi Akın Gürlek, ‘duymuştum’ değil, ‘düşünüyorum’ değil. Bütün belgeler Elektronik Kamu Alımları Platformu EKAP’ta kayıtlı. Erişimin var, erişimimiz var. Ayrıca ‘duymuştum’ demiyorum. İhaleyi alan Kolon İnşaat çekilmek zorunda kalan. Yarın sabahtan tezi yok, Kolon İnşaat’ı çağırıyor musun, soruyor musun? Bu belediyeden asfalt ihale dosyalarını istiyor musun? 6 bin 500 liraya asfalt alan bu belediyeye soruşturma açıyor musun? Tayyip Erdoğan’dan korkundan kulağının üstüne yatıyor musun? Haydi bakayım, göreyim seni. Bu daha rezaletin birinci perdesi.”

“‘YIKIN’ DEDİĞİNİZ BİNAYI YIKMAYIP SİZİ KANDIRANI EVİNDEN ALIYOR MUSUN?”

“Gelelim ikiye… Cumhuriyet Halk Partisi’nin namuslu, şerefli, şeffaf, ihaleleri açık yapan belediyeciliğine kara çalıp da kendilerine ‘AK belediyecilik’ diyenler. Şimdi göreceğiz bakalım ak koyun mu, kara koyun mu? Hadımköy, Yeşilbayır. Biliyor musunuz? Yaz Akın, yaz, parsel numarası veriyorum: 10835 parsel. Buraya kaçak şekilde 320 metre ilave kapalı alan yapılmış. Şikayete konu olmuş. ‘Yıkın’ denmiş. Bu dendiğinde mahkeme karar verip yıkımına bildirdiğinde Ekim 2024’müş. Yıkım ve para cezası kararı verilmiş. Gaziosmanpaşa Savcılığı, Haziran 2025’te bir yazı yazmış Arnavutköy Belediyesi’ne ‘Kaçak yapıyı yıktınız mı?’ diye. Cevap yazmış. Kim? Belediye Başkan Yardımcısı Davut Paralı. ‘İmar kirliliğine neden olan unsur ortadan kaldırılmıştır.’ Şimdi buradan Akın Gürlek‘e söylüyorum: 10 bin 835 parselde yıkım yapılmamıştır, yalan yazı yazılmıştır. Yargılamaya müdahale vardır, savcılığa yalan beyan vardır ve savcı resmi yazıyla kandırılmıştır. ‘Yıkın’ dediğiniz binayı yıkmayan ve işlem yapmayan, resmi yazıyla sizi kandıran Belediye Başkan Yardımcısı Davut Paralı’yı yarın sabah evinden alıyor musun? Tayyip’ten korkuna kulağının üstüne yatıyor musun göreceğiz bakalım.

“MUSTAFA BAŞKAN DEMİŞ Kİ ‘BİR ARSA DA BİZ KAPALIM’”

“Daha bitmedi. Rezaletin üçüncü perdesi: Gitgide şiddetleniyor. Başkan Mustafa Candaroğlu. Meclis Üyesi Ercan Döner. Kanal İstanbul manzaralı bir arsa almışlar. Reis helikopterle geziyor, kupon arsaları gösteriyor. Diyor ki, ‘Bu arsayı Katarlılara söz verdim, bunu Birleşik Arap Emirlikleri‘ne söz verdim. Bu Emir’in ablasının, bu Emir’in karısının’ derken, bizim Mustafa Başkan da demiş ki ‘Oğlum Ercan, bir arsa da biz kapalım.’ Bunlar bir arsa kapmışlar. Kanal İstanbul’a kendilerine göre bir manzara yapmışlar. Gitmişler, oraya belediyeden villa ruhsatını da almışlar. İnşaata başlamışlar. Bodrum katını çıkarken şeytan dürtmüş bunları. Ercan demiş ki, ‘Başkan be yükseltelim bunu biraz. Manzaramız güzel olsun, Kanalı daha güzel görelim.’ Bunlar gitmişler villayı imara aykırı şekilde yükseltmişler, şimdi halen orada duruyor. Duruyor mu başkanım? Biliyor musunuz onu? Bütün fotoğrafları videoları orada. Sonra belediyeye gitmişler. Demişler ki memura, hani Reza Zarrab’ın bunu rüşvet veremediği memur Teoman vardı ya. Uğraşıyor uğraşıyor almıyor Teoman. Demişler ki, isimler doğru isimler, Arnavutköy Belediyesi’nde memur Serdar’la memur Fatih’e. ‘Buna imza atın’ demişler. Bunlar demiş ki başkan ama veya belediye meclis üyesi ama ‘Bu imza adamı yakar. Bu doğru değil.’ Aynı rüşvet almayan Teoman gibi yanlış işi yapmayan Serdar’la Fatih, bu işe aylarca direnmişler. Ne olmuş? Doğru. Hep kızmayalım. Serdar ve Fatih’e belediye meclis üyesi, belediye çalışanı memurlar Serdar ve Fatih Beylere bir yürekten alkış yapalım. Bir yürekten alkış. Ve bu iki arkadaşı belediye başkanı sürmüş başka göreve. Yerine başkalarını getirmiş, imzaları almış. Villalar da orada duruyor. Şimdi buradan Akın Gürlek’e sesleniyorum. Villa belli, yeri belli, fotoğrafını, videosunu, her şeyini bütün Arnavutköy biliyor. Buradan inince bütün basını da fotoğraflarını yollayacağız. Villa orada duruyor. Yarın sabah 6.30’da Mustafa Candaroğlu’nu ve Ercan Döner’i evinden alıyor musun? Yoksa kulağının üzerine yatıyor musun? Hadi bakalım haydi. Bunlar meydanı boş sanıyor, boş sanıyor. Bunlar bize dünya iftira attı, daha şimdi ben onlara rahat vereceğim sanıyor. Ayrıca bu villacı Başkan İmrahor Mahallesi’ne ne yaptı? Seçimden önce gitti sırtlarını sıvazladı, oylarını aldı. ‘Merak etmeyin’ dedi. ‘Sizin tapulu araziniz burası. İstediğinizi yapın oyu bana verin, işinizi ben çözeceğim’ dedi. Bundan bir gün önce daha dün İmrahorlular‘a bir yazı yolladı, bir tebligat yolladı. Onları sokakta bıraktı. Üç - dört aylık yapılmış evlerini de yıkmaya kalktı. Kendisinin villasına zorla imza, İmrahor’a söz verdiği halde düzenleme değil yıkım yolluyor bu başkan.”

“AK PARTİLİ YÖNETİCİYE SATILMIŞ, KAMU ZARARI 185 MİLYON”

“Şimdi rezaletin dördüncü perdesi: Hadımköy Sanayi Sitesi, Hadımköy Belde Belediyesi döneminde Kelebek Matbaa diye Yap - İşlet - Devret‘le 8 bin metrekarelik arsaya bir yapı inşa etmişler. 8 bin metrekare arsaya bir inşaat. Bunlar belde belediyelerini kapatınca bu Hadımköy Belediyesi gelmiş belde belediyesi Arnavutköy Belediyesi’ne devrolmuş. Kelebek Matbaa da 8 bin metrekarelik arsa da bunlara kalmış. Arnavutköy belediyesi 2016’da bu yeri hem 8 bin metrekare yeri, hem o kocaman Kelebek Matbaasını satmış. Kaç paraya? 251 milyona. Kime? AK Parti il yöneticisi Burak Aydın’a. Peki arazinin değeri 215 milyon. Üzerindeki yapının değeri 220 milyon. Toplam değer 435 milyon. AK Partili il başkanının ödediği, 250 milyon. Kamu zararı 185 milyon. Yeri belli, yurdu belli, Kelebek Matbaa orada, kamu zararı burada. Şimdi soruyorum Akın’a, yarın sabah 6.00’da AK Parti il yöneticisi Burak Aydın’ı, Belediye Başkanı Mustafa Candaroğlu’nu ve bütün ekibini gidip evden alıyor musun, yoksa korkundan kulağının üstüne yatıyor musun? Bak Akın Efendi, onu buraya yollayan Tayyip Beyefendi. İddianame öyle ‘Alalım çocukları, alalım şoförleri, at imzayı çoluğuna çocuğuna kavuş. Yoksa 20 yıl yatarsın’ deyip ‘duydum, -mıştı, -muştu’ ile iddianame olmaz. Birinci rezalette asfaltın fiyatı belli, kayıp belli, zorla çektirilen firma belli, evraklar belli. İkincide parsel numarası belli, yapılmadığı halde ‘yapıldı’ denen yıkım belli, imzayı atan Davut Paralı belli. Üçüncüde belediye başkanının kendi yükselttiği villasına imza atmayan şahitler burada. İmza atanlar orada. Dördüncüde Kelebek Matbaayı bedavaya kapatan AK Parti il yöneticisi, onu satan belediye başkanı burada, kamu zararı burada. Somut, açık, net. Haftaya çarşamba otobüsün üstünden bakacağız bakalım. Bu Akın Gürlek gerekli soruşturmayı başlattı mı, kulağının üstüne yattı mı? Hodri meydan bakalım. Hodri meydan.”

“ARNAVUTKÖY IŞIKLARINI YAKIYOR, SİLİVRİ AYDINLANIYOR”

“Değerli Arnavutköylüler, başta söyledim. 47 yıl çalıştık, olmadı. Olamadı. Kusuru sizde değil, kendimizde aradık. En sonunda genç kadrolarla, çokça kadını aramıza alarak, memleketin sorunlarını konuşarak, sizin gibi adayları karşınıza çıkararak, arkalarında durarak 31 Mart seçimlerinde 47 yıl sonra birinci parti olduk. Cumhuriyet Halk Partisi kurulduğu gün gibi, seçime girip de kazandığı 31 Mart dün gibi, bugün de Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin birinci partisi. Bizimle baş edemeyen, yarışmayan, yarışamayanlar kendi AK Gençlik dedikleri Gençlik Kollarına güvenmiyorlar. Yani Arnavutköy gençlik kolları AK Parti’nin, Tayyip Bey’in umudu olan bir grup değil, onlara güvenmiyor. Kadın Kollarına güvenmiyor. Ana kademesine güvenmiyor. Hiçbir partide olmayan yeni bir kol kurmuş, bir tek ona güveniyor. Yargı Kollarına, Yargı Kolları Başkanı Akın Gürlek’e güveniyor. O da 19 Mart darbesiyle birlikte bugün 217’nci gün. Nasıl ilk yedi gün orada, Saraçhane‘de ‘Gelemezsiniz’ dediler gelindi. Vapurları bağladılar, köprüleri kaldırdılar, metroları durdurdular, otobüsleri sokmadılar. Ama Saraçhane’ye aktı milyonlar. Arnavutköy için de demişlerdi ki, ‘AK Parti’nin kalesidir. Kimse gelmez, meydan boş olur, zor durumda kalırsınız.’ Ben Arnavutköy ilçe başkanıma, yönetime, il başkanıma dedim. ‘Arnavutköy bizi çağırıyor, gidiyor muyuz?’ Geldiniz mi? Şimdi Ekrem Başkan’la bugün oradaydım. ‘Arnavutköy’e gideceğim’ dedim, dedi, yaşa ‘Genel Başkanım.’ ‘Kanal İstanbul konuşacağım’ dedim. ‘Anlat Genel Başkanım.’ ‘Tekin’in adaylığını ilan edeceğim’ dedim. ‘Yakışır Genel Başkanım.’ Şimdi hem Ekrem Başkan’a hem neredeyse bir yıldır orada yatan Ahmet Özer’e, dün iddianamesi 10 ay sonunda çıkan Rıza Akpolat‘a, Adana’dan burada misafir Zeydan Karalar‘a, Ceyhan‘a, Seyhan‘a, Oya Başkan’a ve Utku Caner Çaykara’ya, o iddianameden içeride olan yedi başkanımıza ve tüm başkanlarımıza bir Arnavutköy’ü gösterelim. Onlar ne haram yediler, ne cana kıydılar. Orada yatanlar yiğitlerimiz ve aslanlarımızdır. Hep birlikte söylüyoruz, Arnavutköy ışıklarını yakıyor, Silivri aydınlanıyor. Biraz önce fenalaşan bir arkadaş oldu. Sağlık görevlileri yetişti, şimdi gerekeni yapıyorlar. Biliyorsunuz koronada sağlık emekçileri ölümü göze alıp bizi yaşattılar. Tayyip Bey de dedi ki ‘Hakları ödenmez.’ Hakikaten tutarlı adam, haklarını ödemedi onların. Şimdi biz bütün sağlık emekçilerine yürekten bir alkış gönderelim. Haklarını helal etsinler.”

“MAHKEMEDEN HAKKANİYET İSTİYORUZ”

“Yedi başkanımızın tutuklu olduğu iddianame tam 10 ay sonra çıktı ama İstanbul Büyükşehir’in iddianamesi hala yok. 578 sayfa, -mış, -miş iddianamesi geldi, geçti. ‘Duydum’lar, ‘olabilir’ler dışında hiçbir şey yok. İddianamede 45 kez ‘duydum’, 50 kez ‘düşünüyorum’, 104 kez ‘olabilir’ ve 496 kez benzer ifadelerle çelişkili yaklaşımlar var. Bir yandan da dünya kadar iftiraya zorladıkları yetmemiş gibi bir de Hollanda taksi plakası gibi XYZ49QP diye bir tane gizli tanık bulmuşlar ona dünya kadar laf söyletmişler. Suç örgütünün kurucusu Aziz İhsan Aktaş 704 yıl hapisle yargılanıyor bu dosyada, ama aramızda geziyor. Aramızda geziyor, belki de şuradan bizi dinliyor. Ama bu dosyada 12 yıl önce AK Parti döneminde verilmiş ihalenin parasını ödeyen Zeydan Karalar, ya da Avcılar’da daha bir yıl önce, 1,5 yıl önce belediye başkanı olmuş, adaylığı sürecinde ne olduğunu bilmediği bir süreçten sorumlu tutulan Utku Caner Çaykara. Ya da Adana’daki görevlerinden apar topar getirilen arkadaşlarımız. Ahmet Özer neredeyse bir yıldır tutuklu. Tut ki iddia olunan suçu kabul etse dört yıl, bu dört yıllık suçun yatarı altı ay, Ahmet Özer dokuz aydır içeride yatıyor. Bütün iftiraların üstünde yoğunlaştığı belediye başkanlarımızın en eskisi Rıza Akpolat’a dünya kadar suç söylüyorlar, iftira atıyorlar ortada bir tane ’Rüşvet verdim’ diyen yok. Onun ifadesi yok. ‘Rüşvet aldım’ diyen yok. ‘Duydum, olabilir, yapabilir’ diyorlar. Bir kör kuruşu ispatlamadan, bir lira bulmadan bu iftiraları yaptılar bu iddianameyi nihayet yazdılar. Daha önce de söyledim, bir kez daha söylüyorum. Nihayet bu AK Toroslar Çetesinden bu iddianame kurtuldu, Yüce Mahkemenin önüne gitti. Şimdi o mahkemeden hakkaniyet istiyoruz. Hukuka uygun tavır istiyoruz. Madem deliller toplanmıştır madem artık kaçma şüphesi kalmamıştır. Hala düşünen varsa onun tedbirini de alsın mahkeme. Ama artık canımıza tak etti, Tutuksuz yargılama istiyoruz.”

“ISPARTA VE KÜTAHYA’YA SADECE SORU SORUYOR”

“Savcı kendi iddianamesine diyor ki ‘Aziz İhsan Aktaş örgütü 2016’da büyük bir sıçrayışa geçti. 2015’te kurulmuş. Diyor ki ‘Diyarbakır, Adana, Adıyaman şehirlerinden aldığı ihalelerle…’ O yıllarda Adana’yı MHP, öbürlerini AK Parti yönetiyor zaten. Bu örgüt 2015’te kurulmuş, 2019’a kadar hızla büyümüş ama suç işlememiş. Suç işlemek için bizim belediye başkanlarımızın dönemini ve bizim belediye başkanlarımızı beklemiş. Kütahya’da MHP’li belediyeyle dünya kadar işi var. Akın Gürlek göreve geldiğinde dosyayı Kütahya’ya yollamış. Isparta Belediye Başkanı’na A8 Long makam arabası almış. Herhangi bir soruşturma başlatmamış. Biz yapılan bu işleri söyleyince bizim iddianameyi yazıp, yolluyor. Isparta’dan da Kütahya’dan da sadece soru soruyor. ‘Ne oldu o işler?’ diye. Şimdi 388 ihaleden 300’ünü veren AK Partililere bir şey yok. 88 tane ihale için bizim arkadaşlarımıza yapmadıkları zulüm yok. Buradan açıkça söylüyorum. Tayyip Erdoğan, ‘Bu işler çıksın, bir ay sonra insan içine çıkamayacaklar’ dedi. Üstünden 7,5 ay geçti. ‘İddianame çıksın, göreceksiniz’ dediler. İddianame fos çıktı. Diğer arkadaşlarımız aylardır bekliyorlar. Buradan, Arnavutköy’den canlı yayında Tayyip Erdoğan’a sesleniyorum: ‘Birbirinizin yüzüne bakamayacaksınız’ dedin. 63 eylemdir İstanbul’da ve Anadolu’da yan yanayız, omuz omuzayız, yüz yüzeyiz, hep birlikteyiz. Bizim utanacak hiçbir şeyimiz yok. Bize iftira atanlar utanacak. Verilemeyecek hiçbir hesabımız yok. Ancak bu kötülüğü yapanlar er ya da geç hesap verecekler. Bunu da böyle bilin. Eninde sonunda adalet yerini bulacak. ‘Hak, hukuk, adalet.’”

“EMEKLİNİN ALABİLDİĞİ MAALESEF 1,5 ÇEYREK ALTINA DÜŞTÜ”

“Değerli Arnavutköylüler bizim Sayın Erdoğan ile büyük bir tartışmamız var. İkimiz de Genel Başkan’ız. O kışın sıcak salonları seviyor, yazın serin salonları seviyor. Atadıklarına kendini alkışlatıyor. Ben de kışın soğuğu, yazın sıcağı, otobüsün üstünü ve meydanları seviyorum. Sağ olun siz de beni alkışlıyorsunuz. Kızıyor bana. Burada sarraf var mı, kuyumcu? Olsa söyleyeyim. İyice çıldırır. İnşallah dükkanların açık olduğunda bir geliriz, Tekin Başkan’la gideriz. Diyor ki ‘Özgür Özel Ankara’ya dön, Ankara merkezli siyaset yap.’ ‘Memleketi geziyor kuyumcu kuyumcu, sarraf sarraf geziyor. Altın hesabı yapıyor’ diyor. ‘Gel’ diyor, ‘Bırak o işleri.’ Ben de inadına gidiyorum. Bakın Arnavutköy’de bir değişiklik var. 2002’den bugüne altın hesabı yapıyorduk. Yerel seçimlerde şöyleydi sözümüz: 2002’de en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu. Yerel seçimlerde 2,5 çeyrek altındı. Isparta’da hesapladım, çok kızdı. Son aylarda 2 çeyrek altına düşmüştü. Trabzon’da ve Tekirdağ’da hesapladım, çıldırdı. Bugün Arnavutköy’e geldik. Maalesef, ‘Gözümüz aydın’ diyemeyeceğim. Allah dayanma gücü versin. Tayyip Bey geldiğinde 8 çeyrek altın alan en düşük emekli maaşı, bugün 1,5 çeyrek altına düştü maalesef. Çeyrek altın, 10 bin 500 lira. En düşük emekli maaşı, 16 bin 200 lira. Yani sadece 1,5 çeyrek altın alabiliyoruz. Asgari ücret 7 çeyrek altından 2 çeyreğe düştü. Üniversite öğrencisine verilen, küçümsediği, ‘45 liracık’ dediği burs, o dönem çeyrek altın 30 lirayken 1,5 çeyrek altın alıyordu. Bugün öğrenci bursu 3 bin lira ve çeyreğin üçte birini bile alamıyor. Yani öğrenci bursu da altın bazında 5 kat erimiş.”

“KAYBETTİKLERİMİZİ AYNI YERDE BULACAĞIZ; SEÇİM SANDIĞINDA”

“En çok öğrenci bursu erimiş. Sonra emekli maaşı, sonra da asgari ücret erimiş. Şimdi buradan Arnavutköy’deki bütün emeklilere, emekçilere sesleniyorum: Yahu şuradaki kuyumcudan bir çeyrek altın alsanız. Cebinize katsanız ya da kadınlar çantasına atsa. Eve gitseniz. Çantayı açsanız ve cebinize baksanız. Çeyrek altın yok. Ne yaparsın, deli çıkarsın değil mi? Koşar gelirsin. Kuyumcuya sorarsın, ‘Burada mı unuttum?’ ‘Yolda mı düşürdüm?’ diye bakarsın. Ararsın, kaybettiğin yerde o altını ararsın. Şimdi Arnavutköy’ün emeklileri, asgari ücretlileri… Bir emekli değil, her emekli; bir çeyrek altın değil, altı çeyrek altın; bir sefer değil, her ay kaybediyor. Bu Tayyip Erdoğan’ın iktidarda olmasının emekliye maliyeti. Bir çeyrek altın kaybeden gelip arıyorsa, sen ayda altı çeyrek altını aramayacak mısın? Arayacaksın. Peki kaybedilen şey nerede aranır? Nerede düşürdüysen orada bulunur. Biz bunları 3 Kasım 2002 günü Tayyip Erdoğan’ı, AK Parti’yi getirdiğimiz gün kaybettik. Kurulacak ilk sandıkta aynı yerde bulacağız; seçim sandığında.”

“POLİSİN BİR LİRA FAZLA MESAİSİ, EK ZAMMI YOK”

“Şimdi sözün sonuna gelmeden bir feryadı duymamız lazım. Demin oraya sağlık emekçileri koşarken onları alkışladık. Onlara yol açan biri vardı. ‘Çetin’ dedim, Çetin Bey bizim koruma ekibinden polis. Her gün benim canımı koruyorlar. Burada da birisi düşse bayılsa o önden, arkadan diğerleri koşuyorlar. Türkiye’de eylem olur, polis çalışır. Maç olur, polis çalışır. Sokağa çıkma yasak olur, polis çalışır. Bayramda çalışır, seçimde çalışır. Polis dediğin Türkiye’de ayda 260 saat çalışır. Zam yok, mesai yok. Şimdi bir umutları vardı, promosyon alacaklar. Üç yıl sonu gelmiş. Bekliyorlardı ki üç yıllık 270 bin lira promosyon olsun. Maalesef bankalar, oturmuşlar, 90 bine işe bağlamışlar. Sonra göstermelik olarak İçişleri Bakanı ‘Sorunu çözeceğim’ demiş, 100 bin lira olmuş. Polisin bir lira fazla mesaisi yok, ek zammı yok. Bir umudu promosyonuydu. Şimdi onu da suya düşürmeye çalışıyorlar. Buradan söyleyeyim: Bu ülkenin polisi, bu memleketin evladı. Zaten çoğu üniversiteyi bitirmiş, atanmamış, iş bulamamış, oraya gidiyor. Uzman çavuş, bu memleketin evladı. İnfaz koruma memuru, bu memleketin evladı. Jandarması, askeri bu memleketin evladı. Zaman zaman kanunsuz emirlerle beş bin polisi CHP binasına yollarlar. Gün olur Bozdoğan Kemeri’nde polis ile öğrencileri karşı karşıya getirirler.”

“HAYALİM GERÇEK OLDU”

“İstanbul’dan şunu söylüyor, sizi bir yere davet ediyorum. Ben bazı hayallerimi söyleyip de gerçekleştirince büyük keyif alıyorum. Mesela bir tanesini anlatayım. Şahitlerim de var. Son seçimdeki sandık görevlileri bir el kaldırsın. Bayağı da var. Şimdi arkadaşlar biliyorsunuz ben Genel Başkan oldum, bizimkilere dedim ki ‘Bir hayalim var, inşallah gerçekleştireceğiz.’ Hayal şu: ‘Sandık görevlisine pozitif mesaj atma hayali.’ Nasıl biliyor musunuz? Yıllarca bu görevi hep yaptık, hep yaptırdık. Sandık görevlilerine hep bir mesaj gelir akşam saat 20.00 - 21.00 gibi. ‘TRT‘den gelen haberlere inanmayın, kötü haberler önce yollanmaktadır. Moraliniz bozulmaya çalışılmaktadır. Sakın seçimi kaybettik diye üzülerek sandıkları terk etmeyin. Islak imzalı tutanakları alıp ilçe seçim kuruluna teslim edene kadar görev başından çekilmeyin.’ Doğru mu? Bu sene bu mesaj geldi mi? Gelmedi. Hayalim gerçek oldu. Biliyorum iş nereye doğru gidiyor. Doğru adaylar, çalışıyoruz, pozitif kampanya ve televizyonlarda söylüyorum nereleri kazanacağımızı. İnanmıyorlar, dalga geçiyorlar. Akşamüstü saat 16.00. Dedim ki bizim Özel Kalem Gülen Hanım’a, ‘Yaz, yolla. SMS’i hazır tutsunlar. Sandıklar açılırken yollayacağız.’ Bakın son seçimde sandık görevlilerine sandıklar açılırken attığımız mesaj: ‘Birazdan Türkiye’nin dört bir yanından çok güzel haberler alacaksınız. Sevince kapılıp eğlenmek için veya kutlamalara katılmak için sakın görev yerinizi terk etmeyin. Islak imzalı tutanakları ilçe seçim kuruluna verene kadar görevinizden ayrılmayın.’ Doğru mu? Geldi mi?”

“GENÇLERLE POLİS KARŞI KARŞIYA DEĞİL; EL ELE, OMUZ OMUZA, KOL KOLA OLACAK”

“İşte size Özgür Özel sözü: Seçim olacak ya. O gün akşam sabaha kadar hem buradaki ilçe başkanlığımızın ışıkları yanacak. Hem 973 ilçenin, Arnavutköy ile beraber, 81 ilin, genel merkezin ışıkları sonuna kadar yanacak. O gün ben Ankara’da, siz burada görevinizin başında olacaksınız. Ama ertesi gün, pazartesi akşam kışsa seçim 19.30’da, yazsa seçim 20.30’da Saraçhane Meydanı’nda buluşacağız. Hep birlikte Bozdoğan Kemeri’ne yürüyeceğiz. Kemerin önünde üniversite öğrencileri bir elimizde, bir elimizde polisler halay çekeceğiz. Ondan sonra ne Bozdoğan’da ne Taksim’de gençlerle polis karşı karşıya değil; el ele, omuz omuza, kol kola olacak. Çünkü polis kurtulmadan gençler kurtulmaz. Emekli kurtulmadan emekçi kurtulmaz. Çiftçi kurtulmadan esnaf kurtulmaz. Kürtler kurtulmadan Türkler, Aleviler kurtulmadan Sünniler, Egeliler kurtulmadan Karadenizliler, Doğu Anadolu kurtulmadan Akdeniz’dekiler, Trakya’dakiler kurtulmaz. O yüzden ‘Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber, ya hiçbirimiz.’”


CHP GENEL BAŞKANI ÖZGÜR ÖZEL İSTANBUL’DA - 2