03.10.2024
03.10.2024
“HERKESİN SORUMLULUĞUNU SONUNA KADAR YERİNE GETİRMESİ LAZIM”
“HEP BİRLİKTE SEFERBERLİK HALİNDE DAVRANILMALI”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, turizmin gerilememesi için herkese sorumluluk düştüğünü belirterek, “Efendim, ‘Savaş genişleyebilir’ filan. Bunlar Türkiye’ye zararlı şeyler. Bu konuda ümit ediyoruz diplomasi sonuç alacak, turizmde zarar görmeyi ve zaten savaşı asla istemiyoruz, bir an önce bu sorunların çözülmesini istiyoruz. Oradan oraya füze atılınca çok zarar veriyor ama parka, havuza, yola sigara atılınca da Türkiye’ye füze atılmış gibi zarar veriyor. Bu yüzden bu şehirlerde yaşayan herkesin sorumluluğunu sonuna kadar yerine getirmesi lazım. Kaybedilen her turist hepimizin cebinden bir şeyler kaybettiriyor. O yüzden bu konuda hem siyasetçilerin, hem vatandaşların hep birlikte bir seferberlik halinde davranmaları gerektiğini altını, tüm sektörümüz adına ve onlardan aldığımız bilgiler ışığında çizmek isteriz” ifadesini kullandı.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Antalya’da Turizm Sektör Temsilcileriyle bir araya geldi. Özel, “Turizmin sektör temsilcileri ile bir buluşma gerçekleştirdik. Pandemi döneminde Meclis açık ama oteller kapalıyken çok sayıda zoom toplantısında sektör temsilcileri ile katılmıştım. Seslerini duyurmaya çalışmıştım. Geçtiğimiz aylarda hem TÜRKONFED’in içindeki arkadaşlarımızla hem Batı Akdeniz Odalarının Ankara’ya gelen temsilcileri ile yaptığımız toplantıda verimli bilgiler almış ve onlardan Antalya turizmiyle ilgili uzun uzun konuşma ihtiyacı olduğunu kaydetmiştik. Bugün böyle bir olanağımız oldu. Verimli bir toplantı gerçekleştirdik. Daha sezon bitmeden sektörün temsilcilerine böyle bir toplantıya böyle bir yoğun katılım gösterdikleri için yürekten teşekkür ediyorum” dedi. Özel, şunları söyledi:
“BÖYLE KONULARDA İLK ÖNCE ZARAR VERMEMEK LAZIM”
“Biz bugün burada siyaset yapmadık. Tabi ki turizm siyasetin konusudur ve turizmin siyaseti olmalıdır. Ama bunun kurumsal bir mesele olduğunu, herkese faydası olup kimseye bir zararı olmayan bir alan olduğunu ve bu konuda birlik ve beraberlik içinde davranmanın çok önemli olduğunu ifade etmek lazım. İktidarıyla, muhalefetiyle yaptığımız tüm açıklamalar, konuştuğumuz her sözün turizme doğrudan bir etkisi olduğunun bilincinde olmak lazım. Kapalı toplantıda söylediğim ilk cümle gizli değildir. Böyle konularda ilk önce zarar vermemek lazım, sonra katkı sağlamaya çalışmak lazım. Antalya’da 1672 tanesi basit belgeli turizm tesisi, 984 tanesi işletme belgeli olmak üzere 2 bin 656 tesisimiz var. 559 bin 560 yatak kapasitesine sahip, resmi rakamlarla, yakın zamanda yatırım belgeli 33 bin yataklı bu kapasiteye eklenecek, 600 bin yatak seviyesine ulaşılacak. Bunun da hızla artmasını hep birlikte ümit ediyoruz.”
“TÜM PAYDAŞLAR BURADA”
“Bugünkü toplantımızda sektörün neredeyse tüm paydaşları vardı. Kendi üst birliklerindeki görevlerinin dışında, ticaret, sanayi odası başkanı, ticaret odası başkanları, sendika başkanları, rehberler, acentelerin temsilcileri, ticaret borsası başkanı, deniz ticaret odası başkanı, pek çok yapının ve uluslararası pek çok kuruluşun temsilcileri, şirketlerin temsilcileri buradaydı. Ortak özellikleri, hep birlikte çalışıyorlar ve Türkiye’ye döviz kazandırıyorlar. Türkiye’de pek çok sektör hepimizin dostu ama bu sektör en dostane sektör. Çünkü istisnai durumlar dışında havayı, suyu, denizi kirletmeden ve hatta buralar ne kadar temizse onların o kadar işine gelerek, cari açık yaratmadan kapatarak, döviz kaybettirmeden aksine getirerek, başkanlarımızın ifade etmesiyle yerinde ihracat yaparak ve hiç ithalat yapmayıp, hiç döviz kaybetmeden yüzde 95’i döviz getirerek, önemli katkılar yapılan bir sektör ile birlikteyiz. O yüzden bu sektöre herkesin gözü gibi bakması lazım. En çok da ülkeyi yönetenlerin gözü gibi bakması lazım.”
“HERKESİN SORUMLU DAVRANMASI LAZIM”
“2004 ile 2014 yılları arasında bu sektör hep çift haneli büyüdü. Bu çok iyi bir şey çift haneli büyüme. 10 yıl sürdürdüğünüzde inanılmaz bir üst üste etkiyle, büyük bir başarı hikayesine doğru dönüşüyor ve bundan hepimiz karlı çıkıyoruz. 2015 yılından itibaren yaşanan pek çok aksilik, pek çok sıkıntı, dış politikada hataların, işte düşürülen uçaklar, ben düşürdüm demeler, meydan okumalar gibi sonuçlarla bu sefer krizli yıllar başladı. Bir yıl toparlansak iki yıl sıkıntı çekildi. İki yıl iyi gitse üçüncü yıl problem oldu. Tam bunlar aşılırken pandemi geldi. Pandeminin yaraları 2021’de toparlanırken 2022’de telafi edici iyi bir yıl geçirildi. 2023’te maalesef 6 Şubat depremini yaşadık. 6 Şubat depreminin hem gelen turiste hem depremzedelere katkı sağlamak için buradaki insanların gösterdiği büyük dayanışmayla o yılı bir kayba dönüşmesine sektör açısından sebebiyet verdi. 2024 yılındayız ve maliyet artışları, kurdan kaynaklı sorunlarla dünya ile rekabet edemez, rekabet ettiğimiz ülkelerde çekmek istediğimiz turisti kaptırır ve o nitelikte her geçen gün biraz daha çok döviz getirecek turist çekebilir durumumuzu, rekabet ve dezavantajı ile kaybetmek üzereyiz. Bu konuda yapılması gereken çok şey var. Bir kez daha söylüyoruz ki ilk şey herkesin sorumlu davranması lazım. Ülkeyi yönetenlerin de yerel yönetimlerin de üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerekiyor. Hiçbir siyasi çekişme turizme zarar verecek açıklamalar, sorumsuz davranışların gerekçesi olamaz. Bunu görmek lazım.”
“KAYBEDİLEN HER TURİST, HEPİMİZİN CEBİNDEN BİR ŞEYLER KAYBETTİRİYOR”
“Bugünlerde yakın coğrafyalarda füzeler uçuyor. Efendim, ‘Savaş genişleyebilir’ filan. Bunlar Türkiye’ye zararlı şeyler. Bu konuda ümit ediyoruz diplomasi sonuç alacak, turizmde zarar görmeyi ve zaten savaşı asla istemiyoruz, bir an önce bu sorunların çözülmesini istiyoruz. Oradan oraya füze atılınca çok zarar veriyor ama parka, havuza, yola sigara atılınca da Türkiye’ye füze atılmış gibi zarar veriyor. Bu yüzden bu şehirlerde yaşayan herkesin sorumluluğunu sonuna kadar yerine getirmesi lazım. Kaybedilen her turist hepimizin cebinden bir şeyler kaybettiriyor. O yüzden bu konuda hem siyasetçilerin, hem vatandaşların hep birlikte bir seferberlik halinde davranmaları gerektiğini altını, tüm sektörümüz adına ve onlardan aldığımız bilgiler ışığında çizmek isteriz. Yerinde ihracat yapıyoruz diyorlar. 60 milyar dolar döviz getiriyorlar Türkiye’ye. Bu yok zamanda, sorunlu zamanda TL’ye yüzde 50 faiz verilen, dövize yüzde 2 faiz verilen, daha geçen yıllarda yüzde 10 faizlere kadar çıktığı, yani dövizi tutmanın bu kadar kıymetli olduğu bir zamanda yurtdışından döviz getiren bu sektörü, 2 milyon istihdamı ile son derece önemsiyoruz. En temel beklentilerin içinde şunu ifade ediyorlar; Birtakım tedbirlerin alınması lazım. Ama bir kez, ‘Yahu bunlar para kazanıyor, bunlardan daha fazla vergi alalım’ diye yönelinmemesi lazım. Çünkü dünya ile rekabette güçlük çeken bir noktadayız. Bu Türkiye’de bir büyük açmaz var. Turizmi vuruyor. Sanayiciyi ihracatçıyı üreticiyi vuruyor. İşçiyi vuruyor. Türkiye’de iki açmaz var. Satrançta son hamleyi nasıl yaptığınıza bakmazlar. Sona kadar geldiyseniz zaten bir şeyler yapmışsınızdır. İlk hamleleri, açılışı nasıl yaptığınız önemli. İlk düğmeyi nasıl iliklediğiniz önemli. İşte o ilk düğmelerin doğru iliklenmemesinden şu anda bir açmazdayız.”
“ASGARİ ÜCRET ALAN İÇİN DÜŞÜK VEREN İÇİN YÜKSEK”
“Bugün Türkiye’de asgari ücret alan için çok düşük, veren için çok yüksek. Bu bir açmaz. Niye öyle? Uzun uzun konuşulabilir ama orta gelir tuzağından dolayı böyle. Zamanında yüksek katma değerli ihracata yönelmediğimiz için öyle. Zamanında yüksek döviz getirecek, üst segment turistleri çekecek tedbirleri almadığımız için öyle. Örneğin 2-3 bin zengin turisti bir anda getiren gemilerin yanaşacağı limanları zamanında inşa etmediğimiz için böyle. İktidarımızda ama zamanında yapmadığımız için böyle. Örneğin eskiyen tesislere düşük faizli, hatta faizsiz uzun vadeli krediler verip o küçük ve orta ölçekteki yaşlanan tesisleri bir noktaya getirip o tesislerdeki turistleri çekemediğimiz için öyle. Onlara turist kaybettirdiğimiz için böyle. O açıdan baktığınızda gerçekten bugün Türkiye’de asgari ücret verene yüksek geliyor. Alan için çok düşük. Çünkü örneğin ihracatta siz eğer fason üretim yaparak, basma, penye üreterek dünya devlerine fason kot dikerek ihracat yapıyorsanız, asgari ücretinizi Mısır ile karşılaştırıyorlar. Ondan düşük asgari ücret vermeden verdiğiniz fiyata ürün satamıyorsunuz. Ama cep telefonu üretiyorsanız o zaman Finlandiya’daki asgari ücreti verebilirsiniz. Aynı şey turizmde de geçerli. Eğer çok yüksek segmentte hizmet edecek ve bolca para kazanacak işler yapıyorsanız, o zaman asgari ücretin çok üstünde verebilirsiniz. Ama öbür türlü ciddi sorunlarınız var demektir. Asgari ücret, bölgesel ve sektörel asgari ücret talepleri var ama buna işçi sendikalarının ciddi itirazları var. Bunun yaratacağı sorunlar yaratılmadan ne yapılabilir deyince, CHP’nin bir önerisi var. Antalya ile örneğin herhangi bir Anadolu şehrinde aynı asgari ücret veriliyorsa bu hem polise, hem öğretmene, hem turizm çalışanına hatta bu şehrin yerli insanına kira desteği vermeniz lazım. Devletin bu konuda bir şey yapıyor olması lazım. Buradaki asgari ücreti ev kirasına versen sadece ev kirasını ödeyemezsin. Nasıl olacak, asgari ücretli gelecek ve burada iş bulacak? Çok üst dilimde bile verseniz verdiği kira ile eline kuş kadar para kalacağı için, başka şehirlere gidip oralarda çalışmayı tercih ediyorlar.”
“KENDİ BELEDİYELERİNE YAPMAZLAR”
“Turizm ve otelcilik mezunlarının en çok çalışacağı yer buradaki otellerken başka şehirlere gidiyorlar. Burada eğitim almamış personeli, kendi yetiştirmeye çalışan, turizmin hizmet kalitesinin tartışıldığı bir durum ile karşı karşıya kalabiliyoruz. Bu işlerde yapısal sorunlara basit ve hepimize kazandıracak çözümler getirilmesi lazım. İşin bu kısmını son derece önemsiyoruz. Bin kere söyledik ama bin birinci kez söylemekte fayda var. Bu şehre 2,7 milyon kişi yaşıyor diye para yollayıp, 27 milyon misafire hizmet bekleyemezsiniz. Beklerseniz bir sürü hizmet aksar. Zorlaşır. Büyükşehir belediyesi 27 milyonun atık suyu için arıtma tesisi yapacak gücü elinde bulunduramaz. Kaldı ki 36 arıtmamız da var zaten. Olmayınca ne oluyor, bu sefer geliyor ilgili bakan arıtmayı ben yapacağım ama at imzayı, 27 yıllık atık su parasını alırım diyor ve gidiyor. Yahu olur mu? Bu belediye zaten 10 kat fazla insana hizmet ettiği için oraya yetişemiyor. Bir de biraz zorda olan tacirin gırtlağına çöken tefeci gibi 27 yıllık alacağına el koyuyorlar. Bunlar doğru işler değil. Bu kıyı şeridi kıpkırmızı değil sapsarı olsaydı bunları kendi belediyenize yapmayacaktınız. Allah şahit. Millet şahit. Sırf bu belediyeler CHP’li diye size de oy verenleri, bize de oy verenleri cezalandırmak insaf değildir.”
“VERGİNİN PARASI BU ŞEHİRDE KALSIN”
“İki tür vergi alınıyor. Bu vergilerden bir tanesi, hepinizin, turizmcilerin destekledikleri, Türkiye’nin tanıtımı için kullanılacak fona verilen, kesilen paraya kimsenin dediği bir şey yok ama bu fonun yaptığı işlerin Sayıştay denetimine tabi olması lazım. Soruyorlar, ‘Yahu parayı veriyoruz da Türkiye’yi tanıtsın diye, verelim. Ama bu para nereye gidiyor bilelim’ diyorlar. Bunun Sayıştay denetimine tabi olmamasını çok önemli bir sorun olarak görüyoruz. TGA’ya yapılan kesintiler için. İkinci bir husus bütün dünyada var ve Türkiye’de olmalı. Ben o maddesini destekledim kanunun. Yani buraya gelen turistlerden kesilen yatak vergisi. Yatak, konaklama başına konaklama vergisi. Ama tümünü desteklemedim, Anayasa Mahkemesi’ne götürdük. Şöyle ki gelen turist elbette vergi versin ama bu verginin parası bu şehirde kalsın. Turist açısından böyle. Alacağı hizmete dönmesi lazım. Belediye için de, turizmci için de öyle. Sen konaklama vergisini alıp bu vergiyi merkezi yönetime götürürsen bu dünyada olmadık bir şey. Buna çok ciddi şekilde itiraz ediyoruz.”
“MEVSİMSELLİK SORUNU VAR”
“Tabii deniz, kum, güneş, Antalya’nın dünyada ne kadar övünse az, muhteşem üçlüsü. Biz bunu tanıtmaya, savunmaya devam ediyoruz. Tabii bunun İngilizce isimleriyle 3S’ydi ama bunu buradan bunun 4S olduğunu dördüncü S’nin de “Safety” yani hem güvenlik, bu şehir çok güvenli bir şehir, hem de sağlık, bu şehir çok sağlıklı bir şehir. Bu şehir suyuyla sağlıklı, havasıyla sağlıklı. Bunun bütün dünyaya çok iyi anlatılması lazım. Ayrıca bu şehirde çalışan emekçilerin de derdi bu, sendika başkanımız da söyledi. Aynı zamanda işletmecinin de derdi bu. Bu şehirde çalışan personelin mevsimsellik sorunu var. 12 ay istihdam edilmesi gerekiyor. En fazla sekiz ay oluyor, dört ay işsiz kalıyorlar. Bu katlanılır bir şey değil. Ama sosyal güvenlik prim desteği verilirse, örneğin maaşın yarısı devlet tarafından, yarısı işletme tarafından olup dört ay olursa ve bu turizm çeşitlendirirse yani elbette kum, deniz, güneş çok iyi. Ama bu şehirde turizmin çeşitlendirilmesi, sağlık turizminin desteklenmesi, spor turizminin desteklenmesi, kültür turizminin desteklenmesi, bu şehrin turizminin 12 aya yayılması ve kış ayları için görece zayıf geçecek kış ayları için mutlaka sosyal güvenlik prim desteği ve maaş desteklerinin verilmesi gerekiyor.”
“ÇİLEYE DÖNMÜŞ MESELE ÇÖZÜLMELİ”
“Buradan hepimizin ortak derdi olan ulaşım sorununa dikkat çekmek istiyoruz. Türkiye’ye kimi iki saatte uçup geliyor, kimi üç, kimi dört saatte uçuyor, havaalanından iniyor, bir dört saat de otele gitmek için geçiyor bazı zamanlarda. Bu olmaz, bu kabul edilebilecek bir şey değildir. Bu yüzden bir kez ihalesi yapılmış, çoktan bütün hazırlıkları tamamlanmış otoyolun bir an önce hayata geçirilmesi, Antalya-Alanya Otoyolu‘nun yapımına başlanması lazımdır. Alternatif raylı sistemlerle ilgili projeler üretilmeli, yerel yönetimlerle işbirliği yapılmalıdır. Turizm Bakanının belediye başkanlarımızı çağırıp ‘Ya biz bu turisti hızla götürüp hızla getirmemiz lazım. Ortak projeler yapalım. Ne destek lazım?” demesi lazımdır. Bir an önce bunların konuşulması lazımdır. Bu çileye dönmüş meselenin bir an önce çözülmesi gerekmektedir.”
“TURİZMCİLERİ BATIRMAYIN”
“Bu ülkedeki döviz kurları bizim için çoktur, ihracatçı ve turizmci için azdır. Bu insanlar senenin başında döviz bazında fiyat öneriyorlar ve rezervasyonlar kapanıyor, anlaşmalar yapılıyor. Sonra bu insanlar özellikle yani hepsi için öyle ama her şey dahil konseptte, dünyanın en yüksek gıda enflasyonu yaşanan ülkede, 10 ay önce verdikleri fiyatla her gün artan gıda fiyatlarıyla her şey dahil, ye yiyebildiğin kadar hizmeti veriyorlar ve o günden bugüne kur sabittir. Bu insanların nasıl ayakta kalacaklarına bir önermeniz olsun, bir desteğiniz olsun. Ve bu sabit işte ‘Kuru tutalım’ derken turizmcileri batırmayın, bu meseleyi dikkatlerinize sunuyoruz. Bugün ihracatçı için turizmci için bu fiyatlardaki kur rekabet imkanı bırakmayan ve onların o rekabetten çekildikleri yani gelecek sene artık fiyat bile veremeyecek hale gelecekleri duruma dönüşüyor. O kurla 10 ay önce fiyat vermiş, o kuru başka bir yerde kestirmiş ve o hesabı son derece doğru yapmışlarla masaya oturacaksınız, nasıl sahip çıkacaksınız, buna bir karar vereceksiniz.”
“DEVLETİN DE MASAYA OTURMASI LAZIM”
“Gelelim bunların hepsinin hepsinin devamında bir başka meseleye. Sorun, burada çalışan arkadaşlarımızın hem kirayla ilgili hem ücretle ilgili hem örgütlenme ile ilgili sorunları. Burada kamuda çalışanlar dışında hiç birisinin sendikal güvenceleri yok. Bu şartlar altında olamaz da, olamıyor, fiilen olmuyor. Ama turizmde sendikal güvence aslında turizmin kaliteli, iyi yetişmiş, sürdürülebilir kadrolarla, belli hizmet standardında müşteri memnuniyetini arttıran hem de işverenin sürekli eleman aramak zorunda kalmayacağı, işçinin güvencesiz kalmayacağı, kışın sorun yaşamayacağı, makul toplu iş sözleşmelerinin bağıtlanması lazım. Bunun için her yerde masada işçi ile işveren varken, bu kadar bu işin esas karlısı devletse devletin masaya oturması lazım. Kış maaşını devletin üstlenmesi, SGK‘ya bir şeyler teklif etmesi ama bunun için sendikalı işçiyi tercih etmesi lazım. ‘Sendikalı işçiyi alırsan, istihdam edersen ben de masaya bunları koyuyorum’ demesi lazım. Herkesin kazandığı bir çözüm mümkün ama bu olmadan ne örgütlenme mümkün, ne olsa o sözleşmenin imzalanması mümkün, grev olsa turizm olmaz, turizm olsa grev olmaz.”
“MESELEYE BÜTÜNCÜL BAKMAK GEREKİYOR”
“Buraya özel bir masanın kurulup Çalışma Bakanıyla Turizm Bakanlığı oturup bu işlere doğru formül bulmaları lazım. Bu kentte İnsanlar mutsuz olursa hepimiz kaybederiz. İşletmeler karsız olursa hepimiz kaybederiz. O yüzden bu meseleye bütüncül bakmak gerekiyor. Turizmin başkenti Antalya’dan şüphesiz dünyanın en güzel kenti diye CHP’nin son genel başkanı değil, ilk genel başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tanımlamasıyla şu ifademe müsaade edin. Bir ülkede demokraside sorun varsa o ülkenin en çok sorun yaşayacağı alan turizmdir. Ülkede güvenlik, demokrasi, mal güvenliği, can güvenliği kaygısı varsa o ülke dışarıdan böyle endişelerin çok olduğu bir ülke görünüyorsa bu ülkeye turist gelmez gelse de az gelir ya da az para bırakanlar gelir. Risk alanlar gelir. En ucuz paraya tatil yapmak isteyenler gelir. Ama dünyanın en iyi turistlerinin gelmesi gereken bu kent için bize demokrasi, hukuk, hukuki öngörülebilirlik, siyasi öngörülebilirlik lazım, herkesin önünü görmesi ve o ülkeye gittiğinde mutlu olacağına, iyi hizmet alacağına ve yatırdığı paranın on ay sonra iptal olacak bir rezervasyonla sonuçlanmayacak kadar öngörülebilir bir ülkeye gidiyor olması lazım. Turizmin bir milli mesele olduğunun altını çiziyoruz. Turizmden sorumlu gölge bakanımız, genel başkan yardımcımız notlarını aldı. Önümüzdeki altı ay Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’yi nasıl yöneteceğine dair program çalışmalarını 81 ilde yürütecek, Buraya yine geleceğiz, Ankara’da yine toplanacağız. Ve biz Türk turizmini ayağa kaldıracak, kalıcı kazanımlar elde edecek yapısal önerilerle, reformlarla milletimizin karşısına çıkacağız. Biz bu iktidar böyle yapsın dedik, yapıcı söylemlerde bulunduk, bulunmaya devam edeceğiz. Biz bunları söylüyoruz ama dilimizde tüy bitiyor, yapamıyorlar. Biz de yapmaya geliyoruz. Her derdin var bir çaresi onun da adı Cumhuriyet Halk Partisi diyoruz. Yerel yönetimlerde beş yıl boyunca Muhittin Böcek, ekibi, başkanları yönettiler. Antalya’da hiç olmayan bir şey oldu. İki kez üst üste aynı parti belediyeyi kazandı. Niye kazanamıyordu biliyor musunuz? Cumhuriyet Halk Partisi çok kötü belediye başkanları, AK Parti ondan kötü belediye başkanları, geçmişte Doğru Yol, ANAP kötü belediye başkanları önerdikleri için değil. İki, iki buçuk milyona göre para yollayıp 27 milyona hizmet isterseniz yerli halk memnuniyetsiz oluyor, her fırsatta belediye başkanı ile hesaplaşıyor. Bu partilerin dışında bir şeydi.”
“MUHİTTİN BÖCEK VE EKİBİNİ KUTLUYORUM”
“Bu sefer, bu kadar imkânsızlığa rağmen Muhittin Böcek bu kısır döngüyü kıracak bir performans gösterdi, onu, ekibini, partimi kutluyorum. Antalya’nın elinden tutmasanız da Antalya bizim elimizi bırakmıyor. O yüzden bu kadar çok döviz getiren bir alanda artık gelin işbirliği yapalım. Bir, 1,5 sene sonra partimiz, yani kuruluşunda Türkiye’nin birinci partisi, son yerel seçimlerin birinci partisi, Antalya’nın birinci partisi ve Türkiye’nin birinci partisi olan CHP iktidar partisi olduğunda bunları ve daha fazlasını yapacağız. Bunu, masanın bu yanının, bu tarafının demesiyle olmaz, bu tarafının rızasıyla olur. Turizmcilerin, çalışanların temsilcilerinin, onlara misafir taşıyanların, dışarıdan bulanların, yıllardır getirenlerin temsilcilerinin, rehberlerin temsilcilerinin, örneğin bir kaçak rehberlik sorunu var, herkesin birden mutabık olduğu ve herkesin birden kazandığı bir oyun planı ile bu işin içinden hep beraber çıkacağız. Sorun var çare de var. Çünkü ilimizde, çok iyi otellerimiz var, çok daha iyilerinin yapılması, çok daha kapasitelerinin yapılması, şu anda eskimiş düşük, orta güçte olan bütün turizm sektörünün çok düşük faizli, uzun vadeli kredilerle desteklenip eskiyen tesislerin ayağa kaldırılması ve her bütçeden turiste göre ve özellikle çok yüksek gelir getirecek turiste göre bu Antalya’nın turizminin yeniden şekillenmesi lazım. 60 milyar dolar az para değil, 100 milyarlık hedef, uzak hedef değil ama bunların üstüne hep beraber çıkıp bu şehrin yüzünü güldürecek yarınlarda hep birlikte olacağız. Bu şehir doğrular yapıldığında herkesin birden kazanabileceği, herkesin yüzünün güleceği ve Türkiye’nin ve dünyanın hem en güzel şehri hem en çok kazanan ve kazandıran şehri olup çok uzak bir vadede değil, dünyanın en çok turist giden ve bundan en çok gelir elde eden şehri olmaya aday şehridir. Bu uzak bir vizyon değildir, bu birikim, bu enerji, bu kararlılık vardır. Biz bu bakış açısıyla bütün Antalya’yı selamlıyoruz. Tabii ki Antalya’daki emeklinin, emekçinin, Antalya tarımının, Antalya esnafının sorunlarını biliyoruz. Turizm sektör toplantısı olduğu için daha çok turizm odaklı konuştuk. Sorunları biliyoruz, çözümleri hep beraber konuşuyoruz ama artık kimseden çözüm dilenmiyoruz. Bu sorunları çözmeye geliyoruz. Tüm sorunların var bir çaresi onun adı Cumhuriyet Halk Partisi. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.”
“İSRAİLLİ TURİST GÖNÜL RAHATLIĞI İLE GELEBİLİR”
Özel, İsrailli turistin Türkiye’ye rahatlıkla tatile gelip gelemeyeceğine yönelik soru üzerine, “İsrailli turistler gönül rahatlığıyla gelebilirler. Türkiye, Filistin davasına sahip çıkar, Filistin’in dostudur. Türkiye, İsrail’in savaş politikalarını savunan Netenyahu’ya düşmandır ama İsrail halkına asla düşman değildir. Bir İsraillinin, bir Filistinlinin bizim nezdimizde gelip de kardeşçe birlikte kalabilecekleri, yaşayabilecekleri ve ikisinin de dostluk göreceği şehir Antalya’dır, ülke Türkiye’dir. Biz İsrail halkını değil İsrail’in bu faşist yönetiminin düşmanıyız, onların karşısındayız. Tüm İsrail’e turistleri Antalya’ya bekliyoruz” ifadesini kullandı.
09.11.2024
09.11.2024
09.11.2024
09.11.2024