21.05.2025

CHP Genel Başkanı Özgür Özel: “Demokratları Yan Yana Getirip Otokratları Yeneceğiz”

“CUMHURİYET HALK PARTİSİ, TÜRKİYE’NİN BÜTÜN DEMOKRATLARIYLA OMUZ OMUZA VERMİŞ BİR PARTİDİR”

“TELEFONU BULAN GRAHAM BELL BİLE SİZİN KADAR SEVİNMEDİ TELEFON BULDUĞUNA”

“BU DAHA BAŞLANGIÇ, MÜCADELEYE DEVAM”

“EKREM BAŞKANA DARBE YAPILALI 62 GÜN OLDU…”

“BU YANLIŞTAN DÖNMEZSEN TARİHE DARBECİ VE CUNTA BAŞI OLARAK GEÇECEKSİN”

“BİR TARAFTA DEVLET BEY’İN KONUŞTUĞU UMUT HAKKI, DİĞER TARAFTA İŞBİRLİĞİNE, BARIŞA VURULMUŞ BÜYÜK DARBE…”

“TÜRKİYE’NİN MENFAATİNİ TRUMP’IN İKİ DUDAĞININ ARASINA BIRAKANDAN KÜRESEL LİDER OLMAZ”

“TÜRKİYE’Yİ BİR KEZ DAHA KURTARACAK, DEMOKRASİYİ BİR KEZ DAHA KURACAĞIZ”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Pendik’te gerçekleştirilen Millet İradesine Sahip Çıkıyor Mitingi’ne katıldı. Burada konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Bu akşam Pendik’in güzel yürekli insanlarıyla, Tuzla Tersanesi’nin çelik bilekli emekçileriyle, fabrikalarda ter döken işçilerimizle, meydanları hiç boş bırakmayan gençlerimizle, onurlu, insanca bir yaşam talep eden emeklilerimizle birlikte Pendik’e geldik. Bu meydanı doldurduk. Buraya bir miting yapmaya değil, eylem yapmaya geldik” dedi. Özel, şunları söyledi:


“‘19 MAYIS İLK ADIMIN TARİHİDİR, PENDİK’TEN BAŞLIYORUZ’ DEDİK”

“Bu akşam İstanbul’daki altıncı ilçe buluşmamızı yapıyoruz. 19 Mart darbe girişiminden sonra Saraçhane’de yedi gün - yedi gece hep birlikte direndik. Öncelikle ilk gün darbeyi haber aldığımızda İl Başkanımız Özgür Çelik ile birlikte durumu değerlendirdik. O Vatan Emniyet’in önüne gitti. Ben Saraçhane’ye geçtim. Darbenin maksadının İstanbul’un iradesine kayyım atamak, Saraçhane’yi ele geçirmek olduğunu, seçimle kazanamadıkları İBB’yi, atama ile yönetmek istediklerini biliyorduk. O gün dedik ki ‘Bu akşama buraya bir çağrı yapalım.’ Daha biz bunu söylerken elbette en tepeden gelen talimatla İstanbul Valiliği beş gün süreyle üç kişi bir araya gelmeyi, toplanmayı, yürümeyi, eylem yapmayı yasakladı. Köprüleri, Saraçhane’ye, tarihi yarımadaya gelen köprüleri kaldırdılar. Metroları, metro duraklarını kapattılar. Vapurları iskelelere zincirlediler. Otobüsleri ve özel araçları 7,5 kilometrelik bir çapla Saraçhane’ye yaklaştırmadılar. ‘Acaba ne olacak?’ dedik, ‘Ne olacaksa bu akşam olacak. Ya bu akşam İstanbullu seçtiğine sahip çıkacak ya da atanmışların dönemi başlayacak. Sandık gidecek kayyım gelecek.’”

“BU DAHA BAŞLANGIÇ”

“Gözümüz, kulağımız yollardaydı. Orada iki önemli iş oldu. Biri, Vatan Emniyet’in önündeki Cumhuriyet Halk Partililer, oradaki bariyerleri aşıp; ikincisi, İstanbul Üniversitesi’nin önündeki öğrenciler, bariyerleri aşıp, meydana geldiler. İlk beş - altı bin kişi orada sosyal medyadan fotoğraf paylaştılar, bize seslendiler. Biz çıktık, balkondan onlara seslendik. ‘Bütün İstanbul’u buraya çağırıyoruz’ dedik. Bir anda 10 kilometre yürüyerek gelenler, köprülerin kalkmasına rağmen ta nerelerden dolaşarak gelenler, kucağında çocuğuyla, karnında üç aylık bebeğiyle, anasının - babasının koluna girip gelenler 19 Mart darbe girişimini püskürttüler. O gece toplanan 100 binler, 500 bin oldu, 1 milyon 200 bin oldu. Yedi gün - yedi gece boyunca Türkiye siyaset tarihinin en önemli direnişlerinden birini orada hep birlikte gerçekleştirdik. Ardından köprüyü geçtik, buraya Maltepe’ye geldik. Milyonlarca kişi irademizi haykırdık, seçtiğimiz belediye başkanına, Ekrem İmamoğlu’na, Ekrem Başkana sahip çıktık. O günden beri her hafta sonu bir ilde, Samsun’dan başlayarak Yozgat’ta, Mersin’de, Konya’da, Van’da ve nihayet 19 Mayıs’ta 2 milyon İzmirli ile birlikte Gündoğdu Meydanı’ndaydık. İlçe mitinglerinin ise beşincisini geçen hafta Silivri’de yapmıştık. Dediler ki ‘19 Mayıs’ta muhteşem bir miting yaptınız. Herhalde burada bitiyor.’ Dedik ki ‘19 Mayıs bitişlerin, vedaların değil; başlangıçların, ilk adımın tarihidir. İlk adımın.’ Şunu söyledik.... Buradan da tekrar ediyoruz. ‘Biz 19 Mayıs’ta İzmir’de bir kapanışı, bir finali değil; bir başlangıcı gerçekleştirdik. Ekrem Başkan’ı, belediye başkanlarımızı, belediye meclis üyelerimizi, belediyedeki bürokratlarımızı, bütün arkadaşlarımızı alana kadar ant olsun ki bu bir başlangıçtır. 19 Mayıs’tan sonra ilk miting Pendik’tedir. Pendik’ten başlıyoruz.’ İşte Türkiye’nin duymak istediği ses, ihtiyacımız olan slogan. Hep beraber diyorlar ki ‘Bu daha başlangıç, mücadeleye devam.’”

“BİZİ KİMSE CUNTACILARDAN SANMASIN, DEMOKRATLARLA OMUZ OMUZAYIZ”

“Günlerdir Anadolu yakası bizi çağırıyor. Günlerdir diyorlar ki ‘Anadolu yakasında Cumhuriyet Halk Partisi’nde olmayan bir ilçede, Pendik’te bir miting yapalım.’ Pendik, şüphesiz İstanbul’un en büyük üçüncü, Türkiye’nin 9’uncu belediyesi. 750 bin kişilik nüfusuyla Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yıllardır kazandığı, kalesi saydığı bir ilçe. Ancak bu süreçte hep söylediğimiz bir şey var. Biz o eski siyaseti çok gerilerde bıraktık. Siyasette artık onun kalesi, bunun kalesi yok. Yozgat’ta bunu gösterdik, Konya’da bunu gösterdik, Van’da bunu gösterdik. Bu akşam da Pendik’ten bütün Türkiye’ye haykırıyoruz ki Pendik ne AKP’nin, ne başkasının değil; milletin kalesidir. 25 yıldır Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yönettiği, sorunlarını çözmediği, çözemediği ama hep çantada keklik saydığı bu ilçede son seçimlerde, biz Pendik’i bilen, tanıyan ve Pendik’in sorunlarını çözeceğine inandığımız bir adayımızla, Tarık Balyalı ile Pendiklilerin karşısına çıktık. Tarihimizin en yüksek oyunu alarak, yüzde 43’lere ulaştık ama olmadı. Ama bütün Pendikliler, Pendik’in AK Partili, MHP’li ve diğer partilerden çok değerli seçmenleri bilsin ki biz birileri gibi alamadığımız ilçeye küsen, oy vermeyen seçmeni cezalandıran bir anlayıştan değil; kusuru kendisinde arayan ve gelecek için bugün neyi eksik yaptıysa onu telafiye çalışan bir anlayıştan geliyoruz. Biz kaybettiği seçimi, ülkenin demokrasinin kazancı sayan İsmet Paşa’nın geleneğinden geliyoruz. Biz 47 yıl boyunca birinci parti olamayıp sandığa küsmeyen, seçmene kızmayan, darbeye kalkışmayan, 15 Temmuz’da en husumetli olduğumuz partiye darbeye kalkışılınca bile sandığı, demokrasiyi, milletin iradesini, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni savunan yani demokrasiyi savunan bir anlayıştan geliyoruz. Bizi kimse yıllarca seçim kazanıp, birinci parti olunca milli iradeyi baş tacı eden, bir seçim kaybedilince darbeye girişen cuntacılardan zannetmesin. Cumhuriyet Halk Partisi sadece kendi seçmeninin değil; bugün sandıkla gelip sandıkla gitmek istemeyen, sandığı milletin önünden kaçırmaya çalışanlara karşı Türkiye’nin bütün demokratları ile omuz omuza vermiş bir partidir. Nasıl ki yerel seçimlerde başardıysak, bundan sonraki seçimlerde de Türkiye İttifakı’yla Türkiye’nin sosyal demokratlarını, muhafazakar demokratlarını, milliyetçi demokratlarını, liberal demokratlarını, sosyalist demokratlarını, Kürt demokratlarını omuz omuza, yan yana getirip otokratları yeneceğiz. Ant olsun ki yeneceğiz.”

“62 GÜNDE BAŞIMIZA GELENLER ÇOK İBRETLİK”

“Tam 62 gün oldu. Ekrem Başkan’a, yani dünyanın Türkiye’de en çok tanıdığı, kiminin Türkiye’nin adını bilmeyip, adını bildiği güzel İstanbul’un seçilmiş, emin, şehremini insanına, şehrin emin insanına, İstanbul’un muhafızına, birinci seçimi kazandığında oyunbozanlık yapıp mazbatasını iptal ettiklerinde 806 bin farkla gelene, beş yıl hizmet edip karşısına başbakanlar, meclis başkanları ya da şehircilik bakanları çıkarıp, bileğini bükemediklerine karşı üst üste üç kez sandıktan çıkan Ekrem Başkan’a darbe yapılalı tam 62 gün oldu. Erdoğan, Ekrem İmamoğlu’yla yarışmaktan korktuğu için, onu yenemeyeceğini anladığı için onu hapse atmıştır. Ergenekon ve Balyoz kumpasları gibi Erdoğan, Ekrem Başkan’ı yarışarak yenemeyeceği için onu hapse atmıştır. İftiralar attılar, hala atıyorlar. Yalanlar söylediler, hala söylüyorlar. Bakın 62 günde başımıza gelenlere ve bugün yaptıklarına bir kısaca bakalım. Çok ibretlik… ‘560 milyar yolsuzluk var’ dediler. Oysa altı yıldır İstanbul’u yönetiyoruz, altı yıllık bütçe 490 milyar lira. Bu paranın yüzde 60-70’i personel maaşı. Personele hiç maaş vermesen, hiç asfalt dökmesen, hiç çöp toplamasan, hiç su üretmesen ve dağıtmasan, hiçbir hizmet yapmasan 490 milyarın 350 milyarı personel maaşı… Diyorlar ki ‘560 milyar yolsuzluk var.’ Bir lirasını ispat edemediler. Ekrem Başkan’ı bugün masaya oturup anlaştıkları terör örgütüne yardım etmekle suçladılar ama ispatlayamadılar. ‘Evde kasalar var. Vinç ile çıkacak’ dediler. Bir kumbaranın içinden 4 bin lira bulabildiler. ‘Kurultayda bin 200 telefon dağıtıldı’ dediler. Söyledikleri marka telefon, kurultaydan bir yıl sonra üretildi de Türkiye’ye geldi. Bütün telefonları gösterdik, söylediklerinden bir tanesini bile bulamadılar. ‘Garajlarda lüks arabaları var Ekrem Bey’in’ diye servis ettiler, üç gün konuştular. Arabaların MHP’li milletvekiline ait olduğunu görünce sustular, oturdular. ‘Valizde para var’ dediler. Dedikleri valizden rahmetli Kadir Topbaş’tan kalmış jammerler çıktılar. Sustular, hiçbir şey söyleyemediler. ‘Ciddi belgeler var’ dediklerinden, ‘İfadeler ortaya çıkacak’ dediklerinden, ‘Öyle duydum, öyle tahmin ediyorum’ diye ifadeler... Dört ay konuşup, son iki günde aldıkları MASAK raporundan adeta bir boş peçete torbası çıktı. Bir tek ispatta bulunamadılar. Erdoğan dedi ki ‘Bir ay sonra birbirlerinin yüzüne bakamayacaklar.’ İki ay geçti, Erdoğan söylediğini unuttu. Ben buradayım, Pendiklilerin gözünün içine bakıyorum, arkadaşlarımla gurur duyuyorum.”

“YA HADDİNİ BİLECEKSİN YA DA PEŞİNİ BIRAKMAYACAĞIZ”

“Şimdi bunca yalandan sonra… Bakın 560 milyar; yalan. Lüks araba; yalan. Cep telefonu; yalan. Para kasası; yalan. Bavullarda para taşımak, MASAK raporu… Şimdi çıkmış iki gündür, ‘Telefon bulduk’ diyorlar. Hangi telefonu buldun? Diyorlar ki ‘Bir eve gidildi. O evde bir telefon bulundu. Bu Ekrem İmamoğlu’nun gizli telefonuydu.’ Utanmadan, sıkılmadan. Arkadaşlar bu yuhalama işi iyi bir iş değil. Ben kimseyi yuhalatmam. Bir kişiyi, hayatımda bir kişiyi yuhalattım. O da biliyorsunuz, Volkan Konak hayatını kaybedince Volkan Konak için ‘Sahnede gebermiş’ diyen Çatalca müftüsüydü. Ona dedim, ‘Senin peşini bırakmam.’ Hiçbir meydanda bırakmadım; ne Van’da, ne Mersin’de, ne Samsun’da, ne Silivri’de, ne İzmir’de… Dün akşam açıklandı, Çatalca Müftülüğü’nden almışlar, müftü rütbesini sökmüşler, Kocaeli’ne vaiz tayin etmişler. Yazmış ‘Madem ki savaştayız, elbette bedel ödeyeceğiz.’ Sen o bedeli ödemedin, sen bedelin b’sini görmedim b’sini. Ama buradan Kocaeli’nin müftülük emrine vaiz olan olarak yollanan o müftüye, eski müftüye söylüyorum. Bak yaptığının arkasında kimse duramadı, senin arkanda duramadılar. Şimdi vaiz olarak Kocaeli’ne gidiyorsun, ölünün arkasından iyi konuşmak öğütlenirken tam tersini yaptın, küfrettin. Cezanı çekiyorsun. Sakın ha sakın. Biz Türkiye’nin en büyük ailesiyiz. Her camide varız, her vaazı dinleriz. Terbiyesizlik yaparsan, gelir orada ağzını yırtarız. Elhamdülillah bu partinin her camide, her cemaatte, bu partiye gönül vermiş üyesi de var, bu partinin üyeleri Kocaeli’nde de var, nerede olursan orada var. Ya orada haddini bileceksin, yoksa senin peşini bırakmayacağız. Şimdi biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak ne siyasetçi ne başkası yuhalatmayız, bu yuhalama işini bir kenara bırakıyoruz.”

“YALANDAN DELİL İCAT EDEMEZSİNİZ”

“Şimdi bunlar dünya kadar yalan attılar, siz de demin saydınız. Şimdi iki gündür ‘Telefon bulduk, telefon bulduk.’ Koca koca gazeteciler, köşe yazarları utanmadan yazıyor diyor ki ‘Efendim telefon bulundu, soruşturma sıfırdan başlayacak. Yeni kanıtlar çıkacak.’ ‘Telefon bulduk’ diye söyledikleri telefon, Ekrem Başkan’ın Beylikdüzü Belediye Başkanı’yken kullandığı, İstanbul Büyükşehir’e geçince telefonu Özel Kalem’e yönlendirdiği, kapattığı, bir çekmeceye attığı, beş yıldır hiç arama yapmayan, arandığında Özel Kalem’den çıkıp işlerinin görüldüğü, asla ve asla içinde herhangi bir bilgi, belge, sorun olmayan bir telefonu, şimdi üç gündür-iki gündür algı yönetimi için ‘Telefon bulundu’ diyorlar. Buradan bütün Türkiye’ye söylüyorum. Büyük bir yalanla karşı karşıyayız. Anılan telefon, Ekrem Başkan’ın ilk ifadesinde kayda geçirdiği 532 721 03 25 numaralı telefondur. İlk gün söylemiştir. ‘Telefon buldum’ diye sevinen budalalara söylüyorum; Telefonu bulan Graham Bell bile sizin kadar sevinmedi telefonu icat ettiğine. Yalandan delil icat edemezsiniz. Bütün Türkiye’ye ilan ederiz ki; yeni bulunan telefon dedikleri zaten söylediğimiz telefondur, asla ve asla delil durumunu değiştirecek bir şey yoktur. Ekrem Başkan masumdur, ben de kendisine sonuna kadar kefilim. Şimdi buradan, bu coşkulu meydandan Erdoğan’a bir çağrıda bulunuyorum: Yalanlarla kurduğunuz bu kumpas duvara toslamıştır. İddianameye yazılan iftiralar çürümüştür, tükenmiştir. Millet bu kumpasa razı gelmemiştir, ikna olmamıştır. Bir hata yaptınız, yol yakınken dönünüz. Eğer bu yanlıştan dönersen, sadece yanlıştan dönmüş olursun, özür dilersin. Bu yanlıştan dönmezsen, tarihe darbeci olarak geçiyorsun, cunta başı olarak kalacaksın.”

“CESARETİN VARSA TRT’YE GEL”

“Israr ettikçe hem kendinizi bitiriyorsunuz hem memleketi bitiriyorsunuz. Merkez Bankası 60 milyar dolar rezerv yaktı bu uğurda. Bu para kişi başına 27 bin lira. Bu para dün gece doğan kundaktaki bebekten de ölüm döşeğindeki hastadan da bu meydandaki herkesten de 86 milyondan ayrı ayrı çıktı. Tam 27’şer bin lira. Emeklilere 14 bin değil, 30 bin lira maaş vermek, bunu 10 yıl boyunca yapmak mümkün bu parayla. Çiftçilerin bütün borçlarını silmek, bir o kadar da üstüne para vermek mümkün bu parayla. Kredi Yurtlar’dan kredi kullanan öğrencilere 3 bin lira değil, 30 bin lira vermek, bunu 10 yıl sürdürmek mümkün bu parayla. Emekliye, işçiye, çiftçiye, memura bulunamayan parayı Ekrem Başkan’ı hapiste tutmak için harcayanlara şunu söylüyoruz: Korkunun ecele faydası yok, siz gideceksiniz. Türkiye’nin yeni Cumhurbaşkanı Ekrem İmamoğlu olacak. Buradan Erdoğan’a, Pendik Meydanı’ndan bir kez daha meydan okuyoruz. Erdoğan, sen birini yolladın. Yalanlar, iftiralar, gizli tanıklar, zorla iftira attırmalarla bir şeyler tasarladı, olmuyor. Sen ona güveniyorsun, biz arkadaşlarımıza güveniyoruz. Eğer cesaretiniz varsa bir an önce iddianameyi düzenleyin. Arkadaşlarımızın yargılanmalarını TRT’den canlı yayınlayın. Bu millet iftirayı da görsün cevabını da duysun. Erdoğan, 25 yıldır kazandığın Pendik ‘Hak, hukuk, adalet’ diye inliyor. Ve sana sesleniyor. Diyor ki ‘Gel, gel, cesaretin varsa TRT’ye gel. Canlı yayında ver onu duyalım.’ Buradan hem meydanda olanlara hem televizyonu başında olanlara şunu söylüyorum. Yarından itibaren sokakta, parkta, çarşıda, pazarda, alışverişte, ev gezmesinde, iş yerine giderken serviste AK Partili kimi görürseniz şunu sorun. Deyin ki ‘Neden TRT’den yayınlanmıyor bunlar? İftiralar duyuyoruz da cevaplarını niye duyamıyoruz? Var mısınız TRT’den yayınlanmasına’ deyin. Var mısınız? Kendine güvenen yayınlasın.”

“KORKANLARIN TARİHTE YERİ YOKTUR”

“Değerli arkadaşlar buradan müsaadenizle Pendik Meydanı’ndan başta Pendikli AKP’li gençlere, İstanbul’daki AKP’li gençlere, Türkiye’deki AKP’li gençlere seslenmek ve onlara bir çağrıda bulunmak istiyorum. Bakın genç arkadaşlar, kadınıyla erkeği ile bütün gençler, hepimiz futbolu biliyoruz. Biliyorsunuz ki hayat fena halde futbola benzer. Siyaset daha da benzer. Şunu görün ki; bir futbol müsabakası gibi kabul edelim siyaseti. Yıllardır Tayyip Bey’le müsabaka yapıyoruz. 23 yıl boyunca Tayyip Bey kazandı. Ama 31 Mart seçimlerinde, son seçimde biz kazandık. AK Parti 23 yıl sonra ikinci parti oldu, Cumhuriyet Halk Partisi de 23 yıl sonra birinci parti oldu. Şimdi Tayyip Bey o maç yaptığımız top kendi kalesine girince kızdı. Topu aldı, sizin eve geliyor, AK Parti’ye. ‘Kimseyi oynatmam’ diyor. ‘Madem ki kazanmıyorum, artık maç yok’ diyor. ‘Ben bu topu keseceğim, bundan sonra maç yapmayacağız’ diyor. Pendikli AKP’li genç kardeşim, AKP gençlik kolları, Türkiye’deki AK Partili gençler, Tayyip Bey’e deyin ki dede deyin, baba deyin, reis deyin. ‘Ya kazanınca iyi de kaybedince biz niye kaçıyoruz?’ deyin. ‘Niye topu kesiyorsun?’ deyin. ‘Ver o topu, sen otur evde, biz gidip oynayacağız’ deyin. Bakın AK Partili arkadaşlar belki bir maç kaybedersiniz, iki maç kaybedersiniz. Ama onurunuzu, gururunuzu, haysiyetinizi kaybetmezsiniz. Yenmek de var, yenilmek de var. Kazanınca oynayıp, kaybedince topu kesmek kimseye yakışmaz. Tayyip Bey kaybetmeyi de öğrenmeli. Eğer AK Partili gençler topu alıp gelirlerse AK Parti demokratik bir partiye dönüşür. Belki ilk seçimi kaybeder ama gelecekte hepinizin siyaset olanağı olur. İktidar ihtimali olur. O top kesilirse, demokrasi biterse geriye hiçbir şey kalmaz. Sadece bir tek adam ve onun yarattığı felaket kalır. Siz de o ayıbın ortağı olursunuz. Kendinize bunu yapmayın, ailenize bu utancı yaşatmayın. Gelin sahaya, gelin sahaya. Korkup da kaçanlar tarihe geçemez, tarihe kazananlar da geçer, kaybedenler de geçer. Ama korkakların tarihte yeri yoktur.”

“SİZİN GARANTİNİZ TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİDİR”

“Burası Pendik, burası emeğin en güçlü olduğu ilçelerden biri. Sayın Erdoğan Halk TV izlediğini biliyoruz. Halk TV’ye, Sözcü TV’ye, Tele 1’e Sözcü TV’ye sık baktığını biliyoruz. Bakıp da bazen kızdığını biliyoruz. ‘Bir şeyler söylüyorlar, anlamıyorum’ diyorsan, hani 31 yıllık diplomayı iptal ettin de sorgulayınca çıkıyordu da tam o gün onu da kaldırttın ya. Pendik Meydanı da senin diplomanı sorguluyor. Diyorlar ki ‘Diplomasız Erdoğan’ diyorlar. Diploma sorgulatacaksan öyle yandaş bir tane öğretim görevlisini, yalandan yaptığı bir yüksek lisansla oraya buraya koyup da talimat vererek diploma sorgulatılmaz. Böyle 10 binlere, 100 binlere sorgulatırım diplomanı, milyonlara, milyonlara. Buradan bir güvence verip sonra emekçi kardeşlerimin işine geçeceğim. AK Partili, MHP’li gençler diyormuş ki ‘Ya bizimkiler zoru görünce adamın diplomayı iptal ettiler. Yarın bu CHP gelince, bu Ekrem İmamoğlu gelince o da bizim diplomaları iptal ederse ne olacak?’ Buradan açık söylüyoruz. Ekrem İmamoğlu Erdoğan gibi Cumhurbaşkanlığı yapmayacak, Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi Cumhurbaşkanlığı yapacak. O yüzden Ekrem Bey’in Cumhurbaşkanlığında CHP’nin İttifakında ve Türkiye İttifakı’nda herkesin diploması, tapusu, evlilik cüzdanı, banka hesap cüzdanı garanti altındadır. Sizin de garantiniz Türkiye Cumhuriyeti devletidir.”

“HEP BİRLİKTE YENİ BİR BAŞLANGIÇ YAPACAĞIZ”

“Değerli Pendikliler, Pendik ve civarındaki yerleşim birimleri Türkiye’de emekçilerin en yoğun olduğu bölgelerden bir tanesi. Bugün buradan bu akşam hep birlikte yeni bir başlangıç yapacağız. Başarısız darbe girişiminde yakılan rezervlerle ve yeniden yükselen faizlerle bir anda yüzde 47,5 olan faizler, KOBİ’lerin, sanayicilerin kullandığı kredilerin faizlerini yüzde 70’lere çıkardı. TÜİK’e göre dört aylık enflasyon yüzde 13. Yılbaşında 22 bin lira olan asgari ücret, şu anda alım gücü olarak o günün 19 bin lirasına indi. Yani 3 bin lira eridi. Hesap ENAG’a göre 4 bin 400 lira eridi. Geçen seçimlerden önce ‘Enflasyonist ortamda asgari ücrete gerekirse dört kez zam yaparız’ diyorlardı. Şu anda dört ayda verilen zamdan fazlası gitti. Yarından itibaren hem bütün işçi sendikalarını, konfederasyonları ziyaret takvimimizi alarak hem işçi örgütleri ile hem işveren örgütleri ile hem de işçilerle birlikte asgari ücrete Temmuz ayında hakikatli bir zam yapılması için, bir ara zam için çalışmaları başlatmaya karar verdik. Asgari ücrete sendikaların önerilerini alarak, gerekli araştırmaları, gerekli çalışmaları yaparak, işçilerle, işverenlerle görüşerek küçük işletmeler, KOBİ’ler için bu yükün onların sırtına gelmesini engelleyecek çözüm önerilerini yine getirerek asgari ücrete Temmuz ayında zam alacağız, zam alacağız, zam alacağız. Çok tatlısınız da gelin biz Özgür Başkan’a tezahürat etmek yerine Ekrem Başkan’a, belediye başkanlarımıza, arkadaşlarımıza bir selam yollayalım.”

“GENÇLİĞE DÜŞMAN HUKUKU UYGULUYORLAR”

“Şimdi Saraçhane’de bir kere yaptık. Ertesi gün geldi ve dedi ki ‘Özgür Başkan yıllardır bu işi yapıyorum. Kimse beni fark etmedi.’ Bu dronun bir operatörü var. Ona bir alkış yapalım, emekçi kardeşime. (Sloganlar) Bu yaptığınızı yaptılar diye gözaltına alınan, tutuklanan gençlerimiz oldu. Saraçhane’de binlerce gözaltı, 301 tutuklama olmuştu. Halen daha 36 genç arkadaşımız tutuklu bulunuyor. Bugün Boğaziçi tutuklularının tutukluluğuna karar verecek hakim gitmiş, bir hafta yıllık izne ayrılmış. Çocuklara diyorlar ki ‘Bir hafta daha bekle.’ Adeta muhalif gençlere, itiraz eden gençlere, üniversite gençliğine düşman hukuku uyguluyorlar. Darbeye karşı direnişi başlatan İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, tüm Türkiye’deki bütün genç arkadaşlarımızın emeğine ve yüreğine sağlık. İçeride bulunan 36 arkadaşımızın da alınlarından öpüyoruz.”

“KÜRT SEÇMENİ CEZALANDIRMAK İSTEYEN BİR ANLAYIŞ”

“Biliyorsunuz hem Ataşehir’de, hem Kartal’da birer belediye başkan yardımcısı, sekiz belediyemizde de birer belediye meclis üyemizi toplayıp, belediyelere akıllarınca korku salmak, belediye başkanlarımızı tedirgin etmek ve o belediye meclis üyeleri üzerinden onlarla birlikte partimize oy veren Kürt seçmenleri cezalandırmak isteyen bir anlayış var. Buna DEM Parti, Kent Uzlaşısı diyor. Onlar diyorlar ki ‘Seçimi kazanırsak kazanırız. Kazanamayacağımız yerlerde adaya bakarız. Eğer kente karşı suç işlemeyecek, oy verebileceğimiz, demokrat adaylarsa biz de destekleriz.’ Bunun bizim partimizdeki ismi daha geniş. Biz buna Pendik İttifakı, İstanbul İttifakı, Türkiye İttifakı diyoruz. Ama DEM’den, ama diğer partilerden kanaat önderi, oy getirebilecek, hatta geçmişte başka partide siyaset yaptılarsa da eğer demokratsa, bu ülkenin bütünlüğü ile bir sorunu yoksa, vatanına, milletine bağlı ise bu ittifakın içine alıyoruz.”

“EĞER BÖYLE BİR SUÇ VARSA FAİLİ BENİM”

“Türkiye’de tüm illerde, birçok ilçede çeşitli siyasi partilerden isimler alındı. İstanbul’da da ilçelerde birer, ikişer DEM’de geçmişte siyaset yapmış ya da Kürtlerin kanaat önderlerinden oy verecekleri isimler listelerde yer aldı. Bu ne bir kusur, ne bir günah. Ama savcı şöyle yazmış, ‘Batıda belediye kazanamayacakları yerlerde CHP listelerinden seçime girmek suretiyle, batıdaki Kürtlerin temsil imkanı kazandığı…’ Bunu suç olarak gösteriyor. Eğer böyle bir suç varsa o suçun faili benim kardeşim, ben. Açıkça hem bir yandan PKK ile pazarlık ediyor, PKK ile bir süreç yürütüyorlar. Abdullah Öcalan’a methiyeler düzüyorlar. Diğer taraftan belediye meclislerinde yer alan birer Kürt vatandaşı alıp içeri koyuyorlar, HDK’dan yargılıyorlar. Bugün onların duruşması vardı. HDK’nın, başta İzmir 12’nci Ağır Ceza’nın karar olmak üzere çokça kararda bir kongre olduğu, terör örgütü olmadığı yazdığı halde 10 kişiyi bugün 10 saat yargılayıp Eylül’ün bilmem kaçına kadar tutukluluğuna devam kararı vermişler. Yazıklar olsun. Bir tarafta Devlet Bey’in konuştuğu umut hakkı, diğer tarafta Türkiye demokrasisinin en sağlıklı işbirliklerinden birine, böyle yaptıkları haksızlıklarla Türkiye’nin barışına vurulmuş büyük bir darbedir. Bu meselede ne bir belediye başkanı, ne bir belediye meclis üyesi mesul değildir. Türkiye’nin birlik ve beraberliği için atılmış bu adımı kriminalleştirenler, Türkiye’nin en büyük düşmanlarıdır. Türkiye’deki herkes bilsin ki bu meydandakiler, bu meydanda yan yana duranlar, hem Ekrem İmamoğlu’nun, hem Selahattin Demirtaş’ın, hem Ümit Özdağ’ın özgürlüğünü birlikte savunabilen demokratlardır. Bu meydandaki bu alkış Türkiye’nin umududur. Türkiye’nin umudu sizlersiniz. Efendim Ümit Özdağ’ı içeri alsınlar, ona birileri sevinsin. Selahattin Bey’i alsınlar, başkası sevinsin. Ekrem Başkan’ı alsınlar, öbürü sevinsin. Bir tek adam, hep sevinsin. Öyle yağma yok; kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.”

“KENDİNİ DEĞİL, HERKESİ DÜŞÜNENLERLE BERABERİM”

“Memlekette bir kendini değil, herkesi düşünenler var. Evellalah bu akşam Pendik Meydanı’na onlarla birlikteyim. Hepiniz hoş geldiniz. Bir de kimseyi düşünmeyip bir tek kendini düşünen biri var. Şimdi devletin parasıyla, devletin parasını ajanslara verip kendine kampanya yaptırıyor. Oylar düşmüş ya. Oradan kendini yükseltmek için kampanya yaptırıyor, ‘küresel lider’ diye. Buradan Erdoğan’a söylüyorum; evinde demokrat olmayan küresel lider olamaz. Evinde otokrat olan, evinde diktatör olan ne dünyaya lider olur, ne küresel lider olur. Olsa olsa rezil olur. Memleketi de rezil eder. Ecevit’le Yaser Arafat’tan beri CHP’nin sahip çıktığı Filistin davasına, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının gidip omuz verdiği Filistin’in haklı kurtuluş mücadelesine, sahip çıkmayan, Trump’ın sözüyle Gazze’yi sahil kasabası yapmaya çalışan, Filistinlilerin Gazze’den uzaklaştırılmasına susandan, Kuzey Kıbrıs’ı Türki Cumhuriyetler tanıyacak diye beklerken, Türki Cumhuriyetlerin Güney Kıbrıs’ı tanımasına susandan, Ege’deki Adalar’daki işgallere susandan, Türkiye’nin hakkını, menfaatini Trump’ın iki dudağının arasına bırakandan küresel lider olmaz. Böylesine birisinin kendi hesapları için memleketin çıkarlarını feda etmesine, AK Partililer susuyor mu bilmem. Ama bu meydan susmaz, susmadı, susmayacak.”

“DEMOKRASİYİ BİR KEZ DAHA KURACAĞIZ”

‘19 Mayıs son değil, başlangıç’ dedik. 19 Mayıs’tan sonra çağırdınız, ilk olarak koştuk Pendik’e geldik. Muhteşem bir coşku, muhteşem bir ev sahipliği ile karşılandık. Bu meydan, bu enerjisini 15 milyonu geçen, 20 milyona doğru yürüyen imzalarda, ilk hedef 20 milyonu tutturup, 28 milyona doğru yürümek için bu meydan görev almaya hazır mı? İlçeden stantlardan boş imza föylerini alıp kapı kapı gezmeye, imza vermeyenleri ikna etmeye, gidilemeyen yerlere gitmeye, imzaları tamamlamaya hazır mıyız? 20 milyonuncu imzayı notere tespit ettirdikten sonra, 8 milyon kalan imzayı teker teker geriye sayacağız. Buradan endişeli olan herkese söylüyoruz. ‘Çok imza vermek istiyorum, memuriyete gireceğim, korkuyorum.’ ‘Torun polis, korkuyorum.’ ‘Mülakat var, korkuyorum’ diyenlere imzalar bize emanet, Mustafa Kemal Atatürk’ün partisine emanet. Onu kimseye vermeyiz. Sadece notere tespit için göstereceğiz. O imzalar herkesin onuru olarak Cumhuriyet Halk Partisi’nde saklanacak. Şimdi buradan hep birlikte Silivri’ye doğru sesimizi duyuracak kadar gür bir sesle seslenelim. Ey Erdoğan, ben milletim, ben milli iradeyim. Ben ne dersem o olur. Adayımı bırak, sandığı getir. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum. Bu sandık sizin inancınızla, kararlılığınızla, coşkunuzla, cesaretinizle ya gelecek ya gelecek. İzmir’de en son kapatırken ‘Yürüyelim arkadaşlar’ demiştik. O zaman Pendik, bugün çağırdınız geldik. Çağırdığınıza değdi, geldiğimize değdi. Muhteşem bir ses, büyük bir inanç, büyük bir kararlılık gösterdiniz. Bundan sonra durmak yok, hep beraber Türkiye’yi bir kez daha kurtaracağız, bir kez daha demokrasiyi kuracağız. Var mıyız? Hazır mıyız? O zaman yürüyelim arkadaşlar.”


CHP GENEL BAŞKANI ÖZGÜR ÖZEL İSTANBUL’DA