16.02.2025
16.02.2025
“SEVGİ ÜZERİNDEN BAĞLI OLANLARIN DAYANIŞMASINA İHTİYACIMIZ VAR”
“BABA EVİNE HERKESİ DAVET EDİYORUZ, KAYDOLSUNLAR, OY KULLANSINLAR”
“HER ŞEY ÇOK DAHA GÜZEL OLACAK, SIKINTILARI BERABER AŞACAĞIZ”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Halk TV’de yayınlanan Görkemli Hatıralar programına katıldı. Kula-Salihli UNESCO Küresel Jeoparkında gerçekleştirilen programda konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, “Hoş geldiniz. Manisa’mıza, Kula’mıza. Kulalılar da bugün size çok güzel ev sahipliği yapıyorlar. Sabah evde kahvaltı yaparken izliyordum programın başını, eşim Didem ile beraber izledik. O tabii hem İlkay Hanıma, hem çok değerli gruba sevgilerini iletti. Ben de oradan baktım, gitgide kalabalıklaşıyor. Çok özledik Kulalıları. Herkese merhaba, hepiniz hoş geldiniz. Ben gelirken Bornova Anadolu Lisesi’nden arkadaşımın dayısı vefat etmişti. Kula’da Helvacı Mustafa Abiye taziyeye uğradım. Sonra da buraya doğru geldik. Orada hemen esnaf toplandı. Orada Helvacı Mustafa Abinin dediği şu, ‘Kula’ya yapabileceğiniz en büyük yatırımı ve iyiliği bugün yapıyorsunuz.’ Bizim tek umudumuz bütün dünyanın burayı tanıması” dedi. Özel şöyle devam etti:
“TÜRKİYE’NİN BACASIZ FABRİKASI, GELİR GETİREN YERİ OLACAK”
“2013 yılında, yani bu aslında şöyle bir şey, bugün bazı yerlerde buranın açılışı olacak filan gibi şeyler. Bu, 2013’ten beri takip edilen bir mesele. Siz de biliyorsunuz. UNESCO’dan bu unvanın alınması, global jeopark unvanın alınması çok önemli. Türkiye’de tek, dünyada yedi tane mi, sekiz tane mi? Yanlış bir şey söylemeyeyim. Burası dünyadan çok nitelikli turist çekecek. Bir ara ben bunu muhalefet milletvekili olarak dediğiniz gibi çok ısrarla söyledim. Sonra gerekli çalışmalar yapıldı. UNESCO’dan tescil alındı. Sonra maalesef unutuldu ve sarı kart gösterdi UNESCO. ‘Alırız geriye’ dedi unvanı. Sonra yeniden bir hareketlenme oldu. Buraya önceki Büyükşehirin hem başkanının hem bürokratlarının, Salihli’nin, Kula’nın önceki başkanlarının, bürokratlarının emeği vardır. Kimse o emekleri yok saymasın. Burayı hepimizin büyük bir inançla sahiplenmesi gerekiyor. Yalnız meseleyi olması gerektiği gibi ben Ferdi Zeyrek’in sahiplendiğini büyük bir memnuniyetle görüyorum. Kula Belediye Başkanımızın, Başkan Vekilimizin ayrı ayrı sahiplendiklerini görüyorum. Kulalıların sahiplendiğini görüyorum. Eğer biz buraya Kula’nın AK Partilisi, CHP’lisi, MHP’lisi, İYİ Partilisi, bütün Manisa sahip çıkar, anlatır ve desteklersek buraya önümüzdeki birkaç ay içinde 30 farklı ülkeden uzmanlar gelecek. Toplantı yapılacak. Devamında da bütün dünyadan bu işe meraklı, cebinde parası olan, geldiğinde kalacak beş yıldızlı otel arayan, bu işin meraklısı çok nitelikli turistler gelecek. Orta gelir durumundaki turistler de mutlaka büyük turlarla gelecekler. Türkiye’nin burayı sahiplenmesi önemli, iç turizm açısından. Ama dış turizm açısından da burası belki de ileride Türkiye’nin bacasız fabrikası, Türkiye’ye büyük gelir getiren bir yeri olacak. Bu açıdan herkesin buna bu hassasiyetle yaklaşması lazım. Ben ikinci kez bunu bir programda konuşuyorum. Serhan Asker geçmişte de bu işe Uşak’ta kanyondaki programımızda Kula’yı atıfla konuşmuştuk. Sonra geldiniz, burada program yaptınız. Ben de şöyle söyleyeyim, bizim sosyal medya ekibi de canlı yayını onlar da takip ediyordur. Hangi hashtag ile tanıtılıyorsa, hangi hesap üzerinden oluyorsa biz de Serhan Asker’in paylaşımını bütün takipçilerimize, milyonlarca takipçimize retweet ederim. Ümit ediyorum, çok daha fazla takipçi gelir, izlenir bilinir. Ben Serhan Asker’e de ekibine de Halk TV’ye de buraya verdikleri önem ve destek için teşekkür ediyorum. Sağ olsunlar, var olsunlar.”
“BURAYA YAPILACAK KATKI, KULA’YA, MANİSA’YA, TÜRKİYE’YEDİR”
“Bu meseleler bir yaklaşım meselesi, farkındalık meselesi, kendin inanmadığın bir şeye, kimseyi inandıramazsın. Kendin gitmediğin yere, kimseyi götüremezsin. Ben, elbette son bir yılda Manisa hariç 54 ilde, 209 farklı ziyarette bulundum. Kendi memleketimi geçmişe göre biraz daha ihmal ediyorum. Hatta dün daha üç yeni seçilmiş belediye başkanımıza hayırlı olsun ziyaretini, dün yapabildim daha. Halen de gitmem gereken üç- dört ilçemiz var. Ama buranın yeri ayrı. Çünkü buraya yapılacak katkı, Kula’ya, Manisa’ya ve Türkiye’ye yapılacak katkıdır. Ben Manisa açısından şunu da söyleyeyim. Geçmişte dilimizde tüy bitiyordu. Şimdi yavaş yavaş nasıl farklılaşıyor, ifade edeyim. Mesir macunu, dünyanın en eski halk ilaçlarından bir tanesi. Tıbbi değeri var, tarihi değeri var, mistik değeri var, kültürel değeri var. Sekiz, 10 tane boğanın veya 20 tane boğanın önünden kaçıyor millet. Ölümler oluyor, kanlar akıyor. Milyonlar İspanya’ya gidiyorlar, boğa güreşlerini izlemeye. Tarihi bir şey diye. Kaçan insanları kovalayan boğalar. Öbürü birbirine domates atıyorlar. Bütün dünya domates savaşı festivaline, milyonlar gidiyor. Hatta canlı yayınlanıyor, yayınlardan alınan reklamlardan bir bütçe oluşuyor. Bizim burada Kanuni Sultan Süleyman’a dayanan, bir hastayı Merkez Efendi’nin tedavi ettiği mucizevi bir ilaç, 41 çeşit Manisa’da yetişen baharat. Yüz binlerce kişinin ellerini şifaya kaldırması. O tarihi caminin kubbeleri üzerinden, minarelerinden şifa saçılması ve buraya son zamanlarda Türki Cumhuriyetlerden, Balkan ülkelerinden biraz biraz ama kendi başına gelen yabancı turist yok. Çünkü tanıtmıyoruz, tanıtamıyoruz.”
“MESİR FESTİVALİ, MİLYONLARIN GELDİĞİ BİR FESTİVAL OLMALI”
“Meselenin nasıl farklılaştığını söyleyeyim. Yıllardır dil dökerim, anlatmaya çalışırım. Ferdi Bey Mesir Festivali için bir heyet oluşturmuş. Heyetin danışmanlığını kim yapıyor? Dünya Olimpiyat Komitesinde görev yapan, Türkiye Olimpiyat Komitesi Başkan Yardımcısı Ali Kiremitçioğlu yapıyor. Şimdi, vizyon meselesi. Bu Mesir Festivali, o bir gün değil bir hafta boyunca dünyadan milyonlarca kişinin Manisa’ya geldiği bir festival olmalı. O kişiler geldiğinde sadece oraya gitmemeli. Gitmez zaten. ‘Buralarda gidecek neresi var?’ diye bakar turist, jeoparkımıza gelir. Jeoparktan kalkar, Thyateire’ya, Akhisar’a gider. Bu arada Kral Yolu üzerindeki eğer oraları doğru bir şekle çevirebilirsek, tarihi kral mezarlarını ziyaret eder. Öbür tarafta Bergama var. Burada Sart Harabeleri var. Dünyanın ilk parasının basıldığı yer var. Gelir, burayı ziyaret eder. Bu mesele sadece Manisa için bile baktığınızda milyonlarca turistin haftalarca burada dönüp dolaşıp, bir hafta boyunca döviz bıraktığı bir yer olur. Onun dışında, ‘Yok öyle yapmayayım, Kula’ya ne yapayım? Çimento fabrikası yapayım.’ Havayı kirletsin, suyu kirletsin, doğayı kirletsin. Ondan sonra Macron çimentoyu kendi ülkesinden buraya yollasın, parasını bassın, hazır çimento alsın. Böyle bir şey yok. O yüzden hem sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle hem gerçek anlamda kültür, sanat ve turizme verilecek önemle vizyon sahibi bir iktidara ihtiyaç var. Yani aklı gerilerde olan, bundan geride, yüzyıllarca geridekilerin izinden gitmeye çalışıp da Türkiye’yi ensesinden, paçasından aşağıya çeken bir iktidara değil aklı ileride, hedefleri büyük bir iktidara ihtiyaç var. Onu da, ‘Nereden bulacağız?’ derseniz, vallahi biri bulmuş ve işaret etmiş. Gazi Mustafa Kemal Atatürk hepimize vasiyet etmiş. ‘Muasır medeniyetleri yakalacaksın, geçeceksin’ demiş. Biz onun partisiyiz. Hedefimiz her anlamda gelişmiş ülkeleri yakalayıp geçmek.”
“ÖZGÜR BİR ÜLKE YAPACAĞIZ TÜRKİYE’Yİ”
“Başkalarının da yüz yıllarca geriye götürmenin nasıl hesapları içinde olduğunu, Türkiye’ye neler kaybettirdiğini, Türkiye’yi bir hukuk devleti olmaktan, bir polis devleti olmaya, yargı baskısıyla yönetilen bir ülke olmaya, özgürlükleri kısıtlamaya, dört gençten üçü, ‘Yurtdışına gideceğim’ diyor. Niye? Dinlediği sanatçı tweet atıyor, içeriye alıyorlar. İstediği sanatçının konserini iptal ediyorlar, festival yasak. Festival olsa ne içeceğine karışıyorlar. Ne giyeceğine karışıyorlar. Ne konuşacağına karışıyorlar. Onu kısıtlıyorlar, bunu kısıtlıyorlar. Özgürlüklerin en sonuna kadar yaşandığı, kimsenin kimsenin giyimine, kuşamına karışmadığı, zaten yeni kuşakta böyle bir derdi yok hiçbirinin birbiriyle. Kimin ne yiyeceğine, ne içeceğine karışmadığı ama bütün gençlerin istediğini yiyip, içebildiği, çünkü ekonominin, yoksulluğun bu kısıtlamaları getirmediği, gençlerin istediği gibi vize aldığı, dünyayı dolaştığı, gittiği ve geldiği bir Avrupa ülkesi yapacağız. Türkiye’yi. Özgür bir ülke yapacağız Türkiye’yi.”
“HAKSIZ YERE İÇERİDE TUTULAN HERKESİ SELAMLIYORUM”
Serhan Asker’in 6 Şubat depremlerini anlatan kitabını babası Talat Özel ve annesi Şükran Özel’e verdiğini ifade eden Genel Başkan Özel, “Bir Şükran Hanımın elini öpmüşken, bir Şükran Hanımı da unutmayalım. Onun da oğlu Can Atalay Silivri’de. Şükran Anneyi, Mustafa Amcayı saygı ile selamlıyoruz. İnşallah onlar da evlatlarına kavuşacaklar. Vera Tayfun’a kavuşsun diye bekliyoruz. Bütün arkadaşlarımızın, haksız yere içeride tutulan herkesin. Zafer Partisi’nin Genel Başkanı başta olmak üzere tüm siyasileri, tüm gazetecileri, haksız yere bu iktidarın içeride tuttuğu bu pazar sabahından selamlayalım. Suat Beyi. Ben bu hafta ya da önümüzdeki hafta gidip hepsini bir kez daha ziyaret edeceğim. Suat Bey ayrıca bizim grubumuza emeği olan, bana emeği olan çok kıymetli bir arkadaşımız. Deprem bölgesi, ben kitabınızı böyle çok biraz oradan, biraz buradan bakıyordum. Geçen siz verdikten sonra gelirken Manisa’ya bayağı bir inceledim. İnanılmaz hikayeler var içinde. Ben kitabın şu yönünü çok önemsiyorum. Unutulmaması gereken her şeyin altı çiziliyor. İhmaller, ordunun üç gün kışlada tutulması, buna halkın isyanı, millet sokaktayken Kızılay’ın çadır satması ve kişilerin ayrı ayrı yaşadıkları ve hatırlattıkları bu büyük haksızlıklar, ayrıca da büyük dramlar. Bir tanesi çok dikkatimi çekti benim de onu söyleyeyim. ‘Acı Yoruldu’yu zaten 100’üncü baskıya geldi. Büyük bir dayanışma gösteriyor insanlar. Daha da önü açık olsun. Geliriyle de çok önemli bir şey yapacaksınız yani. O konuda da biz üzerimize düşen desteği size vereceğiz” ifadelerini kullandı.
“KONTEYNERDEKİLERİN SADECE YÜZDE 10’U KURTULABİLDİ”
Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, deprem bölgesine yaptığı son ziyareti hatırlatarak şunları söyledi: “Bu sefer gittiğimizde de mesela Adıyaman’da bir kafe açmış Belediye Başkanımız Abdurrahman Tutdere. Herkes ile fotoğraf çektiriyoruz. Tabii, iki yıl geçmiş. Acıları unutmaya, yüzler gülmeye filan çalışırken, böyle gülemeyen birisini gördüm orada. Dedim ‘Senin bir derdin mi var?’ ‘Ben bir başımayım Özgür Abi’ dedi. Ailesinden dört kişiyi kaybetmiş. Anneyi, babayı, iki kardeşini. Bir başına kalmış. Hukuk Fakültesini kazanmış. Hukuk Fakültesine gidemiyor. Babasının evini yaptırabilmek için belediyede işe girmiş ve çalışıyor. Birinci sınıftayken bırakmış ya da kayıt aşamasında bırakmış. ‘Bir şey yapalım, gidelim’ dedim. ‘Adıyaman’dan ayrılamam’ dedi filan. Halen daha takip ediyoruz. Sadece elin durduğu yerde bir şey. Şimdi burada ben şunu okudum. Bir baba, oğlu Mustafa, anne ve babanın dört tane de kızı var. Baba, Mustafa’yı almış, birkaç günlüğüne kaçamak tatile gitmişler, baba ve oğul. Oğlan da büyük değil küçük. Kızların çok ağrına gitmiş. Dört kız birer yaş arayla her birisi. ‘Babam bir tek Mustafa’yı seviyor’ diye. Gelmişler eve. Pazar günü sabahleyin baba sofrayı hazırlamış. Dört kızı, Mustafa, annesi oturmuşlar. Demiş ki annesine ‘Gelecek sene veya çok yakında Mustafa ile seni bırakacağım. Dört kızımı alacağım. Kimsenin bilmediği bir yere gideceğiz.’ Kızlar havaya zıplamışlar, gelmişler ve babalarını öpmüşler. Mustafa’ya da demişler. ‘Biz gideceğiz bu sefer babamızla beraber.’ O pazarın akşamında deprem oluyor. Mustafa bir şekilde erkenden çıkıyor. İki gün sonra da annesi yaralı çıkıyor. Tedavi oluyorlar. Dört kız ve babası yok. Hepsinin kulağında, annenin, Mustafa’nın kulağında ‘Ben kızlarımı alıp, kimsenin bilmediği bir yere gideceğim’ diyor. Annesi de diyor ki ‘Cennete gideceklermiş, nereden bilelim’ diyor. Bu sadece bu kitabın içindeki bir hikaye ve bu hikaye gibi inanın 50 bin tane, 100 bin tane hikaye o 10 şehirde dolanıyor. Dokunduğunuz her yerden bir başkasını, bir benzerini dinliyorsunuz. Yani bu vakitten sonra birkaç şey var. Unutmamak, dayanışma göstermek. Oradaki eksiklikleri takip etmek. Çünkü maalesef konteynerdekilerin sadece yüzde 10’u konteynerden kurtulabildi. 700 bin kişi konteynerde kalıyordu. Şimdi resmi rakamlara göre 620 bin kişi kalıyor. ‘Evlerin yüzde 30’unu bitirdik’ diyorlar. Ama konteynerlerin yüzde 10’u çıkmış. O evler kime verildi, nasıl verildi? Ya bitmemiş ya bitse de parası yok, içine geçemiyor. Elektrik parasından korkuyor, kiradan korkuyor. Konteynerlerde 620 bin kişinin yaşadığı, resmi rakamlarla Hatay’da 212 bin kişinin konteynerlerde yaşadığı bir dönemdeyiz. ‘Bir yılda evleri yapıp teslim edeceğiz’ demişlerdi. Üçüncü yılın içine girdik. Halen daha yüzde 10’u yerleşebildi”
“TUTDERE’NİN HİKAYESİ ADIYAMAN’A SAHİP ÇIKMA HİKAYESİDİR”
“Abdurrahman Tutdere’nin Belediye başkanı olması, Adıyaman‘ı CHP’nin alması, bu mevzunun üstündedir. O söylediğiniz Bakan, ‘Adıyaman’da hayat normale döndü’ dedi. O bunu dedikten sonra Abdurrahman Tutdere, abisinin çocuğu, eşi ve yeğenini elleriyle, -ben oradaydım, tesadüfen 100 kilometre ötedeydim, ‘Abdurrahman’ın ailesi bulundu, çıkarılıyor’ dediler, koştuk.- Elleriyle çıkardı, battaniyeye sardı, köyüne götürdü, defnetti. Tekrar enkazların başına geldi, Adıyamanlılara sahip çıktı. O sırada, bundan bir süre sonra ‘Adıyaman’da hayat normale döndü’ denilince bütün yardımlar kesildi Adıyaman‘a. Madem dönmüş diye. Adam normal olarak ‘Biz başka yere yardım edelim’ diyor. ‘Bu yapılan iş alçaklıktır’ gibi bir laf etmiş Abdurrahman. Bunun üstüne sen bu Bakan Abdurrahman‘ı gördüğü bir yerde, Valilikte, Abdurrahman’ın üzerine doğru yürümüş. ‘Sen bunu bana nasıl dersin?’ diye. Abdurrahman da kendini kaybetmiş bunun iki yakasına yapışmış, zor ayırmışlar. Sorun Abdurrahman’a anlatsın, ben de yeni öğrendim. O günden sonra Adıyaman, Abdurrahman’ın yakasını bırakmadı, ‘Sen bizi bırakmayacaksın’ diye. Çünkü o isyanlarını korkmadan dile getirip, bir de bu yüzsüzlüğe karşı da sinirlerine hakim olamayıp iki yakasına yapışınca Bakanın, Abdurrahman‘a demişler ki, ‘Biz artık seni bırakmıyoruz, bu Adıyaman’ın hakkını sen savunursun.’ Zaten Adıyaman‘a ne kadar milletvekili yolladıysak ‘Ankete gerek yok, Adıyaman kararını vermiş’ demişlerdi. Anket yapmadan aday yaptık, her yerde anketlere baktık Adıyaman‘dan ben hep emindim, biliyorsunuz, ‘Kesin aldık Adıyaman’ı’ diyordum. Öyle oldu. Adıyaman’a bir sahip çıkma hikayesidir Abdurrahman Tutdere’nin hikayesi. Bir siyasi hikaye değildir yani.”
“TÜRK HALK MÜZİĞİNİN ÖNEMLİ BİR İSMİNİ KAYBETTİK”
“Ben dün öğrendim, çok üzüldük. Kahtalı Miçe, Sadece Adıyaman için değil Türk Halk müziği için çok önemli bir isim. Ailesinin başı sağolsun, hepimizin başı sağolsun. Dursun Ali Akınet, gerçi İlkay hanım varken bize bunları anlatmak düşmez ama türkülerin hikayeleri falan. Şimdi Dursun Ali Akınet annesi çok hastalanmış, ‘Artık Ankara’ya götürmek lazım’ demişler. Almış götürmüş. Herhalde Numune Hastanesi. Yatırmışlar, doktor biraz da kızmış. ‘Bu vakte kadar neredesiniz kardeşim?’ Hani hastanın durumundan. Bir telaş, kanlar alınıyor, tansiyonlar ölçülüyor. Tüpleri almışlar, ‘Al bunu tahlile götür’ derken, annesi Dursun Ali Akınet’e, ‘Oğul, gel yanıma otur’ demiş. ‘Yolun sonu görünüyor’ demiş. Dursun Ali Akınet’in annesi o gece vefat etmiş, vermişler anacağını. Tabi. o zamanların imkansızlıkları, -kendisi de bu arada otobüs şoförü- Otobüsle getirmiş annesini, tek aracı o herhalde 25 kişilik bir otobüsle. İlçesi ile il arasında gelip gittiği otobüsle. Karadeniz’e doğru giderken annesini, arka dörtlüye tabutu koymuş. Geçmiş, ışıkları yakmış, kar yağarken memlekete doğru giderken başlamış söylemeye. ‘Yolun sonu görünüyor.’”
“MANİSA’NIN MUTLAKA GELİNİP GÖRÜLMESİ GEREKİYOR”
Genel Başkan Özel, Kula-Salihli UNESCO Küresel Jeopark hakkında, “Bu çok önemli bir doğa olayı, milyonlarca yıl öncesinden, yerin yüzbinlerce metre altından gelen ve yüzlerce yıl sonrasında da doğayı besleyecek olan bambaşka bir hikaye. Burada buna hem gelip dokunmak, hem bu doğayı burada görmek, yaşamak hem de burada bilgilendirmeye yönelik olan galerilerden, işin bilimsel ve tarihsel sürecini takip edebilmek gerçekten çok başka bir deneyim yaşatacak insanlara. O açıdan çok çok önemli. Ben tüm Türkiye’deki vatandaşlarımızı hem Kula-Salihli Global Jeoparkını görmeye davet ediyorum. Hem de Manisa ve civarındaki yerlerin görülmeye değer, her birisi inanılmaz değerleri var. Siz her hafta bununla ilgili gayret gösteriyorsunuz. Ama buraya gelmişken Salihlimiz’de Sart Harabelerini, dünyanın ilk parasının basıldığı yeri görmeye, o Sart Harabelerindeki kürsüden şöyle bir hitap etmeye, Akhisar’a gitmeye, dünyanın en büyük tümülüsünü görmeye, Başkan mimardır ve Mimar Sinan’ın büstünü Manisa’ya diktirmiştir mücadelesiyle. Mimar Sinan’ın son kalfalık eserini Manisa’ya emanet edip, Muradiye Camisi, ondan sonra gidip artık Süleymaniyeleri yapmaya gitmiştir, Mimar Sinan. Onu görmeye, mesirlerimizin atıldığı Sultan Camisini görmeye, Fatih Sultan Mehmet’in babasının öldüğünü duyunca iki dizinin üzerine çöküp, üç Kulhuvallah bir Elham okuduktan sonra beyaz atının sırtına atlayıp İstanbul’u iki sene sonra fethedecek tahta doğru giderken, dönmüş arkasına demiş ki ‘Beni seven arkamdan gelsin.’ Altına bindiği yeri göreceksiniz, Fatih Sultan Mehmet’in. Manisa Tarzanı’nı göreceksiniz. Manisa Tarzanı, Manisa’da yıllarca Kurtuluş Savaşında cephede savaşmış bir Türkmen ama memleketine dönmüyor. Savaşta Manisalılarla birlikte savaşıyor. Bitiyor Kurtuluş Savaşı, dönüyor diyor ki, ‘Nereye gidiyorsunuz?’ Herkes gidiyor bu kalmış. Tebrizli Türkmen. ‘Nereye gidiyorsunuz arkadaşlar?’ diyor. Savaşırken Türkçe öğrenmiş, onlarla anlaşmaya başlamış. Demişler ki, ‘Memlekete.’ Demiş ki, ‘Neresi bizim memleket?’ Demişler ‘Manisa.’ Öyle Manisalı olmuş. Geldi. Manisa’da her ağacı diken Tarzandır. Manisa’nın bayram topu atılan yerden, hala Başkan Ramazan topu attırıyor oradan, mutlaka gelip görülmesi gerekir” diye konuştu.
“ÇATIŞMAYI, GERGİNLİKLERİ KÖRÜKLEMEYE ÇALIŞIYORLAR”
Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, programın kapanışında şunları söyledi: “Efendim şunu söyleyeyim, memleket çok zor günlerden geçiyor, büyük acılar yaşıyoruz. Bu kadar acı varken birlik, beraberlik içinde olmak varken, birileri büyük bir çatışmayı körüklemeye çalışıyorlar. Gerginlikleri körüklemeye çalışıyorlar. Biz bunlarla siyasi düzlemde bütün mücadelemizi veriyoruz ama sizin vasıtanızla, sizin vesilenizle, sizin buradaki varlığınızla birlikte bir de aslında bambaşka bir hayatın olduğunu da insanlar hafta sonları hiç olmazsa iki sabah bunları yaşıyorlar. Bunun için Manisamıza şeref verdiniz. Ben hem memlekete sahip çıkmaya hem herkesi birbirini sevmeye ve birbirini sevenlerin, birbirine sevgileri üzerinden bağlı olan bu güzel insanların dayanışmasına çok ihtiyacımız var. Önümüzdeki süreç Cumhuriyet Halk Partisi’nin bütün üyeleri ile birlikte bir sonraki Cumhurbaşkanını belirlemek üzere, cumhurbaşkanı adayını belirleyeceği bir süreç olacak. Baba evine herkesi davet ediyoruz. Gelsinler, kaydolsunlar, oy kullansınlar. Ve bundan sonraki süreçte de şöyle bakıyoruz meseleye, her şey çok daha güzel olacak, bütün sıkıntıları hep beraber aşacağız. Kimse enseyi karartmasın. Biz biriz, beraberiz, güçlüyüz ve gelecekten çok umutluyuz.”
22.02.2025
22.02.2025
22.02.2025
22.02.2025