01.03.2019

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN UŞAK MİTİNGİNDE YAPTIĞI KONUŞMA (01 MART 2019)

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN UŞAK MİTİNGİNDE YAPTIĞI KONUŞMA
(01 MART 2019)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Son Salı konuşmasında çöpten geçimini sağlamak için bir şeyler toplayan bir kadının, yüzü görünmeyen bir kadının fotoğrafını göstermiştim. Kıyamet koptu, 'vay efendim o kadın o kadın değil...' Yüzlerce, binlerce kadın var öyle, yüzlerce, binlerce çocuk var öyle, ama gözleri kör görmezler, kulakları sağır duymazlar. Biz onların görmeyen gözlerine gerçeği göstereceğiz" dedi.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun Uşak Kent Meydanında düzenlenen mitingde yaptığı konuşma şöyle:


Efendim hepinize en içten selamlarımı, saygılarımı sunuyorum. Hoş geldiniz, şeref verdiniz. Uşak’ta olmaktan, Uşaklılarla birlikte olmaktan onur ve gurur duyuyorum. Cumhuriyetimizin kenti, Uşak bir cumhuriyet kenti, Kuvayımilliye’nin en önemli kilit taşlarından birisi Uşak. Dolayısıyla cumhuriyet kentini yüceltmek, büyütmek hepimizin ortak görevidir. Bu göreve hazır mıyız? Biz de hazırız. Hep birlikte cumhuriyeti, demokrasiyi, hakkı, hukuku, adaleti, işsizliği hep birlikte aşacağız ve güçlendireceğiz. İşsizliği yeneceğiz. Hep birlikte mücadele edecek, hep birlikte güzel Türkiye’yi inşa edeceğiz.
Şimdi sizinle biraz dertleşeceğiz. Uşak’ı biliyorum, köklü tarihini biliyorum, Kuvayı Milliye’deki rolünü biliyorum, güzel insanlarını biliyorum ama hep beraber yaşadığımız ciddi bir sorun var. Ekonomik krizin ortasındayız. Rakamları aldım arkadaşlardan, Uşak’taki durum nedir diye. 80 ilde neyse burada da ona benzer bir tablo var. İşsizlik İstanbul’da sorun, Hakkari’de sorun, Diyarbakır’da sorun, Tekirdağ’da sorun, İzmir’de sorun, her yerde sorun. Dolayısıyla işsizlik Uşak’ta da ciddi bir sorun. Organize sanayi bölgesinde son bir ayda çıkarılan işçi sayısı 3 bin 500 kişi. 3 bin 500 kişinin çıkarılması ne demektir biliyor musunuz? 3 bin 500 eve gelir gelmeyecek demektir. 3 bin 500 hanede çalışan erkek şu veya bu şekilde evine ekmek götüremeyecektir. 3 bin 500 evin mutfağına yangın düşecek demektir. Mutfaktaki yangın sokağa taşmış durumda, mutfaktaki yangın insanları rahatsız eder noktaya gelmiş durumda ve dolayısıyla şu soruyu kendinize sormanız gerekiyor. Bütün Uşaklıların, Uşaklı kardeşlerimin şu soruyu kendilerine sorması gerekiyor. 17 yıldır bu memleketi kim yönetti? 17 yıldır bu memleketi yönetenler, 17. yılın sonunda nasıl oluyor da insanlarımızı soğan kuyruğuna mahkum ediyorlar, biber kuyruğuna mahkum ediyorlar?
Bakın ben size hayatın bir gerçeğinden söz ediyorum ve ben bunları söylerken sizden de şu beklentim var. Yarın sandığa gideceğiz hepimiz, yarın oy kullanacağız ama oy kullanmaya giderken elimizi vicdanımıza koyacağız ve aklımızla oy kullanacağız. Biz bunu yaptığımız zaman Türkiye’de büyük bir dönüşümün kapısını aralamış olacağız ve hep birlikte bu ülkeye demokrasiyi getireceğiz. Hep birlikte kalkınmayı, hep birlikte üretmeyi, hep birlikte yönetmeyi bütün dünyaya göstermiş olacağız. Bütün baskılara rağmen Türkiye’de halk demokrasinin penceresini, kapısını açtı ve demokrasinin önündeki bütün duvarları yıktı diyecekler. O duvarları yıkmaya hazır mıyız? O duvarları yıkmak zorundayız. Kuvayımilliye’de neleri yaptıysak, nasıl mücadele verdiysek birlikte yaşamak için, huzur içinde yaşamak için aynı mücadeleyi vermek zorundayız.


Sadece işsizlik mi var bu ülkede temel sorun? Hayır. İşsizlik ne demektir biliyor musunuz? Gidin işsiz birisine sorun. İşsizlik sokağa çıkamamak demektir. İşsizlik cadde de yürüyememek demektir. İşsizlik çocuğuna okul harçlığı verememek demektir. İşsizlik akşam ne pişecek, çocuklara ne yedireceğiz düşüncesinin öne çıkması demektir. İşsizlik dünyaya küsmek demektir. İşsizlik bütün kötülüklerin anası demektir. O nedenle işsizlik çok önemlidir. İşsizlikle mücadele etmek de her yöneticinin temel görevidir. Sarayda işsizlik var mı? Allah aşkına söyleyin sarayda işsizlik var mı? Bir elleri yağda bir elleri balda, işsizlik nedir bilmezler, yoksulluk nedir bilmezler, fakirlik fukaralık nedir bilmezler, çiftçi nasıl üretiyor bilmezler, üreticinin derdini bilmezler, en sonunda kalktılar hal esnafını da terörist ilan ettiler. Ne diyeyim ben şimdi? Hal esnafını terörist ilan eden bir adamdan bu ülkeye, bu memlekete hayır gelir mi Allah aşkına? Sadece sanayide sorun yok, sadece çiftçide sorun yok, aynı sorunu esnaf da yaşıyor. Kepenk indirmede 81 il arasında Uşak birinci. Çok sayıda esnaf dükkanını kapatmak zorunda kaldı. Niçin? Kimseye yük olmuyor esnaf. Hani birisine yük olsa, deriz esnaf birisine yük oldu. Vergi geliyor vergisini veriyor, borç batağına soktunuz borcunu ödemeye çalışıyor. Evine şu veya bu şekilde akşam giderken bir şeyler götürmeye çalışıyor, hayata tutunmaya çalışıyor ve esnaf kepenk kapatmak zorunda kaldı. Türkiye birincisi Uşak, esnaf ve sanatkar odalarının bu konuda daha duyarlı olması lazım, TESK’in bu konuda daha duyarlı olması lazım. Ve bütün esnaf kardeşlerimiz ayın 31’inde sandığa gidecekler. Kendi durumlarını düşünsünler, ailelerinin durumlarını düşünsünler, komşularının durumlarını düşünsünler, ellerini vicdanlarına koysunlar ve öyle oylarını kullansınlar. Eğer bunu yapabilirlerse bu memlekette değişimin, dönüşümün önünü açacağız, demokrasinin önünü açacağız, düşünceyi ifade özgürlüğünün önünü açacağız, ekmeğin önünü açacağız. İşsizliği yerle yeksan etmenin yolu bu ayın 31’inden geçiyor. Herkesin bunu çok iyi bilmesi lazım, aksi halde göreceksiniz -ben söylüyorum bir tarafa yazın- sorun daha da büyüyecek. Daha ekonomik krizin ortasındayız, işsizlik daha da artacak. Ama bizim belediyelerimizin bir sözü var işsizliği azaltacağız diye. Nerede? CHP’li belediyelerin olduğu yerlerde. Yeni iş alanları yaratacağız. Nerede? CHP’li belediyelerin olduğu yerlerde.
Sizin bir şeker fabrikanız var Türkiye’nin ilk şeker fabrikası, 1925 yılında temeli atıldı. Yumurta satarak o fabrika kuruldu, biliyor musunuz? 1926 yılında işletmeye açıldı, ilk şeker fabrikası, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ilk şeker fabrikası. Özelleştireceğiz dediler, bu fabrikayı şimdi kapatmak istiyorlar. Bir şey söyleyeyim, ama oylarınızı verir CHP’nin belediye başkanını Uşak Belediye Başkanlığı koltuğuna oturtursanız, o fabrikayı esnaf odaları, Şeker-İş, diğer sivil toplum ve meslek kuruluşları ve belediye ile birlikte satın alacağız. O fabrika istihdam yaratacak, o fabrikada yüzlerce, binlerce kişi çalışacak. Sadece o fabrikada mı çalışacak? Hayır. Çiftçi de üretecek, şeker pancarı üreticisi de memnun olacak, fabrikada çalışan memnun olacak, yönetici memnun olacak, binlerce evde huzur olacak, binlerce evde bereket olacak. Ben size bunun sözünü veriyorum. Uşak’lılar bu sözümü bir köşeye yazsınlar, göreceksiniz biz bunu sağlayacağız.


EYT burada, yani Emeklilikte Yaşa Takılanlar,  “Emeklilikte Yaşa Takılanlar burada damat nerede” diyorlar. Damat sosyeteye takıldı, damadın ne işi var burada? Biliyorsunuz bir saray sosyetesi var. Onlarda işsizlik yok, onların mutfağı ayrı, onların yiyecekleri ayrı, onların uçakları ayrı, onların arabaları ayrı, onların yatak odaları ayrı, onların her şeyi ayrı. Onların halkla malkla bir ilgisi yok zaten, onlar ayrı. Saray sosyetesi ayrı; halk ayrı, millet ayrı, biz ayrıyız. Biz beraberiz, biz bu ülkenin temellerini oluşturuyoruz. Bizler Kuvayımilliye ruhunu taşıyoruz, bizler bir arada olduğumuz sürece güçlüyüz. Bizler halkız, halkın önünde hiçbir güç duramaz, herkes bunu böyle bilsin.
Emeklilikte Yaşa Takılanlar diyorlar ki, “primi ödedik, gün sayımızı doldurduk bekliyoruz, kimse bizi emekli etmiyor.” Doğru etmiyorlar. Niçin? Kanun var. Efendim gidiyorlar işsiz kaldık diyorlar. İş aramaya gidiyor, patron diyor ki kusura bakma sen yaşlısın diyor, sana iş vermem, genç birisi var ona iş vereceğim. Gidiyor devlete, iş bulamadım beni emekli et diyor, sen daha gençsin diyor, daha senin yaşın dolmadı diyor, yaşını doldur ondan sonra emekli edeceğim diyor. Emeklilikte Yaşa Takılanlar da tabi hak arıyorlar. Hak aramak demokraside olmazsa olmaz. İnsanlar bir yerden mağdursa, bir sorunları varsa, çıkarlar birleşirler haklarını ararlar. Emeklilikte Yaşa Takılanlar da hak aradılar, sonra ne oldu? Erdoğan size “türedi” dedi. Üzülerek ifade edeyim Erdoğan size “türedi” dedi, “nereden çıktı bu türediler” dedi. Size para verilmedi, siz emekli edilmediniz, Londra’daki bir avuç tefeciye 16 yılda 149 milyar dolar faiz ödendi.  
Sabahleyin bir yerde sivil toplum örgütleriyle Uşak’ta beraberdim. Bir muhtar geldi yanıma, iki engelliyle beraber geldi, “ben muhtar seçildikten sonra bu iki engellinin aylıkları kesildi. Peki, biz nasıl geçineceğiz. Bu iki engelliye biz aylık alıyorduk, nasıl olacak bu iş” dedi, iki engelli de orada salondaydı. “Bu işi çözmek senin elinde” dedim. Sen halksın, çözecek olan sizsiniz. Ben sadece size gerçekleri anlatırım, gerçekleri söylerim. Sen çıkıp meydanda şunu rahatlıkla söylüyor musun, benim iki engelli çocuğumun aylığını kestin, Suriyelilere 35 milyar dolar para harcadın, sen bunun hesabını verecek misin? Tasarruf deyince engelliden… Peki, kardeşim 35 milyar dolar, dile kolay 35 milyar dolar harcadınız. Esnafın günahı ne, çiftçinin günahı ne, pazarcının günahı ne, sanayicinin günahı ne? 149 milyar Londra’daki bir avuç tefeciye verdiler. Vergi dediler vergi ödedi vatandaş. Yetmedi ne varsa sattılar, şimdi tank palet fabrikasını da satıyorlar, üstelik yabancılara veriyorlar. Yani devletin silah üreten fabrikasını da satmaya geldi sıra, çünkü başka bir şey kalmadı. Borç batağına soktular, o da var. Şimdi ekonomik kriz var. Ekonomik krizi kim yarattı, kim sorumlusu? Esnaf mı, sanayici mi, çiftçi mi, bakkal mı, manav mı, berber mi, işsiz mi, fabrikada çalışan mı, işadamı mı, kim krizin sorumlusu? Kim? Ekonomik krizin sorumlusu, sebebi 16 yıldır bu memleketi yönetenlerdir. Yönetemediler, yönetemezler. Sattılar, savurdular ve memleketi bu hale getirdiler.


Size bir sır vereyim yalnız bir şey yaptılar, bir sır vereyim size kimse duymasın. Bugün kürkte ÖTV’yi kaldırdılar. Beyler gözünüz aydın, artık giderken hanımınıza bir kürk götürürsünüz, artık vergisiz alacaksınız. Şu adalete bakın Allah aşkına, şu adalete bakın! Esnaftan vergi alırsın, asgari ücretliden vergi alırsın, sanayiciden vergi alırsın, kürkten vergi almazsın. Bunun adı ne oluyor? Adalet oluyor. Hangi adalet Allah aşkına?
Sizden bir şey istiyorum, istediğim tek şey var. Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Demokrasiden yana, insanlıktan yana, barıştan yana, huzurdan yana, kadın erkek eşitliğinden yana, çocuklarımızdan yana, vatanımızdan yana, bayrağımızdan yana, hortumculuğa karşı hep birlikte olmak zorundayız. Biz fakirin, fukaranın ve halkın yanındayız. Fakirin, fukaranın, esnafın, sanayicinin, tüccarın, çiftçinin yani üretenin yanındayız.
Bir ülke üretirse güçlü olur, bir ülke üretmezse o ülke zayıf olur. Şunu hiç düşündünüz mü acaba Romanya’dan saman getiriyorsunuz, Arjantin’den canlı hayvan getiriyorsunuz burada samanı veriyorsunuz hayvana diyorsunuz ben tarım yaptım. Nasıl bir tarımdır Allah aşkına bu? Saman dışarıdan, canlı hayvan dışarıdan nasıl oluyor bu? Ve sonuç nereye geldi? İnsanlar kuyrukta. Ne kuyruğu adı? Varlık kuyruğu! Bir varlık kuyruğudur gidiyor. Bir arkadaşımız söyledi, bir darlık kuyruğudur gidiyor ve bu 21.yüzyılın Türkiye’sinde oluyor.
Ben son Salı konuşmasında çöpten geçimini sağlamak için bir şeyler toplayan bir kadının, yüzü görünmeyen bir kadının fotoğrafını göstermiştim. Bir gün önce bu fotoğraf aşağı yukarı bütün gazetelerde görüldü fakat kimse ses çıkarmadı. O ailenin, o kadının dramını acaba bilen var mı, o kadın hangi koşullarda nasıl kendi evini geçindirecek diye mücadele ediyor bilen var mı? Sarayda oturup o fotoğrafı gördüğü zaman insanın vicdanı acımaz mı, insan demez mi ya ben bu ülkeyi nasıl bu hale getirdim diye. Ben bunu gösterdim kıyamet koptu, 'vay efendim o kadın o kadın değil...' Yüzlerce, binlerce kadın var öyle, yüzlerce, binlerce çocuk var öyle, ama gözleri kör görmezler, kulakları sağır duymazlar. Biz onların görmeyen gözlerine gerçeği göstereceğiz! Duymayan kulaklarına gerçeği duyuracağız, birlikte yapacağız, birlikte mücadele edeceğiz. Ben sizden bunun sözünü istiyorum. Kadın – erkek, yaşlı – genç hep beraber sandığa gideceğiz, oylarımızı altıokun altına basacağız söz mü?


Belediye Başkanımız Uşak’ta gerçekten bir tarih yazacak. Hemen hemen bütün Uşak’ı kucaklayacak. Belediye başkanlarımdan ne istiyorum onu da ifade edeyim. Bir, harcadığın her kuruşun hesabını millete vereceksin, çünkü harcadığın her kuruş milletin parası. İki, Belediye Başkanlığı koltuğuna oturduğun andan itibaren hiç kimseyi ötekileştirmeyeceksin, sana oy versin vermesin herkesi kucaklayacaksın. Artık sen Uşak’ın Belediye Başkanısın ve hiç kimseyi ötekileştirmeden bütün insanları kucaklayacaksın. Üç, Belediye Başkanı seçildikten sonra fakir mahallelere pozitif ayrımcılık yapacaksın, oralara daha fazla hizmet götüreceksin, orada yaşayan insanların hayat standardını yükselteceksin. Onlar da kentte yaşıyorlar, onlar da güzel bir yaşam istiyorlar, onlar da çocuklarını iyi yerlerde okutmak istiyorlar, onların da parkları olmalı, oralarda da esnaf güler yüzlü olmalı, oralarda da insanlar gidip esnaftan güler yüzle alışveriş yapabilmeliler, bunu sağlayacaksın.
Bütçe görüşmelerinde bir şey söyledim, onu da söyleyip sözlerimi sonlandırayım. Bütçe görüşmelerinde dedim ki, “Asgari ücretin net 2 bin 200 lira olması lazım.” “Vay efendim nasıl olur” dediler. CHP’li belediyelerde asgari ücret net 1 Ocak’tan itibaren 2 bin 200 liradır. Şimdi buradaki belediyede çalışan asgari ücretliler 2 bin 20 lira alıyorlar. O işçi kardeşlerime seslenmek istiyorum, sevgili kardeşim sen 1 Nisan’dan itibaren ayda 2 bin 20 lira değil de ayda 2 bin 200 lira almak istiyorsan geleceksin sandığa… Sen, eşin, varsa anneniz, varsa babanız, teyzeleriniz, akrabalarınız hep beraber gideceksiniz CHP’nin altıokunun altına evet mührünü basacaksınız ve 1 Nisan’dan itibaren de asgari ücretiniz en az 2 bin 200 lira olacak. Belki diyeceksiniz ki CHP’li belediyeler 1 Ocak’tan itibaren alıyordu, biz şimdi Nisan’dan itibaren alacağız. Benim o işçilere sözüm 1 Ocak’la 1 Nisan arasındaki farkı da Belediye Başkanımız o işçilere ödeyecek.
Bir başka sözüm daha var işçi kardeşlerime, biz kimsenin aşıyla, işiyle uğraşmayız, herkesin evinde huzur olsun isteriz, her evde tencere kaynasın isteriz kişiliği, kimliği, siyasi görüşü ne olursa olsun. Mademki huzur içinde yaşayacağız her evde önce huzurun olması lazım, her evde bereketin olması lazım. CHP’li belediye başkanı oldu diye, bir başka partiden herhangi bir işçinin işine son verilmeyecektir. Bütün işçilerin çalıştıkları sürece, ürettikleri sürece, bir arada oldukları sürece belediye ve belde halkına hizmet verdikleri sürece bizim başımızın üstünde yeri vardır. Biz barıştan, biz huzurdan, biz birlikte yaşamaktan memnunuz ve öyle olmayı da sürdüreceğiz.
Son olarak şunu söyleyeyim, gerilimden çok şey çektik, kavgadan bıktık. Sabah, öğle, akşam neler söyleniyor Allah aşkına, neler söyleniyor. Oysa bu ülkenin temelinde hoşgörü var, bu ülkede Hacı Bektaş-i Veli var, bu ülkede Mevlana var, bu ülkede Yunus Emre var, bu ülkede Erzurumlu Emrah var, bu ülkenin hamurunda sevgi var, hoşgörü var, tolerans var bu ülkede. Neden bu kavga, neden bu gerilim, neden bu düşmanlık? Biz bu kavgayı sonlandırmak istiyoruz. Bu kavgadan bu millete hiçbir hayır gelmedi, bundan sonrada gelmez.
Eğer her vatandaşım evinde huzur istiyorsa, evinde bereket istiyorsa… Yarış mı siyasi partiler arasında? Siyasi partiler arasındaki yarış hizmet yarışıdır, başka bir yarış olur mu? Olmaz. Hizmet yarışı istiyorsanız, buyurun gelin. Kavga istiyorsanız, gidin kendi aranızda ne kavganız varsa yapın, bize bulaşmayın diyoruz.


Çiftçi kardeşlerim “köylüyü, çiftçiyi bitirdi” diyor, “her şey ithal, ürettiğimiz ürünleri maliyetine satamıyoruz, sizin amacınız ne” diye soruyorsun yukarıya. Onun amacı şu, anladın değil mi amacı şu, malı götürmek. Çiftçiymiş, işçiymiş, memurmuş, emekliymiş onların gündeminde böyle bir şey yok kardeşim, yok gündeminde! İki Trakya büyüklüğünde alan ekilmiyor. Artık bunu görmeyen gözlerin görmesi lazım. Kimin vatandaşı düşündüğünü görmesi lazım. Kim vatandaştan yana, kim halktan yana, kim hukuktan yana, kim mutfaktan yana, vatandaşın bunu görmesi lazım. Kavga etmeyelim diyorum, hizmetse hizmet yarışı. Gelin hizmet yarışı yapalım. Bizim belediyeler var, onların da belediyeleri var. İstanbul’u mu diyorsunuz gidin bakın, Aydın’ı mı diyorsunuz gidin bakın, Tekirdağ’ı mı diyorsunuz gidin bakın, Hatay’ı mı diyorsunuz gidin bakın. Bütün buralarda huzur var, buralarda kavga yok. Bütün buralarda gerçekten de hangi partiden olursa olsun insanlar caddelerde, sokaklarda huzur içinde geziyorlar, severek geziyorlar, kavga etmiyorlar. Kavga etmenin kime bir yararı olacak? Hiçbir yararı olmayacak.
Sizden sandığa gitmenizi, oyunuzu kullanmanızı ve bir çığır açmanızı bekliyorum. Demokrasi adına, hoşgörü adına, çocuklarımız adına bir çığır açmanızı bekliyorum. Bunu yaptığımız zaman gerçekten de dünyaya örnek olacağız. Diyecekler ki, Türkiye’de halk demokrasiden yana tavrını kullandı, Türkiye’de halk demokrasiyi savundu ve demokrasiyi güçlendirdi.
Hepinize en içten selamlar, saygılar sunuyorum, sağ olun, var olun diyorum. 

Gündem'den Öne Çıkan Haberler