19.07.2016

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN TRT HABER “TRT ÖZEL YAYINI”NDA YAŞAR TAŞKIN KOÇ’UN SORULARINI YANITLADI (19 TEMMUZ 2016)

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN TRT HABER “TRT ÖZEL YAYINI”NDA YAPTIĞI KONUŞMA
19 TEMMUZ 2016


GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU: DOĞRUDAN PARLAMENTER DEMOKRATİK REJİMİMİZE YAPILAN BİR DARBEDİR

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu: “Gerçekten de 4 siyasi parti açıklamalarıyla ve meclisi de açık tutarak bu da çok önemli. Çünkü darbe doğrudan doğruya parlamenter demokratik rejimimize yapılan bir darbedir. Bugüne kadar hiçbir zaman TBMM bombalanmamıştır. Yani TBMM’yi hangi gerekçeyle bombalarsınız? Milli iradenin tecelligahı dediğimiz bir mekandır. Yani her siyasi partiden insanımız var orada ve bu insanların tamamı da milleti oylarıyla seçilip oraya geldiler. Sizin burayı bombalamanız demek bir anlamda ben milleti bombalıyorum demektir” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun TRT Haber “TRT Özel Yayını”nda TRT Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanı Yaşar Taşkın Koç’un sorularına verdiği yanıtlar şöyle;

Yaşar Taşkın KOÇ- Sayın Genel Başkanım hoşgeldiniz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Teşekkür ederim.

Yaşar Taşkın KOÇ- Arkadaşlarımızda anlattı, biraz önce Sayın Genel Müdürümüzle de gezdiniz. Bu stüdyo maalesef o meşum gecenin işgal ettiği stüdyolardan bir tanesi. Neyse ki, çok kısa sürdü. Teşekkür ediyoruz, hem de geçmiş olsun ziyaretinde bulundunuz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bütün TRT ailesine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Yaşar Taşkın KOÇ- Çok teşekkür ediyoruz. Efendim malum daha henüz üzerinden 3 gün geçti, darbe girişimini konuşmaya devam ediyoruz, olanları konuşmaya devam ediyoruz. Sizin de o gece, aslında çok önemli bir açıklamanız oldu. Kısa, net Cumhuriyet Halk Partisi’nin kitlesiyle de, yönetimiyle de darbenin karşısında olduğu, halkın özgür iradesinin yanında olduğunu vurguladınız. Bu önemliydi. Neden önemliydi? Çünkü halk zaten buna karşı çıkıyordu, acaba onları destekleyecek bir kitleye dönüşebilir miydi? Biliyorsunuz, böyle teoriler, komplolar hep olur. Bunları konuşacağız. Siz o gün neredeydiniz ve bu haberi nasıl aldınız?

İLK VERDİĞİM TEPKİ; “BİZ DARBELERE KARŞIYIZ KARDEŞİM, NE DARBESİ”

Kemal KILIÇDAROĞLU- O gün 21.50 uçağıyla yani 10’a 10 kala diyelim İstanbul’a yolculuğum vardı. İstanbul’da bir grup dış politika yazarı ve arkadaşlarla beraber biz, dış politika strateji belgesini bir sonraki gün tartışacaktık. Onun için bir gün önceden gittim, saat 10.00’a kadar hazırlık yaparız diye. Uçakta Sayın Hayati Yazıcı’yla yan yana oturuyorduk. Biraz kısaca sohbetimiz oldu, sonra ben strateji belgesine son şeklini vermek üzere çalışıyordum. Uçak saat 11.00 civarında veya 11.10’da şuanda tam hatırlayamıyorum. Biz Atatürk Havalimanına indik, o ara uçak indikten sonra cep telefonları açılıyor, yanımdaki gazeteci arkadaşlar ve bizim korumalar birdenbire geldiler, “Ankara’da tanklar caddelere çıkmış, sokaklar kesilmiş” dediler. Ben önce tabi espri falan yapıyorlar diye düşündüm. Sayın Hayati Yazıcı da, böyle şey olur mu diye. Sonra bir baktık gerçekten görüntüleri falan bize gösterdiler. İlk verdiğim tepki; “Biz darbelere karşıyız kardeşim, ne darbesi”

Sonra uçak park yerine geldi. Aşağıya indik. havalimanı VİP eskiden daha kalabalık olurdu, ama son derece sakindi. Ve arkadaşlara hemen söyledik, oradaki arkadaşlar da bizim İstanbul İl Başkanı da nedir diye sordum. Dedi ki, “Efendim burada da tanklar var” dedi. “Peki o zaman ilk uçakla biz Ankara’ya geri dönelim” dedim. Arkadaşlar gittiler fakat havaalanının uçuşlara kapatıldığı söylendi. “Acaba Sabiha Gökçen’den uçabiliyor muyuz diye öyle de bir araştırın bakalım” dedim. Orada da dediler ki, “iki köprüde kesilmiş zaten, Sabiha Gökçen’den de uçaklar uçmuyor.”

Yaşar Taşkın KOÇ- Anadolu’ya da geçemeyeceksiniz değil mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet geçemeyeceğiz. Bunun üzerine “Dışarı çıkalım” dedim. Fakat dışarı çıkmayı korumalar pek güvenli bulmadılar. Dediler ki, “Biz bir önlem alalım, bir bakalım…”

Yaşar Taşkın KOÇ- Kaos var ne olacağı belli değil.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi ne olacağı belli değil. Dolayısıyla ancak ondan sonra çıkalım. “İçeriye girip biraz oturalım” dediler. Ben içeriye gittim oturduk, sonra bir koruma grubu arkadaş gitti, sonra onlar bir süre sonra geri geldiler. Dediler ki, “Biz güvenliği sağlayabiliriz, otele gitmek de bu aşamada çok riskli, bir arkadaşın evine gideceğiz.” Sonra Bakırköy Belediye Başkanımız oradaydı ve Bakırköy Belediye Başkanının da olduğu, bizim İstanbul İl Başkanlığının aracıyla, Bakırköy Belediye Başkanımızın evine gittik. Açtık televizyonları tabi gelişmeleri takip ediyoruz. O ara Sayın Başbakanı aradım. Fakat ulaşmak mümkün değildi. Not bıraktık Sayın Başbakana. Arkasından hemen kısa bir not hazırladık. Sizin az önce söylediğiniz işte; “Türkiye darbelerden çok çekti, aynı sıkıntıları yeniden yaşamak istemiyoruz. Cumhuriyete ve demokrasimize sahip çıkıyoruz” gibi kısa bir metin.

Yaşar Taşkın KOÇ- Yurttaşlarımızın özgür iradesine bağlıyız.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bağlıyız dedik ve bu kısa metni bütün yayın organlarına gönderdik. Bu arada bir süre sonra, Sayın Tuğrul Türkeş aradı bu açıklama üzerine. Teşekkür etti. Arkasından Meclis Başkanı Sayın Karaman aradı çok teşekkür etti ve dedi ki, “Biz buradayız.” İstanbul’dan daha havaalanındayken Bülent Bey var, bizim Aydın milletvekilimiz Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan. “Biz şimdi parlamentoya gidiyoruz, parlamentoya sahip çıkmamız lazım. Grup Başkanvekili arkadaşlarımız da orada, gidelim.” “Tamam gidin oraya” dedim. Onlar oraya gittiler. Bir grup arkadaşımız Genel Merkezde kaldı. Arkasından gecenin ilerleyen saatinde Sayın Karaman bir kez daha aradı, kendisiyle bir kez daha konuştuk. Yine teşekkür etti. Sonra Sayın Başbakan aradı. Başbakanaçıklama için teşekkür etti. Ben kendisine durumu sordum. “Nedir tablo” dedim. “Çalışıyoruz dedi.” Yani vahim bir tablo olduğunu ifade etti. Arkasından oradan, 4 televizyon kanalına canlı olarak bağlandık. Orada darbelere karşı olduğumuzu yine bir kez sesli olarak ifade ettik ve ilerleyen saatlerde bizim arkadaşlarımız TBMM Genel Kurulunda, onlar da yine canlı telefonlarla televizyonlara bağlanarak…

Yaşar Taşkın KOÇ- Bu arada o vahim meclis saldırılarını da izliyorsunuz tabi televizyonlarda.

DOĞRUDAN PARLAMENTER DEMOKRATİK REJİMİMİZE YAPILAN BİR DARBEDİR

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi o arada izliyoruz, saldırılar var, sıkıntılı haberler geliyor, Genelkurmay Başkanı’nın nerede olduğu belli değil. Sonunda işte bir komutan bağlandı, o kontrol altına alındığı yönünde bir açıklama yaptı. Bugün Sayın Başbakanla görüştüğümüzde gece saat 4’te olayın kontrol altına alınmaya başlandığını ifade etti. Sonra Meclis Başkanımız “Yarın saat 10.00’da özel bir toplantı yapacağız, meclisi açacağız tekrar gelir misiniz” dedi. “Tabi gelirim” dedim. Yani saat 10.00’daki açılışa. Fakat ertesi gün tabi yine uçaklar yok, uçak olmayınca karayoluyla gelme imkanı da yok. Çünkü ben Bakırköy’deyim hala köprüler kapalı. Bir ara köprüler açılır gibi oldu, “Tamam hareket edelim” dedik fakat köprüler açıldıktan ve yola devam ettikten bir süre sonra, orada polislerle askerler arasında çatışma olduğu ve tehlikeli olduğu ifade edildi. Onun üzerine biz Bakırköy’den bir deniz aracıyla Pendik’e, Anadolu yakasına geçtik. Bu arada ben Grup Başkanvekili arkadaşlarıma dedim ki, “Sayın Meclis Başkanını arayın yani saat 14.00’teki toplantıya yetişme şansım yok uçaklar çalışmıyor acaba bunu 15.00 yapabilir mi, yapabilirse çok mutlu olacağım. Çünkü ben de orada olmak istiyorum” Bir süre sonra “Evet, 15.00 yaparız” dedi. Sonra o 17.00’ye kaydırıldı. O benim için daha da rahat oldu. 17.00’ye kadar çünkü mecliste yapacağım konuşma metnini de hazırlama imkanı verdi bana. Geldik, meclise katıldık. Gerçekten de 4 siyasi parti açıklamalarıyla ve meclisi de açık tutarak bu da çok önemli. Çünkü darbe doğrudan doğruya parlamenter demokratik rejimimize yapılan bir darbedir. Bugüne kadar hiçbir zaman TBMM bombalanmamıştır. Yani TBMM’yi hangi gerekçeyle bombalarsınız? Milli iradenin tecelligahı dediğimiz bir mekandır. Yani her siyasi partiden insanımız var orada ve bu insanların tamamı da milleti oylarıyla seçilip oraya geldiler. Sizin burayı bombalamanız demek bir anlamda ben milleti bombalıyorum demektir.

Dolayısıyla parlamento iradesine sahip çıkarak, parlamentoya sahip çıkarak, bombaların altında sorumluluğunu yerine getirerek, görüşmeleri yaparak parlamentoyu açık tutmuştur. Dolayısıyla bir anlamda darbeyi püskürtmüştür parlamenter demokratik rejimimiz.

Yaşar Taşkın KOÇ- Çok kötü bir gece yaşandı ama çok bence hem millet, hem devlet olarak çok başarılı bir şekilde çıktık. Neden işte parlamentoda… Bundan önceki darbelerde, çoğunu hatırlıyorsunuz, iyi biliyorsunuz. Hem partiler, hem medya, hem toplum aslında ikiye bölünür. Bir kısmı darbeden yana, bir kısmı karşısında olurdu. Burada topyekun 78 milyon kurumlarıyla, partileriyle her türlü inançtan, ideolojiden olan insanlarla birlikte karşı çıktı. Bu açıdan herhalde çok önemliydi, çok değerliydi. Bir daha inşallah bu bir ders olur diye…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Olması lazım. Yani biz hangi çağda yaşıyoruz? 21.yüzyılda, AB’ye üye olmak için bekliyoruz. NATO’nun üyesiyiz. Burası bir aşiret devleti değil, bir kabile devleti değil, bir Latin Amerika ülkesi değil. Sabah eline silah alanın, ertesi gün darbe yaptığı bir ülke değil. Yani kurumları var, yayın organları var, özgür medyası var. Dolayısıyla bir şekliyle o kurumlarıyla beraber kör topal da olsa, şikayette etsek demokrasimizi geliştirmek istiyoruz. Şimdi her silah alan gelip de darbe yapmaya kalkarsa, o zaman bu ülkenin ekonomisi de zarar görür, siyaseti de zarar görür, üniversiteleri de, bilim yuvaları da hepsi zarar görür. Bir toplumun büyümesinin ve gelişmesinin ve dünyada saygınlık kazanmasının tek yolu vardır ve öyle bakarlar. Bu toplum demokratik midir, değil midir? Demokrasi var mıdır, yok mudur? Demokrasi yoksa ne yaparsa yapsın, ağzıyla kuşta tutsa dünyada ikinci sınıf ülkedir. Şimdi bakın Güney Kore’ye, demokrasisi gelişmiş, yatırımları gelişmiş. Bir de öbür tarafa. Kuzey Kore bakın, tek adam lideri var.

Yaşar Taşkın KOÇ- Aynı millet üstelik.

DARBE OLMASAYDI, TRT BİZE BU İMKANI SAĞLAYACAK MIYDI?


Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani dediğiniz gibi aynı millet ikiye bölünmüş siyasi rejimleri farklı. Birisinde demokrasi var, birisinde totaliter bir rejim var. Dolayısıyla, demokrasi insanların düşüncelerini özgürce ifade ettiği bir rejimdir. Yani insanların düşüncelerinden korkmayan bir rejimdir. Medyanın özgürce eleştiri yaptığı bir rejimdir. Biz eğer bunu yapabilirsek o zaman zaten demokrasiyi güçlendirmiş oluruz.

Bu arada, tabi ben TRT’yi de eleştirmek isterim. Yani TRT böyle bir olay olmasaydı, TRT bize bu imkanı sağlayacak mıydı? Biraz endişem var. Ama biz her halükarda yayın organlarının, buna TRT, özel yayın organları, diğerleri elbette muhalefeti eleştirebilirler, yorumcuları farklı yorum yapabilirler. Dünya görüşleri farklı olabilir. Çok farklı dünya görüşüne farklı olan insanlar bir stüdyoda birleşip demokrasiyi tartışabilirler, siyasi partileri tartışabilirler. Bunlar bizim aslında zenginliğimiz olmalı. Bizde siyasetçiler olarak farklı düşünceleri dinleyip belki ufkumuzu açarız, belki bir yanlışımız varsa düzeltiriz. Medyanın böyle bir ağırlığı var.

Bakın, bu darbenin önlenmesinde ve halkın direnme hakkını kullanmasında en büyük rol aslında medyanındır. Medya çıktı ve özgürce direndi ki, sadece TRT biliyorsunuz buraya baskın yapılması, işgal edilmesi, TRT çalışanlarının kelepçelenip enterne edilmesi ve zorla bir bildirinin okutulması sürecini gördük hep beraber. Ama onun dışında böyle bir şey olmadı. Bazı gene televizyon kanallarına…

Yaşar Taşkın KOÇ- CNN’e de girmeye çalıştılar ama kısa sürdü neyse ki. Diğerleri de o ara artık başarısızlığa uğramışlardı geri çekilmek zorunda kaldılar. Yoksa niyetleri bozuk yani her yere girmeye çalışacaklar.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Niyetleri nasıl bozuk olmasın yani bir sürü adam öldü. Akıl mantık yani…

Yaşar Taşkın KOÇ- 200’den fazla sivil, toplam 300’e yakın…

PARLAMENTOYU MİLLİ KURTULUŞ SAVAŞINDA DÜŞMAN BİLE BOMBALAMADI

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi, aklın mantığın alamayacağı şey. Küçük çocuklar var ölenlerin arasında. Siz kalkıp TBMM’yi bombalıyorsunuz. Şimdi dün hastaneye gittim yaralıları ziyaret etmeye. Bir yaralı, Genelkurmay’ın önünde arabasıyla geçiyormuş, ateş açılıyor, bir sivil yaralanıyor, sivili alıp arabasıyla götürmek isterken meclis bombalanıyor, oradan şarapnel parçaları geliyor, kendisi yaralanıyor. Birisini kurtarmaya çalışırken, ikisi beraber hastaneye götürülüyor. Şimdi halkını bombalayan, kendi parlamentosunu bombalayan, yani milli kurtuluş savaşı sırasında düşman bile bombalamadı.

O açıdan bir şekliyle Türkiye bugün yeni bir noktaya geldi. Parlamenter demokratik sistemin ben olgunlaşma emaresi olarak görüyorum bunu. Yani farklı görüşlerimiz olabilir…

Yaşar Taşkın KOÇ- Bu şerden bir hayır çıktı diyorsunuz?

ORTAK PAYDAMIZ VAR , BU ORTAK PAYDANIN ADI: DEMOKRASİ

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette yani bir ortak paydamız var. Güçlü bir ortak paydamız var artık. Bu ortak paydanın adı demokrasi.

Şimdi bunun içinde, bu demokrasi içinde elbette dilimler var. Yani farklı görüşten siyasi partiler…

Yaşar Taşkın KOÇ- Doğalıda bu zaten. Yani hepimiz aynı şekilde düşünmek imkansız yani.

DEMOKRASİYİ; YARGI BAĞIMSIZLIĞIYLA, MEDYA ÖZGÜRLÜĞÜYLE TAÇLANDIRMAK LAZIM

Kemal KILIÇDAROĞLU- Demokrasi bu zaten. Yani sonuçta halka gidiyorsunuz, halktan bir şekliyle oy istiyorsunuz. İster bir kişi gelsin, ister 100 kişi gelsin, sonuçta milletin iradesi bir şekliyle tecelli ediyor. Ama demokrasiyi tabi kurumsallaştırmak lazım ve derinleştirmek lazım. Medya özgürlüğüyle taçlandırmak lazım, yargı bağımsızlığıyla taçlandırmak lazım. Kurumların kendi kültürünü oluşturmalarına imkan vermek lazım. Her alana, her kuruma sıcak siyasetin girmemesi lazım. Diyelim ki Merkez Bankası, kendi kurum kültürü var. Oraya sıcak siyaset girip liyakat esasını bozan uygulamalardan özenle kaçınmak lazım. Örneğin siz, TRT’de uzun yıllardır diyelim çalışıyorsunuz veya TRT’yi bırakalım da medya dünyasında diyelim, uzun yıllardır çalışıyorsunuz. Şimdi diyelim ki ben geldim, hemen ertesi gün beni getirip sizin pozisyonunuza koyarlarsa, ben bir şey yapamam. Çünkü bilmiyorum ki. Yani işi ehline vermek lazım. Bu işi en iyi kim yapar? Onun siyasi görüşüne bakmadan, inancına bakmadan, kimliğine bakmadan o işi iyi yapıyor mu, yapmıyor mu, biliyor mu, bilmiyor mu? Biliyorsa, onu getirip koymamız lazım. Emin olun batıya çok sık gideriz, bürokrat olarak da zaman zaman giderdik. Mesela Hıristiyan demokrattır, müsteşarı sosyal demokrattır. Yani ben çıkıp da, hemen müsteşarı bizim partiden değil alayım, bizim partiden birisini getireyim, hiç akıllarından bile geçmez. Neden? “O işini yapıyor, bakan da ben de işimi yapıyorum” diyor.

Yani bu demokratik olgunluğa bizim ulaşmamız lazım. Ve bunu yapabilirsek, bu demokratik olgunluğa ulaşabilirsek çok şey kat etmiş oluruz.

Bakın, size bir örnek vereyim. Liyakat sistemini bozan unsurlardan birisi; şimdi belli bir cemaate üyeyseniz ve o cemaatin mensuplarını sadece bürokrasiye taşırsanız, liyakat sistemini bozarsınız. Oysa “KPSS sistemi” var, biliyorsunuz. Bu sistem bilgiye dayalıdır. Bilgiye dayalı olarak insanlar bürokrasiye geçerler. Hep örnek veririm, yine örnek vereyim. Devlette memur olmak için KPSS sınavına girersiniz, ama siyasete girmek için bir sınava girmenize gerek yok. Bakan olmak için sadece ilkokul diplomanızın olması gerekiyor. Ama devlette bırakın müsteşarı sıradan bir şef olmanız için 4 yıllık üniversiteyi bitirmeniz lazım ve üstelik hemen olamıyorsunuz en az 5 – 6 yıl geçmesi lazım.

Şimdi bu devlette liyakat dediğimiz kurumun olmasına, olgunlaşmasına yol açıyor ve devlet dediğimiz bir deneyim, bir birikime yol açıyor. Biz de buna devlet adamı kavramı çok uyar. Yani oturup olayları sağduyuyla yorumlayan, bakan insanlara evet bu bir devlet adamıdır şekliyle bakarlar. Yani saygınlığı olan bir kişi olarak bakarlar. Biz de umuyorum yani bu darbe sonrası hep birlikte ülkemize, cumhuriyetimize, demokrasimize sahip çıkarız. Bugün Avrupa Parlamentosu Başkanı Sayın Martin Schulz aradı beni, bizim darbeye karşı vermiş olduğumuz mücadele konusunda tebrik etti ve “Sizi kutluyoruz, darbeye karşı tavır takınıldı. Parlamentodaki bütün siyasi partilerin ortak tavır takınması çok güzel bir olay. Karşılaştığınız bir sorun olursa, bir telefon kadar size yakınız” dedi. Biz de teşekkür ettik.

Yaşar Taşkın KOÇ- Tersi olsaydı, düşünmek bile istemiyorum. Yani şuanda Türkiye için herhalde hayal bile edilmeyecek berbat bir şey olurdu. Şunu sormak istiyorum efendim. Biraz önce siz de değindiniz, işte bir cemaatin bir yeri ele geçirmesi, KPSS sınavları ama dikkat ediyorsanız işte bu Fetö paralel devlet yapılanması adıyla artık anılan, hakkında soruşturmalar açılmış. Mesela bunların bu işin içinde olmasına şaşırdınız mı? Ya da evet bunların işidir, bunların olduğu bir şeydir diye düşünüyor muydunuz? Yani o yapıyla ilgili pozisyonu nasıl görüyordunuz son dönemde?

Kemal KILIÇDAROĞLU- O yapıyla ilgili bizim endişelerimiz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak endişelerimiz çok eski. Yeni bir endişe değil bizim açımızdan. Yani biz Yargıtay’ın yapısının değiştirilip, HSYK’nın yapısının değiştirilip oraya ağırlıklı olarak cemaatçilerin atanmasından son derece rahatsızdık. Hatta ben bir grup toplantısında “Hangi gerekçeyle ve nasıl siz 160 militanı oraya yerleştirirsiniz” diye eleştirmiştim. Silivri’deki duruşmaları eleştirmiştim, bu konuda hakkımda bir sürü fezleke düzenlendi. Ben herkesin inancına saygılıyım, bir sefer onu baştan söyleyeyim. Yani eğer farklı bir inançtaysa, yani Hristiyan’dır veya Müslümandır, Müslümanlığın farklı mezheplerinden olur. Şafi’dir, Hanbeli’dir, Maliki’dir, Alevi’dir, Sünni’dir hiç bu ayrımı yapmam. İnsan mıdır? İnsandır, güzel. Dürüst müdür? Dürüsttür. Ahlaklı mıdır? Ahlaklıdır. Başımın üstünde yeri var. İşini yapıyor mu? Yapıyor. Kul hakkı yemiyor mu? Yemiyor. Aradığımız ne? Başka bir şey değil. Ama ben aklımı kullanmayıp da, başkasından aldığım talimatlarla olayı eğip büker ve doğruyu ve adaleti sağlamazsam ve hakkaniyeti sağlamazsam ben buna itiraz ederim. İtiraz etmemiz lazım.

Tabi burada bir şey daha var. Siyasi partilerin oturup bir özeleştiri yapmaya ihtiyaçları da var. Bunu samimi olarak yapmak durumundayız. Bu özeleştiriyi yapmalıyız ki, geçmişte yaptığımız hataları bir anlamda kendi vicdanımızda sorgulamış olacağız. Aynı hatalara, çünkü siyasette gelip geçiyiz ama bizden sonra yenileri gelecek, aynı hatalara yenilerin düşmemesini sağlamamız lazım.

Yaşar Taşkın KOÇ- Bugün çok önemli bir sorunumuz var. Hepimiz çocuklarımıza, torunlarımıza bir ülke bırakacağız. Yani bir sorumlulukla karşı karşıya bütün siyasette bu işlerle…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi ben bugün grup toplantısında da söyledim. Yani biz cumhuriyeti gerçekten acıyla, kanla, gözyaşıyla kurduk. Yani cumhuriyet böyle altın tabak içinde bize ikram edilmedi. Büyük bedeller ödedik cumhuriyeti kurarken. Binlerce şehidimiz var, cumhuriyeti kurmak bu kadar kolay olmadı.

Yaşar Taşkın KOÇ- Koca bir imparatorluk yıkıldı, işgaller oldu, savaşla tekrar. Gazi meclis o yüzden.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi ve Kurtuluş Savaşı’nı meclis yönetti. O yüzden “Gazi Meclis” diyoruz biz buraya. Yani “Gazi Meclis”, dünyada savaş yöneten başka bir meclis yoktur. Türkiye Cumhuriyeti’nin TBMM’nin savaş yöneten bir meclistir burası.

Dolayısıyla, bu meclisin kendine göre özellikleri vardır. Bence son darbe olayında, meclis gerçekten “Gazi Meclis” olma hakkını bir daha hem Türkiye’ye, hem dünyaya göstermiştir. Yani biz darbeye karşı burada ortak mücadele ettik, milletin iradesini savunduk ve o iradenin arkasında durduk. Neye karşı? Meclis bombalanırken. Meclis bombalanırken oradan bizim arkadaşlarımız ayrılmadılar. Bu önemliydi.

Yaşar Taşkın KOÇ- O günkü törende de tabi karşılaşmalar oldu, görüştünüz. Şimdi en çok yıpranan kurumlardan biri ister istemez belli ki, Türk Silahlı Kuvvetleri. Sayın Genelkurmay Başkanıyla da sohbet etme imkanınız oldu mu bilmiyorum ama hani bunu şundan soruyorum. Bundan sonra yapılacaklar işte bu darbe girişimi, her şeye rağmen birçok şeyi yıprattı. Bütün bunlarla ilgili yapılması gerekenler anladığımız kadarıyla var ve burada da neler öneriyorsunuz ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak siz bir pozisyon almayı düşünüyorsunuz?

ER VE ERBAŞLARI ÖLDÜRENLER HAKKINDA SORUŞTURMA AÇILMALI VE YARGININ ÖNÜNE ÇIKARILMALI


Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi orduyu hepimiz gözümüzün bebeği gibi koruyoruz. Yani oraya peygamber ocağı diyoruz. Çocuklarımızı askere gönderirken ellerine kına yakıp gönderiyoruz. Oraya emanet ediyoruz. Dolayısıyla ordunun bizim halkın gözünde çok farklı bir yeri vardır, farklı bir konumu vardır.

Şimdi darbe dolayısıyla iki şeyi eleştirdim ve bu eleştirilerden birisini Sayın Başbakana da ilettim. Şimdi askerlik yapan herkes bilir ki, er veya erat komutan talimat verince ona uymak zorundadır. Bunun ortası yoktur. Bu askerliğin temel bir kuralıdır ve bu kural sadece Türkiye’de değil, bütün dünya ordularında böyledir.

Şimdi, yol kesmek için görev verilen askeri eğer çıkıp siz bunu linç edip öldürürseniz, bu olmaz. Bu sizi darbecilerden farklı kılmaz. Aynı kefeye koyar sizi. O nedenle dedim ki, “Bu er ve erbaşları linç edip öldürenler hakkında da soruşturma açılmalı ve bunlar da yargının önüne çıkarmalı.” Bunların hiçbir günahı yoktu. Bunlar analarının kuzuları. Hatta bazılarını kaldırmışlar demişler ki, IŞİD’a karşı gidiyoruz, kimi tatbikat. Nereden bilecek.

Yaşar Taşkın KOÇ- Zaten onlar çabuk çözüldü. Vatandaş gerçeği anlatınca bıraktılar.

ORDU KENDİ DİSİPLİNİNİ SAĞLAMALI, ORDU KENDİ İTİBARINI KORUMALI

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi gerçeği anladığında zaten. Dolayısıyla orada tamam tankın üzerine çıkılmalı, protesto edilmeli, engellenmeli. Hiçbir şey yok. Ama cinayet işlenmemeli. Bu direnme hakkına, vatandaşın gösterdiği direnme hakkına gölge düşüren bir olaydır. Direnme kanlı olmamalı. Tam tersine insanlar demokratik yollardan direnmeli. Yani gitmeli protestosunu yapmalı vs. Bu olmadı. Sayın Başbakanda hak verdi ve bu olayın soruşturulması gerektiğini de söyledi. Bu önemli.

Orduyla ilgili olarak ikinci şey; ordunun evet bu süreç içinde yıprandığı doğru. Ordu içindeki bir cuntacı grubun orduyu kullanarak, ordunun araçlarını kullanarak, az önce söylediğimiz askerleri kullanarak parlamenter demokratik sisteme bir darbe girişiminde bulunduğu bir gerçek. Ama yarayı ordunun kendi içinde, ordunun sarması lazım. Orduyu fazla yıpratmadan onun bir şekliyle halkın gözünde ya işte bu olmuyor vs. demeden onlar kendi yaralarını sarmalılar. Ordu kendi disiplinini sağlamalı, ordu kendi itibarını korumalı. Böyle bir tabloya hepimizin ihtiyacı var. İktidarıyla muhalefetiyle herkesin orduyu korumaya. Aynı şekilde polis teşkilatımızı da korumalıyız. Yani orada da çok sayıda polis arkadaşımız var.

Yaşar Taşkın KOÇ- Bence kurumlar adına taraf tutmadan bu uğradığımız erozyonu hızla toparlayacak…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Gidermeliyiz. Polis arkadaşlar, orada da çok sayıda arkadaşımız hayatını kaybetti. Dün bir gazi polis arkadaşımızı ziyarete gittiğimde bize, “Lütfen yaralı demeyin, gazi deyin, biz gaziyiz” dedi. Haklılar yani orada da ne için hayatlarını verdiler? Bu ülkede demokrasi olsun diye. Demokrasi şehitleri bunlar, demokrasi kahramanları. Onlara da saygı göstermek lazım, onlarında kendi içlerinde elbette sorunları var. Ama bütün bir teşkilatı hedef tahtasına koymamak lazım. Hani derler ya, çürük yumurtaları ayıklamak. Onları sağlıklı ayıklayıp, daha sağlıklı bir yapının ortaya çıkmasına destek vermek lazım.

Yaşar Taşkın KOÇ- Cumhuriyet Halk Partisi anladığım kadarıyla bütün bunlarda bu onarma ya da yapılacak daha iyi şeylerin hepsinde de elini taşın altına koyacak, yanında olacak diye anlıyorum söylediklerinizden.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bizim açımızdan hiçbir sorun yok. Biz her şartta ve her koşulda, her ortamda demokrasiyi savunuruz, savunmak durumundayız. Neden biliyor musunuz?

Yaşar Taşkın KOÇ- Hatta sizin bir cümleniz var. Yani bunun için bize teşekküre bile gerek yok görevimiz.

ÇÜNKÜ DARBELERDEN EN BÜYÜK ZARARI ŞUANA KADAR ÇEKEN HEP CHP OLMUŞTUR

Kemal KILIÇDAROĞLU- Zaten görevimiz. Yani gerçekten. Çünkü darbelerden en büyük zararı şuana kadar çeken hep CHP olmuştur. Bizim Genel Başkanlarımız darbelerde tutuklanmıştır, hapse atılmıştır. İl başkanlarımız hapse atılmıştır. Malvarlıklarımıza el konmuştur. Hatta bizim arşivimiz bile elimizden alınmıştır.

Şimdi dolayısıyla darbenin nesini savunacaksınız? Bakın, bu toplum o kısa cümlede çok önemlidir o. Darbelerden çok çekti diye. Çünkü en ağır travmalar darbe sonrası yaşanan travmalardır. Çünkü gencecik çocuklarımızı idam sehpalarına gönderdik. Siyasetçileri, Başbakanları idam sehpasına gönderdik. Bugün toplum olarak kendi vicdanımızı aklamak için onların isimlerini havaalanlarına, üniversitelere, parklara falan veriyoruz. Dönüp geriye sormuyorlar mı, ya kardeşim niye idam ettiniz o zaman? İşte darbelerin getirdiği travmalar bunlardır. Toplum artık buradan kurtulmalı, bunu aşabilmeli. Dolayısıyla daha sağlıklı, daha tutarlı, özgüveni olan, kendine güvenen bir Türkiye yaratmalıyız demokrasi içinde.

Yaşar Taşkın KOÇ- Bu süreçte Sayın Cumhurbaşkanıyla bir görüşmeniz oldu mu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sayın Cumhurbaşkanı Ankara’ya geldiğim akşamın ertesi günü, yani meclis toplantısından sonra aradı, Cumhuriyet Halk Partisi’nin tutumu dolayısıyla “Teşekkür etti ve hem milletvekili arkadaşlarımıza ve bizim camiaya teşekkürlerimi iletirsiniz” dedi. Ben de zaten kapalı grup toplantısı yapmıştık, orada Sayın Cumhurbaşkanının selamını milletvekili arkadaşlarıma ilettim.

Tabi şunu da söyledim. Yani bu ülkede bizim varlık nedenimiz, demokrasi zaten. Yani, biz demokrasiye sahip çıkmak zorundayız. Eğer demokrasiye sahip çıkmazsak zaten varlık nedenimizi ortadan kaldırmış oluruz.

Yaşar Taşkın KOÇ- Biz bugün bu sohbeti yapamayacaktık.

MEDYA ÖZGÜRLÜĞÜNÜ SAĞLAMAK ZORUNDAYIZ

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi. Ne diyor? Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsuruysa, siyasi partiler demokrasiyi savunmak zorundadır. Başka bir seçeneği yok zaten. Ya demokrasiyle kendi varlığını kabul edecek, ya da demokrasiye karşı çıkarak kendi varlığını bitirecek. Biz kendi varlığımızın sürmesini istiyoruz. Diğer siyasi partilerin olmasını istiyoruz. Dolayısıyla, halka daha fazla seçenek götürmek gerekiyor. Halk bunlardan birisini, ikisini, üçünü, beşini tercih eder, parlamentoya gönderir. Dolayısıyla bizim çalışmamız lazım.

Ama burada bir şey daha söyleyeyim, çalışmamız lazım ama bizim demokrasimizin aksayan yönleri var. Aksayan yönlerin büyük bir kısmı, darbe hukukundan kaynaklanıyor. Yani 12 Mart’ta, 12 Eylül’de çıkan yasalardan kaynaklanıyor. Biz bu darbe hukukunu değiştirmek zorundayız. Medya özgürlüğünü sağlamak zorundayız. Bakın, medya gerçekten bu süreçte çok önemli bir sınav verdi. Şimdi öyle olunca medya özgürlüğünün ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. Bizim ayrıca bir şeyi söylememize gerek kalmadan ortaya çıktı, ispatlandı. Demek ki, medya bu kadar önemli. O zaman bizim medya özgürlüğüne önem vermemiz lazım. Birileri bizi eleştirebilir, karşı çıkabilir, beğenmediğimiz yorumları yapabilir. Ama sonuçta onun özgürce yorum yapabildiği, özgürce yazabildiği bir Türkiye’yi inşa etmemiz lazım. Medyaya böyle bir imkan sağlamamız lazım.


Geçmişte hatırlarsınız bir gazete, televizyon basıldı, kamyonlarla basıldı, yayın için eleştirildi. Yayın için elbette eleştirilebilir bende TRT’yi eleştiririm, eleştirdim de. Hatta en son buraya geldiğimde seçim dolayısıyla küçük açıklamalar vardı. Orada da TRT’yi eleştirdik. Ama bunu TRT büyük bir olgunlukla karşıladı. Eleştireceğiz yani. TRT bizi eleştirmiyor mu? Bizi de eleştirebilir, onun da o hakkı var. Eleştiri aslında bizim zihin dünyamızın gelişmesine imkan verir. Kendimizi sorgulamamıza imkan verir. Acaba gerçekten ben bir yerde hata yapıyor muyum? Bunu sorgulamamıza imkan verir. Hep söylerim siyasetçinin alkıştan çok eleştiriye ihtiyacı vardır diye. Çünkü fazla alkış bir süre sonra sizin bütün eleştirilere kulak tıkamanıza yol açıyor. Ne demek bak bu kadar alkış aldım diye. Biz sanatçı değiliz ki. Sanatçı alkıştan beslenir ama biz sanatçı değiliz. Biz ağır sorumluluklar üstlenmeyi taahhüt etmiş siyasetçileriz. Ülke yönetimine talip oluyoruz biz. Dolayısıyla farklı görüşler, farklı kimlikler, farklı inançlar, farklı yaşam tarzları. Bütün bunları demokrasi içinde bir arada tutup ve ülkenin kalkınmasına katkı verecek bir strateji yaratmak ve izlemek zorunda olan kişileriz biz. Yani o açıdan eleştiriye ihtiyacımız var.

Yaşar Taşkın KOÇ- Teşkilatlarınız, seçmenleriniz, işte partililer, üyeler bunlarla bu arada bir trafik oldu mu? Onların da bakışı bu konuda hiç tereddüt yok sanıyorum. Yani Cumhuriyet Halk Partisine oy veren işte kitlelerde, milyonlarda ne darbenin yanında. Zaten tersi olsaydı çok başka bir şey çıkardı. Onlarda örneğin destekler bir şekilde inseydi sokağa başka…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok. Bütün örgütlerimiz, il başkanlarımız, ilçe başkanlarımız, kadın kollarımız, gençlik kollarımız bütün hep birlikte demokrasiyi savunuyoruz. Demokrasi artık bu ülkenin ortak paydası olmak zorunda.

Yaşar Taşkın KOÇ- Sayın Başkan, “Bundan sonra olabileceklerde yapılacaklara biz de hazırız dediniz.” İki şey sormak istiyorum. Birincisi biraz önce sizde değindiniz, anayasada değişmesi gereken şeyler var diye. Bu vesileyle bu konularda biraz daha yan yana gelip ortak hiç olmazsa üzerinde anlaşılan maddelerde bir teklifte bulunmayı yahutta bir çalışmayı düşünüyor musunuz?

DARBE HUKUKUNU DEĞİŞTİRELİM BU ÜLKEYE TAM DEMOKRASİYİ GETİRELİM

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi, bu konuda bizim hazırlığımız var. Sayın Davutoğlu Başbakanken ziyarete geldiğinde kendisine söylemiştim. Salt anayasayı değiştirerek aslında demokrasiyi getirmiyoruz. Anayasayla birlikte darbe hukukunun da değişmesi lazım eşzamanlı. Mesela anayasa diyor ki, basın hürdür sansür edilemez. Yeni anayasada yazsak, aynı şeyi yazacağız zaten. Fakat bugün basının özgür olmadığını hepimiz biliyoruz. Basın üzerinde bir siyasal baskının olduğunu hepimiz biliyoruz. Bende dedim ki, buna yol açan yürürlükteki yasalar. Yani anayasa serbest bırakıyor ama yürürlükteki yasalar engel. Gelin yürürlükteki yasaları anayasaya uygun hale getirelim. Basını özgür hale getirelim hiç kimse, hiçbir kurum, hiçbir siyasi parti baskı kurmasın. Aynı şekilde yargı bağımsızlığı. Anayasada diyor yargı tarafsız ve bağımsızdır, hiçbir kimse, kişi yargıya talimat veremez vs. vs. uzun anlatıyor. Ama bugün yargı maalesef öyle değil. Ve son olaylarla da zaten bu ortaya çıktı. Ergenekon, Balyoz olaylarıyla, yargının bağımsız ve tarafsız olmadığı çıktı. Peki, bunu yapan ne? Anayasa değil. Bunu yapan yine yürürlükteki yasalar. O yasaların değişmesi lazım. Biz Sayın Davutoğlu’na ki, Sayın Yıldırım içinde aynı şeyi eğer bugün bu fırsat olmadı, konuşmadık, gündemde bu yoktu. Gündemde bu olsaydı aynı şeyi söyleyecektim. Darbe hukukunu bir bütün olarak ele alıp değiştirelim ve bu ülkeye tam demokrasiyi getirelim. Hatta benim bir başka önerim daha oldu. Dedim ki, AB bize diyor ki, “İlla şunu değiştirin” biz ondan sonra değiştiriyoruz. Yani niye onu yapıyoruz? Biz oturalım, kendi irademizle bütün değişiklikleri biz yapalım, onlar bize hiçbir şeyi teklif etmesinler. Yani medyayı özgür yapın. Yani onların talimatıyla mı biz iş yapalım? Bizim özgür irademiz olmalı, biz kendi ülkemize, vatandaşımıza güvenmeliyiz. Birinci sınıf demokrasiyi getirmeliyiz. Vatandaşımız düşüncesini rahatlıkla söyleyebilsin. Gerginliklerden mümkün olduğu kadar toplumu kurtarmalıyız, toplum gergin bir ortam istemiyor.
Bakın, ben arkadaşlara şunu söyledim. Bugüne kadar belki CHP’ye oy vermeyen ama AKP’ye oy veren vatandaşlar var ve siz bazen birbirinize selam dahi vermiyordunuz. Gidin kardeşim onun dükkanına oturun bir çayını için, oturun bir sohbet edin. Farklı siyasi görüş. Olabilir farklı siyasi görüş olabilir. Niye olmasın.

Yaşar Taşkın KOÇ- Kan davasına çevirmeyelim sadece farklı görüş olsun.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi. Ama bu biz bir araya gelmeyeceğiz anlamına gelmez ki. İşte bakın darbe konusunda ne oldu? 4 siyasi parti bir araya geldi. Güzel mi? Güzel. Kim kazandı? Demokrasi kazandı, ülke kazandı, TBMM kazandı, siyasi partiler kazandı. Kim kaybetti? Sadece cuntacılar. Bu kadar güzel.

Yaşar Taşkın KOÇ- Bugün Sayın Başbakanla da görüşmenizde anladığım kadarıyla bu tip geleceğe yönelik detayları konuşmanız daha çok bu son durumu karşılıklı geçmiş olsun.

DEVLET HUKUK İÇİNDE KALARAK, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE İNANARAK YÖNETİLİR

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Sayın Başbakan tabi yaşanan süreç hakkında da bilgi verdi, bazı ayrıntılar aktardı. Ama sonuçta bugün geldiğimiz nokta darbe sürecinin bittiği ve hukuk içinde kalınarak darbecilerle mücadele edilmesi gereken bir sürece evrildiğini düşünüyorum. Sayın Başbakana da söyledim devlet kinle, öfkeyle yönetilmez, önyargıyla yönetilmez. Devlet hukuk içinde kalarak, hukukun üstünlüğüne inanarak yönetilir. Darbeciler yargılanacak. Elbette yargılanmalılar. Hiç kimsenin en ufak bir endişesi yok. Ama hukuk içinde yargılanmalılar ki, yarın bir başkası çıkıp siz hukuku ihlal ettiniz demesin. Çünkü Ergenekon davalarında, Balyoz davalarında bütün hukuk ayaklar altına alınmıştı ve o sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada o yargılamaya kuşkuyla bakılan yargılama kimliğini getirdi, yapıştırdı ve burada bir yargılama var mı, burada bir adalet var mı, yok mu? Biz öyle bir adalet sağlayalım ki onlarda çıksınlar onlar hukukun üstünlüğü içinde yargılansın, sorgulansın, suçları varsa mahkeme desin…

Yaşar Taşkın KOÇ- Tabi, zaten darbeyle, darbeciyle darbeye karşı çıkanların temeli hukuktur.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hukuktur evet.

Yaşar Taşkın KOÇ- Darbeyi araştırma komisyonu ihtimali ya da tartışması için görüşünüz nedir?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bunu ben hemen sonrasında bizim grup başkanvekili arkadaşlarıma, “diğer grup başkanvekilleriyle de görüşün darbeleri araştırma komisyonu kuralım” dedim. Çünkü bu darbeyi araştırma komisyonunu kuralım. Eğer mümkünse, tıpkı anayasa uzlaşma komisyonunda olduğu gibi her siyasi partiden eşit sayıda milletvekilinin olduğu, bir darbe araştırma komisyonu olsun. Nedeni de bütün siyasi partiler darbeye karşı. Yani en azından bunun ayrıntılarını hep beraber ortaya çıkaralım ve kamuoyuna sunalım. İlk görüşmede tabi onlar da doğal olarak grup başkanvekilleri, “Biz Genel Başkanla görüşelim ondan sonra cevap veririz” dediler. Sonra şöyle bir anlaşma çıktı ortaya. Her siyasi parti ayrı araştırma önergesi versin, bu hafta konuşulmasın, önümüzdeki hafta önergeler üzerinde konuşulsun ve bir darbeyi araştırma komisyonu bakılacak ve kurulacak.

Yaşar Taşkın KOÇ- Olumlu şeylerden bahsettik, bundan sonra olmasın diye uğraşılmasından bahsettik. Sayın Genel Başkan, son olarak da şunu sormak istiyorum. Bir yandan da şu hep Türkiye için bir tehdit gibi anlatılır, söylenir. Geçmişte de kötü örnekler var çünkü. Ama bir yandan da işte bu darbe girişiminin devamında bir kaos oluşturma ihtimalinden bahsediliyor. Bununda ayaklarına neler konuluyor? İşte laik – muhafazakar çatışması, Alevi – Sünni çatışması, Türk – Kürt çatışması. Bunlar tabi çok uzun yıllardır denenen, zorlanan şeyler ama bu konularda çok şükür millet toplu halde sağduyulu. Ama evet kötü tecrübelerde var. Böyle bir güvensiz ortam oluşturup böyle bir şey yapılması ihtimaline karşıda herhalde Cumhuriyet Halk Partisinin de…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kesinlikle bu konuda Sayın Başbakanla aynı görüşteyiz. Hiçbir vatandaşımız provokatörlere asla prim vermemeli. Bunlar olabilir, provokasyon olabilir. Ama bunlara girilmemeli. Ben birkaç örneğini Sayın Başbakana verdim ve Sayın Başbakan müdahale ettiğini ifade etti. Çok mutlu oldum. Biz kendi ülkemizde kimliği ne olursa olsun, Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Laz, Çerkez insan mıyız? İnsanız. Aynı havayı mı teneffüs ediyoruz? Evet. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı? Evet. Rahat mıyız? Evet rahatız. O zaman bir sorunumuz yok bizim. Yani bu atmosferi ve bu ortamı yaratmamız gerekiyor. Dediğiniz gibi yani bütün baskılara rağmen ki, PKK’yla mücadele ediliyor. Bir Türk – Kürt çatışması hiçbir zaman çıkmadı. Bazı yerlerde bu darbe sonrası bazı provokatörler belli olayları yapmak istediler, ama yine halkın sağduyusu egemen oldu. Burada tabi valilere, emniyete ve siyasi iktidara büyük görevler düşüyor. Yani halkın sağduyuya davet edilmesi lazım, provokasyonlardan uzak durulması lazım. Bu çerçevede hepimize sorumluluk düşüyor, bana da sorumluluk düşüyor. Yani halkı tahkir etmeyen, onları provoke etmeyen, tam tersine bu güzel ülkede hepimize yer var diyebileceğimiz, bizim seçim sloganımızdı “Yaşanacak bir Türkiye” diye. Yaşanacak bir Türkiye’yi inşa etmek için aslında hepimizin ortak mücadele etmesi lazım.

Yaşar Taşkın KOÇ- Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu efendim çok teşekkür ediyorum. Önemli bir dönemdeyiz, kritik bir eşiği atlattık. Bu dönemde hem Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olarak, hem Ana Muhalefet Lideri olarak söyledikleriniz önemliydi. Bugünkü söyleşide de merak ettiğimiz sorulara cevap verdiniz. Bir dahaki yayınımız inşallah herhangi bir darbe girişiminin olmadığı bir dönemde olacak.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Olmadığı, umarım daha farklı ve daha keyifli bir konu olur.

Yaşar Taşkın KOÇ- Bende bunları konuşmak isterim. Tekrar çok teşekkür ederim efendim. Kıbrıs’a gideceksiniz zannediyorum.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet Kıbrıs’ın kuruluş yıldönümü 20 Temmuz biliyorsunuz. O kuruluş yıldönümüne gideceğiz.

Yaşar Taşkın KOÇ- İyi yolculuklar efendim.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sağ olun.

Yaşar Taşkın KOÇ- Ankara’da Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasını konuştuk.








Gündem'den Öne Çıkan Haberler