18.03.2019

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN HATAY MİTİNGİNDE YAPTIĞI KONUŞMA (18 MART 2019)

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN HATAY MİTİNGİNDE YAPTIĞI KONUŞMA
(18 MART 2019)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu:
-“Konuşuyor diyor. Konuşacağım! Esnafın, çiftçinin, işçinin, sanayicinin, kim alın teri döküyorsa tamamının hakkını savunacağım. Alın terini savunacağım, emeği savunacağım, kazananı savunacağım. Beyefendi de rahatsız oluyor. İstediğin kadar rahatsız ol. Ben bu ülkede herkesin hakkını savunacağım. Bu yetkiyi, bu hakkı bize kültürümüz, inancımız verdi, babalarımız, dedelerimiz verdi. Biz mazlumun yanındayız, zulme karşıyız. Hiçbir gücün önünde diz çökmeyiz, onurumuzla yaşarız, onurumuzla konuşuruz, onurumuzla mücadele ederiz ve kimseye eyvallah demeyiz” dedi.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu, Hatay Mitinginde yaptığı konuşmada şunları söyledi: Hatay Sporu şampiyonluğa taşıyacağız hep beraber değil mi? Efendim Hatay’da sizlere hitap etme fırsatı verdiğiniz için hepinize şükran borçluyum, sağ olun, var olun diyorum. Güzel bir sohbet gerçekleştireceğiz.


Ülkenin içinde bulunduğu durumu ben de biliyorum, siz de biliyorsunuz. Ama bütün zorlukları aşmasını bilen bir ülkeyiz biz. Bugün 18 Mart, Çanakkale Zaferinin 104. yılı. Çanakkale Zaferi ne demektir? Bir ulusun, bir milletin, yedi düvelin önünde diz çökmediği zafer demektir. Çanakkale Zaferi Mustafa Kemal’in başarısını ilk kez tescil ettirdiği bir zafer demektir. Çanakkale Zaferi Milli Kurtuluş Savaşının önsözü demektir. Ve bugün aynı zamanda Şehitleri Anma Günüdür. Biz bütün şehitlerimizi, bütün şehit yakınlarımızı ve bütün gazilerimizi şükranla, rahmetle, sevgiyle, dostlukla anarız. Biz bu ülke için her yerde ve her zaman gerekirse seve seve canımızı feda ederiz. O nedenle Türkiye’yi cennet gibi bir ülke yapmak isteriz. Beraber yaşamak için, birlikte yaşamak için, hiç kimseyi ötekileştirmeden, hiç kimsenin kimliğini, hiç kimsenin yaşam tarzını, hiç kimsenin inancını sorgulamadan… İnsan Allah’ın yarattığı en değerli varlıktır ve bizim başımızın üstünde yeri vardır felsefesiyle ve kültürüyle hareket ederiz. Tekrar hepiniz hoş geldiniz diyorum.
Efendim hepimizin sorunları var, en çok da çiftçilerin. Biliyorsunuz saraydan bir zat gelmiş burada açıklama yapmış: “Efendim Hatay’a 6 baraj yaptık, 3 tanesini de yapacağız.”  Sordum Başkana “6 baraj gerçekten yapıldı mı?” “Baraj yok ki. Baraj yok ki 6 baraj yapılsın” dedi. Adamın Türkiye’den haberi yok, pes vallahi! Bir danışmanı da mı yok? Nasıl olsa ben atarım diyor millet de inanır.
Damat diyor ya “Dört gidiş, dört geliş aya yol yaptık desek millet inanır.” Ama benim bildiğim Hataylılar buna inanmaz, kusura bakmasın. Kim inanır biliyorum ama Hataylılar inanmaz.
Amik Ovasını su basmış herhalde onu kendi yaptığı baraj sanıyor, Allah’ın verdiği su kardeşim senin baraj falan yaptığın yok. Bu neyi gösteriyor? Türkiye’nin gerçeklerinden ne kadar uzak olduklarını gösteriyor. Neyi yapıp yapmadıklarını bilmiyorlar.
Hatay’da çiftçi gerçekten perişan. Sadece Hatay’da değil, Adana’da da aynı şey var. Gidin Trakya’da da aynı şey var, Uşak’ta da aynı şey var, Diyarbakır’da da aynı şey var. Çiftçi perişan. Şimdi gübre alacaksınız yüzde 100 zam geldi, ilaç alacaksınız yüzde 100 zam geldi, su kullanacaksınız zamlı, ne alırsanız zamlı. Sonra niye pahalı satıyorsun diye pazardaki esnafı, haldeki esnafı terörist ilan edeceksiniz, pes vallahi! Aklım almıyor bunu, gerçekten aklım almıyor. Kinle, nefretle bir toplumu yönetemezsiniz.
Bir toplum sevgiyle yönetilir, bir toplum ilgiyle yönetilir, bir toplum deneyimle, birikimle yönetilir. Bir toplum ayrıştırılmaz, kaynaştırılır. Bir toplumda bir kişi açsa, bir kişi yoksulsa o toplumun diğer kesiminin rahatsız olması lazım. Herkesin karnının doyduğu bir Türkiye güzel bir Türkiye’dir. Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye güzel bir Türkiye’dir. Güzel Türkiye’yi hep beraber birlikte inşa edeceğiz, kadınıyla, erkeğiyle, yaşlısıyla, genciyle birlikte güzel Türkiye’yi inşa edeceğiz.
Ve sizlere şunu söylemek isterim. Çiftçi perişan dedim doğrudur. Sadece 2018 yılında Yunanistan’dan 113 milyon dolarlık pamuk aldık. 13 milyon dolarlık da tütün aldık. Allah aşkına, bu memlekette tütün ekecek yer kalmadı mı, pamuk ekecek yer kalmadı mı? Varsa niye dışarıdan alıyoruz? Bu soruyu soracağız. Nerede? Sandıkta soracağız. Demokratik hakkımızı kullanacağız. Gideceğiz diyeceğiz ki, “Arkadaş Amik ovası duruyor, sular altında duruyor. Kaç yıldır ülkeyi yönetiyorsun, memleketi kaç yıldır yönetiyorsun? 17 yıldır yönetiyorsun. Bir de geliyorsun buraya 6 baraj yaptık diyorsun.” Pes vallahi! İftira atarak, insanları kutuplaştırarak, kavga ortamı yaratarak memleketi yöneteceğini sanıyor. Buna izin vermeyeceğiz. Hangi partiden olursak olalım, hangi siyasi görüşten olursak olalım dostluğumuzu, beraberliğimizi asla bozmayalım. Bu şanlı bayrağın altında hep beraber huzur içinde yaşayalım.
Geçmişte sandığa gidip AK Partiye oy veren kardeşlerim var. Bugüne kadar hiç kimseye neden şu partiye oy verdin veya vermedin diye özel bir suçlama yapmadım. Herkesin tercihi benim başımın üstünedir. Ama sandığa gidip geçmişte AK Partiye oy veren kardeşlerimin oturup düşünmesi lazım, ya arkadaş demesi lazım yukarıya, yani yukarıdakilere; ya arkadaş 17 yıldır ben seni omuzlarımda taşıyorum, 17 yıl dedin ki tek başıma iktidar olacağım, 17 yıldır tek başına iktidar oldun. 17 yıldır istediğim kanunu çıkaracağım dedin istediğin kanunu çıkardın. 17 yıldır bizden vergi istedin, 17 yıldır vergi ödüyor herkes. Herkes diyorum, çocuk doğduğu andan itibaren vergi verir. Hanımlar musluğu evde açarlar 5 çeşit vergi öderler, elektrik düğmesine basarlar 4 çeşit vergi öderler. Bir tek bu teneffüs ettiğimiz havada şimdilik vergi yok. İleride ne yaparlar onu da bilmiyorum? Ama yok onun dışında her şeyde vergi var, ama laf aramızda kimse duymasın kürkten vergiyi sıfırladılar. Beyler akşam giderken eve hanımlara birer tane kürk alın. Diyeceksiniz ki, kürk alacak paramız yok bu kürkte niye vergiyi sıfırladılar? Saray sosyetesinin kürke ihtiyacı var onun için onun sıfır olması lazım. Çiftçiye vergi var, esnafa vergi var, sanayiciye vergi var, asgari ücretliye vergi var, hayatın her alanında vergi var, kürkte vergi sıfır. Düşünün… Kim düşünecek? Geçmişte özellikle AK Partiye oy veren değerli kardeşlerim düşünecek. Ben vergi veriyorsam onlar niye vermiyorlar? Benim çocuğum işsiz, damat beyin bir eli yağda, bir eli balda. Sen damadını koruyorsan ben de çocuğumu korumak zorundayım demesi lazım. AK Partiye oy veren her kardeşim bunu söyleyeceksin: “Sen damadını korudun, damadına her türlü imkanı verdin, bir eli yağda, bir eli balda benim çocuğum işsiz. Niye benim çocuğum işsiz?”
8 milyona yaklaştı işsiz sayısı. Son bir yılda işsiz kalanların sayısı 1 milyon 11 bin kişi. 1 milyon kişinin işsiz kalması ne demektir? 1 milyon eve para girmemesi demektir. 1 milyon evde babanın çocuğu okula giderken harçlık verememesi demektir. 1 milyon evde tencerenin kaynamaması demektir. 1 milyon evde huzurun ve bereketin olmaması demektir. Saraydakiler bunu biliyorlar mı? İşsizliğin ne olduğunu biliyorlar mı, yoksulluğun ne olduğunu biliyorlar mı? Bir çocuğun yatağa aç girmesinin bir anne açısından ne kadar acı olduğunu biliyorlar mı? Onlar ejder meyveli yemekler-adını bilmiyorum bir sürü yiyecek var adını bilmediğimiz-kilosu 4 bin liralık çaylarla beslenip gidiyorlar. Ama sizin derdinizi bilmiyorlar. Sarayla halkı ayırmamız lazım ve herkesin bu konuda oturup yeniden düşünmesi lazım. Dolayısıyla geçmişte AK Partiye oy veren kardeşlerim şunu söyleyecekler: “Her şeyi verdim kardeşim, ne istediysen ben sana verdim, ama sen bu memleketi 17 yılın sonunda milleti soğan kuyruğuna sokacak hale nasıl getirdin?” Bu sorunun sorulması lazım. 17 yıl ne istedilerse verdiler, 17 yılın sonunda memleket geldi soğan kuyruğuna girdi, patates kuyruğuna girdi. Bu soruyu geçmişte AK Partiye oy veren her kardeşim kendisine sorsun, benim isteğim budur. Sandığa giderken bir vicdan sorgulaması yapsın.
Ülkücü kardeşlerim de burada. Ülkücü kardeşlerime bir şey söylemek isterim, sadece bir şey. Bir memleketin silah fabrikaları o memleketin onurudur, o memleketin gururudur, o memleketin namusudur. Eğer bir iktidar kalkar kendi silah fabrikasının, yani Tank Palet Fabrikasının, yani Sakarya’daki Tank Palet Fabrikasının, yani değeri 20 milyar dolarlık olan bir fabrikanın en büyük hissesini, yüzde 49.9’unu Katar ordusuna pazarlarsa ben onlara milliyetçi demem, ben onlara ülkücü demem. Tank Palet Fabrikasını yabancı orduya vereceksin bunu asla kabul etmem. O nedenle milliyetçilik başımın üstüne, ülkücülük başımın üstüne eyvallah. Kim bu bayrağa sahipse, kim vatanını seviyorsa, kim silah fabrikalarının yabancı bir orduya satılmasına karşıysa işte o milliyetçidir, işte o ülkücüdür, işte onun benim başımın üstende yeri vardır.
Ben bunu söylediğim zaman Erdoğan diyor ki, “Bak Bay Kemal konuşuyor.” Bay Kemal konuşacak. Niye konuşmayacak? Bay Kemal olmak kolay mı?
Bay Kemal olmak için, her şeyden önce namuslu adam olmak lazım. Bay Kemal olmak için,  malı götürmemek lazım. Bay Kemal olmak için, kul hakkı yememek lazım. Bay Kemal olmak için, dürüst adam olmak lazım. Bay Kemal olmak için, siyasete girdiğin gün malvarlığını açıklamak lazım. Bay Kemal olmak için, çocuğunu bedelli askerliğe göndermemek lazım. Bay Kemal olmak için, Beyt-ülmal’e el uzatmamak lazım. Bay Kemal olmak için, bir çocuk yatağa aç giriyorsa o akşam evde huzur içinde yatmamak lazım. Bay Kemal olmak kolay değil, zor bir şeydir Bay Kemal olmak.
“Konuşuyor” diyor. Konuşacağım! Esnafın hakkını savunacağım, çiftçinin hakkını savunacağım, işçinin hakkını savunacağım, sanayicinin hakkını savunacağım. Kim alın teri döküyorsa tamamının hakkını savunacağım, alın terini savunacağım, emeği savunacağım, kazananı savunacağım. Beyefendi de rahatsız oluyor. İstediğin kadar rahatsız ol. Ben bu ülkede herkesin hakkını savunacağım. Bu yetkiyi bize kim verdi, bu hakkı bize kim verdi? Bu hakkı bize kültürümüz verdi. Bu hakkı bize inancımız verdi, bu hakkı bize babalarımız, dedelerimiz verdi. Biz mazlumun yanındayız, zulme karşıyız. Hiçbir gücün önünde diz çökmeyiz, onurumuzla yaşarız, onurumuzla konuşuruz, onurumuzla mücadele ederiz ve kimseye eyvallah demeyiz. Bizim düşüncemiz de budur.
Merkezde iki belediye başkan adayımız var. İbrahim Başkan gelir misin şöyle. Efendim Defne’de genç bir arkadaşımız, sizlere hizmet edecek bir arkadaşımız, sizleri seven bir arkadaşımız, sizlere hizmet etmekten gurur duyacak olan bir arkadaşımız. Onu seviyor musunuz? O da sizleri seviyor, ben de sizleri seviyorum, sizlere inanıyorum, sizlere güveniyorum, size hizmet etmekten ayrıca gurur ve onur duyuyorum. Bir başka Başkanımız daha var, Hikmet Başkan. O da Antakya’ya hizmet verecek, o da mücadele ediyor. Onun da hedefi Büyükşehir Belediye Başkanıyla birlikte Antakya’yı, Hatay’ı bir dünya markasına dönüştürmek, bunun mücadelesini verecek. Ve tabi Antakya Büyükşehir Belediye Başkanımız var, Başkan buyursunlar, Hanımefendi siz de. Çoğu büyükşehir belediyesinin yapmadığı çok güzel şeyler yaptı. EXPO’yu getirdi, göreceksiniz, turistler nasıl yağıyor göreceksiniz. “Gastronomi şehri olduk” diyor, buranın mutfağını biliyorum zaten, mutfağının ne kadar güzel olduğunu da biliyorum.
Dolayısıyla Hatay’ı bir dünya markası haline dönüştürmek hem kolaydır, hem zordur. Kolaydır bunun bütün altyapısı vardır tarihi, kültürü, renkli insanları her şeyi vardır. Zorluğu, bütün baskılara rağmen bütün bu güzellikleri dünyaya tanıtmaktır. O baskıları yok etti, baskılara karşı direndi ve Hatay’ı bir dünya markası yaptı, yapmaya da devam edecektir. Biz ona güveniyoruz, onu seviyoruz. Lütfü Başkanı da seviyor musunuz? Çok teşekkür ederim, sağ olun var olun.
İşin özetine geliyorum, sonuna geliyorum. Daha Hatay Sporla ilgili de yapacağı çok şey var,  onu da söyledi zaten. Lütfü Başkanın bir başka özelliği bütün vatandaşları kaynaştırmasıdır. Bütün vatandaşların ortak belediye başkanı olmasıdır. Hiçbir vatandaşını kimliğinden, inancından, yaşam tarzından ötürü ötekileştirmemesidir. Dolayısıyla Hatay’ı bir barış kenti, bir barış adası yapmasıdır. Hatay tarihi derinliği olan bir güzel kentimizdir ve o kentte belediye başkanlığı yapmak da gerçekten de bir ayrıcalıktır. Bu ayrıcalığı siz yaşıyorsunuz,  arada biz de geliyoruz künefe yemeye ve biz de yaşıyoruz.
Dolayısıyla Hatay’ı, Hataylıları seviyorum. Sizlere inanıyorum, sizlere güveniyorum. Belediye Başkanlarımı size emanet ediyorum, sizleri de Allah’a emanet ediyorum.