21.09.2017

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN “FINDIK ÜRETİCİLERİ VE HALKLA BULUŞMA” MİTİNGİNDE YAPTIĞI KONUŞMA (20 EYLÜL 2017)

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN “FINDIK ÜRETİCİLERİ VE HALKLA BULUŞMA” MİTİNGİNDE YAPTIĞI KONUŞMA (20 EYLÜL 2017)

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Sözüm söz, görüşü, inancı, kimliği ne olursa olsun 80 milyonu kucaklayacağız, Türkiye’de birliği, beraberliği ve huzuru hep birlikte getireceğiz." dedi.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun "Fındık üreticileri ve halkla buluşma" mitinginde yaptığı konuşma şöyle:

Alın terinize, emeğinize her zaman her ortamda saygı duydum. Bize alın terine saygı duymayı öğreten kişi, rahmetli Bülent Ecevit’tir. “Emek demiştir, ekmek demiştir, iş demiştir, aş” demiştir. “Ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen” demiştir. Evet, insanca ve hakça bir düzeni bu ülkeye getireceğiz. Sözüm söz insanca ve hakça bir düzeni getireceğiz. Görüşü ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun, kimliği ne olursa olsun 80 milyonu kucaklayacağız, Türkiye’de birliği, beraberliği, huzuru hep birlikte getireceğiz.

Evet, genç bir kızımız “Hak, Hukuk ve Adalet” diyor. Hakkı, hukuku ve adaleti hep birlikte sağlayacağız.

FINDIK İHRACATINDAN MİLYARLARCA DOLAR KAZANIYORUZ, ÜRETİCİYE NE VERİYORUZ?

Bugün buraya fındık için toplandık, bunun için mücadele ediyoruz, bunun için arkadaşlarımız yürüdüler. Şimdi değerli arkadaşlarım beni dikkatle dinlemenizi isterim. Birinci sorumuz şu; fındık neden önemlidir, neden önemli? Çünkü fındık bir stratejik üründür. Ne demek stratejik ürün? Üç açıdan anlamı var fındığın. Birincisi şudur; Türkiye’de 33 ilde fındık ekiliyor. 15 ilde fındık temel geçim kaynağıdır. Yani fındık olmasa bu 15 ilde hayat olmuyor. Birinci neden budur. İkinci neden şudur; bu 15 ilde 502 bin ailenin gelir kaynağı fındıktır. Bir üçüncü temel nokta; tarım ürünü olarak ihraç ettiğimiz fındık gelir açısından Türkiye için bir numaradır. Bir numaralı ürün tarım ihracatımız fındıktır. Milyarlarca dolar fındık ihracatından para kazanıyoruz. Soru şu; milyarca dolar para kazanıyoruz peki bu fındığı eken üreticiye ne veriyoruz? Alın terinin karşılığını veriyor muyuz, emeğinin karşılığını veriyor muyuz? İşte sorunumuz buradan başlıyor.

Peki fındık ne zamandan beri temel stratejik üründür? Ne zamandan beri? Onun da tarihini vereyim size. 10 Ekim 1935 ilk milli fındık kurultayı toplanır. Açılışını rahmetli Celal Bayar yapar ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk ölmeden önce Fiskobirlik’in kurulma tarihini verir ve kurar. “Siz Fiskobirlik’i kuracaksınız” der.

Şimdi bu meydanda büyük bir ihtimalle Fiskobirlik’in ilk kurucularının torunları olabilir. O nedenle onların adını bu meydanda anmak, onlara rahmet dilemek benim namus borcumdur. İzin verirseniz onları anacağım. Giresun’dan iki kişi, Ali Arif Larçın, Hasan Akalın. Trabzon’dan iki kişi, Halit Kamil Yahya Subaşı. Ordu’dan iki kişi, Hüsnü Akyol, Arif Hikmet Onat. Bulancak’tan iki kişi, Rıza Kurt, Avni Özden. Keşap’tan iki kişi, Hasan Kasapoğlu Hüsnü Özkan. Bunlar Fiskobirlik’i ilk kuranlardır, harcı ilk koyanlardır bunlar.

FINDIK ÜRETİMİNDE MADEM Kİ DÜNYA BİRİNCİSİYİZ,  FİYATI NİYE BİZ BELİRLEMİYORUZ ?

Şimdi değerli arkadaşlarım, fındık üretiminde aynı zamanda dünya birincisiyiz. Soru şu; madem ki dünya birincisiyiz bu fiyatı niye biz belirlemiyoruz, elin oğlu niye fiyatı belirliyor? Bizim gücümüz mü yok, imkanımız mı yok? Hayır var. İmkanımızda var, gücümüzde var. Ama fındık üreticisi bir araya gelmediği için, ortak ses çıkarmadığı için, ortak mücadele etmediği için onun alın terini bir avuç yabancı sömürüyor. Buna izin vermeyeceğiz, sonuna kadar mücadele edeceğiz.

Bu sorun niye çözülmüyor? Niye bu sorun çözülmüyor? Eğer bu ülkeyi yönetenler alın terinin ne kadar değerli olduğunu bilseler, bu ülkeyi yönetenler fındığın bu bölge için ne kadar önemli olduğunu bilseler, bu ülkeyi yönetenler milyarlarca dolar fındık ihracatından gelir elde ediliyor bari bir kısmını da fındık üreticisine verelim diyebilseler bu dram yaşanmaz. O zaman temel sorun nerede? Temel sorun bu ülkeyi yönetenlerde. Bu ülkeyi yönetenlerle şu veya bu şekilde muhatap olduğunuzda şu soruyu sorabilirsiniz. Siz milyarca dolar fındık ihraç ediyorsunuz ve gelir elde ediyorsunuz. Bari birkaç yüz milyon dolarını da bu ülkenin fındık üreticisine verseniz ne olur? Bu soruyu sorun. Bu soruyu sorun cevabını bende merak ediyorum.

HÜKÜMET FİYATTA İSTİKRARI SAĞLAR, SAĞLAMIYORSA ÇİFTÇİSİNE SAHİP ÇIKMIYOR DEMEKTİR

Şimdi değerli arkadaşlarım, fındık az olduğu zaman herhangi bir sorun yok. Fiyat yüksektir, üreticide memnundur. Ama eğer ürün fazlaysa o zaman sorun vardır, fiyat yerlerde sürünüyor. O zaman herkes mağdur. Çiftçide mağdur, ailesi de mağdur. Gelir standardı düşüyor ve hayat onun için huzursuz hale gelebiliyor. Olması gereken ne? Fiyatta istikrarı sağlamaktır. Bir daha söylüyorum, fındıkta olması gereken ister ürün fazla olsun, ister ürün düşük olsun fiyatta istikrarı sağlamaktır. O zaman soru şu; fiyatta istikrarı kim sağlar? Dünyanın bütün ülkelerinde fiyatta istikrarı kim sağlar sorusunun tek cevabı vardır devleti yöneten hükümetler. Hükümet fiyatta istikrarı sağlar. Eğer hükümetler fiyatta istikrarı sağlamıyorsa çiftçisine sahip çıkmıyor demektir, alın terine sahip çıkmıyor demektir. 15 yıldır ülkeyi yöneteceksin 15 yıl. 1 yıl değil, 2 yıl değil, 10 yıl değil 15 yıldır yöneteceksin fiyatta istikrarı sağlayamayacaksın. Size sözüm söz, terörü nasıl 4 yılda bitiririm diye söz verdiysem fiyatta istikrarı fındıkta 2 yıl içinde sağlayacağım 2 yıl.

Bakınız, ben bazen şu cümleyi kullanırım derim ki, cumhuriyetin kurucu ayarlarına dönmemiz lazım. Cumhuriyetin kurucu ayarlarında ne var? Fiskobirlik var Fiskobirlik. Fiyatta istikrarı sağlamak için Fiskobirlik’i bu cumhuriyeti kuranlar kurdular. Şimdi 15 yıldı Fiskobirlik bir köşeye atıldı. Toprak Mahsulleri Ofisi, Tariş çiftçinin hakkını ve hukukunu korumak için, tarımda fiyat istikrarını sağlamak için kuruldular. Demek ki, yapmamız gereken nedir? Fiskobirlik’i eski görkemli günlerine kavuşturmaktır, bunun mücadelesini vermektir.

Size bir örnek vermek isterim. Hollanda’yı düşünün, Konya’dan küçük Hollanda. Yıllık tarım ürünü ihracatı Türkiye’nin 5 katı. Fındığın var, dünyanın her tarafından talep var ama gidiyorsun kendi üreticini ezdiriyorsun. Alın terini birilerine sömürüyorsun. Hollanda kadar bile olamıyorsun. Biz alın terine değer veren bir parti olarak, Bülent Ecevit’in geleneğinden gelen bir parti olarak çiftçinin alın terini birilerine sömürtmeyeceğiz, onun alın terinin hakkını ona teslim edeceğiz.

Ziraat Odalarından bilgi vermek isterim. Ziraat Odaları Birliği bir açıklama yapıyor. 166 tarım ürününden 99’undaki fiyat artışı enflasyonun altında. 166 üründen 99’unun fiyatı enflasyonun altında. Yani insanlar kazanamıyor, yani insanlar fakirleşiyor, yani insanların alın teri sömürülüyor. Yani birileri kazanıyor ama kaybeden bu ülkenin çiftçisi oluyor, bu ülkenin emekçisi oluyor, bu ülkenin yoksul insanları oluyor. Onlara sahip çıkmak benimde görevim, bu ülkede vatanını, milletini, bayrağını seven herkesin ortak görevi olmak zorunda.

KANUNA GÖRE ÜRETİCİYE 8 MİLYAR DOLAR DESTEK VERİLMESİ LAZIM

Şimdi değerli arkadaşlarım, dünya ne yapar? Dünyanın bütün ülkelerinde çiftçilere destek verilir. İster Amerika deyin, ister Japonya, ister Papua Yeni Gine deyin, ister Bangladeş deyin neresini düşünürseniz. Her ülkede çiftçi desteklenir. Bizim ülkemizde de bir kanun var tarım kanunu. 21. maddesi der ki, milli gelirin her yıl en az yüzde 1’i oranında çiftçiye destek verilir. Türkiye’de milli gelirimizin miktarı 800 milyar dolar. 800 milyar dolardan yüzde 1 alırsak 8 milyar dolar. 8 milyar dolar kanuna göre üreticiye destek verilmesi lazım. Peki soru şu; 8 milyar dolar bizim çiftçiye veriliyor mu? O zaman Ziraat Odalarına sesleniyorum, çiftçinin hakkını korumak sadece benim görevim değil, kanunun gereğini yapmıyorlarsa sizlerde mücadele edeceksiniz, sizlerde şikayet edeceksiniz, sizlerde yeri geldiğinde mahkemeye gideceksiniz, sizlerde çiftçinin hakkını arayacaksınız. Hep beraber arayacağız. Ne oldu arkadaş? 1 milyar dolar parayı veremiyor musun sen? 8 milyar dolar hakkı var, kanuna göre hakkı var. 8 milyar dolar az para değil. Çiftçiye verilmesi gereken bir değerdir.

Efendim diyorlar ki, duyarsınız çiftçiye vereceğiz ama elde para yok. İnanıyor musunuz paranın olmadığına? Çiftçiye para yok, Suriyelilere kaç lira para harcadılar biliyor musunuz? 30 milyar dolar. Ben söylemiyorum onlar söylüyorlar. Suriyelilere 30 milyar dolar para harcadık. Onlar oldu birinci sınıf vatandaş, Karadenizlinin fındık üreticisi oldu ikinci sınıf vatandaş. Bunun hesabını soracaksınız. Ben değil siz hesabını soracaksınız. Gelene söyleyin, Suriyelilere verdin 30 milyar dolar. Ya biz fındık ektik, alın teri döktük, insan çalıştırdık, gübre aldık, alacaksın fındığı göndereceksin dışarıya, milyarlarca dolar para gelecek Türkiye’ye. Bizim alın terimizin karşılığını vermiyorsun, çalışmayan Suriyeliye 30 milyar dolar para harcıyorsun. Bunun hesabını herhalde Karadenizli sormak zorunda. Soracak mısınız, Soracak mısınız, Soracak mısınız? Söz mü, söz mü, söz mü?! Söz veriyorsanız meselemiz yoktur.

Sadece Suriyelilere değil, hatırlarsınız değil mi FETÖ’ye ne diyorlardı? Ne istediniz de vermedik diyorlardı değil mi? Para istediler para verdiler, ihale istediler ihale verdiler, üniversite istediler üniversite verdiler, okul istediler okul verdiler, dershane istediler dershane verdiler. Ne istedilerse verdiler. Ya birde bu çiftçinin hakkını ver kardeşim çiftçiye niye vermiyorsun, üreticiye niye vermiyorsun? Yani fındık üreticisi kalktı darbe girişiminde mi bulundu? Bu milletin hakkını, hukukunu mu yedi? Hep birlikte demokrasilerde hesap sandık sorulur. Sandığa gideceğiz ve diyeceğiz oturdun onlarla masalarına, oturdun konuştun, hesabını yaptın, kitabını yaptın, ne istedilerse verdin, bana hiçbir şey vermedin. Kusura bakma arkadaş ben oyumun rengini değiştiriyorum. Ben emekten yana, haktan, hukuktan, adaletten yana oy kullanacağım diyeceksiniz. Söz mü, söz mü, söz mü?!

Sadece bu da değil. Oturdular masaya nerede? İmralı’da oturdular. Oturdular masaya nerede? Oslo’da oturdular. Oturdular masaya nerede? Habur’da oturdular. Hiç dediler mi ya birde şu çiftçilerle tarım, fındık üreticileriyle bir araya gelelim bir de onlarla bir masaya oturalım, bunların bir derdini dinleyelim ya bunlar ne istiyor? Geldiler mi? Masaya oturdular mı? Bunun sandıkta hesabını soracak mısınız? Söz mü, söz mü, söz mü?! Bende size söz veriyorum, namus sözü veriyorum. Sizin hakkınızı, hukukunuzu savunmazsam, sonuna kadar arkasından gitmezsem yediğim ekmek bana haram olsun.

Sadece bu mu? Bu da değil. Fındık üreticisine gelince para yok. Şimdi Marmaris’te 350 odalı yazlık sarayı inşa ediliyor. Hani para yoktu? 1100 odalı senin neyine yetmiyor kardeşim 1100 odalı. Şimdi 350 odalı. Bir uçak aldın yetmedi, iki uçak aldın yetmedi, beş uçak aldın yetmedi, 1100 odalı saray yetmedi, 350 odalı yeni yazlık saray yapacaksın.

Fındık üreticisi kardeşim, Karadenizli kardeşim, Karadeniz’in yiğit evlatları bunları unutacak mısınız? Hesabını sandıkta soracak mısınız? Söz mü, söz mü, söz mü?! Bende size söz veriyorum bu ülkede hakkı, hukuku, adaleti gerçekleştirmek için her türlü mücadeleyi sonuna kadar yapacağım bedeli ne olursa olsun.

TÜRKİYE’NİN ÇÖZÜLMEYECEK SORUNU YOK

Bir şeyi değiştireceğiz. Neyi değiştireceğiz? Eski algılarımızı değiştireceğiz. Eskiden şu söylenirdi; şu CHP var ya CHP, e ne olmuş? Efendim bu hep eleştirir. Şimdi bunu diyemiyorlar. Nerede bir sorun varsa sorunun çözüm adresi artık Cumhuriyet Halk Partisidir. Fındık üreticisinin sorununu çözeceğiz. Üzümü çözeceğiz. Her alanda çözeceğiz. Türkiye’nin çözülmeyecek sorunu yok. Elin oğlu kendi sorunlarını çözüyor da biz mi çözemeyeceğiz? Elin oğlu her türlü sorununu çözmeyi biliyor da biz mi bilmeyeceğiz? Çözeceğiz. O nedenle fındık konusunda sorun nasıl çözülür? Fındıkta fiyat istikrarı nasıl sağlanır? Fındık üreticisi nasıl akşam evine huzur içinde döner?

6 madde sayacağım. Ankara’daki beylerde duysunlar 6 madde sayacağım.

FİSKOBİRLİK’İ 2000’Lİ YILLARIN, 2010 YILLARININ EN GÖRKEMLİ, EN ŞAŞALI KURUMU HALİNE GETİRECEĞİZ

Bunlardan birincisi şu; 1938 yılında kurulan Fiskobirlik’i 2000’li yılların, 2010 yıllarının en görkemli, en şaşalı kurumu haline getireceğiz. Bu kuruma siyaset buluşmayacak. Bu kurum sadece ve sadece fındık üreticisinin hakkını ve hukukunu koruyacak. Taban alımı mı, taban fiyat mı burası belirleyecek. Ürün alımı mı burası yapacak. İhracat mı burası yapacak. Hem çiftçinin hakkını koruyacak, hem Türkiye’nin hakkını koruyacak. Götüreceğiz parayı bir avuç yabancıya vermeyeceğiz. Bu ülkenin insanı hakkını alacak. Bu ülkenin insanı hukukunu alacak. Birinci konumuz bu.

Size sorabilirler CHP fındık sorununu nasıl çözecek diye. Diyeceksiniz ki 6 madde halinde geldi saydı. Biraz sonra sayacağım birinci maddemiz bu.

YENİDEN OTURUP BİR FINDIK KANUNU ÇIKARMAMIZ LAZIM

İkinci maddemiz şu; yürürlükte bir fındık kanunu var. Fakat bu fındık kanunu doğru dürüst bir kanun değil. Yeniden oturup bir fındık kanunu çıkarmamız lazım. Her kesim katılacak bu çalışmaya. Üretici katılacak, manavı katılacak, ihracatçısı katılacak, tüccarı katılacak. Diyeceğiz ki, ya arkadaş bu fındık milli mi? Milli. Bizim mi? Bizim. Üreten insan bizim insanımız mı? Bizim insanımız. Bu para Türkiye’de mi kalsın? Türkiye’de kalsın. Herkes bu parayı adil bir şekilde bölüşsün mü? Bölüşsün. Gelin kardeşim hep beraber oturalım bir fındık kanunu çıkaralım. Demek ki ikinci maddemiz ne? Yeni bir fındık kanunu çıkaracağız. Nasıl? Ortak akılla çıkaracağız. Birilerinin arzusuna ve keyfine göre değil.

FINDIK İHTİSAS BORSASINI BU ÜLKEDE KURMAK ZORUNDAYIZ

Üçüncüsü; manavcılığı ve lisanslı depoculuğu da dahil ederek bir fındık ihtisas borsasını bu ülkede kurmak zorundayız, bu bölgede kurmak zorundayız. Manavcılığı da kapsayacak, lisanslı depoculuğu da kapsayacak. Dolayısıyla burada bir fındık ihtisas borsası kuracağız. Artık fındığın fiyatı yabancı ülkelerde değil bu ülkede belirlenecek. Fındığın fiyatını da, fındığın kalitesine de, fındığın nasıl ihraç edileceğine de, nasıl tüketileceğine de oturup biz karar vereceğiz elin oğlu buna karar vermeyecek. Anlaştık mı? Üçüncü madde.

FINDIK ARGE MERKEZİ KURULMAK ZORUNDA

Dördüncü madde; fındığı biz alıyoruz fındık olarak ihraç ediyoruz. Bir fındık arge merkezi kurulmak zorunda. Fındıktan katma değeri yüksek gıda ürünü üretmek zorundayız. Elin oğlu bizden fındığı alıyor, götürüp orada işliyor 1 liraya aldığı fındığı 15 liraya satıyor. Biz niye satmayalım, bizim ne eksiğimiz var? Üniversitemiz var, fındık bizde, üreticide bizde, imkanda bizde, denizimiz var, gölümüz var, güneşimiz var, güzel insanımız var. Biz niye yapmıyoruz? Niye elin oğlu para kazanıyor da biz para kazanmıyoruz? Demek ki dördüncü madde bir fındık arge merkezi üniversiteyle beraber kurmak zorundayız. Bunu yapacağız.

FINDIĞIN ANA VATANI KARADENİZ’DİR

Beş; fındık ekim alanları. Bakın Karadeniz’i görüyorsunuz, Karadeniz’de fındık dışında bir şey yok yetişmiyor. Bu coğrafyada fındık ekiliyor başka bir şey yok. Siz gidip de düz alanda, başka ürünün yetiştiği bir mekanda, bir alanda fındık üretirseniz buradaki insanın alın terini çalmış olursunuz. Bunu da herkesin bilmesi lazım. Demek ki, beşinci maddemiz ne? Fındığın ana vatanı Karadeniz’dir, gelir burada, 502 bin aile buradan geçiniyor, eğer başka bir yerde ürün ekilecekse devlet teşvik versin. Gitsinler başka bir şey eksinler. Karadeniz’in fındığına başka birisini ortak etmeyelim. Anlaştık mı? Demek ki sorarlarsa beşinci maddemizde bu.

HEM GENÇLEŞTİRECEĞİZ, GENÇLEŞTİRİRKEN FINDIK ÜRETİCİSİNİN GELİRİNİ DÜŞÜRMEYECEĞİZ

Altınca madde; fındık bahçelerini bende biliyorum, sizde biliyorsunuz. Fındık ağaçlarımız biraz yaşlandı, onların gençleştirilmesi lazım. Peki ne yapacağız? Gençleştirirken ağacı değiştirmemiz lazım, yeni genç fidan ekmemiz lazım. Ama çiftçinin de, fındık üreticisinin de geçinmesi lazım, para kazanması lazım, alın terinin karşılığını vermemiz lazım. Hem gençleştireceğiz, gençleştirirken fındık üreticisinin gelirini düşürmeyeceğiz. Ona uygun teşvik getireceğiz. Anlaştık mı? Altınca şartımızda bu.

Diyorum ya size sorabilirler CHP gitti efendim Giresun’da fındık mitingi yaptı ne oldu? Diyeceksiniz ki, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı geldi, fındık mitingi yaptı sizin 15 yılda çözemediğinizi 2 yılda çözeceğim sözünü verdi 6 tanede çözüm üretti. Siz Allah rızası için bari bir çözüm üretin, bir çözüm bir şey söyleyin. Söyleyemiyorlar, söyleyemezler. Neden? Ben değil onlar söylüyorlar. Bizde metal yorgunluğu var diyorlar. 15 yıldır yoruldun arkadaş, 15 yıldır çekil bu ülkeye insan gibi emeğin hakkını koruyan insanlar gelsin artık yönetsinler.

BUNLARIN HEDEFİ FINDIĞI DA BİTİRMEK

Bir şey daha, eskiden bizim tütünümüz vardı. Samsun’un tütünü vardı, Bitlis’in tütünü, Adıyaman’ın tütünü vardı. Şimdi Türk tütününden bahseden var mı? Tütün bitti. Yarın bunların hedefi fındığı da bitirmektir söylüyorum. Bunların hedefi fındığı da bitirmektir. Nasıl bitirecekler söyleyeyim size. Bir firma geldi zaten alımı o yapıyor biliyorum. Alımı o yapıyor. Yarın sizin fındık bahçelerinizi de satın alacaklar ve sizler o fındık bahçelerinde işçi olarak çalışmak zorunda kalacaksınız. O nedenle ben sizden söz isterken fındık bahçelerinize sahip çıkın sözü istiyorum. Alın terinize sahip çıkın sözü istiyorum. Ülkenize, Karadeniz’e, bu güzel coğrafyaya sahip çıkın çözü istiyorum. Yoksa fındık üreticisi kazanırsa kim kazanacak? Türkiye kazanacak, hepimiz kazanacağız, bu millet kazanacak, huzur içinde yaşayacağız. Her evde huzur olacak, her evde bereket olacak. Elin oğlu kendi üreticisini destekler, bizde kendi üreticimizi köstekliyoruz.

Size son bir soru soruyum. Allah aşkına bundan 15 yıl önce ben gelip de şöyle bir miting yapsaydım ve size deseydin ki, ya bunlar bir süre sonra bu memlekete saman ithal edecekler deseydim herhalde hepiniz derdiniz ki, ya bu Kılıçdaroğlu galiba sıyırdı derdiniz değil mi? 15 yılda saman ithal ediyorsun. Tarla mı yok, insan mı yok, ekin mi yok Allah aşkına saman ithal ediyorsun? Mazotu da biliyorum, elektriği de biliyorum hepsini biliyorum. Bu ülkenin çözülmeyecek sorunu yok.

İNSANCA VE HAKÇA BİR DÜZENİ BU ÜLKEYE GETİRMEK HEPİMİZİN ORTAK GÖREVİ

Bütün mesele şu; siz haklarınıza sahip çıkacaksınız bizde size sahip çıkacağız. Beraber bu ülkeyi yöneteceğiz. Ne ezen olacak, ne ezilen olacak. İnsanca, hakça bir düzen olacak. Karadeniz’in yiğit insanlarıyla bir arada olmaktan, birlikte olmaktan, sizinle birlikte olmaktan onur duyuyorum, gurur duyuyorum, şeref duyuyorum. Karadeniz’e, Karadenizliye sonuna kadar sahip çıkmak benim görevimdir. Ben bunu yapacağım, sonuna kadar sahip çıkacağım. Bizim üzerimize gelebilirler, her türlü baskıyı kurabilirler. Ne yaparlarsa yapsınlar insanca ve hakça bir düzeni bu ülkeye getirmek hepimizin ortak görevidir. Benimde görevimdir, sizin de görevinizdir. Bu ülkenin bütün insanlarını, alın terinden yana olan, esnaftan yana olan, çiftçiden yana olan, üretimden yana olan, üretenden yana olan herkesle birlikteyiz herkesle. Hiç kimseyi ayırmıyorum hiç kimseyi. 80 milyon vatandaşa huzuru ve barışı getireceğim.

Bana diyorlar, dedim ki, 4 yıl içinde ben bu ülkede terörü bitireceğim. Bu ülkede huzuru, barışı, kardeşliği getireceğim. Dönüp bana diyorlar ki, sen kimsin? “Ben, televizyonda karşıma çıkmaktan korktuğun adamım” dedim. Karşıma çıkmaktan korkuyor. Cesaretin yok mu? Devleti yöneten adamda cesaret olur. Devleti yöneten adamda özgüven olur. Devletin bütün imkanları senin emrimde. İstihbarat emrinde, polis emrinde, her şey senin emrinde. Benden niye korkuyorsun ya vallahi ben adam yemem. Vallahi billahi adam yemem. Ben insana saygılıyım. Oturup konuşalım. Neyi konuşacağız? Memleketin meselelerini konuşacağız. Hadi terör konusunda karşıma çıkmıyorsun güzel. Gel kardeşim fındık konusunda karşıma gel fındık konusunda. Gelebilir mi? Bende adım gibi biliyorum ki gelemez. Niçin? Çünkü ben haklıyım, çünkü biz haklıyız o haksız. Onun için gelemez. Onun için karşımıza çıkıp bizimle uygar, medeni insanlar gibi konuşamaz ve tartışamaz.

BAKAN DEĞİŞTİ, MİLLİ EĞİTİM POLİTİKASI DEĞİŞTİ

Size sözlerimi bitirirken yine söz veriyorum. Ne olursa olsun bu ülkenin bütün insanlarını seviyorum. Ne olursa olsun insandan yana olacağım. Ne olursa olsun haktan, hukuktan, adaletten yana olacağım. Ne olursa olsun kadın – erkek eşitliğinden yana olacağım. Ne olursa olsun özgür medyadan yana olacağım. Ne olursa olsun bağımsız yargıdan yana olacağım. Ne olursa olsun din ve vicdan özgürlüğünden yana olacağım. Ne olursa olsun her türlü inanca, her türlü kimliğe saygılı olacağım. Bölmek istiyorlar böldürmeyeceğiz. Kavga etmek istiyorlar kavga etmeyeceğiz. Bu ülkenin huzuru için ortak çalışacağız, birlikte çalışacağız, birlikte mücadele edeceğiz, birlikte ülkemizi görkemli günlere taşıyacağız.

Çocuklarımızın durumuna bakın Allah aşkına. Her bakan değişti milli eğitim politikası değişti. Bizim çocuklarımız kobay mı Allah aşkına, bizim çocuklarımız denek mi? Her zaman değişiyor, her ortamda değişiyor. Sınav kalktı, sınav geldi. O gitti, bu geldi. Dünyada böyle bir ülke yok. Dünyada gerçekten böyle bir ülke yok. Bir çocuğu eğiteceksen çağdaş eğitim normları bellidir verirsin çocuğa. Bu ülkenin yetişmiş kadroları var, güzel öğretmenleri var, konuyu bilen insanları var. Çözülmeyecek sorunumuz yok. Niye çözülmüyor biliyor musunuz? Bir eksiğimiz var. Bu ülkede namuslu siyasetçi sayısı az. Sorunumuz orada. Namuslu siyasetçi. Cebini düşünen siyasetçi istemiyoruz. Halkın cebini düşünen siyasetçi istiyoruz. Halktan yana olan, emekten yana olan, üretenden yana olan siyasetçi istiyoruz. Birlikte mücadele edeceğiz, birlikte çalışacağız. Türkiye’nin çözülmeyecek hiçbir sorunu yok. Ben o sorunların tamamını çözmeye kadrolarımla birlikte, arkadaşlarımla birlikte hazırım. Çözmezsem giderim. Çözersem takdir sizlerindir.

Dünyada fındıkta bir numara olacaksınız ve fındık üreticisi perişan olacak. Dünyada fındıkta bir numara olacaksınız elin oğlu gelip fındığı alın terinizi sömürerek götürecek. Dünyada fındıkta bir numara olacaksınız insanlar bu fiyat çok düşüktür diye miting yapacaklar. Bu aklın alacağı bir şey değil. Ama biz bunların tamamını düzeltmeye muktediriz birlikte çalışarak, birlikte mücadele ederek, birlikte kavgasını vererek bu ülkeyi çağdaş uygarlığa taşıyacağız. Her evde huzur olacak, her evde bereket olacak. Her evde insanlar huzur içinde sofraya oturacak. Bu ülkenin caddelerinde, bu ülkenin sokaklarında terör olmayacak. Bu ülkede yurtta barış, dünyada barış olacak. Bu ülkede bizim gibi düşünmeyen insanlarında özgürce düşüncelerini ifade etmelerine imkan sağlanmış olacak. Biz Mustafa Kemal’in çocuklarıyız. Biz insanlar arasında ayrım yapmayız. Biz birlikte yaşamak istiyoruz, huzur içinde yaşamak istiyoruz, kardeşçe yaşamak istiyoruz. Biz hiçbir ayrım yapmadan yolda karşılaştığımızda birbirimize güler yüzle selam vermek istiyoruz. Ne oldu bize? Şu gerginliğe bakın neredeyse birbirimizin boğazını sıkacağız. Kim yapıyor bunları, kim yapıyor? Yapanlara oy vermeyin. Barıştan yana olanlara, huzurdan yana olanlara, alın terinden yana olanlara, kardeşlikten yana olanlara, doğu, batı, güney, kuzey bu ülkede yaşayan 80 milyon benim kardeşimdir diyenlere oy verin onlarla beraber olacağız.

Hepinize saygılar sunuyorum.