16.07.2010

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN BURSA’NIN OSMANGAZİ İLÇESİNDE YAPTIĞI KONUŞMA (16 TEMMUZ 2010)

Referandum Mitingleri - 17.07.2010 Bursa-Osmangazi

Bir değil, onlar değil, binler değil, milyonlarla gideceğiz ta ki bu ülkeye temiz siyaseti getirinceye kadar. Bir değil, on değil, bin değil, milyonlarla gideceğiz ta ki bu ülkede yetim hakkı yiyenlerden hesap soruncaya kadar. Bir değil, bin değil, yüzbin değil, milyonlarla gideceğiz demokratik bir Türkiye’yi hak ve özgürlüklerin birleştiği bir ülkeyi yeniden kurmak üzere. Ve gideceğiz bu güzel coğrafyada bir tek kişinin bile yatağa aç girmeyeceği onurlu Türkiye’yi kuruncaya kadar gideceğiz.

Hiç endişem yok Türkiye Bursa’yla gurur duyacak. Bursa bir tarih yazdı. Bursa Spor bir tarih yazdı. Şampiyonluk kupası getirdi. Anadolu devrimini yaptı, şimdi Anadolu devrimini yine Bursa’dan başladık, Türkiye’de yapacağız halkın iktidarını kuruncaya kadar.

Bursa’da sanayi açısından Türkiye’nin gözbebeği, Bursa bir kültür kenti, Bursa bir tarih kenti, Bursa bir üniversite kenti. Bursa aynı zamanda bir tarım kenti. Bursa bir spor kenti. Bursa bir kültür kenti. Bursa hak ettiği yerde değil. Hak ettiği yeri hiç göstermedi. İzmir için Ege’nin incisi diyorlar, Bursa’da Marmara’nın incisi olmak durumundadır. Bursa’ya nasıl tren gelmez? Bursa’ya nasıl uçak inmez? Bursa’yı Bursa yapmak, Bursa’yı Marmara’nın incisi yapmak, dünyanın markası yapmak yetmez. Halkın iktidarını kurmakla olacaktır. İzmir ne ise Bursa’da odur bizim için. Bursa’yı inci yapacağız.

Arkadaşlarımız diyorlar ki, halkçı Kemal. Unutmayın bu kardeşiniz sizden birisidir. Sizin gibidir, sizin için çalışacaktır. Mücadelesi de sizin içindir. Hiçbir yerde, hiçbir ortamda halkın çıkarlarının dışında hiçbir çıkarı düşünmeyeceğiz. Her yerde söyledik, Bursa’da da, bu meydan da söylüyoruz. Önce halk zenginleşecek diyoruz.

Siz, ben önce halk zenginleşecek derken sizden önce birilerinin zenginleştiğini siz biliyorsunuz değil mi? Siyasete yırtık ayakkabıyla girip Üsküdar’da havuzlu villalarda oturanları biliyorsunuz değil mi? Şimdi bakın size tarih vereceğim, zaman vereceğim. 25 Mayıs 2002 Recep bey Bursa’ya gelmiş. Bursa’da konuşma yapmış. Demiş ki Recep bey, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemeyen, yedirmeyen bir hükümet olacağız. Siz buna inanıyor musunuz? İnanmıyorsunuz değil mi? İşte bütün gerçek bu. Yetim hakkı yemeceğiz dediler. Fakir fukara, garip guraba edebiyatı yaptılar, ceplerini doldurdular vatandaşı düşünmediler. Şimdi seçim geliyor, anayasa değişikliği geliyor. Siz onları düşüneceksiniz. Onları kara kara düşündüreceksiniz. Ve diyeceksiniz ki en büyük güç halktır, halktan üstün güç yoktur, halk size dersinizi verecektir.

Başbakanlık güzel bir şey, ama bu benim elimde olan bir şey değil. Bu sizin elinizde olan bir şey. Siz eğer seçimlerde oyunuzu temiz siyasetten yana kullanırsanız, düzgün siyasetten yana kullanırsanız, çiftçinin, işçinin, emeklinin, esnafın, sanatkarın hakkının korunmasından yana kullanırsanız, siyasette zenginleşmeyi değil de halka hizmet etmeyi namuslu görev kabul eden siyasetten yana kullanırsanız bu kardeşinizde kesinlikle Başbakan olur.

Bir şeyi söyledim. Siyasette yalnız benim çalışmam, yalnız bir arkadaşımızın çalışması yetmiyor. Hepimizin çalışması lazım. Ülke iyi bir noktada değil. Bakın 8 yıllık bir iktidar dönemi geçirdiler bunlar. 8 yıl. Ben 8 yılın sonunda size soruyorum. Bu ülkenin çiftçisi hayatından memnun mu? Bu ülkede emekliler hayatından memnun mu? Bu ülkenin emeklisi hayatından memnun mu? Bu ülkenin sanayicisi hayatından memnun mu? O zaman son bir soru. Bu düzenden kim memnun? Recep beyler memnun değil mi? İşte işin püf noktası bu. Eğer bu ülkenin işçisi, çiftçisi, emeklisi, işsizi, köylüsü, esnafı, sanatkarı memnun değilse bu düzenden kim memnun diye soracağız ama sandıkta soracağız bunu.

Şurada bir afiş var. Diyor ki işsizim ve mutsuzum. Bursa’da işsizlik var değil mi? Emin misiniz burada işsizlik var mı? Yani kriz sizi teğet geçmedi o zaman? Sevgili Recep ne söyledi? Ne dedi ki, efendim kriz bizi teğet geçti. Ben söyledim bana inanmadınız. Samimi söylüyorum ben Recep beye inanıyorum. Kriz Recep beyi teğet geçti, sağolsun çoluk çocuğu hepsi köşeyi döndüler. Ama vatandaşı teğet geçti mi? Vatandaşın böğrünü delip geçti. Sadece Bursa’da 100 bin işçi işsiz kaldı. Pek çok fabrika kapandı. Birde beyefendi kalkmış diyor ki, efendim kriz bizi teğet geçti. Seni teğet geçti de gel şu Bursalılara bir bakayım Bursa’yı teğet mi geçti, deldi mi geçti? Bunu bir sor bakalım.

Şimdi size başka bir konuyu anlatayım. Türkiye’nin gündeminde işsizlik var, Türkiye’nin gündeminde yoksulluk var. Türkiye’nin gündeminde mutsuz insanlar var. Allah aşkına bu güzel coğrafyada tarlamız var, suyumuz var, denizimiz var, insanımız var, üniversitelerimiz var. Mutlu bir Türkiye yaratmak mümkün mü? Mutlu bir Türkiye’yi halkın iktidarında yaratacağız, sizinle beraber yaratacağız, herkesin mutlu olduğu bir Türkiye’yi kuracağız söz veriyorum sizlere.

Şimdi AKP’liler gündemi değiştirmek istedi. Efendim işsizin sorunu yok, memurun sorunu yok, hiç kimsenin sorunu yok. Aslında biliyorlar sorun olduğunu, ama gündemi değiştirecekler. Ne yaptılar? Anayasa değiştireceğiz, referandum olsun. Şimdi ben size soruyorum bu anayasa çiftçinin sorununu çözüyor mu? Emeklinin sorununu çözüyor mu? İşsizlik sorununu çözüyor mu? Dokunulmazlıkları kaldırıyor mu? Allah aşkına çiftçinin sorununu çözmeyen, memurun sorununu çözmeyen, işçinin sorununu çözmeyen, işsizliği çözmeyen, hırsızlardan hesap sorulması için dokunulmazlıkları kaldırmayan bu anayasayı bu milletin önüne hangi yüzle getirecekler. Recep bey demiş ki bunlar milletin önüne nasıl çıkacaklar. İşte biz milletin önündeyiz. Ama Recep beye göre sizler millet değilsiniz. Böyle şey olur mu? Biz size söz veriyoruz daha özgürlükçü bir anayasa, daha demokratik bir anayasa, dokunulmazlıkların kaldırıldığı bir anayasa, YÖK’ün kaldırıldığı bir anayasa, üniversitelerin özerk olduğu bir anayasayı biz getireceğiz. Şimdi size bir soru daha. Allah aşkına siz mecliste ihaleye fesat karıştıran milletvekili istiyor musunuz? Siz mecliste hayali ihracatçı bir milletvekili ister misiniz? Siz mecliste naylon faturacı bir maliye bakanı ister misiniz? Peki Allah aşkına bunları istemiyorsunuz, siz temiz siyaset istiyorsunuz değil mi? O zaman eğer bu meydana Recep bey gelir konuşursa şu soruyu benim sorduğumu ona söyleyin. Sayın Başbakan sen dokunulmazlıkları neden korkup kaldırmıyorsun? Korktuğun nedir biz bilelim bir bakalım. Halkına hesap veren bir siyaset, halka hesap vermeyi namuslu bir görev kabul eden siyaset, halkından korkmayan siyaset, millete hesap vermeyi onurlu görev kabul eden siyaset olmazsa bu anayasaya hayır diyeceğiz. Dokunulmazlıkları kaldır, gel milletin önüne. Bizde seni destekleyelim ve Türkiye’yi dokunulmazlık ayıbından kurtaralım diyoruz. Söz mü? Kaldıracağız.

Bir konuyu daha bilginize sunacağım. Az önce söyledim birimizin çalışmasıyla olmuyor. Hepimiz çalışacağız. Yani bu ülkenin yurtseverleri, bu ülkenin güzel insanları, bu ülkede yolsuzluklardan şikayet eden bütün yurttaşlarımı, hayatından memnun olmayan, daha güzel bir Türkiye isteyen bütün kardeşlerimi sandıkta CHP’nin bayrakları altına bekliyorum. Oraya gelin. Göreceksiniz biz bu ülkeyi temiz yönetmek istiyoruz, bu ülkeyi güzel yönetme istiyoruz. Bu ülkede kimse yatağa aç girmesin diyoruz. Bu ülkede batıya imreniyoruz. Diyoruz ki orada şöyleydi, böyleydi, anlatıyoruz. Gidip gelen yurttaşlarımız anlatıyorlar. Bizim neyimiz eksik Allah aşkına? Her şeyimiz var. O zaman temiz siyaseti iktidara getirmek sizin elinizde. Sizin inançlarınızla oynuyorlar. Bunu unutmayın inançlarınızla oynuyorlar. Herkesin inancı başımızın üstüne. Herkesin etnik kimliği başımızın üstüne. Biz insanların etnik kimliğine ve inancına bakmıyoruz. Etnik kimliğine ve inançlarına saygılıyız, saygı gösteriyoruz ve Allah’ın yarattığı en değerli varlık olarak insanı görüyoruz. Bizim gözümüzde insan var. İnsanın işsizliğini kaldıracağız. Siyasetin konusu budur. İnsanın yoksulluğunu kaldıracağız. Siyasetin konusu budur. Kul hakkını koruyacağız siyasetin konusu budur. Devletin kesesinden hırsızlık yapmayacağız. Siyasetin konusu budur. Siyasetin konusu insanların inançlarıyla oynamak değildir. Siyasetin konusu insanların etnik kimliğiyle oynamak değildir. Onun için Recep beylere ve onun yandaşlarına hep beraber ders vereceğiz ve diyeceğiz ki biz insanı en değerli varlık kabul eden, insanın sorunlarını çözmeye çalışan, insanla beraber giden, insanı saygılı bir yere oturtan bir anlayıştan geliyoruz ve o anlayışı sandıkta hep beraber gösterelim. Sizden istediğim budur.

Bir afişimiz daha var. Ön tarafını da gösterdiler, arka tarafını da. Satılmış liman, su ve topraklarımızı geri alacak mısınız? Hırsız, düzenbaz, vatanı satanlara hesap soracak mısınız? Ayrımcılığa son verecek misiniz? Özelleştirmelere son verecek misiniz? İşsizliği ezecek misiniz? Yoksulluğu tarihe gömecek misiniz? Refah devletini kuracak mısınız? Evet hepsini yapacağız. Çünkü biz sizden toplanan her kuruşun hesabını vermeye namuslu bir görev kabul ederiz. Çünkü biz dokunulmazlıkların arkasına sığıp da millete gelip palavra atmayız. Doğru neyse doğruyu söyleriz. Size bir soru daha. Bundan, 2002’den önce, yani 8 yıl önce siz telefonlarla konuşurken korkuyor muydunuz? Yani rahat telefonla konuşuyordunuz. Kimse bizi dinlemez diyordunuz. Şimdi demokrasi geldi, hak geldi, adalet geldi, özgürlükler geldi ama millet telefonla konuşmaktan korkuyor. Nasıldır bu hak, özgürlük, adalet sormayacak mısınız? Bu hükümet tele kulak hükümetidir. Unutmayın tele kulak hükümeti. Bu hükümetin defterinde demokrasi yoktur, özgürlük yoktur, hak yoktur, hak arayan işçiyi kışın soğuğunda havuza atanlar bunlar değil miydi? Tekel işçilerini coplayanlar bunlar değil miydi? O zaman demeyecek misiniz sevgili Recep bu senin söylediğinle yaptığın niye birbirini tutmuyor? Bunlar unutmayın demokrasi diyorlarsa bilin ki demokrasiyi rafa kaldıracaklar. Hak diyorlarsa bilin ki hakkı rafa kaldıracaklar. Şimdi anayasa dediler 12 Eylül paşalarının anayasasından daha ağır bir anayasa getiriyorlar. Unutmayın bunlar örgütlenmeden de bahsediyorlar değil mi? Anayasa değişikliğinde diyorlar ki, biz memurlara toplu sözleşme hakkı getiriyoruz. Sevsinler senin toplu sözleşme hakkını. Peki grev hakkı getiriyor musun? Getirmiyor grev hakkını. O zaman sormayacak mı memur arkadaşlarımız senin getirdiğin bu anayasa değişikliğini grevi getirmiyorsun korkuyorsun. Al bu anayasayı başına çal demeyecek midir?

Şimdi bir iki noktaya daha değinip sözlerime son vereceğim. Nokta şu; karamsar bir Türkiye’deyiz, gelecek kaygısı yaşayan bir Türkiye’deyiz, çocuklarımız ne olacak diye düşünen bir Türkiye’deyiz. 8 yıldır yurt sorununu çözemeyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Biz karamsarlık yaratan, umutsuzluk yaratan bir iktidar olmak istemiyoruz. Biz topluma sevgiyi, hoşgörüyü, egemen kılmak istiyoruz. Biz açılım diye toplumu ayrıştırmayacağız, biz toplumu bütünleştireceğiz. Biz toplumu gerginleştirmeyeceğiz. Biz toplumu güçlü kılacağız, huzurlu kılacağız. Temel hedefimiz bu. İnsanlarımızın hepsi hoşgörülü. İnsanlarımızın yüreği sevgi dolu. İnsanlarımız barış içinde yaşamak istiyorlar. İnsanlarımız diyorlar ki sorunumuz varsa karşılıklı anlayışla biz bu sorunlarımızı çözebiliriz. Ama öyle bir hükümet var ki gündemi değiştirmek için her şeyi yapıyor. Halkın gündemini elinden alıyor, başka bir gündemi getirip önümüze koyuyor. Bir şeyi yapacağız. Önümüzde 12 Eylül var. 12 Eylül’de bu hükümete ilk dersi vereceğiz söz mü? Söz mü, söz mü, söz mü? Bu sözü Ankara’da mutlaka Recep bey duymuştur. Recep beyin ezberi bozulmuştur. Şimdi sıra geldi Recep beyin kimyasını ve düzenini bozmaya. Onun düzenini bozmaya hazır mısınız? Söz mü? Bunu da yapacağız. Çünkü biz haklıyız. Çünkü biz halktan yanayız. Çünkü biz halkı düşünüyoruz. Çünkü biz halkın çıkarlarını düşünüyoruz. Çünkü biz cebimizi değil, vatandaşın cebini düşünüyoruz. Çünkü biz kendi çocuğumuzun işsizliğini değil, önce vatandaşın çocuğunun işsizliğini düşünüyoruz. Hedefimiz bu, yolumuz bu. Yolumuz aydınlık olsun diyorum.

Bunlar tüyü bitmemiş yetimin hakkından çok söz ediyorlar. Hep derler ki efendim tüyü bitmemiş yetimin hakkı yenir mi? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenlerden hesap sormamız lazım derler. Bunlar bırakın tüyü bitmemiş yetimi anne karnındaki çocuğun bile hakkını yediler bunlar. Onun için bunların sözleri güven veren sözler değil. Bunlar doğruyu söylemiyorlar. Milleti aldatıyorlar, milleti kandırıyorlar. Onun için size geldim. Onun için sizden izin istiyorum. Onun için sizi oylarınıza talibim. Diyorum ki ben sizin için çalışacağım. Beraber çalışacağız, beraber savaşacağız, mücadelemizi, bayrağımızı, halkın iktidarını beraber kuracağız diyorum.

Ve size diyorum ki, artık yalandan, talandan bu millet bıktı. Artık insanlar soyula, soyula perişan oldu. İşsizlik almış başını gidiyor. Ve size diyorum ki güç verin. Oyunuza ihtiyacım var. Haramilerin saltanatını yıkmak için yola çıktık, destek istiyorum sizden.

Benim umudumda sizlersiniz. Benim umudum benim halkım. Umutla yola çıktık. Halkın sağduyusuna güveniyorum. Halkımla beraber yürüyeceğim. Size söz veriyorum ve size bir şey daha haramilerin saltanatını yıkacağız ama bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe yaşayan bir düzeni kuracağız biz.

Siyaset artık adam gibi adamların siyaseti olmalıdır. Siyaset artık gençlerin siyaseti olmalıdır. Siyaset artık kadınların siyaseti olmalıdır. Bu meydanda gençleri görüyorum. Çok yoğun bir şekilde katılmışlar. Onlara yürekten teşekkür ediyorum. Kadınlarımızı görüyorum çocuklarıyla beraber gelmişler. Artık kadınlarda siyasete el koydu. Türkiye’nin geleceği burada ve bunu yapacağız. 7’den 70’e güzel bir Türkiye’yi, onurlu bir Türkiye’yi, birilerinin önünde diz çöken değil, onuruyla duran ve halkını temsil eden bir Türkiye’yi beraber kuracağız. Sağolun, var olun arkadaşlar.