18.07.2010

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN BURSA’NIN GÜRSU İLÇESİNDE YAPTIĞI KONUŞMA (18 TEMMUZ 2010)

Referandum Mitingleri - 18.07.2010 Bursa-Gürsu

Buraya niye geldim. Diyeceksiniz ki seçim yok. Oy istemeye gelmedim. Buraya gelme nedim şu; siz hayatınızdan memnun musunuz değil misiniz onu sormak için geldim. Memnun değil misiniz? O zaman Allah aşkına 8 yıldır bu ülkeyi yönetenler sizin sesinizi dinlemiyorlar mı acaba? Burası AKP’nin yerelde kazandığı bir ilçemiz. Türkiye’yi yediler doymadılar, Gürsu’yu da yiyorlar doymayacaklar. Buradaki yolsuzluklardan herhalde Gürsuluların haberi vardır. Bunlar demiyorlar mı kul hakkı yemek günahtır diye. Peki siyasete atılıp cebini dolduran, siyaseti gidip vatandaşı görmeyen, vatandaşın derdini dinlemeyen, köşeyi dönen bu haramilerden hesap sorulmayacak mı? Ben buraya onun için geldim. Sizden yetki istiyorum. Bize yetki verin diyorum. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak için sizden yetki istiyorum.

Bunun için yetki istiyorum sizden. Bu ülkenin çiftçisi memnun değil, işçisi memnun değil, emeklisi memnun değil, esnafı memnun değil, sanayicisi memnun değil. Burada işsizlikte var değil mi? Emin misiniz işsizlik var mı? Allah aşkına bu düzenden kim memnun? Bu düzenden Recep beyler memnun. Onlar fakir fukara, garip guraba edebiyatı yapmıyorlar mıydı? Efendim fakir fukara var, garip guraba var kul hakkı yemeyelim demiyorlar mıydı? Şimdi sizlerin bir tek soru sorma hakkınız var. Bir soruyu sormak zorundasınız. Sevgili Recep, sen diyordun ki fakir fukara, garip guraba eyvallah başımızın üstünde yeri var. Peki o Üsküdar’da etrafını Çin Seddi gibi iki duvarla ördüğün o havuzlu villaları nereden aldın sen? Onun için diyorum sandığa gideceğiz. 12 Eylül’de sandığa gideceğiz. Diyorlar ki biz adalet getiriyoruz, özgürlük getiriyoruz, hakları genişletiyoruz. Çiftçi elde ettiği ürünün hakkını alıyor mu? İşsizlik sorunu çözüldü mü? Dokunulmazlıklar kalktı mı? Peki size bir soru daha siz TBMM’ye milletvekili gönderdiniz. Hayali ihracatçı milletvekili istiyor musunuz? İhaleye fesat karıştıran milletvekili istiyor musunuz? Kalpazan milletvekili istiyor musunuz? Naylon faturacı milletvekili istiyor musunuz? O zaman 12 Eylül’de oylarınız hayırlı olsun diyorum.

Neden söylüyorum hayırlı olsun diye? Bakın, bu ülkede her şeyimiz var, güzel bir güneşimiz var, topraklarımız bereketli, insanlarımız çalışkan, sıksalar taşın suyunu çıkaracaklar. Ne oluyor bu ülkede de biz hepimiz mutsuzuz. Ne oluyor bu ülkede de işsizlik bu boyutlara geldi? Buraya Anadolu’dan kopup geldi insanlarımız. Kimimiz Artvin’den, kimimiz Karadeniz’den, kimimiz doğudan, kimimiz güneyden geldi. Diyoruz ki bu coğrafyada kardeşçe yaşayalım, barış içinde yaşayalım, huzur içinde yaşayalım. Bunlar Allah aşkına 8 senede bu memlekette huzur bıraktılar mı? Barış bıraktılar mı? Kardeşlik bıraktılar mı? 8 yıldır yönetiyorlar bu memlekette yağa giren aç çocuklar var. Onların dertlerini dinliyorlar mı acaba? O ailelerin derdini dinliyorlar mı acaba? Onun için size geldim. Size bu hükümeti şikayet etmeye geldim. Ve dedim ki, önümüze bir fırsat çıktı. 12 Eylül’de fırsat çıktı. 12 Eylül’de öyle bir tokat vurun ki biraz düzelsinler, biraz akıllarını başlarına alsınlar, biraz fakir fukarayı düşünsünler.

Buradan size sesleniyorum. Arkadaşlarıma sesleniyorum. Bizim iktidarımızda, yani halkın iktidarında biz eşlerimizi Katar Emir’inin düğününe devletin uçağıyla göndermeyeceğiz. Buradan söylüyorum ben.

Bu memlekette bu kadar aç var, sefillik var. Siz armut üreticilerine sormak istiyorum. Gerçekten ürününüzün bedelini aldınız mı? Alın terinizin karşılığını aldınız mı? Ama beyefendilerin umurunda değil. Onlar biniyorlar devletin uçağına ta dünyanın öbür tarafındaki düğüne eşlerini gönderiyorlar. Allah aşkına bu olacak şey mi? Böyle bir şey olabilir mi? Biz vergileri niye veriyoruz? Yol yapılsın diye veriyoruz, fabrika yapılsın diye veriyoruz, okul yapılsın diye veriyoruz, hastane yapılsın diye veriyoruz. Beyler uçağa atlıyorlar düğünlere geziyorlar. Olmaz, buna izin vermeyin. Verecek misiniz? İzin vermeyin. İzin verirseniz yarın sırtınıza da binerler. Onun için buraya geldim. Onun için sizinle dertleşmeye geldim. Biz temiz siyaset istiyoruz, düzgün siyaset istiyoruz, namuslu siyaset istiyoruz. Halka hesap vermeyi namuslu bir görev kabul ediyoruz biz. Amacımız bu, niyetimizde bu.

Ve bir şey daha söyleyeyim size. Bu hükümet sizlerin inançlarıyla oynuyor. Bu hükümet dini siyasete alet ediyor. Buradan söylüyorum herkesin inancı başımızın üstünedir. Herkesin inancına saygı gösteririz. Siyaset inançlarla uğraşmaz. Siyasetin konusu inançlar değildir. Siyasetin konusu şudur; bir yerde açlık var mı, yoksulluk var mı, işsizlik var mı, yolsuzluk var mı? Siyasetin konusu budur. Siyaset bununla ilgilenir. Açlığı yok eder, yoksulluğu yok eder, dokunulmazlıkları kaldırır, vatandaşa hesap verir, vatandaşın ödediği vergiyi cebe indirmez. Siyaset zenginleşme aracı değildir. Siyaset halka hizmet etme aracıdır. Bunun için buraya geldik.

Başbakanlığa siz karar vereceksiniz. Ben sadece size dileklerimi söylüyorum. Temiz bir siyaset istiyorsanız, halka hesap verilsin diyorsanız, alın terinin karşılığı ödensin bu memlekette diyorsanız, yatağa bir tek çocuk bile aç girmesin diye düşünüyorsanız, kul hakkı yiyenlerden hesap sorulmasını istiyorsanız ben sizin oylarınıza talibim.

Ve şunu söylüyorum. Diyorum ki, helal süt emmiş bütün vatandaşlarımı Cumhuriyet Halk Partisinin çatısı altına bekliyorum ben. Yolsuzluktan şikayet eden bana gelsin, işsizlikten şikayet eden bana gelsin. Yoksulluktan şikayet eden bana gelsin. Ayrımcılıktan şikayet eden bana gelsin. İnançları sömürülen adam bana gelsin. Hangi vatandaşım ben ibadetimi yapacağım önümde engel var diyorsa o vatandaşımda bana gelsin. Ben bütün vatandaşlarımın sorunu çözmeye talibim.

Ve şunu söylüyorum. Diyorum ki, biz bu ülkede barışı sağlayacağız. Biz bu ülkede alın terine değer vereceğiz. Biz bu ülkede emeğe değer vereceğiz. Biz bu ülkede hesap vermenin ne olduğunu vatandaşa göstereceğiz. Ve biz diyoruz ki, biz siyasette zenginleşmeyeceğiz. Önce halk zenginleşecek diyoruz.

Eğer siz diyorsanız ki AKP, yani kul hakkı yiyenler hesap versin. Ben sizin oylarınıza talibim. Hesap sormazsam namerdim. Gittiğim yerlerde söyledim, burada da söylüyorum. İnançlarımıza göre yüce Allah diyor ki, kul hakkı hariç hangi günahla gelirsen affederim. Ama kul hakkıyla gelme diyor. Biz bunları affetmeyeceğiz. Kul hakkı yiyenlerden hesap soracağız, hesap sormak zorundayız. Bu millet sizi affetse bile Allah affetmeyecek sizi diyoruz.

Bakın bu meydanları onlar dinlemezler. Vatandaşın derdini dinlemezler. Onlar ne zaman dinlerler biliyor musunuz? Telefonla konuşurken dinlerler onlar. Onun için vatandaşlarıma diyorum dertleriniz varsa gelin bana anlatın, meydanlarda da anlatın. Ama hükümet dinlesin istiyorsanız telefonla konuşun. Çünkü bu hükümet telekulak hükümetidir. Halkın hükümeti değildir. Biz ülkemizi seviyoruz, insanımızı seviyoruz, doğamızı seviyoruz, Bursa’yı seviyoruz, burayı seviyoruz, Türkiye’yi seviyoruz. İstiyoruz ki bu coğrafyada huzur olsun, barış olsun, kardeşlik olsun, alın terinin değeri ödensin. Ne güzel söylemiş koca ozan yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe olsun diyor. Bizde aynı dileği söylüyoruz. Bir ağaç gibi tek ve hür yaşayalım ve bir orman gibi kardeşçe olalım. Bu davet bizim. Bu davete çağrı bekliyoruz.

Bu davetle hepinize selamlarımı, saygılarımı sunuyorum, sağolun var olun diyorum.