02.08.2019

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN ARTVİN HOPA’DA YAPTIĞI KONUŞMA (2 AĞUSTOS 2019)

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN ARTVİN HOPA’DA YAPTIĞI KONUŞMA
(2 AĞUSTOS 2019)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Hopa Belediye Başkanlığı'nı ziyaret ederek, belediye başkanı Tamer Ekmekçi ile görüştü.
Görüşme sonrasında kendisini bekleyen vatandaşlara hitap eden Genel Başkan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:


Teşekkür ederim. Miting için, toplantı için havanın çok uygun olmadığını biliyorum. Sıcak bir hava var, nemli bir hava var. Sizlere teşekkür etmeye geldim. Neden biliyor musunuz? Artvin belediyemiz vardı, mutlaka Hopa da olacak dedim.  Ve sizler de Belediye Başkan adayımızı seçtiniz. Taner Başkan düzgün bir başkan, ayrım yapmayan bir başkan, yüreğinde insan sevgisi olan bir başkan, ona destek verin demiştim, sizler desteğinizi verdiniz Taner Başkanı Belediye Başkanı olarak seçtiniz, Taner Başkan size hizmet edecek. Teşekkür etmek için geldim.
Ama bu vesileyle birkaç şey de ifade edeyim. Biz Belediye Başkanlarından şunları bekliyoruz. Beklediğimiz birinci şey şudur, belde halkı arasında hiçbir ayrım yapmayın, size oy versin vermesin herkesi kucaklayın. Neden? Yeni bir siyaset anlayışını başlatıyoruz, yeni bir siyaset. Kavga değil, gerginlik değil, gerilim değil; sevgi üzerine, güzellik üzerine bir siyaset inşa etmek istiyoruz. Ne dedik? “Mart’ın sonu bahar olacak” dedik. Mart’ın sonu bahar oldu mu? Oldu. “Haziran’da kirazlar çiçek açacak” dedik. Kirazlar çiçek açıyor mu? Açıyor. Hep sevgi üzerine, hep güzellik üzerine, bütün söylemlerimizi bunun üzerine inşa ettik. Her şeyi söylediler bize, hakaret ettiler, başka şeyler söylediler. Ne söylerlerse söylesinler benim yüreğimdeki insan sevgisini asla ve asla silemezler. Herkesi seviyorum, herkesi. Sadece insanları değil, Allah’ın yarattığı her şeyi seviyorum, her şeyi. Çiçeği de seviyorum, kuşu da seviyorum, kurdu da seviyorum, atmacayı da seviyorum, kartalı da seviyorum, serçeyi de seviyorum, Allah’ın yarattığı her şeyi seviyorum. Sevgi üzerine bir dünya kurmak istiyoruz. Ve siyasetin görevinin de bu olması lazım. Çünkü bu topraklarda sevgi var, barış var. Siyaset bu toprakları kirletiyor aslında, kavgayı siyaset yapıyor. Niye kavga ediyoruz? Siyaset hizmet yarışı olmalı. Ben şunu yapacağım, o diyecek ki, sen bunu yapıyorsun ama ben ilave olarak şunu yapacağım. Peki bunları yapmak için ne yapıyorsunuz? Vatandaştan vergi topluyorsunuz, vatandaş vergi veriyor, hepiniz vergi veriyorsunuz. Belediye Başkanı sizin ödediğiniz vergileri sizin için harcamak zorunda. Harcarken de size hesabını vermek zorunda, harcadığı her kuruşun hesabını size vermek zorunda. Eğer size hesap vermiyorsa bilin ki; o Belediye Başkanı cebini düşünüyordur, vatandaşı değil. Bakın bu çok önemli, bu cümle önemli. Belediye Başkanı, bakanlar, devletin bütçesini yönetenler, nereye hangi parayı harcadıklarının hesabını vermiyorlarsa ceplerini düşünüyorlar demektir, vatandaşı değil.
Örnek mi istiyorsunuz örnek vereyim size, dedik ki, Avrupa’nın en büyük havaalanını yapıyoruz, adı İstanbul Havaalanı olsun. Güzel. Kaça yaptınız? Kimse bilmiyor. Maliyeti ne? Kimse bilmiyor. Ama parayı vatandaştan alıyorsunuz. Neden maliyetini açıklamıyorlar? Ben bilmiyorum, 600 milletvekili de bilmiyor, sivil toplum örgütleri bilmiyor, meslek kuruluşları bilmiyor. Niye bilmiyoruz; mademki, parayı ben ödeyeceğim, esnaf ödeyecek, çiftçi ödeyecek, yeni doğan çocuk ödeyecek. Emzik alırken vergi ödüyorsunuz, süt içirirken çocuğa vergi ödüyorsunuz, hanım mutfakta musluğu açtığı andan itibaren 5 çeşit vergi ödüyor. Peki benim ödediğim vergilerle havaalanı yaptığını söylüyorsun, peki kardeşim maliyeti kaç, niye ben bilmiyorum? Şehir hastaneleri yapıyorsun, kaça yapıyorsun, kime verdin, maliyeti ne bilmem lazım. Hesabını siyasetçinin vermesi lazım. Siyasetçi hesap veriyorsa, kibirli insan değildir. Siyasetçi hesap veriyorsa, insana saygı duyan bir siyasetçidir. Siyasetçi hesap veriyorsa, kul hakkı yemeyen bir siyasetçidir. Siyasetçi hesap veriyorsa, Türkiye’yi seven, insanları seven bir siyasetçi demektir o. Eğer hesap vermiyorsa kibirlidir, insana saygı duymayan bir insandır.
Ben o nedenle özellikle AK Partiye oy veren kardeşlerime seslenmek isterim. Oy verenlere kızmıyorum, niye oy verdiniz diye herhangi bir özel eleştirim de yok. Herkes istediği partiye gider oyunu verir. Ama nasıl ben bir sıradan vatandaş olarak benim vergimin hesabını bir siyasal iktidar vermiyorsa ve hesabını sormak istiyorsam, en başta AK Partiye oy veren vatandaşın da hesabını sorması lazım. Ben de vatandaşım, ben de vergi veriyorum, nereye harcadın bu vergiyi kardeşim demem lazım.
Kibirli insan, fakire başka gözle bakan insandır. Kibirli insan, ben onun karnını doyurdum o bana oy versin diyen insandır. Oysa hiç kimse bir başkasının karnını doyurmaz. Herkes emeğiyle, alın teriyle karnını doyurur. Sosyal devlet varsa, sosyal devlet fakirin fukaranın yanında olmak zorundadır. Ama fakirin fukaranın yanında olurken, onun fakirliğini fukaralığını açıklamaz, ifşa etmez, onun onuruyla oynamaz, ona yardım eder kimse bilmez. Niçin? Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek. Sağ elin verdiğini sol el görüyorsa, bu işte bir sakatlık var demektir. Onun için söylüyorum, kibirli insan farklı bir insandır.
Ben size bir fotoğraf göstereceğim. Bakın, ben özellikle bu fotoğrafı AK Partili kardeşlerimin görmesini isterim. Neden biliyor musunuz? Basılan yer bir vatan toprağı. Çamur yok, buyurun bakın çamur yok burada, yağmur yağmıyor, herhangi bir şey yok. Ama çizmeden galoş ben hayatımda ilk kez duydum, çizmeden galoş. Birinci soru, diyeceksiniz ki, ya Kılıçdaroğlu bula bula bunu mu buldun kardeşim, niye bunu buldun? Çok önemli bir şey, toprağa basıyorsunuz ayakkabım toz olmasın diye, elbisem toz olmasın diye. Niçin? Çok pahalı, pahalı yerden aldık toz olmasın. Toprak nedir? Toprak Ana deriz. Toprak nedir? Vatandır. Toprak nedir? Aşık Veysel’in sözüyle söyleyelim, benim dostum kimdi? “Benim sadık yârim kara topraktır” der Aşık Veysel. Ve siz toprağa basıyorsunuz, galoştan çizmeler takıyorsunuz ayağınıza. Olmaz. Bu kibirdir işte, bunun adı kibirdir. Oysa toprağa, çimene yalınayak basmak isteriz. Toprağın bir özelliği daha var, toprak aynı zamanda temizliktir, suyun olmadığı yerde toprakla ibadet yapılır, toprakla teyemmüm edilir. Bütün bunlar toprağın ne kadar değerli olduğunu gösterir. O nedenle bu fotoğrafı da özellikle AK Partili kardeşlerimin görmesini istedim. Siz eğer toprağa değer veriyorsanız, memlekete değer veriyorsanız, insana değer veriyorsanız, çiftçinin ayakkabısıyla gittiği bir yere bir ülkenin Cumhurbaşkanı pozisyonunda olan bir kişi çamuru yok, şuyu yok, buyu yok, neden o galoşu giyiyorsun, hangi gerekçeyle giyiyorsun diye sorulması lazım. Ben soruyorum siz de sorun, sizler de sorun. Siz vatandaşsınız birilerinin tebaası değil vatandaş, Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşısınız ve sizler Gazi Mustafa Kemal’in kurduğu, kulluktan yurttaşlığa geçen cumhuriyetin bireylerisiniz. Demokrasinin en önemli unsurlarısınız vatandaş olarak. Böyle bakmamız lazım.
Ve bir şey daha, Suriyelilerden şikayet ediyoruz, 3,5 milyon Suriyeli var, vatandaş şikayet ediyor. Hatta bazen deniyor ki, Suriyeli birinci sınıf vatandaş, ben ikinci sınıf vatandaş haline geldim. Hastaneye gidiyorum onlara öncelik var, bana öncelik yok. Onlara her türlü yardım yapılıyor. 40 milyar dolar yardım yapıldı, nereye gitti bu para 40 milyar dolar? Bize hiçbir şey yok. Suriyelilere iş var, benim çocuklarım işsiz, neden? Şu soruyu özellikle AK Partiye oy veren kardeşlerimin düşünmesini isterim. Neden biz Suriye’ye girdik, neden Suriye’ye silah soktuk, neden Müslümanı Müslümana kırdırdık, neden insanlar Suriye’de birbirlerini öldürüyorlar? Saldıranlar “Allah Allah” diye saldırıyor, öbür taraftan saldıranlar da, onlar da “Allah Allah” diye saldırıyorlar. Birisinin elinde Rus silahı, öbürünün elinde Amerikan silahı. Kim kazanıyor? Rusya kazanıyor, Amerika kazanıyor. Kim kaybediyor? İslam dünyası kaybediyor. Bunu AK Partiye oy veren kardeşlerimin düşünmesi lazım; neden, neden yapıyoruz biz bunları diye. Ve bunu aşmak zorundayız, Suriye’yle derhal barışmalıyız, Mısır’la derhal barışmalıyız, Suriye’de iç savaşı derhal sona erdirmeliyiz. İç savaşı sona erdirdikten sonra Suriyelilere her türlü yardımı yapmalıyız ve onları kendi ülkelerine huzur içinde göndermeliyiz. Eğer biz bunu yaparsak Ortadoğu’nun en saygın ülkesi haline geliriz.
Ülkücü kardeşlerime de sesleneyim. Öyle ya, onlar diyorlar ki, biz ülkücüyüz. Herkese söylerim, bayrak benim bayrağımsa, herkes ülkücüdür. Vatan benim vatanımsa, herkes ülkücüdür. Hiçbir endişem yok oradan. Ama şunu sormak isterim, vatandaşlığı dolarla satılığa çıkaran bir hükümete ne denir? Vatandaşlığı dolarla satıyorsunuz, bastır parayı al evi, sana Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı veriyim diyorlar. Bunu niye söylüyorum? Kendisine milliyetçi diyen ülkücü kardeşime sesleniyorum. Ben buna karşıyım, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı parayla satılamaz, onun onuru vardır, kimliği vardır. Parayla satılıyorsa ve sen ona destek veriyorsan, ben o kişiye kusura bakmasın ülkücü falan demem, milliyetçi de demem. Parayla milliyetçilik olmaz. Milliyetçilik bizim altı okumuzdan birisidir. Asalet demektir, vatan sevgisi demektir, bayrak sevgisi demektir. Milliyetçilik ırkçılık demek değildir. Gazi Mustafa Kemal’in söylediği bu bayrak benim bayrağım, bu vatan benim vatanımsa, herkes milliyetçidir kardeşim. İşin özü budur.
Efendim hepinize en içten selamlarımı, sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Taner Başkan şöyle bir gel Allah aşkına. İlk elini kaldırdığımda bereketli bir yağmur vardı ve akşamdı. Ve o zaman henüz seçimler olmamıştı ve sizler kısa bir süre sonra sandık başına gidecektiniz. Sandık başına gittiniz, size sevdalı, sizin için emek harcayan, sizin için çaba harcayan bir arkadaşımızı, bir dostunuzu, bu kentin bir sevgilisini Başkan seçtiniz. Seçtiğiniz için tekrar size yürekten sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
Bahar sadece burada olmadı, İstanbul’da da bahar oldu, bir hemşeriniz var orada. Adana’da bahar oldu, Mersin’de bahar oldu, Aydın’da oldu, İzmir’de oldu. Bütün Türkiye sathında yeni bir siyaset anlayışını, sevgiyi, hoşgörüyü, kardeşliği hep birlikte yayacağız. Size sözüm söz; Ortadoğu’ya barışı getireceğiz, bu bölgeye barışı getireceğiz, terörü bitireceğiz. Herkesin işi, herkesin aşı olacak. Bunu bitireceğiz. 8,5 milyon işsizimiz var, onlar çözemezler, Allah’ın izni ve sizlerin oylarıyla biz onu da çözeceğiz. Bu bölgeye barışı, bu bölgeye sevgiyi, bu bölgeye hoşgörüyü, bu bölgeye sanayiyi, üreten Türkiye’yi kuracağız. Üreten Türkiye, tüketen değil üreten Türkiye’yi kuracağız.
Hepinize tekrar içten sevgiler, saygılar sunuyorum, sağ olun, var olun diyorum. 
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, konuşması sonrasında yanına gelen ve yeni evlenen bir çifti tebrik etti.