Merhaba Manavgat,
Sizinle dertleşmeye geldim. Ülkenin içinde bulunduğu koşullar iyi değil. Şunu çok iyi bilmenizi isterim. Ülkemiz ciddi sorunlarla karşı karşıya. O ciddi sorunları aşmaya hazır mıyız?
Evet sizlerle dertleşmeye geldim. Birinci sorunumuz şu; ülkenin içinde bulunduğu durumdan bu ülkenin işçisi memnun mu? Bu ülkenin çiftçisi memnun mu? Bu ülkenin emeklisi memnun mu? Bu ülkenin sanayicisi memnun mu? Peki Allah aşkına bu düzenden kim memnun? Recep bey ve arkadaşları memnun. O zaman yapacağımız bir şey var. Elbirliğiyle, gönül birliğiyle ayrılığı gayrılığı bırakarak bu düzeni yıkacağız ve halktan yana bir düzen kuracağız. Neden halktan yana bir düzen kuracağız? Eğer bu ülkenin işçisi memnun değilse, çiftçisi memnun değilse, emeklisi memnun değilse, memuru memnun değilse, sanayicisi memnun değilse, esnafı, sanatkarı memnun değilse bunları memnun eden bir düzen kuracağız. Rantiyeyi de alaşağı edeceğiz.
Size bir örnek daha vermek istiyorum. Diyelim ki, 1 milyon dolar bir para getirdi yabancının birisi getirdi Türkiye’ye 1 milyon dolar para. 1 sene sonra bu para 2 milyon 370 bin dolar oluyor. Şimdi aranızda esnaf var, aranızda çiftçi var, aranızda emekli var, belki aranızda memurda var. Allah aşkına 1 milyon dolar karşılığı bir yılda 1 milyon 370 bin dolar para kazanan hangi düzen var? Bir şey daha var. İş bununla kalsa diyeceğiz ki hadi parayı kazandın. Bu memlekette esnaf vergi verir, çiftçi vergi verir, sanayici vergi verir, memuru vergi verir, işçisi vergi verir. Ama 1 milyon 370 bin dolar para kazanan adam birde 5 kuruş vergi vermez. İşte buna Adalet ve Kalkınma Partisinin adaleti deniyor. Bu Recep’in adaletidir.
Şimdi bakın ben buradan söylüyorum. Manavgat meydanından söylüyorum. Recep bey Ankara’da dinlesin. Eğer söylediklerim doğru değilse Salı günü çıkar konuşur der ki, Manavgat meydanında konuşmuş, 1 milyon 370 bin dolar para kazanan adam hayır şu kadarda vergi veriyor desin. Biz öğrenelim bakalım ben mi doğru söylüyorum, o mu doğru söylüyor?
Size bir şey daha söyleyeceğim. Bu memlekette çiftçilerimiz var. Alın teri döküyorlar. Sabahtan akşama kadar toprakla uğraşıyorlar. Kendisi, eşi, çocuklarıyla beraber. Üretmeye çalışıyorlar. Ama Recep beyin sayesinde dünyanın en pahalı gübresini bunlar kullanıyor. Dünyanın en pahalı mazotunu bunlar kullanıyor. Dünyanın en pahalı ilacını bunlar kullanıyor. Birde elde ettiği ürünün karşılığını almıyor. İşte bu düzen haramilerin düzenidir. Haramilerin düzenini alaşağı etmekte halkın görevidir, sizin görevinizdir.
Biz şunu istiyoruz. Bu coğrafyada ne düşüncesi dolayısıyla, ne inançları dolayısıyla, ne de etnik kimliği dolayısıyla hiç kimseyi ötekileştirmeyeceğiz, hiç kimseyi ikinci sınıf yurttaş konumuna koymayacağız. İnsan insandır ve başımızın üstünde yeri vardır.
Başbakanlık konusuna biraz sonra geleceğim. Onu konuşacağız. Ama bir şey daha söylemek istiyorum. Siyaset çok acımasız bir kurum haline geldi. Bizim etnik kimliklerimizi sorgulamaya başladılar. Bu yanlıştır. Bizim inançlarımızı sorgulamaya başladılar. Bu da yanlıştır. 19. yüzyılın politikasını 21. yüzyılın Türkiye’sinde kullanamazsınız. İnsanlar kendi anne ve babalarını seçme hakkına sahip midir? E mademki kişi anne ve babasını seçemiyor, böyle bir özgürlüğü yok. Anne ve babasıyla gurur duyuyor. O zaman ben onun etnik kimliğini niye siyasetin odağına koyuyorum. Hangi gerekçeyle odağına koyuyorum. O nedenle etnik kimliklerle siyaseti alaşağı edeceğiz.
İnanç konusu da çok önemlidir. Herkesin inancı vardır. Bir siyasetçinin bir vatandaşın inancına müdahale etme hakkı var mıdır? Allah’la kul arasına birisinin girme hakkı ve yetkisi var mıdır? O zaman inanç niye siyasete konu oluyor? Ne dedim? Ayrılık ve gayrılığa yer vermeyeceğiz. Bizim inançlarımızı, etnik kimliğimizi sorgulayan, onu siyasette kullananlara pirim vermeyeceğiz. Söz veriyor musunuz? Söz mü? O zaman göreceksiniz Türkiye aydınlığa kavuşacaktır.
Dünyanın en güzel coğrafyasındayız. Havamız güzel, toprağımız güzel, insanımız güzel, güneşimiz güzel, suyumuz var. Allah aşkına bölüşemeyeceğimiz neyimiz var. Kaldı ki, bu ülke sadece kendisini değil dünyayı doyurabilecek bir ülke. Toprakları bereketli, insanları çalışkan. Ama bir siyasetçilerimiz var insanlarımızı bölüyor. Siyasetçilerimiz var insanlarımız topraklarını ekmek istiyorlar, alın terlerinin karşılığını vermiyor. Siyasetçilerimiz var yıllardır çalışan, üreten, emekli olan kişiye milli gelir artışından pay vermiyor. Artık bu siyasetçileri Türkiye’de sandığa gömme zamanı geldi.
Şimdi siz bu anlayışta olan siyasetçileri sandığa gömmeye hazır mısınız? Gerçekten hazır mısınız? Sesiniz biraz az geliyor hazır mısınız? Bağırın ki diyorum Ankara’dan Recep bey duysun, Recep beyin ezberi bozulsun diye söylüyorum. Recep beyin ezberi bozulacak. Ama Recep beyin kimyası da bozulacak. Recep beyin şimdi hep beraber düzenini değiştirmek zorundayız. Recep beyin düzeni değiştirilmelidir. O düzen az önce söyledim size siyasette zenginleşme düzenidir. O düzen halkın cebinden paraları alma düzenidir. Biz o düzeni yıkacağız, yerine halkın iktidarını ve halkın düzenini kuracağız.
Belki Manavgat’ta şu veya bu şekilde insanlarımız gelir sağlıyor, geçiniyor, imkanı var, toprağı var, emekli aylığı var, bir yerlerde çalışıyor. Ama bu coğrafyada sevgili Manavgatlılar bu coğrafyada binlerce çocuk gece yatağa aç giriyor. Türkiye’nin en ciddi sorunlarından birisidir. Eğer akşam kadının tenceresi kaynamazsa, iki çocuğuna yiyecek bir şey bulamazsa o ailenin, o kadının dramını başka kimse anlayamaz. Biz halkın iktidarını kurarak, sizlerle beraber, sizden güç alarak bu coğrafyada bir tek çocuğun bile yatağa aç girmesine asla izin vermeyeceğiz.
Recep bey diyor ki, bu parayı nereden bulacaksınız. Manavgat meydanından Recep beye söyleyelim. Biz halkın vergisini düzgün yerde kullanacağız. Halkın vergisini halkın çıkarları için kullanacağız. Sosyal devleti tabana indireceğiz, refah tabanda olacak, halk zenginleşecek önce Recep bey. Önce halk zenginleşecek.
Bakın uzun süredir söylüyorum. Siyasete yırtık ayakkabıyla girip şimdi havuzlu villada oturanların halkın yüzüne bakmaya artık haklarının da ve yetkilerinin de olmadığına inanıyorum ben. Biz dedik ki, siyasette zenginleşmeyeceğiz biz. Halkın vergilerine sahip çıkacağız ve o vergileri halk için kullanacağız dedik biz. Hiç Recep bey çıkıp da benim havuzlu villam yoktur, İstanbul’da 5 tane Kısıklı’daki etrafı çift duvarlarla örülü villalar bana ait değildir dedi mi? O zaman bir soru soralım Manavgat meydanından o 5 tane villayı hangi parayla aldın bakalım? Nasıl aldın bakalım? Neden bu soruyu soruyorum. Çünkü Recep bey diyor ki ben diyor aldığım emekli aylığıyla, başbakanlık aylığıyla geçinemiyorum. Ayda 10 bin lira alıyor geçinemiyor beyefendi. O nedenle şirket kuruyorum diyor. Şimdi bakın Recep bey taksi parası verir mi? Recep bey dolmuş parası verir mi? Otobüs parası verir mi? Uçak parası verir mi? Çok şükür eğitim masrafı da yok. Peki sormayacak mı bizim emekliler gözümün sevdiği Recep’i sen ayda 10 bin lirayla geçinemiyorsun da ben 500 – 600 lirayla ayda nasıl geçiniyorum diye sormayacak mı? Onun için size söylüyorum. Emekliler bu sandıkta AKP’den hesap sormak zorundadır. Emeklileri ikinci sınıf yurttaş konumuna getirdiler. Emeklilere milli gelir artışından pay vermiyorlar. Emeklinin evlenmemiş kızı 18 yaşını geçtikten sonra anne babasının sağlık sigortasından da yararlanamıyor. Bu nasıl bir düzendir ki tasarruf yapa yapa emeklinin 18 yaşındaki kızını buldun. Başka tasarruf yapacak alan mı bulamadın sen?
Hiç meraklanmayın Türkiye Manavgat’la gurur duyacak. Her yerde de gurur duyacak Türkiye.
Siyasette inançların sömürü alanı haline getirildiğini söyledim. İnançlara saygı duymamız gerektiğini söyledim. Biz insanları seviyoruz, insanlara hizmet etmek istiyoruz. Siyasetin amacı halka hükmetmek değildir, halka zulmetmek değildir. Siyasetin amacı halka hizmet etmektir. Biz halka hükmetmeye değil, halka hizmet etmek için geliyoruz. Halka hizmet etmek için istiyoruz. Bunu niye söyledim? Bunu şunun için söyledim değerli Manavgatlılar. Burası aynı zamanda turizm kenti, aynı zamanda tarım kenti. Burası Allah’ın verdiği en güzel coğrafyalardan birisi. Güzel bir nehri var, denizi var, iklimi güzel, toprağı bereketli. Ama bu yapı içerisinde eğer mutlu insanlar yaratamazsanız, insanlar bu güzel coğrafyada mutlu olamazlarsa, çocukları okutup, büyütüp iş bulamazlarsa o zaman bu memlekette bir dert var, bir sorun var demektir. Yönetimden kaynaklanan bir sorun var demektir. Herkesin derdi yokken niye bizim derdimiz oluyor. Herkes sorununu çözerken biz niye sorunumuzu çözemiyoruz. En iyi toprak bizde, en iyi sanayici bizde, en iyi işadamı bizde, esnafımız iş yapıyor, işçimiz çalışkan. O zaman bir eksiklik var bu düzende. Bu düzendeki eksik olan helvayı yapacak adamda. Helvayı yapacak adamı da siz seçeceksiniz.
Bakın bugün Kütahya’da sınav açıldı işsizlik dolayısıyla bir sınav açtılar 60 kişi alacaklar. 80 işçi alacaklar affedersiniz. 80 işçi için 7 bin kişi başvurmuş. Şimdi bu tablo Türkiye Cumhuriyetinin hak ettiği bir tablo mudur? Bu tablonun arkasında duran Recep bey değil midir? O zaman bu yapının, bu anlayışın, bu siyaset anlayışının, bu ekonomik anlayışın değişmesi gerekmiyor mu? O zaman az önce söylediniz Başbakan Kemal diye. Şimdi ben size soruyorum. Seçimler gelecek önünüze, sandık gelecek az kaldı. Sandıkta Süleyman sizsiniz, mühür sizin elinizde. Hazreti Süleyman mührü hep haktan yana kullandı, adaletten yana kullandı. Kul hakkı yemeyenden yana kullandı. Sizlerde aynı şekilde adaletten yana, haktan yana, özgürlükten yana, kul hakkı yemeyenlerden yana mühür kullanmaya söz veriyor musunuz? Söz veriyor musunuz? Eğer siz söz veriyorsanız bizde size söz veriyoruz. O mührün hakkını vereceğiz. Size güven vereceğiz. Sizin hakkınızı sonuna kadar koruyacağız, kul hakkı yiyenlerden de hesap soracağız.
Bir şey daha söyleyeceğim ve sözümü bitireceğim. Şimdi biliyorsunuz Recep bey çiftçileri çok fazla sevmez, çiftçilerle arası iyi değil. Ne söyledi Mersin’de bir çiftçiye? Ananı da al git dedi. Şimdi sizden bir söz istiyorum ben. Seçim önünüze gelecek, sandık gelecek. Bu sandığa giderken anamızı alacağız, babamızı alacağız, kardeşimizi alacağız, bacımızı alacağız, amcamızı alacağız ve komşumuzu alacağız. Hep beraber sandığa gideceğiz ve harimlerin iktidarını yıkacağız. Bunun sözünü veriyor musunuz? Söz mü? Bakın bu sözü verirseniz bilin ki artık bu ülkede ne kalpazandan Başbakan, ne hayali ihracatçıdan milletvekili, ne Ali Dibocudan adalet bakanı, ne de naylon faturacıdan maliye bakanı artık olmayacak bu ülkede.
Şimdi biz Ankara’da silkeliyoruz bunları. Gövdeyi biz silkeliyoruz dalları da siz silkeleyeceksiniz. Manavgat’ta, Antalya’da, Alanya’da her yerde silkeleyeceğiz bunları. Ta ki kul hakkı yiyenlerden hesap soruncaya kadar. Silkelemeye hazır mısınız? Gerçekten hazır mısınız? Hiç meraklanmayın bunlar nereye kaçarlarsa kaçsınlar hesabını soracağız bu işin. Çünkü bu ülkede işsizlik var, bu ülkede yoksulluk var, bu ülkede atanamayan öğretmenler var, bu ülkede açlık var, bu ülkede alın terinin değerini adamlar yok. O adamları beraber iktidar yapmaya hazır mıyız? O zaman hep beraber yürüyeceğiz. Hep beraber iktidara koşacağız.
Tıpkı Nazım ustanın dediği gibi bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe gideceğiz. Sağolun var olun diyorum.