26.06.2010
26.06.2010
Merhabalar,
Buraya sizinle sohbet etmeye geldik. Dertleşmeye geldik. Korkuteli’nin güllerini saklayacağım. Sağolun.
Bir şeyi unutmayın. Çok sağolun. Bu Kemal sizin Kemal’inizdir. Sizin gibi birisidir. Yola çıkarken bu halkın sorunlarını çözmek için yola çıktık. Yola çıkarken bu milleti yıllar yılı sömüren, hakkını alan, hakkını vermeyen siyasete hesap sormak için çıktık. Yola çıkarken dedik ki, artık bu güzel coğrafyada bir tek çocuk bile yatağa aç girmesin. Bunun için yola çıktık. Yola çıkarken dedik ki, bu ülkenin çiftçisi var, emekçisi var, memuru var, işçisi var, sanayicisi var, işsizi var. Bari herkesin derdine derman olalım diye yola çıktık.
Başbakanlığa geleceğim. Onunu sizinle konuşacağız Başkanlığı ayrıca. Ama önce ben buranın bir iki sorununa değineyim. Mantar üretimi burada çok önemli öyle mi? Biliyorsunuz önemli olduğunu. Çok sayıda aile mantar işiyle uğraşıyor, geçiniyor, gelir kaynağı elde ediyor. Mantara uygulanan özellikle girdide uygulanan katma değer vergisinin %18 olmasından memnun musunuz? O zaman gelin halkın iktidarını kuralım. …………… girdiği %18’den 8’e indirelim. Var mısınız?
Bunu şunun için söylüyorum; ben eski bir maliyeciyim. Bir limonu alırken %18 ödüyorsunuz, malı satarken %8 alacaksınız. Peki, %10’u ne olacak? Onun için diyoruz %10’u kaldıralım satışla girdi arasındaki farkı da eşitleyelim. Bunu eşitlersek bilin ki burada mantar üretimi çok önemli bir noktaya gelecek.
Bu yeter mi? Yetmez. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti toprağı var, işçisi var, çalışanı var, gidip Çin’den mantar getiriyor. Bunu kabul ediyor musunuz? Biz üretemiyor muyuz? Üretiyoruz. Biz tüketemiyor muyuz? Tüketiyoruz. Biz emek harcayamıyor muyuz? Emek harcıyoruz. O zaman ben niye Çin’den mantar getiriyorum. Allah aşkına bu memlekette mantarı biz üretemiyor muyuz?
Onun için söylüyorum. Halkın iktidarını kurmak zorundayız. Onun için söylüyorum. Önce millet zenginleşecek, siyasetçi değil. Refahı taban yayacağız. Refahı sadece politikacıların alanı değil, o alanda değil refah halka inecek, önce halk zenginleşecek, halk bildiği, çalıştığı, ürettiği, alın teri döktüğü alanda bu ülkeye sahip çıkacak. Aidiyet duygusu güçlenecek. Ürettiğinin karşılığını alacak.
Sizin bu bölgenin tarımda çok önemli bir yeri olduğunu biliyorum. Ama Recep Beyinde çiftçilerle arası iyi değil. Onu da çok iyi biliyorum. Şimdi hatırlarsınız Mersin’de bir çiftçi kardeşimiz Sayın Başbakanı bulmuş şikayetini dile getirecek. Öyle ya politikacı zaten dert dinleyecek. Derdi dinlemese vatandaşın derdini nereden öğrenecek. Siz Recep Beyin hiç çarşıya pazara gittiğini, file doldurduğunu, bu mantarın, bu elmanın fiyatının kaç lira olduğunu biliyor mu Recep Bey? Bilmez. Burada 50 kuruşa, 75 kuruşa elma satacaksınız Ankara’da biz bunu manavdan 2 liraya, 2,5 liraya alacağız.
Halkın iktidarında üreticiyle tüketici arasındaki aracıları kaldıracağız. Burada doğrudan İstanbul’a gidecek, Ankara’ya gidecek, büyük merkezlere gidecek, burada 50 kuruşu, 75 kuruş olan ürününüz siz doğrudan doğruya 1 liraya, 1,5’a satacaksınız, oradaki insanımızda 2 liradan alacak. Hem üretici kazanacak hem tüketici kazanacak. Aracı kazanmayacak.
Onun için biz diyoruz halkın iktidarını kuralım diye. Onun için biz diyoruz halkın için mücadele edelim diye. Ama bunun yolu var. Birinci yolu şu; az önce söyledim, Recep Beyle çiftçilerin arası değil. Ne dedi Recep Bey çiftçi kardeşimize; ananı da al git dedi değil mi? Biz yanlış bilmiyoruz değil mi?
Şimdi bak önümüze seçim gelecek. Sandık önünüze konulacak ve hep beraber şunu yapacağız; anamızı alacağız, babamızı alacağız, kardeşimizi alacağız, yeğenimizi alacağız, komşumuzu alacağız ve sandığa gideceğiz ve Recep Beye unutamadığı bir demokrasi dersi vereceğiz. Buna hazır mısınız? Gerçekten hazır mısınız? Siz hazırsanız bilin ki, bu memlekete demokrasi geliyor artık. Bilin ki, bu memlekete tüyü bitmemiş yetimin hakkını soranlar geliyor. Neden Tüyü bitmemiş yetim dedim? Allah aşkına siyasette bir adam nasıl zenginleşir? Aldığın para belli, harcadığın parada belli, nasıl oluyor da ben İstanbul Kısıklı’da lüks villada, havuzlu villada oturuyorum? Bir vatandaş bunu bana sormayacak mı? Kim o havuzlu villalarda oturan? Siyasete yırtık ayakkabıyla girip 8 sene, 10 sene içinde, 15 sene içinde İstanbul Kısıklı’da etrafı çift duvarlarla örülü villalarda oturacaksınız. Millet olarak, halk olarak biz bunu kabul ediyor muyuz? Niye kabul etmiyoruz? Kabul etmiyorsak şunu var; seçim sandığı gelecek Recep Beye dersini vereceğiz. Yeter diyeceğiz. Yeteri kadar palazlandın, çık artık Kısıklı’daki villanda otur milletin yakasından düş diyeceğiz.
Bu ülkede terör var. Korkuteli’de terörden büyük acılar çekti. Türkiye’de büyük acılar çekti. Geçen İstanbul’da 17 yaşındaki Buse’mizi yine teröre şehit verdik. Terörü istemiyoruz. Bu coğrafyada terör istemiyoruz. Terör bir insanlık suçudur. Nereden ve kimden gelirse gelsin hep beraber teröre karşı durmak zorundayız. Artık bunu yapmak zorundayız.
Terörü de gene elbirliğiyle bitireceğiz. Toplumsal desteğimizle bitireceğiz. Hiç kimse nasıl bu ülkede istiyorsak yatağa aç girmesin yine istiyoruz ki bu ülkede terör dolaysısıyla insanlar yaşamlarını yitirmesin.
Biz insanımızı seviyoruz. Biz insanlarımızla beraber olmak istiyoruz. Eğer insanlarımızı kazanırsak, insanlarla dost geçinirsek, insanlarımızın karnı doyarsa bu güzel coğrafyada neyimiz eksik? Her şeyi yapacağız, her şeyi üreteceğiz.
Bakın ben size az önce dedim ki, Recep Beyin çiftçiyle arası iyi değil. Allah aşkına kiminle arası iyi? Emekliyle arası iyi mi? Hadi çiftçiyi anladık peki, memurla arası iyi mi? İşçiyle arası iyimi? Peki, Recep Beyin kiminle arası iyi? Eğer biz birlik olursak, helal süt emenlerin tamamı CHP’nin çatısı altına gelirse bilin ki, artık rantın iktidarını yıkacağız, halkın iktidarını kuracağız.
Bakın ben size bir şey daha söyleyeyim; siyaset çok acımasız bir kurum. Siyaset halkın en temiz duygularını sömürmekten çekinmeyen bir kurum. Bizim inançlarımızı sömürdüler. En temel inancımızı sömürdüler. Ben şimdi size buradan soruyorum. Allah aşkına Müslümanlıkta Allah’la kul arasına giren birisi var mıdır? Böyle bir anlayış var mıdır? Böyle bir inanç var mıdır? O zaman birileri bizin inançlarımızı siyaset meta yapmamalı. Buna izin vermemeliyiz. İnanç Allah’la kul arasındaki manevi ilişkidir, o manevi ilişkiye hiç kimsenin girmeye hakkı da yoktur, yetkisi de yoktur.
Bir soru daha sorayım ben sizlere; yine samimi olarak cevap verin, bir insanın kendi anne ve babasını önceden seçme hakkı var mıdır? Böyle bir şey zaten olamaz. O zaman şu soruyu soralım; etnik kimlik siyasetin odağına niye geliyor? Ben kendi annemi babamı zaten seçme özgürlüğüne sahip değilim. O zaman politikacı benim annemle babamla iye uğraşır? Sizin annenizle babanızla niye uğraşır? Sizin etnik kimliğinizle niye uğraşır? Buna karşı çıkmayacak mıyız?
O zaman gelelim işin esansına. İşin esası şu; insan düşünceleriyle, inançlarıyla, etnik kimliğiyle Allahın yarattığı en değerli varlıktır ve başımızın üstünde yeri vardır. Anlaşıyor muyuz burada? Peki, o zaman diyeceksiniz ki, siyasetin konusu ne? Siyasetin konusu insanın açlığıdır, insanın yoksulluğudur, insanın işsizliğidir. Çiftçi ektiği ürünün karşılığını alıyor mu almıyor mu? Siyasetin konusu budur. Siyasetin konusu dik durmaktır. Siyasetin konusu Türkiye Cumhuriyetini onurlu bir ülke yapmaktır. Siyasetin konusu terörü sona erdirmektir. Siyasetin konusu bağırıp da, gürleyip de ……………. atmamak değildir siyasetin konusu. Siyasetin konusu verdiğin sözün arkasında durabilmektir. Siyasetin konusu halka hesap vermeyi namuslu görev kabul etmektir.
Onun için diyoruz inançlarla etnik kimlikler siyasetin konusu değildir. O olmamalıdır. Bütün yurttaşlarıma sesleniyorum ve onlara açıkça şunu söylüyorum, şu çağrıda bulunuyorum; sizin inançlarınız sömürenlere asla ve asla izin vermeyin. Sizi baş tacı eden, sizin inançlarınıza saygı duyan, eğer inancımı yerine getiremiyorum, birisi bana engel oluyor diyorsa gelsin yanıma ben karşına çıkacağım beraber yıkacağız önündeki duvarları diyorum.
Onun için biz insanımızı seviyoruz. Onun için insanlarla dost geçinmek istiyoruz. Onun için diyoruz insan Allahın yarattığı en değerli varlıktır ve başımızın üstünde yeri var diyoruz. Onun için biz insanımıza hak ettiği alın terinin karşılığını vermek istiyoruz. Siyasetin konusu budur. Onun için önümüze sandık gelecek ve sandıkta hep beraber halkın iktidarını kurmak için mücadele edeceğiz.
Şimdi gelelim sizin meşhur sloganınıza. Az önce attılar. Başbakan Kemal diyorsunuz. Güzel, güzel diyorsunuz. Şimdi seçim gelecek. Sandık önünüze duracak ve elinizde bir mühür. Süleyman sizsiniz, mühür sizin elinizde. Hz. Süleyman mührü hep doğruluktan yana kullandı. Düzgün olmaktan yana kullandı. Temizlikten yana kullandı. Kul hakkı yememekten yana kullandı.
Onun için bende size soruyorum. Seçim sandığı önünüze geldiğinde o mührü doğruluktan yana, temiz siyasetten yana, kul hakkı yemeyenlerden yana kullanmaya hazır mısınız? Sesiniz biraz az geliyor. Hazır mısınız? Niye dedim sesiniz az geliyor biliyor musunuz? Çünkü sizin sesiniz Korkuteli meydanından Ankara’ya gitsin, Recep Beyin ezberi bozulsun diye söylüyorum.
Her şey evet deriz. Her düşünceye saygı gösteririz. Ama kul hakkı yemeye gelince orada dur deriz. Kusura bakmayın. Kul hakkı yemek doğru değildir. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemek doğru değildir. Siyasette zenginleşip, havuzlu villada oturmak doğru değildir. Bunu söylüyoruz biz.
Şimdi halkın çıkarlarını korumak için siyasetçinin hesap vermesi lazım. Ben size bir soru daha sormak isterim; siz temiz siyaseti gerçekten istiyor musunuz? Bu ülkede insanlar doğru dürüst çalışsın, halka hizmet etsin, halka hükmetmesin, halka eziyet etmesin, halka eza çektirmesin, halka hizmet etmeyi namuslu görev kabul etsin. Böyle bir siyasete var mısınız?
Böyle bir siyasete varsanız seçim sandığı gelecek. Biz size söz veriyoruz. Size hesap vereceğiz. Zenginleşmeyeceğiz. Bizim amacımız şu; önce halk zenginleşecek, halk zenginleşecek, refah tabana yayılacak diyoruz.
Bakın o kadar güzel bir ülkede yaşıyoruz ki, toprağımız var, suyumuz var, çalışan işçimiz var, çiftçimiz var, sanayicimiz var, işçimiz var, esnaf sanatkarımız var. Peki, niye bu insanlar mutsuz? Her şey var. Her şey varsa bir eksiğimiz var. Helvayı yapacak yiğide ihtiyacımız var. Onun için size geldim. Biz kendimizi düşünmeyeceğiz halkı düşüneceğiz. Sizin için geldik. Sizin için yola çıktık. Halkın çıkarlarını savunmak için yola çıktık. Onun için diyorum ben size, ben ne oyum ne buyum. Ben bu milletin hizmetindeyim ve unutmayın ben sizin Kemal’inizim. Böyle bakın bana.
Önümüzde çok şey var. Burada da işsizlik var değil mi? Emin misiniz Korkuteli’nde işsizlik var mı? Ama Allah aşkına şimdi diyecek ki, bazı arkadaşlar niye Recep Bey diyorsun? Şimdi nasıl söylemeyeyim. Recep Bey kalktı bir demeç verdi. Dedi ki, her üniversiteyi bitiren iş bulacak diye bir kural yoktur. Allah aşkına bana söyle misiniz sevgili Recep Bey, senin çocuklarınla Korkuteli’ndeki emeklinin çocuğu aynı şartlarda mı? Yani Korkuteli’ndeki emekli oğluna gemi alabiliyor mu? O zaman kabahat Korkuteli’nde. Gemi alsın niye almıyor efendim gemiyi? Recep Bey doğruyu söylüyor.
Sizin önümüze sandık gelecek. Bunları unutmayın. Onun için anlatıyorum size. Bir anne baba düşünün çocuğu zor bela yetiştirmiş, üniversiteye göndermiş, boğazından kesip harçlık gönderiyor. Bin bir belayla okutuyor, çocuk mezun oldu iş bekleyecek Başbakan diyor ki, her üniversiteyi bitiren çocuk iş bulacak diye bir kural mı var.
Şimdi bunu Fransasız Başbakanı, İngiliz Başbakanı veya Almanya’da veya Japonya’da bir Başbakan söylese ertesi gün o görevden ayrılır. Ama sandık geliyor o Başbakanı o görevden sizler ayıracaksınız. Tamam mı?
Size bir soru daha sorayım; siz temiz siyaset istiyor musunuz? Güzel. .o zaman şunu yapacağız, parlamentoda naylon faturacı Maliye Bakanı istemiyoruz. Tamam mı? Parlamentoda ihaleye fesat karıştıran milletvekili istemiyoruz. Tamam mı? Parlamentoda Ali Dibocu Adalet Bakanı istemiyoruz. Tamam mı? Parlamentoda kalpazan Başbakan istemiyoruz. Tamam mı?
Eğer biz bunları istemiyorsak bilin ki, temiz siyaset vardır. Bilin ki, artık bu ülke, bu vatandaşlar temiz siyaset özlem duyuyorlar. Temiz siyaseti hayata geçirmenin yolu vardır. Nedir biliyor musunuz? Bakın orada diyor ki, siyasetin, siyasetçinin, sermayenin değil halkın Başbakanı ol. Ben size söz veriyorum. Ne siyasetin, ne siyasetçinin, ne sermayenin halkın Başbakanı olacağım. Sizin desteğinizle olacağım.
Bizi bekleyen dostlarımız var. Oraya gideceğiz. Şunu söyleyeyim ben sizlere; demokrasiyi sağlamak, bu ülkede huzur içinde yaşamının yolunu en iyi bir ozanımız söylemiş; bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe yaşayalım diyor.
Onun için Recep Bey Korkuteli’ne geldi mi? Korkuteli eli, adı üstünde korkabilir. Onun içinde gelmemiş olabilir. Ama önemli değil. Recep beyi buraya çağıralım vatandaşın halini bir görsün bakalım. Hatta davet edelim Recep Beyi çiftçinin vaziyetini bir görsün bakalım. Borçları görsün bir bakalım. İcra dosyalarını bir görsün bakalım.
Ben size son söz şunu söylüyorum ve veda ediyorum bir ağaç gibi tek ve hür olalım ve bir orman gibi kardeşçe bu güzel coğrafyada yaşayalım. Kardeşlik bizim olsun, beraber yürüyeceğiz inşallah.
Sağolun, var olun.
13.10.2024
13.10.2024
13.10.2024
13.10.2024