26.06.2010

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN ANTALYA ELMALI TEKKE KÖYÜ’NDE YAPTIĞI KONUŞMA (26 HAZİRAN 2010)

GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN ELMALI TEKKE KÖYÜNDE “ABDAL MUSA SULTAN’I ANMA TÖRENİ"NDE YAPTIĞI KONUŞMA

Merhabalar, nasılsınız. Bugün çok güzel bir ortamdayız. Başbakanlığa maalesef ben karar veremiyorum. O karar size ait. Kararı siz vereceksiniz. Sunucu arkadaşımız belki benim layık olmadığım çok güzel şeyler söyledi. Ama bir şeyi bilmenizi isterim. Ben sizin Kemalinizim, ben sizden birisiyim.
İnsanı seviyoruz, doğayı seviyoruz, güzellikleri seviyoruz, inançlara saygılıyız, etnik kimliklere saygılıyız. Yani tanrının yarattığı her şeye saygılıyız.
Abdal Musa tarihin yetiştirdiği ender komutanlardan birisi. Yeniçeri ocağının kuruluşunda düşünmüş, felsefesi var, kararı var. Savaşmış düşmanla. Sonra gelmiş buraya yerleşmiş. Horasan erlerinin Anadolu’ya gelişi bizim tarihimiz açısından çok önemlidir. Onlar çok önceden Anadolu’ya geldiler, buraya yerleştiler. Dilimizi ve kültürümüzü getirdiler. Aradan 100 yıllar geçti onların dilini hala kullanıyoruz. Pir Sultan’ı anlarız, Yunus Emre’yi anlarız, Aşık Mahsuni Şerif’i anlarız. O kuşağın tamamını anlarız biz. Ve Horasan erleri bize bu coğrafyada sevgiyi öğrettiler, kardeşliği öğrettiler. Onlar korkuyu değil, sevginin egemen kılınmasını istediler. Tanrıyı sevdiler korkmadılar. Cehennemden de korkmadılar. Çünkü bir ozanın dediği gibi cehennem dediğin dal, odun yoktur, herkes ateşini buradan götürür diyor ozanımız.
Çünkü onlar, Horasan erleri sevgiyi yücelttiler, gönlümüze sevgi kattılar. Kul hakkı yemeyeceksiniz dediler. Yanlış yapmayacaksınız dediler. Eğri olmayacaksınız dediler. Temiz olacaksınız dediler. Her alanda insanı seveceksiniz ve doğruluktan ayrılmayacaksınız dediler. Onlar bize sevgiyi ve hoşgörüyü öğrettiler. Onlar bize saygıyı öğrettiler. Abdal Musa’da bunlardan birisiydi. Kaygusuz Abdal mizahı getirdi şiire. Mizahın ne kadar güzel olduğunu bize gösterdi. O da Abdal Musa ocağının önemli erenlerinden birisidir. O nedenle biz bütün Horasan erlerini, Anadolu’yu Türkleştirenleri, dilimizi öğretenleri, kültürümüzü yaşatanları, hepsini burada, bu ocakta saygıyla ve sevgiyle tekrar anıyoruz. Onlar bize tasavvufu da öğrettiler. Harabi’yi bilirsiniz onunda deyişleri vardır. Harabi derki; “Kandil geceleri kandil oluruz, kandilin içinde fitil oluruz. Hakkı göstermeye delil oluruz. Fakat kör olanlar görmez bu hali” der.
Bütün bunların insan yatar. İnsanın yüceliği yatar, insanın sevgisi yatar, insanın dostluğu yatar, insanın insanı sevmesi yatar, insanın Allah’ı sevmesi yatar. Bütün bunların özünde insan vardır. İnsana saygı duyacağız, insanı yücelteceğiz. İnsan eğer haksızlıkla karşı karşıya kalırsa onun mücadelesini vereceğiz. Haksızlıklara karşı göğüs gereceğiz, doğruların yanında olacağız. Asla ve asla doğrudan sapmayacağız.
Bilmiyorum burada söylemek doğrumudur, değil midir? Ama kirlenmiş bütün alanları siyaset dahil olmak üzere temizlemeliyiz, temizlemeliyiz, temizlemeliyiz! Eğer bizler yaşamın bütün kirli alanlarını temizlersek o insanın yüceliğini bir daha göreceğiz. O nedenle sevginin, hoşgörünün, kardeşliğin egemen kılındığı bir Türkiye’de barış içinde yaşamak istiyoruz. Terörü sonlandırmak istiyoruz. Terör bir insanlık suçudur ve insanlık suçuna karşı bir yürek olarak hepimiz ortak mücadele etmeliyiz. Kavgasını ortak vermeliyiz.
Eğer bu coğrafyada hepimizin karnı doyuyorsa, hepimiz mutlu oluyorsak ve ortak çabamızı bunun üzerine kurgularsak, ortak çabamızı böyle verirsek Türkiye’de çözemeyeceğimiz bir sorun yoktur. Hepimiz sorunu çözebiliriz. Sorunu biliyoruz, çözmesini de biliyoruz. Ama anahtar sizin elinizde, mühür sizin elinizde.
Bakınız; ben size bir şey daha söyleyeyim. Bu ülkenin doğası çok güzel. Güneşi var, toprağı var, insanı var, üniversiteleri var, sanatçıları var. Her alanda yetişmiş insanı var. Nasıl oluyor da bu coğrafyada çocuklar yatağa aç giriyor? Nasıl oluyor da bu coğrafyada yoksulluk birilerinin kaderi olarak algılanıyor. Bu kaderi değiştirmek bizim elimizde. Tek yürek olacağız, beraber olacağız, beraber yürüyeceğiz, beraber koşacağız. Bir Allah’ın kulu yatağa aç girmeyinceye kadar koşacağız.
Maden ocağında ölen işçinin ölümü kader değilse, ki kader değildir. Aynı şekilde açlık da kader değildir, yoksullukta kader değildir, işsizlikte kader değildir. Biz tek yürek olursak çözemeyeceğimiz sorun yoktur bizim.
Ülkemizi seviyoruz, ülkemizin insanlarını seviyoruz. Etnik kimliklerini önümüze koyan ve siyaset yapanlara, inançlarımızı önümüze koyup onun üzerinden siyaset yapanlara her zaman ve her ortamda karşı çıkmalıyız. Tek hedefimiz olmalı. İnsan ve insanın yüceliğini de hepimiz kabul etmeliyiz.
Yaşam güzelliklerle dolu. Üzüntülerde var insanın yaşamında. Ama az önce konuşan arkadaşımız dedi ki, güzel bir şey söyledi. Abdal Musa Ocağı aydınlıktan korkanlarında korkması gereken bir ocaktır dedi. Elbette öyle olmak zorundadır. Çünkü aydınlık karanlıklara, karanlıklar için mücadele edeceğimiz süreçte ihtiyaç duyduğumuz bir alandır. Aydınlığı hep beraber kurmalıyız. Aydınlığı hep beraber yaşatmalıyız. Aydınlığı önce yüreklerimizde duymalıyız, aydınlığı Türkiye’ye yaymalıyız.
Başbakanlık az önce söyledim. Başbakanlık sizin elinizde. Seçim sandığı önünüze gelecek. Süleyman sizsiniz, mühür sizin elinizde olacak. O mührü ben inanıyorum ki Abdal Musa şenliğine gelenler o mührü adaletten yana kullanacaktır. O mührü kul hakkı yemeyenlerden yana kullanacaktır. O mührü aydınlıktan yana olanlar için kullanacaktır. O mührü haksız yere tutuklanan, yargılananlar için kullanacaktır. O mührü halkı için bedel ödemekten korkmayanlar için kullanacaktır. Onun için diyorum mühür sizin elinizde olacak, Süleyman siz olacaksınız. Sizin vereceğiniz her karara biz saygı göstereceğiz ve o kararın gereği neyse onu yerine getireceğiz. Ama unutmayın biz halka hiçbir zaman hükmetmeyeceğiz. Temel felsefemiz halkla hükmetmek değil, halka hizmet etmek olacaktır.
Koca Nazım’ın iki dizesiyle sözlerime son vereyim. Onları hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe yaşama dileğiyle hepinize selamlar, saygılar sunuyorum. Sağolun, var olun diyorum.