22.09.2020

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU'NDAN TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ'NE ZİYARET

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’ni ziyaret etti. Ziyaretin ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Sinan Adıyaman düzenlenen basın toplantısında şöyle konuştu:

Sinan ADIYAMAN- Değerli basın mensupları, hepinizi Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi adına saygıyla selamlıyorum. Sayın Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı bu nazik ziyaret için kendisine sizlerin huzurunda gerçekten teşekkür ediyorum. Bizim için çok önemli.
Ben şöyle birkaç bir şey söylemek istiyorum. Türk Tabipleri Birliği, 1953 yılında 6023 sayılı yasayla kuruldu. Kamu kurumu niteliğinde bir meslek örgütüdür. Türk Tabipleri Birliği halk sağlığını korumak, geliştirmek, herkese kolay ulaşılabilir, kaliteli ücretsiz sağlık hizmeti için çalışmak, meslek ahlakını korumak, tıp eğitiminin her alanında söz sahibi olmak ve üyelerinin maddi ve manevi haklarını korumak için kurulmuş anayasal bir kuruluştur.
Sivil toplum örgütü olmak yerine bildiğiniz gibi bir moda deyim var, sivil toplum örgütü deyimi var. Bunu olmak yerine toplumcu bir demokratik kitle ve meslek örgütü olmayı seçmiştir Türk Tabipleri Birliği. Türk Tabipleri Birliği halkçıdır; halkın sağlığı ile aş, iş, barınma arasındaki ilişkilerin kavranmasının önemli olduğunu ve eşitsizliklerle, ayrımcılıkla mücadele etmeden herkese eşit ve ücretsiz kamusal sağlık hizmetinin savunulamayacağını her zaman dile getirmiştir. Türk Tabipleri Birliği sadece hekimlerin değil tüm sağlık çalışanlarının ve halkın örgütüdür ve bu doğrultuda da çalışmalarına bugüne kadar devam etmiştir, bundan sonra da devam edecektir. Bildiğiniz gibi bu pandeminin geldiği 6. ayda pik yapmış durumda salgın ve bununla ilgili olarak da özellikle hayatını kaybeden yurttaşlar ve hekimler ve diğer sağlık çalışanları için geçtiğimiz hafta bir eylem planladık ve Türk Tabipleri Birliği olarak bütün örgütümüze, 64 ildeki odamıza bunu ilettik ve bütün Türkiye’den, bütün odalarımızdan, bütün illerden çok iyi bir katılım oldu. Adeta yas belirtisi olarak kullandığımız bu siyah kurdeleler tüm Türkiye’yi dolaştı. Ben bu konuda tekrar çok teşekkür ediyorum Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na. Bu konuda diğer mecliste grubu olan partiler ve olmayan partilerden de çok sayıda destek mesajı aldık, buralara geldiler, ben onlara da sizin huzurunuzda tekrar teşekkür etmek istiyorum.
Sözü Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na bırakıyorum.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sayın Başkan, değerli basın mensupları, bu ziyaret aslında bizim açımızdan da çok önemli. Pandemi sürecinde toplumun her kesimi, yaşadığı bölge ne olursa olsun toplumun her kesimi ciddi bir endişe içinde. Bu endişeyi giderecek olan ana aktörler sağlık çalışanlarıdır siyasetçiler değil, herhangi bir meslek grubuna sahip olanlar değil, polis değil, jandarma değil, asker değil, maliyeci değil, bunlar değil. Toplumsal endişeyi giderecek olanlar sağlık çalışanlarıdır. Olay bir sağlık sorunudur ve sağlık çalışanlarına Sayın Başkanın huzurunda bütün sağlık çalışanlarına başta hekimler olmak üzere hepsine şükran borçluyuz, hepsine minnet borçluyuz. Her bir sağlık çalışanı evine gitmiyor, riskle doğrudan doğruya karşı karşıya, risk oranı sağlık çalışanlarında yüzde 85. Dolayısıyla böyle bir tablo içinde görev yapıyorlar. Hepimiz alkışladık, parlamentoda alkışladık ama ne olduysa birdenbire sağlık çalışanları suçlu oldu, neden? Çünkü sağlık çalışanları topluma, halka doğru bilgi vermek istiyorlar ve sağlık çalışanları bütün hastaları hastaneye yığarsanız bu olay çözülemez, yoğun bakımda yer kalmadı, insanlara ilaç verip artık evlerine gönderilmeye başlandı. Dolayısıyla halkın sağlığı tehlikede, gerçekten bir fırtına geliyor önlem alın. Vay sen misin önlem al diyen. Kim diyecek bunu? Olayı yaşayan, olayla mücadele eden, hayatını feda eden, 97 sağlık çalışanı hayatını kaybetti 41’i galiba değil mi Sayın Başkan 41’i hekim. Şimdi bunlar itiraz etmeyecekte, hükümeti uyarmayacakta, sarayı uyarmayacakta kim uyaracak. Olay bir sağlık sorunu olduğuna göre bu konuda söz sahibi olan kişiler, konuşması gereken kişilerde doğal olarak sağlık çalışanları ve onları temsil eden odalardır ve bunlarda gereğini yapıyorlar. Suç işlemiyorlar tam tersine halkın sağlığını yaptıkları uygulamalarla, aldıkları kararlarla tehlikeye atan yöneticileri uyarıyorlar.
Daha önce de ifade etmiştim baştan bir strateji belirlemesi lazımdı iktidarın ta en başından. Neydi? Salgını önleyecek önlemler alınması lazımdı, salgının önlenmesi gerekiyordu. Ne yapacak bununla ilgili? Yaptılar başlangıçta. Sokağa çıkmadan tutun da işte kahvelerin, bilmem nelerin, okulların kapatılmasına kadar yapıldı. Toplu ulaşımın kullanılmaması gibi bazı kararlar alındı. Bu kararlar önemli miydi? Gerekli miydi? Evet gerekliydi. Ama bu kararların doğuracağı bir şey vardı işsizlik ve onun arkasından yoksulluk. Hükümetin buna da hazırlıklı olması gerekiyordu. İşsiz kalanlara destek vermesi gerekiyordu. Dükkanını kapat diyorlar. İyi tamam dükkanımı kapattım kiramı nasıl ödeyeceğim, nasıl diğer ülkeler esnafın kirasını ödediyse kirasını ödeyeceksin. 3 ay ödeyeceksin, 4 ay ödeyeceksin. Kahveleri kapattınız, taksileri durdurdunuz kapattınız, bunlar akşam evine ekmek götürecek bu insanlar. Dolayısıyla bu önlemlerinde alınması gerekiyordu. Baştan kısmen önlem alındı bizde destek verdik. Hatta o kadar ki Merkez Bankasından kontrollü karşılıksız para basabilirsiniz dedik bu gerçeği de biliyorduk çünkü biz. Ama bugün geldiğimiz nokta bir süre sonra insan hayatı önemli değil ekonomi önemlidir dediler ondan sonra da fırtınanın başlangıcı için düğmeye bastılar.
Geldiğimiz nokta iyi bir nokta değil gerçekçi olalım. Yönetemiyorlar. Şimdi şu aklımıza gelir mi? Bir devlet yalan söyler mi arkadaşlar? Devletler yalan söylemezler. Politikacı tamam eyvallah, efendim memur eyvallah, bir başkası eyvallah ama kurumsal olarak devletin yalan söylememesi lazım, verileri doğru açıklaması lazım. Verileri bir siyasetçinin değil Bilim Kurulundan bir sözcünün açıklaması gerekirdi. Alınması gereken önlemleri bir siyasetçi değil Bilim Kurulunun sözcüsü oturup Bilim Kurulu tartışacaktı kendi aralarından hangi önlemlerin alınması gerektiğini siyasal iktidara bildirecekti. Bunların hiçbirisi yapılmadı. Başlangıçta Sağlık Bakanı güven verdi doğru, açıklamalarıyla güven verdi. Fakat o da daha sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla diye başlayınca güven tamamen yerle bir edildi. Sayın Cumhurbaşkanı Bilim Kurulunun sözcüsü değil, Sayın Cumhurbaşkanı doktor değil nasıl oluyor da talimatının gereğini siz yerine getiriyorsunuz? Sağlık işi bu konuşacaksa Bilim Kurulundan yetkililer konuşacaklar.
Dolayısıyla doğru bilgiler verilmiyor. Nitekim kamuoyu yoklamalarında vatandaşın yüzde 59’u, bugün anket yapılsa belki yüzde 60 – 70 olacak. Bilgilerin doğru olmadığını, topluma doğru bilgi verilmediğini bilecektir zaten, görecektir, görüyor zaten. Komşuda görüyor, arkadaşta görüyor, sokakta görüyor, hastaneye gittiğinde görüyor. Tabloyu görüyor zaten vatandaş. Dolayısıyla halka doğru bilgilerin verilmesi lazım. Tabi şunu da ifade edeyim, halka doğru bilgi vermeme sadece bizim ülkemize özgü değil başka ülkelerin, bazı ülkelerinde kendi halkını kandırdığını biliyoruz.
Sağlık çalışanları özverili çalışıyorlar, günün 24 saatinde çalışıyorlar. Bana söyler misiniz hangi politikacı günün 24 saati çalışıyor, hangi politikacı bir kişi daha hayatını hekim kurtarsın diye oturup hekime destek veriyor, moral veriyor. Öyle bir noktaya geldik ki hastayı kurtarmak için çaba harcayan, alın teri döken, evine gidemeyen, bazı yerlerde belediyelerin sağladığı imkanlarla otel gibi kullandığı yerlerde gününü geçiren, dinlenme gününü geçiren bir hekime sonunda geldik baktık ki efendim bu hekimler suçlu Türk Tabipler Birliğinin kapatılması lazım. Niçin? Gerçekleri söyledi. Gerçekler acıdır ama siyasetçinin asıl tahammül etmesi gereken gerçektir ve sorgulaması gerekende gerçektir. Neden bu tablo Türkiye’nin önüne kondu bunu da sorgulaması lazım. Baştan itibaren olayın ciddiyetini var olan devleti yöneten kesim, var olan kesim bu olayın ciddiyetini kavrayamadı ta en başından. Söyledim yine söyleyeyim efendim uçak biletlerinde KDV’yi 18’den 1’e indirdik. Pandemiyle ne ilgisi var bunun? 3 gün sonrada uçakla seyahat yasak. Alınan pandemi önlemine bakın Allah aşkına. İnsan bari çağırır bu işin uzmanlarını oturur bu uzmanlarla konuşur. Hangi önlemlerin alınması gerektiğine bir bakar, uzmanlara sorar bu önlemler doğru mudur, bu yanlış mıdır, böyle bir önlem alalım mı almayalım mı diye. Kahveler açık güzel ama kağıt oynamak yasak. Vatandaş kahveye niye gitsin o zaman? Oysa önlem alabilirsiniz dersiniz ki her oyunda sıfır yeni kağıt açacaksınız. Bitti bu kadar basit. Ama bu düşünülmüyor bile, akıllarına bile gelmiyor. Çünkü kahvecinin nasıl yaşadığını, hangi koşullarda yaşadığını biliyor. Şehirlerarası otobüsler için aynı şey, sanatçılar aynı şekilde. Sanat dünyasını ellerinden gelse öldürecekler tamamen, tamamen öldürecekler.
İşin özü; Sayın Başkan sizin şahsınızda ve arkadaşlarınızın şahsında bütün sağlık çalışanlarına bu ülkenin sade bir vatandaşı olarak yürekten teşekkür ediyorum. Sizlere minnet borçluyuz. Bakın, bütün çalışmalar sürerken, emek ve alın teri sürerken dün gazetelerde bir fotoğraf vardı bir kadın doktor başındaki boneyi kaldırıyor, yüzündeki maskeyi çıkarmaya çalışıyor ter içinde ter. Hangi siyasetçi öyle çalışıyor, hangi bakan öyle çalışıyor? Ve siz ona teşekkür edeceğinize onu suçluyorsunuz. Size minnet borçluyuz diyeceğinize onu suçluyorsunuz. Bir talepleri var Türk Tabipleri Birliğinin ve diğer bütün sağlık çalışanlarının. Covid-19 meslek hastalığı olsun. Bu bir meslek hastalığı mı? Evet meslek hastalığı. Bir olayla mücadele, nasıl yer altında çalışan maden işçisi yer altında çalıştığı için ve kömür tozlarını yuttuğu için meslek hastalığı var. Hatta hastaneleri bile vardı. Covid-19’la mücadele ediliyor, doğrudan doğruya virüsle karşı karşıya. Dolayısıyla bu taleplerin karşılanması lazım, siyaset kurumunun sağlık çalışanlarının taleplerine kulağını açması lazım, kabartması lazım. Yani bir şekliyle biz dinlemeliyiz sağlık çalışanlarını.
Kısaca söyleyeceklerim bunlar.
Soru- Efendim siz de bahsettiniz, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Türk Tabipleri Birliğini terörle ilişkilendirip derhal kapatılmalı dedi. Böyle bir ihtimal görüyor musunuz Türk Tabipleri Birliği kapatılabilir mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani Covid-19’la mücadele edenler, hayatını bu işe vakfedenler terörist oluyor değil mi? Hayatımda duyduğum en saçma söz.
Soru- Efendim bazı hekimler Türk Tabipleri Birliğinin ‘tükeniyoruz’ sloganını salgınla mücadelede moral bozduğu gerekçesiyle doğru bulmadığını açıkladı ne düşünüyorsunuz bu konu hakkında?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Gerçekler dillendirilmeli ve söylenmeli ki siyaset kurumu ona göre önlem alsın. Eğer olayı yaşayan, olayın bütün ağırlığını yaşayan, olayı tozpembe gösterirse o zaman sorumluluğunun gereğini yerine getirmemiş olur. Siyaset kurumuna içinde yaşadıkları bütün tabloyu net bir şekilde sunuyorlar. Gönül şunu isterdi, mademki tek adam yönetimi var Türkiye’de tek adamın sağlık çalışanlarını Türk Tabipleri Birliği, Türk Eczacılar Birliği, Hemşireler Birliği bunları davet edip dinlemesi gerekirdi. Hangi sorunla karşılaşıyorsunuz, hangi önlemleri almamız gerekir, nerede bir eksiğimiz var diye sorması gerekirdi değil mi? Ama bu yapılmadı niçin? Oradan oturup ahkam kesmek kolay, insanları suçlamak kolay. Asıl suçlu dinlemeyenlerdir. Fiilen olayı yaşayanların hangi sorunlarla karşılaştığını siyaset kurumunun oturup dinlemesi lazım suçlaması değil.
Soru- Demokrasi Gelişim Enstitüsünün toplantısına katıldınız acaba toplantıda ana dilde eğitim öneriniz oldu mu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır öyle bir önerim olmadı. Ama böyle bir tartışma oldu.
Soru- Efendim Keçiören’de de dün sağlıkçılara yönelik şiddet olayı meydana geldi. Görüşmede bu ve buna benzer olaylara dikkat çekildi mi sizin değerlendirmeniz nedir?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Başkan ve arkadaşları ifade ettiler. Evet sağlıkta şiddet yeni bir olay değil. Öteden beri zaman zaman karşılaştığımız acı bir olay. Biliyorsunuz yanlış hatırlamıyorsam Şanlıurfa’da bir hekim arkadaşta hayatını kaybetmişti. Saldırıya uğrayan çok sayıda kişi var. Buradan bütün vatandaşlarıma da seslenmek isterim. Hepimiz bir şekliyle, hepimiz yaşamımızın bir bölümünde mutlaka doktora gideriz, mutlaka doktorla, sağlık çalışanlarıyla karşılaşırız, tedaviyi onlar yaparlar ve hastaneden taburcu olduğumuzda da onlara teşekkür ederiz. Dolayısıyla sağlık çalışanlarına şiddet asla kabul edeceğimiz bir olay değil. Daha doğrusu şiddeti kendi düşünce dünyamızın dışına çıkarmalıyız.
Soru- Efendim millet ittifakı bileşeni İYİ Partinin Genel Başkanı Sayın Meral Akşener hafta sonu yapılan olağan kurultayda hedeflerini açıklarken tek başına iktidar hedefi koydu millet ittifakından bağımsız olarak. Siz nasıl değerlendirdiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Gayet doğal arkadaşlar her parti tek başına iktidar olmak ister.
Peki arkadaşlar çok teşekkürler. 
Tüm Fotoğraflar İçin Tıklayınız...