28.01.2021

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU VE DEVA PARTİSİ GENEL BAŞKANI ALİ BABACAN'IN ORTAK BASIN TOPLANTISI

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Demokrasi ve Atılım Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve beraberindeki heyeti kabul etti.
Görüşmede CHP lideri Kılıçdaroğlu’na, Genel Başkan Yardımcıları Faik Öztrak, Oğuz Kaan Salıcı ve Muharrem Erkek ile Genel Sekreter Selin Sayek Böke eşlik etti.


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, kabul sonrası düzenledikleri ortak basın toplantısında şu açıklamalarda bulundu:


Kemal KILIÇDAROĞLU- Değerli basın mensupları, DEVA Partisinin Sayın Genel Başkanı ve arkadaşları ziyarete geldiler, öyle diyelim, arkadaşlarıyla birlikte. Türkiye’nin sorunlarını konuştuk; ekonomiden, hukuktan, söylenen hukuk reformundan, dış politikadan, güçlendirilmiş parlamenter sistemden söz ettik, istişarede bulunduk. Sayın Genel Başkan buyurun efendim.
Ali BABACAN- Ben de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na bizleri Genel Merkezlerinde ağırladıkları için teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum. Biliyorsunuz, kendileri heyetiyle beraber bizim Genel Merkezimize taşındıktan sonra hem bir hayırlı olsun, hem de geçmiş olsun ziyaretine gelmişti. Bu ziyaretimiz aslında bir iadeyi ziyaret niteliği de taşıyor. Ama bir araya gelmişken tabi ülkemizin pek çok sorununu da heyetlerimizle beraber görüştük, ele aldık.
Türkiye’nin çok ciddi bir hukuk sorunu var, Türkiye’nin ciddi bir ekonomi sorunu var, Türkiye’nin dış politikada sorun yaşadığı çok önemli alanlar var. Bütün bunları karşılıklı olarak değerlendirdik, görüş alışverişinde bulunduk.
Ayrıca bildiğiniz gibi bizim ve pek çok siyasi partinin güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili çalışmaları var, hazırlıkları var. Bizim kendi hazırlığımız önemli bir aşamaya geldi. Fakat bu hazırlığı kamuoyuyla paylaşmadan önce bir mutabakat zemini oluşturmayı önemli görüyoruz, bir toplumsal mutabakat arayışını önemli görüyoruz. Böyle bir sürecin başlatılmasıyla ilgili yine görüş alışverişinde bulunduk. Cumhuriyet Halk Partisinin de önemli hazırlıkları var bugüne kadar yaptığı. Bundan sonraki süreçte ikili bazda heyetlerimizin güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili bir diyalog ve istişare süreci başlatmasının da iyi olacağı kararına vardık. Ülkemizde tabi ciddi bir sistem sorunu var. Ama sistem sorunu kadar bir de yönetim zihniyeti sorunu var. Sistem değiştirmeyle ilgili hazırlıklar son derece önemli. Bunun ilkelerinin, temel esaslarının, vizyonunun belirlenmesi önemli. Böyle bir süreci de başlatmayla ilgili kararı da aldık. Ülkemiz için, demokrasimiz için inşallah hayırlı olur diyorum.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu çok önemli bir karar değerli arkadaşlarım. Şunun için önemli bir karar, kamuoyu yoklamalarına göre toplumun yüzde 58’i var olan sistemden memnun değil, güçlendirilmiş parlamenter sistem istiyor. Dolayısıyla toplumun önüne bir tablo koymak, ana ilkeleri koymak çok önemli. Bunu partiler olarak bir araya gelip oturup konuşmak, ana ilkeleri belirlemek ve dolayısıyla belli bir uzlaşma kültürünü güçlendirerek toplumun önüne bunları koymak son derece değerli. Kısır çekişmeler değil, kısır tartışmalar değil uzlaşmayla ülkenin içinde bulunduğu bu açmazları aşmak, Türkiye’yi kendi bölgesinde, dünyada önemli bir konuma getirmek, demokrasiyi güçlendirmek, demokrasi konusunda pek çok ülkeye örnek bir ülke olmak konumuna gelmek için bu çalışmalara ihtiyaç var. Dolayısıyla Sayın Genel Başkanın ve arkadaşlarının bu konudaki önerileri bizim açımızdan da son derece değerli. Ben hepinizin huzurunda Sayın Genel Başkana ve arkadaşlarına da teşekkür ederim.
Soru- Süreci başlattık dediniz, nasıl bir süreç işleyecek, bir takvim var mı, bununla ilgili detay alabilirsek seviniriz. Bir de efendim siyasette militan tartışması var. Dün Sayın Cumhurbaşkanı da ifade etti, özellikle CHP’yi eleştirerek, “kendilerine oy vermeyen herkesi militan olarak görüyorlar” dedi ve bu ifadeyi üzerine alan herkesten de dava açmasını istedi. Nasıl değerlendireceksiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Süreçle ilgili tabi belli bir takvim yok. Yani yetkin arkadaşlar bir araya gelecekler, sadece kendileri değil akademik dünyadan da, bu işin uzmanlarından da yararlanacaklar. Dolayısıyla siz toplumun önüne bir belge koyarken veya ilkeleri koyarken o ilkelerin toplum açısından da kabul edilebilir olması lazım. O çerçevede salt kendimiz belirleyeceğiz ve kendimiz kamuoyunun önüne koyacağız düşüncesinde değiliz, geniş bir mutabakat sağlayarak ve işin uzmanlarının da görüşünü alarak belli bir çalışmayı gerçekleştireceğiz.
Militan konusuna gelince… Sözlüğe bakıldığı zaman; militan belli bir düşünceyi savunan kişi demektir, o düşünce için mücadele eden kişi demektir. Bizim burada kastettiğimiz devletin tarafsızlığıdır, vatandaşlarına karşı tarafsızlığıdır. Eğer bir Milli Eğitim Müdürü İhvan’ın yaptığı şu hareketi, İhvan’ın logosunu kendi arka tarafındaki panoya koyup ve böyle bir fotoğraf veriyorsa bu kişi devlet memuru değildir. Devlet memuru siyasetle uğraşmaz, valiler, kaymakamlar siyasetle uğraşmazlar; onlar tarafsızdırlar, devleti temsil ederler onlar, bir siyasi partiyi temsil etmezler. Eğer siz devlet memurlarını belli bir siyasi partinin elemanı haline getirirseniz onu militanlaştırmış olursunuz. O kişi tarafsızlığını kaybetmiş olur. Üzerinde özenle durduğumuz nokta budur ve bu konuda çok sayıda örnek var.
Sayın Erdoğan’ın bütün valiler dava açsın demesi, bütün valiler benim emrimdedir ve AK Partinin emrindedir dolayısıyla ben talimat veriyorum hep beraber dava açın demektir. Bu ne demektir? Bir partinin Genel Başkanının talebinin bütün valiler tarafından kabul edilmesi demektir. Bunun akılla, mantıkla bir ilgisi var mıdır? Dolayısıyla üzerinde durduğumuz nokta bu. Oturup baksınlar, devleti politize etmesinler, kamu görevlilerini politize etmesinler. Onlar gelen her vatandaşa yasaların öngördüğü hizmeti vermekle sorumludurlar. Valisi, kaymakamı, emniyet müdürü, defterdarı, vergi dairesi müdürü, sosyal güvenlik müdürü hiçbir ayrım yapmadan, vatandaşların siyasi görüşüne bakmadan her vatandaşa hizmet etmek zorundadırlar. İşin özü budur.
Ali BABACAN- Bu bana yönelttiğiniz soruyla ilgili de hemen kısa cevap vereyim. Bizim DEVA Partisi olarak geçtiğimiz Mayıs ayından itibaren bir ekip olarak çalıştığımız 74 maddelik bir anayasa değişiklik teklifi var elimizde. Kendi 10 kişilik heyetimizin, akademi dünyasından da, üniversitelerden de destek alarak ve daha önce yapılmış çalışmalardan da istifade ederek yaptıkları bir çalışma. Ama bunu bu şekliyle sadece bir siyasi partinin çalışması olarak ortaya koymanın biz metot olarak doğru olmayacağını düşündük ve asıl ilkeler nedir, hedefler nedir, güçlendirilmiş parlamenter sistem diyoruz ama buradan anladığımız nedir, bununla ilgili bir vizyon belgesi oluşturup, bu vizyon belgesi çerçevesinde siyasi partilerle ve bu işe daha önce kafa yormuş, çalışmış sivil toplum kuruluşlarıyla ve meslek örgütleriyle de görüşerek bir süreç işletmek istiyoruz. Ve burada önemli olan şudur; 84 milyon nüfusumuzun tamamını ilgilendiren bir konudan bahsediyorsak, bu sürecin bir toplumsal mutabakat ve siyasi mutabakat arayışıyla işletilmesi gereken bir süreç olduğuna inanıyoruz. Ki hani gerçekten herkes bunun Türkiye için gerekli olduğunu ve nasıl yapılması gerektiği konusunda da süreçle ilgili de bir ortak anlayışa sahip olsun. Dolayısıyla diyalog ve istişare önümüzdeki sürecin kilit kelimeleri. Ancak belirleyeceğimiz heyetler, bir süre sonra karşılıklı görüşerek hem takvimi çalışacaklar, hem içeriği çalışacaklar. Böyle bir sürecin de gerçekten ülkemizin geleceği açısından son derece önemli olduğunu düşünüyoruz.
Soru- Dün yine Sayın Cumhurbaşkanının bir açıklaması oldu seçimle ilgili. “Sabrın varsa Haziran 2023’e kadar kapıda bekleyeceksin, bizim daha yapacak çok işimiz var” dedi. Bekleyecek misiniz yoksa erken seçim isteyecek misiniz?
Efendim diğer sorum da size olacak. Gene Sayın Cumhurbaşkanının bir açıklaması oldu Z kuşağıyla ilgili. Sizin SSK döneminizi hatırlattı. Kendisinin cümlelerini söyleyeyim efendim. “SSK’nın başında bu adam bulunmadı mı, SSK’nın başında bulunduğu zaman hastanelerde hastalarımızın ne hale düştüğünü Z kuşağı bilmiyor. Z kuşağına bunları anlatmalıyız” dedi.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Çok basit, Sayın Erdoğan kendine güveniyorsa Z kuşağının önünde oturup tartışalım. Z kuşağına ben güveniyorum. Z kuşağının önünde oturalım, hatta arzu ederse bunu A Haber'de yapabiliriz, arzu ederse Erdoğan pek çok kişiyi yanına getirebilir, uzmanları da getirebilir. Beraber tartışırız; ben ne yaptım, o ne yaptı. Asla ve asla çekinmiyorum. Erdoğan, benimle ilgili, benim Genel Müdürlük yaptığım dönemle ilgili bir müfettiş ordusu da görevlendirdi. Ama beş kuruş bulamadılar, beş kuruş! Bulsaydı zaten kıyameti koparırdı.
Peki, ben şu soruyu sormak isterim. Sosyal Güvenlik Kurumları ticari kurum değildir, dünyanın her tarafında açık verir bu kurumlar, kendisi 19 yıldır yönetiyor, niye açık çok daha fazla büyüdü? İkinci soru; Merkez Bankası ticari bir kuruluş, bir anonim şirket, neden döviz rezervleri eksi 47 milyar dolar? Merkez Bankası'nı o mu batırdı? Hesabını verir mi, açıklama yapar mı? Hepinizin huzurunda, milletin huzurunda açık ve net soruyorum, eksi 47 milyar dolarlık rezerv haline getirdiği Merkez Bankası'nı, bir ticari kuruluşu, Merkez Bankasını batıran kişi kimdir?
Ali BABACAN- Seçimle ilgili sorunuza cevap vereyim. Şöyle ki, biz 9 Mart 2020 tarihinde kurulan bir siyasi partiyiz ve belki de rekor gibi ifade edilebilecek bir sürede yasaların öngördüğü 41 ilde kongre yapma zorunluluğunu yerine getirdik, hatta 43 ilde yaptık ve büyük kongremizi de 29 Aralık tarihinde tamamladık. Dolayısıyla bizim için bu 6 aylık süreç takvim işlemeye başladı. Mümkün olan en kısa zamanda yapılacak bir seçim için kendimizi hazırlamış olduk böylece. Ancak seçimin tarihi Meclis tarafından ya da yeni anayasal düzenlemelere göre Cumhurbaşkanı tarafından belirleniyor. Biz tedbir olarak, önlem olarak mümkün olan en kısa zamanda seçimlere hazır hale gelen bir siyasi parti olmayı hedefledik ve bunu da gerçekleştirdik.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Seçime karar verecek olan parlamento ve Sayın Erdoğan, Sayın Genel Başkanın ifade ettiği gibi. Ne zaman arzu ederlerse seçime gidebiliriz. Ama biz yarın seçim olacakmış gibi çalışıyoruz.
Soru- Uygur tartışmasında öne çıkan Seyit Tümtürk’ün, Suriye’de faaliyet yürüten Türkistan İslam Partisiyle bağlantıları var. Türkistan İslam Partisini terör örgütü olarak görüyor musunuz? Her iki Genel Başkana da bu sorum. İkinci sorum, HDP’nin Diyarbakır binasına yapılan operasyonun ardından bir de Esenyurt İlçe Başkanlığına yapılan operasyonda terör örgütünü afişe eden görüntüler, dokümanlar ortaya çıktı. Bu binalarda çıkan görüntüleri, dokümanları nasıl değerlendiriyorsunuz? Aynı zamanda Diyarbakır’da il binası önünde evlat nöbeti de devam ediyor. Diyarbakırlı aileleri ziyaret etmeyi düşünüyor musunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Son sorudan başlayım. Her anne için çocuk çok değerlidir. Her annenin çocuğunu isteme hakkı vardır. Arzu ettiği yerde bu eylemini gerçekleştirme hakkı da vardır. Annelerin taleplerine hepimizin ama hepimizin uyması ve o talebi desteklemesi lazım. Diyarbakır’da anneler çocuklarının gelmesini istiyorlar, bundan daha haklı bir talep olamaz. Elde edilen malzeme, görüntüler polisin yaptığı baskın sonucu varsa savcılar var gereğini yaparlar. Teröre asla ve asla prim verilmesini doğru bulmam. Terörün yanında durulmasını doğru bulmam. Teröre karşı her yerde, her ortamda her zaman karşı çıktık, karşı çıkmaya da devam edeceğiz. İnsan hayatından daha değerli bir şey yoktur.
Çin'de yapılan olay, Uygur Türklerine yapılan olayları doğru bulmuyoruz. Baskı olduğunu da biliyoruz. Onlarla görüştüm, geldiler, kendileriyle görüştüm, mağdur olanlarla görüştüm. Görüşmekte de hiçbir sakınca yok. Dünyanın neresinde olursa olsun bir insan hakkı ihlali varsa, bu dünyanın ortak sorunudur. Türkiye’de veya Çin’de veya Amerika’da veya Yeni Zelanda’da, nerede olursa olsun insan hakları ihlalleri varsa o ihlallere karşı tepki göstermek insanlığın ortak görüşü, ortak çabası olmak zorundadır.
Ali BABACAN- Ben de sorunuza sorduğunuz sırayla cevap vereyim. Öncelikle bir örgütün terör örgütü olup olmadığı kişilerin şahsi kanaatiyle olmaz, yargının tespitiyle olur. Bizim mevzuatımızda, bir örgüt terör örgütü müdür değil midir, bizim kendi mahkemelerimizin onu terör örgütü olarak belirlemesi lazım ki bizler de terör örgütü diyelim. Bu birinci sorunuzun cevabı.
Soru- Türkiye’nin terör örgütü listesinde, BM nezdinde de terör örgütü listesinde, onu ekleyim isterseniz öyle yanıtlayın.
Ali BABACAN- Eğer öyleyse zaten cevabı içeriyor. Söylediklerim sizin sorunuzun cevabını zaten içeriyor. İlkeler bazında konuşuyorum. Türkiye’de bir yargı kararıyla belirlenir ve yargı eğer bir örgütün terör örgütü olduğunu tespit ettiyse o Türkiye’deki terör örgütü listelerine girer. Birincisi bu.
İkincisi, Doğu Türkistan’da yani Sincan Uygur Özerk Bölgesinde, ağır insan hakkı ihlallerinin olduğu uluslararası insan hakları örgütleri tarafından tespit edilmiş bir gerçektir. Bu gerçeği inkar etmek de mümkün değildir ve dünyanın neresinde olursa olsun eğer bir insan hakkı ihlali varsa biz DEVA Partisi olarak mazlumdan yana yer alırız. Çok açık bir tutumumuz var burada. Hiç kimse konuyu başka yerlere götürmesin. Mesele insandır, insan odaklı bakış açısıdır. İnsan hakkı ihlali varsa biz yanındayız, Türkiye’nin de yanında olması gerekir. Bugünkü hükümetin de mazlumdan yana yer alması gerekir.
Son sorunuza gelince, bunu daha önce Pazartesi günü aynı soruyu bana yine sordunuz ama aynı cevabı vereyim. Herhangi bir örgütün Türkiye’deki siyaset üzerinde gölgesinin olmaması gerekir. Siyaset kendi mecrasında işlemelidir ve Türkiye’nin sorunlarının tek çözüm yolu da siyasettir. Kimse çözümü başka araçlarda, başka yöntemlerde aramasın.
Soru- Militan tartışmasına değindiniz ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yine bir açıklaması oldu, “CHP beşinci kol faaliyeti yürütüyor” diye. O ifadeyi nasıl değerlendirirsiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Çocukça değerlendiriyorum. Devleti yöneten kişi kullandığı sözcüklere dikkat etmelidir. Devleti yönetmesini bilmiyor, devleti yönetemiyor. Bakın bu ülkenin işsizlik sorunu var, konuşuyor mu işsizlik sorunu konusunda? Konteynırlarda çöp toplayanlar var, bunlarla ilgili konuşuyor mu? Bu ülkenin yatırıma ihtiyacı var, konuşuyor mu? Bu ülkede esnaf geçinemiyoruz ve açız diye bağırıyor, konuşuyor mu? Niye konuşmuyor, Türkiye’nin gündemi bu. Erdoğan’ın bunları konuşması lazım, bunları söylemesi lazım. İntihar edenler var iş bulamadıkları için. Bursa’da et satan kasap var, intihar etti. Soruyor mu acaba bu ülkede ne oluyor diye? Erdoğan’ın derdi ne? Cumhuriyet Halk Partisi. Niye Cumhuriyet Halk Partisi? Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi doğruları söylüyor. Tahammül edemiyor doğruları dinlemeye.
Sayın Erdoğan’a söylüyorum, bu ülkede bir çocuk yatağa aç giriyorsa onun sözcüsü ben olacağım. Bu ülkede bir kişi işsiz ise ve aylardır, yıllardır iş bulamıyorsa, onun sözcüsü ben olacağım. Apartman görevlilerinin sözcüsü ben olacağım, yoksul insanların sözcüsü ben olacağım. Kahvecilerin, sokakta simit satan insanların sözcüsü ben olacağım. Garibin gurebanın sözcüsü ben olacağım. O varsılların sözcüsüdür, o beşli çetenin sözcüsüdür. Ben ise fakirin, fukaranın, derdi olanın sözcüsüyüm. İstediği şeyi söylesin bana ama korkmasın benden, ben doğruları söylemeye devam edeceğim korkmasın, korkmasına da gerek yok.
Az önce söyledim, SSK’yla ilgili söylüyor değil mi? Bir sürü televizyon kanalı var, korkmasın gelsin, kurmaylarını da alsın gelsin, oturalım tartışalım. O bana 10 soru sorsun, bakın şunu da söylüyorum, o bana 10 soru sorsun, ben 5 soru soracağım. 20 soru sorsun, yine 5 soru soracağım. İsterse 100 soru sorsun, ben ona 5 soru soracağım, yeter ki cesaretli olsun gelsin. Çekinmiyorum bakın. Verilmeyecek hiçbir hesabım yoktur. Bir daha altını çizeyim, güveni nereden alıyorum, verilemeyecek hiçbir hesabım yoktur. Ama onun sadece bize değil egemen güçlere dahi verilecek hesabı vardır. Malvarlığını araştırırız dediği zaman tık bile çıkmadı, tek cümle bile kurmadı. Malvarlığı dolayısıyla egemen güçlerin yönlendirmesi altında olan bir kişi, Türkiye Cumhuriyeti Devletini sağlıklı yönetemez ve bir milli güvenlik sorunu haline gelir. Bir daha söylüyorum, egemen güçler tarafından malvarlığı dolayısıyla tehdit edilen bir kişi sesini çıkarmazsa o ülke için milli güvenlik sorunu haline gelir.
Ali BABACAN- Değerli arkadaşlar, burada tabi yine sistemdeki sorunu görmek lazım. Yani biz zaten onun için Türkiye’de sistem değişikliği olduğunu şart görüyoruz. Ne zamanki Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı forsuyla bir siyasi partinin bayrağı yan yana konulmaya başlandı, ne zamanki Türkiye’de bir partili ve taraflı Cumhurbaşkanı göreve başladı o gün bugündür Türkiye’deki bütün sorunlar artıyor. Ve burada ciddi bir şekilde siyasi partiler arasında da haksız bir rekabet de söz konusu oluyor. Çünkü Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir siyasi partinin Genel Başkanıyken anayasada ve yasalarda özel bir koruma altında. Yani Cumhurbaşkanına biraz dozu artmış bir eleştirinin hemen hakaret kabul edilip davalar açılması mümkün. Ama diğer siyasi parti Genel Başkanlarının böyle bir durumu yok. Dolayısıyla burada ciddi bir haksız rekabet de var. Adil de değil yani şu andaki sisteme baktığımızda. Burada bir adalet de yok. Kaldı ki, partili, taraflı Cumhurbaşkanı göreve başladıktan bugüne kadar Türkiye’nin hiçbir sorunu çözebilmiş değil, bütün sorunlar da artıyor. Ve artık bakın, yeni kavramlar giriyor günlük hayatımıza. Sayın Genel Başkanın da ifade ettiği yoksulluk intiharları var artık bugün. Yoksulluk intiharları diye bir olay var karşımızda. Yine ev gençleri diye bir grup oluşmaya başladı, yani ne işte, ne istihdamda olan gençler, ev gençleri diye bir grup oluşmaya başladı. Şu andaki Türkiye’nin önemli meseleleri bunlardır. Bugünkü hükümetin her işi bir kenara bırakıp, hamaseti, kavgayı, gürültüyü bir kenara bırakıp, memleketin yakıcı sorunlarını çözmekle uğraşması gerekir. Başkalarıyla kavgaya harcayacakları enerjiyi, bu memleketin sorunlarını çözmek için harcamaları gerekir. Bugün işsizlik sorunumuz var, yoksulluk sorunumuz var, hayat çok pahalı Türkiye’de, bunları görmek lazım ve hükümetin bunlara çözüm bulmak için çalışması lazım. Hükümet derken sadece iktidarın büyük ortağını kastetmiyorum, iki tane de küçük ortağı var biliyorsunuz. Hepsi sorumlu. Sorumluluktan kaçamazlar. Birisinin veto yetkisiyle ülkeyi yönetmeye çalıştığını görüyoruz. Öbürü zaten geminin rotasını ben çiziyorum diyor, o çizdiğim rotada gidiyor gemi diyor. Bunların da sorumlulukları var. Bunlar da bıraksınlar hamaseti, kavgayı, gürültüyü ve tekrar bir başka kavram biliyorsunuz siyasal şiddet girdi günlük kavramlar arasına, siyasal şiddet. Hamaset yapacaklarına, ülkeyi tekrar kaos ve şiddet ortamına sürükleyecek adımlar atacaklarına, bu ülkenin bir numaralı sorunu ekonomi sorununu bir çözsünler, başka işlerle uğraşmasınlar. Buradan tekrar ben hükümete ve ortaklarına çağrı yapıyorum.
Soru- Efendim geçen hafta Saadet Partisine ziyaret gerçekleştirmiştiniz. Sayın Temel Karamollaoğlu’yla da görüştünüz. Bugün de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla görüşüyorsunuz, bu bağlamda Millet İttifakı genişliyor mu, size bunu sormak istiyorum.
Sayın Kılıçdaroğlu’na da bir sorum olacak. Biliyorsunuz Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar geçtiğimiz hafta Erbil ve Bağdat’ta temaslarda bulunmuştu. Daha sonra yaptığı açıklamalarda Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimiyle ortak bir operasyonun PKK’ya yönelik yürütülemeyeceğini söyledi ve bu bağlamda AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik ve Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da açıklamaları, verdiği sinyaller olmuştu. Siz muhalefet olarak yani Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Ankara arasında bu bağlamda bir işbirliğine nasıl yaklaşırsınız?
Ali BABACAN- Değerli arkadaşlar, ben bunu defalarca ifade ettim ama tekrar etmekte de fayda var. Biz bu aşamada herhangi bir ittifak konusunu kesinlikle gündemimizde tutmuyoruz ve siyasi partilerin Genel Başkanlarıyla yaptığımız görüşmelerde de ittifak konusu asla gündeme gelmiyor. Çünkü ittifaklar seçim öncesinde görüşülmesi gereken konulardır. Zaten ittifakla ilgili yapılan yasal düzenlemede de seçim öncesinde partilerin bir arada hareket edip etmemeleriyle ilgili verilecek bir karardır. Dolayısıyla bizim şu andaki gündemimizde ittifak konusu yok. Ama ne var? İstişare var, diyalog var, işbirliği var, ama ittifakı seçimden önceki dönemde konuşulacak bir mesele olarak görüyoruz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Terör örgütleriyle mücadele etmek her devletin meşru görevidir. Nerede terör varsa o terörle mücadele edilir. Yani insan hayatı çok değerlidir. Teröre karşı durmak da bir insanlık görevidir. Yani bırakın hakkı, hukuku; insan olarak teröre ve teröristlere, terörü destekleyenlere karşı ortak çaba harcamamız lazım.
Soru- HDP hem DEVA Partisinden hem CHP’den randevu talep ettiğini söyledi. Yakın zamanda HDP’yle bir görüşme olur mu? Açıklayacağınız ortak çalışmada HDP de bulunacak mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Siyasi partilerin tamamı arkadaşlar. Randevu istedikleri zaman elbette verilir. Meşru siyasi partilerle elbette görüşülür. Biz hiçbir siyasi partiyi düşman olarak görmüyoruz. Düşmanlaştırılmış olarak da görmüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre kurulan, parlamentoda olsun veya olmasın kurulan, faaliyetlerini sürdüren her siyasi partiye saygımız vardır bizim.
Ali BABACAN- Bizim şöyle, DEVA Partisinden HDP’nin randevu istediğiyle ilgili ben de basında haber gördüm ama bugüne kadar bize ulaşmış resmi bir randevu talebi yok. Ama randevu talebi ilerde gelirse biz randevu veririz, herhangi bir sorun yok. Öte yandan bu sistem değişikliğiyle ilgili süreci biz ikili bazda götürüyoruz bu aşamada. Bu aşamada görüşmelerimiz ikili bazda yürüyor.
Soru- Efendim son dönemde Millet İttifakı ortaklarından bazı isimler ayrılma sinyali verdi, yeni parti kurma sinyalleri verenler oldu. Sizin değerlendirmeniz ne olur?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sayın Genel Başkan gayet güzel açıkladı yani bu süreç ittifakları görüşme süreci değil. Bir seçim sattı mahalline girilmedi. Yeni kurulan partiler var. Olabilir yani, yeni partiler de kurulabilir.
Ali BABACAN- Çok teşekkür ediyoruz, sağ olun. 

Tüm Fotoğraflar İçin Tıklayınız...