01.03.2019

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU UŞAK’TA STK’LARLA BİR ARAYA GELDİ

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU UŞAK’TA STK’LARLA BİR ARAYA GELDİ
(01 MART 2019)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,"Görkemli bir tarihi var Uşak’ın. İlk şeker fabrikasının yapıldığı yer. Şimdi kapatmak istiyorlar. Bakın, Sayın Belediye Başkanımızla yolda gelirken konuştuk. Uşak Şeker Fabrikasını satarlarsa inşallah o fabrikayı belediye, sivil toplum ve meslek kuruluşlarıyla beraber satın alacak. Onu başkasına vermeyeceğiz. O cumhuriyetin bir değeridir. Orası satın alınacak, orası çalışacak, yeniden yapılandırılacak, daha fazla istihdam yaratılacak, göreceksiniz ki bir yüzük taşı gibi Uşak’ın gururu olacak o fabrika." dedi.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu, Uşak’ta muhtarlar ve sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle bir araya geldiği toplantıda yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Efendim hepinize en içten selamlarımı, saygılarımı sunuyorum. Bugün bir mitingimiz olacak, ama önce sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya gelip konuşmamız gerekiyor. Kanaat önderleri sivil toplumun ana damarını oluşturur. Çünkü sivil toplum örgütleri toplumun her kesimiyle düşündükleri sorunları paylaşırlar ve karşılıklı çözüm üretmeye çalışırlar. Sivil toplum örgütlerinin böyle bir önemi vardır. Bazı meslek kuruluşlarımız var, ticaret odaları gibi, sanayi odaları gibi, deniz ticaret odaları gibi, esnaf odaları gibi meslek kuruluşlarımız var; bir de gönüllü olarak bir araya gelen, çalışan sivil toplum örgütlerimiz var. Ve demokrasinin gerçekten de mihenk taşını oluşturan muhtarlarımız var. Dolayısıyla bizim sivil toplum, meslek odaları ve muhtarlarla özel bir toplantı yapmamız lazım, bu toplanın yapılış amacı budur.
Belediye başkan adayımız konuştu, inşallah sizlerin oylarıyla Uşak Belediye Başkanı seçilecek ve Uşak’ın kaderini değiştirecek. Ben buna yürekten inanıyorum. Uşak bir cumhuriyet kentidir. Uşak’ın tarihinde Kuvayımilliye ruhu vardır. Dolayısıyla Uşak’ı yeniden ayağa kaldırmak bizim görevimizdir ve sizlerin görevidir. Beraber Uşak’ı yeniden ayağa kaldırmak zorundayız. Eğer bunu yapabilirsek göreceksiniz ki, Anadolu’da ciddi bir yankı bulacak. Bu yankıyı yakalamayı, bu yankıyı seslendirmeyi sizler nasıl arzu ediyorsanız bizler de aynı şekilde arzu ediyoruz ve bu toplantıyı gerçekleştirmemizin temelinde yatan budur.
Şimdi değerli arkadaşlarım, Sayın Başkan konuşurken ‘birlikte yöneteceğiz’ dedi. Bir kenti birlikte yönetmek nedir, nasıl birlikte yöneteceğiz? O belediye başkanlığı koltuğunda oturacak, sizler iş yerinizde olacaksınız, lokantada olacaksınız, parkta olacaksınız, fabrikada olacaksınız, tarlada olacaksınız. Peki, nasıl birlikte yöneteceğiz? Birlikte yönetmenin özü şudur, eğer belediye başkanının kapısı açıkça, yani sizler sorunlarınızı birinci elden belediye başkanına veya yetkili kıldığı bir kişiye aktarabiliyorsanız ve o sorunlarınıza kısa sürede çözüm üretilip size dönülüyorsa, bu birlikte yönetme demektir. Çünkü yetki belediye başkanında. Yapacak kişi kim? Belediye başkanı. Sorunu çözecek kişi kim? Belediye başkanı. Dolayısıyla sorunla karşılaşacak vatandaşın ulaşacağı kişi öncelikle belediye başkanıdır ve belediye başkanı kapısını açık tuttuğu sürece sizin sorunlarınızı çözme konusunda elinden gelen çabayı göstermek zorundadır, bu birinci konu.
İkinci konu, yönetim neyle olur? Parayla olur değil mi? Paranın olmadığı bir yerde yönetim olmaz. Parayı kim verir? Uşaklılar verir. Yani burada yaşayan vatandaşlar para verirler, vergi verirler, harç öderler, bir de merkezi hükümetten gelir, o da sizlerin ve 82 milyon vatandaşın ödediği vergilerle karşılanır. Dolayısıyla bir yönetimin ana görevlerinden birisi toplanan paranın nerelere harcandığının hesabının verilmesidir. Yani belediye başkanı bir harcama yaparken; yol yapacak, su getirecek, bina yapacak, pazar yeri yapacak, bir spor tesisi yapacak veya bir kültür merkezi yapacak, bütün bu harcamaları yaparken belde halkına hesap verecek. Az önce Sayın Başkan ‘ben hesabını vereceğim’ dedi. Bizi diğer belediyelerden ayıran temel unsur budur. Biz toplanan her kuruşun hesabını belde halkına vermeyi onurlu bir görev kabul ediyoruz. Bizi diğer partilerden ayıran temel unsur budur. Çünkü biz vatandaşın bize verdiği ve emanet ettiği, benim için harca dediği parayı onun için harcıyorsak ona hesabını vermek zorundayız. Yolu kaça yaptın, kültür merkezini kaça yaptın, pazar yerini kaça yaptın, pazar yerinin üstünü örtüyorsan kaça yaptın, kaç çocuğa burs verdin, engelliler için ne yaptın, bütün bu harcamaların hesabının verilmesi lazım. Eğer bir belediye başkanı hesap vermiyorsa şundan emin olun o belediye başkanı cebini düşünüyordur halkı değil. Bu kadar temel bir fark vardır. Demokrasiyi saydam kılan, demokrasiyi güçlü kılan unsur, seçimle gelenlerin topluma hesap vermesidir. Seçimle gelen topluma hesap vermiyor saraya kapılanıyorsa, ondan bu memlekete fayda gelmez. Bunu da hepinizin bilmesi lazım.
Yaşlılar için ne yapacağım, gençler için ne yapacağım, engelliler için ne yapacağım; bütün bunların hesabını, çalışmalarını belediye başkanımız size bundan önceki süreç içinde kapı kapı dolaşarak, ev ziyaretleri yaparak, toplantılar yaparak size aktarmaya çalıştı diğer belediye başkanlarımız gibi. Önümüzdeki süreç içinde de aktaracaklar, dolayısıyla belediye başkan adaylarımızın sesine kulak verin. Eksiği olabilir mi? Olabilir hepimiz insanız. Yanlışı olabilir mi? Hepimiz insanız, hepimizin de yanlışı olabilir. Bütün mesele nedir? Bir vatandaş benim eksikliğimi hatırlattığı zaman ondan ders çıkartmaktır, vatandaşa kızmak değildir. Yanlışım varsa herhangi bir vatandaş bana hatırlatır ve ben yanlışımı düzeltirim. Belediye başkanlarımız da bu kültürden geliyorlar. Dolayısıyla eksiği olabilir, yanlışı olabilir, şunu da söyle başkan diyebilirsiniz, şu sorunu da dile getir başkan diyebilirsiniz, bütün bu sorunlar bir şekliyle dile getirilir.
Ve bizim üzerinde duracağımız temel konulardan birisi, birlikte yönetelim derken sadece sorunları aktarmak değil varsa bir yanlış onu da aktarmak ve o yanlıştan da ders çıkarmak gibi belediye başkan adayımızın bir görevi vardır ve bunu yerine getirecektir.
Bütçe görüşmeleri sırasında bir konuşma yaptım, dedim ki “Asgari ücret net 2 bin 200 lira olmalı. 2 bin 200 liranın altında bir parayla asgari ücretlinin yaşama şansı çok azdır yani açlık sınırının biraz üstünde bir rakamdır. Ve eğer yapmazlarsa bizim belediye başkanlarımız 1 Ocak 2019’dan itibaren asgari ücreti net 2 bin 200 lira yapacaktır.” Bugün bizim belediyelerimizde asgari ücret net 2 bin 200 liradır.
Uşak belediyesinde çalışan işçi kardeşlerime seslenmek isterim. Sen eğer 2 bin 20 lira değil, her ay 2 bin 200 lira almak istiyorsan geleceksin Cumhuriyet Halk Partisinin belediye başkan adayına oy vereceksin kardeşim. Böylece sen de 2 bin 200 lira alacaksın. Peki, şu soruyu sorabilir oradaki arkadaşlarımız, iyi de sizin belediyelerde çalışanlar 1 Ocak’tan itibaren aldılar, biz neden 1 Nisan’dan itibaren alıyoruz, 1 Ocak’tan itibaren verin. Onun da sözünü verdik, 1 Ocak’tan itibaren biriken asgari ücret farkını Belediye Başkanlarımız karşılayacak ve o farkı ödeyecekler. Bundan bütün işçi kardeşlerimin emin olmasını isterim.
Bir başka önemli konu, biz hiç kimsenin ekmeğiyle oynamayız. Hangi görüşten, hangi kimlikten, hangi inançtan olursa olsun. Mademki bu bayrağın altında yaşıyoruz, mademki aynı havayı teneffüs ediyoruz o zaman bütün vatandaşlarımızı kucaklamak ve bütün vatandaşlarımızın sorununu çözmek zorundayız. Belediye başkanımız makamına oturduğu zaman, inşallah oturacak sizlerin oylarıyla, hiç kimsenin aşıyla, işiyle, ekmeğiyle oynamayacak. Sen falan partidensin seni atıyorum belediyeden, senin işine son veriyorum diye bir şey olmayacak. Onların garantisi de benim. Hiç kimsenin işine, aşına dokunulmayacak.
Belediye başkanlarımızdan bir şey daha istiyorum, pozitif ayrımcılık. Bütün vatandaşları kucaklayacak, herkesi kucaklayacak, kendisine oy versin vermesin belediye başkanı seçildikten sonra herkese eşit davranacak. Ama bazı yerlere pozitif ayrımcılık yapmak zorunda, örneğin fakir mahalleler varsa o fakir mahallelere daha fazla hizmet götürecek, onların da hayat standardını yükseltecek. Dolayısıyla eğer biz Halk Partisiysek, Cumhuriyet Halk Partisiysek ve halkın tümünü kucaklama gibi bir iddiamız varsa toplumda gelir dağılımındaki eşitliği de sağlamak zorundayız. Yoksul mahallelere, yoksul semtlere pozitif ayrımcılık yapmak zorundayız. Oralara kreş açmak zorundayız, anneler güven içinde gelmeli çocuklarını oraya bırakmalı. Dolayısıyla eğer bir yere işçi alacaksa yoksul ailelerden işçiler alınmalı ve böylece her evde huzur, her evde mutluluk olmalı.
Biz diğer siyasal partiler gibi A Partisi bunu yaptı, C Partisi şunu yaptı, o bunu yaptı, şu zillettir, bu millettir diye bir ayrım yapmıyoruz. Öyle bir kavga üslubunun da doğru olmadığına inanıyoruz. Mesele bir hizmet yarışı ise, hizmet yarışına sonuna kadar varız. Hizmet yarışıysa hizmeti hangi belediyeler daha güzel yapıyor ona da varız. Gelsinler İstanbul’u görsünler, İzmir’i görsünler, Tekirdağ’ı görsünler, nerede CHP’li belediye varsa gelsinler görsünler, orada millete hizmet nasıl yapılıyor görsünler. Kavganın ne gereği var? Hizmet yarışıysa buyurun yapalım. Kavgadan medet ummanın hiçbir mantığı yoktur. Siyaset bir hizmet yarışıysa, oturalım hizmet yarışını yapalım. İstanbul’a bakın İstanbullu nefes almak için nereye gider? Beşiktaş’a gider, Bakırköy’e gider, Beylikdüzü’ne gider, Maltepe’ye gider, Kadıköy’e gider, Sarıyer’e gider. Niye gider? Buralarda deniz var, buralarda ağaçlar var, burada parklar var, burada yürüyen insanlar var, burada mutlu insanlar var, burada insanlar farklı partilerden bile olsa birbirlerine selam verirler, merhaba derler, nasılsın derler. Bizim kültürümüz böyle.
Biz böyle bir kültürü Uşak’ta da ayağa kaldırmak istiyoruz. Uşak’ın kültürü de böyle, Uşak’ın tarihi de böyle. Görkemli bir tarihi var Uşak’ın. İlk şeker fabrikasının yapıldığı yer. Şimdi kapatmak istiyorlar. Bakın, Sayın Belediye Başkanımızla yolda gelirken konuştuk. Uşak Şeker Fabrikasını satarlarsa inşallah o fabrikayı belediye, sivil toplum ve meslek kuruluşlarıyla beraber satın alacak. Onu başkasına vermeyeceğiz. O cumhuriyetin bir değeridir. Orası satın alınacak, orası çalışacak, yeniden yapılandırılacak, daha fazla istihdam yaratılacak, göreceksiniz ki bir yüzük taşı gibi Uşak’ın gururu olacak o fabrika. Biz bunu da yapmaya kararlıyız.
Ekonomik krizden şikayet ediyorsunuz. Şikayet etmekte de haklısınız ama bir şey var. Bu seçimlerde sandığa giderken aklımızı kullanmak zorundayız ve vicdanımızın sesini dinlemek zorundayız. 17 yıldır ülkeyi yönetenler, 17 yılın sonunda fakir fukarayı soğan kuyruğuna soktular. Eğer bu gerçeği görmeden sandığa gidip oy verirsek haksızlık etmiş oluruz. Uşaklılara da haksızlık etmiş oluruz, İstanbullulara da haksızlık etmiş oluruz, Ankaralılara da haksızlık etmiş oluruz, Mersinlilere, Adanalılara da haksızlık etmiş oluruz. 17 yıldır tek başına yönetiyorsun, 17 yıldır istediğin kanunu çıkarıyorsun, 17 yıldır istediğin kararnameyi çıkarıyorsun, 17 yıldır istediğin valiyi tayin ediyorsun, 17 yıldır istediğini paşa yapıyorsun, 17 yıldır istediğini müsteşar, istediğini genel müdür yapıyorsun, 17 yıldır kimse sana bir şey yapmadı. 17 yıldır yurtdışındaki bir avuç tefeciye 192 milyar dolar faiz ödüyorsun. 17 yıldır ne oldu da bu millet geldi soğan kuyruğuna mahkum oldu? Hepinizin düşünmesi lazım. Bu iş bir parti olayı olma işini çoktan aştı. Bu iş bir gerçekten de Türkiye meselesidir. Siyaset ahlaklı olmak zorundadır, siyaset dürüst olmak zorundadır, siyaset hesap vermek zorundadır. Vatandaştan vergi istediler mi? Vatandaş vergisini verdi. Büyük fabrikaları sattılar, oradan da para aldılar. Dünyanın borcunu aldılar. Ne oldu da bu millet geldi soğan kuyruğuna girdi ne oldu, nereye gitti bu paralar?
Uzun uzun anlatmaya gerek yok. Sizden sadece bir şey istiyorum, sandığa giderken elinizi vicdanınıza koyun ve oyunuzu öyle kullanın. Başka bir şey istemiyorum sizden. Benim sorumluluğum var mı? Var. Ama her birinizin de tek tek sorumluluğu var. Özellikle sivil toplum kuruluşlarının, meslek odalarının da sorumluluğu var. Onlar toplumun kanaat önderleri konumundadır. Muhtarların da sorumluluğu var. Dolayısıyla her birimizin tek tek sorumluluğu varken, ben sorumluluğumun gereğini yerine getirmeye çalışıyorum ama muhtar kardeşim de, ticaret odası başkanı da, sanayi odası başkanı da, ticaret sanayi odası başkanı da, ziraat odası başkanı da, esnaf odası başkanı da, emekliler derneği başkanı da aynı sorumluluk içinde görevini yapmak zorundadır. Toplumu, çevresini aydınlatmak zorundadır. Hepimizin böyle bir tarihi sorumluluğu var. Ben burada bağırıp çağırabilirdim, o onu yaptı bu bunu yaptı diyebilirdim. Bunlar karın doyurmuyor arkadaşlar. Bağırmakla, çağırmakla da bu işler olmuyor, karalamakla da bu işler olmuyor. Demokrasinin en temel noktası aklı kullanarak sandığa gitmektir. Vicdanımızın sesini dinleyerek sandığa gitmektir. Ben sizden sadece ve sadece bunu istiyorum.
Belediye başkanımız burada, elinden gelen bütün çabaları gösteriyor, uzun süredir çalışıyor, çalışmaya da devam edecektir. Göreceksiniz ben kendisine inanıyorum, arkadaşlarımız da inanıyorlar, göreceksiniz gerçekten de Uşak’ın kaderini değiştirecek bir aday. ‘Ben Uşak’a kendimi adadım’ diyor. Kendisini Uşak’a adıyorsa ve Uşak için çalışacaksa, Uşak için mücadele edecekse ona bir fırsat vermek sizin göreviniz. Bir fırsat vereceksiniz başkana ve başkan göreceksiniz ve deneyeceksiniz 5 yıl içinde farklı bir Uşak, gelişen bir Uşak, kırsalla kent arasında gelir dağılımının dengeli büyüdüğü bir Uşak, esnafın dükkan kapatmadığı bir Uşak olacak.
Değerli arkadaşlarım, kepenk kapatmakta Uşak’ın Türkiye birincisi olduğunu biliyor musunuz? Esnafın içinde bulunduğu durumu biliyor musunuz? Esnaf niye kepenk kapatır, niye dükkan kapatır, ne olacak bu esnafın hali, ne olacak çiftçinin hali? Ben size düşünerek sandığa gidin derken bunları ifade etmek isterim. O nedenle muhtar kardeşlerim, meslek kuruluşlarının saygıdeğer yöneticileri, sivil toplum kuruluşlarının sayın başkanları ve yöneticileri hepinize görevler düşüyor. Türkiye bütün bu krizleri aşabilir. Türkiye kendi ülkesine Mart’tan sonra baharı getirebilir. Bizim sloganımız da o zaten: “Mart’ın Sonu Bahar” Sizin sorunlarınıza derman olmak da belediye başkanımızın görevidir. Bütün sorunlarınıza derman olacaktır, günün 24 saati çalışmaksa gerekirse günün 24 saati çalışacaktır.
Ben belediye başkanımızı size emanet ediyorum, sizi de Allah’a emanet ediyorum. Selamlar, saygılar sunuyorum. 


Genel Başkan Kılıçdaroğlu toplantı öncesi esnafı selamlayarak bir süre sohbet etti.