22.10.2020

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, ÜNİVERSİTE MEZUNU GENÇ İŞSİZLER İLE BULUŞTU

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, üniversite mezunu genç işsizler ile videokonferans toplantısında bir araya geldi.
Yaşanan sorunları ve gençlerin taleplerini dinleyip, çözüm önerilerini anlatan CHP lideri Kılıçdaroğlu’na, Genel Başkan Yardımcıları Veli Ağbaba, Fethi Açıkel ve Gökçe Gökçen ile Parti Meclisi Üyesi Umut Akdoğan eşlik etti.


Genç- Bir sektöre girebilmek için tecrübeniz yoksa maalesef hiçbir kapı size açılmıyor, yüzünüze kapanıyor. Yani bütün iş ilanlarında en az bir senelik tecrübe maalesef isteniyor. Ama insanlar hiç kimseye de yani yeni mezuna da hiçbir şekilde tecrübe edinmesi için fırsat sağlamıyorlar. Bu noktada da devletin destek olması gerektiğini düşünüyorum ben. Yani mesela 4857 sayılı iş kanununun 30. maddesinde olduğu gibi 50 ve üzeri çalışana sahip şirketlerin yüzde 3’ü oranında engelli çalıştırma zorunluluğu getirilmiştir. Mesela bunun gibi bir uygulamayla yeni mezunlara en az bir sene çalışma imkanı sunularak yani her alanda devletin desteklediği özel sektör şirketlerinin taşın altına elini koymaya mecbur kılınmasını gerektiğini düşünüyorum böyle bir madde getirilerek.
Genç- 100 binin üzerinde makine mühendisi şu anda işsiz durumda, bu da çok ciddi bir oran. Onun dışında öğrenim sürecinde maddi sıkıntılar çekiyoruz biz gençler olarak.
Genç- Hacettepe Üniversitesi Felsefe bölümünden 2013 yılında mezun oldum. Aslında o dönemden beri ben işsizim genel anlamda. Pek çok iş deneyimim oldu ama genel anlamda sürekli düzenli gittiğim bir iş uzun yıllardır olmadı. Gençler ne istiyor? Sayın Genel Başkan, teknolojik ürünler çok pahalı. Yani bir laptop almak istiyor bu çocuklar, ortalama bir laptopun kalitesi 10 bin lira.
Genç- Bugün 31 yaşındayım, hiçbir güvencem yok. Yani bu süreç içerisinde tabi ki online iş başvurularında bulundum. Ceylan arkadaşımın da bahsettiği gibi bu süreçte yani özel sektörde bu sefer şöyle bir sorunla karşılaşıyorsunuz CV’nizi sunduğunuzda ya kendi alanınız dışındaki meslekler için çok kalifiye görülüyorsunuz ya da sizden istedikleri, sizin çalışabileceğiniz idari görevlerde, idari alanlarda sizden istedikleri en az 2 yıl, en az 5 yıl gibi tecrübeler. Oysa o tecrübe kapısını gençlere sunsalar, açsalar orada gerçekten hem biz kendimiz idealizmimizi, motivasyonlarımızı kaybetmeden yol alacağız, hem de onlara çok büyük bir katkıda bulunacağız mezun olmanın vermiş olduğu enerjiyle. Ancak birçok sektör, özellikle özel sektör başta olmak üzere bu konuda çok ciddi anlamda ısrarcı; işte en az 2 yıl, en az 5 yıl tecrübe. Kardeşim; 2 yıl, 5 yıl tecrübeyi sen bana sunmuyorsun ki ben o tecrübeyi kazanayım da senin karşına geleyim. En son bütün bu durumlardan sonra babam bir iş kurmak istedi, esnaflık işi, gıdaya dönük bir yöresel ürünler dükkanı açtık, küçük bir dükkan açtık Ankara’da ve bu konuda benim kendisine yardımcı olmamı istedi. 2019 yılı Mayıs ayında biz açtık dükkanı, benim için zorlu bir süreçti buraya adapte olmak çünkü dediğim gibi çok ayrı bir dünya ve kendi ailemde de böyle bir işle meşgul olan, ticaretle daha önce meşgul olan, bu kadar işin içinde olan kimse yoktu. Dolayısıyla hem de benim okuduğum alan gereği ve dünyaya bakış açım gereği çok zor bir şey esnaflık. Bunun üzerine ben dediğim gibi adapte olmaya çalıştım. Tam adapte olduğum derken, en azından psikolojik olarak işe mesleğe bu sefer Covid kapımızı çaldı ve ben size şunu söyleyeyim, bir – bir buçuk yıl geçti dükkan açılalı ben ne bir kâr gördüm. Bütün yaşadığım şey, bütün aldığım ciro- ki dediğim gibi hiçbir kârlılık yok - hepsi zaten kiraya dükkanın kendi giderlerine ve aynı zamanda verdiğim neden verdiğimi de bilmediğim bir takım vergilere gidiyor.
Genç- Alım gücünün ciddi oranda düşüşü karşısında ücretlerin de asgarileşmesiyle beraber gençlerin iş bulsa bile insan onuruna yakışır bir hayat kurmaları, özgür, bağımsız bir hayat yaşamaları mümkün olmuyor. Bunu ben bir yıllık tecrübemde de çok rahat bir şekilde görebildim. Ben üniversitedeyken ailemden ayrı yaşıyorken, şu an özel sektör emekçisiyim ve ailemle birlikte yaşamak zorundayım. Çünkü aldığım maaşla az önce de söylediğim gibi insan onuruna yakışır bir hayat yaşamam mümkün olmadığı için, en azından bulduğum işlerde mevcut pozisyonlarımı koruyabilmek için mümkün olduğunca masraflarımı mimimize edebilmek adına üniversitede ailemden ayrılmışken şu an ailemle birlikte yaşıyorum.
Genç- Dediğim gibi fırsat eşitliğine aykırı çok fazla şey görüyoruz. Hatta bu torpil dediğimiz şeyin artık özel sektörde bile olduğunu görüyoruz. Şunu size özellikle söylemek istiyorum. Bir konuda toplum özellikle yanıltılıyor. Bu KYK borçlarında “işe girmeden biz KYK borçlarını istemiyoruz” diyor mevcut siyasiler ve bazı insanlar da buna inanıyor. Hayır böyle bir şey yok. KYK borcu biter bitmez iki sene süre veriliyor ve bir sene de erteleme hakkınız oluyor. Toplamda üç senelik bir hakkınız oluyor, bu bittikten sonra direk sizin borcunuz vergi dairesine aktarılıyor ve bunu ödemek zorundasınız, işiniz olsun olmasın, eğer ödemezseniz de haciz süreci başlar.
Genç- Çok zor şartlarda okudum doğruyu söylemek gerekirse. 16 senedir büyük emek veriyorum, ailem bir sürü emek harcadı benim için, dershanelere gittim, bir sürü para harcadık ama maalesef bunca emeğin karşılığı boş yani. Doğruyu söylemek gerekirse okumaktan saçlarım beyazladı, gözlerim bozuldu ama sadece bunlarla kaldım yani emeğimin karşılığını hiç alamadım. Hak ettiğim yerlere maalesef gelemedim. Avukatlık için de bahsedecek olursam eğer şu an Türkiye’de 80’den fazla hukuk fakültesi var. Her sene de 20 binden fazla öğrenci mezun oluyor maalesef ve okuduğum bir araştırmada avukat sayısının 200 bine yaklaşacağı söyleniyor. Ama maalesef bu kadar kişi için de istihdam yok. Daha çok hukuk fakültesi olunca zannediyorlar ki eğitimin kalitesi artıyor, adaleti sağlıyoruz gibi düşünüyorlar ama maalesef bu sağlanmıyor, aksine ücret beklentiniz düşüyor.
Genç- Herkes TÜİK tarafından açıklanan manşet veriye odaklanıyor ama bunun biraz daha ötesi de var. Bir kere artık gencin yeni tanımda 15 – 24 değil 15 – 34 olarak alınması gerekiyor. Bunu bir eklemek gerekiyor. Bunu eklediğimiz zaman da bu yaş grubunda TÜİK’in dar tanımlı belirttiği işsiz sayısı bile 2 milyon 508 bin. Ancak çok popüler oldu biliyorsunuz geniş tanımlı bir işsizlik daha var, iş aramayıp da aslında çalışmaya hazır olanlar, ümidini kaybetmiş olanlar, bunları da eklersek rakam 4,5 milyona çıkıyor. Hatta TÜİK’in hesaplaması yüzde 25.9, o da 40.3’e çıkıyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sorunları yaşayan sizler sorunları aktarıyorsunuz bir şekliyle. O sorunlara bir anlamda çözüm üretecek olan da siyaset kurumu. Maalesef bugün siyaset kurumu gençlerin işsizlik sorununa çözüm bulabilecek birikime ve kapasiteye sahip değil. Bunu iktidar için ifade ediyorum. Elbette ana muhalefet partisi olarak bize yönelik eleştiriler de var, bu eleştirileri de saygıyla karşılıyorum.
Önce şunu ifade edeyim, umutsuzluğun çok yaygın olduğunu görüyorum ben. Gençlerin umutsuz olmaya hakları yok bir sefer onun altını özenle çizmek isterim. Doğru sıkıntılar var, doğru iş bulamıyorsunuz, doğru hala baba evindesiniz, doğru bir gelir elde edip hem kendi geleceğinizi çizmek, hem birikim yapmak, ister araba deyin, ister ev deyin, isterseniz sağlıklı bir gelecek deyin. Bunun özlemini doğal olarak her genç duyar, sizler de duyuyorsunuz. Ama bugün yaşadığınız koşullar, kaldırılması gerçekten de zor olan koşullar. Eğitimde ciddi sorunlarımız var. Bu başlı başına ele alınması gereken bir konu. Çünkü eğitim, sağlıklı bir planlama üzerine inşa edilmiş değil. Herkesin üniversite mezunu olduğu bir ülke hiçbir yerde yoktur. Sağlıklı bir eğitim politikasıyla hayatın her alanını, imalatın ya da üretimin her alanını istihdam alanına dönüştürmek mümkün. Bizim örneğin projelerimizden birisi teknoloji liseleridir, bütün organize sanayi bölgelerinde teknoloji liseleri kurmak istiyoruz biz. Teknoloji liseleri kurduğumuz zaman sanayinin ihtiyaç duyduğu eleman ihtiyacı süratle karşılanabilir. Bu liseler yatılı olacak, bu liselerde çalışanlar belli bir süreden sonra, belli bir sınıftan sonra kendi alanlarıyla ilgili sanayide staj yapacaklar. Yani çalışacaklar, onların sosyal güvenlik primlerini devlet ödeyecek. Eğer bunlar üniversiteye gitmek istiyorlarsa bunlara ayrıca artı puan verilecek. Örneğin motor bölümünde okuyan makine mühendisi olmak istiyorsa diğer öğrencilere göre iki puan, üç puan, beş puan, neyse artı verilerek kendi üniversitelerine devam edebilecekler.
Bakınız, ben Plan Bütçe Komisyonu Üyeliği yaparken hakimlik savcılık sınavında mülakatların kaldırılmasını istedik, ama hayır dediler kalkmayacak. Onun üzerine dava açıldı ve mülakatlara bir kamera konması zorunluluğu getirildi Danıştay kararıyla. Böylece mülakatta sınava giren kişi sorulara doğru yanıt verdi mi, vermedi mi, bir haksızlığa uğradı mı, uğramadı mı bu görülecekti. Fakat bir yasa çıkardılar mülakatlara kamera konmaz diye, AK Parti böyle bir düzenleme yaptı ve maalesef böylece mülakatlarda hangi soruların sorulduğu, bunları kanıtlayabilecek, siz doğrusunu söyleseniz bile kanıtlayabileceğiniz şey yok. Normalde bugün yapılması gereken kamu sınavlarında mülakatın tamamen kaldırılması. Hesap Uzmanlığı sınavında biz sosyal bilimlerde eğitim veren üniversitelerin son sınıf öğrencilerine gider, en parlak öğrencileri hocalarından öğrenirdik ve o öğrencilere rica ederdik, gel bizim sınava gir diye. Yani başarılı öğrenciyi kendi kurulumuza almak için gider öğrenciyi zorla gel bizim sınava gir diye zorlardık.
Asgari ücretle çalışanlardan vergi alınmamasını istiyoruz biz mesela, kendi parti programımıza koyduk. Asgari alıyor, bundan ne vergisini alacaksın? Yani asgari ücretten gelir vergisi alıyorsun, gelir vergisi alınır mı? Bir tacirin, bir sanayicinin ya da bir serbest meslek çalışanının elde ettiği gelirden gelir vergisi alabilirsin ama asgari ücret, adı üstünde asgari ücret yani geçimlik, bundan gelir vergisi alıyorsun. Bundan gelir vergisi alınmaması lazım. Gelir vergisinden asgari ücretin muaf tutulması lazım. Bunu defalarca defalarca dile getirdik, yine ifade edeyim size. Eğer bir toplumda ödediğimiz vergilerin nerelere harcandığını sorgular düzeye gelirsek o ülkede demokrasi var demektir. Eğer bunu sorgular düzeye gelmezsek o ülkede demokrasi yoktur, o ülkede sadece bir kaos vardır. Herkes bir şey söyler ve herkes haklı olduğuna inanır. Oysa gücümüzü göstermek zorundayız. Hepimiz vergi veriyorsak ödenen vergiler nereye gitti, neden bu ülkede yatırım yapılmadı, neden özel sektör yatırım yapmıyor? Hiç kimsenin can ve mal güvenliği yok. Hiç kimsenin can ve mal güvenliğinin olmadığı yerde siz yatırım yapar mısınız?
Bizim İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamemiz var. Bütün gençlerin bunu okumasını isterim. Birinci yüzyıl ne oldu? Bitirdik birinci yüzyılı. Şimdi ikinci yüzyıla geçtik. İkinci yüzyılda neredeyiz biz? İkinci yüzyılda neyi hedefliyoruz, neyi öngörüyoruz biz ikinci yüzyılda? Bunun oturulup düşünülmesi lazım. Gelişmiş ülkeler önümüzdeki 50 yılı, 100 yılı planlarlar ve bu planlar sürekli belli aralıklarla revize edilir. Türkiye’nin kalkınma planı yok. Devlet Planlama Teşkilatı kapatıldı, gençlerin haberi yok çünkü o kadar siyasi hayattan kopuk ki gençler sorguluyorlar, doğru sorgulayın, eleştiriyorlar, doğru eleştirin ama doğru eleştirin, eleştirdiğinizde halk demeli ki bunlar doğru söylüyor. Siz eğitimi planladınız mı? Hayır. Önümüzdeki 50 yıl içinde kaç hukuk fakültesi mezununa, kaç öğretmene, kaç avukata, kaç tane doktora ihtiyacımız olacak? Bunlar planlandı mı? Hayır. “Neden verdiğimi bilmediğim vergiler ödüyorum…” Bu da güzel bir cümle. İşte asıl cümle bu. Türkiye’nin asıl sorunu bu. Demokrasinin çıkış kaynağı nedir biliyor musunuz? Ödediğim vergiler nereye harcanıyor diye. Bütçe bakın sunuldu parlamentoya, hiçbir genç ama Türkiye’deki hiçbir genç bu bütçeden haberdar bile değil. Bu bütçenin büyüklüğü nedir, bu paralar nereye gidiyor sormuyor bile, sorgulamıyor bile. Ben işsizim diyor. Zaten işsiz kalacaksın. Çünkü paralar sen iş bulasın diye değil işsiz kal diye harcanıyor. Evet, işsiz kal diye harcanıyor. Üretim zinciri oluşturulabilirse, fabrikalar kurulabilirse, teknolojik altyapı oluşturulup katma değeri yüksek ürün üretilebilirse herkesin işi olur o zaman. Bu bir planlamayla olur, kaynakların nereye harcanacağının planlamasıyla olur. Anadolu’nun için boşalıyor. Nereye gidiyoruz? Ankara, İstanbul, İzmir; orada belki iş bulabilirim, kimse ben bir Kayseri’ye gideyim iş bulayım demiyor, Erzurum’a gideyim belki bir iş bulurum demiyor. Peki, o zaman şu soruyu sormak gerekiyor. Neden yatırımlar Türkiye genelinde dengeli dağıtılmıyor? Kitapevleri kapanıyor, yayın evleri kapanıyor doğru çünkü ekonomi ana eksen olarak dövize bağlı olduğu için her şey, ithalata bağlı olduğu için her şey artıyor. Artınca da işveren ayakta kalmak istiyor, ayakta kalmanın yolu da nedir, daha az işçiyle o işi götürebilmesi veya yaptığı bazı harcamalardan büyük ölçüde kesinti yapması. Böyle bir tablo çıkıyor ortaya.
Bu anayasanın 49. maddesi var “Çalışma herkesin hakkı ve ödevidir.” Devam ediyor, “Devlet çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.” Emredici hüküm, hukuktaki arkadaşımız gayet iyi bunu bilir, alabilir değil alır diyor, yani almak zorunda devlet bunları. Dolayısıyla her birinize tek tek iş bulmak zorundadır. Neden? Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti sosyal devlettir. 2023’e bütün gençlerin hazırlık yapması lazım. Şunu bütün gençlerin söylemesi lazım, 18 yıldır iktidarda olup beni işsiz bırakana ben asla oy vermeyeceğim demesi lazım. Eğer bunu söyleyebiliyorsa ve sandığı bu iradesini yansıtabiliyorsa o ülkede hiçbir siyasi iktidar o zaman gençlerin sesine ben kulak vermiyorum diyemez.
Hepinize tekrar yürekten teşekkür ederim. Ailelerinize selamlarımı, saygılarımı lütfen iletin. Hoşçakalın. 
Tüm Fotoğraflar İçin Tıklayınız...