18.05.2021
18.05.2021
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun TBMM CHP Grup Toplantısında yaptığı konuşma şöyle: Değerli arkadaşlarım, bizleri televizyonları başında, radyolarında, sosyal medya hesaplarında izleyen saygıdeğer yurttaşlarım; Cumhuriyet Halk Parti Grubu’ndan herkese selamlarımızı, sevgilerimizi ve muhabbetlerimizi gönderiyoruz. Futbol dünyası ile ilgisi olmayan hiç kimse yok. Hepimiz şu veya bu şekilde yaşamımızın bir evresinde futbol oynadık, top oynadık. Dolayısıyla ligdeki rekabet hepimizin dikkatini çeker bir şekliyle. Beşiktaş bu yıl şampiyon oldu. Yürekten kutluyoruz. Tabii bu yıl 3 takım da "acaba kim şampiyon olacak?" diye özel bir beklenti içindeydi kitleler ve Beşiktaş ipi göğüsledi. Dolayısıyla Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi'ye, Teknik Direktör Sergen Yalçın'a, futbolcusundan malzemecisine, teknik heyetinden, taraftarlarına kadar herkesi yürekten kutluyoruz. Değerli arkadaşlarım; isteriz ki güzel bir dünyada yaşayalım, isteriz ki dünyada savaşlar olmasın, çocuklar ölmesin, kadınlar ölmesin, insanlar ölmesin. Tanrı'nın yarattığı, Allah'ın yarattığı doğaya herkes saygılı olsun. Mescidi Aksa'da sabah namazından sonra Filistinlilere yapılan saldırı, asla kabul edilemez, asla kabul edilemez. Değerli arkadaşlarım, saldırı sonraki süreçte de devam etti, 300'e yakın insan hayatını kaybetti. Çocuklar var bunların içinde. İsrail'in yaptığı bir katliamdır. 21 inci Yüzyıl'da yapılıyor bu. Bütün insanlığa çağrıda bulunmak hepimizin ortak görevidir. Kan gövdeyi götürürken, dünyanın demokratları ne yapıyor acaba? Neden bu çatışmayı engellemiyorlar? Neden katliamı engellemiyorlar? Orada ölen her çocuğun sorumluluğu, bütün dünyada yaşayan insanları ilgilendirir. Her birimizin tek tek sorumluluğu vardır. Filistinliler ne istiyor? İşgal edilmiş topraklarını geri almak istiyorlar. Bağımsız bir devlet olmak istiyorlar. Bu da onların en tabii hakları. Beni üzen İslam dünyasındaki parçalanma. Kendi ülkesinde barıştan söz edip, İsrail'de yapılan katliama, Filistin'de yapılan katliama sessiz kalan dünya, Birleşmiş Milletler’in bu konuda gerekli çabayı göstermemesi... Bunların tamamı önümüzde duruyor değerli arkadaşlar. Biz Filistin halkıyla dayanışmamızı sürdürüyoruz. Filistin bağımsızlık mücadelesini verirken bizim gençlerimiz de oradaydı. Gençlerimizden bazılarının mezarları hâlâ Filistin'de. Dolayısıyla Filistin ile tarihi bağlarımız var. Filistin'in bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkması en büyük arzumuzdur. Değerli arkadaşlarım; üzülerek bir şey daha ifade etmek isterim. İhvan endeksli bir dış politika, Türkiye'nin bölgedeki saygınlığına çok büyük darbe vurdu, çok ama... Türkiye'nin bölgede bir ağırlığı vardı. Bütün sorunlar ortaya çıktığında, bölge halkları Türkiye'nin gelip sorunu çözmesi için bölgeye davet ederler, Türkiye'nin gelip bu sorunu çözmesine katkı vermesini isterlerdi. Bu ağırlığı da Türkiye büyük ölçüde kaybetti. Bunu da üzülerek ifade etmek zorundayım. Değerli arkadaşlarım, bizleri televizyonları başında izleyen saygıdeğer vatandaşlarım; biliyorum derin sorunlar yumağı içindesiniz, farkındayım. Sizinle bu gün bir sohbet yapacağım. Televizyonları başında bizi izleyen bütün vatandaşlarımla bir sohbet yapacağım. Bir kavgayı değil, gerçekleri sizlerle paylaşacağım. Yönetilemeyen bir Türkiye tablosunun hangi felaketlere yol açtığını anlatmaya çalışacağım. Değerli arkadaşlarım, bütün vatandaşlarımız derin bir kaygı içinde ve bir çıkış arıyorlar. Türkiye içine girdiği bu girdaptan nasıl çıkar diye konuşuyorlar; evlerde, yolda, nerede olursa, parklarda konuşuyorlar. Çünkü sorun doğrudan doğruya onu vurmuş durumda. Sorunla yüz yüze, acı gerçekle yüz yüze gelmiş durumda. Biliyorum, milyonlar geçinemiyor, sorun var mutfaklarda. Biliyorum, esnaf kan ağlıyor. Biliyorum, milyonlarca evde işsizlerimiz var, evlatlarımız işsiz, çocuklarımız işsiz; fidan gibi çocuklarımız, bunlar işsiz. Biliyorum, bütün bunlar olurken yapılan israfa isyan ediyorsunuz, ben bunu da biliyorum. Namaz kılmaya bile giderken onlarca arabayla giderseniz, dediğim gibi namaz kılmaya giderken bile onlarca arabayla giderseniz, israfın da haram olduğunu bilerek bunu yaparsanız vatandaş görüyor. "Nedir bu?" diyor, Allah aşkına "nedir bu?" diyor. Biliyorum; elektrik parası, su parası, doğalgaz parası, kiraları ödemekte zorlandığınızı biliyorum. Türkiye'nin bütün coğrafyasında yaşanıyor bu sorunlar. Biliyorum, 19 yıldır ülkeyi yönetenlerin pandemi sürecini yönetemediklerini, 5 maskeyi bile dağıtmaktan aciz olduklarını biliyorum, siz de biliyorsunuz, siz de görüyorsunuz, siz de yaşıyorsunuz. Biliyorum, kapanma sonrasında bile aldıkları kararların ne kadar dengesiz oldukları ortaya çıktı. AVM'ler açık, çay bahçeleri kapalı. Allah bunlara akıl fikir versin. Nasıl bir karardır? Neye danıştılar, nasıl aldılar bu kararları? Emin olun anlamakta zorlanıyorum. Biliyorum, pandemi döneminde diğer ülkelerin yaptığı gibi vatandaşına hibe vereceğine, karşılıksız yardımı yapacağına, IBAN numarası açtılar, vatandaştan para topladılar; dünyada örneği olmayan bir uygulama. Hani Türkiye zengindi? Hani hiçbir sorunumuz yoktu? Hani kasalar tıka basa dövizle doluydu? Vatandaşlarımız bunları görüyor ve bunları biliyor değerli arkadaşlarım. Biliyorum, pandemi döneminde bakın 2020'nin ilk 9 ayında 107 bin hanenin elektriğini kesildi. 107 bin hanenin elektriğini kesmek ne demektir ya pandemi döneminde. Bunları anlatıyorum, bunları söylüyorum, sevgili vatandaşlarım; sizlerle konuşuyorum ben, sizlere anlatıyorum. Ülkenin nasıl yönetildiğini siz de görüyorsunuz, ben de görüyorum. Benim görevim sizlere doğruları anlatmak. Biliyorum "128 milyar dolar nereye gitti?" sorusundan rahatsız oluyorlar. Dünyanın en makul, dünyanın en gerçekçi sorusunu soruyoruz: Ya Merkez Bankası'nın kasasındaki 128 milyar dolar nereye gitti, kime sattınız, kaça sattınız? Bilmiyorum... Ben bilmiyorum, 600 milletvekili de bilmiyor, 83 milyon da bilmiyor. Böyle bir devlet yönetimi cumhuriyet tarihinde hiç olmadı. Bir daha söyleyeyim: Böyle bir devlet yönetimi cumhuriyet tarihinde hiç olmadı. Biliyorum, ülkede her şeyi sattılar, döviz bitti; ya bu ülkenin onuruyla oynar noktaya geldiler. "Ben maske takıyorum, sen keyfine bak" diye maskeler, reklamlar... Bir sürü rezalet yaptınız, rezalet çıkardınız, bari bu milletin onuruyla oynamayın. Onu da yaptılar. Ben biliyorum, siz de bilin. Ben unutmuyorum, siz de unutmayın. Vatandaşlarıma bunu söylüyorum. Biliyorum, devlette liyakat sistemini yerle bir ettiler. Yandaşlar, eski milletvekilleri, her birisi bir göreve atandı. Bir yerden değil, 3 yerden, 5 yerden maaşlar almaya başladılar. Esnaf kan ağlarken, doğalgaz parasını ödeyemezken, elektrik parasını ödeyemezken, su parasını ödeyemezken, sarayın beslemeleri birden çok maaş alarak -ne diyelim- krallar gibi yaşadılar ve yaşamaya devam ediyorlar. Biliyorum, ekonomik ve siyasal bir buhranla vatandaş karşı karşıyayken değerli arkadaşlarım, saraydakiler keyif içinde yaşadı ve yaşıyorlar. Hiçbir sorun yok orada; ne ekonomik sorun var, ne sosyal sorun var. Hiçbir sorunu yok... Sarayla Türkiye arasında 180 derece fark var, 180 derece fark var. Acı olanı bakın değerli arkadaşlarım; bir lokantacı bana bu sabah bir ileti göndermiş. Diyor ki: “5 Mart 2020 tarihinde restoranımı açtım” diyor. “438 günde sadece 187 gün açık kaldık, onun dışında açamadık” diyor. “Kiralarımız vardı, kiralarımızı ödedik, cepte para kalmadı. Bir miktar kredi çektim, borçları azaltmaya çalıştık. Devletin desteği komedisinin sınırlarını biliyorsunuz. O bile bizi teğet geçti” diyor. Anlatıyor ve şunu söylüyor. “Lütfen bizim sorunlarımızı dile getirin” diyor. “Ülkede sadece emekliler ve sadece çiftçiler yaşamıyor, bizler de yaşıyoruz.” Ömer Beydeş kardeşim; defalarca sizin sorunlarınızı dile getirdim. Sizin sorunlarınızı dile getirmek zaten benim görevim. Bugün de zaten yaşadığınız sorunları dile getiriyorum. Değerli arkadaşlarım; bütün bunlar olurken şimdi kalkmışlar vatandaştan yaptıkları rezaleti biliyorlar, haksızlıkları biliyorlar, milleti nasıl perişan ettiklerini biliyorlar. Şimdi diyorlar ki, sizden helallik istiyorum. Nasıl bir helallik? Şimdi sormak istiyorum: Kör kuruşa muhtaç ettiğin esnaf sana helallik verecek mi? Soruyorum, işsiz bıraktığın milyonlarca genç sana helallik verecek mi? Soruyorum, yatağa aç giren çocuklar, onların anneleri ve babaları sana helallik verecek mi? Soruyorum, pazar artıklarından beslenen yüzbinler sana helallik verecek mi? Soruyorum, dükkanın kapalı, aylardır çalışmıyor, icra memuru kapıda; bu adam sana helallik verecek mi? Değerli arkadaşlarım ve onlar da açıklamalar yaptılar, dediler ki, biz hakkımızı helal etmiyoruz. Sorumlusu kim? Bizi yöneten sensin, sana oy verdik. Bizi aç bıraktın, bizi perişan ettin. Çocuğumuzu işsiz bıraktın. Ben sana hakkımı nasıl helal edeceğim? Nasıl helal edeceğim diyor, onu soruyor. Kör kuruşa esnafı muhtaç edeceksin, "milletin cebinden beş kuruş çıkmayacak" dediğin kişilere, kamu-özel işbirliği yatırımlarını yapanlara milyarlarca dolar para vereceksin. Esnafa sıfır, onlara milyarlarca dolar. Bu olur mu? Hangi vicdan kabul eder bunu? Değerli arkadaşlarım; dolar bakın 8 küsur oldu… Döviz yükseliyor, kim kârlı? Kim bundan nemalanıyor? Esnaf mı, memur mu, işçi mi, emekli mi, apartman görevlisi mi, taksici mi, kim? Restoran sahibi mi, kafe sahibi mi, kahveci mi, kim? 5'li çete, 5'li çete... Dolar arttıkça bunların keyfi yerinde. Öyle bir sözleşme yapmışlar ki, sadece dolar artışından değil, Amerika'da enflasyon yükselirse onun da payını veriyorlar. Şu memleket yönetimine bakın. Şu acı tabloya bakın değerli arkadaşlarım. Defalarca söyledim sevgili vatandaşlarım, bir daha ifade ediyorum, devlet akılla yönetilir, bilgiyle yönetilir, birikimle yönetilir, liyakatle yönetilir, adaletle yönetilir. Devleti keyfi olarak yönetemezsiniz, özel çıkarlarınız için devleti yönetemezsiniz, bir avuç azınlığa daha fazla para, daha fazla kaynak nasıl aktarırım anlayışıyla devleti yönetemezsiniz. Ortaçağ mantığıyla, 21’inci Yüzyıl'ın devletini yönetemezsiniz. Devleti öyle yöneteceksin ki, sen milletten değil, millet senden helallik isteyecek. Özrün kabahatinden büyük, hatalarını görüyorsun, milleti nasıl perişan ettiğini biliyorsun ve "bana helallik verin." Niye versin kardeşim, niye versin? Değerli arkadaşlarım, biz daha önce defalarca söyledik, gerek ben, gerek parti sözcümüz, gerek grup başkan vekillerimiz hemen hemen her ortamda dile getirdiler. Esnafa dediler ki -rakamları da vereyim, dillendirdiğimiz rakamları: Esnaf ve ticaret erbabı, gerçek götürü ayrımı yapmadan 4 bin lira gelir desteği verin dedik. Her ay 4 bin lira gelir, kapalı olduğu sürece. Yine söyledik, esnaf ve ticaret erbabının nisan, mayıs ve haziran dönemlerinde en azından aylık 3'er bin lira büyükşehirlerde, diğerlerinde de 2'şer bin lira kira desteği verin dedik. Kapanmadan en fazla etkilenenler yeme-içme sektörü; bunlara da belli miktarda kaynak aktarın dedik. Aktardıkları kaynak kira parasına yetmiyor, elektrik parasına yetmiyor, doğalgaz parasına yetmiyor. Yanında işçi çalıştırıyorsa, ona yetmiyor. Nasıl geçinecek bu insanlar? Son süreçte 20 gün esnaf kapalı kaldı, şöyle bir talepleri var. Sosyal güvenlik primlerini ve vergileri faizsiz olarak en azından erteleyin diyorlar. Sevgili halkım, saygıdeğer vatandaşlarım, konuşmama başlarken dedim ki, bir çıkış arıyorsunuz. Türkiye bu girdaptan nasıl diye düşünüyorsunuz, konuşuyorsunuz, tartışıyorsunuz, kendi aranızda oturup konuşuyorsunuz. Bu işin erbabı, milletini seven, milletine saygı duyan, hayatı boyunca varlığını, canını, malını, neredeyse tamamını, düşüncesini millete feda eden bir liderimiz vardı, Rahmetli Bülent Ecevit. Ne derdi: “Ne ezen, ne ezilen; insanca, hakça bir düzen.” Size onu vaat ediyorum, size onu vaat ediyorum. Ne ezen olacak, ne ezilen olacak; insanca, hakça bir düzen olacak. Efendim kimliği şöyleymiş, inancı böyleymiş, yaşam tarzı böyleymiş, bu ayrımı yapmayacağız. 83 milyonu kucaklayan, herkese eşit hizmet götüren, işsizlikle mücadele eden, fukaralığı bu coğrafyada yerle bir, yerle yeksan eden, herkesin evinde huzur içinde yaşayacağı bir Türkiye'yi vaat ediyoruz. Fazla değil, Allah'ın izniyle iktidar olduğumuzda ilk 6 ayda daha önce ilk 1 haftada neler yapacağımızı saymıştım. İlk 6 ayda göreceksiniz, Türkiye'ye huzur gelecek. Göreceksiniz, Türkiye'ye barış gelecek. Göreceksiniz, kamplaşma bitecek. Göreceksiniz, kimse kimliğinden ötürü sorgulanmayacak, inancından ötürü sorgulanmayacak, yaşam tarzından ötürü sorgulanmayacak. Bu memlekette kim yaşıyorsa başımın üstünde yeri var ve herkesi kucaklayacağım, herkesi. Benim bu millete bir sözüm var: Allah'ın izniyle iktidar olduğumuzda, FETÖ'nün siyasi ayağını çıkaracağım, mafyanın da siyasi ayağını çıkaracağım. Değerli arkadaşlarım; biz güzel bir dünyada yaşamak istediğimizi söyledim. İzole bir dünyada yaşamak istiyoruz. Kendi ülkemizde de huzur içinde yaşamak istiyoruz. 83 milyonun ödediği vergilerin büyük bir kısmını alır da 5'li çeteye verirsen, bu olmaz diyoruz. Defalarca dile getirdik, 5'li çeteden yakınırken şimdi karşımıza yeraltı dünyasının çeteleri çıkmaya başladı. Nasıl bir devlet yönetimidir bu devlet yönetimi? Nasıl bir anlayıştır bu? Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Milli Kurtuluş Savaşı veren bir devlet, güçlü bir parlamentosu, haksızlıkla mücadele eden, bütün mazlum milletlerin örnek aldığı bir devlet nasıl olurda yeraltı dünyasının çeteleriyle el ele, kol kola gezer? Bir ekonomik çeteler var, bir de yer altı çeteleri var. Türkiye'yi bu iklimin içine kim soktu? Nereden çıktı bu yeraltı çeteleri? Birbirleriyle büyük paralarla bir araya gelip sonra çatışarak bütün kanalizasyon pisliğini Türkiye'nin gördüğü ve kokusunu hissettiği bir ortama nasıl soktular Türkiye'yi? Akıl alacak şey değil. Değerli arkadaşlarım, bir gerçek ortaya çıktı. Cumhur İttifakının üçüncü ortağı çıktı. AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve yeraltı dünyasının çeteleri, 3 ortaklı, 3 ortaklı... Şimdi diyecekler ki, nereden çıktı? Yani mafya nereden oldu da, nasıl oldu da üçüncü ortak olur? Böyle şey olur mu? Anlatacağım sevgili vatandaşlarım, anlatacağım. Lütfen beni dikkatle dinleyin. Bakın değerli arkadaşlar, meşru bir partinin genel başkanı, eğer bir yeraltı dünyasının liderini hapishanede ve hastanede ziyaret edip, onun için özel af çıkarılması için çalışırsa ve onun taleplerine iktidar partisi boyun eğip, "tamam senin için af çıkarıyoruz" derse ve onu hapisten çıkarırsa, bu kişi üçüncü ortak olur mu, olmaz mı? Gücü nereden alıyor yeraltı dünyasının çeteleri? Siyasi iktidardan alıyorlar, sırtlarını oraya dayamışlar. İki; 19 yıldır devleti yönetiyorlar, 19’uncu yılın sonunda Türkiye'yi uyuşturucunun ve insan kaçakçılığının merkezi haline getirdiler. Eğer bir ülke uyuşturucunun ve insan kaçakçılığının merkezi haline gelmişse, arkasında güçlü bir siyasi destek vardır. Üç örnek vereceğim, sevgili vatandaşlarım da beni dikkatle dinlesinler. 3 örnek vereceğim: 1) 9 Haziran 2020'de Kolombiya'dan Türkiye'ye gelen bir gemi var. Yükü almış, Türkiye'ye gelecek, 5 ton kokain yakalanıyor. Türkiye'de hangi adrese gelecekti bilen var mı? Yok. 5 ton kokain, milyarlarca dolar demektir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti:" Ya arkadaş; bu kokain, 5 ton kokaini Türkiye'ye getirecek olan kimdi? Hangi adrese gelip bunlar teslim edilecekti?" Soran oldu mu? Bilmiyoruz. Sormadılarsa, uyuşturucu kaçakçılığına ortaktırlar. Sormuyorlarsa, sormayan ortaktır. Sormayan, siyasi desteği vermiştir. Biz kimi görüyoruz? AK Parti Genel Merkezi’ndeki genç çocuğu görüyoruz. "Efendim pudra şekeri çektim" diye kokaini çeken genci görüyoruz. Sordular mı o gence acaba? Bu kokaini kimden aldın? Kim sana verdi bu kokaini? Soramazlar... Şubat 2019, Mersin Limanı'nda bir gemi yakalanıyor, 615 kilo kokain. Duyan oldu mu? Yok. Hangi adrese gelecekti bu, sahibi kimdi bunun? Tık yok bakın ne saraydan, ne onun beslemelerinden tık yok. Kime gidecekti bu arkadaş ya? Milyarlarca dolardan söz ediyorum ben. 2) 25 Ağustos 2020'de Kocaeli Dilovası'nda 540 kilo kokain yakalandı. Kime gidiyordu bu kokain? Niye üstü örtülüyor? Neden bunlar yargının önüne çıkarılmıyor? Siyasi destek aldıkları için, arkasında siyasiler olduğu için. Yeraltı dünyasının, yeraltı dünyası çetelerinin arkasında siyasi destek olursa, kimse bunlara dokunamaz. Emniyet güçleri de bunlara dokunamıyor. 3) Değerli arkadaşlarım, uyuşturucu çeteleri ya da yeraltı dünyasının aktörleri dünyanın gelirini elde ederler. 5 kuruş vergi vermezler bunlar. İnsan kaçakçılığından, uyuşturucu kaçakçılığından dünyanın gelirini elde ederler milyarlarca dolar. Elde ettikleri gelirleri kendi ülkelerinin bankalarına yatıramazlar veya meşru bir ülkenin bankasına yatıramazlar. Yatırdıkları andan itibaren harekete geçirilir, bankalarda paralarına el konulur. Bu iktidar el koymazsa bile, gelen bir iktidar el koyar, namuslu bir iktidar el koyar. Değerli arkadaşlarım, bunlar peki paraları nerede tutuyorlar? Vergi cennetlerinde. Yani her türlü kayıt dışı, her türlü kaçakçılıktan elde edilen gelirlerin olduğu ülkeler. Birisini vermiştim, Man Adası diye. Bir ülkenin devlet başkanı, yani cumhurbaşkanı, onun ailesi Man Adası'nda uyduruk bir şirket kurarsa 1 sterlin üzerine, milyonlarca doları Türkiye'ye getirirse vergi vermemek için, mafya ne yapmaz? Kardeşim senin ülkenin cumhurbaşkanının ailesi bunu yapıyor ve ben de yapıyorum. O cumhurbaşkanı, ben de yeraltı dünyasının lideriyim. Zaten el ele, zaten kol kolayız diyecek mi? Diyecektir. Bunu söyledim diye ne yaptılar? Tazminat davası açtılar. Ne yaptılar? Hakim tayin ettiler. Ne yaptılar? Hakim tazminata mahkum etti. Bu kardeşiniz pes dedi mi? Demeyeceğim, bu milletin hakkını, hukukunu sonuna kadar koruyacağım. Bakın değerli arkadaşlar; önemli bir gerçeği daha ifade edeyim. OECD ülkesi ülkelerinde kara parayla mücadele var. Bunun için kurulmuş örgütler de var. Biz de onun bir üyesiyiz. Bastırdılar, dediler ki: Uyuşturucu kaçakçılığı var, insan kaçakçılığı var, yeraltı dünyası dünyanın parasını kazanıyor, siz bunları vergileyeceksiniz. Mecbur kaldılar, 1 Ocak 2006 tarihinde kurumlar vergisine bir hüküm ilave ettiler. Dediler ki, vergi cennetlerinden gelen para yüzde 30 oranında vergilenir ama bir şart var, cumhurbaşkanı bir kararname çıkaracak. 15 yıldır bu kararname çıkmıyor. Niçin? Yeraltı dünyasının talepleri doğrultusunda çıkmıyor. Kararnameyi çıkarma diyorlar. Daha biz uyuşturucu kaçakçılığı yapacağız, daha biz sizi finanse edeceğiz, daha biz kol kola çok fotoğraf vereceğiz, bizden vazgeçmeyin diyorlar. 15 yıldır bir kararname çıkmıyor. 3 dakikalık iş, 3 dakika... 3 dakikalık iş, 15 yıldır çıkmıyor. Neden? Dediğim gibi Cumhur İttifakının üçüncü ortağı mafyanın gücünü burada görüyoruz. Kararnameyi çıkarma talimatını veriyor, Erdoğan kararnameyi çıkarmıyor. Asgari ücretliye gelince vergi alıyorsun, esnafa gelince vergi alıyorsun, vergi ödemezse ceza yazıyorsun, cezanın üzerine faiz yazıyorsun; milyonlarca dolar, milyarlarca dolar vergi cennetlerinden gelecek, sıfır vergi, sıfır vergi... Bunlarda ahlak var mı? Yok. Adalet var mı? Yok. Kim ortağı bunların? Yeraltı dünyası, mafya bunların ortağı. 4) Bir bakan getirdiler, Ticaret Bakanı. Geldi, koltuğuna oturdu. Hemen kocayla bir şirket kurdular, başladılar dezenfektan satmaya bakanlığa. Hangi ahlak ya? Nüfuz ticareti diyoruz biz buna, suçtur bu. Ceza kanununda tanımlanır, suç. Ama kim suçu dinleyecek ki, kim dinleyecek? Onlara göre koskoca bakan, o da vurmuş ne olacak? O da milleti soymuş, ne olacak ki? Balık baştan kokar, en büyük soygun oradan başlıyor aşağıya doğru. Şimdi araştırma önergesi vereceğiz. Bugün veriyoruz değil mi? Araştırma önergesi vereceğiz bu bakanla ilgili olarak. Adım gibi eminim AK Parti ve MHP milletvekilleri el kaldırıp diyecekler: Bunu soruşturmayın. Neden? Biz mafyanın ortağıyız, buradan başlarsanız sıra mafyaya gelir diyeceklerdir. İnşallah yanılırım. İnşallah derler ki: Hayır efendim olur mu? Biz milletin verdiği vergilerle maaş alıyoruz, para alıyoruz. Bir yerde kul hakkı yenmişse, biz o kul hakkı yiyenden hesap sormak zorundayız inşallah derler. Derler mi? Diyemezler çünkü mafya daha güçlü. Siyaseti mafya teslim aldığında, ülke düzelmez. 5) Nüfuz ticareti kullanan -şirket kurup, bakanlığa mal satıyor. Birisi de bakanlık yaptı, çikolata kutuları içinde rüşvet aldı. Öbürü iş takibi için 1 milyon dolarlık rüşvet aldı. Ne yaptılar bunları? Büyükelçi... Akıl, mantık, adalet, inanç, iman, din... Nerede bunlar, nerede Allah aşkına ya? Ya rüşvet alan birisini sen büyükelçi atıyorsun, kimden alıyor bu rüşveti? Yeraltı dünyasından alıyor; yasadışı, kanundışı alıyor. Ya sen büyükelçi tayin etmenin ne anlama geldiğini biliyor musun? Ya arabasında Türk bayrağı taşıyacak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni temsil edecek bu kişi. Mafya ile kol kola girerseniz, bu tablolar çıkar. Sonra bütün dünya nasıl bakacak? Bütün dünya nasıl bakacak? Bütün dünya şöyle bakacak: Bu Türkiye, burada her türlü yeraltı işlemi olur. Rüşvet gırla, uyuşturucu gırla, insan kaçakçılığı gırla; hukuk burada yok, adalet burada yok... Beni üzen de bu, beni kahreden de bu zaten. Nasıl olur da Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu pozisyona düşer? Değerli arkadaşlarım; rüşvet alanı büyükelçi tayin ettiğiniz andan itibaren, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin itibarına dinamit koyuyorsunuz, itibarını sıfırlıyorsunuz. Sizin ne hakkınız var buna? 6) Bir ülkenin Hazine ve Maliye Bakanını düşünün: Kanunlara aykırı olarak 128 milyar doları satıyor. Kime sattığını kimse bilmiyor. 128 milyar dolar... Mafyadan ne farkı var? Ne farkı var mafyadan? Kanunsuz mu? Kanunsuz. Devletin parası mı? Devletin parası. Alanlar devleti hortumladı mı? Hortumladı. Hesabını soran var mı? Hesabını soran yok. Soruyu soran var mı? Soruyu soruyoruz ama bu soruyu niye soruyorsunuz diyorlar. Vatandaşın hakkını kim savunacak? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını kim savunacak? Biz savunacağız, biz savunacağız. Mafyanın bir başka özelliği daha var, devleti yönetenleri ele geçirmeye çalışır. Onlarla sıcak ilişkiler kurar. Yeri gelir para verir, yeri gelir başka arzularını karşılar. Yeri gelir, apartmanlar, binalar verir, yatlar, katlar verir, onları satın alır. Zindaşli denen birisi vardı, yeraltı dünyasının en önemli aktörlerinden birisiydi. Uyuşturucu ticareti yapıyordu. Cumhurbaşkanı'nın başdanışmanı ile ilişkileri çok iyiydi. Allah rahmet eylesin, vefat etti. Allah günahlarını affetsin diyelim. Değerli arkadaşlarım, "hapse giren kişiyi telefon edip hapisten çıkardım." Ne demektir bu? Siyasetle mafya... Niye üçüncü ortak diyoruz? Bunun için diyoruz. Şimdi yakalandı mı? Yo, gitti artık adam. Kimlere ne kadar para verdi? İktidar partisini ve onun küçük ortağını ne kadar finanse etti, bilmiyoruz. Ama sözüm söz, bunların tamamını ortaya çıkaracağım, sözüm söz. 8) Hazine ve Maliye Bakanı: 128 milyar dolar iç edildi. İstifa ederken önemli bir cümle kullandı. At izi, it izine karıştı dedi. Bu ne demektir? Kanunsuzluk o boyutlara ulaştı ki, artık bu işin içinden ben çıkamıyorum. Ne demektir bu? Mafyayla işbirliği demektir, yeraltı dünyasının çeteleriyle beraber hareket etmek demektir. Kim söylüyor? Ben değil. Söyleyen kişi bu devletin Hazine ve Maliye Bakanlığı’nı yapan kişi. 128 milyar doları birilerine peşkeş çeken kişi. 9) Ne dedik? Devleti yönetenlerin namuslu olması lazım, ahlaklı olması lazım. Devleti yönetenlerin kul hakkı yememesi lazım. Devleti yönetenlerin adil olması lazım. Devleti yönetenlerin vatandaştan alınan her kuruş verginin hesabını millete vermesi lazım. Devleti yönetenlerin ahlaklı olması lazım. Eğer devleti yöneten kişi mal varlığı dolayısıyla bir başka ülke tarafından tehdit ediliyor ve o tehdide karşı sesini çıkaramıyorsa, o kişi aynı zamanda yeraltı dünyasına teslim olan kişidir. Dün bir şey görüşüldü İstanbul'da. Milletvekili arkadaşlara davayı takip edin dedim. Meşhur dolandırıcı, gene üçkâğıtçı; SBK Holding'in sahibi Sezgin Baran Korkmaz'ın davası... Bakın bu kişi aranıyordu. Dava açıldı, saymayayım davaları. Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak diye uzun uzun savcı anlatıyor. Bu kişinin bir sefer yurt dışına çıkışına izin verdiler. Mal varlığı üzerine konulan tedbirlerin ivedilikle ve süratle kaldırılmasını istediler ve bu kişi yurt dışına çıktı. Dün yeniden dava görüşüldü. Tutuklanmasına karar verildi. Adam yurt dışında. Ya siz milletle dalga mı geçiyorsun? Ne dedim, mafya bunların üçüncü ortağıdır. Hatta üçüncü ortağı, en güçlü ortağıdır. Peki, mal varlığı üzerindeki tedbirlerin ivedilikle kaldırılması talimatını veren savcı şimdi nerede? Adalet Bakanlığı'nda Bakan Yardımcısı. Vallahi de, billahi de bunların yatacak yerleri yok. Böyle bir rezalet Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görüldü mü ya? Ya bunlarda vicdan var mı, ahlak var mı, adalet var mı, insan sevgisi var mı ya bunlarda? Ya devlet aklı var mı bunlarda? Ben isyan etmeyeyim de, kim isyan etsin? Ben söylemeyeyim de kim söylesin? İçlerinde aklı başında insanlar da var. Cemil Çiçek; Meclis Başkanlığı da yaptı. Zaman zaman eleştirdim de ama en azından saygın bir duruşu vardır. Ya bu iddiaların diyor yüzde 1, yüzde 1'i dahi doğru olsa felakettir diyor. Ya ne iddia? Hepsinin dokümanı, hepsinin belgesi var. “Savcı harekete geçmeli” diyor. Bunun için bir talimata gerek yok diyor. Hangi savcı harekete geçecek? Hangi savcı geçecek? Şu devletin düştüğü hale bakın, şu adliyenin düştüğü hale bakın, şu Adalet Bakanlığı'nın düştüğü hale bakın ve şu memleketin düştüğü hale bakın. Sonunda İçişleri Bakanı benim hakkımda soruşturma açın, daha doğrusu iddialar hakkında: Soruşturma açın doğru mu, yanlış mı? Ne olacak ki? Bulursun bir savcı, hiçbir şeyi yok der, dosyayı kapatırlar. Önce ne yaparlar? Önce üzerine bir gizlilik derler. Burada gizli, bu konularda haber yapılmayacak. Biliyoruz bunlar... Değerli arkadaşlarım; her alanını kirlettiler ve devletin içinde ciddi bir çürüme var. Diyorlar ki; mafya, yeraltı dünyası bizim ortağımız değil. Ya arkadaş, ya gözünü sevdiğim şahıs; sen bilmiyor musun ya? Ya Türkiye Cumhuriyeti Devletinde mafya liderleri bildiri yayınlıyorlar ya, bildiri. Hangi demokratik ülkede mafya liderleri bildiri yayınlarlar? Bildiride ne diyor? Biz Cumhur İttifakı’nı destekliyoruz diyor. Daha ne desin? Yani biz ortağıyız diyor. Daha ne desin ya? Sadece destekliyoruz değil, muhalefeti de eleştiriyoruz diyor. Hele Kılıçdaroğlu var ya, onun da burnundan getireceğiz diye laflar ediyorlar. Sizin şahınız gelse, benim sözümü kesemez. Değerli arkadaşlarım, sağ olun. Biz ülkemizi seviyoruz, insanımızı seviyoruz ve hizmet etmek istiyoruz. Namusumuzla hizmet etmek istiyoruz. Aklımızla, bilgimizle, birikimimizle hizmet etmek istiyoruz. Adaletle hizmet etmek istiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’ni bir avuç mafya artığına ve onun yöneticilerine asla bırakmayacağız. Gücümüzü halktan alacağız. Halkla birlikte yapacağız bütün bu işleri ve bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getireceğiz. Gerçek anlamda adaleti getireceğiz. Hepinize en içten sevgiler, saygılar arkadaşlar.
Tüm Fotoğraflar İçin Tıklayınız...
23.11.2024
23.11.2024
23.11.2024
22.11.2024