17.09.2023

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Şişli’de Düzenlenen Üye Katılım Töreninde Konuştu

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul’da yeni üye katılım töreninde; CHP’li olmanın adaleti savunmak, herkesin inancına saygılı olmak, kimlikleri sorgulamamak, siyaseti zenginleşme aracı olarak görmemek anlamına geldiğini belirterek “CHP Genel Başkanlarının hiç zenginleştiğini göremezsiniz. Tam tersine hepimiz topluma hizmet etmeyi temel şiar edinmişizdir. Topluma hizmet etmek kadar değerli bir şey yoktur” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Ama bizim bir kusurumuz var. Onu da açık yüreklilikle ifade edeyim. Biz bunları geniş kitlelere aktaramadık. Yeteri kadar söyleyemedik. Yeteri kadar vatandaşın kapısını çalamadık. Kendi derdimizi anlatmak değil onların derdini yeteri kadar dinlemedik. Onun sorularını nasıl çözeceğimizi onlara yeteri kadar anlatamadık. Dolayısıyla bizim böyle bir tarihi görevimiz var. Çalınmadık kapıyı çalmak, derdi olan insanın derdini dinlemek zorundayız. Onun derdine ürettiğimiz çözümleri ona aktarmak zorundayız” diye konuştu.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, İstanbul İl Başkanlığı’nın Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde düzenlediği CHP’ye yeni üye katılım töreninde yaptığı konuşmada şunları söyledi:

Değerli yol arkadaşlarım; aramıza yeni yol arkadaşları geldi ve onlarla beraber yol yürüyeceğiz. Önce yeni gelen arkadaşlarıma şunu söylemek isterim. CHP’li olmak kolay bir şey değildir. CHP’li olmak için önce adaletli olmak lazım. Mülkün temeli adaletse, devletin dini adaletse, adaletli olmak her CHP’linin temel görevidir. Demek ki, birinci görevimiz adaleti her aşamada bir şekliyle sağlayacağız. Adaletsiz bir dünyanın büyük sorunlar yarattığını biliyoruz. Adaleti ben de savunacağım, adalet isteyen herkesin yanında olacağız. Ama burada bir kuralımız daha var. Adaleti isteyen, adaletsizlik ve haksızlıkla karşı karşıya kalan herkesin yanında olacağız. Bu şu anlama geliyor. Yani adaletsizlik karşısında ve haksızlık karşısında bir şekliyle birisinin yanında olduğumuzda, ona destek verdiğimizde, onun hakkını ve hukukunu savunduğumuzda onun kimliğini sormayacağız, onun inancını sormayacağız, onun yaşam tarzını sormayacağız. O bir değerse ve o bir adalet arıyorsa o değerin yanında olacağız, o insanın yanında olacağız. Dolayısıyla haksızlık karşısında susan şeytan olmayacağız ve biz her beraber adaleti savunacağız. Dolayısıyla CHP’li olmak adaleti savunmaktır.

Emine Şenyaşar… Şanlıurfa’da iki çocuğu ve kocası öldürüldü.  Emine Şenyaşar Türkçe bilmiyor. Ama Emine Şenyaşar'a gittim, onun adliye binası önünde aylardır beklediği Emine Şenyaşar'a giden Genel Başkanım. Emine Şenyaşar belki hayatında hiç CHP’ye oy vermedi ama o bir haksızlıkla karşı karşıya kaldıysa ve ben siyaset yapıyorsam ben onun hakkını ve hukukunu savunmak zorundayım.

Aynı şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni de olması gereken bir milletvekili eğer bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde değil ve hapishanede tutuluyorsa onun hakkını ve hukukunu da ben savunmak zorundayım.

Dolayısıyla adaleti savunacağız ama sadece kendimiz için ve partililerimiz için değil. Herkes için adaleti savunacağız. Herkes için adaleti savunduğumuzda o zaman gerçek anlamda CHP’li olacağız.

İkincisi, daha doğrusu başka bir konu… Adalet hayatın her alanda vardır. Eğer bir evladımız, bir çocuğumuz, okula giden bir evladımızın beslenme çantasına anne bir şey koyamıyorsa, çocuğunun karnını yeteri kadar doyuramıyorsa, onun istediği şeyleri alamıyorsa o zaman o annenin dramını da, ailenin dramını da bilmek zorundayız. Adalet sadece mahkeme salonlarında gerçekleşmiyor. Eğer gelir dağılımı adaletli değilse yani bir kısmımız çok varlıklı, bir kısmımız çok fakirsek, eğer varlıklıdan alıp da bir miktar da olsa fakire kaynak ayıramıyorsak, o zaman siyaset yapmanın da bir anlamı kalmıyor.

Bunu şunun için söyledim. Milyonlarca evladımız okula başladı. Tasarruf yapacaklar… Elbette devlet tasarruf yapmalı. Elbette savurganlık yapmamalı. Ama tasarruf yapıyorsanız, çocuğun boğazından tasarruf yapamazsınız. Onların bir öğün, bakın bir öğün beslenmelerini kestiler. Yahu milyonlarca evladın bir öğün beslenmesinden hangi tasarrufu yapacaksın sen? Tasarruf yapacaksan saraydan yap! Tasarruf yapacaksan lüks hayattan yap! Tasarruf yapacaksan altındaki makam arabalarından yap! Tasarruf yapacaksan 13 uçaktan yap! Ama siz kalkıyorsunuz, okula yeni başlayan çocuğa, bir öğün yemeği kesiyorsunuz. Ne için? Devlet tasarruf yapacak. Böyle bir anlayış olmaz. Bunu CHP’li olarak hepimizin bilmesi ve buna itiraz etmesi gerekiyor. Bütün annelerin en büyük arzularından birisi de, tabi çocuklarını okula gönderirken, çocuklar okula gidecekler sosyalleşecekler, karınlarını doyuracak bir öğün yemek yiyecekler ve okuldan eve huzur içinde dönecekler.

Demek ki CHP’li olmak aslında kolay bir şey değil. Hakkı ve hukuku ve adaleti savunduğunuz zaman gerçek anlamda CHP’li oluyorsunuz.

Başka bir şey daha… Çok farklı kimliklerden milyonlarımız var. CHP’li olmak demek hiç kimsenin kimliğini sorgulamamak demektir. ‘Kimsin sen, kökenin nedir?’ Eğer hepimiz Adem ve Havva’dan geldiysek, o zaman hepimiz kardeşiz. Kimliği niye sorguluyoruz? İnsan olarak bakacağız ona. Senin kimliğin ne diye eğer bir ayrımcılık olursa, ona karşı duracağız. İşte CHP’lilik budur. Herkesi kucaklamaktır. Doğuda, batıda, güneyde, kuzeyde; ne olursa olsun, hangi kimlikten olursa olsun, şanlı bayrağımızın altında ve bu ülkeye bağlıysa bizim başımızın üstünde yeri vardır. Hiçbir zaman kimlik ayrımı yapmayacağız. Yapmamak da CHP’lilerin temel görevidir.

Hiç kimsenin inancını da sorgulamayacağız. İnanç üzerinden siyaset yapmamak CHP’nin temel kurallarından biridir. Herkesin inancına saygılıyız ama inanç üzerinden siyaset yapılmaz. Ta Mustafa Kemal Atatürk’ten gelen iki temel kuralımız vardır. Bir, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı siyaset konusu yapmayacaksınız. İki, Genelkurmay Başkanlığı’nı siyaset konusu yapmayacaksınız. Yani askerleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nı siyasetin dışında tutacaksınız. Bu kurala bütün CHP Genel Başkanları uymuştur. Yeni CHP’ye üye olan arkadaşlara da aynı tavsiyeyi yapıyoruz. İnanç, herkesin inancı başımızın üstüne. İnancı sorgulama hakkımız yoktur. Peygambere verilmeyen bir yetkiyi bir başkasının kullanmaya hakkı da yoktur, yetkisi de yoktur. Kimin inançlı olup olmadığını sadece yüce yaradan bilir. Ve dolayısıyla biz; insanların inançlarını sorgulamayız, insana insan olarak bakarız, inancına saygı gösteririz, kimliğine saygı gösteririz, yaşam tarzına saygı gösteririz ve varsa bir insanın sorunu onun sorunuyla ilgileniriz. Bizim Belediye Başkanı arkadaşlarıma şunu söyledim, dedim ki; ‘bulunduğunuz yerde hangi ibadethane varsa onların tamamını tertemiz yapın, ayda bir temizleyin, insanlar gitsin temiz bir atmosferde dualarını yapsınlar, inançlarını yerine getirsinler.’ Dolayısıyla inançları sorgulamak gibi bir hakkımızın ve hukukumuzun olmadığını da, partiye yeni katılan arkadaşlarımın bilmesini isterim.

Bir başka temel konumuz daha var… Siyaset halk için yapılır. Siyaset, ülkede yaşayan herkesin huzur içinde yaşaması için, iyi bir işe, sürekli bir aşa sahip olması için yapılır. Karnı doyacak, evinde huzur olacak, çocuklarını gönderecek, mezun olduğunda onlar iş ve güç sahibi olacaklar. Bütün bunların hepsini siyaset kurumu hedeflemek ve yerine getirmek zorundadır. Bunu yapmak zorundayız. Dolayısıyla siyaset zenginleşme aracı değildir. ‘Ben siyasete gireyim, köşeyi döneyim, millet fakirleşiyormuş, şunun hakkını yiyeyim…’ Bu siyaset değildir. Bunu tanımlamak gerekirse, kısaca ahlaksızlık denir. Biz siyaseti halk için yapacağız, 85 milyon için siyaset yapacağız. 85 milyonun huzuru için siyaset yapacağız. Siyaseti bunun için yapıyoruz. Dolayısıyla siyaseti bir zenginleşme aracı olarak görenlerden çekinmek lazım, korkmak lazım. Çünkü onlar 85 milyonun ödediği vergiden ceplerine para aktarıyorlar demektir.

Siyaset, aynı zamanda savurganlık yapmamak demektir. Devleti yönetenlerin savurganlık yapmaması demektir. Yani 85 milyondan toplanan vergilerin, halk için kullanılması demektir. Belki partimize yeni katılan arkadaşlarımız bilmeyebilirler, belki şöyle düşünebilirler… ‘Efendim biz daha yeniyiz, üniversitede öğrenciyiz veya üniversiteden yeni mezun oldum veya bir yerde çalışıyorum veya işsizim. Efendim, ben vergi ödemiyorum çünkü vergi dairesine kaydım yok’ diye düşünebilirler. Bir çocuk, doğduğu andan itibaren vergi öder. Altına bez alırsınız vergi ödersiniz, mama alırsınız vergi ödersiniz, fırından ekmek alırsınız vergi ödersiniz, dolmuşa binerken vergi ödersiniz, elektrik düğmesine bastığınızda 4 çeşit, musluğu açtığınızda 5 çeşit vergi ödersiniz. Yani 85 milyonun tamamı vergi ödüyor. O zaman siyaset kurumu toplanan vergilerin hesabını millete vermek zorundadır. Demek ki CHP’de siyaset yapmak, aynı zamanda, ister belediyede ister iktidarda, nerede olursa olsun, toplanan her kuruş verginin hesabını millete vermek zorundadır. Bizim felsefemiz budur, inancımız da budur. Çünkü milletten aldığını millete vereceksin. Milletten aldığını millete değil de cebine koyarsan, o haksız zenginleşmek demektir. Dolayısıyla biz haksız zenginleşmeye, yani siyasetin zenginleşmesine bu açıdan da karşıyız.

Efendim, Atatürk ilke ve inkılaplarından söz etti genç kadın kardeşim, üniversite öğrencisi… Atatürk ilke ve devrimleri bizim için önemlidir. Mustafa Kemal Atatürk, pek çok yer düşman işgali altındayken büyük mücadeleler vererek Cumhuriyeti kurdu. Hepimizin dedeleri, amcaları bir şekliyle o mücadelenin içinde oldu ve hepimiz yeni bir devleti inşa ettik, Türkiye Cumhuriyeti Devletini inşa ettik. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Milli Kurtuluş Savaşı'nı yöneten dünyadaki tek meclistir, o nedenle ona Gazi Meclis diyoruz. Gazi Meclis, tarihine uygun bir şekilde, yine ülkenin bütün sorunlarıyla ilgilenmek zorundadır. Cumhuriyeti kuranların Osmanlı’dan devraldıkları ülkede bez fabrikası bile yoktu, bez fabrikası bile yoktu. 1921 yılında Kayseri'de uçak fabrikasının temelini attılar. 1940'lı yıllarda dünyaya uçak ihraç eden 5 ülkeden birisiydik. Osmanlı'nın devraldıkları bütün borçlarını kuruşu kuruşuna ödediler ve halktan topladıkları her verginin hesabını millete verdiler ve görkemli güzel Cumhuriyeti inşa ettiler.

Dolayısıyla biz tarihimizin de ne olduğunu, tarihte iyi insanların neler yaptığını da bilmek zorundayız. 100 yaşındayız, CHP 100 yaşında. 100 yıllık bir partiyiz, yüz yıllık bir parti olmak kolay değildir. Çünkü CHP avukat yazıhanelerinde kurulan bir parti değildir, CHP savaş meydanlarında kurulan bir partidir. İlk kuruluş tarihimiz Sivas Kongresidir, Sivas'taki kongre CHP'nin ilk kongresidir ama resmen dilekçe 1923 yılında verilmiştir. Dolayısıyla 100 yıllık bir parti olmak kolay değildir, 100 yıllık bir parti bu gelenekleri, az önce size kısaca özetlediğim bu gelenekleri koruyor ve korumak zorundadır.

CHP Genel Başkanlarının hiç zenginleştiğini göremezsiniz. Bu güne kadar, Mustafa Kemal Atatürk'ten bu güne kadar gelen bütün CHP Genel Başkanlarına bakın, hiçbirisinin… Hepsi siyasettedir, hepsi çok önemli görevler yapmışlardır, Başbakanlık yapan da vardır, Bakanlık yapan da vardır ama hiçbirisinin zenginleştiğini göremezsiniz. Tam tersine, hepimiz topluma hizmet etmeyi temel şiar edinmişizdir, temel ilke edinmişizdir.

Dolayısıyla topluma hizmet etmek kadar değerli bir şey yoktur. Ama bizim bir kusurumuz var, onu da açık yüreklilikle ifade edelim. Biz bunları geniş kitlelere aktaramadık. Yeteri kadar söyleyemedik. Yeteri kadar vatandaşın kapısını çalamadık. Kendi derdimizi anlatmak değil onun derdini yeteri kadar dinlemedik. Onun sorularını nasıl çözeceğimizi onlara yeteri kadar anlatamadık. Dolayısıyla bizim böyle bir tarihi görevimiz var. Çalınmadık kapıyı çalmak zorundayız, derdi olan insanın derdini dinlemek zorundayız, onun derdine ürettiğimiz çözümleri ona aktarmak zorundayız. Böyle bir tarihi görevimiz var.

O nedenle gençlerin, kadınların, hepimizin ortak görevi Türkiye'nin yaşadığı sorunları bir şekliyle çözmektir. Türkiye'nin çözülmeyecek hiçbir sorunu yoktur. Ahlak temelli… Siyasette ahlak çok önemlidir; ahlakın olmadığı yerde siyaset olmaz, ahlakın olmadığı yerde adalet olmaz. Dolayısıyla siyasi ve ahlaki temelleri olan bir siyaset anlayışı, ahlaki temelleri olan bir siyaset anlayışını götürmek zorundayız, büyütmek zorundayız, sürdürmek zorundayız. Birisinin hakkını, birisi yediği zaman ona itiraz etmek zorundayız. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunmak zorundayız. O nedenle CHP’li olmak kolay değil ama CHP’li olup yolumuza devam ettiğimiz zaman da geniş kitlelere bunu anlatmak durumundayız. Onları, kendi düşüncelerimizi aktararak aydınlatmak zorundayız. Yeni gelen arkadaşlarıma, kardeşlerime hoş geldiniz diyorum, sizleri aramızda görmekten son derece mutlu olduğumu da ifade etmek istiyorum.

Bir şey daha… Sakın umutsuzluğa kapılmayın, bizim kitabımızda umutsuzluk yoktur. Tam tersine, biz Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kendi bölgesinin en güçlü devleti olabileceğine inanan bir partiyiz. Coğrafyamız buna hazır, siyaset kurumu hazır değil. Coğrafyamız hazır, siyaset kurumu bizim istediğimiz projeleri henüz üretmiş değil. Dolayısıyla biz CHP olarak toplanan vergileri yerli yerinde kullandığımızda, parayı nereye ve ne için harcadığımızın hesabını milletimize verdiğimizde, milletimiz de harcanan parayı ‘Evet şuraya harcamışsınız, şu kadar harcamışsınız’ dediğinde, onunla da gurur duyduğumuzda ülkeyi hızla büyütmüş ve kalkındırmış oluruz.

Tekrar hoş geldiniz. Şeref verdiniz. Sizleri CHP'nin çatısı altında görmekten onur duyuyorum, gurur duyuyorum. Hoş geldiniz. Sağ olun, var olun.

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, ÜYE KATILIM TÖRENİNDE KONUŞTU