23.03.2022

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Şehit Aileleri ve Gaziler Buluşmasına Katıldı

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara’da Şehit Aileleri ve Gaziler Buluşmasına katıldı.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, buluşmada yaptığı konuşmada şunları söyledi:

Efendim hepinize afiyet olsun. Güzel bir sabah, birlikteyiz. Bana göre önemli bir toplantı yapıyoruz. Değişik illerden geldiniz. Şehitlik bizim inancımızda da, kültürümüzde de, yaşamımızda da çok önemli bir gerçektir. Hepimiz yaşarız, hayatımızı sürdürürüz ama sonuçta hepimiz faniyiz. Şehit dediğimiz, baş tacı etmemiz gereken kişi o da yaşıyor tabi, o da bir fani ama kendi ülkesi için, kendi ülkesinde yaşayan bizler için ve bizlerin huzur içinde yaşaması için, bayrağı için ve vatanı için canını feda eden kişidir. O nedenle şehitlik mertebesi bizim inancımızda ve kültürümüzde son derece önemli bir yerdir.

Soru şu; bu kadar değerli ve bu kadar önemli olduğunu düşündüğümüz ve hemen hemen her ortamda dile getirdiğimiz, şiirler yazdığımız şehitlerimiz için ve şehitlerimizin aileleri için acaba siyaset kurumu olarak görevlerimizi tam yaptık mı? Samimi düşüncemi ifade edeyim; bana göre yapmadık, bunun yapılması lazım. Şehidimiz elbette ki baş tacımızdır, elbette ki onu uğurluyoruz, devlet töreniyle uğurluyoruz ama geride bir aile kalıyor, geride evlatlar kalıyor. Acaba aileye, evlatlara gerekli özeni gösteriyor muyuz, o önemi veriyor muyuz? Bu konuda başarılı değiliz. Sorun siyaset kurumunun olayları biraz sıcaklık geçtikten sonra zamana terk etmesidir. Çok sayıda şehit ailemiz var, şehitlerimizin evlatları, evlatlarımız var. Zaman zaman yasalar çıkarıyoruz - siyaset kurumu hiçbir şey yapmadı dersek de doğru olmaz - zaman zaman siyaset kurumu belli yasalar çıkarıyor, ama bu yasalar gerçekten aileleri tatmin ediyor mu, ailelerin sorunlarına çözüm üretiyor mu?

Gazilerimiz var yine aynı şekilde. Şehitlerimiz hayatlarını veriyorlar bu ülke için, bu vatan için. Gazilerimiz de bedenlerinden bir parça veriyorlar, yaşıyorlar ama bedenlerinden bir parça veriyorlar. Kimisi elini, ayağını, gözünü, kolunu veriyor, vücudunda mermiyle hala gezen gazilerimiz de var; acaba onların haklarını, onların hukuklarını gerçekten teslim ediyor muyuz? Burada da kafamızda ciddi soru işaretleri var.

Bir başka acı tablo daha. Şehit şehittir, şehitler arasında ayrımcılık olmaz. Gazi gazidir, gaziler arasında ayrımcılık olmaz. Falan gaziler, falan gaziler diye bir ayrımcılık olmaz. Falan şehitler, falan şehitler diye bir ayrımcılık olmaz. Görev şehidi vardır. Eksi 30 – 35 derecede terör örgütüyle mücadele edip hayatını veren vardır. Dolayısıyla bütün bunların tamamının belli bir çerçeve içinde ele alınıp sorunun çözülmesi lazım. Eğer biz bunu yapabilirsek siyaset kurumu olarak görevimizi yerine getirmiş oluruz. Peki siyaset kurumu bu sorunu nasıl çözecek? Ankara’da oturup kanun teklifi vermekle bu sorun çözülmez. Önce sorunu yaşayanı dinlemeniz lazım. Gaziyse gazi ailelerini, şehitse şehit ailelerini bir dinlemeniz lazım. Arkadaşlar, sizin yaşadığınız dert nedir, sorun nedir ve siyaset kurumundan beklentiniz nedir önce bunun yapılması lazım. Bu yapılırsa sağlıklı çözümler üretilir. Bugüne kadar pek çok kanun çıktı ama söylediğim yöntem izlenmediği için her seferinde çıkan kanunda bir eksiklik oldu, bir yanlışlık oldu. Ve her çıkan kanun bir grubun işini çözerken ya da sorunu çözerken diğer grupları mağdur etti. Bunun kolektif olarak ele alınması ve çözülmesi lazım. Bu konuda biz çaba harcadık onu ifade edeyim. Hazırladığımız kanun teklifini bütün derneklere gönderdik. Dedik, olur ya benim görmediğimi onlar görürler. Sağ olsun bu konuda Genel Merkezimizdeki grup, şehit ve gazilerle ilgili birimimiz elinden gelen çabayı gösterdi. Kanun tekliflerimizi verdik. Kabul edilmedi olabilir ama bunun arkasını bırakmış değiliz. Bu eşitliğin sağlanması lazım, huzurun sağlanması lazım. Yakınmaların sonlandırılması lazım. Şehit aileleri biliyorum yakınıyor, gaziler biliyorum yakınıyor. Biz niye ikinci sınıfız da benim evladım da şehit, onun evladı da şehit ama ona sağlanan imkanla bana sağlanan imkan arasında dünya kadar fark var, neden bu ayrıcalık. Haklı mı? Haklı. Dolayısıyla bunların giderilmesi lazım.

Şimdi size 8 maddeden oluşan bir çözüm paketi sunacağım. Bakın, olur ya eksiğimiz varsa söyleyin tamamlayalım, yanlışımız varsa yine söyleyin yanlışımızı düzeltelim. Çünkü olayı yaşayan sizlersiniz. Tamam bizlerde üzülüyoruz ama asıl gözyaşını döken sizlersiniz. Bedeninden bir parça bırakıp normal hayatta bizim gibi mücadele edemeyenler sizlersiniz. Dolayısıyla sizlerin görüşü bizim açımızdan son derece değerlidir.

Şimdi birinci soru; benim yaptığım bütün toplantılarda bizim devlette bir muhatabımız yok diyorlar. Bir yere gidiyoruz Sosyal Güvenlik Kurumu, bir yere gidiyoruz Çalışma Bakanlığı, bir yere gidiyoruz efendim falan bakanlık diye. Bizim bir merkezimiz olması lazım yani şehit ve gazilerin sorununu başvurduğu zaman herhangi bir aile başvurduğu zaman o ailenin ya da o kurumun bütün bakanlıklarda, kurumlarda neyse olayları görüşsün, sonucu bağlasın vatandaşa bildirsin nedir bu olay. Bunun için Şehit Yakınları ve Gaziler Yüksek Kurulunun kurulması lazım. Böyle bir kurulun olması lazım. Şehit Yakınları Gaziler Yüksek Kurulu. Siz nereye müracaat edeceksiniz şehit aileleri ve gaziler olarak? Oraya müracaat edeceksiniz. Siz kapı kapı dolaşmayacaksınız. Devlet sizi kapı kapı dolaştıramaz. Siz bu devletin bekası için mücadele etmiş insanlarsınız. O kurul bütün bu bakanlık mı, başka bir yer mi neyse görüşecek ve sonuçta size evet bu olay böyledir diye bir cevap yazacak. Birinci nokta önce devletin içinde bağımsız, sağlıklı çalışan bir kurumun oluşturulmasıdır. Bu kurum olduğu takdirde sizde rahat edeceksiniz, siyasetçide rahat edecek. Bir yerde bir engel çıkar sizin sorduğunuz soruya belli süre içinde yanıtlar verilmezse veya sorunu çözülmezse o zaman daha rahat dile getirebilirsiniz. Bizde sorunu çözmeyen muhatap kurumu öğrenmiş oluruz.

İkincisi şu; şehit yakınları ve gaziler arasında ayrımcılık var. Bu ayrımcılığın kalkması lazım. Kore gazileri var zaman zaman onlarla da karşılaşırım. Allah aşkına Kore’ye gittiler, bu ülke için gittiler. Üçüncü sınıf evlat muamelesi görüyoruz diyorlar. Bizim adımızı bile anmıyorlar. Onlarda gittiler, onlarda mücadele ettiler, onlarda mücadele ederken bayrakları vardı. Aynı bayrağı hep beraber kutsuyoruz zaten. O zaman neden Kore gazileri veya diğer gazileri, 15 Temmuz gazileri var diğer gaziler var. Olmaz gazi gazidir arkadaşlar ayrımcılık olmaz. Ayrımcılık yaparsanız toplumu bölersiniz, ayrıştırırsınız, kutuplaştırırsınız. Dolayısıyla ayrımcılığa son veren bir kanun teklifini bir hazırladık gaziler ve şehit yakınları arasında. Dedik ki, gazi gazidir, şehidimizde şehidimizdir. Eğer bir kanun çıkacaksa hiçbir ayrım yapmadan bütün şehit aileleri ve yakınları için aynı avantajları sağlayan bir kanunu çıkaralım. Biz bunu gönderdik parlamentoda tartışıldı reddedildi. Olabilir ama inşallah benim boynuma borçtur ben bunu yapacağım. Şehit yakınları, gaziler arasında hiçbir ayrımcılık olmayacak herkesin hakkı, hukuku teslim edilecek.

Efendim alınan aylıklar var gaziler ve şehit aileleri arasında. Az önce İzzet Bey, bir şehit yakınının aylığını gösterdi bende mecliste bir ara konuşurken bir rakam vermiştim. 121 lira mıydı neydi aylık veriyorlar. 121 lira bir polis şehidimizin ailesine verilen aylık. Akıl alacak şey değil. Ben bunu söylediğimde inanmadılar siz doğruyu söylemiyorsunuz diye. Sonunda bordroyu getirdim, bankaya yatırılan parayı getirdim eğer bunun üstüne bir para veriyorsanız ben bilmiyorsam ben siyaseti bırakacağım. Ama buysa hepimizin düşünmesi lazım. Dolayısıyla anne ve babaların şehit yakınları gaziler anne ve babalara bağlanan aylıkların en düşük memur aylığına eşitlenmesi lazım. Yani herkes bilmeli ki, gaziysem, şehit yakınıysam alacağım en düşük aylık en düşük memur aylığının altında olmayacak. Bunun kural olarak konması lazım. O zaman bir eşitlik sağlanmış olur. Anneye, babaya belli bir aylık verilmiş olur. Hiç kimsede demez ki ya sen fazla mı aldın, sen düşük mü aldın, sen efendim terör şehidisin, sen efendim bilmem başka bir şehitsin diye bir ayrımcılık olmaz.

Başka? 18 yaşından büyük olan ve öğrenci olmayan şehit yakınlarının evlatları var. İşsizliği hepimiz biliyoruz. İşsizlik bütün kötülüklerin anasıdır ben bunu da gayet iyi biliyorum. Bizde güzel bir laf var ‘Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin’ diye. Şehidimiz var, gazimiz var, onların evlatları var 18 yaşından büyük işsiz ve biz onlara sahip çıkmıyoruz devlet olarak. Bu devletin ayıbıdır, bunun kalkması lazım. Efendim bir kişiye bakacağız, iki kişi alacağız. Niye bir, iki kişi, evlatlar arasında niye ayrım yapıyorsunuz? Milyonlarca çalışan var devlette. Yani 5 kişi şehit yakını, şehidin evladı veya bir gazinin evladı olmasının Allah aşkına bu devlete yükü ne olabilir ki? Ne olabilir yükü? Bunun da kalkması lazım. Şehidimiz, gazimiz varsa, evlatları varsa 18 yaşını aşmışsa herhangi bir işi yoksa kaç kişi olursa 3 kişi, 5 kişi, 2 kişi, bir kişi neyse hepsini devletin alıp istihdam etmesi lazım. Devlet bu görevi yapmak zorundadır. Bu insanlar bu ülkenin bekası için mücadele ettiler. Bu ülkenin bekası için mücadele edecek baba hayatını verecek şehit olacak evladına devlet bakamayacak efendim bir kişi alacağım. İki kişi, üçüncü? E onu alamıyoruz. Niçin? Kanun izin vermiyor. Değiştir kardeşim kanunu. Olmaz bunun da düzelmesi lazım.

Eğitim konusunda da eğer 18 yaşından küçük çocuk okuyorsa üniversitede, ilkokulda, ortaokulda, kreşte neyse eğitimin bütün süreçlerinde şehit yakınlarının ve gazilerin evlatlarının bütün eğitim masraflarının devlet tarafından karşılanması lazım. Devletin bir görev yapması lazım. Devletin bekası için mücadele eden insanlara, en azından ben onun evlatlarının en azından eğitim masraflarını karşılayayım. Eğitim masrafı dediğiniz öyle milyonlarca para değil, milyarlarca para değil yani. Eğitim masrafı dediğiniz nedir Allah aşkına? Defterdir, kalemdir, taşıma ücretidir vs. burstur budur yani. Çocukların bir şekliyle mutlaka devletin sahip çıkması ve bunların her türlü eğitim masrafını karşılaması lazım.

Başka bir şey daha var o da hep içimde bir yaradır, ukdedir yani. Geliyor gazi bir protez vermişler mesela üçüncü sınıf protez bir süre sonra bozuluyor. Yenisini alacak elli dereden su getiriyorlar. Bu insan kardeşim bu insan gazi ya, bu insan sıradan bir insan değil kardeşim. Bu giderken araba devrildi de ayağını kaybetti değil. Bu ülkenin bayrağı için, vatanı için mücadele etti. Biz akşam evimizde huzur içinde yaşayalım yatalım diye mücadele etti bu insan. Bu ülkenin sokaklarında, caddelerinde rahat gezelim diye, huzur içinde gezelim diye bedeninden bir parça bıraktı. Efendim bu olmaz, bu pahalıdır, bu şöyledir, bu böyledir veya efendim sana 3 yıl için verdim, 5 yıl için verdim erken bozuldu sen başının çaresine bak. Bir devlet bu kadar çaresiz olamaz. Bu da yanlıştır. Kural nedir? Siz gerçekten bu ülke için mücadele eden, hayatını veren, bedeninin belli parçalarını bu ülke için veren insan varsa ki var sizlerde onların yakınlarısınız veya doğrudan doğruya gazilersiniz. O zaman devletin şunu demesi lazım. Kardeşim en iyi sağlık imkanları kimlere sağlanıyor? Milletvekillerine. Aynı imkanı ben şehit yakınları ve gaziler içinde sağlarım dememiz lazım. O zaman size karşı görevimizi yapmış oluruz. O zaman böyle boş laflarla gazilik şöyledir, şehit yakınları böyledir tumturaklı laflara gerek yok. İş yapmak lazım. Kardeşim milletvekilleri 600 milletvekili var işte 600 milletvekili ve ailelerine sağlık hizmeti yardımları vs. yapılıyor. Aynı hizmeti şehit yakınları ve gazilere de yaparsın bu kadar basit. Zor mu? Zor değil. Olması gerekir mi? Evet olması gerekir. Benim sizden ricam bunları anlatın, bunları talep edin siz. Benim söylemem yetmiyor tek başıma sizin de talep etmeniz lazım. Çünkü bunları talep etmek sizin hakkınızdır, aynı zamanda sizin görevinizdir. Neden sizin göreviniz? Bundan sonra da şehitlerimiz olacak, bundan sonra da gazilerimiz gelecek. Dolayısıyla sadece bugünü değil geleceği de düşünmek zorundayız. Gelecekte de insanlar ya mağdur mu olacağız diye aileler böyle bir olumsuz ortam içine itilmemeliler. Ona da bakmak zorundayız.

Efendim başka bir acı olay daha var. Malul sayılmayan gaziler. Gazimiz var ama sen malul değilsin diyor niçin? Bir gazi tırnağında bir şey olursa gazi yapacağım diyorsunuz, öbürü vücudunda mermi taşıyor. Bakın geldi bana röntgenini de gösterdi vücudunda mermi taşıyor, şarapnel parçaları var hayır sen gazi değilsin kardeşim. Niye gazi değil kardeşim niye değil? Niye değil yani? Bu işinde kuralını koymamız lazım, objektif bir kuralını koymamız lazım. Objektif kural koyarsak bunların hepsi çözülür.

Bakın başka bir şey daha. Siyaset kurumunun günahı çok yani, gerçekten günahı çok. Bakın, Beşiktaş’ta terör saldırısı oldu. 39’u polis 47 şehidimiz vardı. Kampanya açıldı paralar toplandı. Bu şehit ailelerine, gazilere yardım yapılacaktı. İnsanlar ceplerinden gittiler gönüllü olarak paraları yatırdılar. Bir süre sonra bunlar unutuldu. Ama bu kardeşiniz unutmadı. Paralar ne oldu, ödendi mi ödenmedi mi? Bir baktık paralar ödenmemiş. Bu siyaset kurumunun en büyük ayıplarından birisidir. Vatandaşın kendi cebinden şehit yakınlarına, gazilere ödenmesi için devletine güvenerek şu bankaya yatırın deyip götürüp yatırıp ödenmesi için verdiği paraların hesaplarına yatmadığını gördük. Aynı şekilde 15 Temmuz gazileri içinde paralar toplandı, hesaplar açıldı, vakıflar kuruldu. Bir süre sonra o da unutuldu ama bu kardeşiniz unutmadı önce bu vakıf nerede dedik. Vakfı bulamadık önce. Sorunca bir tabela astılar bir yere vakıf budur diye, milletvekili arkadaşlarımı gönderdim öyle bir vakıf yok orada. Paralar nerede diye sorduk hala paraların ne kadar olduğunu kimse bilmiyor.

Değerli arkadaşlarım, siz dertlisiniz biliyorum ama bende dertliyim. Sizin derdinizle benim derdimin bulunduğu ortam farklıdır. Ben dertliyim çünkü sizin sorunlarınızı bildiğim halde çözme konusunda verdiğim çabalardan yeteri kadar sonuç alamadım. Ama sizler dertlisiniz, beklentileriniz, arzularınız bir türlü siyaset kurumu tarafından gerçekleşmiyor. Bunun çözülmesi lazım. Çözeceğiz inşallah. Beraber çözeceğiz, birlikte çözeceğiz.

Bakın ben helalleşmeden söz ettim. Yeri zamanı gelince de bunun üzerinde de hep durdum. Artık kutuplaşmanın bize hiçbir faydası yok, kavga etmenin hiçbir faydası yok. Cennet gibi bir ülkemiz var. Bu güzel ülkede hepimiz barış içinde, huzur içinde yaşayabiliriz. Elbette ki bu coğrafyanın kendisine göre ciddi ağırlıkları var, ciddi sorunları var. Komşularımız var, savaşlar var, acılar var, gözyaşları var, terör var, her şey var bu coğrafyada. Ama bu coğrafyada hepimiz barışı sağlamak için, huzuru sağlamak için ortak mücadele edebiliriz, birlikte yapabiliriz biz bunu. Kavga etmeden yapabiliriz, ayrıştırmadan, kimsenin kimliğini, inancını, yaşam tarzını siyasete malzeme etmeden biz bunu yapabiliriz. Herkesin huzur içinde yaşayabileceği bir Türkiye’yi inşa edebiliriz. Türkiye zengin bir ülkedir. Türkiye gerçekten düşündüğünüzden çok daha zengin bir ülkedir. Hele hele 27,5 yılını devlette Maliye Bakanlığına verip, bütçe nasıl yapılır, tasarruf nasıl yapılır bütün 27.5 yılımı buna verdim ben. Paranın nasıl harcanması gerektiği, nereye harcanması gerektiği, israfın ne kadar yanlış olduğunu hayatımda yaşayan kişilerden birisiyim. Biz bu sorunları çözmek zorundayız, beraber çözmek zorundayız, birlikte çözmek zorundayız.

Az önce masada sitemde dinledim. Cumhuriyet Halk Partisi bugüne kadar bize yeterli ilgiyi göstermedi neden göstermedi diye. Haklılar. Şimdi ben desem ki, hayır efendim biz çok haklıyız. Hayır efendim her insanın hatası olduğu gibi her kurumunda hatası olabilir. Bizimde eksiğimiz var. Sadece bu olayda mı eksiğimiz var? Hayır efendim çok olayda da eksiğimiz olabilir, yanlışımızda olabilir. Önemli olan nedir? Hatayı tekrar etmemektir. Hata insana özgü bir kavramdır insan hata yapar neden? Çünkü aklımızı kullanıyoruz. Aklımızı yanlış kullanırsak hata yaparız. Bizim dışımızdaki canlılar hata yapmazlar. Onlar içgüdüleriyle hareket ederler. O nedenle hatamız olursa hatayı telafi etmekte bizim görevimizdir. Sadece kurum olarak partiler mi yapar? Hayır efendim devletlerde hata yaparlar yani devleti yönetenlerde hata yapabilirler. Onlarda yaptıkları hatalardan ötürü hatanın kime zarar vermişse onunla yüzleşmesi, onun en azından zararını telafi etmesi lazım, onu kucaklaması lazım. Evet bir hatamız oldu bu hatayı telafi etmemiz lazım dememiz lazım. Bunu yapacağız.

Efendim sabah kahvaltısında biraz uzun mu oldu bilmiyorum ama sizlerin sorunlarını çözmek siyaset kurumunun görevidir. Bir siyasetçi olarak beni dinlediğiniz için, en azından çözümlerde az önce size söyledim eksiğimizde olabilir, yanlışımızda olabilir, efendim şunu da mutlaka ilave edin derseniz biz onu da ilave ederiz. Bunlardan çekinmeyin. Bizi rahatlıkla eleştirebilirsiniz. Eksiğimiz varsa rahatlıkla söyleyebilirsiniz. Bizim dostumuz samimi olarak bizi eleştiren kişilerdir aslında. Benim hatamı burada yanlış yapıyorsun dediği zaman ben ondan mutlu olmalıyım neden? Benim hatamı söylüyor bana. Dolayısıyla kavgadan ari olmamız lazım. İstişare dediğimiz kavram son derece değerlidir. Atalarımız ne diyor? Akıl akıldan üstündür diyor. Benim düşünmediğimi bir başkası düşünebilir, benim görmediğimi bir başkası görebilir. Bunun eğitimle de çok fazla ilgisi yoktur. Dediğim gibi hatayı görmek insanın kendi yaşamı içinde, kendi hayatı içinde benim görmediğimi bir başkası görebilir.

Güzel bir öyküyü anlatarak sözlerime son vereyim. Hollanda’da bir ressam büyük kuş resimleri yapıyor ve olağanüstü iyi bir ressam, tabloları da olağanüstü satılıyor zaten. Bir galeride çağırıyor bütün sanatçıları işte gelin diyor yeni resimler yaptım dolayısıyla onlara bir kokteyl veriyor. Bakıyorlar bir adam bir tablonun önünden hiç ayrılmıyor ama öyle şeyde değil hani böyle entelektüel duruşu falanda yok adamın. Gidiyorlar diyor ki birisi tabloyu beğendiniz mi hiç buradan ayrılmıyorsunuz? Evet diyor bu tablo çok önemli bir tablo diyor ve güzel diyor. Kuşta çok güzel yapılmış. Satın mı alacaksınız? Bunu satın alacak param yok diyor. Ama ayrılmıyorsunuz. Bu tabloda bir yanlışlık var diyor. Siz ressam mısınız? Hayır ben ressam değilim. Nedir yanlışlık? Bu kadar büyük bir kuş bu kadar ince dala konamaz çünkü bu dal kırılır diyor. Benim görmediğimi bakın sıradan bir insan görebiliyor. Bundan 30 – 35 yıl önce bir gazetede okumuştum ve belleğimin bir tarafında bunu tutarım. Evet benim görmediğimi bir başkası görebilir. O açıdan hatamız, eksiğimiz varsa onu da rahatlıkla söyleyebilirsiniz.

Efendim hepinize afiyet olsun, hepinize teşekkür ederim. Umarım başka günlerde yine tekrar hep birlikte oluruz. Sağ olun, var olun hepinize saygılar sunuyorum.


CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, ŞEHİT AİLELERİ VE GAZİLER BULUŞMASINDA KONUŞTU