14.03.2019
14.03.2019
CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, NAZLI ÇELİK İLE STAR ANA HABER CANLI YAYININDA (12 MART 2019)
Nazlı ÇELİK- “Star’da Seçim” programından hepinize iyi akşamlar. Bu akşamki canlı yayın konuğumuz CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, hoş geldiniz yayınımıza efendim.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Teşekkür ederim efendim.
Nazlı ÇELİK- Malum gündem sıcak, artık seçime de sayılı günler kaldı. En sıcak gündem maddesiyle başlamak istiyorum. Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayınız Mansur Yavaş’la ilgili. İlk önce hakkında başlatılan soruşturma ve kabul edilen iddianameyle ilgili. Mansur Yavaş bugün kendisi bir açıklama yaptı, “asıl ben mağdurum” dedi bu konuda, ama sizin bu konudaki görüşünüzü almak istiyorum ve kendisiyle görüşme fırsatı buldunuz mu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Basın toplantısından sonra telefonla görüştüm, basın toplantısının nasıl geçtiğini söyledim. Oldukça iyi, başarılı bir basın toplantısı geçtiğini ifade etti. Mansur Bey Ankara’nın sevilen simalarından birisidir, başarılı bir belediye başkanlığı dönemi var kendisinin. Düzgün bir insan, dürüst bir insan, belediye başkanlığı yaptığı dönemde arkasında herhangi bir leke bırakmayan bir insan. Aynı zamanda belediye başkanı adayı olduğunda da malvarlığını açıklayan bir insan. Rakiplerinin hiçbirisi malvarlığını açıklamazken o malvarlığını açıkladı. Dolayısıyla bu tür suçlamalar yapılıyor, o da bizim siyasetin düzeyini göstermesi açısından daha ilginç.
Nazlı ÇELİK- Siz bu konuyu biliyor muydunuz aday göstermeden önce?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Daha önce bunlar defalarca dile getirildi ama kimse ciddiye almadı, çünkü doğru değildi bu iddiaların hiçbirisi. Ama şöyle bir şey oldu, AK Partinin parti sözcüsü Mansur Yavaş’ı konu alarak bir basın toplantısı yaptı. Bu iddiaları dile getirdi. Getirebilir tabi, niye getirdin diye bizim özel bir suçlama yapma hakkımız yok.
Nazlı ÇELİK- Önce de gazetelerde yer almıştı.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ama bizim suçladığımız şu nokta var. Ömer Çelik bu açıklamayı yaparken bütün televizyon kanalları canlı verdiler. Mansur Bey’in konuşmasını niye canlı vermediler? Etik dediğimiz kural bu mudur? Bir insanı suçluyorsunuz, güzel suçlayabilirsiniz ama cevap hakkı var bir insanın, o da buna yanıt veriyor. Ona niye zaman ayırmıyorsunuz, neden televizyon ekranlarını Mansur Bey için kapatıyorsunuz ve neden tek boyutlu gidiyor bu işler?
Nazlı ÇELİK- Bugünkü açıklaması muhtemelen ana haberlerde vs. veya gün içinde…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır ana haberler ayrı. Benim söylemek istediğim normal günlük haberleri düzenli veren kanallar ve bu kanallar Ömer Çelik’i oturup masaya bütün anlatımını canlı olarak veriyorlar, Mansur Bey duyuruyor basın toplantısı yapacağım. En azından medyanın ahlakı kuralları gereği Mansur Bey de basın toplantısı yaptığı zaman karşı görüş olarak verirler. Dolayısıyla objektif davranırlar. Ama medya burada objektif davranmadı. Ömer Çelik’i canlı verdi Mansur Yavaş’ı vermediler. Bundan ötürü biz rahatsızız.
Sadece ben değil ama bu ülkede hakkı, hukuku, adaleti ve ahlakı savunan her kişi bu çifte standarttan rahatsız.
Nazlı ÇELİK- Peki bu sahtecilik suçlaması vs. bu iddiayla ilgili sizin konuştuğunuz ne var Sayın Mansur Yavaş’la?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Doğru değil. İddiayı yapan kişi kim? Şizofren, ayrıca çocuk tacizcisi. Bu insanın hangi ifadesine güveneceksiniz?
Nazlı ÇELİK- Kesinlikle doğru olmadığını söylüyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi doğru değil bunlar. Bunlar defalarca daha önce gündeme geldi, getirildi vs. falan filan, hiçbirisi doğru değil bunların.
Ayrıca şu var, neden şimdi gündeme getiriliyor? Mansur Yavaş önde olduğu için, Mansur Yavaş seçileceği için. Panik içinde yola çıktılar, ama mağdur olan Mansur Yavaş. Ankara halkı Mansur Yavaş’a sahip çıkacak. Çünkü her şeyi bir tarafa bırakalım Mansur Yavaş düzgün bir insandır, ahlaklı bir insandır, malvarlığı meydanda olan bir insandır. Yani özel çıkar sağlamak, belediye başkanlığı yaptı ki kendisi ayrıca, özel çıkar sağlamak, özel çıkar peşinde koşmak, kamu kaynaklarını kendisi için veya ailesi veya çocukları için kullanmak… Ne böyle bir geleneği, ne böyle bir adeti ne de böyle bir anlayışı var yani. Ahlaki yapısı son derece sağlam, güçlü bir arkadaşımız.
Nazlı ÇELİK- CHP Bartın milletvekili Aysu Bankoğlu sanıyorum Almanya’da yaptığı bir konuşmada -ki bugün terör örgütü propagandası yapmakla ilgili kendisi hakkında soruşturma başlatıldı-tartışmaya açık bir ifadesi oldu Sayın Kılıçdaroğlu; kendisinin, “PKK’lıdırlar, zillet ittifakı üyesidirler hiç fark etmez” diye başlayan cümlesini oy istiyoruz diyerek de sonlandırdı.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi o konuşmanın tümünü izlediğiniz zaman bağlamından koparılarak özel bir suçlama getirildiği görülüyor zaten. Ben önce metnin tümünü yani yaptığı konuşmanın tümünü okudum, tamamını okudum. Bir haksızlıkla karşı karşıya. Dolayısıyla hani bağlamından…
Nazlı ÇELİK- Yani burada bir sürçülisan mı var o zaman?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani birisi ihbar etmiştir, şikayet etmiştir savcı da nedir bu konu diye bakacaktır.
Nazlı ÇELİK- Ne demek istedi, siz nasıl anladınız mesela bu konuşmayı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Söylediği şu, şimdi bazı çevreler, bazı kişiler terörist diye ilan ediliyorlar. İşte Emeklilikte Yaşa Takılanlar, onu veriyor örnek olarak Emeklilikte Yaşa Takılanlar. Efendim işte emekliler, yok hal esnafı, deposunda soğan bulunduranlar. Bunların tamamı terörist ilan edildi, biz de herkesten oy isteyeceğiz diye bu bağlamda kullandığı bir cümle. Dolayısıyla hani bunu kalkıp da işte PKK’lılardan oy istiyor falan filan yok böyle bir şey. Zaten PKK’lı sandığa gider mi Allah aşkına, terörist sandığa gider mi oy kullanmaya? Polis hemen yakalar atar hapse yani.
Nazlı ÇELİK- Orada bir benzetme mi yaptı o zaman? PKK’lıdırlar, zillet ittifakındandırlar oy istiyoruz…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir önceki cümleden gelen, yani bizim “sandıkta ittifak” dediğimiz hangi partiye oy verirse versin bütün vatandaşların oyuna talibiz. Sadece biz değil bütün siyasi partiler de, bütün vatandaşların oylarına taliptir. Neden biz bu mitingleri yaparız. Mitingleri yaparken sadece CHP’liler için mi miting yapıyoruz? Hayır. Kim için? Bu ülkede oy kullanacak olan bütün vatandaşlara hitap ediyoruz. Ben hatta bazen konuşmalarımda “AK Partili kardeşlerime sesleniyorum” diyorum, “Ülkücü kardeşlerime sesleniyorum” diyorum, onlara mesajlar vermeye çalışıyorum kendi anlayışıma göre. Takdir ederler, etmezler o vatandaşın takdirine bağlıdır. Ama dolayısıyla yani bu ülkede yaşayan, seçim listesinde adı olan, gidip oy kullanacak olan herkesin oyuna talibiz. Özel olarak insanları suçlamak, özellikle şu çok önemli Nazlı Hanım, insanlar arzu ettikleri partiye oy verirler, biz asla vatandaşları neden şu partiye veya neden şu partiye oy verdin diye suçlamayız. O onun demokratik hakkıdır, istediği partiye oy verir. Ama biz vatandaşlarımıza şunu söylüyoruz, Türkiye’nin içinde bulunduğu tablo budur, ekonomi budur, işsizlik budur, geldiğimiz nokta budur. 17 yıldır kesintisiz olarak bir ülkeyi yönetiyorlar, elini vicdanına koy oyunu öyle kullan diyoruz ve dolayısıyla onların oyuna talip olduğumuzu söylüyoruz.
Nazlı ÇELİK- Siyasetin bir diğer sıcak gündem maddesi de malum geçtiğimiz hafta 8 Mart’ta Taksim Meydanında yaşanan protestoların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ezana saygısızlık olarak nitelediği olay. Üstüne dedi ki efendim, bunu size soruyorum çünkü gerek Cumhurbaşkanı gerekse Devlet Bahçeli “CHP ve HDP öncülüğünde gerçekleşen ezana terbiyesizlik etti” dedi. O grupsa iddiaları reddetti. O yüzden sizin partinizi ilgilendirdiği için.
Kemal KILIÇDAROĞLU- İkisini de ciddiye almıyorum. İkisi de ezan üzerinden oy devşirmeye çalışıyorlar, inanç üzerinde oy devşirmeye çalışıyorlar. Ezan nedir? Bütün İslam aleminin kabul ettiği ve hepimizin de saygı duyduğu bir çağrıdır, ibadete çağrıdır, namaza çağrıdır ve ezanlar dünya coğrafyasında hiç susmaz. Japonya’dan eğer başlangıç noktası alırsak, dönüp ta tekrar Japonya’ya gelinceye kadar bütün dünyada ezanlar okunur, herkes de saygı duyar.
Şimdi orada da şunu da kabul edelim, biz zaman zaman iktidara destek verenleri eleştiriyoruz, ama iktidara destek verip bu konuda sağduyuyla açıklama yapan, yazı yazan çok sayıda kişi oldu. Yani orada yapılan hareketin ezana saygısızlık olmadığını, tam tersine orada polisin şiddetine karşı bir protesto olduğunu pek çok çevre de ifade etti. Ben de arkadaşlarıma sordum nedir bunu bir bakın edin vs. diye bu çerçevede olan bir gelişme. Yoksa kimsenin ezana saygısızlık yapma gibi bir hakkı da olamaz zaten, böyle bir kusur da işlenemez bizim ülkemizde. Çünkü sonuçta bu ezan öteden beri bilinir, sevgili peygamberimizden bu zamana kadar değişik zamanlarda, değişik ortamlarda, her yerde, her ortamda okundu ve herkes saygı duydu. Dolayısıyla hani bir kitlenin, ben saygı duymayacağım diye…
Nazlı ÇELİK- Ki, geçen gün partide olan bir olayın ardından ezana saygısızlık gerekçesiyle bir ihraç söz konusu olmuştu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Oldu, tabi. Ona izin vermeyiz yani. Dolayısıyla hani halkın değerlerine herkesin saygı duyması gerekir. Bir toplumsal değer kolay oluşmaz zaten. Bu toplumsal değer olduktan sonra, bir inanç değeri olduktan sonra buna herkesin saygı göstermesi lazım.
Dolayısıyla bir polis hareketine karşı yapılan bir protestoyu ezana saygısızlık olarak sunmak sadece acizlik göstergesidir. Oy devşirmek için başka nereden faydalanabilirim diye buradan faydalanıp, buradan yola çıkıp bir şeyler yapıyorlar. Doğru değil yani.
Nazlı ÇELİK- Çünkü siz açıklama yapmayınca AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik yine aynı basın toplantısında hep bu tür konularda CHP ve HDP sessiz kalıyor, tepkisiz kalıyor diye bir açıklaması oldu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır biz gereğini yaparız, anında gereğini yaparız. Bir arkadaşımız çıktı bir şey söyledi, pat anında gereğini yaptık. O kadar. Ayrıca bir şey söyleyeyim, ezana saygısızlık yapıldı diye dava açıldı mı, bir savcı harekete geçti mi? Yok yani. Saygısızlık yok yani.
Kaldı ki orada bakın, binlerce kadın var. Elinizi vicdanınıza koyun, binlerce kadın var. Hadi iki kişi diyelim saygısızlık yapıyor, binlerce kadın var. Siz binlerce kadını suçluyorsunuz. İnsanda biraz vicdan olur, biraz ahlak olur yani. Onların içinde belki çok değişik inançlardan insanlar da var. Dolayısıyla kalkıp da böyle bütün kadınları ezana saygısızlık yaptınız diye böyle bir toptancı yaklaşımla suçlamak asla doğru değil. Oy devşirmek bu kadar ucuz olmamalı, siyaset bu kadar ayağa düşmemeli. Hele hele oturduğu makamın ağırlığını bilmeden konuşan bir kişinin bu kadar ucuz senaryolara teslim olmaması gerekir.
Nazlı ÇELİK- MHP lideri hafta sonunda sizi ağır bir dille eleştirdi, bugün yaptığı açıklamalarda da söyledi. Sizin için “siyaseten bitmiştir” dedi. “Atatürk’ün partisi terör örgütleriyle düşüp kalkıyor, gerçek CHP’lilere sesleniyorum buradan, vazgeçin bu Kılıçdaroğlu’ndan” dedi. Bu noktada var mı bir yanıtınız Sayın Bahçeli’ye?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ne söyleyebilirim ki? Düne kadar Erdoğan hakkında en sert ifadeleri kullanan, şimdi plağı değiştirdi benim hakkımda konuşuyor. Ne diyebilirim ben yani? Ben kendisine şunu sormak isterim, bir askeri fabrikanın Katar ordusuna satılması konusunda Devlet Bahçeli ne düşünüyor acaba, ben merak ediyorum. Yüzde 49.9’u satıldı niçin, hangi gerekçeyle? Milliyetçilik bunun neresinde, vatanseverlik bunun neresinde? Bir ülkenin silah fabrikasının yabancı bir orduya satılması ne demektir? Konuşacaksan bu konuda konuş, söyleyeceksen bu konuda söyle.
Nazlı ÇELİK- Demin 8 Mart’tan bahsederken ve bunun üzerine dediniz ya ezanla ilgili gereğini de yapıyoruz dediniz. Bu Edremit’ti sanıyorum.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Edremit’teki bir olay dolayısıyla.
Nazlı ÇELİK- Doğru. Aynı yerde yine bir işadamının görüntüye gelerek tırnak içinde söylüyorum Kürdistan’a oy vereceğiz…
Kemal KILIÇDAROĞLU- O işadamının kim olduğunu bilmiyoruz. O bir provokatördü. Çünkü bizim arkadaşımız da şaşırıyor ne diyor bu adam böyle. Onu takip ediyoruz şimdi bulmaya çalışıyoruz kim bu.
Nazlı ÇELİK- “Bize oy verecekler” gibi bir söylem sonrasında oldu çünkü. Yani tanımıyorsunuz, kim olduğunu bilmiyorsunuz, onu bulmaya çalışıyorsunuz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bilmiyoruz, ben arkadaşlarımla konuştum kim o adam tanımıyoruz, bulmaya çalışıyoruz, aramaya çalışıyoruz, kim bu adam bilmiyoruz yani. Tam bir provokatör.
Ben bütün arkadaşlarımızı buradan da uyarayım, bütün CHP’lilerin önümüzdeki süreç içinde büyük provokasyonlara düşmemelerini, dikkatli davranmalarını özellikle istiyorum. Çünkü saray çevresine yakın gruplar belli bir provokasyon tezgahı içindeler, bunu yapmaya çalışıyorlar, dolayısıyla herkesin bu konuda çok dikkatli olması lazım.
Nazlı ÇELİK- Bahçeli’yle ilgili de Katar konusunda gerçi bugün Sayın Bahçeli yaptığı açıklamada satılmadı ama kiralandı dedi o notu da ileterekten.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kiralanması kaç yıllığına?
Nazlı ÇELİK- Kaç yıllığına olduğunun detayını…
Kemal KILIÇDAROĞLU- 25 yıllığına. Telekom kaça kiralanmıştı? Satılmadı mı, özelleştirme değil miydi? Bu da özelleştirme değil mi? Acaba Sayın Bahçeli Erdoğan’ın Resmi Gazetede yayınladığı ilanını okudu mu? Okuduğu ilanda özelleştirme yazıyor mu? Yazıyor. 1 milyon metrekarenin üzerinde bir alan 25 yıllığına. Ne demektir bu? Bana bir örnek gösterin, bir aylığına, herhangi bir devletin silah fabrikasını bir aylığına bir yabancı orduya kiralandığını bana bir örnek gösterin. Neresi bunun vatanseverlik, neresi ülkücülük, neresi milliyetçilik, neresi bayrak, neresi vatan?
Nazlı ÇELİK- Bu seçimde izlediğim ve gözlemlediğim kadarıyla biraz taktik değiştirdiniz efendim. Siyasi polemiklerden biraz daha aslında uzak duruyorsunuz ve daha az sayıda miting yapıyorsunuz. Genellikle takip ettiğim kadarıyla STK’larla bir araya geliyorsunuz, muhtarlarla bir araya geliyorsunuz. Salon toplantılarına ağırlık veriyorsunuz. Bu değişik bir strateji, geri dönüşünü aldınız mı veya bilinçli bir taktik mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bilinçli çünkü şöyle, mitingler güzel tabi, biz miting yapmıyoruz anlamında değil miting de yapıyoruz. Ama önemli olan toplumun kanaat önderleriyle bir araya gelip belli konuları derinlemesine konuşmak. Mitingde bunu anlatamazsınız. Biz o toplantılar sırasında bazen sorular da alıyoruz, bize sorular da yöneltiliyor, o sorulara da yanıt veriyoruz. Oldukça samimi bir ortam içinde geçiyor. Rakamları veriyoruz, olayları aktarıyoruz, gazetelerden diyelim ki tarih, doküman vs. falan bütün bunlar üzerinde ayrıntılı olarak tartışıyoruz. Bunlar daha verimli oluyor. Çünkü toplumun kanaat önderleri bulundukları yerlerde en azından bizim görüşlerimizi bir şekliyle başka mecralara da, başka mekanlara da doğal olarak taşıyorlar. Mitingde bir heyecan var, sloganlar atılır ve bir süre sonra insanlar evlerine giderler, o gün enerjilerini meydanda boşaltmış olurlar. Biz enerjileri boşalsın istemiyoruz insanların. İnsanlar ülkenin içinde bulunduğu kritik durumu bütün ayrıntılarıyla görsünler istiyoruz. Yaşıyorlar, ama yaşadıkları o atmosferin nasıl oluştuğunu, parça parça nasıl bu sürece Türkiye’nin getirildiğini bilmiyorlar veya unutuyorlar. Biz onlara bütün bu ayrıntıları hatırlatıyoruz.
Nazlı ÇELİK- Cumhurbaşkanı Erdoğan dedi ki, 9 seçim kaybettiniz ama hala Genel Başkanlık koltuğunda oturduğunuzu söyleyerek sizi koltuğu bırakmamakla suçladı ve hatta artık bırak git dedi. Bu seçimden de beklediğiniz sonuçları elde edemezseniz liderliği bırakmayı düşünüyor musunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Nisan korkusu mu sardı Erdoğan’ı? Memleketi ne hale getirdi? Benimle uğraşacağına vatandaşın, fakir fukaranın ekmeğini nasıl kestiğini anlatsa ya. Bana “Bay Kemal” diyor değil mi? Bay Kemal olmak kolay bir iş değildir. Bay Kemal olmak için önce namuslu adam olmak lazım, haram yememek lazım. Sabahın köründe oğluna telefon edip oğlum paraları sıfırlandın mı dememek lazım. Bay Kemal olmak kolay değildir. Erdoğan olmak kolaydır, onun ayrı jargonu vardır, ayrı kulvarda yürürler onlar. Biz o kulvarda yürümeyiz, biz kul hakkına saygılıyız, insanlara saygılıyız herkese. AK Partili kardeşime de saygılıyım, hiç kimseye saygısızlık yapmam. Ama haram lokma yemem. Bay Kemal olmak için haram lokma yememek lazım.
Nazlı ÇELİK- Tekrar o sorunun devamını soracağım. Beklediğiniz sonucu elde edemezseniz yeni bir liderlik arayışı olur mu veya liderliği bırakır mısınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Beklediğimiz sonucu elde edeceğiz, hiç kimsenin endişesi olmasın. Ankara’yı alacağız, İstanbul’u alacağız, Bursa’yı alacağız, Adana’yı alacağız, Mersin’i alacağız hiç kimsenin endişesi olmasın. Atmosfer ve toplum, saha bize bütün bu gerçekleri gösteriyor. Bunları gezerek biz görüyoruz zaten.
Nazlı ÇELİK- Nisan korkusu derken bir erken seçim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yo hayır.
Nazlı ÇELİK- O açıdan demediniz anladım. Peki bu seçim için sizin başarı…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yenilmişlik duygusunu nasıl hazmedecek ben onu merak ettiğim için.
Nazlı ÇELİK- Bu seçim için sizin başarı ölçünüz nedir? Mesela 3 Büyükşehir’i alırsam kendimi başarılı sayarım parti adına mı diyorsunuz? Yoksa kriteriniz nedir? Hepsini alacağım diyorsunuz, ama gerçekçi bir tabloda tam olarak 3 Büyükşehir ya da İstanbul’u alırsam benim için önemlidir mi diyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Söylediğim yerleri alacağız, bütün veriler bunu gösteriyor. Erdoğan’ın paniği de zaten oradan kaynaklanıyor. Alacağız. Halkın takdiri, Allah’ın izniyle alacağız. Bu ülkeye gerçek anlamda baharı yaşatacağız. Bakın bizim büyükşehir belediyelerimizin olduğu yerlere, il ve ilçe belediyelerimizin olduğu yerlere bakın oralarda hayat var, oralarda insanlar huzur içinde, orada spor var, orada kültür var, orada sanat var, orada hiçbir çocuk yatağa aç girmez.
Nazlı ÇELİK- Peki diyelim bütün Büyükşehir’leri de alacağız diyorsunuz, saydığım diğer illeri de alacağım diyorsunuz. 3 Büyükşehir’de aldığınız takdirde o zaman bir sistem değişikliği söz konusu olabilir mi ya da bir erken seçim gündeme gelebilir mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır, bu bir yerel seçim.
Nazlı ÇELİK- Parlamenter sisteme tekrar dönüş vs. geçen seçimlerde konuşmuştuk.
Kemal KILIÇDAROĞLU- O ayrıca konuşulur, ama bu bir yerel seçim zaten. Çünkü normal seçim için daha epey bir vakit var, zaman dilimi var, ama bu bir yerel seçim. Dolayısıyla biz şu anda kendimizi yerel seçim kilitlemiş durumdayız.
Nazlı ÇELİK- Cumhur ittifakı tarafından aslında sıkça altı çizilen, partinizin HDP’yle gizli bir ittifak içinde olduğu iddiaları var, özellikle kapalı kapılar ardında, bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan yine benzer bir açıklama yaptı, belediye meclis üyeleriyle HDP’nin işbirliği noktasında. Bu konuya ne demek istersiniz acaba? Bağı olanlar var mı mesela belediye meclis üyeleriyle HDP’li olan?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Çıkarsınlar. Devletin bütün imkanları ellerinde değil mi, çıkarsınlar. MİT bana mı bağlı, emniyet istihbarat bana mı bağlı? Çıkarsınlar varsa. İftirayla nereye gidecekler, yalan dolanla nereye gidecekler? Ne derlerse desinler şimdi vatandaş bunalmış vaziyette, işsizlik almış başını gidiyor, mutfaklarda yangın var o kalkmış efendim işte yok CHP HDP’yle işbirliği yaptı, yok efendim millet ittifakına işte zillet ittifakı, yok bilmem şu… yani Bütün dünyası kin üzerine kurulu, öfke üzerine kurulu. Bulunduğun koltuğun ağırlığını bir bil kardeşim ya. O koltuk sıradan bir koltuk değildir. Sen bir sefer Cumhurbaşkanı değilsin AK Partinin Genel Başkanısın. Sizler de haberleri Cumhurbaşkanı olarak veriyorsunuz. Cumhurbaşkanı olarak mı konuşuyor? Hayır. AK Partinin Genel Başkanı. Niye AK Partinin Genel Başkanı denmiyor? Utanıyor mu AK Partinin Genel Başkanı olmaktan utanıyor mu, niye Cumhurbaşkanı? Cumhurbaşkanı olması için tarafsız olması lazım, anayasa öyle diyor ben demiyorum. Anayasayı kim kabul etti? Millet kabul etti. Kaç oyla? Yüzde 92 oyla. Tarafsız olacağına dair namusu ve şerefi üzerine ant içti güzel. Niye tarafsız değil?
Nazlı ÇELİK- Yine döneceğim bu gizli ittifak iddialarına. Sanıyorum seçimden daha önceydi, Kasım ayında Ahmet Türk’le yaptığınız bir görüşme olmuştu. Aslında bu iddiaları belki de alevlendiren bir görüşme oldu. Sonrasında gerçi HDP Ahmet Türk’le görüşmenin tamamen bizim partimizle bir alakası yoktur, kendi iç görüşmeleridir dedi ama hiç seçim sürecinin adaylıkları veya seçim sürecinde neler olacağıyla ilgili bir konuşma geçti mi aranızda?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır hayır Ahmet Türk Bey’le öyle bir konuşma olmadı. O dönem belki seçimler falan da pek gündemde değildi. Yani şu anda hatırlamıyorum aradan epey bir zaman geçti, dolayısıyla hatırlamıyorum ama böyle bir ittifak bir şey falan söz konusu değil zaten.
Nazlı ÇELİK- Cumhur ittifakının bu seçim özellikle altını çizdiği, özellikle hem Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir beka vurgusu var. Siz de yaptığınız bir televizyon programındaydı sanıyorum, “Türkiye’nin beka sorunu yok, Suriye’de bulunan terör örgütleri bize mi saldıracaklar” dediniz. Sizce YPG Türkiye’ye yönelik bir tehdit değil mi efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Orada şunu söyledim, bana sizin söylediğiniz gibi YPG falan dedim onlar mı bize saldıracak? Kim YPG kim Allah aşkına!
Nazlı ÇELİK- Farklı bir vurgu üzerinden söylediniz onu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim bakın, Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulduğu tarihten bu yana hiçbir terör örgütünü kendi bekası olarak tanımlamamıştır. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Devletin vurduğu yerden, terör örgütüne vurduğu yerden ot bitmez bu kadar basit. Kalkıyorsunuz milleti korkutmaya çalışıyorsunuz. Beka sorunu başka bir şeydir. Bunların aklı ermez. Beka dediğiniz şudur…
Nazlı ÇELİK- Var mı efendim ülkede beka sorunu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim bir ülkeyi üretimden koparırsanız beka sorunu çıkar. Ne demektir? Almanya ne yaptı? Çin’e karşı kendi ülkesinin geleceğinden endişe duydu. 4.0’ı buldu. Yapay zekalı robotlar. Günün 24 saati çalışacak. Ne grev var, ne toplu sözleşme var. Ne için yaptı? Çin rekabetine karşı Almanya’nın bekası için yaptı. Türkiye ne yaptı? Saman ithal etti, mercimek ithal etti, et ithal etti. Allah aşkına şu rakamlara bakın, sadece 2018’de 115 milyon dolarlık pamuk ithal etti nereden? Yunanistan’dan. 28 milyon dolarlık buğday ithal etti nereden? Yunanistan’dan. 13 milyon dolarlık tütün ithal etti nereden? Yunanistan’dan. Nerede bu Türk tütünü, ne oldu bu Türk tütünü?
Nazlı ÇELİK- Beka sorunu aslında istihdam ve işsizlik veya üretimle mi ilgili diyorsunuz o zaman?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Osmanlı niye battı? Üretimden koparıldığı için Osmanlı battı, hala bilmiyorlar mı bunlar? Osmanlının bankası var mıydı parasını basacak? Osmanlının parasını basacak bankası yoktu. Banka ne zaman kuruldu? 1930’larda. Atatürk Sümerbank’ı, Etibank’ı, Fiskobirlik’i, Tariş’i, Toprak Mahsulleri Ofisini niye kurdu? Bu ülkenin bekası için kurdu. Niye sattılar, bunları niye işlevsiz hale getirdiler? Türkiye’yi üretimden koparmak için. Biz “niye silah fabrikalarını götürüp veriyorsun yabancı orduya” dediğimiz zaman gıkı çıkmıyor bu beylerin, niye çıkmıyor?
Kıbrıs çıkarmasında Amerika bize en ağır ambargoyu uyguladı değil mi? Evet. Silah satışından tutun pek çok alanda. Ama Ecevit’in verdiği bir cevap vardır “Gerekirse dünya karışır, ama Türkiye orada yerini yeniden alır” diye bir cümle kurdu orada. Hiçbir zaman, hiçbir ortamda Türkiye asla ve asla egemen güçlerin önünde diz çökmemiş, beka sorunu diye bir sorunu gündeme getirmemiştir.
Nazlı ÇELİK- O zaman sizin gözünüzde şu anda beka sorunu yoktur diyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Üretimden koparılmadığı sürece. Yoksa “efendim terör örgütü var Türkiye’nin beka sorunu var.” Türkiye bu kadar küçük devlet mi? Türkiye’nin ne kadar büyük olduğunu, bölgesinde ne kadar güçlü olduğunun farkında değil bile bunlar.
Nazlı ÇELİK- Millet İttifakındaki ortağınız Meral Akşener’le Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında birlikte katıldığınız Denizli mitinginde söylenen sözler üzerine bir terörist polemiği ortaya çıktı. Siz bunu dışarıdan özetle nasıl yorumluyorsunuz efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi Erdoğan beğenmediği her kişiyi ya da kurumu ya da grubu terörist ilan etme merakına sahip, böyle bir özel merakı var. Soğan diyelim ki işte stoklandı, zaten stoklanacak başka çaresi yok zaten, bastılar orayı işte terörist ilan ettiler. Sonra soğanlar satıldı, fakat gene yetmiyor ithalat başladı. Şimdi 200 bin ton patates ithal edilecek. Arkasından çıktı hal esnafını terörist diye ilan etti, başkalarını terörist, esnafı terörist ilan etti. Şimdi kalktı pek çok kesimi terörist ilan etti. Onun üzerine Meral Hanım da Erdoğan’ın terörist ilan ettiklerine seslendi “yakında hepinizi de terörist ilan edebilir” dedi. E doğru edebilir. Aklına ne gelirse, kim gelirse rahatlıkla bu teröristtir diyebiliyor yani. Bu tartışmalardan sonra efendim işte dava açıldı, tabi beyefendi o kadar kendisinden emin ki davanın erken açılacağını, erken sonuçlanacağını ve hapse gireceğini falan da anlatıyor, bunları da seçim meydanlarında anlatıyor. Kimsin sen ya, hakim misin, savcı mısın, kimsin sen? Hakime, savcıya talimat verdiğini biliyoruz, hangi hakimin, hangi savcının senin emrinden çıkmadığını da gayet iyi biliyoruz.
Nazlı ÇELİK- “Birileri cezaevinde süre dolduruyor” lafı üzerinden diyorsunuz yaptığı açıklamada öyle demişti.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim nesini anlatayım? FETÖ’nün bir numaralı ayağı kimdir, mali ayağı? Fettah Tamince. Kimin yanındadır? Erdoğan’ın yanındadır. Hangi ihaleyi en son aldı? Erdoğan’dan aldı ihaleyi. 17 – 25’i ne diyordu milat kabul ediyorlardı. Fettah Tamince 17 – 25’ten sonra Pensilvanya’ya gitti mi? Gitti. Bank Asya’ya para yatırıldı mı? Yatırıldı. Niye bir şey yapılmıyor, niçin yapılmıyor? Buradan soruyorum Erdoğan’a sende ahlak varsa, sende vicdan varsa, sende Allah korkusu varsa, fakir fukara apartman aidatını yatırdı diye devlet memuriyetinden attın. Gidip Pensilvanya’ya ziyaret yapacak, Bank Asya’ya para yatıracak sen bu adamı alacaksın devlet protokolünde yanında taşıyacaksın neden?
Nazlı ÇELİK- Cumhurbaşkanı Erdoğan anketlere güvenmediğini söyledi yine Bahçeli de aynı şeyi söyledi. Siz anket yaptırıyor musunuz efendim elinizde son veriler var mıdır ve güveniyor musunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim biz alana bakıyoruz, emin olun vallahi alana bakıyoruz.
Nazlı ÇELİK- Sizde mi anketlere güvenmiyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır, anketlere biz de bakıyoruz yani. Onlar nasıl bakıyorsa biz de bakıyoruz.
Nazlı ÇELİK- Alan üzerinden yapıyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi bakın, alan derken şunu da söyleyeyim ben. Şimdi şöyle, miting yaparsınız mitinge bir sürü insan gelir, o ayrı bir şey. Oraya partililer gelirler ağırlıklı olarak zaten. Vatandaş da etraftan kulak kabartır dinler. Ama otobüsle giderken, bir kahvede inerken, bir köyü ziyaret ederken oradaki ilgi farklıdır. O ilgiyi görüyorsunuz, insanlardan okuyorsunuz bunu, eğer bu ilgi güzelse o zaman demek ki sizin açınızdan siyaseten daha parlak bir tablo var. Rakipleriniz açısından da daha karamsar bir tablo var. Biz bu ilgiyi alanda görüyoruz. Yani sadece ben görmüyorum Ekrem Bey burada görüyor, İstanbul’da görüyor, Mansur Bey Ankara’da görüyor, Mustafa Bozbey Bursa’da görüyor. Bütün bunları görüyoruz yani. Muhittin Böcek Antalya’da görüyor, Vahap Bey Mersin’de görüyor. Biz bunları biliyoruz, görüyoruz yani.
Nazlı ÇELİK- Ekrem Bey demişken, İstanbul adayınız Ekrem İmamoğlu Beylikdüzü’nde iyi bir belediye başkanlığı olduğu için siz İstanbul’a aday koydunuz. Bunu bir risk olarak görüyor musunuz? Çünkü karşı tarafa baktığımızda aslında en güçlü kartını oynayarak, bu ülkede Meclis Başkanlığı, Başbakanlık, Ulaştırma Bakanlığı yapmış bir ismi Binali Yıldırım’ı aday olarak koydu. Nasıl düşünüyorsunuz, bu konuda bir risk veya çekinceniz oldu mu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu seçimlerde bizle AK Parti arasındaki fark şu…
Nazlı ÇELİK- Kamuoyunun çok da tanımadığı bir isimdi ya hani Beylikdüzü’ndeyken, o açıdan dedim.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın bizim aramızdaki fark şu. Bir, biz genç adaylar getirdik, dinamik adaylar getirdik, bir belediye başarısı olan adayları getirdik. AK Parti kimleri getirdi? Binali Bey. Binali Bey Başbakanlık yaptı, nasıl belediye başkanlığı yapacak? Meclis Başkanlığı yaptı, nasıl belediye başkanlığı yapacak? Ulaştırma Bakanlığı yaptı, nasıl belediye başkanlığı yapacak? İstanbul’un ulaşım sorununu mu çözdü? Ne oldu? Başbakanken işsizlik sorununu mu çözdü mü? Ekrem Bey dedi ki, “ben işsizlik sorununu çözme konusunda büyük adımlar atacağım Şu kadar kişiye istihdam yaratacağım.” İlk tepki nereden geldi? Binali Bey’den geldi, “vay efendim belediyelerin işi değildir bu...” Ama sonra ne dedi? Daha fazla bir rakam verdi, “ben de şu kadar istihdam yaratacağım” dedi. Düne kadar başbakandın, sen istihdam yarattın da birisi elinden mi tuttu?
Ayrıca bir şey var. Kentler bulundukları merkezden, bulundukları yerden yönetilirler Ankara’dan değil. İstanbul’u İstanbul’dan yöneteceksin, Ankara’yı Ankara’dan, Balıkesir’i Balıkesir’den, Manisa’yı Manisa’dan, İzmir’i İzmir’den yöneteceksiniz. Onların adayları nereden yönetecekler? Ankara’dan. Onların iradeleri yok ki, hangi irade?
Nazlı ÇELİK- Şimdi “Muharrem İnce’yi de aday yapmadım, çünkü arkasında belediyecilik anlamında bir başarı hikayesi yoktu” dediniz, ama şimdi zamanında Türkiye’yi yönetmeye…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Öyle bir şey demedim.
Nazlı ÇELİK- Muharrem İnce’yle ilgili böyle bir açıklamanız var.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır, ben Muharrem İnce’yle ilgili söyledim yani soruldu bana hani daha çok belediye başkanlığı yapan bir başarı hikayesi olan insanı seçeceğiz demiştim.
Nazlı ÇELİK- Çünkü şimdi doğal olarak bizim de aklımıza gelen soru zamanında Türkiye’yi yönetmeye talip ettiğiniz, Cumhurbaşkanlığına aday koyduğunuz Muharrem İnce’yi niye acaba İstanbul’a belediye başkan adayı olarak koymadınız, Ekrem İmamoğlu’nu tercih ettiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Başarılı bir belediye başkanımız var, belediye başkanlığı deneyimi var bir arkadaşımızın onu yaptık. Sadece o değil bakın, biz aslında yeni bir yöntem hayata geçiriyoruz. Belediye başkanlığından başarılı olanı büyükşehir belediye başkanlığına taşıyoruz. Bu sadece İstanbul için geçerli değil, İzmir için de aynı, Seferihisar’ı oraya taşıdık. Adana’da Zeydan Bey Seyhan Belediye Başkanıydı Büyükşehir’e taşıdık. Bursa, Mustafa Bozbey’i Nilüfer’in başkanıydı Bursa Büyükşehir’e taşıdık. Yani bir başarıyı ödüllendirerek daha bir üst kata çıkarıyoruz. Bizim anlayışımızla, bizim topluma bakışımızla hizmet etme anlayışımızla onların anlayışı arasında dağlar kadar fark var.
Dolayısıyla hani yerel yönetimlerde başarılı olmuş bir arkadaşımız, başarılı sınav vermiş bir arkadaşımız, beğeni kazanmış bir arkadaşımızı daha üst noktaya taşıyarak bütün beldeye aynı hizmeti sunmasını istiyoruz ve onlara şunu söylüyorum: Seçildiğiniz anda itibaren oy versin vermesin herkesi kucaklayacaksınız, herkesin belediye başkanı olacaksınız, ayrım yapmayacaksınız, bunu söylüyorum. Ve bizim belediye başkanlarının olduğu yerlerin tamamında yeni seçilen arkadaşlara söylüyoruz asgari ücreti net 2 bin 200 lira yapacaksınız, işçilere 2 bin 200 lira ödeyeceksiniz.
Nazlı ÇELİK- CHP’deki bazı küskünler, adaylık beklentisi karşılanmayan bazı isimler diyelim DSP’ye gitti ve oradan aday oldu. Mesela Şişli’de aday olan Mustafa Sarıgül gibi. Bu bölgelerde sizi zora sokacağını, sizden oy gidebileceğini düşünüyor musunuz efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır.
Nazlı ÇELİK- Orada herhangi bir tehlike görmüyorsunuz yani mesela Şişli’de?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim. Şöyle söyleyeyim, Cumhuriyet Halk Partisi sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en köklü, en saygın partilerinden birisidir. Çok temiz bir geçmişi, düzgün bir geçmişi vardır. İnsanı odağına alır ve insanın sorunlarına odaklanır ve çözmeye çalışır. Dolayısıyla insanlar sandığa giderken evet adaya ve o adayın mensup olduğu partiye de bakacaklardır ve oylarını öyle kullanacaklardır. Sorunları çözme kapasitesinin olup olmadığına bakacaklardır. O bağlamda ben İstanbul Büyükşehir’le beraber pek çok Büyükşehir’i, ayrıca ilçe belediyelerini de alacağımızı düşünüyorum.
Nazlı ÇELİK- Çünkü DSP Genel Başkanının bir açıklaması vardı, oyları böldükleri yönünde iddialar kendilerine sorulunca “asıl CHP bizim oylarımızı bölüyor, genellikle hep sağcıları aday gösteriyor” dedi. Burada İYİ Partiyle eleştirileri…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Biz öyle bir iddiada bulunmadık, yani DSP gelir oylarımızı böler falan. Tam tersine şunu söyledim, DSP bir siyasal partidir, saygı duymamız gereken bir partidir, siyasi partiler yasasına göre kurulmuştur. Bizim DSP’yi özel olarak eleştirme gibi bir şeyimiz de yok yani, alır yani kimi isterse. Ama parti değiştirenlerin, bizden aday adayı olup da aday olamayınca parti değiştirenleri etik olarak doğru bulmadığımı söyledim o kadar. Yani özel bir eleştiriden, sert bir söylemden özenle kaçındım zaten, doğru da bulmuyorum zaten.
Nazlı ÇELİK- Partinizin grup toplantısından kürsüden bir fotoğraf göstermiştiniz o gün, Erdoğan’ın posterinin önünde yine çöpten yiyecek alan bir hanım efendiyle ilgili. Sonrasında bir açıklama yaptı, “kesinlikle benim tarlalarım var, evim var hiçbir şekilde bunu da ihtiyacım yok dedi, paraya da ihtiyacım yok” dedi. Görüştünüz mü efendim sonrasında kendisiyle veya yanlış bir bilgilendirme mi var?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim, o kadın o kadın değil. O kadın fakir.
Nazlı ÇELİK- Posterdeki kadınla açıklamayı yapan kadın mı farklı yani?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet farklı. O toplayan kadın gerçekten yoksul bir kadın.
Nazlı ÇELİK- Siz bulabildiniz mi kendisini, bir bilgiye dayalı mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bilgiye dayalı tabi bizim orada belediyelerimiz var. O kadını çıkarıp buldular efendim ben topluyordum diye. Bir sefer senin yüzün görünmüyor. Yüzü görünse ben zaten göstermezdim. Yüzü görünmüyor zaten nereden çıkardınız? Kaldı ki, çöpten yiyecek toplayan, kağıt toplayan…
Nazlı ÇELİK- Aysun Demir onların çıkardığı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi. Kağıt toplayan, naylon toplayan, yiyecek toplayan kaç kişi var biliyor musunuz? Yüzbinlerce kişi var.
Nazlı ÇELİK- Ulaştınız mı efendim bu kişiye, sizin bulduğunuz kişiye sonrasında?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet o kişiyle konuşuldu.
Nazlı ÇELİK- Açıklamayı yapan hanımefendi değil o zaman başka birisi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Değil efendim. Hatta o açıklama yapacaktı, biz dedik hayır yani yoksulluğu teşhir etmek doğru bir şey değildir diye açıklama yapmasını da doğru bulmadım. Çünkü şunun için, o sadece bir görüntüydü. Gazetelerde yer aldığında kimsenin kılı bile kıpırdamadı. İstanbul’un sokaklarına gidin, beraber gezelim size göstereyim ben yüzlerce kişi var böyle. Bunları toplum görüyor, ama görmüyor. Aynı zamanda gazetelerde fotoğraf olarak yer aldı, ama hiç kimse görmedi. Ben bunu 21.yüzyılın Türkiye’sinin fotoğrafı olarak gösterince vay efendim nasıl bunu gösterirsin. Gerçek bu. İlk kez biz Sokak Ekonomisi Çalıştayı yaptık, akademisyenler de katıldı.
Nazlı ÇELİK- Ne sonuçlar elde ettiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sokak Ekonomisi Çalıştayında, sokaktan geçinenlerin sayısı 6 milyon kişi, eşleriyle beraber 24 – 25 milyon kişi. 6 milyon kişi az buz bir rakam değil. Kağıt toplayanları görürüz zaten dünya kadar var öyle, üstelik bir de araba geliştirmişler, arkadan tutuyorlar, biz onlara da sahip çıkıyoruz. İlk kez cumhuriyet tarihinde sokak ekonomisi diye bir toplantı, bir panel düzenledik ve ilk kez cumhuriyet tarihinde bu sokaktan geçimini sağlayan insanların hem sosyal güvenliğini, hem geleceklerini, hem nasıl biraz daha uygun koşullar yaratabiliriz bunu tartıştık. Erdoğan’ın aklına gelir mi bu? Hayatta gelmez. Çünkü saraydan bakılınca bunlar görünmüyor. Saraydan bakınca çöpten insanların bir şeyler topladığını görmüyorsunuz. Bu kadıncağız da diyor ki, efendim o bendim. 4 katlı apartmanı var bu kadının efendim hayvanlara yiyecek topluyormuş. Gayet basit gidersin bir 5 yıldızlı otele bütün mutfak atıklarını sana derhal paketleyip verirler götürür istediğine verirsin, hayvanları beslersin onunla. Milleti kandıracağını sanıyorlar. Gerçek öyle değil.
Nazlı ÇELİK- HDP Ankara’da, İstanbul’da ve İzmir’de 3 Büyükşehir’de aday göstermedi. Bu sizin partinizle ilintilendirildi, siz dediniz ki gidin HDP’ye sorun dediniz. Ama onlar da batıda biz demokrasi güçlerini destekleyeceğiz şeklinde bir açıklama yaptı. Bu açıklamalarda CHP’yi destekleyeceğiz şeklinde yorumlandı. HDP’nin oyları size gelecek mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Demokrasiyi sadece biz mi savunuyoruz yani?
Nazlı ÇELİK- HDP’nin oyları size gelecek mi efendim bu noktada?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Keşke bütün oylarını alsak. AK Partililerin de keşke oylarını alabilsek, MHP’lilerin de oylarını alabilsek. Hangi siyasi parti vatandaşa dönüp de bir dakika arkadaş sen bana oy verme diyebilir. Var mı böyle bir anlayış? Niye miting yapıyoruz, niye toplantı yapıyoruz, niye seçim bildirgesi hazırlıyoruz, niye insanlara şunu şunu şunu yapacağız diyoruz, niye insanlar arasında ayrım yapmayacağız diyoruz? Oylarını almak için diyoruz biz bunu. Keşke bütün vatandaşlar bize oy verse, biz memnun oluruz. Oy verse ve verdiği oyun ne kadar değerli olduğunu ve bizim ona verdiğimiz hizmetin de ne kadar iyi olduğunu görecektir.
Nazlı ÇELİK- HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli’nin bir açıklaması vardı, “batıda AK Partiye kaybettireceğiz Kürdistan’da biz kazanacağız şeklinde.” Tabi ki Kürdistan diye bir yer yok, olmayacak da zaten bu topraklarda, ama sizin de yorumunuzu almak istedim bu konuda. “Herkesin de oyuna talibiz” dediniz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kürdistan lafını kim kullandı başbakanken? Erdoğan kullandı. Lazistan’ı kim kullandı? Erdoğan kullandı. Şimdi ne diyor? Her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına alırım diyen kim? Erdoğan. Şimdi milliyetçi ayaklarına takılan kim? Aynı Erdoğan. Allah aşkına yani bu kadar rüzgar gülü gibi hızlı dönen bir başka adam görmedim ben. Yok yani böyle bir şey.
Türkiye Cumhuriyetinin 81 ili vardır, 81 ilinde de bayrağımız dalgalanır, 81 ilde valimiz vardır, 81 ilde defterdarımız vardır, 81 ilde emniyet müdürümüz vardır, 81 ilde nüfus memurumuz vardır, 81 ilde yaşayan vatandaşlarımız vardır ve biz 82 milyon vatandaş olarak tasada ve kıvançta beraber olmak istiyoruz. Nokta! Bunu Erdoğan söyleyemez, bunu ben söylerim. Erdoğan toplumu ayrıştırır, ben ayrıştırmam. Erdoğan insanların kimliğine göre, inancına göre, yaşam tarzına göre toplumu ayrıştırır ve böler, düşmanlaştırır, ben bunu yapmam. Benim ne ahlakım, ne kültürüm, ne inancım buna elvermez. Ben herkesi kucaklarım, herkese saygı gösteririm, hangi partiden olursa olsun. Bir aç ve açıkta kalan insan varsa ben koşa koşa giderim, ona yardımcı olurum. Benim böyle bir karakterim var. Sadece benim değil bizim parti olarak da anlayışımız böyle. Biz böyle bir kültürden, böyle bir eğitimden, böyle bir güzellikten geliyoruz.
Nazlı ÇELİK- Çok sayıda yüklü miktarda tazminat davası açıldı, hatta bu noktada sanıyorum yazlığı sattınız, borç aldınız ve partilileriniz de aralarında para toplamak istediler, ona da çok sıcak bakmamıştınız. Yargıtay onarsa eğer 2,5 milyon liralık-ki bugün Cumhurbaşkanının açıkladığı rakamdı o- bir tazminatla da karşı karşıya kalabileceksiniz. Öyle bir durum olursa nasıl ödeyeceksiniz? Yine bir yerler satacak mısınız ne var planlarınızda ya da?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle söyleyeyim, bu davaların açıldığı mahkemelerin başkanlarını değiştirdiler. Niye değiştirdiler? Oraya başka hakimler getirdiler tazminata mahkum etsin diye ve bizim sunduğumuz delilleri bile dikkate almadılar. Hakim delil bile toplamadı, gerek yok dedi delile ve yüksek tazminata mahkum ettiler. Bunların tamamı dönecek. Bu ülkede adalet varsa yani Yargıtay’dan dönecek, ben diğerlerini bilmiyorum. Bugüne kadar Erdoğan’ın açtığı davalardan hiçbirisini kaybetmedim, biri hariç onu da AİHM’ye götürdüm. Anayasa Mahkemesi en son benim lehime karar verdi, Anayasa Mahkemesi bir davam için de süresinde başvurmadığım için iade etti. Oysa biz süresinde başvurmuştuk. Onu da AİHM’ye taşıdım.
Burada tazminat davası açarak ve kendi hakimlerine yüksek para cezaları, tazminatlar verdirerek benim susacağımı sanıyor. Ben susmam! Benim adım Kemal Kılıçdaroğlu, yani “Bay Kemal.” Ben öyle birilerinin önünde diz çökmem. Ben bildiğim doğruları her yerde ve her ortamda söylerim. Ben milletim için çalışıyorum, kendim için değil. Benim öyle saray merakım yok. Ben inançları olan, kültürü olan, insana saygı duyan bir gelenekten geliyorum ve o geleneğin gerekleri neyse yaparım ben. Madem siyasete atıldım, bu ülkenin insanı için mücadele etmek zorundayım. Ben bunu yapıyorum. Tazminat davası açıyormuş. Ben o davaların tamamını kazanacağım adım gibi biliyorum, adımın Kemal olduğu gibi biliyorum. Çünkü söylediğim her şey doğrudur. Eğer doğru olmasaydı hakim delilleri toplardı ama hakim delil toplamaktan korkuyor. Çünkü delil toplasa hepsini görecek, aksine karar veremeyecek, delil toplamadan karar veriyor.
Nazlı ÇELİK- Sosyal demokrat bir parti olarak aslında şimdi ikinci kez sağ taraftan bir partiyle ittifak yaparak risk almış görünüyorsunuz. Öncelikle tabanlar birbirine uyum sağladı mı, birinci sorum. İkinci ayağı da, 31 Mart sonrasında bu ittifak devam edecek mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle söyleyeyim, Türkiye bugün geldiği nokta olarak ikili bir yapı sergiliyor siyaseten. Demokrasiden yana olanlar, demokrasiye karşı olanlar. Dolayısıyla demokrasiden yana olan bütün güçlerin bir arada olması lazım, yani siyasal partilerin bir arada olması lazım. Demokrasiye karşı olanlar da başka bir cephede yer alıyor. Biz demokrasiyi savunuyoruz. Biz de, İYİ Parti de, Saadet Partisi de, Demokrat Parti de demokrasiyi savunuyoruz. Siyasi görüşlerimiz farklı, ama ortak paydamız demokrasi.
Karşı taraf neyi savunuyor? Tek adam rejimini savunuyor, saray rejimini savunuyor, her şeyi satabilirsin onu savunuyor. Milliyetçiliği ayaklar altına alabilirsin, onu savunuyor. Trump telefon ettiği zaman derhal papazı serbest bırakabilirsin, sonra kalkıp içerde edebiyat yaparsın, bağırırsın, çağırırsın “Ey Trump, Ey Trump” diye. Türkiye’yi mahvedeceğim dediği zaman da ağzına bant çekersin. Biz bunları istemiyoruz. Bunlar ayrı bir cephe.
Kendilerine “Cumhur İttifakı” diyorlar, ne demekse bu Cumhur İttifakı. Biz Millet İttifakıyız. Milletin demokrasiye ihtiyacı var, milletin beraber yaşamaya ihtiyacı var, milletin özgürlüğe ihtiyacı var, milletin karnının doymasına ihtiyacı var, milletin üretime ihtiyacı var. Bakın biz Millet İttifakı diyoruz. Ne demek cumhur? Sarayın bekçiliği. Sarayın bekçiliği için ittifak mı olur? Sarayın bekçiliğini yapıyorlar hep birlikte. Saray ne verdi bu millete? Az önce söyledim silah fabrikasını Katarlılara sattılar diye. Ne aldı karşılığında? Uçak aldı. Dedi ki, uçağı da bedava verdiler bize. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en başındaki kişi bedava uçağa biner mi Allah aşkına? Yarın ne diyecek Katar emiri? Sus diyecek, hemen susacak.
Bakın size çok tipik bir örnek vereyim. Doğu Akdeniz’de Rumlarla beraber doğalgaz arıyorlar değil mi, Katarlılar da var. Katarlılara bir şey diyorlar mı, oradan çekilin diyorlar mı? Türkiye bizim dostumuz, Katar bizim dostumuz neden Rumlarla doğalgaz arıyorsunuz diyorlar mı? Diyemiyorlar neden? Uçak yüzünden. Bedava uçak aldı konuşamıyor.
Nazlı ÇELİK- Geçen gün yaptığınız bir açıklamada “ben de ülkücüyüm ne var bunda” gibi bir açıklamanız oldu. Bu sözleriniz de geniş bir kesimde aslında şaşkınlıkla karşılandı efendim. Hani biliyoruz CHP’nin altıokundan biri milliyetçilik üzerinedir ama hani ülkücülük ve milliyetçilik tam olarak da biraz daha farklı bir kavram. Biraz açar mısınız ne demek istediniz orada?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi milliyetçilik vatanseverliktir. Ülkücülük de vatanseverliktir, yani bir ülkünüz vardır, bir hedefiniz vardır demokrasiden yana, insan haklarından yana, kadın erkek eşitliğinden yana, gelişmişlikten yana, üretimden yana ülküleriniz vardır, böyle ülküler. Benim de ülkülerim var, ben de ülkücüyüm. Yani ben ülkemi sevmiyor muyum? Ülkeyi sevmek sadece benim tekelimde değil, onu da ifade edeyim. Bu ülkede yaşayan herkes kendisini vatansever olarak kabul eder. Ben böyle bilirim, böyle inanırım.
Dolayısıyla milliyetçilik bizim altıokumuzdan birisidir. Milliyetçilik vatanına bağlılıktır, bayrağına bağlılıktır, insanına bağlılıktır, tasada, kıvançta beraber olmaktır. Yani kafatası milliyetçiliği değil. Çünkü biz çok kültürlü bir toplumuz, değişik etnik gruplardan insanlarımız var, herkesin kendi kimliği kendi şerefidir biz böyle kabul ederiz. Hiç kimseyi kimliğinden ötürü, yaşam tarzından ötürü veya inancından ötürü ötekileştirmeyiz. Madem beraberiz, madem aynı havayı teneffüs ediyoruz, aynı apartmanda oturuyoruz, reklamımızda olduğu gibi aynı belediye otobüsüne biniyoruz o zaman niye kavga ediyoruz? Dolayısıyla biz beraber yaşamak zorundayız. Bizim söylediğimiz budur.
Nazlı ÇELİK- Şimdi cumhur ittifakının özellikle altını çizdiği Türkiye’nin beka sorunu. Sizce Türkiye’nin şu anda en büyük sorunu bir cümleyle özetlerseniz ne olduğunu düşünüyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İki sorunu var. Türkiye üretimden koparıldı. İki, Türkiye Londra’daki bir avuç tefeciye teslim edildi. Son 16 yılda Londra’daki bir avuç tefeciye ödenen faiz 149 milyar dolar. Niye verildi bu para? Faiz ödemek için borçlanan bir Türkiye var. İşte beka sorunu burada var. Bunu düşünüyorlar mı acaba? Türkiye’nin nereye geldiğini, üretimden nasıl koparıldığını görüyorlar mı acaba?
Nazlı ÇELİK- Çok teşekkür ediyoruz Star’da seçim programının özel konuğunuz için bu akşam Sayın Kemal Kılıçdaroğlu. Teşekkür ederiz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Teşekkürler.
25.11.2024
25.11.2024
25.11.2024
25.11.2024