21.05.2022
21.05.2022
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Maltepe Miting Alanı'nda düzenlenen 'Milletin Sesi' mitinginde yaptığı konuşmada, “İyi insan olmayı zayıflık gibi gösterenler yani bir yüzükle yola çıkanlar bugün milletin celladı haline geldi. Onlar sarayda fink atıyorlar millet ise aç. Kendi celladınızı seçmeyin. Bu bir şov dünyası değil bu bir demokrasi arayışı. Ciddi olmak zorundayız. Vicdanımızın sesini dinlemek zorundayız. Ahlaki değerlerimizi yüceltmek zorundayız” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Adalet Yürüyüşü'nü anımsatarak, "Beş yıl önce ilk adımımızı attığımız bu yürüyüşün finaline yaklaşıyoruz. Az kaldı. Bu kenti bu meydanlarında, sokaklarında, tarlalarında, fabrikalarında, üniversitelerinde, özgürce kucaklaşacağız. Meraklanmayın" diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Maltepe Miting Alanı'nda düzenlenen 'Milletin Sesi' mitinginde konuştu. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:
Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Haramilerin saltanatı yıkılıyor. Yaklaşık 5 yıl önce bu meydandaydım. Ankara’dan İstanbul’a milyonlarla birlikte yürümüş ve 9 Temmuz 2017’de bu meydanda milyonlarla buluşmuştum. Ve o gün bu meydanda kimse bu yürüyüşün bir son olduğunu düşünmesin, bu yürüyüş bizim ilk adımımızdır demiştim. 5 yıl önce ilk adımımızı attığımız bu yürüyüşümüzün finaline yaklaşıyoruz. Az kaldı, bu kentin bu meydanlarında, sokaklarında, tarlalarında, fabrikalarında, üniversitelerinde özgürce kucaklaşacağız. Meraklanmayın az kaldı.
Sevgili İstanbullular, benden önce halkımızın çığlığını dinlediniz. Birileri Türkiye’yi zifiri karanlığa sürüklemek istiyor. İnsanları korkuyla sindirmek istiyor. Yaratılmak istenen bu korku ikliminin aparatlarını hepimiz çok iyi biliyoruz. Siyasallaşmış yargı, mafya, uyuşturucu kaçakçıları, uyuşturucu baronları, paramiliter yapılar, beşli çeteler, yandaş medya ve beslemeleri, trol ağaları, insan kaçakçıları, silah kaçakçıları, hepsi ama hepsi birlikte çalışıyor. Bunların tek bir amacı var. Korku iklimini yaratmak ve bu iklimden nemalanmak. Bunu hem siyasi, hem finansal açıdan nemalanmak için yapıyorlar. Yani sizi, bu milleti korkutarak bu sistemi ayakta tutmak istiyorlar. O ve sarayı giderse kaos algısını oluşturmanın peşindeler. Bu algıyı pekiştirmek için sudan sebeplerle evleri basıyorlar. İnsanları gece yarısı gözaltına aldırıyorlar, tutukluyorlar. Okulları basıyorlar, tweet attılar diye liseli çocukları okullarından alıyorlar. Yeşili savunan, doğayı savunan aktivistlere ağır hapis cezaları verdiriyorlar. Bebekleri babalarından, annelerinden koparıyorlar. Hapse atılan gazeteciler, siyasetçiler, siyasilere getirilen siyaset yasakları… Şimdi bir adım daha atıp partileri kapatmaya hazırlanıyorlar. Konserleri yasaklıyorlar, Kürtçe müziğe dahi tahammül edemiyorlar. Bu ülkenin ulu çınarı olan sanatçıları mahkeme koridorlarında süründürüyorlar. Saray ve şürekasının dilinden düşmeyen bir kelime var; o yasak, bu yasak, şu yasak. Tahammül edilmeyen K’Pop, tahammül edilmeyen gençler, tahammül edilmeyen eğlence, tahammül edilmeyen mizah, tahammül edilmeyen yaşam tarzı, tahammül edilmeyen özgürlük. Biz ise, yani Cumhuriyet Halk Partili olarak bizler, gençlerden Atatürk’ün dediği gibi fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir nesil bekliyoruz ve gençlerimizin her birisi fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hürdür.
Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür ne demek? Ne demek sevgili gençler? İktidar değişti, ülkeye bolluk bereket geldi, ülkeye huzur geldi, ülkeye hak, hukuk, adalet geldi diye yetinmeyeceksiniz. Nerede bir hata görürseniz, nerede bir yanlış görürseniz bizi özgürce eleştireceksiniz. Bu pencereyi açıyorum size eleştirmekten korkmayacaksınız, çekinmeyeceksiniz.
Saray rejiminde gençlere eğlence yok, saray rejiminde bolca uyuşturucu var, saray rejiminde gençlere bahis var, gençlere kumar var. Uyuşturucu baronlarıyla kol kola olanlar var. Memleketi bir uyuşturucu bataklığına çevirdiler. Bugün Türkiye’de her gelir grubuna göre pazarlanan uyuşturucu var. Kadın cinayetleri, işçi cinayetleri, siyasilere suikast hazırlıkları. İşte bu, biz kullanışlı aparatlarla kavga edeceğiz. Bir daha söylüyorum, kullanışlı aparatlarla kavga edeceğiz. Sonuna kadar edeceğiz ve kazanacağız. Bu haklı davamızın önünü kesmek için sürekli bir güvensizlik ortamı yaratmak istiyorlar. Başaramayacaklar. Biz kazanacağız, söz veriyoruz, biz kazanacağız.
Sevgili İstanbullular, sarayın üstünü örtmek istediği ekonomik krizin acı gerçeklerini halkımızdan az önce dinlediniz. Ülkemiz ağır bir ekonomik buhranın içindedir. Bu hakka, hukuka ve adalete sırt çevirmenin sonucudur. Bu ekonomi adaletsiz yönetimin sonucudur. Milyonlarca aile, ağır yoksulluk içinde geçinemiyorlar. Gençleri umutsuzluğa mahkum etmek istiyorlar. Enflasyon yüzde 150’lilere dayanmış, onlar emeklinin bayram ikramiyesine tek kuruş zammı dahi çok görüyorlar.
Sevgili İstanbullular ve sonuç; yüzbinlerin tiranlıktan kaçmaya çalışması. En değerlimizi gençlerimizi kaybediyoruz, gençlerimizin yüzde 70’i yurt dışına gitmek istiyor. 550 bini gitti bile. Bu saray ve şürekasının tek yapabildiği hamasi söylemler. Bu söylemleri geliştiriyorlar. Onların hamasi söylemlerinden de, yalanlarından da hepimiz bıktık. Hep aynı muhabbetler yapıyorlar. Dikkat buyurunuz; ağızlarını açtıklarında yok efendim 2023, yok efendim 2071, yok efendim dış güçler, yok efendim Almanlar bizi kıskanıyor, yok efendim Japonya bizi kıskanıyor, yok efendim anlaşmalarda gizli maddeler var. Bunlar tamamı yalan, yalan ve yalan. Çok uzun süredir söyleyecekleri elle tutulur hiçbir şey kalmadı artık. Ama az kaldı sevgili İstanbullu kardeşlerim az kaldı. Uzun zamandır değişim rüzgarları esiyor. Türkiye değişime hazır. Çiftçimiz bu değişime hazır, işçisi, memuru, bürokratı bu değişime hazır. Esnafı, sanayicisi, tüccarı bu değişime hazır. İthalatçısı, ihracatçısı, turizmcisi bu değişime hazır. Balıkçısı, taksicisi, apartman görevlisi bu değişime hazır. Ve her şeyden önemlisi bu değişime gençler hazır, kadınlar hazır.
Bizler bu değişime hazırız. Kollarımızı sıvayıp hemen çalışmaya başlamak zorundayız. Ekonomiyi yeniden inşa etmek zorundayız. Yolsuzluk yapanların, kul hakkı yiyenlerin kim olduklarına bakmadan hepsinin kafalarına inmek zorundayız. Sarayın ve o fotoğrafçı suç işleri bakanının elinden yetkiyi aldığımız an hepsinin bu beşli çetelerin tamamının defterini dürmek zorundayız.
Sevgili halkım, biz bu beşli çetelerin kurduğu düzeni bozacağız. Bunların düzenine çomak sokacağız, kan emicileri sırtımızdan söküp atacağız. Buraya bir parantez açıyorum. Beşli çetelere, mafyalara, baronlara seslerini çıkarmayanlar, onlarla iş tutanlar iyilikte yarışan belediyelerimize baskı kuruyorlar. Onların halka hizmetini engellemek istiyorlar. Ama belediye başkanlarımız siyasi talimatla kurulan bütün baskıları, kumpasları aşarak, entrikaları boşa çıkararak halka hizmetlerini sürdürüyorlar ve sürdürecekler.
Sevgili dostlarım, bu düzen haramilerin düzenidir. Biliyorsunuz milyonların sesi olmak için bir hafta süreyle karanlıkta kaldım. O zaman söylemiştim yine tekrar edeyim. Ben neoliberalizme karşıyım. Bırakın halkı sömüren sömürsün piyasa kendi dengesini bulur söylemine karşıyım. Türkiye’de toplumun belleğine yerleştirilen bu anlayış iktidar destekli sömürme ve köleleştirmeye dönüştü. Bu yüzden insanların geçim kaynaklarını korumak ve yeni fırsatlar yaratmak için devletin müdahil olması gerektiğine inanıyorum. Evet vergide indirim istiyorum. Ancak bunu yapabilmek için kamu maliyemizin sürdürülebilir bir temele oturtulması gerektiğine de inanıyorum. Mali sorumluluğa inanıyorum. Vatandaştan toplanan verginin hesabının vatandaşa verilmesi gerektiğine inanıyorum. Suçla mücadeleye inanıyorum. Buraya bir parantez daha açacağım. İki kadın gazeteci, sadece işlerini yaptıkları için tehdit ediliyor. Lafı dolandırmadan açıkça ifade ediyorum. Paramiliterlere, mafyalara, uyuşturucu baronlarına, kendini derin devlet olarak ilan eden müptezellere, SADAT’a, aslika meczuplarına, olur da bu onurlu gazetecilerin tırnağına zarar gelirse siz kendinizi unutun. Bir daha açık söylüyorum unutun kendinizi.
Sevgili halkım, dedim ya ben suçla mücadeleye inanıyorum. Organize olan suçluların hepsini bu toplumdan atmaya inanıyorum. Türkiye’ye gelen kaçakların, özellikle Afganlıların ve Suriyeli sığınmacıların ülkelerine geri gönderilmesi gerektiğine inanıyorum. Benim vatan sevgimde sınır namustur anlayışı var. Yolgeçen hanına dönen bu sınırları koruyamayanlar devleti yönetemezler. 8 milyon kişiyi plansız, programsız başımıza indirdiler ve ülkemiz artık bu yükü taşıyamıyor. Sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik olarak bu yük taşınamıyor. Bu nedenle gitmek zorundalar. Gidecekler, davulla, zurnayla, kardeşçe göndereceğiz onları kendi ülkelerine. Bununla birlikte, hiç kimse unutmasın biz ırkçı değiliz, ırkçılığa karşıyız. Asla ve asla bu temiz milletin alnına bir kara lekenin sürülmesine asla izin vermeyeceğiz. İktidara geldiğimizde kısa adı OBİT olan Ortadoğu Barış ve İşbirliği teşkilatını kuracağız. Sadece bölgeye barış getirmeyeceğiz. Aynı Suriye'ye, Orta Doğu'ya da barış getireceğiz. Sığınmacıların can ve mal güvenliklerini sağlayacağız. Çünkü bizim ilkemiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği 'Yurtta Barış Dünyada Barış' ilkesidir.
Sevgili İstanbullular, Türkiye’yle ilgili vizyonum net ve anlaşılır iki kelimeye dayanıyor. Benim için çok değerli iki kelime eşitlik ve değerler. İnsanlar arasında eşitlik istiyorum. Hak eşitliği hak. Sorumlulukların eşitliğini istiyorum. Fırsatların eşitliğini istiyorum ve değerler siyaseti yapılsın istiyorum. Hoşgörü, şefkat, farklılıklarımızla gurur duymak, demokrasiye saygı ve işbirliği değerleri üzerinden var olalım istiyorum.
Sevgili dostlarım, iki kelimede vücut bulan anlayışı iktidara getirmek için hep birlikte çalışmak zorundayız. Dindarı, dinsizi, sofusu, sufisi, Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı, Çerkez’i, sağcısı, solcusu, liberali, milliyetçi. Bir daha ifade edeyim, herkese, 84 milyona 'Ülke elden gidiyor, birlikte olmak zorundayız, birlikte mücadele etmek zorundayız, vatan bizim vatanımız, bayrak bizim bayrağımız'. Tıpkı Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde kazandığımız milli kurtuluş savaşı gibi. Neye inandığımız, geçmişte hangi partiyi desteklediğimiz önemli değil. Eski tartışmaları bir tarafa bırakıp gerçek değişimi sağlamak için birlikte çalışmak zorundayız, demokrasi ve adalet mücadelesini kimseyi ayırmadan, kimseyi ötekileştirmeden, kimseyi dışlamadan hep birlikte bu mücadeleyi vermeliyiz. Emekçiler ve toplumun tüm kesimleri, çiftçiler, esnaf, iş insanları, kadınlar, gençler, kamu çalışanları, emekliler, bilim insanları, beyaz yakalılar, insanca yaşayacağız, kardeşçe ve hakça bölüşeceğiz.
Buradan genç muhafazakarlara da seslenmek istiyorum. Bu sorunlar bir kısım insanın sorunu değil. Bu sorunlar hepimizin sorunu. Ey muhafazakar genç kadın, bu aynı zamanda senin de sorunun. İl Başkanımıza siyaseti yasaklayan zihniyet senin İstanbul Sözleşmeni de yok ediyor. Senin nafakanı kesmek istiyor, seni köleleştiriyor. Canan Başkanın başına gelen… Sen ses çıkaracaksın, sesini yükselteceksin ve itiraz edeceksin. Genç muhafazakar kadın sen, çünkü aynısı sana da yapılacak. Bak, SADAT’çıların aslika toplantılarında sen yoksun. Seni dinlemezler. O toplantılarda vatana ihanet suçu işlenirken erkekler oturdu yeni anayasa yazdı. Sen orada yoksun ve olmayacaksın. Kayıtsız kalamazsın. Ey genç muhafazakar kardeşim, bu seçimde kararsızım diyemezsin. Kayıtsızlık bir cevap değildir. Kayıtsızlık bir başlangıç değildir. Kayıtsızlık bir sondur ve bu nedenle kayıtsızlık her zaman saldırganın dostudur. Çünkü saldırganın yararınadır. Saldırgana karşı dik durmalısın, onurlu durmalısın.
Konuşmamın sonuna geliyorum. Bugüne kadar değinmediğim iki konuya daha değineceğim. Samimi olacağım, düşündüklerimi amasız, fakatsız sizlerle paylaşıyorum. Bir, bazıları hala öğretilmiş çaresizlikle bir partinin ve bir parti liderinin halkını dinlemesini bir zayıflıkmış gibi algılıyor. Bir liderin kibar olmaması gerektiğini söylüyorlar. İyi kalpli olmak, iyi olmak, devlet adamı olmak zayıflıkmış gibi gösteriyorlar.
Dostlarım, biz birlikte oluyoruz ve birlikte iktidar oluyoruz. Ve ben iktidar olduğumuzda asla değişmeyeceğim, ben neysem oyum. Nerede durduğumu biliyorsunuz ve bunu değiştirmek niyetinde değilim. Kibar olmayı, dinlemeyi, anlamayı, dezavantajlı olanların derdine koşmayı değiştiremem, değiştirmeyeceğim tam aksine inadına koşacağım. Unutmayın, iyi insan olmayı zayıflık olarak gösterenler, yani bir yüzükle yola çıkanlar bugün milletin celladı haline geldi. Onlar saraylarda fink atıyorlar, millet ise aç. Kendi celladınızı seçmeyin. Bu şov dünyası da değil, bu bir demokrasi arayışı. Ciddi olmak zorundayız, vicdanımızın sesini dinlemek zorundayız, ahlaklı olmak zorundayız ve en önemlisi ahlaki değerlerimizi yüceltmek zorundayız.
Geleyim ikinci konuya. CHP. Diyorlar ki, ama CHP'de geçmişte böyle yaptı, şöyle yaptı. Evet hatalar oldu ve evet biz bugün çok mükemmel bir parti iddiasında da değiliz. Ama biz hatalarımızdan ders çıkarmasını bilen bir partiyiz. Sizde, Allah da şahidimdir ki kendimizi geliştirmek ve düzeltmek için çok çaba harcıyoruz. İnanmaktan, denemekten, öğrenmekten ve şükretmekten vazgeçmeyenlerin başına harika şeyler gelir. İşte biz şuan bu ortamdayız. Ve tam anlamıyla mükemmel olmasak da mükemmel bir göreve talibiz. İşsizlere iş sağlamak, ülkeye kardeşliği getirmek, milleti huzura kavuşturmak. Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği, bölgesinde ve dünyada saygınlığı olan bir ülkeyi yeniden inşa etmek.
Bu söylediklerime inanıyorsanız bize katılın. Akılcı bir ekonomi yönetimine inanıyorsanız bize katılın. Silivri korkusu olmadan konuşmak istiyorsanız bize katılın. Her alanda ve herkes için adalet istiyorsanız bize katılın. Barış Akademisyenleri görevlerine dönsün, Harp Okulu öğrencileri serbest kalsın diyorsanız bize katılın. Çevreyi, kurdu, kuşu, ormanı önemsiyorsanız bize katılın. Eğitim ve sağlık için daha fazla bütçe ayrılsın istiyorsanız bize katılın. Çocuklarınızı bu güzel ülkede tutmak istiyorsanız bize katılın. 128 Milyar doların kimlere satıldığını bilmek ve öğrenmek istiyorsanız bize katılın. Ödediğiniz vergilerin nerelere harcandığını öğrenmek istiyorsanız bize katılın. İsraf haramdır, yolsuzluk haramdır, yandaş kayırmak haramdır diyorsanız bize katılın. Asgari ücretli açlık sınırına mahkum olmasın diyorsanız bize katılın. Aile Destekleri Sigortası olsun diyorsanız bize katılın. 3600 ek gösterge ve EYT sorunu çözülsün diyorsanız bize katılın. Çocuklarınızın geleceğini düşünüyorsanız bize katılın. Komşusu açken tok yatan bizden değildir felsefesine inanıyorsanız bize katılın. Halkın alın teri beşli çetelere değil, millete harcansın diyorsanız bize katılın. Bu ülkede barış istiyorsanız, huzur istiyorsanız, aş, iş istiyorsanız bize katılın. Uyuşturucu belasından şikayet ediyorsanız, uyuşturucu baronlarıyla mücadele haktır diyorsanız bize katılın. Kamu yönetiminde liyakat olsun, işi ehline verelim diyorsanız bize katılın. Herkesin inancına, kimliğine, yaşam tarzına saygı duyulmasını istiyorsanız bize katılın. Süleyman Şah Türbesi vatan toprağına dönsün, Tank Palet Fabrikası Katar’ın elinden alınsın diyorsanız bize katılın.
Sevgili halkım, cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girerken yepyeni ve tertemiz bir sayfa açmak için ülkemize çöken zifiri karanlığı parlak bir aydınlığa kavuşturmak için görüşü, inancı, kimliği, partisi fark etmeksizin bu ülkenin bütün onurlu insanlarının hakkını ne pahasına olursa olsun sonuna kadar savunacağım. Bu ülkeden çalınanları tavizsiz geri alacağıma işte buradan, milletimin huzurunda bir kez daha söz veriyorum. Söz veriyorum, söz veriyorum.
Sevgili halkım, güzel halkım, çok ama çok yakında yeter ki buna inan, yeter ki sesini yükselt, yeter ki kim olduğunu asla unutma. Ve unutma ve unutma ve unutma. Geliyor gelmekte olan.
13.10.2024
13.10.2024
13.10.2024
13.10.2024