27.12.2021

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, KOZA TV CANLI YAYININA KATILDI (22 ARALIK 2021)

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Koza TV’nin canlı yayınına konuk oldu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; ekonomik gelişmeler, erken seçim tartışmaları ve iktidarın politikaları hakkında şu değerlendirmelerde bulundu:
Necmi Uçar- Koza ekranlarından iyi akşamlar sevgili izleyenler. Geniş açı özel programıyla sizlerleyiz. Özel bir program, özel bir konuk, bizim içinde çok özel bir gün ve bu özel günü Adana’da yayın yapan yerel ve bölgesel 15 ayrı radyoyla birlikte yapıyoruz ortak yayın. Dolayısıyla tüm dinleyenlere de iyi akşamlar diliyorum. Konuğumuz Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu. Efendim hoş geldiniz Adana’ya, Koza ekranlarına.
Kemal Kılıçdaroğlu- Teşekkür ederim efendim. Adana’da olmaktan memnunuz.
Necmi Uçar- Hoş geldiniz, ayağınızın tozuyla geldiniz uçakla geldiniz. Çok teşekkür ediyorum bu yayında bizleri onurlandırdığınız için.
Kemal Kılıçdaroğlu- Sağ olun.
Necmi Uçar- Sayın Kılıçdaroğlu’nun Adana’da yoğun bir programı var değerli izleyenler. Bugün başlıyor program gençlerle buluşacaksınız sanıyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu- Evet biraz sonra gençlerle buluşacağız.
Necmi Uçar- Gençleri çok bekletmemeye çalışacağız.
Kemal Kılıçdaroğlu- İyi ederiz çünkü gençler beklemeye pek tahammül etmezler.
Necmi Uçar- Efendim bugün Sayın Cumhurbaşkanı partisinin grubunda yine bir konuşma yaptı ve orada bazı notlar aldım sizi ilgilendiren. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki, enflasyondan kurtulmak için ana muhalefetin sözcüsü bizden kurtulmanın gereğinden söz ediyor. Enflasyonu yüzde 7’ye, faizi yüzde 44,5’a biz düşürdük. Sizin kitabınızda düşük faiz, düşük enflasyon yok. Biz halkımızı ne enflasyona, ne de faize ezdirmeyeceğiz. Ve devamında da şöyle diyor, önümüzde engeller var ana muhalefetten daha büyük engel mi olur, yatıyor kalkıyor erken seçim diyor defalarca söyledim erken seçim yok. Bay Kemal, noktalı virgül değil nokta koyuyorum erken seçim yok diyor.
Kemal Kılıçdaroğlu-  Kendisi bilir. Biz, erken seçimi, vatandaş daha fazla mağdur olmasın diye istiyoruz. Çünkü, gecikilen her günün topluma maliyeti, insana maliyeti, gençlere maliyeti, kadınlara maliyeti, ailelere maliyeti artıyor. Pahalılık var, zam var, zulüm var. İnsanlar perişan vaziyette. Böyle bir durumda ne yapılır? Sağlıklı işleyen bir demokraside halkın hakemliğine başvurursunuz. Kendisine güveniyorsa -ki o söylediğine göre kendisine güveniyor- o zaman sandığı koyar, oyu alır ve döner bana der ki ‘Bak Bay Kemal, ben sana demedim mi tekrar kazanacağım diye. Sandığı koydum ve kazandım. Sen de sesini kes’. Ben şimdi halkın sesini dillendiriyorum. Halkın sorunlarını dillendiriyorum. Halkın sorunu var, dertleri var, perişan vaziyette. Kara kış geldi; elektrik faturasını ödeyemeyen var, doğalgaz faturasını ödeyemeyen var, eğitim masraflarını karşılayamayan var. Dolayısıyla böyle bir tablo var. Biz, kendisine iyilik yapıyoruz aslında. Erken seçim kararı alır veya almazlar. Kendileri bilirler. Almazlarsa bu bizim lehimize. Almazlarsa bu perişanlık devam edecek yani, millet daha fazla görecek perişanlığı bu.  
Onun dışında Erdoğan’ı artık ciddiye almak doğru değil. Erdoğan, ülkeyi yönetemiyor. Yönetme gücü de yok. Yönetme kapasitesi yok. Yönetme bilgisi yok. Yönetme birikimi de yok. Bugüne kadar, bizi dinleyen vatandaşlar diyebilirler ki ‘19 yıl yönetti’. 19 yıl satarak yönetti satarak. Cumhuriyet’in bütün kurumlarını tek tek PETKİM’den tutun, kağıt fabrikalarına kadar, bankalara kadar her şeyi sattı. Satarak memleketi götürdü. Bugünlere getirdi. Şimdi satacak bir şey yok. Şimdi BOTAŞ’ı satıyorlar. Tank Palet’i Katarlılara sattılar. Başka bir yerleri satmak için Türkiye Varlık Fonu kurdular. Varlık Fonunun içindeki firmaları, kuruluşları satmayı planlıyorlar. Satarak yönetiyor. Bu şuna benziyor. Paranız yok, yeteri kadar geliriniz yok. Evde buzdolabını sattınız, çamaşır makinasını sattınız, televizyonu sattınız bir süre idare ettiniz. E sonra ne olacak? Nereye kadar götürecekler bunu? Götüremiyorlar. Kendisine iyilik yapıyoruz. Getirirsiniz sandığı, memleket nasıl yönetilir gösterelim. Huzur nasıl sağlanır gösterelim. Kamplaşma nasıl önlenir gösterelim. Bu memlekette barış nasıl olur gösterelim. Güçlendirilmiş parlamenter sistem nedir gösterelim. Milletin iradesi nedir, iradeye nasıl saygı gösterilir gösterelim. Yolsuzluklarla nasıl mücadele edilir gösterelim. Devlet nasıl saydam olur gösterelim. Bir ülkenin sorununu çözmek için hangi adımlar atılır gösterelim. Bunların hepsini yapabiliriz. Yapıyoruz da zaten. Söylüyoruz vatandaşlarımıza.
Necmi Uçar- Sayın Kılıçdaroğlu, hafta sonu partili belediye başkanlarınızla Kayseri’de bir araya geldiniz. Orada sanıyorum hem vatandaşlarla, hem de sivil toplum örgütleriyle istişare etme, görüşme şansı da buldunuz. Şimdi bu çok yönlü bir soru olacak. Özellikle şunu öğrenmek istiyorum izleyicilerimiz adına soruyorum. Kayseri’yi tercih etmekte toplantı için özel bir nedeniniz var mıydı? Kayseri bilindiği gibi, seçimlerde görüldüğü üzere AK Partinin kalesi pozisyonunda öyle nitelendirilen bir şehir. Gerçekten o özelliğini koruyor muydu? Siz böyle bir gözlemde bulundunuz mu? Ya da Kayseri’den siz halktan erken seçime yönelik bir talep aldınız mı, gördünüz mü, bunun karşılığını aldınız mı?
Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle, Kayseri’de toplantı yapmamızın nedeni, Kayserililerin bizim belediye başkanlarını görmelerini istedim. Bizim belediye başkanlarımızın hepsi başarılı. Onları fizikende görsünler. Arzu ettikleri soruları sorsunlar. Nasıl yönettiklerini sorsunlar. Yönetmede bir sorunla karşılaşıp karşılaşmadıklarını sorsunlar. Artı, genel ekonomik durumla ilgili, genel politik durumla ilgili sorular yöneltebilirler. Dolayısıyla belediye başkanlarımızla Kayserililer arasında sıcak, samimi bir ilişki olsun dedim. Bu sadece merkez değil, bütün ilçelere gitti belediye başkanlarımız. Gezdiler, nabzı tuttular. Vatandaşı dinlediler. Karşılaştıkları sorunları dinlediler. Benzer sorunları kendi bölgelerinde, beldelerinde, büyükşehirlerde veya belde, ilçe, il belediyelerinde nasıl çözdüklerini anlattılar. İhaleleri nasıl yaptıklarını anlattılar. Millete nasıl hesap verdiklerini, her kuruşun hesabını nasıl verdiklerini anlattılar. Dolayısıyla Kayseriliye, bizim orada tek belediyemiz bile yok, bir belediye başkanlığımız bile yok. Dolayısıyla Kayseriliye eğer Kayseri’yi biz yönetirsek çok daha farklı bir Kayseri çıkacak ortaya; çok daha dinamik, çok daha enerjik bir Kayseri çıkacak ortaya, bunu kendilerine ifade ettik. Son derece güzel ve başarılı bir çalışma oldu. Kayserili iş dünyası dışında biz, Kayseri’nin içindeki bazı gruplarla da özel toplantılar yaptık. Örneğin engelli aileleriyle bir toplantı yaptık. Yaklaşık bin küsur engelli ailesi gelmişti. Onların sorunlarını nasıl çözeceğimizi, Aile Destekleri Sigortasının ne olduğunu, bu sigortanın neden bugüne kadar çıkarılamadığını, biz bu sigorta dalını çıkardığımız zaman her eve huzurun, bereketin nasıl geleceğini, sağ elin verdiğini sol elin nasıl görmeyeceğini, dolayısıyla inançlarımıza, insan onuruna yakışan bir uygulamayı nasıl yapacağımızı da anlattık. Bu bölüm biraz belediye başkanları toplantısının gölgesinde kaldı ama onun dışında Kayseri’de ciddi bir Ağrılılar, Karslılar, Ardahanlılar var, Erzurumlular var. Onlarla da özel bir, onların talepleri üzerine onlarla da bir toplantı yaptık. Yaşadıkları sorunları anlattılar. Türkiye’de Kayseri’de çok güzel bir atmosfer var, o atmosferin daha da güzel olmasını istiyoruz. Aslında Kayserili kardeşlerimiz onları bağırlarına basmış vaziyetteler. Fabrikalar kuruyorlar, çalışıyorlar. Pek çok sorun var. Ben Sanayi Odası Başkanlığını da ziyaret ettim. Ticaret Odası Başkanlığını da ziyaret ettim. Yönetim kuruluyla oturup konuştuk. Güzel sohbetlerimiz oldu. Aslında hepsi yaşanan sorunların farkında biliyorlar. Şöyle bir endişeleri var. Acaba CHP’nin yeterli kadroları var mı bu sorunları aşmak için. Onlara kadrolarımızı anlattım. Eski planlama müsteşarları var, eski hazine müsteşarları var, gelir idaresi başkanları var, sanayici arkadaşlarımız var, tüccar arkadaşlarımız var, üniversitede hocalık yapan akademisyenlerimiz var, eski bakanlarımız var. Bütün bunları anlattım. Tabii bunlar çok fazla görünür olmadığı için vatandaşın kafasında şöyle bir soru; Tamam, CHP’ye oy verelim de geldikleri zaman yeterli kadroları var mı diye. Var tabii niye kadromuz olmasın?
Belediye başkanlarıyla vatandaşları yan yana getirmemin, yüz yüze getirmemin bir diğer nedeni de belediye başkanlarının kısa süre içinde yaptıkları çalışmalar, başarılı çalışmaları halk görsün, bilsin diye. Biraz da ona özen gösteriyoruz. Adana bunlardan birisidir. Mersin bunlardan birisidir. İstanbul, Ankara bunlardan birisidir. Antalya bunlardan birisidir. Dolayısıyla bütün engellemelere rağmen hiçbir şikayet yapmadan engelleri aşıp vatandaşa hizmet götürüyorlar. Bunu halkın bilmesini, öğrenmesini isterim. Dolayısıyla bu çerçevede hareket ettiğimiz zaman daha güzel bir Türkiye her zaman inşa edilebilir.
Necmi Uçar- Efendim şimdi siz her ne kadar ana muhalefet partisinin lideri olsanız da Türkiye’de yaklaşık nüfusun yüzde 60’ına hizmet veren belediyelerin, yerel iktidarın siyasi çatısının Genel Başkanısınız. Bu da önemli bir şey. Ama bugüne kadar sizin özellikle grup toplantılarınızda, katıldığınız canlı yayınlarda sizi yakından takip ediyoruz. Halka yönelik hep olumlu mesajlar veriyorsunuz. Fakat yerel seçimlerin hemen ardından yaşanan pandemi süreci, ondan sonra gelen bir ekonomik kriz, işte döviz tabanlı. Bu anlamda da belediyelerin sıkıntıları var ve sizin sürekli ifade ettiğiniz, hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek söylemenizle beraber dile getirdiğiniz bir kara kış fonu sözkonusu. Şimdi bunları yaparken bunlar belediyeciliğin sosyal yönüyle yapılabilecek unsurlar. Fakat bir de belediyeciliğin diğer tarafı var. Bunları yaparken şu kaygıyı duyuyor musunuz CHP’li belediyelerin siyasi çatısının en tepesindeki isim olarak burada acaba belediye başkanlarımıza ya da belediyelerimize yönelik halkın bir ekşi bakışı olur mu ya da eleştirisi olur mu? Çünkü pandemi süreciyle beraber biraz önce saydığım bütün nedenlerden dolayı sosyal belediyecilik yönü her belediyede öyle öne çıktı. Bu konuda görüşleriniz nelerdir?
Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi şöyle ifade edeyim, pandemi sürecinde hükümetin yapamadığını yaptık. Emin olun. Beş maskeyi dağıtamadılar. Biz sadece kendi beldelerimizde değil, illerde, büyükşehirler dahil olmak üzere yakın belediyelerde, AK Partili belediyelerden de talep geldi, onlara da maske gönderdik. Dezenfektan gönderdik. Onlara da her türlü yardımı yaptık. Hatta çok uzak yerlerde olan doğuda, güneydoğuda belediyeler talep etti onlara da gönderdik. Onların yapamadığını yaptık. Ve o nedenle dedim ki, ‘Oturun kalkın, CHP’li belediyelere dua edin’. Hiç değilse bu maske sorununu en azından çözdük, dezenfektan sorununu çözdük. Ayrıca yardım yapılması gerekiyordu ailelere, yardım kampanyaları açıldı. Fakat bu yardım kampanyalarını yasakladılar. Onun üzerine askıda fatura uygulaması başladı. Doğrudan doğruya vatandaş, borçlu olan vatandaşın borcunu ödemeye başladı teknolojinin getirdiği imkanlarla. Biz bunların hepsini yaptık. Bu tabii belediyeciliğin sosyal yönü. Ben ayrıca belediye başkanlarımıza, az önce de siz ifade ettiniz. Bulunduğunuz beldede hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek; bir anne, bir baba çocuğunu yatağa aç yatırırken hangi duyguları hissediyorsa aynı duyguları hissedeceksiniz. Dolayısıyla her evde mutlaka şöyle veya böyle eğer bir sorun varsa sorunun giderilmesine yönelik çabanız olacak ve o çabayı harcayacaksınız.
Necmi Uçar- Tencereler kaynayacak.
Kemal Kılıçdaroğlu- Evet. Ayrıca şunu da söyledik tabii; yapılacak olan yardımları vatandaşın onurunu zedeleyecek şekilde, çok görünür yapmayacaksınız. Evet yardım yapılabilir, evet sosyal yardımlar yapılabilir ama o kişinin yoksulluğunu teşhir edemezsiniz. Yani sağ elin verdiğini sol el görmeyecek. Bizim İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız süt dağıtma sözü vermişti. Aylardır süt dağıtıyordu. Erdoğan dedi ki, hani dedi siz süt dağıtma sözü vermiştiniz, niye yapmıyorsunuz? Oysa aylardır yapıyorduk. Ama onların yaptığı gibi yapmıyorduk. Çocuklarında, ailelerinde pozisyonunu koruyorduk, onların yoksulluklarını teşhir etmiyorduk. Temel felsefemiz bu. Sadece bunu yapmıyor aslında belediye başkanlarımız. Adana Büyükşehir Belediye Başkanımızı alın, aynı zamanda yatırım da yapıyoruz biz bütün olumsuzluklara rağmen. Yatırım yapıyoruz aynı zamanda bir şey daha yapıyoruz. Geçmiş belediyelerin yüklediği borçları da ödüyoruz. Yani borçlanma yetkisi vermiyorlar. Hem yatırım yapılıyor hem sosyal belediyecilik yapılıyor, aynı zamanda borçlarda ödeniyor. Dolayısıyla üçlü kıskaç içinde şikayet etmeden, halka doğruları söyleyerek, kararlı, azimli, adımlarla mesafe alıyoruz.
Şunu da yapıyoruz, onu da ifade edeyim: Belediye başkanlarımızın performansını Genel Merkez olarak da ölçüyoruz. Yani kabulü var mı? Oylarda düşme var mı? Hiçbir belediye başkanlığımızda böyle bir sorun yok. Kabul var, halkla kucaklaşma var, halka dokunuyor. Dolayısıyla herhangi bir sorun yok. Tabii şikayetler gelir mi? Elbette gelir. Diyelim ki Adana, koca Adana, devasa bir metropol. Metropolde herkese aynı anda ulaşamazsınız ama iki gün gecikme olur, üç gün gecikme olur ama mutlaka ulaşırsınız, mutlaka dokunursunuz. Dolayısıyla bir yerden şikayet geldiği zaman bazen Genel Merkeze gelir bazen doğrudan belediyeye gelir, biz süratli bir şekilde ona müdahale ederiz. Süratli bir şekilde sorunun giderilmesine çalışırız.
Necmi Uçar- Efendim şimdi 2015 seçimlerinin arifesinde seçim propaganda sürecinde siz CHP lideri olarak dediniz ki, o zaman 875 liraydı yanlış hatırlamıyorsam asgari ücret. Asgari ücret 1500 lira olacak demiştiniz. Emekliye iki maaş ikramiye demiştiniz. 7 Haziran seçimleri oldu bir hükümet kurulamadı 1 Kasım’da seçimler tekrarlandı. 1 Kasım seçimlerinin hemen arifesinde mevcut iktidar 7 Haziran seçimlerinden önce onları yapamayacağınızı ifade ederken 1 Kasım öncesi aynı vaatlerde kendisi bulundu halka ve seçimden sonrada yapma mecburiyetinde kaldı. Bir nebze siz ana muhalefet lideri olsanız da söylemlerinizle ve vaatlerinizle iktidarın bazı şeyleri gerçekleştirmesini sağlayan bir siyasetçisiniz. Efendim bu ölçekte şimdi CHP’nin milletvekili Ömer Fethi Gürer diyor ki…
Kemal Kılıçdaroğlu- Çiftçi dostu.
Necmi Uçar- Şimdi diyor ki, kanun teklifi sunuyor en düşük emekli maaşı asgari ücretle eşit olsun. Ve bu AKP oylarıyla meclisten geçmiyor.
Kemal Kılıçdaroğlu- Reddedildi.
Necmi Uçar- Reddediliyor. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, şimdi asgari ücret 4 bin 250 lira oldu. Peki şuanda hükümetin açıklayacağı memur maaş zamları var, emekli maaş zamları var, kamu işçilerinin maaş zamları var. Bu anlamda herhangi bir rakam telaffuz eder misiniz? Size göre ne olmalı, nasıl yapılmalı bu?
Kemal Kılıçdaroğlu- Bizim belediyelerde 4 bin 500 lira olacak. 4 bin 250 lira değil, 4 bin 500 lira olacak asgari ücret. Bu açıklamayı yaptık. Emeklilerin durumu perişan. Emeklilere iki maaş ikramiye veriliyor ama ikramiyede ciddi bir artış yapılmadı. Hala sabit bir anlamda tutuluyor. Ufak tefek artışlar oldu ama bunlar da emeklinin ihtiyaçlarını karşılamaktan bir hayli uzak. Buna benzer pek çok şey var. Biz, taşeron işçilere de kadro verilmiyordu, önce bu taşeron işçileri örgütledik, dernek kurdurduk sonra bunların sözcülüğünü üstlendik. Bunlarla toplantılar yaptık. Kadro verilmesi için baskı kurduk. Onlara da kadro verdiler. Tabii biz emekliye iki maaş ikramiyeyi en az asgari ücret düzeyinde bir ikramiye verilmesini istedik. Yani bayramda en azından torunlarıyla, yakınlarıyla, çocuklarıyla, akrabalarıyla bir araya geldiğinde harçlık verebilsin, yani yüzü gülebilsin. Torunlarını alıp dışarıya çıkabilsin, bir iki tost yeme imkanı olsun, çay, kahve içme imkanı olsun, çocuklara, torunlarına dondurma alma imkanı olsun. Bunları istedik aslında. Çok şey mi istiyoruz? Hayır çok şey istemiyoruz. Biz bunları istediğimizde hep dediler ki bütçede para yok. Elin oğluna dünyanın parasını ödüyorsun da sıra emekliye gelince mi para yok? Asgari ücretliye komik rakamlar veriyorlardı, bizim baskımız üzerine şimdi 4 bin 250 lira yaptılar. O bile düşük. Yıl başında 384 dolardı, şimdi 270 küsur dolara düştü. Yani 4 bin 250 bile yılbaşında aldıkları asgari ücretin satın alma gücünün neredeyse üçte biri yok oldu gitti. Bütün bunlara rağmen para var, imkan var. Bütün mesele şu, parayı yerinde ve doğru kullanacaksınız, savurganlık yapmayacaksınız. Parayı yerinde ve doğru kullandığınız zaman da herkes kazanır. Siz asgari ücretliye para verdiğinizde asgari ücretli ne yapacak? Mahallenin bakkalından alışveriş yapacak. Kim kazanacak? Bakkal kazanacak. Dolayısıyla paranın dolaşım kanallarını değiştirmeniz lazım, yaygınlaştırmanız lazım ki Türkiye genelinde bir rahatlama, bir ferahlama olabilsin.
Necmi Uçar- Buna göre o zaman buna paralel olarak ne öngörüyor Cumhuriyet Halk Partisi lideri? Emekli maaş zammında, memur maaş zammında nasıl bir formül uygulanmalı ki enflasyonun altında ezilmesin bu insanlar?
Kemal Kılıçdaroğlu- Bunun aslında formülü dünyada bilinen formülü şudur; bir aylık alıyorsan, enflasyon varsa enflasyon artı büyümeden pay. Ekonomik büyüme varsa büyümeden pay. Enflasyon diyelim ki yüzde 10’sa yüzde 10 verirsiniz büyüme kaç büyüdük yüzde 6 büyüdük. 10 artı 6 verirsiniz dersiniz ki, ülkenin kalkınması oldu kalkınmadan pay veriyorum emeklime, kalkınmadan pay veriyorum memura, kalkınmadan pay veriyorum işçiye. Asgari ücret zaten üç aşağı, beş yukarı belli. Onun üzerine bu payları ilave ediyorum dersiniz. Bu yapılabilir mi? E dünya böyle yapıyor, herkes böyle yapıyor, gelişmiş ülkeler böyle yapıyor. Demokrasisi gelişmiş ülkelerin tamamında bu kural var. Enflasyon var almış başını gidiyor, enflasyonun yarısını veriyorsunuz. Yarısını verince ne oluyor? Kişi arzu ettiği geliri elde edemiyor veya beklediği elde edemiyor veya işin Türkçesi hak ettiği geliri elde edemiyor. Hem diyeceksiniz ekonomi çok büyüdü, şaha kalktık; emekliye, işçiye memura gelince efendim sana veremiyoruz. Niye? Ekonominin durumu kötü. Ama şaha kalktık diyen sensin. O zaman vereceksin. Bir insan doğruyu söyler, doğruyu anlatır.
Şu çok önemli devleti yönetenler vatandaştan topladıkları vergilerin hesabını devletin bireylerine yani vatandaşa vermezlerse orada bir şeyler var demektir. Ben vergi veriyorsam veriyorum vergili o zaman bu parayı nereye harcadığını benim bilmem lazım. Yollar yapıyorsun dolar garantili, köprüler yapıyorsun dolar garantili, geçiş ücretleri dolar garantili. Niye dolar garantisi kardeşim? Bir de diyorsun ki ‘Ben milliyetçiyim’. Bu nasıl milliyetçilik ya? Amerikan dolarını resmi para yaptın sen. Türk lirasını da pula döndürdün. Sonra ortalıkta geziyorsun ‘Ben yerliyim, ben milliyim’. Bana bir tane Allah’ın kulu gösterir misiniz ya? Hem yerli hem milli olacak, ama Amerikan doları geçerli para olacak. E hani Türk lirası, hani Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası? Hani bu bankanın itibarı? Hani Türk lirasının itibarı? O nedenle Adana’da bizi dinleyen bütün ülkücü kardeşlerime sesleniyorum, bunların hiçbirisi milliyetçi de değil, ülkücü de değil. Ülkücü, milliyetçi, kendi parasının hakkını korur, itibarını korur, şerefini korur, onurunu korur. Biz onu yapmak istiyoruz.
Necmi Uçar- Efendim şimdi biraz daha dolar mevzusunu açmak istiyorum ve çok yalın haliyle bir örnekleme yaparak izin verirseniz. Şimdi Amerikalı David eşiyle beraber geçtiğimiz Cuma günü İstanbul havalimanına iniyor ve Türkiye’de Türk lirası geçtiği için gidiyor döviz bürosuna o anki kurdan 18 liradan 1000 dolarını bozduruyor karşılığında da 18 bin lirasını alıyor. Hafta sonunu geçirdikten sonra Türkiye’de yaklaşık 7 bin lira harcıyor Pazartesi sabah uçağıyla tekrar Amerika’ya dönecek ve mevcuttaki Türk lirasını tekrar kendi parasına çevirmek için döviz bürosuna gidiyor 11 bin liranın karşılığında 1000 dolar alıyor bugünkü kurdan. Peki efendim soru çok basit…
Kemal Kılıçdaroğlu- Bedava yaşıyor yani.
Necmi Uçar- Evet ama o 7 bin lirayı David’e kim verdi, kimin cebinden gitti bu para?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hepimiz, bu ülkenin fakiri fukarası, garibi, gurebası ona çalıştı. Allah aşkına, faize kur garantisi verilir mi ya? Faize kur garantisi veriyorsun yani döviz garantisi veriyorsun. E hani Türk lirası? Diyor ki ‘Eğer dolar daha fazla yükselirse meraklanma diyor aradaki farkı ödeyeceğim’ diyor. Kimin cebinden ödeyeceksin? Kendi cebinde mi ödeyeceksin? Hayır. Kimin cebinden ödeyeceksin? Fakirin fukaranın cebinden ödeyeceksin. Böyle bir rezaleti Türkiye Cumhuriyeti tarihi görmemişti. Çözemiyorlar, yönetemiyorlar. O nedenle diyoruz kardeşim yönetemiyorsun, sorunu çözemiyorsun, sorun yaşayanları dinlemiyorsun, her şeye tek başına karar veriyorsun. Devleti bir kişinin iki dudağına teslim etmiş pozisyondayız. Bu devlet böyle gitmez kardeşim, yönetimde böyle gitmez. Getir sandığı, hakeme başvuralım ben mi doğruyu söylüyorum, sen mi doğruyu söylüyorsun. Hakeme başvurmaktan korkuyor. Öyle bir noktaya geldi ki hakemden de korkuyor şimdi. Hakemden korkmayacaksın. Hakem millettir. Milletin ferasetine güveneceksin. Millet bizi ana muhalefet yaptı diye biz dönüp millete kızdık mı? Hayır. Takdiridir yapar. Ama şimdi millet diyor ki ‘Sizi iktidar yapacağız’ diyor. ‘Siz Türkiye’yi daha iyi yöneteceksiniz’ diyor. Korkusu da ondan zaten. ‘CHP gelirse ne olur? CHP gelirse bu ülkeye huzur gelir, barış gelir her şey gelir CHP gelirse. Çünkü Cumhuriyet Halk Partili eğer bir kağıt harcamışsa bunun hesabını millete verir, bir kuruş harcamışsa hesabını millete verir. Biz böyle yetiştik, böyle bakarız. Dünyaya da böyle bakarız. Bizim insanımız üretmeli, bizim insanımız alın teri dökmeli, biz devlet olarak ona destek vermeliyiz, hükümet olarak ona destek vermeliyiz. Adana tarımın en önemli kentlerden birisidir tarımda yani. Çiftçi ekemiyor artık. Gübre fiyatlarına bak. Hadi ben doğruyu söylemiyorum, e git çiftçiyle konuş. DAP gübresi ne oldu bir bak bakalım. Enerji ne oldu bir bak bakalım. Zam yağmuru geldi bir bak bakalım. Bu zammı Fransızlar mı yaptı, bu zammı kim yaptı? Sen yaptın bu zammı. Şimdi kalkmışsın başka şeyler söylüyorsun. Demokrasiyi savunuyoruz. Onun için sandığın gelmesi lazım. Sandıktan korkmamak lazım. Gelir sandık milletin iradesine güveneceksin, saygı duyacaksın. İşin özeti budur.
Necmi Uçar- Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı yine özellikle son aylarda işte dış güçlerin müdahalesiyle doların arttığını ve fırsatçıların bazı malların, mamullerin bulunmasında fırsatçıların fırsatçılık yapması dolayısıyla sıkıntı yaşandığını dile getirdi. Ana muhalefet olarak sizi suçladı. Şimdi pazartesi akşamı kabine toplantısından sonra biraz önce sizin ifade ettiğiniz modeli kur garantili TL’ye dönme modelini ifade etti. O akşam yaklaşık yüzde 7 – 8 oranında dolarda ve özellikle diğer döviz kurlarında düşüş sağlandı. Sayın Kılıçdaroğlu bunu daha önce yapmaması noktasında siz bir kasıt görüyor musunuz? Bunu Pazartesi doların 18,5 liraya gelinceye kadar beklemesi noktasında…
Kemal Kılıçdaroğlu- Birileri vurgun yaptı. Doları 18 liraya kadar çıkardılar. Sonra birileri gitti milyon dolarlarını Türk lirasına çevirdi. Hükümet bu kararı aldı, dolar düştü 13 liraya. Dünyanın parasıyla gitti, 13 liradan dolarını satın aldı. Taş attı kolu yorulmadı, alnı terlemedi, elinde viski bardağı keyfine baktı. Oturduğu yerden milyon dolarları kazandı. Kim yaptı bunu? Yönetenler yaptı. Bunlar yaptılar. Siz, bir kişiye, ya taş atıp kolu yorulmadı, tarlada çalışmadı bu adam, direksiyon başında çalışmadı, benzin pompasını tutup da gelen müşteriye akaryakıt satmadı bu adam. Bu adam çöp konteynırı nedir, çöpünü götürüp dahi oraya atmadı. Bu adam oturduğu yerden milyon dolarları vurdu. Bununla ilgili bir araştırma önergesi vereceğiz Meclis’e. Diyeceğiz ki, bu 3 – 4 günde kim ne kadar dolar aldı, kim ne kadar dolar sattı bunu bir çıkarın kardeşim bir görelim bakalım. Bu vurguncuları görmemiz lazım. Bunların kayıtları var devlette. Ama bakın siz de şahit olun, Adanalı kardeşlerim de şahit olsunlar, bizim bu önergemize ret oyu verecekler. Gerçeklerin ortaya çıkmasını istemiyorlar. Onun için erken seçim istemiyorlar. Tam bir vurgun dönemi yaşadık. Oturduğu yerden insanlara, bazılarına. Esnaf bunu yaptı mı? Hayır. Esnafın öyle dolarları yok. Çiftçi yaptı mı? Çiftçinin de dolarları yok. Vatandaş yaptı mı? Vatandaşın öyle dolarları yok. Dolar baronlarına hizmet eden bir siyasi iktidar var. Dolar baronlarına iki türlü hizmet yapılır. Bir, dolar kuruyla oynayarak onların dolar alıp satarak vurgun vurmaları. İki, Londra’daki dolar baronları dünyanın tefecileri onlara dünyanın faizini ödersiniz. 179 milyar dolar faiz ödendi 19 yılda. 179 milyar dolar faiz ödendi anapara değil faiz ödendi.
Necmi Uçar- Efendim yine Pazartesi günkü açıklamadan sonra, Sayın Cumhurbaşkanının bu kabineden sonraki yaptığı açıklamadan sonra yine görüyoruz ki, bugün Çarşamba yaklaşık 3 gün oldu üçüncü piyasa, biraz önce piyasa kapandı saat 5 itibariyle. Ama bakıyoruz ki, yüzde 7’yle yüzde 2 arasında yine döviz kurlarında iniş çıkışlar var. Bu iniş çıkışları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu vatandaşın iktidarın bu ya da Sayın Cumhurbaşkanının bu modeline olan güvensizliğinden dolayı mı bu iniş çıkışlar sağlanıyor. Yoksa hala birileri Türkiye’de dolar üzerinden ya da işte döviz üzerinden rant mı elde ediyor?
Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle, rahatlıkla onu da ifade edeyim. Hükümetle, hükümet dediğimiz tek kişilik hükümet. Bunu Sayın Mehmet Uçum mevcut olan sisteme tek kişilik hükümet diyor yani Erdoğan hükümeti tek başına. Bir kişi her şeye karar veriyor ve onun gereği yerine getiriliyor. İşin özeti o. Oturuyorsunuz bir konuda karar veriyorsunuz, bakanlar sadece kararı uygulamakla görevli. Bizim eski anladığımız anlamda bakan değiller bunlar. Çünkü bunların bağımsız iradeleri yok. İrade tek kişiye ait o da Sayın Erdoğan’a ait. Bu çerçevede bakıyorlar, bu çerçevede değerlendiriyorlar, bu çerçevede yönlendiriyorlar. İşin özeti bu.
Doların artması, doların yükselmesi… Faizleri düşürdük diyor onu da ifade edeyim. Hangi faiz düştü? Çiftçiye gidin sorun, Adana’da herhangi bir çiftçiye bankadan kredi çekmiş faizi düştü mü? Düşmedi. Esnafa sorun, hiç düşmedi. Tüccara sorun düşmedi, sanayiciye sorun düşmedi. Kimin faizi düştü? Merkez Bankası bankaya kredi açarken 1 puan faizi düşürmüş. Banka ne yapıyor? Düşük faizle Merkez Bankasından alıyor, gidiyor Hazineye borç veriyor yüzde 22’den. Yüzde 14’ten alıyor, yüzde 22’den Hazineye veriyor. Yani devlet, düşürdüğü faizden bankalara ayrıca ayrıcalık tanıyor. Böyle devlet yönetimi, olur mu Allah aşkına? Olmaz böyle bir devlet yönetimi.
Necmi Uçar- Sayın Kılıçdaroğlu son güzel bir soruyla tamamlamak istiyorum. Aslında sizi burada ağırlamayı, birçok sorunun cevabını almayı isteriz ama sizin de programınız var gençlere bekletmeyelim programın başında söyledik. Efendim Sayın Kılıçdaroğlu gittiği her yerde ve dediğimiz gibi biraz önce yaptığı her konuşmada artık iktidar partisi olma yolunda. Halktan talepte bulunuyor ve vaatlerde bulunuyor. Ama bizim gazetecilik deyimiyle spotlar veriyor. Mesela sadece bir konuda ben bunu biraz haberin detayını alma açısından. Ekonomi yönetimi nasıl olmalı? Şimdi mevcut iktidarı eleştiriyorsunuz. CHP iktidarında ekonomi nasıl yönetilecek? Bunun içerisine Merkez Bankasını da dahil ederek soruyorum soruyu.
Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle, Salı toplantısında 7 maddelik bir açıklama yaptım. Devletin inşallah millet ittifakının 13. Cumhurbaşkanı iktidar olur olmaz, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturur oturmaz ilk bir hafta içinde neleri yapması gerektiğini söyledim. Ekonomik Sosyal Konseyi toplaması gerekiyor. Bir kararnameyle Stratejik Planlama Teşkilatı kurması lazım.
Şunu ifade edeyim; herhangi bir aile veya herhangi bir kişi tek başına da olsa asgari ücretliyi düşünelim ne kadar alıyor? Diyelim 2 bin 825 lira. Yeni yılda da 4 bin 250 lira alacak. 4 bin 250 lirayla bir ayı geçirecek. Bir planlama yapar mı? Yara. Herkes bir plan yapar. Evli bir aile planlama yaparlar. Daire alacaklarsa bir planlama yaparlar, alışveriş yapacaklarsa bir planlama yaparlar. Taksitler varsa taksitleri nasıl ödeyecekler onu yaparlar. Tatile gideceklerse yine bir planlama yaparlar. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletinin planlama teşkilatı yok. Dünyada planlama teşkilatı olmayan tek ülkeyiz. İlk yapılacak işlerden birisi, Stratejik Planlama Teşkilatını kurmaktır. Geliri gideri bakacaksın, bilançosuna bakacaksın. Ne kadar borçlanacağız, kime borçlanacağız, hangi faizlerle borçlanacağız. Kimin ne yaptığı belli değil şu anda. Talimatla iş yapıyorlar. Ekonomide talimat olmaz. Ekonominin ön görüleri olur, beklentileri olur toplumun, onları ölçersiniz. Dünyadaki bütün gelişmeleri izlersiniz. Amerika’daki FED yani Amerikan Merkez Bankasının faiz artıracak mı, artırmayacak mı Deutsche Bank’a bakarsınız Avro ne olacak ne olmayacak. Çin’e bakarsınız Yuan ne olacak ne olmayacak. Oranın üretimi nedir, üretim ne oldu, hangi aşamaya geldi. Pandemi sürecinde dünyada ne oldu, hangi gelişmeler var bütün bunların tamamına bakarsınız ve bürokrasi bakar ve siyasi otoritenin önüne koyar. Siyasi otorite, o bilgilerden yola çıkarak politika oluşturur. Şimdi böyle bir bürokraside yok. Çünkü liyakat yok.
Bir soru Adanalı kardeşlerimde öğrensinler. Merkez Bankasında arkeoloğun ne işi var?
Necmi Uçar- Belki kazıyla para bulacaktır.
Kemal Kılıçdaroğlu- Ne işi var yani? Ekonomi dese anlarım, maliye dese anlarım, ekonometri dese anlarım, sosyoloji dese anlarım, psikoloji dese anlarım. Allah aşkına arkeoloğun ne işi var orada? Atıyorsunuz, görev yapıyor orada arkeolog neden? E yakınımız, hamili kart yakınımdır diye bazen espri konusu olur ya yakınımız. O da oraya gitsin o da oradan maaş alsın.
Bunların tamamını çözeceğiz. Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Devletin bütün kurumlarının nasıl çalıştığını biliyoruz. Devletin kurumlarında son derece düzgün, namuslu insanlar var. Bunlar görevlerini büyük ölçüde yapmak istiyorlar ama yaptırmıyorlar bunlara göre. Biz devlette liyakati sağlayacağız. Hiç kimse endişe etmesin Türkiye’yi bir üretim hamlesi içine sokacağız. Altı ayda bu memleket nefes alacak altı ayda fazla değil. Altı ayda diyecek ki, oh ya ne güzel bir Türkiye varmış, ne huzurlu bir Türkiye varmış. Biz bunların hepsini yapacağız. İttifakla beraber, dostlarımızla beraber yapacağız.
Necmi Uçar- Sayın Kılıçdaroğlu çok teşekkür ediyorum yayınımıza katıldığınız için. Programınız gerçekten çok sıkışık. Sayın Kılıçdaroğlu iki gün boyunca sanıyorum yarında buradasınız.
Kemal Kılıçdaroğlu- Evet.
Necmi Uçar- Bir dizi açılışlar, Adana Büyükşehir Belediyesinin, Çukurova Belediyesinin bir dizi açılışlarını gerçekleştireceksiniz. Sanıyorum çiftçilerle de bir araya geleceksiniz yarın.
Kemal Kılıçdaroğlu- Program yoğun. Bütün taraflarla bir araya gelmeye özen gösteriyoruz zaten. Sanayicilerle de sanayi odasını da ziyaret edeceğiz. Çünkü sanayi çok önemli. Sanayi üretimi önemli onlarla da bir araya geleceğiz, onların da sorunları var o sorunları da dinleyeceğiz. Onlar bize çözümleri soracaklar büyük bir olasılıkla sizin gibi. Bizde çözümlerimizi anlatacağız.
Necmi Uçar- Efendim çok teşekkür ediyorum.