06.04.2017

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, KAHRAMANMARAŞ TÜRKOĞLU İLÇESİNDE ÇİFTÇİLERLE BİR ARAYA GELDİ

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, KAHRAMANMARAŞ TÜRKOĞLU İLÇESİNDE ÇİFTÇİLERLE BİR ARAYA GELDİ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Tek adam rejimleri her ülkeye felaket getirmiştir. Nedeni de şudur; beşer şaşar, insanoğlu hata yapar. Ama devletin yönetiminde birisinin yapacağı bir hatayı bir başka mekanizma düzeltir. Şimdi diyorlar ki, öyle bir düzen kuralım ki, bir kişi her şeye kadir olsun, bir kişi her şeye karar versin onun yaptığı hatanın faturasını da 80 milyon ödesin. Bunu kabul edecek misiniz?” dedi.

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Kahramanmaraş Türkoğlu Çiftçilerle Buluşma” Toplantısında yaptığı konuşma şöyle:



Sizlerle beraber olmaktan mutluyum ve gururluyum. Hepiniz hoş geldiniz. Ayın 16’sında, 16 Nisan’da sandığa gideceğiz. Sandığa giderken düşünerek gideceğiz, sandığa giderken bayrağımızı düşüneceğiz, evlatlarımızı düşüneceğiz, çocuklarımızı düşüneceğiz ve Türkiye’nin geleceğini düşüneceğiz. Hep bir arada demokratik bir ortamda huzur içinde yaşamak istiyoruz yaşlısı, genci, kadını, erkeği hep bir arada. Kimliklerimiz farklı olabilir, farklı yerlerde yaşayabiliriz. Ama tasada ve kıvançta beraber olan bir toplum olmak istiyoruz, bir millet olmak istiyoruz, başkasının müdahale etmediği, bayrağımızın altında onurlu bir şekilde yaşayacağımız bir millet olmak istiyoruz.

MİLLİ İRADEYİ BİR KİŞİ FESHEDEMEZ, MİLLİ İRADEYİ ANCAK MİLLETİN KENDİSİ FESHEDER

Diyorlar ki, mevcut olan rejimi değiştireceğiz çok partili hayattan otoriter tek adam rejimine geçeceğiz diyorlar. Otoriter tek adam rejimi, parlamenter demokratik sistemden vazgeçelim diyorlar. Bunu kabul edecek misiniz? Diyorlar ki, vatandaşın seçip Ankara’ya gönderdiği 550 milletvekili sayısı yetmiyor 187 trilyon liralık bir ek daha getirelim milletvekili sayısı 600 olsun. Bunu kabul edecek misiniz? Ben de hayır diyorum. Diyorlar ki, vatandaşın çocuğu 18 yaşını doldurunca, 21 yaşına gelince El Bab’a gitsin, PKK’yla dağlarda eksi 35, 40 derecede mücadele etsin ama bu Ankara’da oturan beylerin çocukları 18 yaşında milletvekili olsun, ömür boyu askere gitmesin, iki yıl milletvekilliği yaptıktan sonra da milletvekilliği emeklilik haklarını kazansın. Bunu kabul ediyor musunuz? Biz de diyoruz ki, fakir fukaranın çocuğu askere gidiyorsa bir başkasının çocuğu da askere gidecek. Yoksa benim çocuğum askere, onun çocuğu milletvekilliğine. Bunu kabul etmiyoruz ve bunu doğru bulmuyoruz. Yine diyorlar ki, vatandaş gitti sandığa oy kullandı, 550 milletvekili seçti, milletvekillerini Ankara’ya gönderdi ama bir kişiye yetki verelim, tek adama yetki verelim arzu ettiği zaman TBMM’yi feshetsin. Bu yetkiyi vermek istiyor musunuz? Biz de istemiyoruz. Milli iradeyi bir kişi feshedemez. Milli iradeyi ancak milletin kendisi fesheder. Ne zaman söylenmiş bu? 1924 yılında. 1924 Anayasa görüşmeleri sırasında Gazi Mustafa Kemal’e bu yetki verilmek istenir ama iki genç milletvekili kürsüye çıkar derler ki, Gazi Paşayı seviyoruz, Atatürk’ün ne kadar değerli olduğunu biliyoruz ama kimse kusura bakmasın bizi buraya Gazi Paşa değil, bizi buraya millet gönderdi. Milletin gönderdiği bir meclisi kimseye feshettirmeyiz diyorlar. Doğru mu? Biz de doğru buluyoruz. Dolayısıyla millet meclisinin feshini kabul etmiyoruz. Buna “Evet” diyecek misiniz? Biz de “Hayır” diyoruz.

BİR ADAMA BU KADAR BÜYÜK YETKİLER VERİLMEZ

Diyorlar ki, 1923’ten bu yana Başbakanlık var. Güzel. Hala var Başbakanlık. Diyorlar ki, rejimi değiştireceğiz, Başbakanlığı kaldıracağız, bakanlar kurulunu kaldıracağız bütün yetkileri bir adama vereceğiz. Başbakanlığın kaldırılmasını istiyor musunuz? Bakanlar kurulunun kaldırılmasını istiyor musunuz? Biz de istemiyoruz. Başbakan var ülkenin başında, bakanlar kurulu var ve görevlerini yapıyorlar. Kaç bakanın olacağına şu anda TBMM karar verir, kaç bakanlığın olacağına. Diyorlar ki, bu yetkiyi meclisten alalım bir adama verelim. O istediği kadar bakanlık kursun, istediği bakanlığı kaldırsın, istediği kadar başkan yardımcısı tayin etsin, istediği kadar kaldırsın. Bir tek adama bu kadar yetkiyi verecek misiniz? Doğru değildir. Bir adama bu kadar büyük yetkiler verilmez.

TEK ADAM REJİMLERİ HER ÜLKEYE FELAKET GETİRMİŞTİR

Tek adam rejiminin olduğu ülkeler Suriye, kan ve gözyaşı var. Irak, kan ve gözyaşı var. Kaddafi, Libya. Libya diye bir devlet kalmadı. Eski Romanya Çavuşesku, Çavuşesku diye bir adam kalmadı. Daha geriye gidelim Hitler Almanya’yı batağa gömdü. Daha geriye gidelim Mussolini. Tek adam rejimleri her ülkeye felaket getirmiştir. Nedeni de şudur; beşer şaşar, insanoğlu hata yapar. Ama devletin yönetiminde birisinin yapacağı bir hatayı bir başka mekanizma düzeltir. Şimdi diyorlar ki, öyle bir düzen kuralım ki, bir kişi her şeye kadir olsun, bir kişi her şeye karar versin onun yaptığı hatanın faturasını da 80 milyon ödesin. Bunu kabul edecek misiniz? Biz de kabul etmiyoruz ve doğru bulmuyoruz.

O zaman sizden isteğim şu; 16’sında sandığa giderken düşüneceğiz ve mutlaka sandığa gideceğiz ve mutlaka oyumuzu kullanacağız. Çocuklarımız için, evlatlarımız için, Türkiye’miz için, meclisimiz için.

DEVLET YÖNETİMİ AKIL İŞİDİR, DEVLET YÖNETİMİNDE İSTİŞARE VARDIR

Bakın burada bir kız çocuğumuz var saçları örgülü. Ne diyor? “Geleceğim için hayır” diyor. Neyin geleceği o? O şunu söylüyor; 23 Nisan 1920’de TBMM kuruldu, bir Cuma günü açıldı, Hacı Bayram da Cuma namazı kılındı ve gelindi meclis açıldı. O açılış günü çocuklara bayram olarak verildi. Bu çocuk diyor ki, bana bayramı armağan TBMM’ye dokunmayın diyor. O meclis bana bayrağı verdi, o meclis milli kurtuluş savaşını yönetti. O meclis gazi meclistir, o meclis Kıbrıs Barış Harekatını yönetti. O meclis 15 Temmuz darbe girişimini püskürttü. Benim meclisime, benim geleceğime, benim bayramıma dokunmayın diyor, benim geleceğime dokunmayın diyor bu kız çocuğu. Biz de onu destekliyoruz. Onun geleceği için mücadele ediyoruz.

Devlet yönetimi akıl işidir. Devlet yönetiminde istişare vardır, devlet yönetimi yani 80 milyon bir kişiye teslim edilemez. Akıl akıldan üstündür diye bizim güzel bir sözümüz var. Akıl akıldan üstündür. Niye akıl akıldan üstündür? Çünkü Rabbimizin bize verdiği en değerli armağan, hediye akıldır. O nedenle Rabbimiz yüce kitabında der ki, aklınızı kullanmıyor musunuz? Bir yerde değil, birden fazla yerde söyler aklınızı kullanmıyor musunuz? Şimdi bize diyorlar ki, siz hiç aklınızı kullanmayın. Bir kişi var zaten tepede 80 milyonun aklını ona kiraya verelim. Bunu kabul edecek misiniz? Ne inancımız, ne geleneğimiz, ne töremiz, ne örfümüz, ne adetimiz bunu kabul etmiyor. Böyle bir şey olmaz zaten. Kimse kabul etmeyecek ve hep birlikte Allah’ın izniyle gideceğiz hayırlı bir iş yapacağız. Oyumuzu kullanacağız hayırlı bir iş yapacağız. Ne için? Türkiye’miz için. Ne için? Birlikte yaşama irademizi ortaya koymak için. Ne için? Birisi hata yaptığında onu düzeltecek mekanizmaların devlette olması gerektiğine inandığımız için. Bunun için yapacağız, bunun için sandığa gideceğiz.

HUZURUN GARANTİSİ TEK ADAM REJİMİ DEĞİLDİR, DEMOKRASİDİR

Efendim bugün Pazar, kahvede arkadaşlar bekliyorlar konken oynayacağız. Sakın bunu düşünmeyin. Pazar günü 16’sında hep beraber gideceğiz. Kendiniz, eşiniz, çocuklarınız, komşunuz, akrabanız, dayınız, yeğeniniz hep beraber gideceğiz. Bu bir seçim değildir. Bir parti seçimi değildir, bir kişi seçimi değildir. O açıdan bütün ülkücü kardeşlerime sesleniyorum, bütün milliyetçi kardeşlerime sesleniyorum, bütün sosyal demokrat kardeşlerime sesleniyorum, bütün liberal kardeşlerime sesleniyorum, bütün mütedeyyin kardeşlerime sesleniyorum. Yani Türkiye Cumhuriyetinin saygıdeğer bütün vatandaşlarına sesleniyorum. Biz birlikte çok güzel bir ülkeyiz, biz birlikte yaşadığımız zaman zenginliğimiz artar, biz birlikte birbirimizin düşüncelerine saygı gösterdiğimiz zaman demokrasimizi geliştirmiş oluruz. Kimimiz tarlada çalışacak, kimimiz esnaftır, kimimiz sanayicidir, kimimiz memurdur, kimimiz işçidir, kimimiz emeklidir ama hepimiz bu ülkede huzur içinde yaşamak istiyoruz. Huzurun garantisi nedir? Huzurun garantisi tek adam rejimi değildir, demokrasidir. Demokrasiden vazgeçmeyeceğiz. Yeter söz milletindir diyeceğiz.

Diyorlar ki, bir kişiye yetki verelim, devlette hangi kadrolar varsa onlara istediği gibi atama yapsın. Bu tek adam rejimi gerçekleşirse, bir adamı kandırırsanız en baştaki, satın alırsanız veya inandırırsanız 24 saat içinde Türkiye Cumhuriyeti devletini birilerine teslim edersiniz. En geç 24 saat içinde. Çünkü bir sabah kalkılır resmi gazeteye bakılır ki, bütün müsteşarlar, bütün müdürler, bütün genel müdürler, bütün defterdarlar, bütün müftüler, bütün valiler, bütün kaymakamlar, bütün komutanlar bir gecede değişebilir. Burası neresi? Türkoğlu, Türklerin yatağı, aslanların yatağı. Aslanlar buna izin verecek mi? Vermeyecek, vermeyeceğiz. Birlikte vermeyeceğiz, birlikte mücadele edeceğiz.

Bize babalarımız güzel bir Türkiye bıraktılar. Biz de evlatlarımıza güzel bir Türkiye bırakmak zorundayız ve birlikte. Görüşlerimiz farklı olabilir, siyasi partilerimizde farklı olabilir ama beraber Türkiye’yi kuşatmak, kucaklamak zorundayız. Birlikte hareket etmek zorundayız. Birlikte güzel şeyler yapmak zorundayız.

MİLLET İKİMİZİ DE DİNLESİN, BAKALIM BEN Mİ DOĞRUYU SÖYLÜYORUM, SEN Mİ DOĞRUYU SÖYLÜYORSUN?

Ben bunları anlattığım zaman diyorlar ki, Kılıçdaroğlu doğruları söylemiyor. Ben bunları anlattığım zaman televizyonlara benim konuşma saatlerime onlar da kendi konuşma saatlerini denk getiriyorlar ve televizyonlar onları gösteriyor. Bizi mümkün olduğu kadar az gösteriyor. İstiyorlar ki, benim anlattığım doğruları millet dinlemesin. Ben de geziyorum il il, sokak sokak, cadde cadde, ilçe ilçe geziyorum, milletime anlatıyorum. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu söylüyorum. Ve onlara da sesleniyorum. Ben doğruları söylemiyorsam, e sende de yürek varsa kardeşim, senin istediğin televizyon kanalında niye karşıma çıkmıyorsun? Gel oturalım konuşalım. Öyle değil mi? Amerika’da olur bu, Fransa’da olur, Almanya’da olur, Japonya’da olur, İspanya’da olur, İtalya’da olur, Yunanistan’da olur, e bize gelince çıkarsın bol bol laf edersin ama bir televizyon kanalında, senin televizyon kanalında senin gazetecilerinle gel kardeşim ikimiz de konuşalım. Sen yarım saat konuş, vallahi söz veriyorum ben 15 dakika konuşacağım. Ama millet ikimizi de dinlesin bakalım ben mi doğruyu söylüyorum, sen mi doğruyu söylüyorsun? Karşıma çıkarlar mı? Ben de biliyorum çıkmazlar. Çünkü onlar da çok iyi biliyorlar ki Kılıçdaroğlu doğruları söyler. Hep doğruları söyledim, hep doğruları söyleyeceğiz.

ADALETİ YOK EDERSENİZ, DEVLETİ YOK EDERSİNİZ

Devlet yönetimi az önce söyledim, devlet yönetiminde aklın egemen olması lazım duyguların değil aklın egemen olması lazım, devlette adalet çok önemlidir. Adaleti yok ederseniz devleti yok edersiniz, adalet mülkün yani devletin temelidir. Bugün 1 milyondan fazla mağdur aile var. Bu mağdurların yanında olmak zorundayız. Mağdur aileleri korumak zorundayız. Suç bireyseldir arkadaşlar birisi bir suç işlediği zaman bütün aileyi suçlayamazsınız, bütün aileyi alıp cezaevine koyamazsınız, bütün aileyi açlığa mahkum edemezsiniz. O nedenle diyoruz ki biz mazlumun yanındayız. Zalimin, zulüm yapanın karşısındayız. Çünkü zulmün karşısında susan dilsiz şeytandır. Biz bunu çok iyi biliyoruz ve onun için karşı çıkacağız.

Miting yapıyorlar, televizyonlarda seyrediyorsunuz. Sabah Kılıçdaroğlu, öğleden sonra Kılıçdaroğlu, ikindi Kılıçdaroğlu, akşam Kılıçdaroğlu emin olun ben olmasam miting bile yapamayacaklar çünkü tek konuları benim. Şimdi ben size söyleyeyim onlar ne yapıyor ben ne yapıyorum, onlar devletin forsunu kullanıyorlar, devletin arabalarını kullanıyorlar, devletin uçaklarını kullanıyorlar, devletin televizyonlarını kullanıyorlar, devletin paralarını kullanıyorlar. Ben ne yapıyorum? Devletin arabasını kullanmıyorum, devletin parasını kullanmıyorum, devletin televizyonlarını kullanmıyorum, devletin forsunu kullanmıyorum. Onlar devletin forsuna, arabasına, parasına uçaklarına güveniyorlar. Ben Allah’ıma ve milletime güveniyorum. Onlarla aramızdaki fark budur. Onlar diyorlar biz mağdur olduk, mağdur olan biziz. Biz bu millete güveniyoruz bu millete, sağcı solcu ayrımı yapmadan, doğu batı güney kuzey ayrımı yapmadan. Bu millet demokrasiyi seviyor. Birlikte yaşamak istiyoruz. Birlikte huzur içinde yaşamak istiyoruz. Bunlar işsizliği önlediler de birisi engel mi oldu? Çiftçinin hakkını verdiler de birisi engel mi oldu? 15 yıldır iktidardalar 15 yıl. 15 yıldır arzu ettiniz de bir kanun mu çıkaramadınız, arzu ettiniz de bir karar mı alamadınız. İstediğiniz kanunu çıkardınız, istediğiniz kararnameyi çıkardınız. Milletin çocuğu işsiz, 6,5 milyon işsiz var, çiftçi ürününün karşılığını alamıyor, esnafın durumu meydanda tutturmuşlar bir kişiye illa dünyanın yetkisini verelim, sanki memleketin başka hiçbir sorunu yokmuş gibi.

DEVLET ADAMI KONUŞUNCA GEREĞİNİ YAPAR

Buyurun bakın Ortadoğu’ya bakın ne hale geldi. Ortadoğu’da Türkiye’nin itibarı yok. Konuşuyor beyefendi, ne diyor, ey diyor Kerkük’te o bayrağı indirin yoksa fena olur. Adam indirmiyor buyur bakalım ne olacak? Lafla peynir gemisi yürümez, lafla yürümez. Devlet adamı diline hakim olmak zorundadır. Diline hakim olamayan devleti iyi yönetemez. Size bir örnek vereceğim, devlet adamlığından bir örnek vereceğim, 1974 Kıbrıs’ta soydaşlarımız katlediliyordu, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit bir sabah Başbakanlıktan çıktı ve televizyonlara şunu söyledi, askerlerimiz Kıbrıs topraklarına ayak basmışlardır ve askerlerimiz Kıbrıs’a barış için gitmişlerdir. Allah bu millete zeval vermesin dedi. Devlet adamı budur. Ne zaman söyledi? Türk askeri oraya ayak bastığı zaman söyledi. Bunlar ne diyor? Münbiç’e gireceğiz. Gir kardeşim elinden tutan mı var? Bir bakıyorsun tık yok, ertesi gün vazgeçmişler. Rakka’ya gideceğiz. Git kardeşim elinden tutan mı var? Yok. Efendim Kerkük’e bayrak çekildi. İndir o bayrağı oradan, onlar da gülüyorlar ne indireyim diyor. Çünkü sözlerinin ağırlığı yok ve hiç kimse ciddiye almıyor. Bu beni rahatsız ediyor arkadaşlar. Benim huzurumu kaçırıyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti böyle bir devlet değildir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin Ortadoğu’da da, Balkanlar’da da, Avrupa’da da, Amerika’da da, Japonya’da da, Türk Cumhuriyetlerinde de saygınlığı vardır. Siz saygınlığını perişan ediyorsunuz, yerle bir ediyorsunuz. Devlet adamı konuşunca gereğini yapar. Gereğini yapmıyorsan ne konuşuyorsun arkadaş sen? Bekliyor acaba beni Trump arar mı? Aramıyor kardeşim. Bekliyor acaba beni Putin arar mı? Ya sen Putin’e mi güveniyorsun Trump’a mı niye bu millete güvenmiyorsun? Bu millete güveneceksin sen önce. Millete güvenmiyor neden? Milletin seçtiği TBMM’yi arzu ettiğim zaman feshederim diyor. Bu yetkiyi verecek misiniz arkadaşlar? Vermememiz lazım, Türkiye’nin itibarı söz konusudur.

Parti devleti kurmak istiyorlar, Cumhurbaşkanı partili olacak, Cumhurbaşkanı yardımcıları partili olacak, Bakanlar partili olacak, valiler kaymakamlar partili olacak, hakimler partili olacak. Peki, partisi olmayan vatandaş ne olacak? Onlar da ikinci sınıf vatandaş olacak. Şu anda birinci sınıf vatandaşlar kim? Suriyeliler, hastaneye giderler sıra beklemezler, bizim vatandaş para öder onlar para ödemezler. Onların çocukları üniversiteye sınavsız girer, bizim çocuklarımız sınava girecek.  Başka bir sürü dert var arkadaşlar. 

Diyorum ki, biz birlikte hareket edersek hayırlı bir işi gerçekleştirirsek emin olun Suriyelileri de kendi ülkelerine göndereceğiz. Kendi ülkelerine gitsinler, orada savaşı durduracağız, savaşı bitireceğiz ve Suriyeli kardeşlerimizi de kendi ülkelerine göndereceğiz. Biz bunu istiyoruz. Ama onlar diyorlar ki referandum yapalım “Evet” çıkarsa Suriyelilere vatandaşlık vereceğiz. Nasıl verecekler? Dikkat buyurunuz, Bakanlar Kurulu kalktı, yok Bakanlar Kurulu bu yeni rejimde bir kişiye vatandaşlık vermek için Bakanlar Kurulu kararı gerekiyor bizim anayasamıza göre, yeni rejimde Bakanlar Kurulu kalktığı için bir kişiye arzu ettiği kadar Suriyeliye vatandaşlık verecek bir kişi. Siz buna “Evet” diyecek misiniz? Böyle bir rezalet olamaz, bu milletin aklıyla alay ediyorlar.

Sizden isteğim özetle, atmosfer sıcak özetle sizden isteğim, sandığa birlikte gideceğiz, oyumuzu kullanacağız, hayırlı bir iş yapacağız. Ülkemiz için, çocuklarımız için, onların geleceği için, bayrağımız için hep beraber parlamenter demokratik sistemimize TBMM’ye sahip çıkacağız.

Hepinize en içten selamlarımı, saygılarımı muhabbetlerimi sunuyorum. Sağ olun, var olun diyorum.