21.01.2021

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, İZMİT BELEDİYESİ FEN İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ’NDE İŞÇİLERLE BULUŞTU

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu:
-Çöpçülerin sorunlarını çözmek, çöpçülerin hakkını savunmak benim için onurlu bir görevdir. Evet ben çöpçülerin kralı olarak değil; çöpçülerin yanında, onlarla beraber olmaktan şeref duyuyorum."
-"Hastaneye karşı değiliz hastaneyi kaça yaptınız onu öğrenmek istiyoruz. Açıklamıyorlar neden? Çünkü 1 liralık işi 5 liraya yapıyorlar, 4 lirayı cebe atıyorlar."
-"Bir insan açsa, bir insan yoksulsa, fakirse 21.yüzyılın Türkiye’sinde, o ülkede zulüm var demektir. Konteynırlardan beslenenler var, çöplerden beslenenler var, pazar artıklarından beslenenler var."
-"Komşusu açken tok yatan bizden değildir. Zalimin zulmünü alkışlayan da bizden değildir."
-Dünya kadar para var bütçede; parayı yerinde ve zamanında harcarsan, insan için harcarsan, insanın refahı için harcarsan bu sorunları çözersin kardeşim. Ama saray için harcarsan çözemezsin. Bu bir siyasi tercihtir."
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İzmit Belediye'sini ziyareti ve Belediye Meclisinde yaptığı konuşmanın ardından, İzmit Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü’nde işçilerle buluştu.
Çay ve simit eşliğinde işçilerle sohbet ederek, fotoğraf çektiren CHP lideri Kılıçdaroğlu burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Belki sizlerin hemen hemen tamamıyla ilk kez bir araya geliyoruz. Kimdir bu Kılıçdaroğlu, neyin nesidir, ne yapıyor, televizyonlardan izliyorsunuz; bazen kızıyorum, bazen bağırıyorum, bazen sakin konuşuyorum. Kimim ben?
HARAM LOKMA YİYENİN, KUL HAKKI YİYENİN BENİMLE İŞİ YOKTUR
Şunu söyleyeyim, ben bu ülkede fakirin fukaranın, çalışanın alın teri dökenin Genel Başkanıyım. Hiçbir zaman rantiyecinin yanında yer almadım, hiçbir zaman faizcinin yanında yer almadım. Nerede alın teri döken, çalışan, üreten, alın teriyle para kazanan insan varsa sorunu varsa onun sorununun yanında oldum. Onun kimliğine bakmadım, doğduğu yere bakmadım, onun inancına bakmadım, onun yaşam tarzına bakmadım ve şunu söyledim: “Eğer Allah’ın yarattığı en değerli varlık insansa ben o insanın sorunlarına çözüm üretmek zorundayım.” Ben siyaseti böyle bilirim, siyaseti de bunun için yaparım.
Her yerde, her ortamda söylerim haram lokma yiyenin benimle işi yoktur. Kul hakkı yiyenin de benimle işi yoktur. Düzgün, namuslu, temiz insanın başımın üstünde yeri vardır. Oy verir veya vermez o ayrı bir şey ama düzgün insanların benim başımın üstünde yeri vardır.
ÇÖPÇÜLERİN YANINDA OLMAKTAN ŞEREF DUYUYORUM
Beni her türlü şekilde eleştirirler, özellikle havuz medyası eleştirir, Kılıçdaroğlu böyledir, Kılıçdaroğlu şöyledir, bir sürü şey söylerler. Geçen bir şey daha yapmışlar, onların gazetelerinde benim bir fotoğrafımı yapmışlar ‘Çöpçüler Kralı’ diye. Ben üzülecekmişim. Bir tane çöp sepeti var, efendim elimde de süpürge var. Çöpçülerin sorunlarını çözmek, çöpçülerin hakkını savunmak benim için onurlu bir görevdir. Onlar bunu yaparak sözde beni küçümsüyorlar. Alın teriyle geçinen adamın yanında olmak lazım. Sokağı temizleyen adam değerli değil midir? Eve temizliğe giden insan değerli değil midir? Bunlar hırsızlık mı yapıyor? Hayır. Yolsuzluk mu yapıyor? Hayır. Ne yapıyorlar? Alın teriyle geçiniyor kardeşim. Bu şehri temizleyecek birisine ihtiyacımız var, kadını erkeği, yaşlısı genci. Ben bunların yanında duruyorum, beni küçümsetmek istiyorlar, vay efendim ‘Çöpçüler Kralı’. Evet ben çöpçülerin kralı olarak değil; çöpçülerin yanında, onlarla beraber olmaktan şeref duyuyorum.
Değerli arkadaşlarım, yeni bir siyaset anlayışını bu ülkeye getirmek istiyoruz. Temiz bir siyaset anlayışı. Siyaset nedir? Vatandaşın derdini çözmektir kardeşim, siyaset odur yani. Siyaset köşeyi dönme aracı mıdır? Siyaset zenginleşme aracı mıdır? 27,5 yıl devlette çalıştım, Genel Başkan oldum, benim ailemin yedi göbek malvarlığını araştırdılar acaba bir şey bulabilir miyiz diye. Bulamazsın kardeşim! Boğazımdan haram lokma inmemişse bulamazsın kardeşim. Ama onlara Trump diyor ki, “bak ayağını denk al senin malvarlığını araştırırım…” Sesi çıkıyor mu? Çıkmıyor. Niye çıkmıyor. Niçin çıkıp şunu söylemiyorsun? “Ey Trump, benim malvarlığımı araştırmazsan namertsin kardeşim, benim verilmeyecek hesabım yoktur.” Diyebiliyor musun? Diyemiyorsun. Allah aşkına bu kişi Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetebilir mi? Bir kişi malvarlığı dolayısıyla bir başka egemen gücün tehdidi altında veya tehdidi karşısında sessiz kalırsa, meydan okumazsa Türkiye Cumhuriyeti Devletinin çıkarlarını savunabilir mi? Sorun vicdanınıza, vicdanınıza sorun.
TERCİHLERİ RANTİYE SINIFINDAN YANA, TEFECİDEN YANA
Asgari ücreti biz belirledik, ısrar ettik yükseltin diye. Rakamı belirlediler değerli arkadaşlarım, 2 bin 825 küsur lira. Biz dedik ki, “en az 3 bin 100 lira yapın kardeşim asgari ücreti.” 90 kuruşu da var neyse, 3 bin 100 lira yapın. Yapmadılar. Biz kendi bütün belediyelerimizde 3 bin 100 lira yaptık. Şu soruyu kendinize sorun, İzmit Büyükşehir Belediyesi asgari ücreti 3 bin 100 lira yapamıyor, bizim İzmit Belediye Başkanımız 3 bin 100 lira yapıyor. Hangi belediyenin kaynakları daha fazla? Büyükşehir’in mi daha fazla İzmit Belediyesinin mi daha fazla? Kocaeli Büyükşehir yapamıyor bunu. Niye yapamıyor, niye vermiyor? Gaziantep Karkamış Belediyesi CHP’li belediye, küçük bir belediye, asgari ücret 3 bin 100 lira, ama Gaziantep Büyükşehir 3 bin 100 lira yapamıyor. Kahramanmaraş Nurhak Belediyesi en küçük belediye, 3 bin 100 lira yapıyor ama Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi 3 bin 100 lira yapamıyor. Niçin yapamıyor, niye yapamıyor? Bizim bütün belediyeler asgari ücreti 3 bin 100 lira yapıyorlar, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hepimiz vergi veriyoruz, 3 bin 100 lira yapamıyor. Niye yapamıyor? Bu bir siyasi tercihtir arkadaşlar. Çalışandan, üretenden yana mı, rantiye sınıfından yana mı? Tercih budur. Tercih kimden yana? Rantiye sınıfından yana, tefeciden yana.
SORUNU ÇÖZEMİYORSAN GİDECEKSİN
Sizin ödediğiniz vergilerin büyük bir kısmı nereye gidiyor hiç sordunuz mu? Belki diyebilir ki işçi kardeşlerim, ya bizim vergi dairesinde kaydımız yok ki, biz vergi ödemiyoruz. Hayır efendim. Aldığınız nefes hariç her şeyde vergi ödüyorsunuz. Çocuk doğduğu andan itibaren vergi öder, altına bez alırsınız KDV ödersiniz, süt alırsınız KDV ödersiniz, televizyon alırsınız KDV, ÖTV ödersiniz. Musluğu açtığınızda 4 çeşit vergi ödersiniz. Elektrik düğmesine bastığınızda 5 çeşit vergi ödersiniz. Nereye gidiyor bu vergiler? Şu soruyu merak ettiniz mi? Sizin ödediğiniz vergiler nereye gidiyor? Bütçeye gidiyor. Tefecilere faiz ne kadar ödeniyor? Her saniyede, her dakikada, her saat başında Türkiye Cumhuriyeti Devleti Londra’daki bir avuç tefeciye her saniye, her dakika, her saat kaç milyon dolar faiz ödüyor? Nereden ödüyor bu faizi? Sizin o dediğiniz vergilerden. Faizden şikayet ediyorlar. İndirsene kardeşim. Devleti yönetme makamı şikayet makamı değildir. Devleti yönetme makamı sorunu çözme makamıdır sorunu çözeceksin. Sorunu çözemiyorsan gideceksin kardeşim! Siz aldığınız asgari ücret üzerinden gelir vergisi ödüyorsunuz, damga vergisi ödüyorsunuz, harcarken de vergi ödüyorsunuz. Biz ne diyoruz? Kardeşim adı asgari ücret, en düşük ücret yani bundan aşağı bir ücret olmaz bunu vergiye tabi tutma, gelir vergisine tabi tutma diyoruz bunu. Alacaksan bir sürü beyler var git onlardan al, zenginler var onlardan al, tefecilere ödüyorsun onlardan al.
83 MİLYON, BİR AVUÇ TEFECİYE ÇALIŞIR HALE GELDİ
Siz asgari ücreti alırken çalışıyorsunuz 8 saat, 9 saat yeri geldiği zaman. Alın teri döküyorsunuz. Londra’daki tefeciler ne yapıyor? Ellerinde bir kadeh içinde güzel bir viski, pahalı bir viski, ayak ayak üstüne atıyor, Türkiye Cumhuriyeti Devletine borç vermiş, dünyanın faizini oradan alıyor. Alın teri mi döküyor? Hayır. Emek mi harcıyor? Hayır. Ama 83 milyon bir avuç tefeciye çalışır hale geldi.
Ben bu soruları sorarım, hiçbirisine cevap gelmez. Ama şunu söylerler: “Bay Kemal.” Bu Bay Kemal ne yaptı? Bay Kemal vatandaşın hakkını savunuyor. Bay Kemal olmak için ne gerekiyor? Bir, namuslu adam olmak gerekiyor. İki, haram lokma yememek gerekiyor. Budur. Düzgün olacaksınız, akıllı olacaksınız, devleti yönetiyorsunuz. Bunun yapılmadığı bir yerde sorun vardır.
128 MİLYAR DOLARI KİME VERDİLER?
Bakınız, döviz illa artmasın diye Merkez Bankasından 128 milyar dolar sattılar. Kim aldı? İçinizden 128 milyar dolardan 5 dolar alan var mı, 10 dolar alan var mı? Kim aldı 128 milyar doları, kime verdiler? Ben bilmiyorum. 600 milletvekili de bilmiyor. Bunu siz sormayacak mısınız? Arkadaş ben çalışıyorum, evime helal lokma götürmeye çalışıyorum sen 128 milyar doları verdin elin oğluna peki ne oldu bu para? 128 milyar dolardan 5 kuruş vergi aldın mı? Almadılar. Fatura kime çıkıyor? Fatura size çıkıyor, siz ödüyorsunuz faturayı. Hepimizin bu bağlamda dikkatli olması lazım.
Devletin görevi nedir? Anayasanın bir maddesinden haberiniz var mı bilmiyorum. Anayasanın 49. maddesi ‘çalışma hakkı’ diyor. Madde 49; “çalışma herkesin hakkı ve ödevidir.” Gayet güzel değil mi herkesin hakkı çalışacak. Ve devam ediyor, “devlet çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.” Anayasada yazıyor. Bakın, gerekli tedbirleri alır. Alabilir değil alır. Devlete diyor ki, bu tedbirleri alacaksın. Kaç milyon işsizimiz var? 10 milyondan fazla.
BİR İNSAN AÇSA, YOKSULSA, FAKİRSE, O ÜLKEDE ZULÜM VAR DEMEKTİR
Geçen gün evlere temizliğe giden kadınlarla konuştum Zoom üzerinden. Üç kadın üniversite mezunu, evlere temizliğe gidiyor. “İki çocuğum var, kocam işsiz, ben temizliğe gitmesem aç kalacağız” diyor. Üniversite mezunundan söz ediyorum. Bir başka kızcağız üniversitede okuyor, “7 kardeşiz, üniversiteyi bitirmek istiyorum, mecburen evlere temizliğe gidiyorum, yoksa üniversiteyi bitiremeyeceğim, babamın geliri yok” diyor. Bir bu tabloya bakın, bir de hiçbir Osmanlı padişahına nasip olmayacak kadar 10’un üstünde sarayları olanlara bakın. Peki bu adalet midir arkadaşlar, bu hak mıdır, bu hukuk mudur? Bizim bunların tamamını sorgulamamız ve düşünmemiz lazım.
Ben hiçbirinizden oy istemiyorum, buraya bana oy verin demek için de gelmedim. İstediğiniz partiye oy verebilirsiniz. Ben sadece ve sadece sizin vicdanlarınıza sesleniyorum, oturun düşünün diyorum, elinizi vicdanınıza koyun, komşunuza bakın, yakınınıza bakın. Zulmün karşısında hep durdum, durmaya da devam edeceğim. Bir insan açsa, bir insan yoksulsa, fakirse 21.yüzyılın Türkiye’sinde, o ülkede zulüm var demektir. Konteynırlardan beslenenler var, çöplerden beslenenler var, pazar artıklarından beslenenler var. 21.yüzyılın Türkiye’sindeyiz kardeşim, bu insanlar niye pazar artıklarından besleniyorlar! Soğan topluyorlar, domates topluyorlar. Ben bunu söylediğim zamanda kıyamet koparıyorlar. Peki o garibanların hakkını kim savunacak? O garibanların hakkını, hukukunu kim savunacak? Ben savunmasam, o zaman ben siyaseti ne için yapıyorum? Ben siyaseti cebimi doldurmak için mi yapıyorum, ben siyaseti köşeyi dönmek için mi yapıyorum, ben siyaseti tefecilere faiz öderken alkışlayın, “sağ ol Sayın Cumhurbaşkanım, çok iyi yaptınız, tefecilere iyi para verdiniz…” Onun için yapıyorum ben siyaseti? Vatandaşın hakkını, hukukunu savunmak zorundayız. Benim sorumluluğum var ama her birinizin tek tek sorumluluğu var. Çünkü hepimiz bu ülkede yaşıyoruz.
YENİ, AHLAKLI BİR SİYASET ANLAYIŞINI GETİRMEK İSTİYORUZ
Bayrağımızla ve vatanımızla sorunu olmayan hiçbir vatandaşla benim sorunum yoktur. Bayrağımıza saygı, vatanımıza saygı, vatanın bütünlüğüne saygı… Evet o zaman hiçbir sorunumuz yok, oturur konuşuruz, oturur dertleşiriz. Türkiye’nin çözülmeyecek hiçbir sorunu yoktur. Bütün sorunları çözülebilir. Çözebilir miyiz? Evet çözebiliriz.
“Gelir yok, para yok” diye kıyameti koparıyorlar. Bakın belediyelerimiz var, 3 bin 100 lira yaptık asgari ücreti. Demek ki çözebiliyorsun onu. Bir belediye 3 bin 100 lira asgari ücret verebiliyorsa koskoca devasa Türkiye Cumhuriyeti Devleti nasıl 3 bin 100 lira veremez? Demek ki bu para başka yerlere gidiyor. Biz her ihaleyi nasıl yapıyoruz? YouTube üzerinden yayınlıyoruz. Kim ihaleye girdi, kimde kaldı görünüyor orada, vatandaş seyrediyor. Gizli kapaklı iş mi? Hayır yok. Kul hakkı yemek mi? Hayır yok. Cebi doldurmak mı? Hayır yok. Bizim bütün belediyelerimizde böyle yapıyoruz. Yeni bir siyaset anlayışını Türkiye’ye getirmek istiyoruz, yeni bir siyaset anlayışını, ahlaklı bir siyaset anlayışını. Ahlak kavramı çok önemlidir. Ahlaklı olmak çok önemlidir. Harama el uzatmamak demektir ahlaklı olmak. Aynı zamanda ahlaklı olmak inançlı olmak demektir. İnançlı olmak demek kul hakkı yememek demektir. Kul hakkı yememek demek dürüst olmak demektir, vatandaştan alınan her paranın hesabının vatandaşa verilmesi demektir. Belediye başkanlarıma söylüyorum, “harcadığınız her kuruşun hesabını vatandaşa verin.” Niçin? Çünkü harcadığınız para sizin paranız değil vatandaşın parası, nereye harcandığını bilecek.
1 LİRALIK İŞİ 5 LİRAYA YAPIYORLAR, 4 LİRAYI CEBE ATIYORLAR
“Hastane yaptık” diyorlar, güzel yap, kaça yaptın bilen var mı? Ben bilmiyorum. Havaalanı yaptık diyorlar, gayet güzel, itiraz ettik mi, hayır. Bir soru soruyoruz, kaça yaptın arkadaş bunu? Köprü yaptık, güzel, kaça yaptın? Belli değil. 600 milletvekili de bilmiyor, kimse bilmiyor. Ama para ödüyorsun. Torunlarınız ödeyecek parayı, torunlarınız da ödeyecek. ‘Efendim devlete yük değil.’ Bir baktık devlete dünyanın yükü geliyor. Sadece bu yıl 6 milyar 300 milyon lira para ödüyoruz. Geçmediğimiz yola para ödeyeceğiz. Nasıl oluyor? Vatandaş hem vergi veriyor, hem de borçlandırıyorlar. Böyle bir garabet olabilir mi? “Efendim siz hastanelere karşısınız...” Hayır efendim, hastaneye karşı değiliz hastaneyi kaça yaptınız onu öğrenmek istiyoruz. Açıklamıyorlar neden? Çünkü 1 liralık işi 5 liraya yapıyorlar, 4 lirayı cebe atıyorlar. Ben bunu bilmiyor muyum? 27,5 yılımı devlete verdim. 27,5 yılın 17 yılında; bütçe nasıl yapılır, vergi nasıl toplanır, harcama nasıl yapılır, devlet nasıl tasarruf yapar bunlarla uğraştım. Peki nasıl oluyor da biz bunun hesabını bilmiyoruz? Hesabının bilinmesi lazım. Kimin için bilinmesi lazım? Sizler için bilinmesi lazım, hepimiz için bilinmesi lazım. Parayı ben ödeyeceğim, parayı ödüyorum ama kaça mal olduğunu bilmiyorum. Gömlek alırken en azından gider bir pazarlık yaparsınız bu gömlek kaça diye, ona göre parasını ödersiniz. Yatırım yapıyorlar, bilmiyoruz kaça yapıyorlar. Devlette liyakat yok.
DEVLET DEDİĞİNİZ KURUM VATANDAŞA İŞ BULACAK
Ben sizin vicdanınıza seslenmek isterim. Devlet dediğiniz kurum vatandaşına hizmet eder, devlet dediğiniz kurum vatandaşın kimliğiyle uğraşmaz, vatandaşın inancıyla uğraşmaz, vatandaşın yaşam tarzıyla uğraşmaz. Devlet dediğiniz kurum vatandaşın sorunu varsa onu çözer. İş bulacak. Devlet dediğiniz kurum iş bulacak. Bir devletin ekonomi politikasının başarısının ölçüsü nedir? Mesela bir ülke çok başarılı ekonomide ölçüsü nedir? Ölçüsü şudur, halktan toplanan vergilerle istihdam sorununu çözmüşsen, o ülke ekonomide başarılıdır. Örnek Almanya. Almanya ne yapıyor? Dışarıdan işçi alıyor çünkü içerdeki Almanlar yetmiyor. Dışarıdan işçi alıyor neden? Başarılı bir ekonomi politikası güttüğü için. Bizde milyonlarca üniversite mezunu var, diğerlerini bıraktık üniversite mezunu var işsiz. Gençler ne diyor? “Efendim biz yurtdışına gideceğiz, orada iş bulacağız. Bu ülkede iş yok.” Sorumlu kim? Siz misiniz? Hayır. Sorumlu dünyanın her tarafında bir kişidir; ülkeyi yönetenler, sorumlu odur.
Dolayısıyla her birinizin bu olayları oturup sorgulamanız lazım. Eğer adaleti savunuyorsanız, hakkı, hukuku savunuyorsanız, devlette liyakati savunuyorsanız, kul hakkını yedirmem diye bir düşünceyi ruhen de kabul ediyorsanız oturup siyaseti sorgulamanız lazım. Siyasette köşeyi dönenlere izin vermemeniz lazım. Rüşvet alandan büyükelçi olur mu? Rüşvet alan kişi tescil edilmiş, bunu Türkiye Cumhuriyeti Devletinin büyükelçisi olarak tayin ediyorsunuz. İnsanda biraz vicdan olur, biraz ahlak olur. Ben buna isyan ediyorum, “neden isyan ediyorsun?” İtiraz ediyorum, “neden itiraz ediyorsun?” Ne yapacağım, ne yapmam lazım, siz söyleyin ne yapmam lazım? Sizin hakkınızı kim savunacak, sizin hukukunuzu kim savunacak, milyonlarca işçinin hakkını, hukukunu kim savunacak, pazarda yiyecek toplayan kadının hakkını kim savunacak, konteynırdan çöp toplayan vatandaşın hakkını kim savunacak? Biz savunacağız, sizlerle beraber savunacağız.
BEYLER SARAYLARDA OTURACAK, ÇOCUK YATAĞA AÇ GİRECEK!
Sizden sadece bir isteğim var, önce Allah’a güvenin, sonra kendinize güvenin, en sonunda da bize güvenin. Çözeceğim ben o işi. Bu ülkede hakkı, hukuku ve adaleti ne pahasına olursa olsun getireceğim. Gece rüyalarına giriyorum ben bunu biliyorum, “Kılıçdaroğlu’nu nasıl sustururuz?” Susturamazsın. Susturmanın bir tek yolu var, beni yok edeceksin, yoksa susturamazsın kardeşim. Ben bu insanların hakkını, hukukunu savunamazsam insanlığımı reddetmiş olurum. Fakirin, fukaranın, yoksulun hakkını kim savunacak? Garibin gurebanın hakkını kim savunacak, yatağa aç giren çocuğun hakkını kim savunacak? Beyler saraylarda oturacak, çocuk yatağa aç girecek! Komşusu açken tok yatan bizden değildir. Ana kural budur, komşusu açken tok yatan bizden değildir. Zalimin zulmünü alkışlayan da bizden değildir. Anadolu’da güzel bir laf vardır, zalim zalimliğini artırsın ve bir an önce gitsin diye “zulmün artsın” derler. Bu kadar zulmü Türkiye kabul edemez. Biz bunun mücadelesini vermek zorundayız.
Bu mücadeleyi yapacağız birlikte yapacağız, elbirliğiyle yapacağız. Düzgün insanlar gelsin eyvallah. A partisi gelir, B partisi gelir, C partisi gelir ama deriz ki bunlar düzgün insanlar, devleti düzgün yönetiyorlar. Devlet köşeyi dönme aracı değildir, köşeyi dönme makamı değildir devlet. Çalışmaktır, üretmektir, alın teri dökmektir, devleti yükseltmektir, yüceltmektir, büyütmektir, istihdam yaratmaktır, budur, öyle bakmamız lazım.
Başkanı da size emanet ediyorum. Çalışıyor, üretiyor, bir kadın, dirençli, çalışkan, üretken. Ayrım yapmayın dedim bütün belediye başkanlarına. Efendim bu mahalle bizim partiye az oy verdi, o mahalleye hizmet götüreceksin yok, hiçbir ayrım yapmayacaksın. Söyledim; herkese objektif hizmet yapacaksınız, bütün belediye başkanlarına ama dedim yoksul mahallelere pozitif ayrımcılık yapacaksınız, oraya daha fazla hizmet götüreceksiniz. O mahallelerde kreş açacaksınız, anneler çocuklarını getirip güven içinde bırakacaklar.
BİR SİYASİ TERCİH SARAYDAN YANA, BİR SİYASİ TERCİH İNSANDAN YANA
Dün İstanbul’da apartman görevlileriyle ilgili bir toplantı yaptım. Yani bizim kapıcı dediğimiz apartman görevlileri. Hepimiz görüyoruz değil mi bu insanları? Ama hiç kimse görmüyor. Niye görmüyoruz? Onların oturduğu evleri biliyor musunuz? Biliyoruz hepimiz. Bodrum katında bunlar, rutubet içinde. Onların çocukları yok mu? Var. Onlardan da birisi diyor ki, dün yaptığı konuşmada; “ben de evimin penceresini açıp dışarıda bir ağaç görmek istiyorum, ben de evimin penceresini açıp temiz bir hava almak istiyorum. Yok öyle bir şey. Rutubetten çocuklarım sürekli hasta oluyor. Bari kreş olsun da çocuğu götürüp gündüz kreşe teslim edeyim, akşam getireyim eve” diyor. Bunları kim düşünüyor? Biz düşünüyoruz.
Taşeron işçiler vardı değil mi? 1,5 milyon taşeron işçi. Kim dile getirdi? Taşeron işçiler önce dernek kurdular. Gidin dernek kurun dedim. Erzurum’da, ta Tekirdağ’da dernek kurun ben sizin sözcünüz olacağım, size kadrolarınızı alıncaya kadar bu mücadeleyi yapacağım. Her bir dernekle ayrı ayrı görüştüm, bir araya getirdim ve onların bütün sorunlarını çözmek için mücadele ettim. Hepsi kadro aldı. Kadro almasa ne demek taşeron işçisi? Patron bir gün gelme dese gittiniz, o kadar. Kıdem tazminatı, şu bu falan asla alamazsınız. Peki bu insanın yasalardan kaynaklanan hakları ne olacak?
Emekliye iki maaş, kıyameti kopardık. Bir yıl, iki yıl, üç yıl, dört yıl söyledik en sonunda emekliye de iki maaş verildi mi? Verildi. Vermek zorunda kaldılar. Çünkü söylediğimiz her şeyde haklıyız.
Aynı şekilde 1 milyonu aşkın apartman görevlisi var, onlara da söyledim ben sizin oyunuza talip değilim ben sizin sorunlarınıza talibim, ben sizin sorunlarınızı çözeceğim. Olay budur. Sorunları çözdün mü zaten siyasetçi olarak görevini yapmış oluyorsun. Toplumun en zayıf halkaları unutulan halkalarıdır. Hepimiz görürüz konteynırlardan çöp toplayan kadını, erkeği, yaşlısı, gencini, çocuğu hepimiz görürüz, her gün görürüz; ama hiç kimse görmez, onları insan olarak bazen değerlendirmeyiz ya bunlar nasıl geçiniyorlar acaba, nerede kalıyor bu insanlar, bu insanların sigortası var mı, bu insanlar hastalandığı zaman hastaneye gidebilir mi, gidemez mi, bunun çoluk çocuğu var mı, bu çoluk çocuk ne yiyor, ne içiyor acaba, bu nasıl bir evde kalıyor acaba? Ben düşünüyorum, çünkü ben siyaset yapıyorum. O insan huzur içinde bu memlekette yaşıyorsa benim sorunum yok. Yaşamıyorsa o zaman benim bir sorunum var demektir, o sorunun çözülmesi lazım.
Bu çerçevede sizden isteğim yine söylüyorum önce Allah’a güveneceksiniz, sonra kendinize güveneceksiniz, sonrada bu kardeşinize güveneceksiniz. Hiç endişe etmeyin, Allah’ın izniyle bütün bu sorunları çözeceğiz. Niye çözmeyelim? Dünya kadar para var bütçede, niye çözmeyelim? Parayı yerinde ve zamanında harcarsan, insan için harcarsan, insanın refahı için harcarsan bu sorunları çözersin kardeşim. Ama saray için harcarsan çözemezsin. Bu bir siyasi tercihtir. Bir siyasi tercih saraydan yana, bir başka siyasi tercih insandan yana. İnsandan yana siyasi tercihe sizin ilgi göstermeniz lazım çünkü sizin sorununuz. Benim ne sorunum olacak? Benim bir sorunum yok, milletvekilliğinden maaşımı alıyorum zaten. Alıyorum da rahat ediyor muyum? Hayır, rahat etmiyorum neden? Yatağa aç giren çocuklar var, nasıl rahat edeceksiniz, nasıl diyeceksiniz ben huzur içinde başımı yastığa koyuyorum diye? Bunu her yerde de anlatın, onu da söylüyorum her yerde de anlatın, her yerde ifade edin. Kadını, erkeği, yaşlısı, genci anlatacak. Türkiye’yi bu badireden çıkarmak zorundayız. Kavgayla siyaset olmaz, siyaset ahlaklı bir iştir öyle olması lazım.
Efendim hepinize en içten sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Ailelerinize, çocuklarınıza selamlarımı, saygılarımı gönderiyorum. Her birinizin evinizde huzur içinde yaşamasını istiyorum. Herkesin inancına saygılıyım, herkesin kimliğine saygılıyım, herkesin yaşam tarzına saygılıyım. Hiç kimsenin kimliği, inancı, yaşam tarzını siyaset konusu yapmaması lazım. Allah’la kulun arasına birisinin girmemesi lazım. Dolayısıyla hepimiz huzur içinde yaşayacağımız güzel bir Türkiye’yi düşlüyoruz, onu hedefliyoruz. Bu hedefi gerçekleştireceğiz. Nereden? Belediyelerden başlayarak. Bunu yapacağız. Önce vatandaş görecek, 3 bin 100 mü, bak yapıyoruz, ama onlar yapamadılar. Demek ki bu olabiliyor. Taşerona kadro mu, demek ki oluyor, emekliye iki maaş mı, demek ki oluyor, niye olmasın?
Aydınlık bir Türkiye’de, güzel bir Türkiye’de, huzurlu bir Türkiye’de beraberce yaşamak, beraberce eğlenmek, yeri geldiğinde beraberce üzülmek için yani tasada ve kıvançta beraber olmak için hepinize en içten sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum, sağ olun, var olun diyorum arkadaşlar.