03.06.2021

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU İZMİR'DE...

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Selçuk Belediyesi Efes Tarlası Yaşam Köyü Açılış Törenine katıldı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; Ankara'dan İzmir'e gittiği uçakta, birlikte yan yana yolculuk yaptığı Şebnem ismindeki genç kızla sohbet etti, bulmaca çözdü.


Bu anları bir fotoğrafla sosyal medyadan paylaşan Genel Başkan Kılıçdaroğlu, "Uçakta koltuklarımız yan yana düşünce, genç arkadaşım Şebnem ile tanıştık. Eğlenceli bir yolculuk oldu" ifadelerini kullandı.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, Selçuk Belediyesi Efes Tarlası Yaşam Köyü açılışında yaptığı konuşmada şunları söyledi: Sevgili gençler, bana izin verirseniz… Şundan emin olun, kesinlikle motorları maviliklere süreceğiz bundan emin olun. En ufak bir endişe duymayın ama beni dikkatle dinlerseniz çok mutlu olurum. Türkiye’nin içinde bulunduğu şartları ben de biliyorum, siz de biliyorsunuz, her birimiz tek tek düşünüyoruz ne olacak bu memleketin hali diye. Sizden bir isteğim var; sakın umutsuzluğa kapılmayın, eğer bu ülke babalarımız tarafından kurtarılmışsa, babalarımız ve dedelerimiz en zor koşullarda Milli Kurtuluş Savaşını verip Türkiye’nin bağımsızlığını sağlamışsa, Osmanlı’nın kaçırdığı sanayi devrimini yakalamışsa, 1940’lı yıllarda dünyaya uçak ihraç eden 5 ülkeden birisi haline getirmişse bizim umutsuzluğa kapılma hakkımız yoktur. Beraber, birlikte, omuz omuza, kadın-erkek, yaşlı-genç birlikte çalışacağız. Dolayısıyla Türkiye’nin tarım alanında da, sanayi alanında da vasat bir düzeyde olduğunu biliyorum. Kötü yönetiliyoruz. Aslında yönetilmiyor Türkiye. Bir aile şirketi gibi yönetiliyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir aile şirketi gibi yönetilemez; adaletle yönetilmesi lazım, bilgiyle yönetilmesi lazım, erdemle yönetilmesi lazım. Bunları yaptığımız zaman Türkiye’yi büyütürüz.


Avrupa’nın bütün ülkeleri 83 milyonu kim doyuracak diye bekliyor. Samanı kim verecek, nohudu kim verecek, mercimeği kim verecek, canlı hayvanı kim verecek, eti kim verecek diye bekliyor ve biz dünyanın parasını ödüyoruz batının egemen güçlerine. Şu soruyu hiçbir arkadaşımın unutmamasını istiyorum. Konya’dan küçük Hollanda yıllık tarım ürünü ihracatı 185 milyar dolar, devasa Türkiye Cumhuriyeti Devletinin neyi eksik? Ve bizler bütün bunları düşünerek karar vermek zorundayız.
Seçim istiyoruz, neden? Çünkü vatandaşların daha ağır bir yükle karşı karşıya kalmalarını istemiyoruz. Türk lirası güneş görmüş kar gibi eriyor. Bu tabloyu düşünmemiz lazım, geleceğimizi düşünmemiz lazım. Bizler üretebiliriz, gençlerimiz var. Emin olun taşı sıksa suyunu çıkaracak gençlerimiz var. Soruyorlar, umudu dışarıda aradığını söylüyor, geleceği dışarıda aradığını söylüyor. Neden? Türkiye kötü yönetildiği için. Daha iyi bir geleceği demokrasisi gelişmiş bir ülkede yakalayabilirim diye gidiyor. Orada bana iş imkanı sağlarlar diye düşünüyor. Umutsuzluğa kapılmayın, bunların tamamını çözeceğiz tamamını. Sakın ola ki, efendim yapabilir miyiz? Yapacağız. Elimiz mahkum yapacağız. Kiminle? Sizlerle beraber, halkımızla beraber yapacağız. Kadını, erkeği, yaşlısı, genci, dostlarımızla beraber yapacağız. Soruyorlar dostlarınız kim? Dostlarımız mı? Bu ülkenin manavı, bu ülkenin kasabı, bu ülkenin apartman görevlisi, bu ülkenin muhtarı, bu ülkenin Belediye Başkanı, bu ülkenin memurları, bu ülkenin emeklileri, bu ülkenin gençleri bunların tamamıyla birlikte Türkiye’yi aydınlığa çıkaracağız. Gücümüz var, aklımız var, bilgimiz var. Neden düşünerek yol almak zorundayız? Aklımızı kullanmak zorundayız. Allah’ın bize verdiği en değerli hazine akıldır, akıl.
Dün bir televizyon programına katılmış Sayın Erdoğan, şöyle bir cümle kullanıyor. “Merkez Bankasının parasının nereye gittiği sorulur mu?” Soruyoruz ya 128 milyar dolar nereye gitti diye. Merkez Bankasının parasının nereye gittiği sorulur mu? Dünyanın bütün ülkelerinde sorulur. Sorulmayan ülkede insanların ağzına bant çekilmiş demektir, demokrasi yok demektir. Soru sormayacaksın da tüyü bitmemiş yetimin hakkını ne zaman savunacaksın?
Gençlerimizi sürükleyebilirler ama hepimiz sabırlı olacağız, dikkatli olacağız. Sandık gelecek; bugün gelecek, yarın gelecek, demokratik yollarla gelecek. Bu sandıklar dünya siyaset tarihine de bir armağan olacak. Bir daha ifade edeyim. Bu başarı demokratik yollarla bir dikta yönetimine son vermek olarak dünya siyaset tarihine bir örnek olarak geçecektir. Baskı yapıyorlar mı evet, şiddet evet, bilgilendirme yok. Vatandaş soru soramıyor onu bile engelliyorlar. O zaman yapacağımız sandığı beklemektir. Gelecek bu sandık, beraber mücadele edeceğiz.
Belediye Başkanlarımız seçildiğinde yerel seçimlerde ne diyorlardı? Sakın CHP’li belediyelere oy vermeyin, efendim bunlar gelirse yardımları keserler. Hatta Ankara seçimleri için, büyükşehir seçimleri için efendim su faturalarını teröristler düzenleyecek bundan sonra. O kadar ileriye gittiler. Ama ben bu halkın ferasetine güveniyorum, bu halkın sağduyusuna güveniyorum. Yetkilendirdiler mi? Yetkilendirdiler. Ankara’yı, İstanbul’u, Adana’yı, Mersin’i, Antalya’yı aldık değerli arkadaşlarım. Halkın oylarıyla aldık ve şimdi bizim Belediye Başkanlarımız bu pandemi döneminde gerçekten de bir tarih yazıyorlar. Oturup kalkıp Cumhuriyet Halk Partili Belediyelere dua etsinler iyi ki bu belediyelerde CHP’liler var diye. 5 maskeyi bile dağıtamadılar. Bizim en küçük belediyeden en büyük belediyeye kadar hepsi günün 24 saatinde çalıştı. Bizim bir özelliğimiz var sevgili vatandaşlarım, biz cebimize değil halkın cebi para görsün diye çalışırız. Biz ailemiz için değil, toplumda her ailenin kazanması için çalışırız. Biz sadece kendi çocuğumuz için değil bu ülkede hiçbir çocuğun yatağa aç girmeyeceği bir Türkiye için çalışırız. Biz kendimizi de halka yeri geldiğinde feda etmesini biliriz. Eğer siz ben olmazsam, sen olmazsan var ya meşhur ben yanmasam, sen yanmasan nasıl çıkacak karanlıklar aydınlığa diye. Bunun için yapıyoruz. Mücadele mücadele, baskı baskı. Belediye Başkanı arkadaşlarıma söyledim yine ifade edeyim, baskı gelecektir ama asla şikayet etmeyeceksiniz. Göreviniz o engeli aşmak, halkla kucaklaşmak, halkla kucaklaşacaksınız. Bunu yapıyoruz ve dolayısıyla sosyal yardımlar hiç kesilmedi, tam tersine arttı. Bir ülkeyi yönetiyorlar, saray ve şürekası bir ülkeyi yönetiyor. Asgari ücret ne kadar? 2 bin 820 veya 2 bin 860 lira civarında. Biz ne yapıyoruz? Asgari ücret bizim bütün belediyelerde en az 3 bin 100 lira. Onların veremediğini biz veriyoruz. Bütün engellere rağmen veriyoruz. Demek ki çalışırsanız olur. Demek ki kul hakkını korursanız olur. Demek ki halka saygı duyuyorsanız olur. Demek ki yolsuzluk yapmıyorsanız bunların hepsi olur. Türkiye zengin bir ülke ve biz bunu çözeceğiz, beraber çözeceğiz. Size sözüm sözdür; her evde huzur olacak, her evde bereket olacak, bu topraklarda hiçbir çocuk nerede olursa olsun ister Hakkari’de, ister Edirne’de, ister Selçuk’ta, ister Marmaris’te, ister Rize’de, ister Ardeşen’de, nerede olursa olsun hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek, hiçbir aile ben yoksulum bu topraklarda demeyecek, ben bunun sözünü veriyorum demeyecek.
Aile Destekleri Sigortasını getireceğiz. Unutmayın bakın bunu asla unutmayın, hiçbir aile benim gelirim yok demeyecek. Her aileye asgari bir gelir güvencesi sağlanacaktır. 21.yüzyılda yaşıyoruz, 21.yüzyılda Türkiye’de çocuklar yatağa aç mı girer? 21.yüzyılda insanlar görevini yapamıyor, işini yapamıyor, borç batağında ve intihar ediyorlar. 21.yüzyılda bu Türkiye’nin ayıbı değil mi? Türkiye’yi bu ayıplardan kurtaracağız. Hepsinden kurtaracağız. Kararlıyım, beraber yapacağız, birlikte yapacağız.
Çiftçi arkadaşlarım unutmasınlar, bereketli topraklarımız var. Çiftçi arkadaşlarım unutmasınlar Ziraat Bankasını çiftçiye hizmet eden banka haline getireceğiz. Bir daha söyleyeyim, Ziraat Bankasını çiftçiye hizmet eden banka haline getireceğiz. Halk Bankasını esnafa hizmet eden banka haline getireceğiz. Kuruluş kanununda adı Ziraat Bankası. Gidiyorsun, çiftçiye vermiyor. Tarım Kredi Kooperatifleri tamamen değişecek. Çiftçiye her türlü destek verilecektir. Pandemi döneminde aldıkları söyledik 1 yıl içinde iktidara geldiğimizde Allah’ın izniyle 1 yıl içinde çiftçinin aldığı kredilerin faizlerini sileceğiz. Elin oğlunun faizini siliyorsun, cezasını siliyorsun peki çiftçinin neden faizini silmiyorsun kardeşim? Neden silmiyorsun? Çünkü o çiftçi, çünkü o üretiyor, çünkü o alın teri döküyor. Öbürü dolarla veriyor, devlete dolarla para veriyor, borç veriyor, dolar yükseldikçe o kazanıyor. Zarar eden kim? Çiftçi. Zarar eden kim? Esnaf. Zarar eden kim? Sanayici. Zarar eden kim? KOBİ’ci. Türkiye bunu kaldıramaz. Kaldıramadığı için biz bu düzene son vereceğiz. Rahmetli Ecevit’in dediği gibi ne ezen, ne ezilen, insanca, hakça bir düzeni kuracağız. İnsanca ve hakça bir düzen. Komşusu açken tok yatan benden değildir diyorsa Sevgili Peygamberimiz inancımızın da gereğini yapacağız. Komşumuz açken biz o akşam uyumayacağız, devleti yönetenler uyumayacak. Komşusu aç, bırakın komşusunu Türkiye’nin neredeyse yarısı aç, yarısı yoksulluk sınırının altında yaşıyor, saraydakiler safahat içinde. Olmaz. Biri yer, biri bakar, kıyamet ondan kopar. Bunu sonlandıracağız, beraber yapacağız.
Benim son isteğim; bana güvenin, ben düzelteceğim bunların tamamını, inançla düzelteceğim, kararlılıkla düzelteceğim. Kamu görevlileri devletin işini yapacak, kamu görevlileri; polisi, memuru, genel müdürü herkes devletin görevini yapacak. Siyasi partinin memuru olmaz, siyasi partinin polisi olmaz, siyasi partinin subayı olmaz. Bunlar devletindir. Devlet ayrıdır, Devleti güçlendirmemiz lazım, devleti saygın kılmamız lazım. Bir devlet ne zaman güçlü olur? Ürettiği zaman güçlü olur. İhracatı, özellikle katma değeri yüksek ürün ürettiği ve ihraç ettiği zaman güçlü olur, dünyada ses getirir. Bunların hepsini yapacağız. Moralinizi bozmayın, büyük sıkıntılar var biliyorum ama sıkıntıları aşmasını biliyoruz. Rehberimiz kim? Gazi Mustafa Kemal Atatürk rehberimiz, o neyi hedef gösterdi bize?
Bakın sevgili dostlarım, Atatürkçülüğü de bize yanlış öğretiyorlar. Atatürkçülük demek üretim demektir. İki temel ayağı vardır Atatürkçülüğün. Bir, Mustafa Kemal Atatürk der ki, “özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir”, nokta. Bu siyasi hedefidir. Özgürlük ve bağımsızlık bayrağımın altında özgürce yaşarım hiçbir himayeyi kabul etmem, hiçbir egemenliği kabul etmem. Egemenlik bila kaydü şart milletindir, bitti nokta. Bu Mustafa Kemal Atatürk’ün siyasi bağımsızlık söylemidir. İkincisi, ekonomik bağımsızlık. Onu da Mustafa Kemal Atatürk söyler, “savaş meydanlarında kazanılan zaferler, ekonomik zaferlerle taçlandırılmadıkça bağımsızlığınız tehlikeye girer.” O da ekonomik bağımsızlıktır. Bir ülkenin ekonomik bağımsızlığı olmazsa asla ve asla siyasi bağımsızlığı sürekli olmaz. Eğer Türkiye bugün Londra’daki bir avuç tefeciye hizmet eder hale getirilmişse ekonomik bağımsızlığı tehlikededir. Bu gerçekleri biliyoruz. Bu gerçekleri biliyoruz, bu gerçeklerden yola çıkarak hareket edeceğiz. Mustafa Kemal Atatürk, neden cumhuriyeti kurduktan sonra Osmanlı’nın borçlarını son kuruşuna kadar ödemiştir? Kimse bize bir laf etmesin diye. Osmanlı’nın kaçırdığı sanayi devrimini yakalamıştır. 1920’li yıllarda Malatya’da bir basma fabrikası ne anlama geliyor, acaba genç arkadaşlarım bunu düşündüler mi hiç? Malatya’da veya Nazilli’de Sümerbank’ın kurulması ne anlama geliyor? İlk kez o kente mühendis gidiyor arkadaşlar. İlk kez oralarda ustalar oluyor. İlk kez oralarda işçi sınıfı doğuyor. İlk kez fabrikalara gidip çalışan ve düzenli aylık alan bir sınıf çıkıyor ortaya. Ve o fabrikaların bahçelerinde havuzlar var, güzel bahçeler var, okullar var. Usta çırak ilişkisi içinde yeni insanlar yetişiyor ve üretiyorsunuz, alın teri döküyorsunuz, kazanıyorsunuz, hak ediyorsunuz bütün bunları. Üretmek değerlidir. Üretmekten değerli bir şey yoktur. Üretmek her alanda üretmek demektir. Tarlada da üreteceksiniz, fabrikada da üreteceksiniz. Sanatta da üreteceksiniz, kültürde de üreteceksiniz. O nedenle üretim sihirli bir sözcüktür. Ama bağımsız olmayan bir ülkenin üretim damarları kesilmiş demektir. Başkaları sizi besler, parayı onlara gönderirsiniz, alın teri dökersiniz, onlar kullanırlar. Biz siyasi bağımsızlığımızı ekonomik bağımsızlıkla perçinlemek zorundayız. Mercimek üretemiyor muyuz bu ülkede Allah aşkına? Yozgat’ın kokulu mercimeğini bilmeyen mi var? Fasulye mi üretemiyoruz, saman mı üretemiyoruz, canlı hayvan mı üretemiyoruz, et mi üretemiyoruz devasa Türkiye’de? Tarımı desteklediğiniz andan itibaren bırakın Türkiye’yi bizim çiftçimiz bütün Ortadoğu’yu besler, bütün Avrupa’yı besler. Efendim üretim fazlası olur. Olsun. Gönderirsin Filistin’e, gönderirsin Afrika’nın yoksul devletlerine. Türkiye’nin itibarı artar, bedava gönderiyorum ben oraya dersiniz; nohudu da gönderiyorum, mısırı da gönderiyorum, fasulyeyi de gönderiyorum, canlı hayvanı da gönderiyorum. Türkiye’nin itibarı artar, üreten Türkiye’dir bu. Bunu yapacağız.
Efendim aslında kısa konuşmak için buraya geldim Sayın Başkan fakat açılınca, akşam havası da güzel galiba dolayısıyla biz biraz uzattık galiba.
Efendim bir şeyi daha unutmayın. Allah’ın izniyle iktidara geldiğimizde her köyde tarım yapılıyorsa o köye mutlaka bir tane ziraat mühendisi görevlendirilecek. Devlet parasını verecek köydeki çiftçiye hizmet edeceksin kardeşim. Hayvancılık yapıyorsa bir tane veteriner görevlendirilecek. Dışarıda bir sürü işsiz var, ziraat mühendisi işsiz. Kardeşim görevlendirsene, versene aylığını gitsin çiftçiye hizmet etsin. Hayvancılık yapanlar var gitsin oraya veteriner hizmet etsin. Bunları yapacağız. Bakın dışarıda işsiz var çalışmak istiyor, tarlalar var üretmek istiyor, çiftçi var yararlanmak istiyor ama elleri, kolları herkesin bağlı. Siyaset bunu izin vermiyor. Biz bu siyaset anlayışını yok edeceğiz. Üreten, çalışan, alın teri döken, ihracat yapan, döviz kazandıran, hakça paylaşan, hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği güzel ve görkemli Türkiye’yi yeniden inşa edeceğiz. Bu umutlarla, bu beklentilerle ve bunları yapma vaadiyle hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun.

Efes Tarlası Yaşam Köyü'nde incelemelerde bulunan CHP lideri Kılıçdaroğlu, alanda kurulan stantları da gezdi.

Tüm Fotoğraflar İçin Tıklayınız...