06.06.2018

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, İSTANBUL’DA EMEK VE MESLEK ÖRGÜTLERİ TEMSİLCİLERİYLE BİR ARAYA GELDİ

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, İSTANBUL’DA EMEK VE MESLEK ÖRGÜTLERİ TEMSİLCİLERİYLE BİR ARAYA GELDİ
(05 HAZİRAN 2018)

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 24 Haziran’da gerçekleşecek seçimlerde hiç kimsenin sandık güvenliği konusunda en ufak bir endişesi olmaması gerektiğini belirterek, "Bu konuda alınması gereken bütün önlemler, Türkiye sathında alınmış durumda. Gönüllüler, sivil toplum kuruluşları, barolar ve siyasal partiler ortak hareket ediyoruz. Bütün sandıkların güvenliğini sağlayacağız." dedi.

Genel Başkan Kılıçdaroğlu, İstanbul Şişli’de düzenlenen "Emek ve meslek örgütleri temsilcileri buluşmasında" yaptığı konuşmada, 24 Haziran’da sandığa gidileceğini hatırlatarak, örgütlenmeye ciddi barajlar kurulduğunu, sendikalaşmak isteyenlerin önüne engeller çıkartıldığını ve artık bunları çözmenin zamanının geldiğini söyledi. 

Demokraside ciddi bir ivme kaybı olduğunu ve hiç kimsenin rahat olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, bütün yetkilerin tek merkeze toplandığını ve tek merkezden bir anlamda Türkiye’nin yönetildiğini savundu. Eleştirmenin ötesinde sorunları çözmek adına sandığa gitmek zorunda olunduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Hiç kimse rahat değil. Hiç kimsenin can ve mal güvenliği yok. Bütün yetkilerin tek merkezde toplandığı bir yapı ile karşı karşıyayız. Ortak sorunların çözümü için müşterek hareket etmek gerekiyor. Tek tek herkese görev düşüyor. Farklı sendikalarda olabilirsiniz. Ama sonuçta hepiniz tabanınızı genişletmek istiyorsunuz. Sendikalar kendi özgür iradeleriyle ayakta durmalılar. Bir başka gücü hissetmeden sorunlarını çözmek istediği kendi tabanından gücünü almalıdır. Bunun yolu adaletten, haktan, hukuktan geçiyor."

Kemal Kılıçdaroğlu, hak, hukuk ve adalet mücadelesini yürütüp başarı çıtası yükseltildiği takdirde Türkiye’nin çok farklı bir noktaya geleceğini anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Amaçta bir birlikteliğimiz var. Nedir? Demokrasi konusunda bir birliktelik sağlamak durumundayız. ’Seçim sürecine kadar parlamentoda sağlıklı bir seçim olsun. Bütün siyasi partiler seçime girsin. Darbe hukukunun getirdiği yüzde 10 seçim barajı kalksın.’ diyerek olağanüstü çaba harcadık. Demokrasi için ne gerekiyorsa, üstümüze düşen her şeyi yapmaya özen gösterdik hiçbir ayrım yapmadan. Çünkü, demokrasi sadece bizim için geçerli olan bir kavram değil. Bizden farklı düşünenler için de geçerli bir kavram. Benim gibi düşünmeyen insanın da düşüncesini özgürce dile getirebildiği bir Türkiye’yi inşa edebilirsek o zaman amacımıza ulaşmış olacağız. Bu bağlamda sivil toplum kuruluşlarına, sendikalara büyük görev düşüyor. Kendi tabanlarını mutlaka motive etmeli ve 24 Haziran’da sandığa götürmelidirler."

- "Sandık güvencesi konusunda kimsenin endişesi olmasın"

Farklı Türkiye’nin inşası için herkesin mutlaka sandık başına gitmesi gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, "Sandıkların güvencesi konusunda hiç kimsenin en ufak bir endişesi olmasın. Bu konuda alınması gereken bütün önlemler, Türkiye sathında alınmış durumda. Gönüllüler, sivil toplum kuruluşları, barolar ve siyasal partiler ortak hareket ediyoruz. Bütün sandıkların güvenliğini sağlayacağız. O zaman bize düşen gidip oy kullanmak. Tatil, şu, bu falan değil, gidip oyumuzu kullanacağız. Demokrasisi gelişmiş, insan hakları gelişmiş, yargı bağımsızlığı sağlanmış ve örgütlenme önündeki bütün engellerin kaldırıldığı bir Türkiye’yi inşa etmek için sandığa gideceğiz." ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, seçimde iki farklı tercih olduğunu, bunun birincisi olan Cumhur İttifakı’nın dikta yönetiminden, ikincisi olan Millet İttifakı’nın ise demokrasiden yana olduğunu savundu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: 

"Her gittiğimiz yerde söylüyoruz. Darbe hukukundan arındırılmış bir hukuk sistemiyle demokrasiyi yeniden inşa edeceğiz. Soruyorlar ’Siz eski parlamenter sisteme mi dönmek istiyorsunuz?’ Hayır efendim. Asla dönmek istemiyoruz. 12 Eylül darbe hukukunun inşa ettiği bir parlamenter sistem, eski sistemdir, köhnemiş sistemdir. Biz daha çağdaş, daha uygar, önünde hiçbir engelin olmadığı, darbe hukukundan arındırılmış güçlü bir meclis, demokratik, gelişmiş parlamenter sistemden yanayız. Aramızda dağlar kadar fark var. Yüzde 10 baraj sisteminin olduğu yerde demokratik parlamenter sistem olmaz. Yıllardır itiraz ediyoruz biz buna. Dün darbe hukukundan yana olanlar bugün bize demokrasi dersi vermeye kalkıyorlar. Yüzde 10 seçim barajının olduğu parlamenter sisteme dönmek istemiyoruz."

İktidar partisinin milletvekillerinin bir kişinin iradesine göre ellerini kaldırıp indirdiklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Gelişmiş ülkelerin demokrasisi ne ise Türkiye’ye getirilmesini istiyoruz. Demokrasiyi herkes için savunuyoruz. Yargı bağımsızlığını savunuyoruz. Her milletvekili parlamentoda özgür iradesiyle karar vermeli ve oyunu kullanmalıdır. Bizim demokratik parlamenter rejimden kastettiğimiz budur. Gelişmiş bir ülkede hangi demokratik standartlar varsa tamamının Türkiye’ye gelmesini istiyoruz. Bu ülkenin insanları üçüncü sınıf demokrasiye layık değildir. Üçüncü sınıf demokrasiyi bizim için nimet olarak görenleri asla ve asla kabul etmiyoruz. Can ve mal güvenliğinin teminatı yargı bağımsızlığıdır. Yargı bağımsız değilse bir kişiden talimat alıyorsa kimin can ve mal güvenliği olabilir? Bir kişi talimat veriyor, savcılar, güvenlik güçleri harekete geçiyor. Hakim, saraydan nasıl bir talimat gelecek diye bekliyor. Bir yerlerden talimat alan hakimi, hakim olarak kabul etmiyoruz. Savcıyı da savcı olarak kabul etmiyoruz."

Sivil toplum kuruluşu temsilcilerinden bu düzeni tabanlarına anlatmalarını isteyen Kılıçdaroğlu, örgütlü bir toplumun önemine vurgu yaparak, "Örgütlenmenin önündeki tüm engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Daha çağdaş, daha uygar, insana saygılı bir sistem istiyoruz. Bütün bu baskılara rağmen, gücümüzü, sözümüzü, sesimizi kullanarak iktidar çevresi dahil pek çok insanı etkileyebiliriz." dedi.

Kendisinin SSK’yi batırmakla eleştirildiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ey Kılıçdaroğlu sen SSK’yı batırdın, diye kıyameti koparıyorlardı. Rakamları verdim ağızlarına bant çektiler. Açık 2 milyar liradan, 34 milyar liraya çıktı. Nasıl oluyor 34 milyar lira? Emeklilik yaşı 34-43’den 65’e çıktı. Prim ödeme gün sayısı 5 binden 7 bin 200 güne çıktı. Emekli aylıklarının bağlanma oranları düştü. Emekli aylıkları, kişiler daha az emekli aylığı alıyor. Peki bu 34 milyar liralık açık nereden geliyor. Bir Allah’ın kulu çıkıp anlatmıyor bize... Ya arkadaş sen cumhurbaşkanısın, başbakansın, bakansın. Bütün bürokrasi emrinde, bütçe emrinde, bu açık nereden çıktı böyle? Nereden çıktı? Yaşı büyüttün, prim ödeme gün sayısını artırdın, aylığı da düşürdün. Aylığı ne kadar düşürdün? Size örnek vereyim; bir işçi düşünün, hep asgari ücret üzerinden prim ödedi. 5 bin gün değil, 7 bin 200 gün asgari ücret üzerinden prim ödediler, emekli olacak. Gitti Sosyal Güvenlik Kurumu’na ’Emeklilik hakkım geldi, emekli olmak istiyorum.’ dedi. 7 bin 200 gün üzerinden prim ödeyen kişiye bağlanacak aylık 718 lira 69 kuruş. 7 bin 200 gün prim ödeyecek, yaş olacak 65, 718 lira 69 kuruş emekli aylığı bağlanacak. Peki 1 Ekim 2008’den önce emekli olsaydı bu kişi, yani AK Parti’nin yaptığı reformdan önce emekli olsaydı aylık kaç lira alacaktı? 1822 lira alacaktı. Bin liradan fazla emekli aylığında düşüş var. ’Reform’ diyorlar. Kimin sırtından? Gariban işçinin sırtından yaptılar reformu. İsyan eden, itiraz eden kim? Ben isyan etmeyeyim de kim edecek? Bu işçi için de öyle."

- "Vergiler rantiye sınıfına gidiyor"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, esnaf, sanatkar, Bağ-Kur’lunun eline çok az miktarda para geçtiğini dile getirerek, şunları kaydetti:

"151 milyar doları faize ödediler. Türkiye’nin yakasını tefecilerden kurtarmak boynumuzun borcudur. Bunun mücadelesini yapmak zorundayız. İçerideki tefecilere de ödedikleri para son 16 yılda 687 milyar lira. ’Emekliye, okula, işçiye gelince ’Parayı nereden bulacaksın?’ diyorlar. Rantiyeye gelince para çok. 81 milyon onlara çalışıyor. Vergiler toplanıyor, onlara gidiyor. Bütün işçilerin aydınlanması lazım. Bunları onlara anlatmak lazım. Gün ayrışma günü değil. Bu duvarın altında hepimiz kalırız demokrasiyi inşa etmezsek. Bu işin sağı solu yok. Bu işin özünde Türkiye var. Herkesin karnının doyduğu bir Türkiye’ye ihtiyacımız var. O açıdan herkesin tek tek sorumluluğu var. Bu ülkenin çocuklarının yüzde 90’ı niteliksiz okullara gidiyor. Beylerin çocukları nitelikli okullara gidecek. Niye oluyor bunlar? Hangi gerekçelerle? Niçin bizim çocuklarımız niteliksiz okullara gidiyorlar? Her yerde bunları anlatmalısınız. Bu iş bilgiye dayalı söylem işidir. Onlar, çocuklarını niteliksiz okullara göndersinler. Sonra kalkıp bunların tamamı, fakir fukara edebiyatı yapıyorlar. Ağırıma giden de o. Bir elin yağda, bir elin balda olacak. Altında arabalar, binlerce koruma ile gezeceksin sonra kalkacaksın fakir fukara edebiyatı yapacaksın. Bir istibdat dönemi yaşıyoruz. Hepimizin cep telefonları dinleniyor. Hepimizin normal telefonları da dinleniyor. En başta benimki ve benim partili arkadaşlarımın. Bütün parti yöneticilerinin telefonları dinleniyor. Bir istihbarat devletine dönmüş durumdayız. Bunu diktatörler yapar. Öz güveni olmayan diktatörler yapar. Diktatörler bir ülkeyi barış içinde yönetemez."

Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmaların ardından toplantı basına kapalı devam etti.