31.03.2017

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU İSTANBUL SPOR DÜNYASI TEMSİLCİLERİYLE BULUŞTU

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU İSTANBUL SPOR DÜNYASI TEMSİLCİLERİYLE BULUŞTU

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Siyasetin spora burnunu sokmaması gerekir. Eğer sporu siyasetin öznesi haline getirirseniz, sporun içine siyaseti bulaştırırsanız, bu doğru olmaz. Futbolu, siyasetin arka bahçesine dönüştürürseniz, spor da siyaset de kan kaybeder. O nedenle, sporu sıcak siyasetin dışında tutmalıyız. Bu bağlamda son yapılan ’17 Nisan sabahı ’evet’ diyen bir Türkiye’ye uyanırız’ şeklindeki açıklamayı, spor adına bir talihsizlik olarak görüyorum" dedi. 

Kılıçdaroğlu, amatör ve profesyonel spor kulüpleri yöneticileriyle bir araya geldiği toplantıda, spor dünyasının birçok sorununun olduğunu, bu sorunları çözmek için, siyaset ve spor dünyasının üzerine düşeni yaparak, ortak akıl ile hareket etmesi gerektiğini söyledi.

Son yıllarda sporun, ülkelerin yumuşak gücü olarak öne çıktığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, ülkelerin uluslararası alanda tanınırlıklarını artırmak için spora önem verdiklerini kaydetti.

Spor ve siyaset arasında da yakın bir ilişki olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, "Siyasetin spora burnunu sokmaması gerekir. Eğer sporu, siyasetin öznesi haline getirirseniz, sporun içine siyaseti bulaştırırsanız, bu doğru olmaz. Futbolu siyasetin arka bahçesine dönüştürürseniz, spor da siyaset de kan kaybeder. O nedenle sporu, sıcak siyasetin dışında tutmalıyız. Bu bağlamda son yapılan ’17 Nisan sabahı ’evet’ diyen bir Türkiye’ye uyanırız’ şeklindeki açıklamayı spor adına bir talihsizlik olarak görüyorum, bu doğru değildir. Bu talihsizliğe bir daha kimse düşmez. Sporcu da hiçbir siyasetçinin önünde eğilmemelidir. Bunu yaptığı zaman işte spor dünyası asıl saygınlığını kazanmış olacaktır." diye konuştu.

- "Bütün sporculara eşit mesafedeyiz"

Kemal Kılıçdaroğlu, spora destek verilmesi gerektiğini aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Emin olun spora gereken desteği vermiş olsaydık, Türkiye bugün bir terör örgütü belasıyla karşı karşıya kalmazdı. Gençlerimizi yetiştirseydik, onlara tesisler yapsaydık, belki sporda bir marka olurduk ama gençlerimize yeteri kadar sahip çıkamadık. Siyaset kurumu, spora destek verirken ’bizim partinin sporcularına destek verelim, bizden olmayanları dışlayalım’ anlayışı spor dünyasında olmamalı. Biz bütün sporculara eşit mesafedeyiz ve bütün sporcuları destekliyoruz. Var olan sorunların çözümü için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Siyaset kurumu, üzerine düşen görevi yerine getirmiyor. 80 milyonluk bir insan kapasitemiz var ama biz hala yurt dışından milyonlarca para ödeyip, sporcu transfer ediyoruz. Yabancı bir sporcuyu getirip, Türk kimliği veriyoruz, sonra da Türkler başarılı oldu diye seviniyoruz. Herkes bize gülüyor. Bu nedenle belli bir disiplin içinde spora gereken desteğin verilmesi gerekiyor. Öyle anlaşılıyor ki bir boş vermişliğin içindeyiz ve başarıyı sürdüremiyoruz. Bunu engellemenin yolu eğitimden geçiyor. Zaten eğitim her şeyin anahtarıdır."

- Sporun geliştiği ülkeler en gelişmiş ülkelerdir"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Türkiye’de eğitim sisteminin tam bir felaket olduğunu öne sürerek, ailelerin eğitim düzeninden memnun olmadığını ve iflas eden bir eğitim sistemi olduğunu savundu.

Eğitim geriye doğru giderse sporun, hukukun, anayasal düzenin de geriye gideceğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, "Bir referandum var gündemimizde. Anayasa değişikliğini oylayacağız. Ne anlatıyor bu 18 madde? Demokrasi standardını mı yükseltiyor? Demokratik parlamenter sistemi mi güçlendiriyor? Spor dünyasının sorunu mu çözüyor, işsizliği mi çözüyor? Hayır. Peki, neden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının gündemini meşgul ediyor. Hepimizin bu referandum ile ilgilenmesi lazım çünkü bu referandum bir siyasi parti seçimi değildir. Neyi seçiyoruz? Demokratik parlamenter sistem mi istiyoruz, otoriter tek adam rejimi mi istiyoruz? Bu iki tercihten birisinde bulunacağız. Sporun geliştiği ülkeler, en gelişmiş ülkelerdir. Bu ülkelerde hukukun üstünlüğü vardır. Demokratik standartlarımızı geliştireceksek ve var olan sorunlarımıza ortak akılla çözüm üreteceksek, parlamenter demokratik sistemden yana tavır almak zorundayız. Bir ülke, iki temel kurala bağlıdır. Birincisi, hukukun üstünlüğüdür. İkinci temel kural, o ülke üretiyor mu, üretmiyor mudur. Dünyanın en az gelişmiş 20 ülkesine bakın, hepsinde başkanlık sistemi var. Hepsinde başkan çok zengin, halk çok fakir. Dünyanın en gelişmiş 20 ülkesine bakıyoruz, ABD dışında tamamında parlamenter demokratik sistem var." ifadelerini kullandı.

"Tercihimizi buna göre yapacağız. Ya üçüncü ligde yer alacağız ya da birinci ligde." dien Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Birinci ligde yer almanın temel kuralı hukukun üstünlüğüne inanmaktır, bir hukuk devleti olmaktır. Üçüncü ligde ise tek adam rejimi vardır. Hakemin bile taraflı olmasında sorun yaşanırken, şimdi biz en tepedeki kişinin taraflı olmasını istiyoruz. 80 milyonu değil sadece kendisine oy verenleri temsil etsin diye, bir kural getiriyoruz yeni anayasa değişikliği ile. Bu doğru değildir. Çünkü Cumhurbaşkanlığı hepimizin ortak paydasıdır. Benim de cumhurbaşkanımdır benim gibi düşünemeyenin de. Yeni anayasa değişikliğinde, ne diyoruz, ’aynı zamanda partisinin genel başkanı da olacak.’ Partisinin genel başkanı olursa benim cumhurbaşkanım olamaz. Ben ayrı partiden, o ayrı partiden. Ben tarafsız olabilir miyim? Binali Bey ya da Devlet Bahçeli tarafsız olabilir mi ? Hayır. Biz zaten tarafsızlık üzerine yemin de etmeyiz, öyle bir şey de yok anayasada. Kim yemin eder tarafsızlık üzerine? Cumhurbaşkanı. Neden? Bütün siyasi partiler ve vatandaşlara eşit mesafededir, 80 milyonu temsil eder. "

- "Rejim değişikliğine ihtiyacımız yok"

Demokrasinin her şeyin özü olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, demokratik standartların büyütülmesi gerektiğini, bunun yolunun da eğitimden geçtiğini ifade etti.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 141 yıllık parlamento geleneğinin neden terk edildiğini anlamlandıramadığını belirterek, "Başbakanlık neden kalkıyor. Osmanlı’da vardı veziriazam ve vezirler. Madem o kadar geleneklerimize ve tarihimize bağlıyız, neden kaldırıyoruz? Biri çıkıp da bunun gerekçelerini anlatmış değil. Dolayısıyla rejim değişikliğine ihtiyacımız yok, neden rejimimizi değiştiriyoruz? Hangi gerekçeyle değiştiriyoruz?" dedi.

- "Siyasal gerilim azalsa, birçok sorun çözülür"

Günün 24 saati referandum gündemi dayatıldığı için spora gereken ilgiyi gösteremediklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Türkiye’de bu siyasal gerilim azalsa, insanlar oturup konuşabilse, bir araya gelip tartışabilseler, birçok sorun çözülür. Bu ülkenin geleceğini düşünüyoruz, uygar dünyanın bir parçası olmak istiyoruz. Parlamentoyu, bir engel unsuru olarak görmek asla doğru değildir. Siyaset kurumu, gerginlikleri azalttığı takdirde, üzerine düşeni yapacaktır ama siyaset kurumunun üzerindeki vesayet de kalkmalıdır. Nedir o vesayet? Tek adam vesayetinin, lider sultasının olmaması lazım. Lider sultasının olduğu bir demokrasi, demokrasi değildir. Milletvekilini halk seçiyor mu zannediyorsunuz? ’Milletin vekilini millet seçsin, niye lider seçiyor? Bunu değiştirelim’ dedik. Yanaşmıyorlar. Vesayet, vesayet diyorlar. Bu lafı en çok kullananlar, demokrasi üzerindeki vesayetçilerdir. Kaldırın bunu. Siyasi otoritenin üzerinde, lider vesayeti olunca ne oluyor ? Parlamentoda milletvekili özgür iradesi ile oy kullanamıyor ya da el kaldırırken, ’Genel başkan görürse bir dahaki seçimlerde, üstümü çizer’ diyor. Bu mudur demokrasi? Bu, demokrasi değildir. Peki bunu kaldırıyor muyuz? Hayır, kaldırmıyoruz. Kim getirdi bunu? 12 Eylül darbecileri getirdi. Darbe hukukunu kim savunuyor? Biz değil onlar savunuyorlar. Darbe hukukunu savunanların, darbecilerden şikayet etme hakkı yoktur."

Kılıçdaroğlu, bu nedenle sorunların çözülmediğini ve derinleştiğini belirterek, "İşte sporda karşılaştığımız doping faciası. İstifa eden bir siyasetçi gördünüz mü? Yok. O zaman bir sorunumuz var demektir. Hayatın her alanına kokuşmuşluk sinmiş durumda. Şimdi bunun üzerine tek adam vesayeti getireceğiz ve Türkiye’yi tek adam yönetecek. Devletin yapısı ve işleyişiyle ilgili bütün kararları bir kişi alacak. Meclisi de feshedebiliyor hem de bir kararla. Hatta karara da gerek yok. ’Efendim, fesih yetkisi yok’ deniyor, bal gibi de var. Görev süresi dolmadan, meclisi seçime götürüyorsanız, meclisi feshediyorsunuz demektir. Bu fesih yetkisinin olduğunu, sadece ben söylemiyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Adalet Bakanı da söylüyor. Nerede? Meclis’te söylüyor. Açıp tutanaklara baksınlar. Hatta Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Anayasa Komisyonu Başkanı da söylüyor. ‘Fesih yetkisi getiriyoruz, Amerika’dan ayrı olarak’ diyor. Onları hiç görmüyorlar, ben ‘fesih yetkisi var’ dedim ya ‘Kılıçdaroğlu yalan söylüyor’ diyorlar. Benim elimde kanıt var. Bütün televizyon kanalları, gazeteciler de sizin elinizde. Sizin istediğiniz gazetecilerle, sizin istediğiniz televizyonda oturalım, medeni insanlar gibi konuşalım. Ben mi doğru söylüyorum, sen mi? Gelmezler, onlar da biliyor benim doğruyu söylediğimi." değerlendirmesinde bulundu.

- "Mustafa Kemal hiçbir zaman tek adam olmadı"

Ülkeye, bayrağa, çocuklara karşı herkesin sorumluluğu olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, "Hepimiz bir arada yaşama irademizi en güçlü şekilde ortaya koymalıyız. Dünya görüşlerimiz farklı olabilir ama biz arada huzur içinde yaşamak istiyoruz. Bir arada haklarımızın güvence altında olduğu bir anayasa istiyoruz. Çünkü haklarımız güvence altında ise daha huzurlu yaşarız. Her görüş saygıdeğerdir, demokrasilerde kural budur, bunu tersine çevirmek istiyorlar. Tersine çevirmemek de bizim elimizde. ’CHP neden Anayasa Mahkemesine gitmedi?’ diyorlar. Milletin kaderini Anayasa Mahkemesi belirlemez, bir milletin kaderini milletin kendisi belirler. O yüzden Mustafa Kemal hiçbir zaman tek adam olmadı ve ona bile fesih yetkisi verilmedi. Mutlaka sandığa gidilmeli, çünkü bu hepimizin geleceğini belirleyecek olan anayasa değişikliğidir." ifadelerini kullandı.