03.12.2020

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU İLE DEMOKRAT PARTİ GENEL BAŞKANI GÜLTEKİN UYSAL’IN ORTAK BASIN TOPLANTISI (03 ARALIK 2020)

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, DemokrAT Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ı ziyaret etti.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’na, CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke ile Genel Başkan Yardımcıları Faik Öztrak, Oğuz Kaan Salıcı ve Seyit Torun eşlik etti.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, ziyaret sonrası düzenlenen basın toplantısında şunları söyledi:


Gültekin UYSAL- Sayın Genel Başkanım, çok kıymetli basın mensupları, öncelikle Cumhuriyet Halk Partisi heyetini Genel Merkezimizde ağırlıyor olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz, bunu ifade etmek isterim. Tüm siyasi partilerle medeni ilişkilerimizi sürdürdüğümüz gibi Türkiye’nin iki köprü geleneği olarak özellikle bugün Türkiye’nin içine düştüğü ve derin nefes alması için çabalar sarf ettiğimiz böyle bir iklimde; memleketimizin, milletimizin, demokrasimizin temel hak ve hürriyetler başta olmak üzere en can alıcı meselelerini değerlendirme imkanı bulduk.
Ben bu vesileyle tekrar Sayın Genel Başkana ziyaretleri dolayısıyla, gösterdikleri nezaket dolayısıyla müteşekkir olduğumu tüm arkadaşlarım, camiamız adına ifade etmek istiyorum. Tekrar hoş geldiniz efendim.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Teşekkür ederim Sayın Genel Başkan. Değerli basın mensupları, Sayın Genel Başkan ve arkadaşlarıyla beraber Türkiye’nin içinde yaşadığı sorunları hem karşılıklı dillendirdik, hem de kendi çözümlerimizi de aktardık karşılıklı olarak ama bugün özellikle Sayın Genel Başkan Engelliler Günü olması dolayısıyla da cümleye Engelliler Günü olarak başlamıştı. Bugün bütün engellileri saygıyla selamlıyoruz ve siyasal iktidarın boş olan engelli kadrolarına bir an önce atama yapmasını da arzu ediyoruz. Bu kadar işsizlik varken ve devletin kadroları boşken, yasanın gereği olarak bu kadroların doldurulması gerekirken, 18 yıldır bu kadroların doldurulmaması engellilerin haklarının ellerinden alınması anlamına geliyor. O bağlamda biz bu kadroların bir an önce doldurulmasını arzu ederiz.
Türkiye’nin sorunları var doğru, o sorunları tartıştık o da doğru.
Değerli arkadaşlarım; geldiğimiz, ziyaret ettiğimiz parti; demokrasiyi savunan, demokrasinin güçlenmesi açısından mücadele eden saygıdeğer bir parti, tarihsel kökleri olan bir parti. Demokrasiyi hepimiz savunuyoruz ve demokrasi için mücadele ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım; bir tartışma programında, bir televizyon kanalına RTÜK tarafından ağır yaptırımların uygulanmasını demokrasi açısından asla kabul etmiyoruz. Eğer siz bağımsız bir yayın organını, özgür bir yayın organını yasalara aykırı olarak en ağır şekilde cezalandırırsanız bu doğru değildir, doğru olmaz. Dünyaya bizde demokrasi vardır algısını yerleştiremezsiniz. Tam tersine baskıcı, otoriter bir yönetimin olduğu algısını güçlendirmiş olursunuz. Zaten biz bunun böyle olduğunu biliyoruz ama dünya genelinde Türkiye’de bir otoriter rejimin, bir baskıcı rejimin olduğu algısını güçlendirmiş olursunuz. Medyanın özgür olması lazım, yandaş medya diye bir kavramın olmaması lazım, havuz medyası diye bir kavramın olmaması lazım. Ahlaki olarak da, demokratik olarak da bu tür kavramlardan Türkiye’nin kurtulması lazım ama benim gördüğüm kadarıyla sözünü ettikleri hukuk reformu bu galiba, yasaları beğenmedikleri medya organları üzerinde acımasızca uygulamak, bürokratlar aracılığıyla uygulamak. Söylemek istedikleri, dillendirmek istedikleri hukuk reformu bu galiba, Türkiye’yi biraz daha geriye götürmek, demokratik standartlarımızı biraz daha törpülemek.
Ama ne yaparlarsa yapsınlar değerli basın mensupları bu ülkeye demokrasiyi getirmeye kararlıyız. Bir daha ifade edeyim, 83 milyon vatandaşıma ifade edeyim, özellikle AK Partiye oy veren kardeşlerime ifade edeyim; ne yaparlarsa yapsınlar güzel Türkiye’mize huzuru ve demokrasiyi getirmeye kararlıyız. Dostlarımızla beraber, arkadaşlarımızla beraber biz bu güzel ülkeye demokrasiyi getireceğiz.
Soru- Devam eden bir ordu tartışması var. Dün de Sayın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in bir açıklaması oldu, “İfadeler hiç hoş olmamıştır, çok yanlıştır. İnanıyorum ki hukuk bunun gereğini yerine getirecektir” dedi. Genelkurmay Başkanının bu açıklamasını nasıl değerlendirirsiniz?
İkinci sorum da TOBB’la ilgili efendim. Malum esnaf zor durumda, siz de sık sık dile getiriyorsunuz. Yılda iki kez de TOBB’a ödedikleri belirli bir aidatlar var ama şu ana kadar esnafa TOBB’dan herhangi bir yardım yapılmadı. 2010 yılından bu yana da TOBB’un kasasında bu gelirlerden ne kadar biriktirildiği açıklanmıyor. Kendisi de dün ziyaretteydi, o da “emirlerinize hazırız, ne gerekiyorsa” dedi. Bu konuyu nasıl değerlendirirsiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yassıada’ya ne yaptılar arkadaşlar? Yassıada’nın ne olması lazımdı? Yassıada’nın bu ülkede demokrasi adası olması lazımdı. Orayı ne yaptılar? Beton yığınına döndürdüler. Kimin parasıyla yaptılar? Hazineden para çıkmadı, TOBB yaptı onu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği yaptı. Bir beton yığını olarak orada duruyor. Kendi tarihine sahip çıkmayan, demokrasisine sahip çıkmayan, o adanın değerinin ne olduğunu demokrasi açısından bilmeyen bir anlayışa ne söyleyeceksiniz? Kendi kaynaklarını nereye harcıyor TOBB acaba, dünyanın parasını topluyor, nereye harcıyor bu paraları? Talimat üzerine para mı harcanır? İhtiyaç üzerine para harcanır. Talimat üzerine, siyasi otoritenin talimatı üzerine para harcanmaz. Ahlaki de değil, doğru da değildir.
Değerli arkadaşlarım; Katar ordusuna Türk Silahlı Kuvvetlerinin en büyük fabrikasının, 20 milyar dolarlık fabrikasını sıfır bedelle verilmesini asla kabul edemeyiz. Bir daha ifade edeyim, Katar ordusuna 20 milyar dolarlık tank palet fabrikasının 1 kuruş, 1 cent alınmadan verilmesini asla kabul edemeyiz. Arkasında isterse kim olursa olsun, hangi güç olursa olsun. Kimi arkalarına alırlarsa alsınlar; siyaseten de, başka amaçlarla da kimi arkalarına alırlarsa alsınlar. Tank palet fabrikasının Katar ordusuna peşkeş çekilmesi Türkiye Cumhuriyeti devletine de, ordusuna da açıkça söylüyorum ihanettir. Bu kadar açık, bu kadar net söylüyorum. 1 lira almadılar, 1 dolar almadılar. Bunu gündeme getirmemizden rahatsız oluyorlar.
Bakınız, toplandı Bakanlar Kurulu, 5 saat konuştular. Pandemide esnafın sıkıntılarını dile getiren bir cümle kullandılar mı? Esnafın sıkıntısı var, milyonlarca esnafın sıkıntısı var. Sokakta simit satıp ailesini geçindiren vatandaşın sıkıntısı var, berberin sıkıntısı var, manavın sıkıntısı var, bir cümle söylediler mi? Bir cümle dahi söylemediler. Gündemi saptırmak istiyorlar. Bu konuların tartışılmasını istemiyorlar. Konuşacağız, tartışacağız, toplumun her kesimine, her dokusuna ulaşacağız, hiçbir ayrım yapmayacağız.
Buradan vatandaşlarıma şunu açık ve net söylemek isterim. Sevgili vatandaşlarım, asla umutsuz olmayınız, asla. Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir, bu sorunların tamamını aşar, sadece Türkiye bugün için yönetilmiyor, Türkiye savruluyor, egemen güçlerin -altını çiziyorum, egemen güçlerin- ekonomik olarak Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığı üzerinde gölgesi var, bu gölgeyi de kaldıracağız.
Soru- Efendim tank palet tartışmasının gölgesinde sendikalardan karargaha bir destek ziyareti geldi. Bu ziyareti nasıl değerlendirirsiniz? Birlikte bir fotoğrafta çekilmişlerdi aynı zamanda.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tank palet fabrikasında çalışan işçiler nasıl bir pankart açmışlardı? ‘Tank palet vatandır, vatan satılamaz’ diye. Bu sendikalar orayı ziyarete gitti mi? O işçilerin haklarını korudular mı? Tank palet vatandır, vatan satılamaz. Ben o işçilerin hepsinin gözlerinden öpüyorum, hepsinin.
Soru- Geçtiğimiz hafta malum Cumhurbaşkanı Erdoğan, “bu ülkede bir sorun yoktur” ifadelerini kullandı. Bu açıklamaları nasıl değerlendirirsiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Erdoğan’a göre zaten Türkiye’de hiç sorun yok ki! Hangi sorun var Türkiye’de Erdoğan’a göre, hangi sorun var? Kahvecinin sorunu yok, esnafın sorunu yok, sanayicinin sorunu yok, KOBİ’nin sorunu yok. Akdeniz’de gemimiz basıldı 5 saat cevap alamadılar, gemimiz basıldı, askerler bastı hiçbir sorunumuz yok. Kuzey Irak’ta askerlerin başına çuval geçirildi, hiçbir sorunumuz yok. İdlib’de 36 askerimiz şehit edildi, hiçbir sorunumuz yok. Gidildi Putin’in kapısında dakikalarca beklenildi, orada tersyüz edildi geldi, Türkiye’de hiçbir sorun yok. Hangi sorun var Erdoğan’a göre Türkiye’de? Hiçbir sorun yok! Türkiye’de Erdoğan’a göre yatağa aç giden hiç kimse yok. Çünkü sarayda sorun yok. Sarayda sorun yoksa Türkiye’de sorun yok diyor. Saraydan bakıyor zaten, halktan kopmuş zaten. Erdoğan’ın halktan koptuğunu bilmeyen mi var? Hepimiz biliyoruz. Halk nerede, Erdoğan nerede? Millet nerede, Erdoğan nerede? Erdoğan Trump’tan talimat gelince esas duruşa geçer, esnaf biraz geçinemiyorum deyince ya da bağımsız bir medya yayın yapınca hemen ceza ve kapatın. Dün İstanbul’da ne oldu? Küçük bir çocuğun tezgahına el konuldu, arabasına el konuldu, o çocuğa yapmadıkları kalmadı. “Sorun yok” diyor memlekette. Ne sorunu yok? Senin sorundan haberin yok! Emin olun Erdoğan’ın ve arkadaşlarının sorundan haberi yok. Bakın şu soruya cevap alamadım ben hala. Gemimizde arama yapılırken bildiriyorlar, 5 saat Türkiye Cumhuriyeti Devletinden haber alınamıyor 5 saat. Arama yapacağız, izin veriyor musunuz diye. 5 saat ne oldu? Ne oldu 5 saat, niye ulaşamadılar? 4 saat ulaşamıyorlar, beşinci saatte ise Roma Büyükelçisini arıyorlar; ya biz bu Türkiye’yi arıyoruz, kimse çıkmıyor telefona, biz gemide arama yapacağız, kuralımız budur, ne diyorsunuz diye. Roma Büyükelçisi de ulaşamıyor. Çünkü her şey bir kişiye bağlanmış vaziyette, ona ulaşırsan karar alabiliyorsun, ulaşamazsan karar alamıyorsun.
Gültekin UYSAL- Türkiye’nin problemlerini kompartımanlara ayırarak tarif etmek yerine koskoca bir demokrasi problemimiz var, eşitlik problemimiz var, hukuk problemimiz var ve her geçen gün rengi koyulaşan bir anti demokratik rejim problemimiz var. Basın olarak temel hak ve hürriyetleri en geniş manada kullanma ihtiyacı duyan sizler başta olmak üzere -ki son RTÜK’ün Habertürk’e verdiği ceza bunun ispatıdır- demokrasi dışı rejimlerde tüm yasaklar yazılı değildir, fiili yasaklar da var, oto sansürün işlediği böyle bir süreç var. Bağımsız kurulların yukarıdan talimat almakla övündüğü bir Türkiye var. O açıdan bütün meselelerini demokrasi parantezi içerisinde değerlendiriyoruz ve Türkiye’yi ifade ettiğim gibi derinden bir nefes alacak, külfetleri ve nimetleri ortak bir paydada paylaşacak, yarınlara güvenle bakacak, herkesin hukukundan emin olduğu bir Türkiye’yi yaratmak noktasında hepimizin çabası var. Ben bu açıdan değerlendiriyorum. O açıdan tüm konuştuğumuz bütün bu meselelerin kademe kademe bir devlet olmaktan çıkmış kişi devleti haline gelmiş, karar alma süreçlerinin ne noktaya getirdiğini görüyoruz. Bir tarafta 200 milyon dolara borsanın yüzde 10’u satılırken diğer tarafta 750 milyon dolarını bu ülke bir lunaparkta kaybetti, bunu da kayda geçirmek lazım. Sayın Cumhurbaşkanı swap anlaşmalarının dışında Merkez Bankasının döviz rezervinin eksi 46 milyar dolara geldiğini son dakikada Sayın Naci Ağbal’ın sunumuyla öğreniyorsa bu büyük ülkede bir felaket vardır. O açıdan topyekûn bir demokrasi problemi, işlemeyen demokratik rejim problemi var ve dört nala felakete doğru sürüklenen bir Türkiye var. Tüm çabamız meşruiyet içerisinde Türkiye’nin bu sorunları çözmesidir.
Soru- Efendim dün Kayseri’de “hiçbir teröristin cenaze törenine asla ve asla hiçbir siyasi parti milletvekilinin, il başkanı, ilçe başkanının katılmasını doğru bulmuyorum” dediniz. Ama 21 Kasım 2015’te terörist Aziz Güler’in cenazesine CHP milletvekilleri Gamze Akkuş İlgezdi ve Sezgin Tanrıkulu katıldı. Siz cenazedeki fotoğraflarında fotomontaj olduğunu söylediniz ancak Tanrıkulu bir televizyon yayınında da fotoğrafın doğru olduğunu kendisi beyan ediyor. Bu isimlerden birisi başdanışmanınız, birisi de Genel Başkan Yardımcısı, ne söylersiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hiçbir teröristin cenaze törenine arkadaşların katılmasını asla doğru bulmam hiç kimsenin, hiçbir milletvekilinin katılmasını doğru bulmam. Her zaman, her yerde bunu söylerim. Terörist insanlık suçu işler. Teröriste karşı, terörizme karşı bütün siyasi partilerin ortak tavır takınması gerektiğine inanırım. Terör konusunda en büyük acıyı çeken Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin terörden arınması lazım, terörü yok etmesi lazım, terörle mücadele etmesi lazım. Teröre karşı verdiğimiz binlerce şehidimiz var, bütün şehitlerimizi de saygıyla anmamız lazım. Tabi şehitlerin parasına el koyan siyasi iktidarı da unutmamak lazım. 15 Temmuz şehitlerinin paralarına, yine Beşiktaş’ta 40’ı polis olmak üzere 47 şehidimizin parasına el koyan siyasi iktidarı da sizin sorgulamanız lazım. Ve bu soruyu da lütfen Sayın Erdoğan’la karşı karşıya geldiğinizde, “Kılıçdaroğlu şu soruyu Erdoğan’a sorar mısınız diye bana söyledi, ben onun adına bu soruyu size sormak zorundayım, çünkü ben bağımsız bir gazeteciyim…” deyin. Bu soruyu da ona sormanızı arzu ederim.
Soru- Efendim ilk soruma istinaden, Sayın Genelkurmay Başkanının siyasetin tartışmasına girmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Genelkurmay Başkanları siyasi tartışmaya giremezler. Bakınız değerli arkadaşlar; dün yine bir televizyon programında iktidar partisine destek veren bir kişi, eski milletvekili galiba şu açıklamayı yapıyor: “Ekonomik olarak- Katar için söylüyor- ekonomik olarak Türkiye’yi neredeyse en kritik dönemlerde besliyorlar, para aktarıyorlar. Katar en kritik dönemlerde Türkiye’yi besliyor.” Ne zamandan beri Türkiye Cumhuriyeti Devleti Katar’ın beslemesi oldu? Buna itiraz eden var mı, bunu konuşan var mı, bu yanlıştır diyen var mı, bunu düzelt, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Katar’ın beslemesi olamaz diye düzelt diyen var mı? Yok. RTÜK var mı? RTÜK yok, neden? Kanal yandaş kanal da onun için. Neden? Söyleyen AK Partili de onun için. Bundan daha ağır bir cümle olabilir mi? Bir daha söylüyorum, bundan daha ağır bir cümle olabilir mi? “Katar Türkiye’yi besliyor.” Biz aç mıyız, biz el avuç açan bir devlet miyiz, biz Katar’ın beslemesi miyiz? Tank palet fabrikasını bedava verdi, niye bedava verdi? Besleme olduğun için mi? Bunların tartışılması lazım, bunların konuşulması lazım.
Teşekkür ederim değerli arkadaşlarım.