14.04.2018
14.04.2018
Efendim Belediye Başkanlarımızı dinlediniz, onlardan memnun musunuz? Demek ki onların ayağını kaydıracağız herhalde öyle mi? Sizler memnun olduğunuz sürece biz de memnunuz. Ben bütün Belediye Başkanı arkadaşlarıma şunu söylüyorum. Bir, seçildiğiniz andan itibaren hiçbir şekilde hiçbir vatandaşı ötekileştirmeyeceksiniz. Oy versin, vermesin, kimliği ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun, yaşam tarzı ne olursa olsun her vatandaşı kucaklayacaksınız. Yetiyor mu? Hayır. Bir şey daha istiyorum, bütün Belediye Başkanlarımdan istiyorum. Harcadığınız her kuruşun hesabını belde halkına, yani millete vereceksiniz. Biz yüksek ahlakı kural edinmiş bir partiyiz. Öyle bir gelenekten geliyoruz. Biz kul hakkı yemeyiz, biz ahlaka inanırız, biz yeteneğe inanırız, biz bilgiye ve birikime inanırız. Biz hesap vermekten korkmayız, hesap vermeyi onurlu bir görev sayarız. Çünkü halka hizmet hakka hizmettir, bunu biliriz.
Efendim bugün Hatay’da olmaktan, sizlerle beraber olmaktan onur ve gurur duyduğumu ifade edeyim. Hatay’a geldim, sabahleyin iş dünyasıyla, kanaat önderleriyle bir arada olduk, sonra şehit ailelerine gittik, o ailelerle birlikte olduk. Sonra Sakız Karakoluna gittik, sınır, sıfır noktada komutanlarla, askerlerle beraber olduk, birlikte sohbet ettik. Buradan açık ve net ifade edeyim, kahraman ordumuza her zaman, her ortamda her zaman güvendik ve güvenmeye devam ediyoruz.
HATAY SADECE TÜRKİYE’NİN DEĞİL, DÜNYANIN GÖZBEBEĞİDİR
Bir zat kalkmış demiş ki, ‘ya bu Kılıçdaroğlu’nun Hatay’da ne işi var?’ Ben söyleyeyim, burası kimsenin tapulu malı değildir. Hatay sadece Türkiye’nin değil, Hatay dünyanın gözbebeğidir dünyanın! Hatay’ın hoşgörüsü, Hatay’ın kültürü, Hatay’ın tarihi, Hatay’ın mutfağı sadece Türkiye’de değil bütün dünyada bilinir. O nedenle Belediye Başkanımız söyledi; Avusturalya’yla, Çin’le mücadele ettik ama dünya EXPO’yu Hatay’a verdi. Hatay’a boşuna vermedi. O zat diyor ki, ‘Kılıçdaroğlu Hatay’a niye gitti?’ Gözlerinden öpüyorum onun, Hatay’a bunun için geliyorum ben, Hatay’ı sevdiğim için geliyorum, Hatay’a inandığım için geliyorum, Hatay’a güvendiğim için geliyorum. Habib-i Neccar var burada, onun için geliyorum ben Hatay’a. Hızır’ın makamı buradadır, onun için geliyorum Hatay’a. Bestami Beyazid’in türbesi var, onun için geliyorum Hatay’a. St. Pierre Kilisesi var onun için geliyorum Hatay’a. Önemli bir şahsiyet var Cemil Meriç var onun için geliyorum Hatay’a. Ve dünyanın ilk aydınlatılan caddesi Hatay’daki bir caddedir onun için, aydınlık insanların kentidir, onun için geliyorum Hatay’a.
Peki o zat Hatay’ı bilir mi? Geldi Hatay’a söz verdi Hataylılara sözünde durmadı, unuttu. Ama biz unutmayız, söz verdik mi sözümüzü tutarız. Bakın bugün şehit ailelerini ziyaret ettik, onlara belli sözler verildi, hep beraber verdik. O sözlerin sonuna kadar takipçisi olacağım. O ailelerin talepleri, istemleri yerine gelinceye kadar ben yatağımda rahat uyumayacağım. Onların talepleri önce yerine gelecek. Şehide ve şehit ailesine saygı neymiş, o kaçak sarayda oturan zata öğreteceğim.
BEN POSTALI DA, PARKAYI DA SEN UYURKEN 68’LERDE GİYİYORDUM
Efendim bir de diyor ki, ‘Kılıçdaroğlu Hatay’a niye gidiyor’ diyor. ‘Ona postal göndereyim, ona parka göndereyim...’ Meraklanma gözlerinden öptüğüm zat; ben postalı da, ben parkayı da sen uyurken 68’lerde giyiyordum. Merak edebilir tabi postal, parka. Ben senin gibi sahte üniformalar falan giymem. Gittim askere onurlu üniformamı giydim. Ama istiyorsan postal, oğluma söyleyeceğim askere göndermediğin çocuklarına postalı da göndereceğim, göreceksin sen.
Her zaman söyledim, ben kimseyle özel bir tartışma alanı yaratmak istemiyorum. Ama benimle ilgili bir şey söylüyorsan önce düşüneceksin, Kılıçdaroğlu bu sözün altında kalır mı, kalmaz mı diye düşüneceksin. Sen eğer cesaretin varsa karşıma çıkacaksın, oturup konuşacağız, ‘er meydanıdır’ diyordun, ‘er meydanına gel çıkalım’ diyordun. ‘Kılıçdaroğlu er meydanına çıkmaz’ diyordun. Söyledim, salı günü söyledim, çarşamba günü söyledim, perşembe günü söyledim, şimdi bugün cumartesi mi? Bugün cumartesi yine söylüyorum, er meydanını sen belirle, söz veriyorum çıkacağım.
Efendim Hatay’a niye gidiyorsun? Hatay dünyanın barış kentidir, dünyanın. Eğer Hatay’ı bilirsen Ortadoğu’yu çözersin. Hatay’da huzur niçin vardır? Ortadoğu’da neden kan gövdeyi götürüyor. Eğer sen Hatay’ı anlarsan Ortadoğu’yu anlarsın. Hatay’ın politikası budur. Hatay’ın insanı sevgi doludur, yüreği sevgi doludur. Kin yoktur, öfke yoktur, intikam duygusu yoktur, sevgi vardır, barış vardır, kardeşlik vardır, birlikte yaşamak vardır. Sen Hatay’ı da, Ortadoğu’yu da bu nedenle anlamıyorsun. Ama biz Hatay’ı çok iyi biliyoruz. İlk Hatay’a gelişim 1971 yılıdır. Genç bir devlet memuruyken buraya gelmiştim Hatay’a ve ilk künefeyi 1971 yılında Hatay’da yedim. Hatay’ı unutmam, Hatay o zamandan beri sadece benim bildiğim Hatay değil, bütün dünyanın bildiği Hatay giderek büyüdü, giderek gelişti.
Şimdi anakent belediye başkanımız var, başarıyla görev yapıyor. Engellemek için her türlü numarayı çekiyorlar, ama şunu bilmiyorlar; bir insanın yüreğinde Hatay sevdası varsa önüne çıkardığınız bütün engelleri, bütün duvarları yıkar ve geçer. O nedenle bizim belediye başkanlarımız önlerine kim engel çıkarırsa çıkarsın onlar inandıkları yolda, inandıkları doğrultuda yollarına devam edeceklerdir. Çünkü onlar Hatay’ı ve Hataylıları seviyorlar. Biz de onları seviyoruz.
ONLAR SİLAH SATIYORLAR, MÜSLÜMANLAR DA ‘ALLAH ALLAH’ DİYEREK BİRBİRLERİNİ ÖLDÜRÜYORLAR
Efendim Hatay’ı niye seviyorum? Ortadoğu kan gölüne döndü. Biraz Suriye’den bahsetmek isterim, biraz Irak’tan bahsetmek isterim. Ortadoğu kan gölüne döndü. 81 milyon vatandaşıma sesleniyorum, Ortadoğu’yu kan gölüne kim çevirdi? Müslümanı Müslümana kim kırdırdı, kim silah gönderdi? Ya yani gerçekten içim acıyor, içim acıyor. Komşuda yangın çıkarsa, hiçbir şey yapmazsak bir kova suyla gideriz yangını söndürmek için. Suriye’de yangın çıkıyor, kan gövdeyi götürüyor, suyla değil elimizde benzin bidonuyla gidiyoruz. Benzin bidonuyla gidiyorlar orada insanlar birbirlerini öldürsünler diye. Bu sabah kalktık, arkadaşlarım ilk haberi verdiler. Efendim Suriye’ye silahlar, bombalar atılıyor. Nereden? Akdeniz’den. Nereden? Bilmem kaç kilometreden, bilmem nereden atılıyor. Atan kim? Egemen güçler. Bombayı nereye atıyorlar? Suriye’ye atıyorlar. Suriye’de kim yaşıyor? Arap halkları yaşıyor. Ölen kim? Arap halkları. Kürt’üdür, Arap’ıdır, Ezidi’sidir, Sünni’sidir, Şii’sidir. Kim olursa olsun, ama ölen insandır insan! Allah’ın yarattığı en değerli varlık insandır ve biz insanın öldürülmesine, insanın katledilmesine karşıyız kim olursa olsun. Egemen güçler silahla oradaki insanları öldürüyorlar. Yeri geliyor bakıyorsunuz Amerika silah veriyor, yeri geliyor bakıyorsunuz Rusya silah veriyor. Onlar silah satıyorlar, Müslümanlar da ‘Allah Allah’ diyerek birbirlerini öldürüyorlar. Oturup düşünmemiz lazım. Arap dünyasının da oturup düşünmesi lazım, bizim insanımızın da oturup düşünmesi lazım. Neden bu ülkelerde savaş var, hangi gerekçeyle savaş var ve bu ülkelerin yöneticileri ve onların çevresindeki devletler ve o devletlerin başkanları neden bir araya gelip kendi sorunlarını çözemiyorlar? Egemen güçlere neden kendilerini muhtaç hissediyorlar. Ortadoğu’da savaş varsa İran’ı var, Irak’ı var, Suriye’si var, Türkiye’si var. Gelin kardeşim 4 devlet bir araya gelin, böyle bir sorun var deyin, oturun akılla, mantıkla, ilimle, irfanla sorunu çözün. Neden illa Amerika, neden illa Rusya? Neden, neden? Bunu anlayamıyorum, anlamakta zorluk çekiyorum.
CHP İKTİDARINDA ORTADOĞU’YU BİR BARIŞ DENİZİNE DÖNDÜRECEĞİZ
Ve sizlere söz veriyorum, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında Ortadoğu’yu bir barış denizine döndürmek bizim görevimiz olacaktır, bizim namus borcumuz olacaktır. Kinle yapmayacağız, öfkeyle yapmayacağız, insan sevgisiyle yapacağız bütün bunların tamamını. Egemen güçler elimize silah verirse kabul etmeyeceğiz. Birisi diyor ‘Akdeniz’den atacağım yeni geliştirdiğim bombaları’, öbürü diyor ki ‘Hazar Denizinden atacağım yeni geliştirdiğim bombaları.’ Nerede deniyorlar? İslam dünyasında deniyorlar. Nerede deniyorlar? Suriye’de deniyorlar. Ne diyorlardı? ‘Irak’ta nükleer silah var’ diyorlardı. Binlerce Iraklı öldü. Şimdi ‘Suriye’de kimyasal silah var’ diyorlar tıpkı Irak’ta söyledikleri gibi. İspat ettin mi? Dedim kardeşim kimyasal silah kullanmak suçtur, eyvallah. Kim kimyasal silah kullanıyorsa cezalandırılsın, eyvallah. Ama önce bunu tespit edeceksin, kim kullandı ve bu kimyasal silahlar nerede üretildi? Bunu tespit etmek kolay; Birleşmiş Milletlerden bir teknik heyet gelir, oturur araştırır ve ondan sonra gereği yapılır. Araştırmadan, sormadan ‘efendim ben geliştirdiğim yeni silahları deneyeceğim, ülkeler üzerinde deneyeceğim, Suriye üzerinde deneyeceğim, Irak üzerinde deneyeceğim’ derseniz egemen güçlerin paylaşım savaşı Ortadoğu’da yaşanır. Vekalet savaşları Ortadoğu’da yaşanır. Bedeli kim öder? Oradaki Araplar öder, oradaki Kürtler öder, oradaki Ezidiler öder. Kim onlar? Onlar bizim akrabamız. Bizim akrabamız değil mi? Oradaki Araplarla burada yaşayan Araplar bizim akrabamız değil mi? Orada yaşayan Kürtlerle, burada yaşayan Kürtler bizim akrabamız değil mi, kız alıp vermiyor muyuz, düğün dernek yapmıyor muyuz? Beyefendi diyor ki, ‘senin Hatay’da ne işin var?’ Benim Hatay’da işim barış için var, kardeşlik için var, dostluk için var. Kimsenin etnik kimliğini, kimsenin inancını, kimsenin yaşam tarzını siyasete malzeme etmem. Benim için insan şudur, insan Allah’ın yarattığı en değerli varlıktır ve benim başımın üstünde yeri vardır nokta. İnsan budur.
SÖZÜMÜ YERİNE GETİRMEK İÇİN BANA YETKİ VERECEKSİNİZ
Bir politika izlediler, 3,5 milyon Suriyeli Türkiye’ye geldi. Bugün Reyhanlı’ya gittim, Reyhanlı nüfusundan fazla Suriyeli nüfus var. Ne diyor beyefendi? ‘Suriyelilere 30 milyar dolar para harcadım’ diyor. Sordum ‘30 milyar dolar harcasaydın bütün Suriyeliler ev bark sahibi olurdu. Yok öyle bir şey. Bu parayı ne yaptın arkadaş? Kime, ne zaman, nerede harcadın?’, hesabı verilmiş değil. 30 milyar dolar para kimin parası? Farz edelim harcadın kimin parası? Fakir fukaranın parası, vatandaşın parası. Bizim Suriyelilerle ilgili politikamız şu. Bir, onlar bizim akrabamız güzel. Ülkeye geldiler güzel, başımızın üstünde yeri var güzel. Ama Ortadoğu savaşını bir, en kısa sürede bitireceğiz. İki, Avrupa’ya gittim AB yetkilileriyle konuştum, dediler ki ‘savaş biterse Suriyeliler Suriye’ye döner mi?’ ‘Dönmezler’ Elinizi cebinize atacaksınız, Suriye’yi yeniden inşa edeceğiz, evlerini, okullarını, yollarını, hastanelerini yapacaksınız ondan sonra Suriyeli kardeşlerimize diyeceğiz ki buyurun Suriye’ye gidin kardeşim. Bakın evinizi yaptık, yolunuzu yaptık, okulunuzu yaptık, parkınızı yaptık kardeşlik devam edecek, dostluk devam edecek, birlikte yaşama devam edecek’ dedim. Biz bunları yapacağız. Sözüm sözdür. Ama bu sözümü yerine getirmem için bana yetki vereceksiniz ve bana sorumluluk vereceksiniz. Yetki ve sorumluluk verirseniz bunların tamamı olur.
BİZ DEVLET MEMURUYUZ; HARAM YEMEYİZ, YOLSUZLUK YAPMAYIZ
Efendim yine bu zat diyor ki, bu Kılıçdaroğlu var ya bu Kılıçdaroğlu, e ne olmuş Kılıçdaroğlu’na. Efendim devlette çalışırken, e? Hiç para kazanmamış maaşının dışında. Biz devlet memuruyuz ya haram yemeyiz biz, yolsuzluk yapmayız, kul hakkı yemeyiz. Yani ben hayret ediyorum, emin olun hayret ediyorum. Ya rüşvet yemek, yolsuzluk yapmak, kul hakkı yemek devlet yönetimi için ne zamandan beri gerekçe oldu? Yani devleti yönetirsen malı götüreceksin, öyle mi? E benim ahlakım buna izin vermiyor, benim inancım da buna izin vermiyor, benim dinim de buna izin vermiyor, benim bilgim de, felsefem de, ahlakım da buna izin vermiyor. Nasıl malı götürürüm, kul hakkını nasıl yerim ben? Rahmetli babam derdi ki çocuklarına, ‘oğlum siz doğru durun, eğri belasını bulur.’ Doğru durmaya özen gösteriyoruz, doğru duracağız.
SAVAŞ BİTERSE BÖLGEYE BARIŞ, HUZUR GELİR
Efendim devlet yönetiminde liyakat esastır. Devlet kinle yönetilmez, devlet öfkeyle yönetilmez, devlet önyargıyla yönetilmez, devlet liyakat esasına göre yönetilir. İşi ehline teslim ettiğiniz zaman, devlet devlet olur. İşi ehline teslim etmezseniz, devlet devletlikten çıkar. O nedenle denmiştir adalet mülkün, yani devletin temelidir. Eğer adalet devletin temeliyse adalete hepimizin saygı göstermesi lazım. Ayrıca bütün semavi dinlerin ortak özelliği adalettir. Bütün semavi dinlerde adalet önemlidir. Eğer burası bütün semavi dinlerin de olduğu bir kentse ve barış içinde yaşanıyorsa adalete, hakka ve hukuka duyulan saygıdandır. O nedenle hakka, hukuka ve adalet saygı duyan Hataylıları hem yürekten kucaklıyorum, hem de hepsine en içten saygılarımı sunuyorum.
Efendim savaş biterse ne olur Ortadoğu’da? Savaş biterse bölgeye barış gelir, bölgeye huzur gelir. Suriye’yle dostluğun olduğu dönemleri düşünün, Hatay’a gelirdim bütün oteller dolu, bütün lokantalar dolu, herkes rahatlıkla alışveriş yapıyor, herkes huzur içinde, kimsenin sorunu yok, kimsenin bir derdi yok. Bugün oteller boş. Yayladağ Kapısına bakın, Cilvegözü’ne bakın, eskiden TIR şoförlerinin para kazandıkları, TIR’larını satmak değil, yeni TIR alabilir miyiz diye çaba harcadıkları bir dönemden bugün açlığa mahkum edilmiş esnafların dönemine geldik. Bunları aşma kapasitemiz vardır, aşma birikimimiz vardır, aşma kültürümüz vardır. Bütün mesele birlikte, beraber hareket etmektir.
2019’DA ÖNÜMÜZDE İKİ TANE SEÇENEK VAR, İKİ D
2019’a geleyim, 2019’da önümüzde iki tane seçenek var, iki D. Ne demek iki D? Demokrasi, diktatörlük. İki D bu. Ya demokrasiden yana tercihimizi koyacağız, ya da diktadan, tek adam yönetiminden yana tercihimizi kullanacağız. Eğer bir ülkedeki her şeyi ben bilirim, her şeyi ben yaparım, ameliyatı da ben yaparım, kadın doğumu da ben yaparım, askeri de ben idare ederim, efendim bilmem şunu da ben yaparım diyorsanız, o memleketi felakete teslim edersiniz. Çünkü liyakat biter. Ama demokrasiyi tercih ediyorsanız, tek adam rejimi değil, demokrasiyi tercih ediyorsanız yargı bağımsız olur, yani siyasi otoritenin emrinde olmaz. Gazi Meclisimiz güçlü olur, gazi unvanına uygun görev yapmış olur. Yürütme organı millete hesap verir, harcanan her kuruşun hesabını verir. Medya bağımsız olur ve demokraside herkes düşüncesini özgürce ifade eder. Bundan hareketle 2019’da önümüzde bir görev var, hepimizin sorumluluğu var ve demokrasiden yana oy kullandığımız zaman 1923’te kurduğumuz cumhuriyeti 2019’da gerçek anlamda bir demokrasiyle taçlandıracağız. Bundan herkesin emin olmasını istiyoruz.
Ve bir şey daha, 2019’da bu ülkeye demokrasiyi getirmek için en büyük çabayı harcayacak olanlar bu ülkenin kadınlarıdır. Bir daha söylüyorum bu ülkenin kadınlarıdır. Bu ülkenin kadınlarına inanıyorum, çünkü kadınların sezgi gücüne inanıyorum. Bu ülkenin kadınlarına güveniyorum, çünkü tek adam rejiminin sadece kendisi için değil, çocukları için nasıl bir felaket olacağını en iyi bilen, en iyi gören bu ülkenin kadınları olduğuna inanıyorum.
O nedenle kadınlar, sevgili anneler, çocuğunuza sahip çıktığınız gibi, bayrağınıza sahip çıktığınız gibi, ülkenize, vatanınıza sahip çıktığınız gibi 2019’da demokrasimize sahip çıkacağız, güçlü bir demokrasiyi hep birlikte inşa edeceğiz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırma rüyasını hayata geçireceğiz. Biliyorum belki o gece birileri rahat uyumayabilir. Hiç önemli değil, yeter ki çocuklarımız gelecek Türkiye’de huzur içinde sokaklarda oynayabilsinler, okullarına gidebilsinler, anneler, babalar, yaşlılar ve gençler huzur içinde bu ülkenin caddelerinde gezebilsinler. Size hiçbir şey değil, sadece ve sadece huzuru vadediyorum, barışı vadediyorum. Sadece Türkiye’de değil, Ortadoğu’da ve dünyada barışı vadediyorum.
SAVAŞA KARŞIYIZ
Bugün birileri açıklama yapmış, ‘Amerikalıların attığı füzeyi destekliyoruz’ demiş. Ben desteklemiyorum, asla desteklemiyorum. Ben barıştan yanayım, kardeşlikten yanayım, huzurdan yanayım, birlikte yaşamaktan yanayım. Bugün o bomba atar, yarın öbürü bomba atar, ölen benim akrabamsa ben içime sindiremem. Ölen bir insansa nerede olursa olsun ben içime sindiremem. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bütün hayatı savaş meydanlarında geçti. Açın Filistin’e bakın tarihine, açın Libya’nın tarihine, açın Dumlupınar’ı, Afyon’u, Antep’i, Maraş’a, her yere bakın, Kuvayimilliyecilere bakın. Gazi Mustafa Kemal Atatürk der ki, “Savaş zorunlu olmadıkça bir cinayettir” der. Neden? Savaşın acımasızlığını en iyi bilen kişi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür.
O nedenle savaşa karşıyız, savaş olmasın, huzur içinde hep beraber kardeşçe yaşayalım. Dostluklar sizinle birlikte olsun, sevgimi, saygımı, dostluğumu en içten, en samimi duygularla bütün Hataylılara sunuyorum. Yolunuz, yolumuz açık olsun diyorum, sağ olun, var olun diyorum.
28.11.2024
28.11.2024
28.11.2024
28.11.2024