30.01.2023

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Halk TV’de “Lider Masası” Programına Katıldı (29 Ocak 2023)

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Halk TV’de Liderler Masası programının konuğu oldu; Gazeteciler Bengü Şap Babaeker ve İsmail Küçükkaya’nın sorularını yanıtladı, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Bengü Şap Babaeker- İyi akşamlar, Halk TV’desiniz. Bugün Halk TV’de yepyeni bir program başlıyor. Bu programımızın adı Lider Masası. Neden Lider Masası? Çünkü Türkiye tarihinin en kritik, en önemli seçimlerinden birine giderken siyasetin nabzı yine Halk TV’de atacak. Seçim dönemine kadar liderleri Lider Masasında ağırlayacağız İsmail Küçükkaya’yla birlikte. Programımızın ilk konuğu CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu. Hoş geldiniz yayınımıza.

Kemal Kılıçdaroğlu- Teşekkür ederim efendim. Sizler de Genel Merkezimize hoş geldiniz.

İsmail Küçükkaya- Hoş bulduk, sağ olun.

Bengü Şap Babaeker- Yayınımıza sizlerde katılabilirsiniz sosyal medyadan. Kılıçdaroğlu’na soruyoruz etiketiyle sorularınızı iletirseniz bizde onların bir bölümünü Sayın Genel Başkana ileteceğiz.

İsmail Küçükkaya- Bizim ilk programımız ve seçim sürecinde biz Bengü Hanımla birlikte…

Kemal Kılıçdaroğlu- Sabah programlarından sonra şimdi haftada bir mi yoksa?

İsmail Küçükkaya- Bu haftada bir olacak efendim. Haftada bir seçime kadar biz beraber aralıklı olarak liderleri ağırlayacağız Bengü Hanımla birlikte. Sizinle de ilk programı yapıyor olacağız. Ben tabi sabahları yine devam edeceğim ama bu da seçim sathı mahalline girdiğimiz için son derece önemli. Birlikte gerçekleştireceğiz. Teşekkür ediyoruz size katılımınız için. Önemli bir dönemde hem de çok kritik bir takvimde bizlerle birlikte olacaksınız. Kılıçdaroğlu’na soruyoruz bizim etiketimiz. Bengü Hanımla başlayalım.

Bengü Şap Babaeker- O zaman en sıcak gündem maddesiyle başlayalım seçimle. Şimdi 14 Mayıs belirlendi seçim tarihi büyük olasılıkla öyle olacak. Her iki ittifak içinde galiba sloganı da ‘Yeter söz milletin’ oldu. Şimdi yeter söz milletin bundan 73 sene önce tek parti iktidarını deviren Demokrat Partinin kullandığı bir slogandı. Şimdi yine bir uzun dönemli tek parti iktidarına karşı mücadele veriyor millet ittifakı. Erdoğan’ın seçim için 14 Mayıs’ı belirlemesi ve bu sloganı seçmesi sizin için sürpriz oldu mu?

Kemal Kılıçdaroğlu- Sürpriz olmadı. Samimi söylemem gerekirse gideceğini bilen bir insan ‘Şöyle bir tarih belirleyelim. 14 Mayıs’ı Türkiye Cumhuriyeti demokrasi tarihinde ikinci önemli bir tarih olsun’ diye düşünmüş olabilir. İyi niyetli düşünüyorum. Zaten yapabileceği ya da önerebileceği başka bir tarih de yok doğru dürüst zaten. Mayıs’ta olmasıyla Haziran’da olması arasında bir fark yok zaten.

İsmail Küçükkaya- Fakat şimdi 14 Mayıs’ta olması esasında bir takım tartışmaları da birlikte getirdi. Her ne kadar siz işte bir takım açıklamalar yaptınız işte yasal, anayasal durum ortada ama Türkiye’nin hali de ortada. İşte YSK dediniz filan. Ama 14 Mayıs’ta gidiyoruz efendim seçime. Şimdi bunu bir yorumlar mısınız bize? Şundan dolayı önemli. Aslında muhalefet partileri biraz sonra aslında Erdoğan’ın yeniden aday olup olmayacağını da konuşacağız, bu konuda da tartışmalar var. Muhalefet partileri erken seçim kararına destek verirse 14 Mayıs olabiliyor esasında değil mi? Bunu bir anlatır mısınız tam olarak durum nedir?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle, şimdi biz yanlış hatırlamıyorsam 6 Nisan tarihini belirlemiştik. 6 Nisan’a kadar eğer olursa biz buna destek veririz. Dolayısıyla 6 Nisan tarihinde bir karar alır parlamento dolayısıyla biz de parlamentonun aldığı karara saygı duyarız ve o çerçevede eski seçim yasasına göre seçimler yapılır. Ama Erdoğan ‘Hayır, ben daha sonra yapacağım’ diyorsa biz ona destek vermeyeceğimizi 6 lider açıkladı, kamuoyuna bu konuda açıklamalar yaptık. Parti sözcülerimiz açıklamalar yaptılar. Ama Erdoğan tabii kendi istediği bir atmosferde seçimin yapılmasını istiyor. İşte ücretleri artıracağım, şunu artıracağım, bunu artıracağım işte şunları çıkaracağım diye. Bizim yıllardır biz iktidar olduğumuzda bunları yapacağız dediğimizi ‘Ben yapıyorum’ dedi. Ama tabi halk gerçeği biliyor. O kendi iradesiyle yapmadı. Bizim baskımız üzerine, söylemlerimiz üzerine, baskın çıkmamız üzerine ve halkın bizim söylediklerimize ‘Evet, haklı söylüyor Kılıçdaroğlu, doğru söylüyor Kılıçdaroğlu onun dediklerini yap’ diye halk tarafından da bir baskı geldi. Dolayısıyla bunları yaptı. Şimdi bunları yapınca en erken, çünkü biraz daha gecikirse örneğin Haziran’a doğru atarsa enflasyon zaten her ay yükseliyor, dolayısıyla yaptığı zamların bir anlamanın kalmadığını halk da o da görecek, o da görecek. Bu nedenle acaba biraz erkene çekip, ‘Bu kadar zam yaptım, dolayısıyla enflasyonu tam yaşamadan acaba oy kapabilir miyim diye hani selden kütük kapabilir miyim diye’ anlayışı içinde bir politika izliyor. Bu sürece ya da bu anlayışa kendisini hapseden birisinin seçimi kazanma şansı yoktur. Çünkü siz halkın beklediği değil kendi beklentileriniz üzerine bir seçim koyuyorsunuz. Oysa halk huzurlu bir Türkiye’de yaşamak istiyor, güzel bir Türkiye’de yaşamak istiyor. Kamplaşan, kutuplaşan bir Türkiye’de değil. Kin ve öfkeyle yönetilen bir devletten değil tam tersine devlet ana dediğimiz herkesi kucaklayan bir devlette yaşamak istiyor, huzurlu bir ortamda yaşamak istiyor. Erdoğan öyle bir toplum yarattı ki, neredeyse kendisine karşı çıkan, düşüncelerini ifade eden herkesi düşman olarak görmeye başladı. Hapisle, başka baskılarla insanları bir anlamda konuşamaz, düşüncesini ifade edemez noktaya taşıdı. Öyle olunca da Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta hani ben bunu yapıyım da belki acaba oy alabilir miyim biraz gecikirsem enflasyon daha yükselecek, zaten dövizi kontrol etmek için dünyanın yükü altına girdik, bunu biraz daha ileriye taşıyamam, bir yerde büyük bir patlak çıkabilir diye bu endişeleri taşıyor zaten. Çünkü ekonomiyi ne kadar kötü yönettiğini o da biliyor, bizde biliyoruz, esnafta biliyor, sanayicide biliyor, bankacılarda biliyor, ticaret erbabı da biliyor, işsizde biliyor. Aslında bütün dünya biliyor.

İsmail Küçükkaya- Siz 14 Mayıs’ı kabul ettiniz ama değil mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bizim açımızdan 14 Mayıs, 15 Mayıs ne ise yani hangi tarihte yapıyorsa getirsin sandığı koysun dedik. Ama parlamentoda oy kullanmayacağız, oy vermeyeceğiz yani.

İsmail Küçükkaya- 14 Mayıs’ta alınması için bunu yapmayacaksınız?

Kemal Kılıçdaroğlu- Yapmayacağız. Tek yolu var, kendisi Meclis’i feshediyorum diyecek. Tek yetkisi var, onun üzerine seçime gidecek. O da kendisine üçüncü kez cumhurbaşkanlığı hakkını tanımıyor. Anayasa açık. Ben anayasa hukukçusu değilim ama anayasa hukukçularını dinliyorum. Onlar yazıyorlar, çiziyorlar, konuşuyorlar. Üçüncü kez aday olamaz diyor. Doğru. Üçüncü kez aday olamaz. Güzel. Açıklandığı zaman adaylar büyük bir ihtimalle sade vatandaşlar da, bazı hukukçular da Yüksek Seçim Kurulu’na başvuracaklardır.

Bengü Şap Babaeker- Siz başvuracak mısınız CHP?

Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır. Erdoğan üçüncü kez aday olamayacağına dair başvuracaklardır. Adım gibi biliyorum, YSK diyecek ki ‘Hayır efendim üçüncü kez aday olacak’ diyecektir yani. Çünkü kendisi YSK üyelerini belirledi aslında. Perdenin arkasındaki dolapları biz bilmiyor muyuz? Yargıtay’ın hangi hale sokulduğunu, Danıştay’ın hangi hale sokulduğunu, orada militan yargıçların olduğunu bilmiyor muyuz? Bütün dünya biliyor, biz de biliyoruz. Yargının yargı olmaktan çıktığını biz bilmiyor muyuz? O da biliyor, bizde biliyoruz. Bütün dünya da biliyor. Aklı başında olan ve adaleti arayan herkes biliyor bu gerçeği. YSK’ya başvurdunuz. Geçmişte de oldu aynı benzer bir YSK vardı. Ne oldu? Aynı zarfın içine konulan 4 tane oydan 3’ünü geçerli, 1’i geçersiz dedi. Nereden biliyorsun kardeşim? Talimat geldi İstanbul’u kaybetmeyelim diye. Ne oldu? 15 binlik fark, 800 bine çıktı.

Dolayısıyla artık halk sandığa gittiği zaman gerçekten de Millet İttifakı’na oyu demokrasi için vermeli. Adalet istiyorsa, Millet İttifakı’nın bileşenlerine verecek. Demokrasi istiyorsa, hukuk istiyorsa, hiç kimseye zulüm yapılmasın istiyorsa oyunu gelecek Millet İttifakı’na verecek. Bu kadar açık, bu kadar net söylüyorum. Ha zulüm devam etsin diyorsanız, Erdoğan orada zaten yeteri kadar zulüm varsa ediyor zaten. Şu milletin bir feraseti var, bir aklı var, bir bilgisi var. Tarihte yaşadıkları var ve ürettiği atasözleri var. Ne diyor, zulmün artsın ki tez zeval bulasın. Yani tez gidesin. Tez gitmesi için zulüm artarsa bu adamda bir an önce gidecek diye. Bu milletin çektiği artık zulüm de yetmez mi?

İsmail Küçükkaya- Şimdi efendim söylediğinizden şunu anlıyoruz. Şimdi Erdoğan 14 Mayıs’ı istiyor işte sizin söylediğiniz gerekçelerle. Ancak siz muhalefet partileri olarak ona destek vermeyeceksiniz. Bu durumda 14 Mayıs’ta seçim yapılabilmesi için tek ihtimal kalıyor. Sayın Erdoğan’ın Meclis’e feshetmesi. O zaman da diyorsunuz ki aday olma şansı yok. Ne olacak, biz ne göreceğiz 14 Mayıs’ta?

Kemal Kılıçdaroğlu- O gene aday olacak.

Bengü Şap Babaeker- Ama siz anayasaya aykırı olduğunu tarihe not düşmüş olacaksınız.

Kemal Kılıçdaroğlu- O kadar yani. Gene aday olacak. YSK da diyecek ki ‘Efendim Erdoğan adaydır’. Ne diyor, kronometre sıfırladı mı öyle bir şey diyor.

İsmail Küçükkaya- Kilometreyi sıfırladık diyor.

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi. Sıfırlamanın ne olduğunu Erdoğan gayet iyi bilir değil mi? Sıfırlama konusunda bir numaralı uzmandır. ‘Oğlum paraları sıfırlandın mı?’. Ben demedim, o dedi.

İsmail Küçükkaya- Efendim birinci Cumhurbaşkanlığı bu sistemde değil diyor. Yeni sistemle ben ikinci kere aday oluyorum diyor.

Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır efendim, hiçbir anayasa hukukçusu bunu kabul etmiyor. Kendi militanları dışında. Bu kadar açık.

Bengü Şap Babaeker- Peki, Erdoğan üçüncü kez aday oldu ve bu adaylığı siz eğer 6 Nisan’dan önce yapsaydı zaten destek verecektiniz seçim kararına.

Kemal Kılıçdaroğlu- elbette.

Bengü Şap Babaeker- Zamanında olsa yine aday olabiliyordu. Fakat şöyle görüyoruz, seçimin bu tarihte olması cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmalarını bile göze alabilecek kadar önemli. Bu da bizi yeniden ekonomiye mi getiriyor? Yani ekonomideki durum ya da memleketteki durum öyle bir boyutta ki cumhurbaşkanlığı adaylığına ilişkin tartışmayı bile göğüslemeye karar verdiler.

Kemal Kılıçdaroğlu- Bengü Hanım, vatandaşın şunu görmesi lazım. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti bir kişiye teslim edilsin mi, edilmesin mi? Bir kişiye teslim edilsin diyorlarsa devam edecek. Hayır, efendim devlet bir kişiye teslim edilemez. Devlet adaletle ve devlet liyakatle yönetilir, devletin kadroları vardır. Liyakatle yönetilen bir devlet ancak ayakta kalabilir. Devletin kurumları vardır ve bu kurumların gelenekleri ve kültürleri oluşur tarihsel birikim içinde. Bu deniyorsa, bu sisteme hayır diyecekler. Devlet bir kişiye teslim edilebilir mi? Bir kişiye teslim edilen devlet. Bu Türkiye Cumhuriyeti devleti için gerçek anlamda bir beka sorunudur. Hayatımızın her alanında sorun çıkmaya başladı. Sorunsuz hiçbir alan yok. Dış politika sorun var mı, var. İç politika sorun var mı var. Parlamentonun iradesi var mı, iradesi yok. Efendim saray her şeye hakim, her şeye hakim. Devletin kurumlarında çürüme var mı, çürüme var. Bengü Hanım, çürüme o boyutlara ulaştı ki rüşvet alandan büyükelçi atanır noktasına geldik.

Bütün vatandaşlarıma şunu söylemek isterim, elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün. Rüşvet adamdan büyükelçi olur mu, olmaz mı? Arkeoloğun Merkez Bankası’nda ne işi var? Ben arkeologları küçümsemiyorum, çok güzel görevler yapıyorlar ama yerinde. Siz bir doktoru nerede görevlendirirsiniz, hastanede hastaya bakacak. Şimdi siz kalkıyorsunuz, devletin bütün kurumlarını çürüttünüz. Yargıya güven yüzde kaç? Yargıtay Başkanı söyledi, yargıya güven yüzde 30’lara düştü diye. Eğer yargının tepesinde olan bir kişi yargıya olan güvenin temelden sarsıldığını söylüyorsa bunun kabahati kime ait? Devleti bir kişiye teslim ederseniz ona aittir. Devlet bir kişiye teslim edilemez. Onun için bu bir beka sorunudur. Biz demokratik yollarla bu beka sorununu çözmek istiyoruz. Altı lideri bir araya getirende demokrasi talebidir. Herkes oturmalı ve konuşmalı.

Bengü Şap Babaeker- Buradan devam edelim. Yarın 6 liderin birlikteliğiyle kurulan millet ittifakının seçim beyannamesini dinleyeceğiz. Çok da kapsamlı 2 bin 300 vaat sanırım. Bunu anlatır mısınız bize detayları?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi bir; şöyle anlatıyım. 9 ana başlık altında, 75 alt başlıkta, 2 bin 300’den fazla somut hedef, politika ve projeleri açıklayacak arkadaşlarımız. Ama özetini tabii. Kitabımız var, kalın bir kitap. O kitap katılanların tümüne ayrıca verilecek. İçeriğini benim anlatma hakkım yok. Çünkü içerik 6 liderin bir araya gelip aylarca çalıştığı ve ortaya koyduğu somut öneriler. Ne diyorlardı bizim için? ‘Efendim bunlar sabahtan akşama kadar aralarında tartışıyorlar, bir şey üretemezler’. Söylüyorum, siz böyle 2 bin 300 başlığı acaba çıkıp da kamuoyu önünde anlatabildiniz mi? Anlatamazlar. Biz 6 lider Türkiye’nin bütün sorunlarını gördük. Türkiye’nin bu sorunlardan nasıl çıkması gerektiğini yazdık. Sorunlardan çıkmak yetmiyor, neleri yapmamız gerekir onu da anlattık. 6 liderin aylardır bir araya gelip ki genel başkan yardımcıları ve onların kadroları vardı, akademik dünyadan destek vardı. İş dünyasından destek vardı, biz hangi sorunu nasıl çözebiliriz, çözümlerimiz ne kadar samimi, ne kadar içten ve ne kadar doğru olacak. Dolayısıyla böyle afaki çözümler üretmek ya da söylemek yerine, ayakları yere basan çözümler ve Türkiye’yi kısa sürede 6 ayda nefes aldırmak, daha sonra büyüme süreci içine Türkiye’yi sokmak. İşsizlikle mücadele etmek. İşsizlik sorununu çözmek. Bütün bunlarla ilgili ayrıntılı bilgiler yarın verilecek. Dolayısıyla benim 6 lider adına kalkıp da burada işte o yarın arkadaşların sunacağı güzel projeleri benim açıklamam doğru olmaz.

İsmail Küçükkaya- Aslında bir mutabakat metni Bengü Hanımın sorduğu soru yarın onu açıklayacaksınız.

Kemal Kılıçdaroğlu- Ortak politikalar mutakabat metni. Yani 6 liderin bir araya gelip, 6 partinin bir araya gelip oluşturduğu ortak mutakabat, onun metni.

İsmail Küçükkaya- Siz konuşuyorsunuz ama bunu bir somutlaştırmak istiyorum müsaadenizle Sayın Kılıçdaroğlu. Deneyimli Gazeteci Yazar Fikret Bila birkaç gün önce yazdı dedi ki, millet ittifakı seçimi kazandığı zaman ilk yapacakları işlerden bir tanesi diye bazı önemli kurumların yöneticilerinden bahsetti Merkez Bankası olsun, MİT Başkanı olsun, RTÜK olsun. Bunu bir anlatır mısınız efendim? Şimdi mesela seçimi kazandınız siz ve dostlarınız millet ittifakı olarak. Gerçekten işe böyle mi başlayacaksınız, ne yapacağınız belli mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Daha önce açıkladığımız bazı metinlerde, kamuoyuyla paylaştığımız metinlerde önce bir durum ve hasar tespit komisyonu kuracağız. Memleketin durumu nedir? Çünkü rakamlar kamuoyuna doğru yansıtılmıyor, biz de bilmiyoruz. Gelirimiz nedir doğru dürüst? Giderimiz nedir, taahhütlerimiz nedir? Yol yaptın, köprü yaptın biz bunlara ne kadar para ödeyeceğiz, ne kadar dolar ödeyeceğiz? Bu yükümlülüklerimiz nedir bunları bilmiyoruz. Türkiye Varlık Fonu var, başlangıçta buraya karlı şirketler dahil edildi. Şimdi hepsi zarar etmeye başladı. Neden zarar ettiler. Burası bir dipsiz kuyu, nedir burada ne oluyor? Dolayısıyla hasar tespit komisyonu devlette, bürokraside yetişmiş, ahlaklı, erdemli, bilgili insanları görevlendireceğiz. Sayıları 20-25 ve ilk yapacağımız iş durum ve hasar tespit komisyonu. Diyeceğiz ki bunlara, gidin Türkiye’deki bütün bu olaylara bakın, temel noktalara ve bize süratli bir rapor getirin. Biz önceliği nereye vermeliyiz ve hangi kararları almalıyız. Çünkü biz doğru adım atmazsak, doğru adım atmak doğru bilgiye dayalı olarak ancak mümkündür. O zaman biz doğru bilgilenmek zorundayız. Bu doğru bilgiler gelecek ve biz ona göre kararımızı alacağız.

İki, strateji ve planlama teşkilatı. Devlet Planlama Teşkilatını kapattılar. Niye kapattılar? Hangi gerekçeyle kapattılar. Devletin en yetkin, en bilgili, en deneyimli bürokratları oradaydı. Ulaştırmadan tutun, sağlığa kadar, vergiden tutun, tasarrufa kadar. Karayollarından tutun, demiryolları, denizyollarına kadar yatırımların bütün çeşitliliği orada tartışılır ve siyasetin önüne hangi alanlarda neyin yapılması gerektiği sunulurdu. Öncelikler sağlıklı belirlenirdi. Toplanan vergileri önce nereye harcayalım. Afaki projelere mi, toplumun ihtiyacı nerede, Türkiye nasıl kalkınacak, nasıl büyüyecek? Bunlarla ilgili bütün çalışmalar yapılırdı, bunları kapattılar. İlk yapacağımız işlerden biriside birisi de strateji ve planlama teşkilatını yeniden kurmak. Bunu yeniden kuracağız ve böylece devletin bütün gelirleri, bütün giderleri, yani harcamaları ve öncelikleri, planlamalar, bölgede Türkiye’nin kalkınması, bölgesel kalkınmaların olması gibi pek çok çalışma burada yine yapılacak. Siyaset kurumunun önüne siyasetin verdiği hedefler doğrultusunda en doğru ve en verimli projeler gelecek ve biz o projeleri hayata geçireceğiz. Dolayısıyla bu kurumu da oluşturacağız.

Ayrıca parlamentoda kesin hesap komisyonu kuracağız. Bunu da taahhüt ettik. Nedir kesin hesap komisyonu? Şimdi bütçe görüşülüyor. Bu sene diyelim 2023 bütçesi meclisten geçti. Peki,2022 bütçesi ne oldu, o paralar nereye gitti? O çok fazla tartışılmıyor. Kesin hesap kanunu bir önceki yılın bütçesinin nerelere harcandığını gösteren kanun. Bu kanunla ilgili de her hâlükârda parlamentoda bir kesin hesap komisyonu kuracağız. Bu kanunun ayrı görüşülmesi lazım. Ve bu kanun görüşülürken komisyon başkanı ana muhalefet partisinden olacak. Biz iktidar olarak gelip ana muhalefet partisine hesap vereceğiz. Özgüvenimize bakın. Çünkü kul hakkı yemeyeceğiz ve yedirmeyeceğiz. Vatandaşın ödediği 5 kuruş vergi mi var? Fakir, fukara. Aylığı olmayan işsiz bile ekmek alırken vergi veriyor. Ben o verginin nereye harcandığını onun işsizliğini gidermek için ona anlatabilmeliyim. O zaman ben gerçek anlamda siyaset yapıyorum, o zaman ahlaklı siyaset yapıyorum. Kendime güveniyorum, kurun kardeşim diyorum. Kurdular, neyi? Kesin hesap komisyonu, başkan ana muhalefetten olsun. Ben iktidar olarak gelip ana muhalefete hesap vereceğim. Bu ne demektir, yolsuzlukların artık sonu göründü demektir. Bakan diyecek ki ‘Aman beyler, bürokrasi aman, bakın gideceğim ben. Ana muhalefet partisine orada, kadro onlarda hesap vereceğim. Aman ne olursunuz sakın yanlış bir şey yapmayın. Ben orada perişan olurum’.

İsmail Küçükkaya- Bu yüksek bürokrat atamaları efendim?

Kemal Kılıçdaroğlu- O bürokrat atamalarında da kesinlikle liyakat öncelik. Bankacılıktan anlamayan adamdan Merkez Bankası Başkanı mı olur Allah aşkına ya? Olmaz.

İsmail Küçükkaya- Şimdiki başkanı mı söylüyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi. İçerde yani yurt içi ve dışında finans çevrelerine güven veren birisinin Merkez Bankası Başkanı olması lazım. Ve Merkez Bankası Başkanının temel görevi fiyat istikrarını sağlamaktır. Bugün Türkiye’de fiyat istikrarı var mı? Yok, niye yok? Merkez Bankası dediğimiz bir kurum görevini yapmıyor ki. Görevini niçin yapmıyor? Görevi nereden kaynaklanıyor onun da ifade edeyim. Merkez Bankası Kanunu’nun 4’üncü maddesi. Diyor ki ‘Merkez Bankası’nın temel görevi fiyat istikrarını sağlamaktır’. Nokta, cümle bu. Aynen. Artık ezberledim. Merkez Bankasının temel görevi fiyat istikrarını sağlamaktır. Fiyat istikrarı var mı? Yarın sabah neye, ne kadar zam geleceğini kimse bilmiyor. Enflasyon almış başını gidiyor. Merkez Bankası nerede? Yok. Görevini yapmıyor. Niçin? Merkez Bankası’nın bu görevini yapması için başkanın fiyat istikrarına kilitlenmesi ve gerekli önlemleri alması gerekiyor. Ama saraydan talimat alırsanız görevi yapamazsınız. Saraydan talimat alıyor. O diyor ki şunu yap diyor faizi indir diyor. Bu da indiriyor. Faizi yükselt dese bu da hemen ertesi sabah yükseltecek. Bir daha indir diyor, bir daha indiriyor. Bir daha şunu yap, bir daha şunu yapıyor. Bu Merkez Bankası’nın iradesi var mı? Hayır, iradesi yok. Biz kamuda, devlet yönetiminde liyakati savunacağız. Liyakat olacak. Liyakatin olmadığı bir yer olmaz. Devleti ayakta tutan liyakattir.

Bakın şunu anlatıyım gerçekten çok çarpıcı bir örnek bunu çok sık anlatırım. Diyelim ki, devlette memur olacak birisi, üniversiteyi bitirdi memur olmak istiyor. Ne yapacak? Bir, KPSS sınavına girecek. İki, sınavı kazanacak. Üç, sınavı kazandıktan sonra ataması olacak. Atama olurken aday memur daha memur değil. Bir süre geçecek, asaleti onaylanacak memur olacak. Bir süre çalışacak 4 yıl, 5 yıl yerine göre 6 – 7 yıl. Sonra şeflik sınavına girecek ve şef olacak. Devletteki en düşük kademede görev almak için, makam sahibi olmak için bu kadar zorlu bir süreci geçmek zorunda. Peki bakan olmak için ya da milletvekili olmak için? İki şeye ihtiyaç var. Savcılıktan iyi hal kağıdı ve ilkokul diploması. Bakanda olabilirsiniz.

Şimdi değerli arkadaşlarım bu yürümez böyle. Devlette liyakat esastır onun olması lazım yani.

Bengü Şap Babaeker- Biz, yarın Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçişin yol haritasını da duymayı bekliyorduk. Orada bir sorun mu var, orada bir gecikme mi var acaba?

Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır orada gecikme yok. Daha doğrusu şöyle, yol haritamızla ilgili liderler arasındaki görüşme devam ediyor. Onu 13 Şubat’ta cumhurbaşkanı adayımızın açıklandığı tarihte açıklanmasını ve onun tarafından açıklanmasının daha doğru olduğu düşünüldü. Biz de bu şekliyle bir karar aldık.

İsmail Küçükkaya- Yol haritasını cumhurbaşkanı adayı açıklasın?

Kemal Kılıçdaroğlu- Adayı açıklasın diye bir eğilim belirdi. Bizde o eğilime evet dedik. Çünkü şöyle, yol haritasını şimdi açıklasak, iki önemli şeyi açıklayacaktık. Bir, orta politikalar mutabakat metni. Biz önce bu ortak politikalar mutabakat metninin kamuoyunda tartışılmasını ve kamuoyunun bunu bir şekliyle görmesini istedik. Öbürünü açıkladığımızda bu yok olacaktı, herkes öbür tarafa kitlenecekti. O nedenle onu ayın 13’üne erteledik. Önce şu mutabakat metni çıksın ortaya. Ekonomide ne yapacağız, sağlıkta ne yapacağız, bürokrasi ne yapacağız, yargıda ne yapacağız, teknolojide ne yapacağız? Gelişmeler ne olacak, işsizliği nasıl önleyeceğiz, istihdamdaki hedeflerimiz nelerdir? Bunların tartışılmasını istedik. Önce 6 lider diyorlar ya bunlar efendim geldiler bir araya kavga ediyorlar bunlar, geçinemiyorlar bunlar, bunlar şöyledir, bunlar bir sürü laf. Havuz medyasının ürettiği ve o çevrelerin ürettiği bir sürü laf. Ya arkadaş 200 sayfalık Türkiye’nin kurtuluş reçetesini yazdık. Hem demokrasi, hem ekonomi, hem sosyal politikalar hem dış politika açısından 9 ana başlık altında. Büyüme, kalkınma, teknolojide ilerleme. Bunu yazdık ya. Hala onların var mı? Ben adayım diyor, nesi var mesela. Bahçeli ile BBP ne oldu onlar? Bir araya geldiler mi? Oturdular mı, kamuoyuna bir şey açıkladılar mı? Bizimle uğraşıyorlar. Bizim hazırladığımız metni söyleyeyim, bir süre sonra kopyalayacaklar. Biz de bunları yapacağız diyecekler.

İsmail Küçükkaya- Bengü Hanım, bir şey soracağım. En çok merak ettiğiniz konu ne?

Bengü Şap Babaeker- 13 Şubat’ta ne öğreneceğiz?

İsmail Küçükkaya- 13 Şubat’ta ne öğreneceğiz efendim?

Kemal Kılıçdaroğlu- 13 Şubat’ta inşallah cumhurbaşkanı adayımızı açıklayacağız kamuoyuna. Öyle bir karar aldık. Saadet Partisi’nin ev sahipliğinde gene buluşacağız ve artık 13 Şubat’ta mı olur, yoksa 13 Şubat’ta karar alacağız, bu kararın açıklanması için belli bir tarih mi olur? Mesela ortak politikalar metnini 26’sında görüştük. Daha sonra 30’unda kamuoyuyla paylaşıyoruz. Yani gizli tuttuk. Daha doğrusu gizli değil de kamuoyuyla paylaşmadık. 30’unda kamuoyuyla paylaşacağız. Orada da büyük bir olasılıkla 13’ünde karar alacağız ama cumhurbaşkanı adayını diyelim ki 13’ünde değil de 23’ünde kamuoyuna gene bir şekliyle ne yapacağını ortak mutabakat metniyle beraber açıklayacağız.

İsmail Küçükkaya- Siz efendim millet ittifakının 6 lideri olarak eğer 13’ünde kararı verirseniz o 13’ünde veya en geç 14’ünde öğrenilir bence.

Kemal Kılıçdaroğlu- Onu bilmiyorum. Samimi söylüyorum onu bilmiyorum ama gerekirse o gizlilik muhafaza edilir. Belli bir tarihte bu yine gerçekten güzel bir törenle kamuoyuyla paylaşılır.

İsmail Küçükkaya- Ortak aday olacak değil mi efendim? Tek aday?

Kemal Kılıçdaroğlu- Tek aday, ortak aday. Hedef ortak aday.

Bengü Şap Babaeker- 2 aday ihtimali ortadan kalktı sanırım değil mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Görüşeceğiz.

Bengü Şap Babaeker- Bu da hala masada mı yani? Tek bir ortak adayda tam mutabakat var mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bengü Hanım şöyle, biz zaten ortak aday talebimizi daha önce defalarca açıkladık zaten kamuoyuna. Ortak adayla belirleyeceğimizi bunu. Yani bugün açıklamışta değiliz yani. Daha önce pek çok yayınladığımız, kamuoyuna yaptığımız her toplantı sonrasında açıklamada, ortak adaydan zaten söz ediyoruz. İsmi konusunda bugüne kadar bir açıklama yapılmadı yani adayımızın kim olacağı konusunda. Ama kamuoyunun merakını gidermek için cumhurbaşkanı adayının niteliklerini yine bir bildiride kamuoyuna açıkladık, paylaştık. Dolayısıyla şimdi bunu mutabakat metinimizi kamuoyuyla paylaşacağız, neyi nasıl yapacağımızı, hangi alanda neleri düşündüğümüzü açıklayacağız. Daha sonra tabi doğal olarak şimdi şu soru da geliyor onu da ifade edeyim. Efendim niye cumhurbaşkanı adayını açıklamakta çok geciktiniz. Şunu bir sefer bütün vatandaşlarımın bilmesini isterim. Biz son derece dikkatli, son derece kararlı, son derece istikrarlı adım atıyoruz. Eğer mutabakat metni yayınlanmadan önce biz cumhurbaşkanı adayımızı belirleseydik, cumhurbaşkanı adayımız deseydi ki ‘Ben teknolojide şunu yapacağım, ekonomide şunu yapacağım’. Ondan sonra 6 lider diyecekti ki ‘Arkadaş daha biz karar almadık, sen oturuyorsun böyle konuşuyorsun, oysa biz böyle düşünecektik’. Dolayısıyla biz neyi, nasıl yapacağımız konusunda önce karara varalım. Ülkeyi nasıl ayağa kaldıracağımız konusunda görüşlerimizi kamuoyuyla paylaşalım. Hangi alanda, hangi kararları alacağımızı kamuoyuna bildirelim. Arkasından cumhurbaşkanı adayımızı belirleyelim. Böylece ortak dil olmuş olur. Artık cumhurbaşkanı adayımızda üniversiteler konusunda neyi yapacağımızı söyleyecek, liderlerde aynı şeyi söyleyecek. Ortak dili geliştirmiş olacağız. Bu ortak dil bir Türkiye’yi gerçek anlamda ortak iradeyle yöneteceğimiz konusundaki kararlılığımızı gösterecek. Evet biz Türkiye’yi yöneteceğiz, evet birlikte yöneteceğiz. Tek adama koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletini teslim etmeyeceğiz. Tek adama teslim edilen devletlerin sonu gelmiştir nokta. Dünyadaki örneklere bakın. Ama demokrasisi gelişmiş olan bütün ülkelerde kişi başına gelir en az 25 bin dolardır, 30 bin dolardır, 50 bin dolardır. Biz büyümek istiyoruz, biz kalkınmak istiyoruz, biz işsizlikle mücadele etmek istiyoruz. Biz gencecik pırıl pırıl üniversitelerden mezun olan çocuklarımızın, evlatlarımızın bu ülkede işsiz değil, yurtdışına gitmek için çaba harcamalarını istemiyoruz. Bu ülkede kalmalarını, üretmelerini, çalışmalarını ve kazanmalarını istiyoruz. Dolayısıyla bizi bir araya getiren bu özlemler.

İsmail Küçükkaya- Şimdi efendim 13’ünde Sayın Karamollaoğlu’nun ev sahipliğinde Saadet Partisinde oturdunuz, işte 12. toplantı olacak yanılmıyorsam…

Kemal Kılıçdaroğlu- Tam bir yıl olacak.

İsmail Küçükkaya- Artık millet ittifakı da diyoruz değil mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Millet ittifakı evet.

İsmail Küçükkaya- Şimdi efendim bu nasıl olacak? Yani bunun metodolojisi 6 lider oturdu ilk defa artık ortak cumhurbaşkanı adayımızı belirleyelim diyeceğiz. Onu bir anlatır mısınız? O mekanizma nasıl olacak?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi bakın, fazla ayrıntıya girmem diğer liderlerinde bir anlamda görev alanına müdahale etmiş sayılırım. O alana girmeyeceğim ama şu konuda anlaştık. Yani Şubat’ın 13’ünde Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu’nun Başkanlığında oturacağız, konuşacağız, adayımızı belirleyeceğiz ve bunu da belli bir süreç içinde kamuoyuyla nasıl mutabakat metnini kamuoyuyla paylaşıyorsak cumhurbaşkanı adayı da çıkacak ortak mutabakat metnini de bir şekliyle yol haritasını da bir şekliyle kamuoyuyla paylaşacağız.

Bengü Şap Babaeker- O güne kadar ama Temel Bey liderler turuyla bir mutabakat noktasına getirecek galiba masayı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Gezecek tabi. Zaten ev sahipliği yapan her lider bazen bir, bazen iki kez ki genelde ortalama iki kez oluyor liderler turu yapıyor zaten. Hem gündemi belirleme konusunda, hem belli konularda görüş birliğini sağlama, görüş farklılıkları varsa o farklılıkları liderlere aktarma, dolayısıyla masaya geldiğimiz zaman, oturduğumuz zaman en azından hepimizin neyi nasıl düşündüğümüzü bir anlamda biliyoruz. Her Genel Başkan elbette doğal olarak kendi kurmaylarıyla oturuyor, kurmaylarıyla da görüşüyor. Masaya hazırlıklı gelmiş oluyor. Gündem önceden Genel Başkanlara sunulmuş oluyor, Genel Başkanlar o gündemleri ev sahibi Genel Başkanın yaptığı çalışmalar sonunda gündemi belirliyor. Gündem geliyor o gündem üzerine bizler oturuyoruz konuşuyoruz.

Bengü Şap Babaeker- CHP’nin cumhurbaşkanı adayı siz misiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi şöyle; her parti doğal olarak kendi liderini cumhurbaşkanı adayı olarak görmek ister. Öyle bakmamız lazım. CHP’liler de kendi Genel Başkanlarını cumhurbaşkanı adayı olarak görmek isterler. Ama burada asıl olan 6 liderin bir araya gelip, oturup ortak karar vermeleri.

İsmail Küçükkaya- Şimdi efendim o kritere baktığımız zaman, şimdi siz kriterler açıklıyorsunuz ya 6 lider. Ben 31 yıllık bir gazeteciyim şimdi bakıyorum bu kriterler birbiriyle bağlantılı iki soru soracağım. En çok size uyuyor. Buna katılıyor musunuz? Siz bu kriterleri yerine getiriyor musunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Kriterlere sahip misiniz diye belki. Olabilir. Devlette 27,5 yıl çalışan, üreten. Siyasete girdiği gün malvarlığını kamuoyuyla paylaşan, devletin ne olduğunu bilen, liyakatin ne olduğunu bilen, devletteyken de bunun kavgasını veren bir kişiyim tabi yani sonuçta böyle.

İsmail Küçükkaya- Şimdi o gün mesela liderlerden birisinin size ‘Kemal Bey sen 6 partiyi bir araya getirdin. Bu kadar zaman harcadın. Adalet Yürüyüşü yaptın. En son bu belediye başkanlığı seçimlerinde de İstanbul, Ankara, Mersin, Adana’yı kazandırdın. Parlamenter demokrasiye de geçmeyi vaat ediyorsun. Sen aday olmalısın’ derse size. Ne olacak o zaman? Siz evet peki ben göreve varım mı diyeceksiniz? Onu anlamaya çalışıyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi şöyle, samimi söylemek gerekirse. Şimdi liderler yani 6 lider bir arada Türkiye’nin sorunlarına kilitlenmiş vaziyetteyiz. Türkiye’de demokrasinin olmadığını biliyoruz. Sonuçta bir kişiyi cumhurbaşkanı adayı olarak belirleyeceğiz. Bir, belirleyeceğimiz adayın ortak çalışma geleneğini sürdürmesi lazım. Her şeyi ben yaptım, her şeyi ben bilirim anlayışına sahip olmaması lazım, devleti iyi tanıması lazım, devletin ne olduğunu iyi bilmesi lazım. Devlette liyakatin ne olduğunu, liyakatin ne kadar önemli olduğunu bilmesi lazım. Şu örneği verdim ben. Diyelim kazandık ve geldik devleti yönetiyoruz. Merkez Bankası’nın başkanı olarak kimi atayacağız. Efendim benim amcamın oğlu çok iyi, çok da başarılı, üniversiteyi bitirdi, doktorası, mastarı da var. Biz bunu yapalım dersek olmaz. Veya efendim benim bir tanıdığım var. Zaten mükemmel bir adam. Çok iyi de işte briç biliyor veya çok iyi satranç onuyor, olayları falan yakından izliyor. Piyasa hareketlerini de çok iyi biliyor. Üniversiteyi değil 2 üniversiteyi birden bitirdi. Biz bunu getirelim. Merkez Bankası Başkanı yapalım. Bunlar olmaz. Az önce söylediğim gibi içeride ve dışarıda finans çevrelerine güven veren, evet bu insan Türkiye’de fiyat istikrarını sağlayabilir, evet bu insan enflasyonu önleyebilir, bu insan hükümetin aldığı büyüme, hükümetin aldığı yatırım kararlarının yerine gelmesi için bütün dengeleri sağlayabilir ve bu insan aynı zamanda Maliye Bakanlığı’yla, aynı zamanda Hazine Müsteşarlığı’yla eş güdüm içinde çalışabilir. Çünkü devlet dediğimiz kurum tek kurum değildir. Devlet dediğiniz bir kurumlar bütünüdür ve bu kurumlar bütününün uyum içinde çalışması lazım. Bunu sağlayacak bir kişi. Bunu sağlayacak bir kişinin niteliklerini eğer liderler bende görürler, böyle teklifte bulunurlarsa elbette yani. Sonuçta bu şerefli bir görevdir onun da altını çizeyim. Onurlu bir görevdir. Bu onurlu görevi herkes yapmak ister. Onu da açık yüreklilikle ifade edeyim. Ama bütün mesele seçilmek değil seçildikten sonra yapmaktır. Yani vaatlerini yerine getirmektir ve bu güveni liderlere vermektir. Evet, biz bunu seçeceğiz ama bu kişi seçildikten sonra egosunu kontrol edecek, yine danışacak, yine oturacak.

Bakın şu eleştiri geliyor, vay efendim bunlar 6 kişi. Bunlar nasıl yönetecekler. Erdoğan tek kişi karar verir, bunlar karar bile alamazlar. Bu eleştiri de geliyor bize. Bunlar bizim tarihimizi de bilmiyorlar, bu eleştirileri yapanlar bizim tarihimizi de bilmiyorlar. Akıl akıldan üstündür diye bir kavram var. Benim bilmediğimi Temel Bey bilebilir. Temel Beyin bilmediğini Meral Hanım bilebilir. Dolayısıyla biz bir araya gelip oturuyoruz, ne için oturuyoruz? Bu ülkenin çıkarları için. Hani eskilerin deyimiyle ali menfaatleri için oturuyoruz konuşuyoruz ve tartışıyoruz. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı adayını seçeceğiz, evet. Ama cumhurbaşkanı adayı bütün bu gelişmeleri soğukkanlılıkla izleyecek. Dolayısıyla var olan itilafları süratle çözebilecek, Türkiye’nin saygınlığını koruyacak, Türkiye’nin itibarını sağlayacak. Var olan bir sürü mülteci var. Bu mültecileri kendi ülkelerine göndermek için politikalar oluşturacak, dış politikayı yeniden yapılandıracak. Mısır’la kavga ettik gidip Mısır’la barışacak. Diğer ülkelerle Türkiye’nin gene itibarı sağlanacak, korunacak ve Türkiye’nin bölgedeki ağırlığı yeniden hissettirilecek. Bütün bunların tamamının tahrip edildiğini biliyoruz. Temelden tahrip edildiğini biliyoruz. Türkiye’nin itibarının büyük ölçüde yok olduğunu biliyoruz. Yoklaştırıldığını biliyoruz iktidar tarafından yani bir kişi tarafından. Bütün bunların hepsini düzletmemiz lazım. Bu düzeltmeyi yaparken dediğim gibi olay bir parti olayı değil İsmail Bey. Olay bir Türkiye olayıdır. Türkiye’nin yeniden ayağa kalkması lazım. Türkiye’nin yeniden bütün kurumlarıyla beraber var olan çürümüşlüğü sonlandırmak ve ayağa kaldırmamız lazım. Kurumlarını ayağa kaldırmak. Yasamasını, yargısını, yürütmesini. Allah aşkına ben şunu söyleyeyim size İsmail Bey, TBMM’den tasarruf mevduatı sigorta fonunda yolsuzluk yapanlar hakkında araştırma, soruşturma, kovuşturma yapılmayacaktır diye kanun çıktı. Dünyada böyle bir örneği yok. Dünyada hiçbir parlamento yolsuzluk yapanlara yolsuzluk yapılmayacaktır diye kanun çıkarmaz. Bu meclisten öyle kanun çıktı. Dolayısıyla bizim işimizin zor olduğunu biliyorum. Bizim işimiz öyle kolay bir iş değil. Ama bütün bunların tamamını akılla ve mantıkla çözebilirsiniz kamuoyu desteğini alarak. Bir atamayı yaparken çıkacaksınız, şu atamayı şu gerekçe ile yapıyorum şuna güvenin diyeceksiniz.

İsmail Küçükkaya- Sayın Kılıçdaroğlu, şimdi bu konuda bir soru daha sormak istiyorum. Şimdi bizim programımız sabahları yüksek bir reyting ve yüksek etkileşim alıyor. Dolayısıyla orada ben nabzı iyi tuttuğumu düşünüyorum. Şimdi bu meseleye bakıldığı zaman benim izleyenlerim de hangi partiden olursa olsun kriterlere bakınca bu kriterlere uygun isim başkaları da vardır kuşkusuz ama Sayın Kılıçdaroğlu diyorlar. Genel böyle bir şey var bir. İki, bu hak kimin diye ben birkaç kere o etiketi de yapıp fikir topladım. İşte bu İYİ Parti meselesinde sizin gösterdiğiniz tutum, daha evvel işte baraj altı kalmasın diye bir kere MHP’ye, bir kere HDP’ye karşı gösterdiğiniz tutum bir parti Genel Başkanı olarak. Ondan sonra Adalet Yürüyüşü ve bununla ilgili politikalarınız. Ondan sonra helalleşme adımları. Bütün bunlar ve en son belediye başkanlığı seçimlerinin kazanılması filan diyorlar ki, kriterlere en uygun isim ve bu aday olmada onun hakkı deniliyor. Fakat bir tek tartışma var efendim. Bu tartışma sizi incitiyor mu, kırıyor mu bunu merak ediyorum. Şimdi diyorlar ki, işte seçimi kazanabilir mi diye bir tartışma. Hatta ben sizin kurmaylarınızdan şunu duyuyorum. Millet ittifakını oluşturan partilerin kimi üyeleri bunu söyleyince bu bizim Genel Başkanımıza haksızlık diyorlar. Bunun seçim kazanma bahsini yorumlar mısınız efendim? Yani siz 6 partinin millet ittifakının ortak adayı olursanız ve bu 6 parti elini taşın altına koyarsa, liderleriyle ortak kampanyalar yapılırsa bu seçim Erdoğan’a ve AKP- MHP ittifakına karşı kazanılabilir mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Kazanılır. Bütün anketler bunu gösteriyor zaten. Bütün mesele bizim kararlılıkla bu ülkeye demokrasiyi getireceğiz, bu ülkeye insan haklarını getireceğiz, bu ülkede yoksulluğu tarihe gömeceğiz, bu ülkede hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir ortamı yaratacağız, bu ülkede sağlıklı ve tutarlı sosyal politikalar izleyeceğiz, bu ülkede hiçbir yoksulun yoksulluğunu asla afişe etmeyeceğiz gibi iddialarımız var zaten. Şimdi bu iddiaları söylüyorsunuz ve bakın İsmail Bey şunu söyleyeyim, belediye başkanlarımız kazandığında kazanmadan önce onlara 7 maddelik 7 ilke diye gösterdim ve onlara verdim. İlkelerden birisi şu, seçildiğiniz günde asla vatandaşlar arasında ayrım yapamayacaksınız. Şu mahalle bana az oy verdi ben bu mahalleye hizmet etmeyeceğim demeyeceksiniz. Herkese eşit davranacaksınız, sadece yoksul mahallelere pozitif ayrımcılık yapın dedim. Çünkü oraya yeteri kadar belediye hizmetleri gitmedi, oraya pozitif ayrımcılık yapın oraya hizmet götürün. Hiçbir ayrımcılık yapmayacaksınız. İki, harcadığınız para sizin paranız değil. Belde halkının, vatandaşların parası. Dolayısıyla harcadığınız her kuruşun hesabını millete vereceksiniz. Bu bizim 7 temel ilkelerimizin 2’si. Daha diğer ilkelerde var. Dolayısıyla bakıldığı zaman devletin de bu anlayışla yönetilmesi lazım. Ben bunu nerede söyledim, yerel yönetimlerde söyledim. Belediye başkanlarımızın başarısı bu 7 ilkeye kesinlikle uymalarından kaynaklanıyor. Hiçbir ayrım yapmıyorlar. Ayrıca göğsünüze CHP rozeti takmayacaksınız dedim. Artık siz partinin değil beldenin belediye başkanısınız ve bütün beldeyi kucaklayacaksınız dedim. Şimdi devleti de böyle yönetmemiz lazım. Devleti yönetecek kişinin bütün vatandaşları kucaklaması lazım. Yani A bölgesi, B bölgesi, şurayı kucaklıyorum, şurayı dışlıyorum, şunun kimliği, şunun inancı, şunun yaşam tarzı diye ayrım yapmayacaksınız. Yapamazsınız zaten. Ayrım yaptığınız andan itibaren siz devleti devlet adamı gibi yönetemezsiniz.

İsmail Küçükkaya- O zaman bu kriterler yani belediye başkanlarına söylediğiniz kriterler cumhurbaşkanı adayı içinde geçerli?

Kemal Kılıçdaroğlu- Aynen geçerli. Çünkü onlar beldeyi aynı ilkelerle, 7 ilkeyle yönetiyor. Aynı ilkelere Türkiye Cumhuriyeti devletini de yönetmemiz lazım.

İsmail Küçükkaya- Neden soruyorum? Şimdi sizin yakanızda Türk Bayrağı görüyorum. Altı ok, mesela aday olursanız ve cumhurbaşkanı seçilirseniz CHP üyeliği ne olacak ya da altı ok?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi şöyle, siz cumhurbaşkanı olduğunuzda herkesi kucaklamak zorundasınız. Ayrımcılık yapamazsınız, partizanlık yapamazsınız. Partizanlık yaptığınız andan itibaren siz 85 milyonun cumhurbaşkanı değilsiniz. Cumhurbaşkanı herkese eşit davranmak zorunda.

Bengü Şap Babaeker- Bu konuda masada bir mutabakat var mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Oturup konuşacağız zaten. Cumhurbaşkanı adayı nasıl olmalı? Elbette şimdi 6 lider bir aradayız elbette oturup konuşacağız, neyi nasıl yapacağımızı oturup konuşacağız. Sonuçta hepimiz akil insanlarız. Hepimiz Türkiye’yi düşünüyoruz. Hiçbirimiz bireysel bir çıkar peşinde değiliz zaten. Cumhurbaşkanı adayı, seçildiği andan itibaren diyelim ki malvarlığı, kendisine, eşine, çocuklarına ait malvarlığını kamuoyuyla paylaşabilmeli. Benim malvarlığım budur demeli yani. Bu kadar açık, bu kadar sade, bu kadar şeffaf olmalı. Halk gibi yaşayabilmeli.

İsmail Küçükkaya- Efendim bunu netleştirmeniz gerekir bence. Ben bir vatandaş olarak bunu önemsiyorum. Cumhurbaşkanı seçilecek kişinin eğer bu zatıaliniz olacaksa bile kim olacaksa da parti rozetini çıkarması, parti üyeliğini sonlandırması…

Kemal Kılıçdaroğlu- Halkını kucaklaması ve partizanlık yapmaması lazım.

İsmail Küçükkaya- Parti üyeliğinden ayrılması?

Kemal Kılıçdaroğlu- Parti üyeliğinden ilke olarak parti üyeliğinden ayrılması lazım.

Bengü Şap Babaeker- En son toplantıda millet ittifakının toplantısında çok konuşulan bir başka olay oldu. İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Cihan Paçacı’nın tam siz toplantıya girmeden sizin adınız etrafında bir yorumu yayınlandı gazetede. Eğer Kılıçdaroğlu adaylıkta ısrarcı olursa biz de kendi adayımızı çıkarabiliriz anlamında. Biraz önceki ortak aday sorumunda temeli buydu aslında. Daha sonra siz toplantıdayken Cihan Paçacı’nın istifası duyuruldu. Hemen daha toplantı devam ederken de aracına bindi ve ayrıldı. Bu olay masada nasıl konuşuldu?

Kemal Kılıçdaroğlu- Masada hiç konuşulmadı.

Bengü Şap Babaeker- Siz ne hissettiniz? Meral hanım getirmedi mi masaya?

Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır. Masada konuşulmadı.

Bengü Şap Babaeker- Siz ne zaman haberdar oldunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Meral hanım, Cihan Bey’le ilgili sorun olduğunu ifade etti. Biz ‘Nedir?’ diye sorduğumuzda, ‘Ben Cihan Beyi tanıyorum dedim çok iyi bir bürokrat aynı zamanda. Geçmişte iyi bir bürokrattı, saygınlığı olan bir insan’ dedim. Ayrıntı vermedi, öyle kaldı. Biz daha sonra yani toplantı bittikten sonra öğrendik.

İsmail Küçükkaya- Şimdi efendim o zaman seçim tarihini anlattınız. İşte adaylık meselesi, Erdoğan’ın adaylığı ve işte olası millet ittifakının adayı meselesi. Şimdi 6 parti sadece bizde değil dünya siyasi tarihinde de nadir görülecek bir işbirliği içindeler. Farklı partiler, farklı tabanlar olmasına rağmen aslında ortak paydalarda bir birliktelik sergiliyorsunuz.

Kemal Kılıçdaroğlu- Bizi bir araya getiren demokrasi özlemi. Yani işin özü bu.

İsmail Küçükkaya- Şimdi bir Cumhurbaşkanı adayı seçeceksiniz, bütün siyasi yorumcular şunu söylüyorlar. Eğer gerçekten bir cumhurbaşkanı adayının ortak adayın altında diğer liderlerde başkan yardımcısı olurlarsa ve bunu seçimden önce halka, seçmene anlatırlarsa yani 6 partinin sorumluluğu paylaşabileceği bir eşgüdümü, bir sinerjiyi vatandaşlara sunarlarsa bu seçimin kazanılması için sizler adına çok önemli bir avantaj olur diyorlar. Burada netliğe kavuştu mu efendim bu konudaki…

Kemal Kılıçdaroğlu- Onu konuşacağız. Dediğim gibi cumhurbaşkanı adayı ve diğer liderlerin pozisyonu konuşulacak. Şimdi ben diğer liderler adına konuşursam bu yanlış olur tabi.

İsmail Küçükkaya- Sizin tutumunuz ne?

Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette, benim şahsi kanaatim elbette yani bir cumhurbaşkanı adayımızı belirleyeceğiz ve herkes elini taşın altına koyacak. İşin doğasında olan bu zaten.

İsmail Küçükkaya- Sizin tercihiniz başkan yardımcıları olması mıdır?

Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette.

Bengü Şap Babaeker- Peki 6 başkan yardımcısı, 6 eşit başkan yardımcısı mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Onu konuşacağız. Şimdi kalkıp da hiç daha cumhurbaşkanı adayını belirlemeden ondan sonraki aşamayı konuşmak doğru değil. Bakın biz her aşamayı önce konuşuyoruz, olgunlaştırıyoruz, sonra bu kamuoyuyla paylaşıyoruz. İşin özü o. Yani bugüne kadar önce oturduk kendi aramızda konuştuk, kendi aramızda belirledik, netleştik sonra bunu kamuoyuyla paylaştık.

Bengü Şap Babaeker- Bunlarda belli bir aşamaya gelindi mi peki efendim?

Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette. Burada da konuşuyoruz, konuşuluyor, belli bir olgunluğa ulaşacak onu da kamuoyuyla paylaşacağız tabi.

İsmail Küçükkaya- Şimdi peki bunun birde ikinci aşaması var. Şimdi siz bir seçime giriyorsunuz, işte diyelim bu daha iyi olur dediniz işte bir başkan ve yardımcıları da olursa. Sonrasında da bu seçimde her partinin alacağı bir oy yüzdesi var. İşte CHP şu kadar alacak, İYİ Parti, Demokrat Parti, Gelecek hepsi. Bakanlar kurulunun oluşumunda bu oran mı geçerli olacak?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi bu seçimlerde partilerin aldığı oy oranları çok belirleyici olmayacak. Nedeni de şu, şimdi eski seçim yasasına göre artık oylar, fazla oy alan partiye yazılıyordu ve o parti milletvekilini fazla çıkarıyordu. Şimdiki modelde ise artık oylar artık sayılmıyor. O zaman biz parlamentoda anayasayı değiştirecek çoğunluğu sağlamamız için o zaman partiler arasında bir seçim işbirliğine gitmemiz lazım. Bazen CHP’nin logosu altında, bazen diğer partilerin, örneğin İYİ Parti’nin logosu altında seçime gidilecek. Dolayısıyla partilerin aldığı oy değil, partilerin çıkardığı milletvekilleri önemli olacak burada. Bu gerçeğin de bilinmesi lazım. Biz çok oy alacağız diye değil en çok milletvekilini hangi seçenekte çıkarabiliriz ittifak olarak. Diyelim ki A, B, C. Birinci milletvekili diyelim adayı A partisi, B partisi, C partisi. Bölüşüldü ve o çerçevede seçime gireceğiz. X partinin logosu ile gireceğiz diyelim. O zaman diğer partiler o ilde hiç oy almayacak. Ama aslında daha fazla milletvekili çıkarmış olacağız. Sonra seçilen milletvekilleri doğal olarak kendi partilerine gitmiş olacaklar.

Bengü Şap Babaeker- Burada bir virgül koyalım Sayın Kılıçdaroğlu. Kısa bir ara veriyoruz aranın ardından lider masası devam edecek.

Kılıçdaroğlu’na soruyorum etiketiyle sosyal medyadan on binlerce soru var. Çok teşekkür ederiz. O sorulardan biri de, HDP’nin eski Eş Genel Başkanı tutuklu Selahattin Demirtaş’tan. Onu ileterek başlamak isteriz bu bölüme Sayın Kılıçdaroğlu. Herkese merhabalar, iyi yayınlar diliyor tüm izleyicilere selam saygılarımı iletiyorum ve şu soruyu iletmek istiyorum diyor sorusu şu: Tüm adaylar ve sayın Kılıçdaroğlu, seçimden sonra sarayın kurulacak kadın bakanlığına, şiddete uğramış kadınların tedavi ve rehabilitasyon merkezlerine, kadın öğrenci yurtlarına, emekçi kadın misafirhanelerine, ev işçisi kadınların sendikalarına, kadın sığınma evlerine, bağımsız kadın örgütlerine tahsis edilmesi iyi olmaz mı? Bu kadın eşitliği yerleşkesinin ismini de kadınlar koyarlar diye düşünüyorum. Ne dersiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bence gayet güzel bir öneri, kendisine teşekkür edelim ve kendisine buradan selamlarımızı da gönderelim. Haksız bir şekilde içeride tutulduğunu da biliyorum. Kadınların dünya kadar sorun yaşadığını biliyorum, onlarla zaman zaman konuşuyoruz zaman zaman dertleşiyoruz, büyük sorunları var, ekonomik açıdan sorunları var, sosyal açıdan sorunları var. Gencecik kızlarımız üniversiteye giderken yurt bulamıyorlar orada sorunları var, üniversiteyi bitirmiş mezun olmuş gencecik evlatlarımız var onlar işsiz ve anneler, babalar büyük bir dram içindeler. Dolayısıyla bütün bunların tamamını çözecek olan kurumun adı siyaset kurumu. Siyasetçi kaynakları doğru harcarsa, yerinde harcarsa bütün sorunları çözebilir. Şiddetin olmadığı, kadının şiddete uğramadığı bir toplumu inşa etmemiz gerekiyor. Aslında zaman zaman geliyor diyoruz ki; ‘Cennet anaların ayağı altındadır’ peki, cennet eğer anaların ayağı altındaysa neden kadınlara bu kadar şiddet uyguluyoruz? Buradan toplumun çıkması lazım, toplumun bu konuda biraz eğitilmesi lazım.

İsmail Küçükkaya- Size de bir şey düşüyor efendim burada. Bir keresinde özeleştiri yaptınız. Ki, sizin gibi Meral Hanım da İzmir’deki bir konuşmada yaptı. Daha çok kadının siyasette olması lazım, daha çok kadının milletvekili olabilmesi lazım.

Kemal Kılıçdaroğlu- Güzel. Söyleyeyim şöyle İsmail Bey. Bu konuda bir çalışma yaptık, bütün kadın örgütlerine de gönderdik. CHP’de yüzde 35 cinsiyet kotası var. Bunu yasa haline getirmek istedik siyasi partiler yasasında yer alsın yüzde 35 cinsiyet kotası olsun diye. 306 kadın örgütü ‘Hayır biz yüzde 50 istiyoruz’ dediler. Peki, 50 - 50 yapacağız kanun teklifini vereceğiz, kanun teklifini reddedenlere kadınlar oy verir mi vermez mi? Mücadele edeceğiz oy vermesinler diye. Biz de kanun teklifini verdik AK Parti milletvekilleri ve MHP milletvekilleri reddettiler. Şimdi buradan bütün kadınlara sesleniyorum; biz görevimiz yaptık, siyasi partiler yasası değişsin dedik, yüzde 50 cinsiyet kotası olsun dedik, AK Parti ile MHP bunu reddetti. Şimdi bütün kadınlara düşen görev ‘Sen benim siyaset hayatımın önüne engel çıkarıyorsan kimse kusura bakmasın demeli. Ben de sana oy vermeyeceğim.’ Bakalım, görelim, kadınlar kime oy veriyor.

Bengü Şap Babaeker- Şimdi HDP’ye yönelik bir kapatma davası var. Şimdi 10 Mart’ta Erdoğan seçim kararnamesini yayınlayacak büyük bir ihtimalle. Onlarda sözlü savunmalarını 14 Mart’ta verecekler. Her takvimi seçimle ilintili bir şekilde ilerliyor yorumları var buna katılır mısınız? HDP kapatma davası seçim aritmetiğinin bir parçası mı? Bu davaya nasıl bakıyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Olmamalı. Yani zaten seçim süreci başlayınca bir partiyi kapatamazsınız artık. Parti bütün hazırlıklarını yapıyor, seçime girmek istiyor. Eğer dava açılacaksa çok önceden o zaman açsaydınız, niye şimdi bekliyorsunuz bu kadar zaman ve tam seçimlere girerken bir partiyi kapatıyorsunuz. Kaldı ki, ben şahsen, parti olarak biz CHP olarak da hiçbir partinin kapatılmasını istemeyiz. Çünkü bir partinin iktidara gelip gelmemesine karar verecek olan o partinin yöneticileri değil doğrudan doğruya halk. Halk desteği varsa o parti elbette ki görevini yapacaktır bir şekliyle. Dolayısıyla HDP’nin bankalardaki hesaplarına tedbir de kondu, onu da doğru bulmuyoruz. Demokrasi istiyorsak, demokrasi sadece benim için değil benim gibi düşünenler için değil, benden farklı düşünenler içinde demokrasi olmalı, onlar da düşüncelerini ifade etmeliler. Parlamento ne kadar çok farklı düşünce bir arada olabilirse saygınlığı o kadar fazla olur, o kadar daha kaliteli, o kadar daha nitelikli yasalar çıkar. Çünkü birimizin görmediğini bir başkası görebilir, bir başka parti sağlıklı, tutarlı eleştiriler getirebilir. Dolayısıyla demokrasiden korkmamak, düşünce özgürlüğünden korkmamak gerekiyor.

İsmail Küçükkaya- Şimdi efendim bu konuyla bağlantılı bir mesele daha var. Şimdi sizin içinde bulunduğunuz ittifak ortak adayla çıkmak istiyor. Şuana kadar bildiğimiz kadarıyla üç ittifak var. Bir tanesi cumhur ittifakı Erdoğan aday. İşte sizin ittifaktan bir aday olacak. HDP’nin de içinde bulunduğu işte İşçi Partisi, Emek Özgürlük Hareketi onlar aday çıkaracak mı, çıkarmayacak mı bu tartışılıyordu. Keza ben yayınlarımda ağırladım işte Ahmet Şık olsun, Erkan Baş, Sera Kadıgil. Bütün onlar yaptıkları açıklamalarda bir tarafıyla da millet ittifakının ortak adayına da bakacaklarını söylüyorlardı aslında. Şimdi bunu bir yorumlar mısınız? Neden önemli? Bu seçimin birinci turda bitip bitmeyeceğini ikinci tura kalıp kalmayacağını belirleyecek kriterlerden birisi olarak gösteriliyor bu da onun için. Ne diyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi demokrasiye inanan, demokrasiyi savunan, düşünce özgürlüğünü savunan, kadın erkek eşitliğini savunan, yargının bağımsızlığını savunan, işsizliğe karşı olan, yolsuzluğa, talana karşı olanların birleşmesi lazım. Yani bu zulüm iktidarının değişmesi lazım. Tek adam rejiminin değişmesi lazım. Türkiye için temelde bir beka sorunudur. Türkiye için bir beka sorunu olduğunu hepimiz biliyoruz ve görüyoruz zaten. Dolayısıyla değişecekse hep birlikte hareket etmek gerekiyor. Yani sonuçta demokrasiden yana oy kullanmak gerekiyor. Bakın İsmail Bey, dünya şimdi ikiye ayrılmış vaziyette; demokrasiden yana olanlar, otoriter yapıdan yana olanlar. Otoriter yapıdan yana olan ülkeleri biliyoruz zaten, o ülkelerde ciddi sorunlar yaşandığını da biliyoruz. Demokrasiden yana olanlarda belli, demokrasisi gelişmiş ülkeler belli, kişi başına düşen gelir de belli; alın İsveç’i, alın İsviçre’yi, alın Kanada’yı, alın Amerika’yı, alın Japonya’yı, alın Güney Kore’yi... Baktığınız zaman kişi başına gelir 25 bin dolar, 30 bin dolar, 50 bin dolar gidiyor.Diğer ülkelere bakın, otoriter yapıdaki ülkelere; oralarda kişi başına gelirin de çok düşük olduğunu görüyorsunuz.

Dolayısıyla biz refahı yükseltmek istiyoruz, büyümek istiyoruz, kalkınmak istiyoruz, refah toplumu olmak istiyoruz, teknoloji üretmek, bilgi üretmede söz sahibi olmak istiyoruz. Bunun yolu da demokrasiden geçiyor. Yani siz, efendim Barış Akademisyenleri diye akademisyenleri üniversiteden attınız, nereye gitti. Hepsi yurtdışına gitti, hepsini kapıştılar, götürdüler yani. Akıl alacak şey değil.

İsmail Küçükkaya- Şunu bekler misiniz siz? Sizin ittifakınızın ortak adayı belirlendikten sonra HDP, İşçi Partisi, Emek Özgürlük Hareketinin…

Kemal Kılıçdaroğlu- Demokrasiden yana tavır almalarını isteriz.

İsmail Küçükkaya- Aday çıkarmasınlar o zaman.

Kemal Kılıçdaroğlu- Bilmiyorum tabi ben onlar adına konuşursam çok yanlış olur. Dolayısıyla demokrasi istiyorlarsa, evet birinci turda bu iş bitsin diyorlarsa demokrasiden yana olanların ortak hareket etmesi lazım.

Bengü Şap Babaeker- Onlarında bir talepleri var. Onlarda şeffaf, açık bir müzakere, bir temas istiyorlar. Diyelim ki, millet ittifakının adayı siz oldunuz. Bu talep karşısında tutumunuz ne olur, tavrınız ne olur?

Kemal Kılıçdaroğlu- Cumhurbaşkanı adayımız doğal olarak partileri gezecektir, doğal olarak oy isteyecektir, doğal olarak neyi nasıl yapacağını bizim altı liderin de altına imza attığı metni bir şekliyle kamuoyuyla paylaşacaktır, liderlerle paylaşacaktır. Hedeflerimiz, amaçlarımız ortaya konacaktır. Bunlar olacaktır zaten, işin doğasında var. Siyasetin doğasında var zaten bunlar.

Bengü Şap Babaeker- Temas olacak?

Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette. Şimdi anayasa değişikliği için ne yaptı AK Parti? Gitti bütün grubu olan partileri ziyaret ettiler. Sayın Bahçeli de ne dedi; ‘Gayet doğaldır’ dedi. Gayet doğal aslında gidilir diğer partiler ziyaret edilir, destek istenir. Biz de eğer öyle bir tablo ortaya çıkarsa elbette ki bütün partilerden destek isteriz, vatandaştan destek isteriz. Demokrasiyi istiyorsan, bu ülkede huzur için yaşamak istiyorsan, artık hiç kimsenin inancı, kimliği, yaşam tarzı dolayısıyla ötekileştirilmemesini istiyorsan, beraber huzur ve mutluluk içinde yaşamak istiyoruz diyorsan gelip demokrasiden yana oy kullanacaksın.

İsmail Küçükkaya- Şu doğru mu o zaman. Hani siz düzenli olarak toplantılar yapıyorsunuz araştırmacılarla. Bize gelen bilgiler doğru mu? Şu anlamda soruyorum, millet ittifakı ortak bir adayla çıktı, ama HDP’nin içinde bulunduğu ittifak yeni bir aday belirlemedi…

Kemal Kılıçdaroğlu- Bilemeyiz onu.

İsmail Küçükkaya- Olursa seçim birinci turda daha mı kolay kazanılır? Bu doğru mu bu bilgi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Onu söyleyen yazarlar var, düşünürler var söylüyorlar onu. Siyasetçiler var. Ama dediğim gibi biz birinci turda Cumhurbaşkanlığını kazanmak ve ülkeye huzuru getirmek istiyoruz, nokta.

Bengü Şap Babaeker- CHP’li belediye başkanlarıyla devam etmek isterim. Geçen hafta CHP’li büyükşehir belediye başkanları sizi ziyaret ettiler ve bizim öğrendiğimiz kadarıyla o toplantıda size ‘Çıkın adaylığınızı açıklayın’ ya da ‘Biz size destek açıklaması yapalım bir bildiriyle, biz size desteğimizi ilan edelim, adayımız Kılıçdaroğlu’dur diyelim’ dediler. Siz bunu istemediniz. Neden istemediniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet, doğru geldiler büyükşehir belediye başkanı arkadaşlarımız; ‘Biz bir açıklama yapalım kamuoyuna ve sizin Cumhurbaşkanlığı adaylığınızı desteklediğimizi ifade edelim’ diye. Ben bunun doğru olmadığını söyledim. Nedeni de şu; dedim ki yarın yani bir gün önce gelmişlerdi, yarın biz liderlerle toplanacağız, şimdi siz böyle bir açıklama yaparsanız biz sanki diğer liderlerin düşüncelerini baskılıyormuşuz gibi bir atmosfer çıkabilir ortaya ve ben bunu demokratik olarak doğru bulmuyorum. Sonuçta liderler bir araya gelecekler, oturacaklar, konuşacaklar, tartışacaklar ve bir aday belirleyecekler diye düşüncelerimi ifade ettim.

İsmail Küçükkaya- Ama sonra Mansur Yavaş bir anons etti sizi.

Kemal Kılıçdaroğlu- O daha önceden. Bir açılış dolayısıyla yapmıştı.

İsmail Küçükkaya- O da bayağı bir etki yarattı ama. Mansur Bey’in işte bir park açılışıydı galiba değil mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet, bittiği zaman ‘İnşallah Cumhurbaşkanı olarak gelir açılışını yaparız’ diye söylemişti evet.

Bengü Şap Babaeker- Bu açıklamadan sonra da aynı günlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu bir Anadolu turuna çıktı. Bu turda çok konuşuldu, zamanlaması üzerinden de tartışıldı, konuşuldu. Sizin bilginiz var mıydı? Bu geziyi nasıl izliyorsunuz? Uğradığı mağduriyeti anlatıyor Anadolu’da.

Kemal Kılıçdaroğlu- Bengü Hanım, İstanbul gibi bir kente büyükşehir belediye başkanı olarak seçiliyorsunuz üstelik bütün engellemelere rağmen seçiliyorsunuz. Başarılısınız, onların yarım bıraktığı, onların bir anlamda inşaatlarını bile yapamadıkları metro inşaatlarını yeniden başlatıyorsunuz, bazı metrolarını yeniden hizmete açıyorsunuz, pek çok sorunu aşmak için mücadele ediyorsunuz. Bakıyorlar ki başarılı olacak, o zaman başarılı olmaması için ne yapmalıyız diye bir sürü engel çıkardılar. En son işte yargı kararlarıyla falan Ekrem beyi engellemek istediler. Çıktım şunu söyledim; ‘Ekrem bey, büyük lokmadır, boğazınıza takılır dolayısıyla bunu siz yutamazsınız’ diye, biz buna izin vermeyiz diye. Gerçekten de Ekrem Bey, bu mücadelenin ana aktörüydü. Ve Ekrem Beyi başarısız kılmak, Ekrem Beyi bir anlamda iş yapamaz konumuna getirmek için yargıyı sopa olarak kullandılar. Evet, yargıçları değiştirdiler yerine yeni yargıç atadılar ama ne yaparlarsa yapsınlar sonuçta bu ülkede yaşayan insanların bir vicdanı var.

Ekrem Beye evet böyle bir haksızlık. Saraçhaneye gittik, Saraçhane’de bir miting yaptık. Anadolu’ya çıkacağını söyledi, ‘Evet Anadolu’ya çıkabilirsin, haksızlığı anlat, önüne gelen kim olursa yapılan haksızlıkları anlat’ çünkü adalet talebini yükseltmemiz lazım.

İsmail Küçükkaya- Siz böyle mi dediniz? Size gelip Anadolu’ya çıkacağım deyince siz böyle mi dediniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi söyledi. Adalet talebini yükseltmemiz lazım. Ben söylüyorum, o da söylüyor, Mansur bey de söylüyor. Antalya Belediye Başkanımız, Eskişehir Belediye Başkanımız da söylüyor. Zaten belediye başkanlarımız ortak geldiler bu konuyu da görüştük orada. Dolayısıyla yapılan bir haksızlık var ne adalete ne hukuka sığıyor. Dolayısıyla bunun bir şekliyle geniş kitlelere duyurulması lazım. Bunu benim duyurmamın çok daha ötesinde bizzat haksızlığa uğramış kişinin duyurmasının bana göre halk nezdinde özel bir ağırlığı var. Gidiyor, geziyor, söylüyor, anlatıyor ama bu şu anlama gelmesin; ‘İstanbul’a verecek hizmetlerde bir durgunluk var’ hayır İstanbul saat gibi çalışıyor.

İsmail Küçükkaya- Şöyle haberler çıktı Sayın Kılıçdaroğlu. İşte Sayın İmamoğlu size gelmiş demiş ki, eğer siz aday olursanız kampanyaya bende böyle bir katkı veriyim gibi bir takım kulis haberleri çıktı doğru mu? Böyle bir konuşma oldu mu?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi kulis haberlerine çok fazla girmek istemem. Tabi bu iki kişi arasında yapılan bir görüşmenin dışarıya yansıtılması doğru değil. Ama işin özü şu tabii, Ekrem Bey başarıyla Belediye Başkanlığı görevini yapıyor.

Bengü Şap Babaeker- Peki, bu belediye başkanlarına toplumun gösterdiği teveccüh, gittikleri şehirlerde gördükleri ilgi bunu mesela seçim dönemi kampanyaları için sahada olmaları gündemde mi? Belediye başkanları kampanyaya nasıl katılacak, nasıl destek verecek? Böyle bir planlama yapıldı mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Onu yeri zamanı gelince bütün onların hepsi yapılacak.

İsmail Küçükkaya- Şöyle devam edeyim mi efendim. Ben bu yayın için hazırlanırken bu sabah hem Zeydan Karalar’ı aradım Adana Büyükşehir Belediye Başkanı, hem Vahap Seçer’i aradım Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı. Çünkü en son sizi ikisi görmüştü. İkisi de mesela bu muhtarlarla, iş dünyasıyla yaptığınız temaslar. Sokakta tahayyül edemezsin diyor her ikisi de mesela bu hani bilmiyorum. Nasıl geçti öyle soruyum o zaman onu öncelikle. Şunu söyledi de Vahap Seçer. Eğer dedi biz 11 Büyükşehir Belediye Başkanı altılı masadan bizim Genel Başkanımız aday olarak çıkarda şuanda yaptığımız gibi onun etrafında kenetlenirsek ve böyle kampanyayı bu şekilde sürdürürsek yani bir takım rakamlar verdi ama burada ifade etmeyim ben tahayyül ötesi rakamlarla bu seçim kazanılır dedi. Onu Bengü Hanımın sorusuna ek yapıyım.

Kemal Kılıçdaroğlu- İsmail Bey, toplum gerçekten de demokrasiyi istiyor, gerçekten adaleti istiyor. Yani iş dünyasıyla görüşüyorum tabi onlar medyaya kapalı bölümde yapılıyor. Mersin’de de görüştüm, daha önce Adana’da da görüştüm, pek çok yerde görüştüm. Yani gerçekten feryatları duymak lazım. Ama biz onların zaten derdini biliyoruz. Biz onlara sorunları nasıl çözeceğimizi anlattığımızda emin olun gözlerinin nasıl parladığını görüyorum ben. Çünkü artık bizim samimi olduğumuzu biliyorlar. Bizim kendimizi, hayatımızı, yaşamımızı gerçekten bu ülkeye adadığımızı fark ediyorlar. Bu ülke bu yönetimi hak etmiyor yani, gerçekten güzel bir yönetimi hak ediyor, saydam, şeffaf bir yönetimi hak ediyor bu ülke. Kucaklaşmayı hak ediyor bu ülke. Sanayici üretecek üretemiyor, çiftçi üretecek üretemiyor, besici üretecek üretemiyor, önünü göremiyor, yarın ne olacak bilmiyor, bize soruyor; ‘Nasıl yapabiliriz biz bunu diye ve siz nasıl çözeceksiniz’ diye, biz onlara bütün ayrıntıları anlatıyoruz, onlar ‘Tamam diyorlar, bunları yapacaksanız bu memleketin sorunu çözülür’. Göreceksiniz sandıklarda gerçekten bir oy patlaması yapacağız Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde. İşçisi şikayetçi mi evet, memuru şikayetçi mi evet, çiftçisi şikayetçi mi evet, esnafı, sanayicisi, ithalatçısı, ihracatçısı hepsi şikayetçi. Hepsi önünü göremiyor. Yatırım doğru dürüst yapılmıyor.

Dolayısıyla Türkiye, bu cenderen çıkmak zorunda, sanayici önünü görmek zorunda. Şimdi bakınız, 100 lira vardı 100 lirayla pazara giderdiniz en azından filenizi doldururdunuz, cebinizde 50 lira kadar paranız kalırdı ve eve gelirdiniz. 200 liralar çıktı, yetmiyor şimdi.

İsmail Küçükkaya- Efendim gıcır gıcır. Bankadan para çekiyorsunuz mesela bankamatikten tamam gıcır gıcır.

Kemal Kılıçdaroğlu- Ha bire para basıyorlar. Dolayısıyla enflasyon frenlenemiyor, enflasyonu frenleyemiyorlar o nedenle seçim ‘Aman 14 Mayıs’ta olsun da enflasyon daha fazla yükselmeden, verdiğimiz paralar daha fazla erimeden biz seçimi alabilir miyiz diye…’ Vatandaş bunu biliyor bilmez olur mu, görüyor bunu vatandaş görmez olur mu? 20 yılın sonunda geldiğimiz noktaya bakın Allah aşkına. Kişi başına gelirin düştüğü dünyadaki tek ülkeyiz. 10 bin dolardı, 10 bin 200 dolardı kişi başına düşen gelir şimdi 8 bin - 9 bin dolar civarına düştü. Yani hepimiz fakirleştik, saray ve şürekası hariç onlar zenginleştiler. Beşli çeteler hariç onlar zenginleştiler, uyuşturucu baronları hariç onlar zenginleştiler ama bu millete söz verdim; o beşli çetenin çaldığı paraları, 128 milyar doları, 418 milyar doları hepsini alacağım, hepsini. Öyle yurtdışına Amerika’ya götürdükleri o gökdelenlere yaptıkları yatırımları hem o gökdelenlerini hem o paraların tamamını Türkiye’ye getireceğim. Bu milletin alın terini kimseye çaldırtmayacağım, kimseye yedirtmeyeceğim bu konuda çok kararlıyım. Yani diğer konularda esnek olabilirim, ama bu hırsızlık konusunda, yolsuzluk konusunda, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenler konusunda çok kararlıyım. 418 milyar dolar çalındı bu ülkede, Sayıştay raporlarına bakın Allah aşkına. Sayıştay raporlarında bütün bunların tamamı yazılı. Şimdi Sayıştay’a müdahale ediyorlar. Diyorlar ki, ‘Aman bunları raporlara yazmayın’ niçin, görünür diye. Biz bunları bilmiyor muyuz? Hepsini biliyoruz.

İsmail Küçükkaya- Bunun dışında şöyle baktığım zaman bir isyanınız daha var, sesinizi yükselttiğiniz bir konu daha var. Aslında hepimizin de kaygılandığı bir olay ve aydınlanmasını istediğimiz. Bu Sinan Ateş meselesi ülkü ocakları eski genel başkanı.

Bengü Şap Babaeker- Sinan Ateş’ten önce Sayıştay’la ilgili benim bu şeyden aldığım bir kulis bilgisiyle Sayıştay’a yeni bir statü olacak mı yeni dönemde eğer iktidara gelirseniz? Sayıştay’ın statüsü değişecek mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bakın, Sayıştay bir anayasal kurum ve Sayıştay TBMM adına bütçe harcamalarını denetleyen kurum. Yani TBMM Başkanı ‘Biz bütçeyi kabul ettik, bu parlamento adına sen kabul ettiğimiz bütçenin doğru harcanıp harcanmadığını denetle ve raporu Meclis’e gönder’ diyor. Raporun Meclis’e doğru gelmesi lazım, belli bölümlerinin makaslanmaması lazım. Makaslanan bölümleri biliyoruz, onu zaman zaman milletvekili arkadaşlarımız açıklıyorlar, Sayıştay Başkanı da bunu gayet iyi biliyor bu makaslamanın nasıl olduğunu, kimler tarafından talimat verildiğini o da gayet iyi biliyor. Uluslararası Sayıştaycılar Birliği var INTOSAI diye, denetim standartları var. O denetim standartlarına göre Sayıştay’ın yeniden yapılandırılması lazım.

İsmail Küçükkaya- Sinan Ateş meselesi efendim. Şimdi adalet beklentisi var, ailenin yaptığı açıklamalar var.

Kemal Kılıçdaroğlu- Ben size bir soru soruyum İsmail Bey. Erdoğan her konuda konuşur, niye bu konuda hiç konuşmuyor. Gerçekten niye? Sade vatandaşlara soralım, niye konuşmuyor?

İsmail Küçükkaya- Sizin yorumunuz ne?

Kemal Kılıçdaroğlu- Acaba MHP’yi kızdırırım diye mi konuşmuyor. Ortağımı darıltırım diye mi konuşmuyor? MHP, doğrudan doğruya biat etmiş vaziyette zaten. Ne derseniz deyin Erdoğan’ın her dediğine biat ediyor zaten. Neden bu konuda Erdoğan konuşmadı? ‘Failleri yakalayacağım ve hesabını mutlaka soracağım’ niye demedi Erdoğan, niye demiyor Erdoğan? Bir olayı gizlemeye mi çalışıyorlar? Bir olayı kapatmaya mı çalışıyorlar? Az kaldı fazla değil, 6 ay sonra bütün bunlar toplumun önüne gelecek ve bütün bu olaylar aydınlanacak.

İsmail Küçükkaya- Sakarya’da bir ülkücü daha doğrusu ben ülkücüyüm diyerek yanınıza geldi birisi ve ülkücüler adına size teşekkür etti.

Kemal Kılıçdaroğlu- Öyle. Benzer ülkücüler Adana’da da, Mersin’de de geldiler, onlar da teşekkür ettiler. Evet, burada çok acı bir olay var ve bu olayın aydınlatılması lazım, şeffaf bir şekilde aydınlatılması lazım. Yani savcılar üzerine, polisler üzerine bir baskının gelmemesi lazım, baskı olmadığı takdirde olayı bütün ayrıntılarıyla bu ülkenin polisi de, bu ülkenin savıcısı da aydınlatır, hiçbir endişem yok orada. Çünkü deneyimlidir…

İsmail Küçükkaya- Rapor filan aldınız mı, mesela bilgi filan aldınız mı? Neden biliyor musunuz efendim? Şimdi siz 6 – 7 ay önce bir uyuşturucu baronları diye bir tartışma başlattınız ve o tarihte İçişleri Bakanı Sayın Soylu olsun, Sayın Cumhurbaşkanı olsun size çok sert tepkiler gösterdiler. Fakat Türkiye’nin gündemine de böyle bir uyuşturucu meselesi girdi. Akabinde Türkiye’de işte özellikle İstanbul’da böyle uyuşturucu baronları yakalandı, Sırpların, Yeni Zelandalı…

Kemal Kılıçdaroğlu- Türkiye’de hesaplaşıyorlar.

İsmail Küçükkaya- Bu cinayette böyle bir şey var mı? Mesela bu uyuşturucu baronlarıyla bu ülkücü şehit arasında bir şey var mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır ben o işe girmek istemem. Yani o ayrı bir şey. Olay savcılıktan yargıya intikal ettiği zaman çıkıp konuşmak gerekiyor. Bu aşamada tabi bize ulaşan bilgiler var ama bu bilgileri bugünden dillendirmek asla doğru değil. Ama savcı üzerine ve polisler üzerine belli baskıların yapıldığını gayet iyi biliyoruz. O baskıların olmaması lazım. O baskılara izin verilmemesi lazım, bir cinayet işlenmiştir faillerin yakalanması ve yargının önene çıkarılması lazım. İstediğimiz odur. Adalettir.

Bengü Şap Babaeker- Gelen bilgi var mı size içerden, bürokrasiden?

Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette, bilgiler gelir tabi. Bu ülkede bakın, her şeye rağmen Bengü Hanım, bu ülkede namuslu hakimler var, namuslu savcılar var, namuslu bürokratlar var, gerçekten devletine hizmet eden, vatandaşına hizmet eden bürokratlar var. Onlar iktidarın baskı altında seslerini çok fazla çıkaramıyorlar çünkü her birisi bir yerlere sürülebilir, bir yerlerde görevlerinden alınabilirler. Dolayısıyla bu ayrıntıları biliyoruz, bize bilgiler geliyor ama olayı dikkatle takip ediyoruz. Savcılar da biliyor bizim dikkatle takip ettiğimizi, polisler de biliyorlar bizim dikkatle takip ettiğimizi. Olayı aydınlatmak mümkün ama bekliyoruz, umarım aydınlatırlar, ailesi de bekliyor.

İsmail Küçükkaya- Geçtiğimiz günlerde ben Gürsel Erol’u aradım partinizin Elazığ milletvekili. Bir gün önce Habertürk’te bir tartışma vardı sizin adaylığınız konusunda. İşte Gürsel Erol sizin adaylığınızı savununca işte orada bir tartışma çıktı bayağı hararetli bir tartışmaydı. Sunucu hatta yayını kesmek durumunda kaldı vs. Bende sonra aradım onu işte böyle konuşuyorduk konuşuyorduk sonra şunu söyledi. Bu seçimin kaderini hani Kürt vatandaşlarımız belirleyecek diye bir tartışma konusu var ya Sayın Kılıçdaroğlu. Gürsel Erol dedi ki, yanılıyorlar dedi bu seçimin kaderini aslında milliyetçi, ülkücü seçmenin tavrı belirleyecek dedi. Katılır mısınız?

Kemal Kılıçdaroğlu- Efendim bu seçimin kaderini demokrasi sevdalıları belirleyecek, demokrasiye inan herkes belirleyecek seçimin kaderini. Kitle olarak eğer tanımlarsak bu seçimin kaderini gençler belirleyecek. Gençler, doğuda, batıda, güneyde, kuzeyde gençler otoriter bir yapı istemiyorlar.

İsmail Küçükkaya- Bunu niye böyle sordum biliyor musunuz Sayın Kılıçdaroğlu?

Kemal Kılıçdaroğlu- Her kimlikten gencimiz var bizim yani bu gençler…

İsmail Küçükkaya- Fakat şöyle, son zamanlarda ülkücü kesime doğru hem temaslarınız arttı, hem söylemleriniz arttı. Hatta birinde yanlış hatırlamıyorsam kendinizi ülkücü diye de tanımladınız.

Kemal Kılıçdaroğlu- Eğer vatanseverlik ülkücülükse tabii ben de ülkücüyüm dedim, bayrağını sevmek ülkücülükse evet ben de ülkücüyüm. Bayrağımı seviyorum, vatanımı seviyorum, insanlarımı seviyorum, insanlar arasında hiçbir ayrım yapmıyorum. Dolayısıyla ülkücünün tanımı buysa ben de ülkücüyüm o zaman. Bunu söyledim. Üstelik Salı toplantısında söyledim, ifade ettim. Gerçek ülkücüler de rahatsız altını çiziyorum gerçekler ülkücüler de bu gidişten rahatsızlar.

Bengü Şap Babaeker- MHP’de zaten 1,5 – 2 puanlık bir oy kaybından söz ediliyor.

Kemal Kılıçdaroğlu- Onu bilmiyorum, yani oy kaybı olur, olmaz vs. falan filan ama gerçekten de gidişattan herkes rahatsız elbette kendisini ülkücü olarak tanımlayan vatansever kardeşlerimiz de rahatsızlar yani. Bu kadar da olmaz diyorlar, Ankara’nın göbeğinde kalkıyorsunuz bir kişiyi öldürüyorsunuz, kıyamet kopuyor her konuda konuşan tek adam bu konuda ağzını açmıyor ne için? Sen de konuş kardeşim; en azından faillerin derhal yakalanacağını, adalete teslim edileceğini söyle, söyleyemiyor. Niye söyleyemiyor?

İsmail Küçükkaya- Ama şöyle bilgilerde çıktı bu işi iyi takip eden gazeteciler dediler ki, Sayın Cumhurbaşkanı talimatları verdi sonuna kadar gidin, MİT’ten mesela MİT Başkanından rapor aldı, emniyete talimat verdi…

Kemal Kılıçdaroğlu- Diyorlar.

İsmail Küçükkaya- Evet diyorlar.

Kemal Kılıçdaroğlu- Desin ama.

İsmail Küçükkaya- Kendisinden duymak istiyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Kendisinin söylemesi lazım. Ne kadar doğru o bilmiyoruz. Gazeteciler tamam yazabilirler, böyle bilgiler geldi diyebilirler, çizebilirler neyse artık. Ama çıkıp kendisinin ‘Ankara’nın göbeğinde ben faili meçhul bir cinayet istemiyorum’ demesi lazım. Bunu söylemesi lazım.

Bengü Şap Babaeker- Sizin çok yakından takip ettiğiniz bir başka dava da 6 yaşında babasının bilgisi, onayı ve rızasıyla evlendirilme adı altında istismar kurbanı olan H.K.G. Yarın H.K.G’nin ilk duruşması var. Siz H.K.G için Adalet Bakanlığına yürümüştünüz tüm CHP’li milletvekilleriyle adalet istemiştiniz. Bu duruşmayı, davayı da takip ediyor musunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bengü Hanım, bu olayı arkadaşlarım bana aktardıklarında ben o gece uyumadım. Altı yaşında bir kız çocuğu, sistemli bir şekilde tecavüze uğrayamaz, hiçbir vicdan bunu kaldıramaz, hiçbir ahlak bunu kaldıramaz, hiçbir inanç bunu kaldıramaz. Ve olayın bazı çevrelerin baskısı nedeniyle büyük ölçüde kapatıldığını da duyduk sonra araştırdığımızda. Yargı dumura uğramış, emniyet dumura uğramış, çalıştırılmıyor baskı nedeniyle. Tek yolum vardı; o kadının hakkını savunmak için. Sabah erken saatlerde bütün milletvekili arkadaşlarımı grup toplantı salonunda topladım, olayı anlattım, dumura uğramış bir devlet yapısı var bir çürümüşlük var ve biz bunu geniş kitlelere duyurmak zorundayız ve ben Adalet Bakanlığı’na yürümek zorundayım, benimle gelmek isteyenler buyursunlar hep beraber gideceğiz dedim ve gittik. Sonra ne oldu? Devlet nefes almaya başladı. Polisi harekete geçti, savcısı harekete geçti, adalet dediğiniz budur, sessiz kalsaydık gene bu kapatılacaktı. Peki, o altı yaşındaki çocuğun hakkını, hukukunu kim savunacaktı? Böylesine bir acı karşısında susan bir iktidar var, iktidara destek veren bir başka siyasal parti var, ona da destek veren başka siyasi partiler de var. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandı değil mi? Onlar şeytan biz değiliz. Onlar ses çıkarmadılar, biz adalet istedik, adalet aradık. Dolayısıyla o dava için sadece ben değil arkadaşlarımız da takip ediyorlar. O kadının hakkı kadına teslim edilmeli. Adaletsizlik yapanların bunun cezasını bir şekilde çekmeleri gerekiyor, hukuk içinde. Dediğim gibi her şeyin adalete uygun olması lazım. Adaletin kinden ve öfkeden arınması lazım, hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre bir yargı kararının çıkmasını bekliyoruz.

İsmail Küçükkaya- Şimdi efendim benim görüşünüzü merak ettiğim hususlardan biri bu. Şimdi siz sonuç itibariyle bugün ülkeyi yönetmeye namzetsiniz ve seçime de şunun şurasında 104 – 105 gün kaldı. Bir kere sizinle konuştuğumuzda da çok iyi biliyorum ki siz bu savunma sanayi konusunda, bu savunma sanayi yerleşmesi, millileşmesi konusuna özel önem veriyorsunuz. Ben yarın bu konuyu işleyeceğim sabah Halk TV’deki yayınımda da işleyeceğim bu benimde önem verdiğim bir konu hani gazeteci olarak takip ettiğim. Geçtiğimiz günlerde de bu tartışıldı. Cuma günü de bir toplantı vardı ve işte orada Selçuk Bayraktar’da konuşma yaptı. Geçmişten bugüne yaptıklarından bahsetti. İşte engellemelerden vs. Ki, sizde zaten ziyaret etmiştiniz geçmişte. Şöyle bir cümlesi oldu da. Eğer dedi bu süreç akamete uğratılmazsa yeni dönemde de… Şimdi işte eğer AK Parti kazanırsa zaten bir sorun çıkmaz ama şimdi siz ve dostlarınız iktidara gelirseniz bu ve benzeri konularda bir sorun olur mu? Nasıl bakıyorsunuz bu meseleye?

Kemal Kılıçdaroğlu- Hiçbir sorun olmaz efendim. İsmail Bey, niye sorun olsun? Üreten bir insanı başınızın üstünde taşırsınız, çalışan bir insanı ödüllendirirsiniz niye cezalandıralım? Keşke daha mükemmellerini yapsalardı. Kendisini, babası hayattayken Allah rahmet eylesin ziyaret eden kişi benim. İkitelli’deki fabrikasında ziyaret eden kişi benim, kadrolarıyla beraber fotoğraf çektiren kişi benim. Dolayısıyla o dönem kendisine bir sürü haksızlık yapıldığını ifade etmişti, haksızlıkların giderilmesi için mücadele edeceğini söyleyen kişi de benim. Dolayısıyla iktidar olduk, ‘Efendim işte Sayın Erdoğan’ın damadı biz bunu cezalandıralım’ o zaman benim Erdoğan’dan bir farkım kalmaz. Hiç kimseyi cezalandırmak gibi bir niyetim yok, asla. Üreten, çalışan, hele teknoloji konusunda üretiyorsa başımızın üstüne yeri var, yeter ki yapsın, yeter ki üretsin. Rekabet içinde olması lazım ki daha mükemmelini her seferinde yakalayabilelim. Çünkü dünya gelişiyor, dünya büyüyor, bilimde teknolojide olağanüstü gelişme var. Bizde de aynı gelişmelerin olması lazım. Üniversitelerin bilgi üretmesi lazım. Dolayısıyla kim çalışırsa, kim üretirse güzel şeyler yaparsa başımızın üstünde yeri var. Ürettiğini ihraç edecek, dolar kazanacak, o dolar aynı zamanda Türkiye’de bankalara gelmiş olacak, ekonomi genişleyecek. Öbürünü yapmak gerçekten ve dünyadan uzaklaşmak demektir, vicdandan uzaklaşmak demektir, adaletten uzaklaşmak demektir. Tam tersine her türlü destek verilir. Biz neden bağırıyoruz, diyoruz ki; ‘Katar ordusuna sattığınız tank palet fabrikasını alacağız ordumuza vereceğiz’ diye. 2018’de tank üretilecekti değil mi, milli tankımız olacaktı? Hangi yıldayız, 2023, nerede yeni tank? Biz savunma sanayinin bütün alanlarında uçağından İHA’sından, SİHA’sından tankına kadar her alanda üretmek istiyoruz. Her alanda gerçekten başarılı bir performans çizmek istiyoruz. Bizim temel hedeflerimizden birisi budur zaten. Savunma sanayini güçlendirmektir çünkü bölgede de güçlü olacaksınız o zaman. Bunu yapmaktır.

Bengü Şap Babaeker- EYT konusundaki sizin EYT Loading mesajınızdan sonra evet EYT konusunda çalışma yapıldı. Birazcık ağır aksak ilerliyor o hak gasplarına da yol açtı bu yavaşlama. Şimdi yarın tam da siz seçim beyannamenizi açıklarken iktidar tarafı da EYT’yi açıklayacak ama orada unutulanlar var. EYT konusunda neler söylersiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- EYT’lilerle ilgili olarak uzun süre bunu dillendirdim, seçim meydanlarında dillendirdim, grup toplantılarında dillendirdim, EYT’lilerle yaptığımız toplantılarda dillendirdim, sorunun nasıl çözülmesi gerektiğini onlara ifade ettim, defalarca dillendirdim ve eğer bunlar yapmazlarsa biz gelip yapacağız dedim. Erdoğan, hayır bir dönem demişti ki; ‘Ben iktidarı kaybedeceğimi bilsem dahi bunu çıkarmayacağım’ çıkarmak zorunda kaldı. Loading'in nedeni oydu zaten. Sıra onda demiştim. Yaptılar. Tabi kanunun içeriğini bilmiyoruz o yarın açıklanacak. Eksik yönleri var mı yok mu onu da teklifi görünce göreceğiz zaten. Eksiklikler varsa hem parlamentoda önergeler hazırlanacak hem komisyonda önergeler hazırlanacak. Önce komisyonda görüşülüyor, komisyonda dilerim EYT’lileri, onların kurduğu derneği çağırırlar, davet ederler, eksiklikler varsa onlardan dinlerler. Bizim milletvekillerimiz de var olan eksiklikleri gidermek için önergeler verecekler, Genel Kurul’da da aynı şekilde çaba göstereceğiz.

Beni mutlu eden şu tabii, düşündüklerimin, ‘Ben bunu yapacağım’ dediklerimin bir süre sonra yapılmış olması güzel bir şey. Bu şunu da gösteriyor tabi; Türkiye’nin sorunlarını ben biliyorum ve ben dillendiriyorum, onlar saraylarında yaşıyorlar, onlar etrafında hiç sorun görmüyorlar. Çünkü 5 maaş alan var, 6 maaş alan var, yoksulluk çeken hiç kimse o toplantılarda, o yerlerde hiç yok. Herkesin bir eli yağda, bir eli balda ve onlar Türkiye gerçeklerinden kopmuş vaziyetteler, Türkiye gerçeklerini benim eleştirilerim üzerine biliyorlar ve öğreniyorlar. Daha onlara çok şey yaptıracağım ama süre az kaldı. Dolayısıyla bundan sonra var olan sorunları çözmek bizim boynumuzun borcudur. Bütün sorunları çözeceğiz. Şanlıurfa’daki elektrikten şikayet eden çiftçinin sorununu nasıl çözeceksem ve bunu nasıl dillendirdiysem önce olmaz dediler nasıl oldurduysak benzer pek çok sorunu çözeceğiz.

İsmail Küçükkaya- Sayın Kılıçdaroğlu, şimdi tabi bu bir akşam programı biz bu sezon Bengü Hanımla birlikte böyle liderleri de ağırlayacağız akşamları. Fakat ben aslında biliyorsunuz sabah kuşağındayım. Biz sabah habercisi olarak çok önem verdiğim birkaç konu var bu seçime giderken de, ben oy verirken de buna bakacağım. Sizde memnun oldum bu konuya girmenizden birkaç konu var kısa kısa. Birincisi efendim bu yaz saati, kış saati uygulaması.

Kemal Kılıçdaroğlu- Değiştireceğiz.

İsmail Küçükkaya- Kesin vaattir değil mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi. Bu konuda bir küçük videoda çekmiştik. Çocuklarımıza yazık, annelere yazık.

İsmail Küçükkaya- Yine bununla bağlantılı efendim yine benim bir kampanya olarak sürdürdüğüm yine memnuniyetle gördüm ki siz buna katıldınız ve çocuklarımızın okulda beslenme imkanı. Kesin bir taahhüt var mı efendim bu konuda?

Kemal Kılıçdaroğlu- Kesin taahhüt var. Bütün çocuklar zengin fakir ayırımı yapmaksızın beslenmelerini okulda yapacaklar.

İsmail Küçükkaya- Bir üçüncüsü yine seçime giderken bu da anneme verdiğim sözdür, bunun peşini bırakma dedi. Emeklilerin efendim en düşük emekli maaşının asgari ücrete endekslenmesi ve bunun gerekirse yasal zemine oturtulması. Burada teminatınız var mı ya da taahhüdünüz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet, var. Artı sadece emekli değil İsmail Bey, dul ve yetimler var, onlar çok daha düşük aylık alıyorlar. Bölünüyor maaşlar. 200 lira, 250 lira, 300 lira alanlar var yani dul ve yetimler. Onların üzerinde de duruyoruz. Dul ve yetimlerin aldıkları aylıklar için zaman zaman açıklama yapınca Sosyal Güvenlik Kurumu o açıklamaları kendi internet sitesinden çıkardı, Kılıçdaroğlu görmesin diye herhalde. Ama bilgiler geliyor.

Bengü Şap Babaeker- Şimdi iktidar bu seçim döneminde böyle her tuşa aynı anda basma diye formalize ettik biz onu haber merkezimizde. İşte bir yandan EYT’yi, bir yandan mali aflar…

Kemal Kılıçdaroğlu- Nasıl iktidarda kalırım, nasıl oy toplarım?

Bengü Şap Babaeker- Evet. Bir enkaz devralacağınızı düşünüyor musunuz eğer iktidara millet ittifakı gelirse?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi şöyle, enkaz edebiyatı hiç yapmayacağız, bu konuda kararlıyız. Var olan sorunları biliyoruz, sorunların giderek derinleştiğini biliyoruz ama şundan da eminiz çözüm yollarını da biliyoruz. Nasıl çözeceğimizi de biliyoruz. Az önce söyledim, hangi organları kuracağımızı, devlette liyakati nasıl sağlayacağımızı, hangi kararları öncelikle alacağımızı, öncelikleri nasıl belirleyeceğimizi bir şekliyle ifade ettim konuşmanın başında. Dolayısıyla her şeyi biliyoruz çözümünü de biliyoruz. Bir enkaz edebiyatı yapmayacağız. Şundan emin olmanızı isterim. Türkiye düşündüğümüzden daha zengin bir ülke, kaynaklar yerli yerinde kullanıldığında çok hızlı büyümeyi yakalamak mümkün. Bütün evlere huzuru getirmek mümkün, ülkeye huzuru getirmek mümkün. Bölgesinde yine örnek ülke olmak mümkün. Bütün bunların hepsini kısa sürede öyle 20 yıl falan değil yani, 6 ay içinde bu topluma nefes aldırmak, 2 yıl içinde enflasyonu kontrol altına alıp düşürmek, daha sonra bunu tek haneye düşürmek bizim temel hedeflerimizden birisi zaten. Bunların tamamını yapacağız. Kişi başına geliri de yükselteceğiz. Dediğim gibi aç ve açıkta kimse kalmayacak. Ayrıntıya giremiyorum nedeni de şu, yarın açıklanacak bizim Ortak Politikalar Mutabakat Metni, orada bütün bunların ayrıntıları bir şekliyle var.

İsmail Küçükkaya- Şimdi efendim tabi bakamadım telefonlara mesaja ama şimdi şöyle bir baktım şurada yoğunlaşmış mesajlar. Şimdi bir kira meselesi var Türkiye’de çok ciddi bir kira sorunu yaşanıyor. Çok yüksek oldu.

Kemal Kılıçdaroğlu- Çünkü ücrete yapılan zamlar kira artışını karşılamıyor.

İsmail Küçükkaya- Peki gelirseniz iktidara bunu ne yapacaksınız?

Kemal Kılıçdaroğlu- Çözeceğiz.

İsmail Küçükkaya- Nasıl?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bir sefer konut sayısını artıracağız. TOKİ’ye öyle lüks konutlar falan değil kardeşim sen TOKİ’ye vatandaşa konut yap diyeceksiniz. Yapılacak bunlar. İzmit Belediye Başkanımız bunu yaptı mesela, İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle anlaştılar insanlara konut yaptılar. Bizim İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, geçen gittim, açtım, önce kooperatif haline getirdiler, bir araya geldiler ondan sonra büyük bir katkı vermeksizin yüzde 1 karla bizim büyükşehir belediyesinin inşat şirketi yapacak, insanlara ucuz konut verecek. Bunların bütün yolları var, yöntemleri var ama bunlar bilmiyorlar çünkü bunlar ceplerine çalışıyorlar. Biz halkın cebine çalışacağız, halk için çalışacağız. Kişi konut sahibi olmalı mı evet konut sahibi olmalı, araba sahibi olmalı mı evet araba sahibi olmalı. Gençlerin de en büyük arzusu o; ‘Ben bu ülkede asgari ücretle çalışırsam hayat boyu ne ev sahibi olabilirim diyor, ne de araba sahibi olabilirim’. Ama ‘Asgari ücretle Almanya’da, Fransa’da, İsveç’te, Norveç’te, Japonya’da, Amerika’da, Kanada’da çalışsam ev sahibi de olabiliyorum, araba sahibi de olabiliyorum’ diyor.

İsmail Küçükkaya- Şöyle bir mesele de var bu konuda. Kanada gibi kimi ülkeler ev fiyatlarındaki bu artışı durdurabilmek, en azından kontrol altına alabilmek için yabancılara konut satışını askıya aldılar birkaç yıl. Belki sizin de bunu düşünmeniz gerekir.

Kemal Kılıçdaroğlu- Hepsini halledeceğiz. İngiltere, dünyanın en önemli 20 üniversitesinden mezun olan herkese vatandaşlık veriyor. Bu üniversitelerden kim mezunsa İngiltere’ye geldiğinde koşulsuz vatandaşlık vereceğim. Bizde de 400 bin dolara daire alıyorsan vatandaşlık veriyorlar, eğitim falan hepsi hikaye. Bu Türkiye’nin nasıl yönetildiğini gösteren çok temel bir gösterge. Onlar nasıl yönetiyor, biz nasıl yönetiyoruz, onlar nasıl bakıyorlar, biz nasıl bakıyoruz? TOKİ niye kuruldu? Orta gelirliler ev sahibi olsun diye. TOKİ niye lüks konutlar yapar? Hangi gerekçeyle lüks konutlar yapar? Çözeceğiz İsmail Bey hepsini çözeceğiz.

Bengü Şap Babaeker- Seyid Hayrani Türbesi. Siz önceki gün Konya’daydınız Akhisar’a geçtiniz Seyid Hayrani Türbesini ziyaret ettiniz. Şimdi bazı gazetelerde, televizyonlarda sanki ilk defa gitmişsiniz gibi aktarılıyor ama daha öncede gitmiştiniz ben hatırlıyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu- Üçüncü kez gittim, Seyid Mahmud Hayrani Türbesi Akşehir’de, büyük dedemizin türbesi. Daha önce de giderdim dualar ederdim, şimdi tabii gidince biraz daha farklı oldu Genel Başkan olarak gidince. Yani fazla girmek istemiyorum, kendi özel hayatıma, ailemin hayatına ama yani işte bizim Horasan erenleri dediğimiz kişilerden, zatlardan birisi. Orada meftun. Dolayısıyla kendisinin tabi ben her Akşehir’e gittiğimde elbette ki doğal olarak türbeyi ziyaret edip, doğal olarak duamı ediyorum, bu da benim zaten görevlerimden birisi yani öyle bakmak gerekiyor.

İsmail Küçükkaya- Şimdi burada da duygulandınız Bengü Hanım bunu sorunca. Şimdi oradaki konuşmanıza da ben baktım orada da siz söylüyorsunuz duygulandım diyorsunuz. Baba ocağındayım diyorsunuz çünkü.

Kemal Kılıçdaroğlu- Baba ocağı bizim için, gerçekten de kişinin kendi köklerini, kendi tarihini bilmesi kadar güzel bir şey yok. O köklerin bugüne kadar yansıyan tarihinin gereğini yaparsanız ahlakı, erdemi, bilgiyi, birikimi, insana saygıyı, doğaya saygıyı öncelerseniz ve o tarihin getirdiği kültür bunu sizin kültürünüze dönüştürmüşse elbette duygulanırsınız. Yani o güzel kültürü bugüne kadar taşıdık bir şekliyle. Dolayısıyla elbette ki insan duygulanıyor, duygulanmamak mümkün değil.

İsmail Küçükkaya- Şimdi benim aklım tekrar bu adaylığa döndü. Mesela efendim bunu diğer liderlerde zaman zaman söylüyorlar işte eşime bile söylemedim, şu oldu bu oldu diye. Mesela şimdi kritik bir süreçtesiniz ve öyle böyle değil efendim Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına giren bir süreçte belki de tarihimizin en önemli seçimi. Öyle mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette ki tarihimizin önemli bir seçimi, Cumhuriyetin ikinci yüzyılında Cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırmak gibi bir görevimiz var. Bir 100 yıl yaşadık, o 100 yılın çok acıları da oldu sevinçli günleri de oldu. Başbakanların idam edildiği, bakanların idam edildiği, gencecik filinta gibi evlatlarımızın idam edildiği süreçleri yaşadık. Askeri darbeler oldu, büyük acılar yaşandı, depremler oldu. Şimdi bir 100 yılın getirdiği acılardan ders çıkararak yeni bir 100 yılı inşa etmek durumundayız. Bu yeni yüzyılın demokrasi olması lazım ana ögesinin. Çünkü her birimizin bir başka kişiye saygı duyması lazım, doğaya saygı duyması lazım, bizim dışımızdaki canlılara saygı duyması yani can dostlarımıza da saygı duyması lazım. Cumhuriyeti artık sevgi üzerine, barış üzerine inşa etmek zorundayız. Acılardan ders çıkarmak gibi bir erdeme sahip olmamız lazım, onu yaptığımız zaman Türkiye’yi büyütmüş olacağız, o zaman kucaklaşmış olacağız,  o zaman helalleşmiş olacağız. Elbette her birimizin tek tek baktığımız zaman birey olarak hatalarımız olabilir, kusurlarımız olabilir ama insan hatalardan ders çıkarmalıdır. Hep şunu söylerim İsmail Bey, hata insana özgü bir kavramdır. Diğer canlılar hata yaptı diyemeyiz. Çünkü biz Yüce Yaradan’ın bize verdiği aklımızı kullanmak zorundayız. Aklı kullanıyoruz, aklımızı ne için kullanacağız? Erdem için, iyilik için kullanacağız aklımızı kötülük için değil. Dolayısıyla kibirden uzak durması gerekir insanın, sevgiyi, saygıyı öncelemesi lazım.

Bütün bunları yaptığımız zaman önümüzdeki yüzyılı daha güzel bir yüzyıla dönüştürebiliriz. Kucaklaşabiliriz. Tasada ve kıvançta anayasadaki öngörülen ifadeyle ya da yazılan ifadeyle tasada ve kıvançta beraber olabiliriz, birlikte olabiliriz. Bunları yapmamız mümkün. Bunun için çalışmamız, alın teri dökmemiz lazım, avantandan para kazanan düzene son vermemiz lazım, gencecik filinta gibi evlatlarımızı zehirleyen uyuşturucu baronlarına bu topraklara girmesini kesinlikle yasaklamamız lazım. Devlette liyakati sağlamamız lazım, adaleti sağlamamız lazım. Bunların tamamını yapabiliriz. Bunların tamamını yapacak olan siyaset kurumu. Yani siyasete ahlaklı insanları taşımamız lazım. Şunu söyledim ben Akşehir’de de söyledim. Siyasete giren kişi siyasette zenginleşiyorsa bilin ki o iyi bir insan değildir.  Böyle tanımlıyorum. Yani kul hakkına el uzatmış demektir. 20 yıldır siyasetteyim işte uzun süredir siyasetteyim diyelim. Siyasette zenginleşmedim yani. Aldığım aylık bana yetiyor zaten, rahatlıkla geçiniyorum, herhangi bir sorunum yok. Milyar doların olsa ne olur Allah aşkına bana söyler misiniz? Sonunda gideceğimiz yer bellidir yani. Siz siyaseti ne için yaparsınız halkınız için yaparsınız. Bu ülkenin çıkarı için yaparsınız, bu ülkenin bekası için yaparsınız. Daha güzel bir Türkiye için yaparsınız. İklim değişikliği var Allah aşkına ne önlem aldılar bunlar. Dünyada yıllardır yazılıp çiziliyor bu. Geleceği öngöremeyen bir siyaset olmaz. Geleceği öngörmek için planlama dediğimiz bir kavram var. Siz planlama teşkilatını kapatırsanız, geleceği ben öngörmek istemiyorum anlayışı çıkar buradan. Ve Türkiye’nin bütün bu hatalardan arınması lazım. Yani siyaset kurumunun arınması lazım. Bir de ahlaklı, namuslu, düzgün, kul hakkı yemeyen insanlara bu ülkenin teslim edilmesi lazım, yeter dememiz lazım artık. Onun için diyorum; yeter artık söz milletin olsun artık yeter diyoruz yani. Bu kadar büyük acıları bu toplum çekiyor. Artık bunu hak etmiyor. Toplumun buradan çıkması lazım.

Bengü Şap Babaeker- Sayın Kılıçdaroğlu, Lider Masasının ilk konuğuydunuz çok teşekkür ederiz katıldınız şeref verdiniz.

İsmail Küçükkaya- Çok teşekkürler. Bize de hayırlı olsun.

Bengü Şap Babaeker- Evet bize de hayırlı olsun. Lider Masası devam edecek.

İsmail Küçükkaya- Yarın sabahta biz programda Halk TV’de Bengü Hanımda benim bir konuğum olacak ama ondan önce Bengü Hanımla bu programa ilişkin birazcık yorum yapacağız efendim onu da anons etmek isterim. Teşekkürler.

Kemal Kılıçdaroğlu- Peki efendim.

İsmail Küçükkaya- Sağ olun efendim.

Kemal Kılıçdaroğlu- Sağ olun.

Bengü Şap Babaeker- Sağ olun, iyi akşamlar.